19 Temmuz 2020 Pazar



NEFRETİN KOKUSUNU  ? 



Çocuk zihnimi, talan edip, kendileri gibi, insan kisveli, ucube insancık zihnine döndürmeden ....
Çiçek, meyve, yemek, doğa, çiçek, hayvan ve hasılı insan kokularını,  hele ki de....
Anamdan alışkanlığımda ...... 
Kalıcılığında,genzime ve ruhuma işleyip, bezenen ......
Beni, benden alıp, mest eden, kadın ve irili, ufaklı, daha çok ta emsalim genç kız kokularını, içime çeker  ...
Hangi kokunun kime, neye, hatta hangi insana, kıza, kadına yada arkadaşıma ait olduğunu, şaşmazlıkla ve hatasızca seçer, ta uzaktan, uzağa, daha onları görmeden tanır, bilirdim, bilir ....!
Sonra, savaşa, kana, cana susamış ...
Düşman yaratmakta, insana kıymakta üstlerine olmayan .....
Canilerin,cellatların, devletin, idarenin iplerini ele geçirerek ....
Ceberrutça dayattıkları fetret, istibdat, savaş, kan ve ölüm demek olan karabasan döneminin .
Kesif silah, mermi yada diğer cephanelerle, sidik, kan, ölü ve hasılı ...
Tüm kokuları bastırıp, en önde  onu hissedip, koklayıp, tanıdığım .....
Leş kokularıyla koyun, koyuna yaşamanın, tarifsiz kaos, azap ve acısında ...
Acıyla, çaresizlikle ağlama ve ölüm öncesi terleme kokularıyla ve  ölülerden fışkıran  .....
Her çeşidiyle sineği, börtü-böceği,  hatta kediyi, köpeği, kurdu, çakalı, sansarı çeken ...
Savunmasız ve korunmasız çocukluğumda üstüme, üstüme saldırganca gelen .....
O, tehdit, korku ve ölüm saçan,saldırgan hayvan kokularını, tanııdım, derinden, derine ...
Çocuk hafızama ve ruhuma acı ve korkuyla kazınmışlığında .....
O gün-bu gündür ......
Başka koku duyamaz olmuşluğumda ......
Korkularımla kamçılanan, çoğalan, önü alınmaz sidik kokusuyla yatıp .....
Altıma kaçırmanın ezinci, utancı, ayıbı, acısı ve tarifsiz sansıcıyla .....
Yetmişime merdiven dayadığım, bu yaşımda, anımda bile .....
Beni asla terk etmeyip, ne yaptım-ettimse yitmeyen o, ölüp, ölüp dirildiğim korkularımda, kendi bedenimin saçtığı, tarifsiz ...
Burun direğimi kırıp, beni ekmekten-aştan, hatta, yaşama sevincinden  koparıp ...... 
Ölümle kucak, kucağa yaşamanın, elvan türlü iğrenç, tiksintileriyle ömür tüketmeye zorunlulukla ...
SÜRÜNMEK, YAŞAMAKSA, yaşamayı öğrendim, ACILARDA, EZİNÇLERDE VE ÖLÜMLE İÇ, İÇELİKLERDE ..... 
Sadece, çocukluk güzelliğimi, ömrümü, yarınlarımı, umut ve mutluluklarımı çalıp ...
Beni, BU YAŞIMDA DAHİ,  insan olmaktan utandırıp, tiksindiren ceberrut, illet kokuları tanıyıp, nefretin kokusunu öğrendim ...
NEFRETİN KOKUSUNU .....!
Siz bilirmisiniz, siz, nefretin kokusunu ??????
Çocuk ömrümü, kutsallarımı, hayatımı ve hasılı sevdiklerimle, sevdiğim kokularımı çalanların, tarifsiz, sınırsız zorbalığında, tanıdığım .....
NEFRETİN KOKUSUNU, söküp atmaya çalıştıkça, içimden ....
Anladım ki ..
Fıtratı, siması, hali şekli İnsan,özüyse HİLKAT GARİBESİ, UCUBE İNSANCIK, İNSAN GÜRUHUNUN ....
Nefretin kokusundan, kan, ölüm ve acıdan beslenen, en amansız, acımasız devasa ceberrut, garabet yaratıktır ...
GARABET YARATIK ....!
O gün- bu gündür ömrüme, aklıma kazınmışlığında, asla ama asla unutmamacasına .....
Onlar gibi kokmamak için, NEFRET KOKMAMAK İÇİN .....
 O, gün-bu gündür, '' - BU YAŞIMDA, BİLE ...! '', BOK KOKUMLA yaşayarak, ömür tüketip, gün eskitiyorum ...
Bok kokum, nefret kokusunun yanında, yedi yunmuş bez ve hatta .....
Gül kokusundan da, esans kokusundan da güzel, makbul, insana, hayatta olduğunu anımsatan
ayakta tutup, hırsını ve insanlığını bileyen, kokudur ....
İNSANLIĞINI BİLEYEN, KOKU ....!
Siz, siz olun, nefretin kokusuyla tanışmadan, ömrünüzde ve dünyanızdaki o, size tiksindirici gelen, ONURLU, ERDEMLİ, GERÇEK İNSAN ve HAYAT KOKUSUNU, SEVİN .....! 
Nefretin kokusu, yutmadan, İNSAN KOKUSUNU .....! 
Ve HAYAT DENEN ZORBAYLA, O CEBERRUT NAMUSSUZ, HAYSİYETSİZ İNSAN GEÇİNEN, DÖNEK İNSANCIKLARIN ZULÜM DEMEK OLAN, ZALİM İSTİBDAT DÜZENİ ....  
Sizi NEFRETİN KOKUSUNU, LEŞ VE  BOK KOKUSUNU SEVMELERE, zorunlu ve tutsak etmeden .!
O, en kötü, katlanılmaz, tiksindirici bulduğunuz kokunun .....
ÖZGÜR İNSANIN ve ÖZGÜRLÜĞÜN KOKUSUNU, SEVİN  ......!
Nefretin kokusu öldürünce, insanın kokusunu, dünyanız kararıp ....
Ömrünüz,  ölü canlıkta, her an, ölüp, ölüp dirilerek, korkuyla .....
Nefretin kokusunda, ölümü içmemek, direnmek adına, ,hayata tutunmak için ...
BOK KOKUSUNU, UĞRUNA ÖLMECESİNE, SEVİYOR  .....!
BALIK HAFIZALILIKLARDA UNUTMAMAK İÇİN, UNUTTURMAMAK İÇİN, SEVİN .....! Öldürmeye görsün yeter ki ...., 
NEFRETİN KOKUSU, İnsanın, sevginin, insanlığın, hayatın kokusunu ....!
BOK KOKUSUNA, Muhtaç etmesin, İnsanı .....!
Siz, bilip, tanırmısınız, insanın kokusunu ve insanı öldüren, NEFRETİN KOKUSUNU ??????
NEFRETİN KOKUSUNU ? ????? 


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 


Immenstaad / Almanya 


19 / 07 / 2020 


Saat ; 01_30
BİR DE, SENİ DİYE ..!

İç geçirilerek ruha bezenmiş, çok istenmiş .....
Gel gör ve ne hazindir ki, hiç derilememiş ...
Dalında solup, kendi-kendine gelin-güveyliklerde ..
Boyun büküp, kendinden geçerek, ölümü içen tüm gül kokularını bırakıyorum ..
Ardım sıra, sana ...
Kokladıkça, beni anasın diye ...
Bir gülü, bir de beni, unutma, unutama ...
Ömründe, her soluğunda, yadında, anılarında ...
Baktığın yerlerde ve her nesnede, hep ben olayım diye ...
Ölümü içmişliğimde bile, ağacağım, ömrün oldukça ....
Gece uykuna, gündüz gözlerine, ruhuna, düşün dağarcığına ve yadına ..
Dahası, uykusuz gecelerinde, kirpiklerine tüneyen göz yaşı olmacasına ....
Burnuna gül kokuları, ömrüne,ruhuna aşk tınıları olup dolacağım ..
Yad ettiğinde, beni ...
Ağladığında yanaklarını öpen, göz yaşında
olacağım ...
Aşk, kapladıkça ömür ve gönül bağını ...
Bilesin ki, yalnız iki cihanlık ömrüne değil ....
Ölümsüzlüğünde, ömründe, ömrün olmacasına ...
Nakış,nakış,koku,koku bezenmecesine ruhuna ..
İçine işlemecesine, gönül burçlarına sancak dikmecesine ....
Tıpkı,güneşle,sema gibi içli-dışlı olmacasına, saracağım, ömrünü ....
Bakarken güllere, mest olmuşlukla,geçerken kendinden ...
Dalar,dalar gider, fısıltıyla söylenirdin, kendi, kendine ..
'' - Bir gülü sevdim, bir de seni diye ....!
.... Bir gülü sevdim, bir de seni diye ....! ''
Bir de seni, diye ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Ereğli / Konya

16 / 07 / 2018

Saat; 13_27 

18 Temmuz 2020 Cumartesi

YAZIK OLDU, EBRULİ’YE …..!

Tıpkı, adı gibi, ebruliydi düşleri ….
Cefada, çilede bonkör ve acımasız ….
Sefada, mutlulukta, cimri mi, cimri …
Sinamekili mi, sinamekili olan, hayat …
Ne ona, nede düşlerine, kol-kanat germedi …
Tarumar etti, onu …!
Ebruliliğinde, ebruliye çalan düşleri …
Hayatın acımasızlığında, sille üstüne sille, vurgun üstüne, vurgun yemişliğinde ….
Açmadan, soldu gitti …..!
Açmadan, soldu gitti …..!
Ebruli,ömrünün taze bahar çağında, bir yudumda, ölümü içti ..
Ebruli’liğinde adı kaldı yadigar …. !
Yazık oldu, Ebruli’ye …!
Yazık oldu, Ebruli’ye …!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Ereğli / Konya

12 / 07 / 2018

Saat ; 20_30
YUH …,

Bakar körlüklerinizde, gözlerinizin önünde, debelene,
debelene, öldüm …
Kiminiz yok saydınız, kiminiz başınızı çevirip, gözlerinizi kaçırdınız..
Görmezden gelerek, insanlığınızdan utanmadan üstelik de
Aklı evvelliklerde, ahkam kesmeyi bırakmamışlığınızda …
Ayaklarınızın ucunda, bizzat sizlerce deşilen, kazılan ….
‘’ - İNSANLIK ÇUKURUNUN, BALÇIKLI BOZ BULANIKLIĞINDA ;
Kanadı kırık serçelere taş çıkartmacasına, çırpına,çırpına, debelenerek, öldüm..
Sözde, lafa gelince bir de gururlanarak dillendirir ve ‘’ Düşene vurulmaz ‘’ dersiniz,palavradan,kelamınızla …
Hepsini, şimdi akıp-toprağa karışan gözlerime nakşetmiştim ..
Şu anda toprağın bir metre kadar derininde yatan, kadavralığımla …
Akıp-toprağa karışan göz bebeklerimi aramaktayım el yordamıyla ..
Sakın ola suç delilleri yok oldu diye, paçayı kurtaracağınızı sanarak heveslenmeyin ..
‘’ – Kabaramazsın Kel Fatma..’’, Deyince tüylerini ihtişamla ortaya koyan, Hindiliklere özenmeyin..
Onlar, sizden fersah,fersah makbul olan o, canım hayvanlara has ritüeldir..
Siz, sözüm ona insanlığınızda, hakir görüp, burun kıvırdığınız o hayvanlar kadar masum ve günahsız değilsiniz ..
Şimdi el yordamımla, göz bebeklerimi arıyorum…
Eninde-sonunda BAKAR KÖR VE İNSANLIĞIN YÜZ KARASI HALLERİYLE, YÜZLEŞECEKSİNİZ..
Bundan, adınızdan emin olduğunuzdan daha çok, emin olun ..
Bugün olmazsa,eminim ki, yarından da yakındır, bu yüzleşme.
Kaldı ki, asıl olan benim bunu ortaya koyup, kanıtlamamda değil ve gerekmiyor da …
Bunun utancı ve yüz karası, alın kiri yeter de artar, size.
Sizler, yaşayan ölü canlıklarınızda riya balçığında debelenirken ..
Yaşadığınızı ve insan olduğunuzu mu, düşünüyorsunuz , hala ?
İş böyleyse ve dangalaklığınız bu boyuttaysa..
Size,layık olduğunuzca seslenerek …
Vah demenin de ötesinde ,YUH DİYECEĞİM ,SİZE ..
YUH…!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Ereğli / Konya

17 / 07 / 2018

Saat ; 14_39
TÜKETİNCE SIFIRI ….

Der ki İSYANİ, hayatın çemberinden geçmişliğiyle ..
Maazallah,tüketince sıfırı insan …
Döner yanıp-kavrulmuş, telef olmuş ota,çöpe,yenilmez olmuş ekmeğe….
Düşleri yel, umutları hayatın seli silip-süpürünce ..
Tüketince sıfırı insan, akıl dumura uğrar ..
İnsan şaşkınlık ve acılara dalar, darmadağın olur …
Yıkık bina artığı gibi, moloz-toz ve hasarla, hüsran olur çıkar …
Çözümsüzlükler döngüsünde kıvrandıkça, kaybeder şuurunu ve moral yitikliklerinde, deli-divane kesilir.
Tüketince sıfırı insan, ak renkler çekilir ömür atlasından, karalara bürünür ruhu ve bedeni..
Duygu gel-gitlerinde kırılır,incinir, zerre,zerre dağılır ..
Toz olur savrulur, duman olur tüter ….
Çare diye kadehe de gömülür …..
Gama-kedere bürünmüşlüğünde ….
İğreti duruşlarla, kanadı kırık kuş gibi, tutunamaz hayata …
Korku ve telaşlarla saçaklara yada ağaçlara tüneyen ürkek kuşlar gibi ..
Ha uçup kaçtı hallerinde, ha titremelerde, geçer kendinden .
Uyumsuzluklarda, hayatın boz bulanıklığında ne düne,nede yarına aittir ..
Ömrünün dönmüşlüğüyle yaz -boz tahtasına...
Terk edilen çocuk yada unutulan bavul gibi kala kalır ...
Toz-toprak kuytularda, kendini eskimelerde bulur, için, için çürür …
Çıkar içi dışına, ömrünün ve hayatının çıfıtı çıkmışlığında …!
Tüketince sıfırı, ne sağlık kalır,ne saadet,nede mutluluk ..
Karaya keser ömrü, gönlü ..
Dillendirir İSYANİ halleri görüp, acıda, halden hallere kalanlara katlanamamışlığıyla ..
Çekmeye çalışır,insanların dikkatini, gözler önünde göz göre, göre, telef hayatların heba oluşuna ..
Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık hallerinin ….
İnsan geçinen,insancıklarca, utanmaz-arlanmazca, insana ve ömürlere reva görülen rezilliklere ..
Dur demek için kahreden bu kara düzene, avaz,avaz haykırır İSYANİ ..
Bilir ve der ki, böyleliklerde
Hüzün bir yana,mutluluk öteye ve ömür, azaba düşer ..
Ömür, azaba düşer .
Tüketince sıfırı, katran karasında boğulur insan ..
Kimi zaman yüz karası, kimi an gönül karası, kimisinde, kahreden ömür yarası olur ..
Ölüp kurtulmak istesen, ölememişliğinde , hayatın kıskacında içersin zulmün ağusunu …
Tüketince sıfırı, tükendiğini yaşayarak hissedersin, iliklerinde ve ömründe..
Vakit çok geç ve iş,işten geçmeden, silkinsin insan fark etsin gerçeği ..
Uzatsın yardım elini, diye ..
Kara fotoğraftan kayıp ömürler seçip,telef ömürlere ağlamamak ..
Sıfırı tüketenlere yanmamak için ..
Kulak verilsin ister İSYANİ, yüreklerin sesli-sessiz çığlığına ..
Bundandır ki, döker duygularını ..
Duygulara ve yaşanmışlıklara tanıklıkla, mısralara ..
Çoğalır ömür, ömür ıskalanmış hikayeler ..
İSYANİ’ nin dizelerinde dile gelir, hem acılar, hem gerçekler..
Hem acılar, hem gerçekler...
İner gözün de ömür perdesi, göçer gidersin sessizce ..
Azaplar içinde, ölüm denen o, dönüşsüz ülkeye ..
Tüketince sıfırı, tükenmişliğin örümcek ağın da, ölür-çürürsün için, için …
Tüketince sıfırı, çıkarsın sen, sen olmaktan …!
Çıkarsın, sen, sen olmaktan …!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Ereğli / Konya

19 / 03 / 2018
BE HEY SÜNEPE …

Evelenip-gevelenip cesaretsizliğe kurbanlıkta yutuluveren sözcükler gibi …
Varla-yok arasında bir yerlere saklanmış hallerde, tükettin ömrünü sünepeliklerde ..
Ne kalktın diriye, ne yattın, öldün ölüye karıştın .
Sinamekiliklerde ömür tükettin .
Gel gör ki, yinede ve inadına adamım, insanım diye geçinip, aklın sıra racon kesmekten geri durmadın …
Özün çürüyüp, kurt yiyen ağaç gövdelerinden bile farksız ve hatta metelik bile etmezken …
Kalıbınla, endamın ve fiyakanla adam geçindin..
Dışın başkalarını, için beni yaktı daima ..
Şunun,şurasında üç günlük emanet dünya malına, şana, şöhrete, mala,mülke, kariyere tamah ettin ..
İSYANİ dedikçe gerçeği yüzüne, sen taktın maskeleri art, arda yüzüne ..
Dünya denen bu arenada senin gibi sülükler at koşturup, sürünür her yerde ..
Ne zaman doğruluk ve gerçekle yüzleşme gerekse, sen ve sen gibiler kirişi kırar,sıvışır sessizce ..
Alır kuyruğunu apış arasına toz olur birden bire …
Kurdun sevdiği boz-bulanık günde çıkıverirsiniz apansız ve sinsice ..
Ocaklar söndürüp, yuvalar yıkarak, nemalanmaya ..
Her devrin adamı, her düzenin köçeği olmak yazılmış künyenize ..
Değil kolu vermeye, elini bile vermeye gelmez sizlere ..
Sizler ki at kıçında kene ..
İnsanlıkta lekesiniz, leke ..
İSYANİ boşuna demez size …!
‘’ - Evelenip-gevelenip cesaretsizliğe kurbanlıkta yutuluveren sözcükler gibisin, be hey sünepe ..!
Be, hey sünepe …!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Ereğli / Konya

20 / 03 / 2018

Saat ; 09_50
YIRTILIR, ACILAR KASIRGASINDA, RUHUMUN ATLASI ….
NE YAMA, NEDE DİKİŞ TUTAR …!

Yırtılır, acılar kasırgasında, ruhumun atlası …
Ne yama, nede dikiş tutar …
Yarama tuz basar, dağlarım,
Naçarlığında, yarasını yalayarak, bir başına iyi eden sahipsiz köpekler gibiyim ..
Aidiyetini, yerini, yurdunu, yönünü,ufkunu ve kendini yitirmek nasıl bir duygu ve onulmazlıktır ?
Yaşamadıkça hiç bilemeyeceğiniz bir hal ve onulmaz acı, tarifsiz bir dürtüdür.
Su üstünde titreyen ot, çöp, yaprak yada ışıltılı ,ışıltılı çoğalan tarifsiz güneş yansıması ve güzelliğini gölgeleyen ..
Bir bulut karaltısının, suya aksi ve sinişi gibidir, hicranın içinde mutluluğa erişme çabası ..
Nerde başlayıp, ne zaman ve nasıl bitip, kesileceği bilinmeyen bir serüvende sürüklenmektir .
Bir cigara ateşinin etinizi-teninizi yakıvermesi gibi içe işleyen türünden …
Yada bir diken veya cam kırığı batığının ….
İçe işledikçe, daha çok paralayarak …
Vehim saçıp, adeta için, için kanaması gibidir ….
Cebinizdeki son kuruşun, yüreğinizdeki son umut kırıntısın… Beklenmedik an ve şekilde apansız, uçurumdan aşağıya ….
Yada ateşe veya suya düşüp, yok olması gibidir …
İçte büyüyen hiçlik, tükeniş ve yalnızlıklarda yitiş …
Dala, yaprağa, çiçeğe konan börtü-böceğin, kuşun …
Ürkek hallerdeki dansında yaşadığı, duygu durumundan pek farklı olmayan …
Yenik, savunmasız, edilgen hallerde ….
Ne yapıp etseniz,ne denli çabalasanız da ….
Bir türlü, içine girip, oyununa dahil olamadığınız hayata, kıyısından, köşesinden bakarak ….
Akla-karanın anaforunda, ömrü tüketmek …..
Sözcüklerin kifayetsiz kaldığı ve hatta sözün bittiği hal ve durumda olmaktır …
Yitirince umudun pusulasını, sevincin ve mutluluğun haritasını ..
Kös, kös tutsak olup, surat dökmelere hükümlülüklerde ….
Ömür tüketmeye mecbur kalmayı, tarif ve adlandırmak ...
Samanlıkta iğne aramaktan farksız, ve yahut …
Zifiri kör karanlıkta, el yordamıyla yol bulmak gibi, zor ve meşakkatlidir.
Düşmeye görsün, ömrünüz ve gönlünüz, böylesi hallere bir yol ..
Anlarsınız o zaman, bire bir yaşayıp, diyetler ödemişliğinizle ..
Dünyanın kaç bucak olduğunu ve hayatın zorbalığını …
Ömrün, hele ki de mutluluğun bedelinin, neler ve nasılda ağır olduğunu ..
Gözünüzü tavana dikip, düşünürken buluverirsiniz, bir anda kendinizi ..
Bencileyin sizde, mutsuzluğun ve muammaların alaca karanlık kuşağında ..
Titrer dudaklarınız, yüreğiniz, gözünüz seyrir, ıslanıverir kirpik uçlarınız …
Bir yel eser başınızda, saçlarınız arasından yalayıp geçerken hüzün, eskimiş ve yorgun bir ömrün bekçisi insan olup çıkmışlığınızda ….
Yenilgi ve bitaplıkları hissedersiniz, ta iliklerinizde …
Avucunuzdan uçup, giden kuşlar, kelebekler gibi….
Yılların izleri kalır, ıslak, ıslak avuçlarınızda ….
Islak, ıslak avuçlarınızda ..
O an, tıpkı avuçlarım gibi olup, çıkar avuçlarınız, bencileyin …
İşte böyleliklerimde …
Yırtılır acılar kasırgasında, ruhumun atlası …!
Ne yama, nede dikiş tutar …!
Ne yama, nede dikiş tutar …!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Ereğli / Konya

20 / 03 / 2018

Saat ; 21_08

GÖZ BEBEKLERİNDE SAKLIDIR, KORKULARIN ....!

  İmrentiyi, tiksintiye , zoru, kolaya, kolayı, zora, oluru, olmaza, olanaklıyı, olanaksız, sevgiyi, nefrete döndüren ...... Hükmeden ve boy...