31 Aralık 2015 Perşembe


YETMEDİ SOLUĞUMUZ .....,
İNSAN GİBİ, İNSAN OLMAYA ..! Anımsarmısınız, nasılda umutla, yaşama sevinci emareleriyle .... Çağıl, çağıl dolup-taşan iyimserliklerle ve düş güzellikleriyle ... Rengarenk ışıltılı göz bebeklerinden, çakmak, çakmak yayılan .. Heyecan ve coşku dalgalarıyla atılmıştık .. Yeni yılı karşılamaya hazırlandığımız, o günlerde de .. Şimdi binbir kahırla, elvan çeşit hüzün lekeleri.. Savaşın azapları, kardeş kanının kiri ... Kahpece, zamansız, hunharlıklarda ve Ve, erken gelen hain ölümün neden olduğu, Önlenemeyen, bastırılamayan canhıraş yürekçığlıklarıyla iğdiş olup ! Irzına geçilen ve horluklarda telef edilen .. Bu bağlamda da, bir an önce sepetlenip, kurtulunmak istenen ... Şu garibim-yorgun -bezgin, ömür eskisi yıla ''-Merhaba '' derken .. Tıpkı, bu yılda da olduğu gibi... Yılın bir yenisine daha, aynı duyguları yükleyip .. Kimimiz avara kasnaklarda, kendimizi avutarak .. Kimimiz, kandırılmalarda.. Kimimiz MIŞ GİBİ DAVRANIŞLARLA .. Kimimiz, olur-olmaz anlamları kondurarak .. Kimimizse, daha şimdiden..... Ağır mı ağır kör sancıları, bağrın da taşıdığını fark ederek Perşembenin gelişinin ... Çarşamba'dan belli oluşunu, sezmenin eminliğiyle .. Aman canım sendelerde, burun kıvırıp .. Küçümser bakışlarla , hoyratlıklarımızın zırhına bürünmüşlükle .. Tepeden süzerek, karşılamaya çalıştığımız, bu yeni adayı, yıl gibi ...! Oysa han eski, yolcu bildik, huy aynı, sancı belli olunca.. Dahası.. Eski tas, eski hamamlıklar sür git oldukça .. Kendimizi avunma ve avutma... Kanma ve kandırılma dehlizlerine sürerek .... Durduk yerde, enayiliğimizi yinleyerek, neden ıskalayalım ki, hayatı ? Gerçeklerin, zamanlı-zamansız ve aklına geldikçe, ortaya çıkma gibi bir muzurluğu .. Ve, huysuz sevecenliği vardır, malum ..! Bunun da, posasını çıkartıp ....., Defterini dürerek koltuğunun altına sokuşturup ... Seneye bu günlerde .. Dünü ve yaşananları.. Balık hafızalılıklarda, unutup... O, delik deşik olmuş pabucunu eline vereceğimiz ... Buna aşina şu garibim, masum mu masum biçare yeni yıla .. Günlere ... Dahası, en pervasız edalara bürünmüşlükle... Özündeyse, tepeden-tırnapa salaklıkla ... Masum zamanları katledenliğimizi yadsıyıp ... Yok sayarak ve suçu kendimiz dışında hemen herkese.. Hatta.. Yükleyip biçare kara kediye, işin içinden sıyrılmaya yeltenişle.. Kendimizi, adeta sütten çıkmış ak kaşık... Ya da, bulunmaz Hint kumaşı saymalarda, gitsin eskisi.. Gelsin yenisi, edalarında .... Bir yeni yılı daha bekleme avaralık ve avanaklıklarına koyularak.. Dahası, huylunun huyundan vaz geçmeme kusurluluğumuzla.. Kabahatin hepsinin sözümona biz insan da(?) olduğunu bile, bile ... Öte beriye, sağa-sola saçarak .. İşin içinden çıkmalara yeltenerek ... Nice, yıl sonu ve yıl başı arefesinde .... Ütopikliğide aşan düş çukurlarına düşmelerde ... Halüsünasyon yada serap görmelere dalarak .. Hayatın gerçeklerini ve insanlığımızın yittiğini fark edip, itiraf etmeyerek .. Üstelik, kendimizle yüzleşmeleri hep erteleyerek .. Yalan-yanlışa, sünger,... Gocunduğumuz doğruların ve gerçeklerin üstüne.. Değil, şal .... Kara çuhalardan, kalın mı kalın perdeler çekerek .. Onurlarımıza leke sürüp ....., Muammalar diyarı ömürlerimize ... Ayıp ve utanç yaftası astığımız ... Şu, masum mu masum ... Günlerin, haftaların, ayların, yılların, hatta çağların.. Dahası günahsız zamanın telefliğinden, bizlerin sorumlu olduğu gerçeğini ... Evrensel doğrularla, içimize sindirmek yerine.. İşin, hep kolayına kaçarak, en hünerli devekuşuluklarımızla başımızı kuma sokup .. Farkındasızlıklarda ve hatta ukalalıklarımız da kıçımızı açıp .. Ayazlarda koyarak ... Aynı nakarat ve teranelerde .... Ömür eskitmelerle, avuntu ve uykulara dalgınlıkta .... Şu güzelim hayatı heba ederek .. Karanlığın, kirin, korkunun, kanın, ölümün ve talanın, esaretin.. Bizim, bize ve evrene yaydığımız virüs olduğu gerçeğine sırt dönerek , Havanda su dövüp, kalburla su taşıma ahmaklığında ömürler eskitip.. Gün tüketerek yitirdiğimiz insanlığın vebaliyle yüzleşmelere ..... Hala ve inatla yanaşmama abesliğinde debelendiğimizi .. Neden fısıldayamıyoruz biz, bize ? Gelin, azda özü diyelim, yürek sesimizi dinleyerek .. Kendimize, yadsınamaz şu gerçeği ifade edelim.. YETMEDİ SOLUĞUMUZ, İNSAN GİBİ İNSAN OLMAYA ! YETMEDİ SOLUĞUMUZ, İNSAN GİBİ İNSAN OLMAYA ! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ Altınoluk / EDREMİT 31 / 12 / 2015 Saat ; 15_00

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  SÖYLEYEMEDİKLERİM ..., Söyleyemediklerimdir .. Dil altımda gizlediğim inciler ... Gecenin, karanlığın ve korkularımı tetikleyen yalnızlığı...