4 Temmuz 2024 Perşembe

 


HAYATIN HAMALLARI .......!


Ömürlerinin '' - YOKSULLUK KISKACI'nda '' tükenip, yitmişliğinde ....
Hayat denen değirmen taşınının altında un-ufak olmanın ezinci ve kahrıyla ........
'' - Dolu kile, boş ambar, doldur, doldur boşalt ........! ''
Demelere uygunlukla, hıltı çıkmacasına taşırlar, hayatın yükünü ....
Altı yok pabuç gibi eskimişliklerde ve .....
'' - Cep delik, cepken delik, cep'te kalmadı, metelik ....! ''
Izdıraplarında kıvrım, kıvrım kıvranıp .....
Açlıktan, nefesi kokmalarda ....
Çoğu kez açık giden gözlerle, hayattan kopmuşluğun bahtsızlığında o, malum sonu yaşayıp, elemi tatmışlıklarda .......
Umut denen, düş azığını yemelerde, helak olarak ....
Ne azık tükenir, ne açlık diner, nede yok-yoksulluk biter hallerde ...
Naçarlıklarda dolanıp durarak, ömrü tüketip, ölümü tatmışlıklarda .....
Ömür tüketirler, ömür ...
Dolap beygirliklerinde, hayatın hamalları ....
HAYATIN HAMALLARI .........!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Almanya

03 / 07 / 2024 - Çarşamba

Saat ; 16_06 

3 Temmuz 2024 Çarşamba

 

ONUR, ÖMRÜNÜ SÜSLEYECEKTİR ….!
Düştüğüm derin kuyudan, boz bulanık sulardan ..
Anılar girdabının yutuşundan kurtarabilmek için canımı, ömrümü ve ruhumu …
Olağanüstü gayret ve insanüstü irade ve devinimler sergilemişliğin yorgunluğunda, helak olsam da ..
Tutunduğum umut ve düş sarmaşıklarının, çabamı karşılıksız bırakmamışlığında ..
Yıllara, acılara ve hayatın azaplı,hüzünlü kasırga ve gel-git -lerine, göğüs gererek ..
Diş-tırnak hayat savaşı vermeye koyulmuşluğumda ..
An oldu zifiri karanlıklara, yeri geldi umutsuzluğun ve mutsuzluğun ..
Hatta zaman, zaman da dile gelmeyecek kadar, ucube karabasan korkuların pençesine düştüğümde olmadı değil di, haniya ..
Gelin görün ki, böylesine en mağdur hallerde ve pusuya düşüp,çarmıha gerilmişlikte de ..
Et-bedenliğimde ve ruhumun duruluğunda, beni ben yapan değerlerin birer kandil , birer yıldız ve hatta ay'la, güneş olup kuşatmışlığımda, dünyamın sevgi ve umut nurunun eksilmeyip,artmışlığında ..
Hep ‘’ – Umut azığın, onur kalkanınsa düşmezsin, yere,hayat ne denli zalim, ceberut ve acımasız olsa da …!
‘’- Sen inancına kavi,duruşunda doğru ol,kötülük,zulüm ve acımasızlar belasını bulacak, zalimler kaybedecek ve onurla,sen kazanacaksın …’’
Sırtını dayadığın dağlar kavilikle koruyacak..
Yüzünü döndüğün güneş, koyup-terk etmeyecek seni ... Bağnazlığın,karanlığın ve korku krallığının tasallutuna,acımasızlığına , zulmüne ..! ‘’
Ondandır ki, o gün-bu gündür …
Kırlardaki gelincik, ekinlere konan kelebek ...
Sabahın alaca şafağında kısmetini-rızkını arayan ulu kuşlar gibi Şafağa açarım gözümü, yüreğimi ve ruhumu ..
Kurt-kuş misali, yürürüm inançla hayat kavgasının ortasına,ortasına ..
Özgür ruhumla, nafakamı kazanmacasına.!
An gelip düşsem de yangının içine,alevler kuşatsa da, her bir yanımı ..
Bilsem de, yanıp-kül olacağımı ..
İçimdeki Zümrüt-ü Anka kuşunun canlanıp,kanatlanacağına olan inancımla ..
Hep o mukaddes anı ve ilahı aşkla uzanan, kol-kanadın beni sarıp-sarmalayacağını bilerek ..
İnanç taşında bileye tuttum, ruhumu,özümü ve yüreğimi ..
Kanmadan nefis ve kibir denen albeniye, izin vermeden gözlerimi, şatafatın albenisinin esir almasına ..
O son solukta bile, fazilet ırmağından çıkmayarak, ihlas ve onur kalkanımı ve asalet mızrağını, elimden bırakmayarak ..
Dedim ki kendi,kendime ..
‘’ - Varamasam da menzile, bu kutsal onur ve fazilet yolculuğunda, ideallerim ve emanetimin uğruna, ölemem mi? ‘’, Diye ..
İşte bu şuur ve ideal kaviliğinde, kah yürüdüm menzile ..
Kah, soluklandım sütre gerisinde ..
Vesveseden, nifaktan,şer ve ego kışkırtmasından azadelikle ..
Sarılmacasına insanlığın ve haysiyetle, onurun ipine …
Bir koy,bin bul diyen hüsnüniyetli dilekleri hem kamçım, hem dayanağım …
Hem de, kılavuzum kıldım ..
Sorgulayıp,idrak edip anladım ki, sonun da ..
Zor koşullarda durabiliyorsan, insanlığın en ileri cephesinde, inançlı savaşçılığın ve sadık neferliğinle ..
Ereceksindir zafere ve muştusunu hissedeceksindir, ta derinlerinde..
Hücre,hücre bezenip,çoğalmışlıkla ..
Hayatın ve kavganın, seni bir kez daha doğrulayıp, kutsamışlığında …
Zafer inancın, inanç onurun, onur haysiyetin duru görünün ve tevazunun eseridir …
Keramet sende değil, sana bunları bahşeden ulu'ya itikatın da,inancın da ve bağlılığındadır..
Yeter ki sen içindeki o, masum bebeye ve faziletin sesine, kulak ver ..
Keşkelere belenme, bulanık suda debelenme ve inancın da zafiyet ve kuşku gösterme ..
Unutma ki,
Kılavuzu karga olanın, burnu boktan …
Başı, beladan kurtulmaz..
Dorukların şahini, kartalıysan, ulularda uçanlarsa, rehberin ..
Yakındır ve kaçınılmazdır, zaferin ..
Toylar sana,kutsanmışlığın ve kutsalın nuru ömrüne armağandır..
Muştulanmışlığı gibi ..
Ay, bir elini...
Güneş ötekini ..
Fazilet ruhunu, onur ömrünü süsleyecektir …
Onur, ömrünü süsleyecektir …!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Ereğli / Konya
03 / 07 / 2017
Saat ; 14_08

2 Temmuz 2024 Salı







ARİF OLAN ANLAR, DEMELERİ .......!


Hayatın bağrında, olayların akışında .....
Gelince yeri, zamanı, olgunlaşıp, oluşunca zamanı ........
Sen demesen de, der birileri ......
Ola'ki demese de, o birileri ......
Der hayat, gerçeği ........
HAYAT DER, GERÇEĞİ .......!
Anlayan,anlar ...
Ondandır, anlayana Arif .....
Arif olan anlar, demeleri ....
ARİF OLAN ANLAR, DEMELERİ .......!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Almanya

30 / 04 / 2022 - Cumartesi

Saat ; 19_38

1 Temmuz 2024 Pazartesi

 


ÖMÜRLERİN, SANILAN VE BİLİNENDENDE DERİN ….
KEŞFEDİLMEYİ BEKLEYEN, GİZEMLİ BİR ÖYKÜSÜ VARDIR,
SESSİZLİKLE DİLLENDİRİLEN …..!

Zaman ırmağının, an gelip çağıldayarak köpük, köpük coşkulu An gelip ….
Rusya steplerinin ve ayazının sinesini öpen, Don’dan da durgun akmalarda …..
Adeta, kendini canlı ve cansız kainata sindire, sindire nakşetmecesine, dingin akmışlığında …
Üstelik, hayatın bağrındaki doğruyla-eğri, akla-kara, yanılgıyla bilgelik, döngü ve hengamesinde …
Doğrunun içinde, yanlışı, karanın içinde, akı barındırıp ….
Bunu, yeri, koşulları ve zamanı gelince, dışa vurmuşluğunda ..
Ölmenin , doğmanın, ağlayıp-gülmenin, mutluluğun-mutsuzluğun, süreç içinde varoluş ve gerçekleşiş zamanı olmuşluğunda …
Ömürlerin, bedenlerin, ruhların, beyinlerin ..
Gayretlerin, çabaların ve debelenişlerin …
Geçmişle, zamanla, hayatla aralarında hesap uyuşmazlığını sonlandırıp …
Aralarındaki o, görünmezliğinde var olup …..
Derinleşen, çoğalan uçurumu kapatıp, yok etmeye yeminliliğinde …
Yanılgı ve yenilgilerin azaplarının inadına …
Eylemlerinde, serüvenlerinde, devinimlerinde ….
Sevinç var edip, çoğaltmanın çabası ve keyfiyle, hayata tutunarak, umudu selamlamışlığında …
Tıpkı, ayın, güneşin, yıldızların ve dağlarla,duvarların,kimi aynaların, görünmeyen arka yüzleri gibi ..
Muammalar odağı olan ve keşfi bekleyen yüzü ve derin mi derin, dehlizi ve atlası vardır ..
Ömrüler de, nihayetinde kayıp gitmezler mi ?
Her kayışları, ölüm demek olan yıldızların, gök yüzünde kayışları gibi ..
Ömrüler ve hikayeleri, zamanın ve hayatın zulasında birikirken yanar , pişer ve biçimlenip, şekillenip, olgunlaşırlar ..
Yada hamlıkla, hiçliklerde, pejmürdeliklerde, heba olur giderler..
Tıpkı kömüründe, elmasında özleri ve kaynakları aynı olsa da …
Varoluş süreçleriyle, evriliş öykülerinin, farklı ve renk cümbüşünde yazılmışlığı gibi ..
Kömür yanıp, kül olur, çöpe giderken,
Paha biçilmez bir elmasın ….
Onu elde edebilmek uğruna verilen savaş ve çatışmalarda yada uğraşlarda …
Sırf ona sahiplik uğruna, nice hayatların, ömür,umut ve düşlerin hebasına yönelik, ölümler ve efsaneler var ederek ….
Akıl ve duygu oyunları, düşsel ve düşünsel hezeyanlara savruluşlar …
Daha da yetmezse, desiseler, hileler taşıyıp, entrikalar karanlık, karaltı ve korkular çoğaltmışlığında …
İşte, tamda böyle yığınak ve sığınaklarda çoğalmacasına …
Özgürlüğün ve sadeliğin yadsınamayacak kadar güzel olup hayatı ve ömürleri ….
Hatta, kainatı kaplayıp, dal-budak salarak çiçek açmışlığında ….
Kendi destanında,kendi gizemini çoğaltıp kah, kayya kuyusunu ..
Kah, doruğunu inşa ve var etmişliğinde …
ÖMÜRLERİN, SANILANDAN VE BİLİNENDEN DE DERİN ….
KEŞFEDİLMEYİ BEKLEYEN …..
GİZEMLİ BİR ÖYKÜSÜ VARDIR,
SESSİZLİKLE DİLLENDİRİLEN …..!
SESSİZLİKLE DİLLENDİRİLEN …..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Ereğli / Konya

18 / 05 / 2018

Saat ; 20_56 




İÇİNE EDİLİR, DOMBRA’NIN …..!


Riya, içtensizlik ve baş döndüren bencillikle bilenip keskinleştiren kibir musallat olmuşsa başa ….
Bir halt ve hayır olmaz o zattan millete,halka ,gelse de başa ..
Sıkıştıkça başı, sıçar sıvar, içinin-dışının, hele ki de tesdisinden akanın kubur, safra olmuşluğunda …
Onun anladığı-anlayacağı tek dil şiddet, garez-kin ve küfür ..
İcra edip çığırtkanlığa durup, avaz, avaz bağırıp, çağırıp, çığırıp söylediği söyleyeceği tek şarkı, Dombra ’dır, Dombra …
Bunu da belerler kine,nefrete, nifaka ..
Dombra’ da, kirlenlenmekten nasibini alır, onların dilinde ve ağzın da …
Sevgiden,hoş görüden ve insanlıktan nasibini alamamış bu güruhun varacakları yer tarihin çöp sepetiyle kubur..
Söyleyecekleri de Dombra'dır, Dombra …
Bildikleri ve icra ettikleri başka bir yaşam ve söylem dilinin olamamışlığın da
Kirlenir, kirletilir, içine edilir, Dombranın …..!
İçine edilir, Dombranın ..

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Ereğli /Konya

07 / 06 / 2018

Saat ; 21_00







HERKES, KALBİNDEKİNİ HEDİYE EDER…!


Yıllar önce senden duymuş,kelamının içime işlemişliğinde …
O gün-bu gündür hep yüreğimin,gönlümün ve dimağımın baş köşesinde taşımış ..
Değil unutmak, olanca özenimle sarıp, sarmalayarak ömrüme rehber …
Yoluma, yürüyüşüme kılavuz ve yönüme, pusula etmiştim …
Benim için o gün-bu gündür, Zöhre yıldızı güzelliği olup dünyamı ve hayatımı ışıtmıştır bu dillendirişin ..
‘’ – Herkes, kalbindekini hediye eder …! ‘’
Sen bana tüm masumiyetin,cömertliğin ve yürek güzelliğinle bu armağanı sundun sunalı …
Sen belki bilip,fark edemesende sığınağım,huzur kaynağım, güvenilir limanım ..
Masumiyetle sevgi ve sevinç çoğalttığım, otağım olmuştun …
Şimdi yarım asıra varan süre ve hengameler demetinin ardından ..
Yaşadığım onca çetrefilliliğin ..
Dahası,hayatın dayattığı ceberutluğun içinde o kandil ışığınla ve rehber sözünle tutunup yürümeye koyulduğum bu, ‘’ HAYAT OKULU’nun ‘’, bana hala diploma vermemişliğinde ….
Bende sana, gönül ateşimde pişirip-taşırıp, aş ettiğim …
Çoğaltıp, bölüştüğüm bu gönül ve ilim aşını,kelam nimetini, sana getiriyorum ..
Taşıyabildiğim bu sungunun, artık yüreğimden,ömrümden ve dilimden taşmışlığında ..
Liyakat,layık olanda değerlidir, inancıyla koruyup,kolladığım ..
Hatta, gözümden bile sakındığım bu armağanı sana sunarak ..
Beslendiğim ilim ve feyiz pınarından kana, kana su içmenin gönül hoşluğu ile ..
Emaneti ehline verebilmenin hazzını,onurunu ve kıvancını taşıyorum ..
O günkü çocuk saflığım,içtenliğim,inancım ve masumluğum ..
Hatta halet-i ruhiye ile..
‘’ – Ufku ve ömrü,şafağı aydınlatan, sevgi ve bilgelik güneşidir. ‘’
İnancıyla çıktığım yolda beni sana..
Bendeki kutsal emanetini sana getiriyorum, kıvançla,iftiharla …
Ayaklarımın heyecandan tir,tir kesilip,yüreğimin kelebekler gibi kıpraklığında ..
Kim bilir, bekli de zaman içinde yiten, saflık ve duruluk duygumun ve kadirbilirliğimin eskiyip,aşınmış olabileceği endişesiyle ..
Üstüne ilaveten, duru gülüş güzelliği,kardelen aklığı ve karanfil albenisi ekleyerek ..
Azımı çoğa sayarak ..
Çam sakızı, çoban armağanı bu sungumu kabullenerek, beni kıvanca boğacağına olan …
Sarsılmaz inancımla içimin,içime sığmamışlığında ..
Erinç, sevinç ve coşkuyla …
Dudağımda mırıldadığım o, en sevdiğin ezgileri dillendirerek …
‘’ –Yaslı gittim,şen geldim ..
…..Aç koynunu,ben geldim ..
…..Bana bir yudum su ver, çok uzak yoldan geldim ..! ‘’
Terennümler çoğaldıkça içimin,içime sığmamışlığında ..
Dediğin o nadide sözlerin yeniden ve bir daha,bir daha güçlüce çınlamışlığında …
Yürek sesimin seslere karışıp,kulağımda ve ruhumda çınlamışlığında ..
Doğru söze ne denir ve üstüne kelam edilmezliğin bilinciyle ..
Emanetini,sungunu,sana sunmaya geldim ..
Ta yıllar ötesinden ve çocukluğumdan derdiğim, masumiyetlik ve içtenlikle ..
Buda, senden alıp,yüreğimde yaşatarak, çoğaltarak, sana armağan ettiğimdir..
‘’ – HERKES, KALBİNDEKİNİ HEDİYE EDER…!
….. HERKES, KALBİNDEKİNİ HEDİYE EDER…!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Ereğli / Konya

01 / 07 / 2018

Saat ; 02_05

 


DURUM ......
BOK ÜSTÜN, BOK ......!
Bütün eğrileri toplasan, bir doğru .....
Yaşlıları cem etsen, bir genç ....
Sayısız yalanları derip-çat san bir doğru ....
Riyakarları birlesen, bir dürüstle, doğrucu Davut ...
Aslı yok yaylalarının ulasan birbirine, bir karış toprakla bir çakıl taşı mal olmaz ...
Suyu kesilmiş, çarkı dönmeyen, ahı gitmiş, vahı kalmış kırk değirmenden .....
Bırak bir çuvalı, bir dirhem un imal edemezsin .....
Hallerin böyleliğin de .....
Hayatın tezatlıklarla doluluğunda ....
Alın teri, göz nuru, emek hasrederek eskilerden yeniyi var edebilen insan ...
Toplumsal yaşantımıza ve dilimize girip, yer edinmiş liği ile, dillere pelesenk olan ....
'' - Terzi, kendi söküğünü, dikemez ! '',Sözünde hayat ve anlam bulup, hayatın içinde defalarca dillendirilerek doğrulanmış lığın da olduğu gibi ...
Çoğu kere, iş başa düşünce ....
Gönüllü yada zoraki, hatta kerhen yapıp, icrasıyla ortaya ürün koysa da ....,
Kendisiyle yüzleşip, iğneyi kendine batırdıktan sonra ..
Çuvaldızı, karşısındaki ilgiliye yada hak edene batırmayı savsaklayarak ...
Kendi ayağına pranga vurup, hatta kurşun sıkarak ....
Cehaletle, bağnazlıkla, hurafeyle, yobazlıkla, karanlıkla ve dogmatiklik ile ....
Hasılı gelişme, demokratikleşme, özgür birey olma ....
Sömürünün, zulmün, ihanetin çarkına çomak sokmakta isteksiz, içtensiz ve neme lazımcı oluyor ..
Yoksa, acaba ...
'' - Düşüneni vurup, etkisizleştirip, katlettikleri gerçeğinin korkusunda ve karanlığında ...
İçtenlikli dürüstlüğü ve kendine saygıyı es geçerek, rafa kaldırıp, sümen altı ederek sürdürdüğü ömrünü ve hayatının devamlılığını hele ki de can tatlıdır, gerçeğini, sözünü, kavramını önceliği yapıp ....
Bunu ve böylesi sürünerek ömür sürmeyi,dürüst ve namusluca ...
'' - İnsan bir kere ölür...
Ölüm, ölüm ya, hırlamak nesi ? '' Deyişleriyle vurgulanan yiğitçe ve onurluca yaşamı, gerçekleşmeyecek kadar ütopik ve hayalci buluyor ?
Soru şu ;
VİCDANININ SESİNİ DUYMAMAK ADINA, onu da FEDA EDİYOR ...!
Kulağına tıkaç kullanıp, PAMUK MU TIKIYOR ?
Bebeliğimizden beri, duyup,görüp, hayatın gerçeğinde öğrenerek bildiğimiz .....
Eskiden, ÖLÜ GÖTÜNE SOKULAN PAMUK, şimdi .......
Karakterlerin ve kıçların ORLONLAŞMIŞLIĞINDA ....
Paslanıp, kararan, eğilip, büzülen dahada kötüsü, kula kullukta paçavra lığın da bükülüp, çürüyen ......
Hatta, paslanıp, kararan, ihanete ve hainliğe evrilip, meyleden ....
Cüzdana sığar olup, satılan ve satın alınan ....
Hatta ....
HATTA ....
Kestirmeden, düpedüz, yüreğimizden, dilimize düşmüş lüğünde BODOSLAMASINA DEYİŞLE, SORALIM ....
'' - YİTEN VİCDANLA, SUSAN YÜREĞE Mİ,TAKILIR OLDU ?
İNSANLIK MI, YİTTİ ?
DÜNYANIN ÇİVİSİ, İNSANLIĞIN PİÇİ Mİ ÇIKTI ??? ''
Zamanın behrinde ....
İNSAN ve İNSANLIK, dört başı mamur, dahası, KALE KAPISI GİBİ SAĞLAM, olurdu ....!
Zamanın ve hayatın cılkının, çıkmışlığın da .....
İNSAN GİBİ, İNSAN VE İNSANLIK ....
SIRRA KADEM BASMACA SINA TERKİ DİYARLARDA, FİRAR MI ETTİ ????
Yoksa, mazallah KUBURA MI, DÜŞTÜ ?
İnsan, fıtratıyla, suretiyle, ÖZÜYLE, SÖZÜYLE .....
İçini dışının birliği ve SÖZÜNÜN ERLİĞİ İLE İNSANDI ...!
Ya, şimdi ?
İnsanlık, insanlık ya, ÇAKMASI NECİ ?
ÇAKMASI NECİ ?
Ya, sonra ?
Sonrasını değil sormak, DÜŞÜNMEK BİLE İSTEMEMİŞLİĞİMDE, ne sen sor .....
NE, BEN SÖYLEYEYİM ...
Hal ve gidişatın böyleliğin de .....
İNSANIN ve İNSANLIĞIN PÜRMELALLİĞİN DE ....
DURUM, BOK ÜSTÜN, BOK .....!
BOK ÜSTÜN, BOK .....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Almanya
05 / 05 / 2020
Saat; 01_03

  YERİN .........., Bozuksa mayan, çürükse özün, fukaraysan onurdan-haysiyetten yana .... İlkesizlik ve omurgasızlıktan yana, kimse eline su...