10 Ocak 2016 Pazar


ADRESİ YİTİKTİR, MUTLULUĞUN !

Benim,alemimde ..
Tıpkı, ömrümün ıskalanmalarda ,yitikliği gibi ..!
Adresi yitik, mutluluğun ...
Şaşkınlıklarda, bana uğramasıysa ...
Sadece, benim züğürt tesellim, korkarım ki ...!
'' - Bir taşın altında saklıdır,tüm kısmetler. '' , derdi, ninem..
Onu bile öğrenemeden,göçü verip gitti apansız, ninem..
Daha üstüne ne diyem, ne söyliyem ?
Ondandır ki ..
Ömür coğrafyamda, gönül alemimde, ruh iklimimde ...
Adresi yitiktir, mutluluğun ..!
Adresi yitiktir, mutluluğun ..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Altınoluk/ EDREMİT
10/01/2016
Saat:19_38

8 Ocak 2016 Cuma


BEN ONDA YİTER'İM.
İyi saatte olsunların dokunmuşluğunda ..
El-ele, sarmaş-dolaş olurum ruhdaşımla ..
Alemlerin, gizemli kapılarının aralanmışlığında ..
An gelir ..
Ben, onda yiterim ..
An gelir, o bende, çıkar ortaya ..
Bu işin içinden çıkamamışlığımda ..
Koyulurum alemlerdeki o albenili, beni yutan ..
Soluk soluğa koyan, muammalı yolculuklara ...!
Soluk soluğa koyan, muammalı yolculuklara ...!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Altınoluk / EDREMİT
08/ 01 /2016
Saat:18_05

7 Ocak 2016 Perşembe


MAHALLE OROSPULUĞUMDA ......!

Vakt-i zamanında ...
Sessiz çığlıklarımı ..
Haykırış, haykırış isyanlarımı, kurdun-kuşun duyup ta ..
Kendine, insanım diyen ....
Sureti insan, fıtratı hilkat garibesi ....
Pek çok kubur faresi kılıklının, duymamışlığında ...
Çok tuzlar bastım, çok tuzlar, yarama ..!
Sonra gün oldu, devran döndü ..
Bende, ne balata kaldı, nede makara ..
Dağılınca düzen, tarumar olunca kasnak-volan, kopunca kayış ..
Attırıp ta pabuçları ....
Cümle zalimliklerin ve zındıkların üstüne, üstüne ...
Deli cesaretimle, korkusuzca yürümüşümle ..
İşin rengi, insan geçinenlerin foyası ..
Heleki de, hepsini toplasan ..
Üst üste koysan, yinede bir İNSAN etmediklerini ...
Dahası ...
Ciğerlerinin, metelik etmez olduğunu görünce ..
Bu, baldırı çıplak, koyun kılıklı biatçılar sürüsü ...
Ödlekler ve korkaklar avanesinin...
Buna değmediklerini ..
Hele ki, hiç mi hiç hak etmediklerini anlayıp, keşfedeli ....
Üstelik, hayatın beni doğruladığını da, gördüm göreli ...!
Tel maşayla, tokadan başka, hiç bir şey takmıyorum, kafama ..!
Çünkü, anladım ki, şu üç günlük sidikli dünyada ..
Alanın razı, verenin razı ..
Arada ezilenle, sefalette hep düzülenin ...
Dahada vahimi ...
Garibanın, hiç uğruna ölüp .....
Bok yoluna giden, Niyazi'liğinde !
Bu zıvanadan çıkan, yavşak düzenin bok mülembeçliğinde ..
Enseye tokat, kıça parmak salvolarında ..
Ömürlerin eskiştilmişliğinde ..

Ananı düzen, kim ?
Kadı ..
Kime şikayet edecen?
Kadı'ya (!)
Edalarındaki, ahlak fukaralığında..
Namus inmiş, apış arasına ..!
Ahlaksız ucubelerin ..
Akıllarını, sadece uçkura takmış lığında !
İnsanlık düşmüş, sokağa .
Üstelikte, alınmış ayaklar altına ..
İnsan geçinen, arsız-yüzsüz sürüngenlerin ..
Üç maymunu oynama sarhoşluğunda ..
Kiminin hazda, kiminin tozda belenip, yuvarlanmışlığında ..
Düşenin dostunun, hiç mi hiç olmamış lığının .....
Ayan beyanlığında '
Ve...
Tarafımca bizzat yaşanarak bellenip, hatim olmuşluğun da ..!
Aklımın, kara defterine kazınmış lığın da ...
Hep, aynı tas, aynı hamam havalarında ...
Dönüp duruyor, Çarkla-makara, hep avaralıklarda ..!
Adım çıkmış olsa da, mahallenin orospuluğuna ..!
Bunu bile, umuruma da, kafama da takmamış lığımla ....
Oturuyorum keyifle, aynanın karşısına ..
Gülüyorum ....
Şu, sidikli dünyayla ..
İçinde, İnsan (!) geçinen ...
''Ahlak fukarası, insanlık cücesi ...
Yoz mu yoz güruhların, acınası haline-havasına ..''
Gülüp geçiyorum, tüm olanlara ..
Üstelik ..
Hak etmişlere, okkalısından küfürler savurmuşluğumla ..
Bakıyorum, dalgama ..!
Değmez, ne bu dünyaya ....
Ne'de bu, insancık denenlerin, alçakça maskaralıklarına !
Akıl takıp, kafa bozmaya ..
Şunun şurasında, hasbelkader sağlam kalan ....
Üç-beş-tahtaya da, nem kaptırmaya !
Anladım ki ....,
Az ömür yaşayıp, çok çile çekip- çok görmüşlüğüm de ..
Çok düzülüp, hep hor görülmüşlüğümle ....!
Acılarımı süzüp, mutluluk şarabı yapıp içmişliğim de..!
İnandım ki sonunda ..
İçine ettiğim, han denen şu sidikli üç günlük dünya da ..
Haramilerin kol gezip, cellatların baş olmuşluğun da ..
Ben, beni bildim bileli, hep ...
Namussuz geçmiş, masumla, mazlumun ..
Namusluyla, garibin ...
Hırsız geçmiş, fakirin ..
Kara geçmiş, akın ..
Güçlü geçmiş, güçsüzün ..
Haksız geçmiş, haklının, ırzına ..
Aşağı tükürsen, sakal .....
Yukarı tükürsen, bıyık ....
Lafazanlık nakaratlarının, avara lığında ...
Madrabazlar, sahtekarlar, '' -UCUBELER . '' ...
Dünyayı döndürmeye çalışıyorlar, hala..
Bizim, garibim Sarı Öküzün boynuzunda..
Bunun dışında ....
İnsanlık adına, insanca olacak ...
Yok ''- Öpüp te başa koyacak '', başka bir numara ..
Keşfetmişim ben garip, bunu ..
Acizane, mahalle yanarken, aynada saçımı taramışlığımda ..!
Adımın, dokuza çıkıp ..
Sekize, bir türlü inmemiş liginde ,,,
Ayna da, kendi perişan hallerine bakmadan ....
Üstelik, hiç mi hiç utanmadan
Bunu bana layık gören ....
DERVİŞ(!) geçinen YOBAZ MEMİŞ' lerin ...
Kendinden bihaber ....
'' - Namus kumkuması, SİLİKONLU BEBİŞLER' in '', deyişiyle !
'' - Mahalle orospuluğumda ..! ''
'' - Mahalle orospuluğumda ..! ''

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Altınoluk/ EDREMİT
07 / 01 / 2016
Saat; 19_09


OKYANUS 'UMUN HÜZÜNLERİ ...!

Kırmızıydı balonum ..
Onda yüklüydü, tüm düşlerim, umutlarım ..
Hatta, masum çocukluklarım ..
Koptu ipi, uçtu elimden balonum ..
Uzaklaştı semaya doğru ..
Yitti sevinçlerim, tutuldu nutkum ..
Giyindim hüzünleri ..
Kala, kala geriye ..
Yanaklarımdan süzülüp, avucuma düşen göz yaşlarımın ıslağı kaldı ..
Hayat, o gün sadece balonumu değil ....
Çocukluk mutluluklarımı'da çaldı ..
Boynum bükük, ömrüm yitik, yüreğim buruk kaldı ...
O gün, bu gündür ...
Ruhumu derinden, derine bir gizli sancı sardı ...
Tıpkı, yiten balonum gibi, çocukluğum bilinmezlikler de asılı kaldı ..
Gönlümün gelincik güzellikleri soldu ..
Çocukluk okyanus'umun hüzünleri ...
Yılların ve ömrümün kumsalına vurdu ..!
Yılların ve ömrümün kumsalına vurdu ..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Altınoluk / EDREMİT
07 / 01 / 2016
Saat; 01_40

5 Ocak 2016 Salı


İŞTE O ZAMAN ...,
MAHALLE YANARKEN ...
Ayarı-gayarı tutmayınca, düzenin ..

Kaçınca, kantarın topuzu ...


Olan, olur ...


Yanlış tartar, kabzımal karpuzu ...


Çıkar işler, çığırından ...


Ne arşını kalır, nede endazesi ...


Sen, sen olup, geçiremeyince sözü


Koşamazsın çifte-çubuğa, öküzü ...


Bir değilse, insanın özüyle,sözü ...


Isıtmaz üşüyeni, mangalın közü ..


Dövemezsen tavında, demiri ...


Duyarsın hep azarla, emiri ..


Geçiremezsen hükmünle, sözünü ..


Gün gelir, beslediğin kargalar, oyar gözünü ..


Muhanetlikle, esirgerse komşu, komşuya külünü ..


Sıkışınca başı, düşünce dara, görür gününü ..


Olmaz ölüsünde ağlayanı, düğününde oynayanı ..


Nişadırsız kap, kalay ...


Yalanlı dil, yemin ...


Mayasız süt, yoğurt tutmaz ...


Evdeki hesap, çarşıya uymaz ..


Çürüyünce su, kokunca tuz ...


Olur insanın değeri, pulla, sudanda ucuz ..!


Görüp gerçeği, öğrenince elif ile merteği..


Edince yüreğin cız, anlarsın o zaman ...


Hanya'yı, Konya'yı ...


Sürersin eşeğini, Niğde'ye,


Geçince, Bor'un pazarı ...


Toplarsın, tası-tarağı ..


Nafileliklerin avaralığında, kala kalırsın...


El elde, baş, başta, dımdızlak orta yerde..


Takkenin düşüp, kelin ...


Donun, düşüp ...


Götün görünmüşlüğünde ...


Görür, ense traşını el-alem seninde, eninde-sonunda


Sümsüğününü düşürüp..


Önüne-ardına bakmadan, yola revan olmuşluğunda


Posası çıkınca, nimetin de, insanında ..


Ucuz etin yahnisinin yavanlığında ...


Suyu, avcarı az olunca ...


Tadı, yavan olur yahninin de, çorbanında.


Öğrenirsin işte o zaman ..


Zarfın değil, mazrufun geçer akçeliğini ..


Suretin değil fıtratın önemini, değerini,gereğini


Elini ayağını çekince ustalar,


Cirit atar, meydanda,


Kerameti kendinden menkul, çıraklarla ..


Boz bulanık günü seven, kurtlar, çakallar ...


Çekince elini-eteğini doğrularla, namuslular


İnsan gibi, insanlar ,


Ortalıkta itler havlar, dolaşır durur çar-çakal..


Ölünce imamlar ..


Olunca keçi, Evliya çelebi ...


Osuramasa da yokluğunda, imamlar ..


Eski alışkanlıkla ,


Sıçar ulu-orta, saf-saf cemaatlar ..


Çoğalır, kendisini hergelede imam eşeği sananlar !


Kesilince ayaklar baş, başlar ayak ..


Kala kalırsın yalın ayak-başı kabak ...


Çıkınca dünyanın çivisi ..


Çoğalınca, insanın piçi ...


Ayar tutmayınca, beygirin kıçı ...


Meydan osurakla -boktan geçilmez ...!


Hancarmı, pancar mı, insanmı- müsvettesimi seçilmez ?


Akla- karanın karşıklığında ...


Karpuz alsan, tıklarsın ..


Kavun alsan, koklarsın ..


Bilemezsen kolayını, bok edersin alayını ..


Karıştırısan eğer insanla, suretini ..


Ödersin ömür boyu, ahmaklığının diyetini ..


Doğruya ve erdeme değil, güce taparsan ..


Ruhunu paraya, kudrete ve şeytana satarsan ...

Adam olmayana, insan muammelesi yaparsan ..

Yoz eşeğe altın, semer vurursan ..

Devekuşulukta, başını sokarsan kuma ....

Kıçın kalırsa, ayazda ...

El oğlu giderken, Mersine ..

Sen gidersen götün, götün tersine ..

Ayağına çarık olmayanı ..

Edersen, başına sarık..

Ölüne ağıtcı, düğününe okuyucu ..

Memlekete kurtarıcı beklersen ..

Çok daha havlarsın, aç köpeklikte ayazda ...

Eksilmez asla mı asla sırtından dayak, boynundan yular ...

Durulmaz asla, boz-bulanık sular ..

El oğlu gelir, pahtınıda , tahtınıda kurar ..

Sana da, takar burnuna hızma, ayağına pranga,

Diline kilit, sırtına semer, boynuna, yular ..

Layıkın bu der, sürüm, sürüm süründürür,

Altı yok pabuçlukta,seni ..

Şerefsizlik çölünde, haysiyetsizlik bataklığında..

Esaretin o, hiç silinmeyen utancında ..

Düzen, düzeneliklerde, sokar seni düzene ...

Ondan sonra, yitmişliğinde özgürlüğünün ..

Gitmişliğinde, vatanının ...

Ayaklar altına alınmışlığında, onurunla, namusunun ...

Bozulunca memlekette dirlik-düzen ..

Üşüşünce kuzgunlar leşe ..

Memleket gasp edilince üleşe, üleşe ..

Sen dönersin ölmüş eşeğe, kokmuş leşe !

İşin, işten geçmişliğinde ..

Hallerin böyleliğinde ..

Kar etmez, son ve kör pişmanlıkların.

Yalama olur kıçın, kaçar bir yerlerine dilin ..

Kala, kala sana üçün biri kalır...

Olunca haller böyle, gidince haysiyetin ve onurun .....

Cehennemin esvelesine, sürgüne ..!

Faydasızdır, faydasız, küfürde, şükürde ..

İşlerin böyleliğinde nafiledir dualar ..

Seni paklasa, paklasa mezar değil, kubur paklar ...

Kuluna, şahına, padişahına değil ..

İster şeytana, ister yaradana yalvar ....

Beyhudedir, nafiledir çabalar !

İşler, iyiden iyiye, sarpa sarar ..

Mahallede, köyde, kente, ülkede alev-alev yangın başlar ....

Yangınlar değil, sade bacayı,

Memleketin afakını, yeri-göğü, dört bir yanı kaplar ...

Çare biter..

İnekler suyu içer, dağa -bayıra kaçar ....

Körelmiş baltalar suya, insanlığın boka düşer ..

Olan, olur ...

Sen yanar, sen yakılır ..

Sen çalar, sen oynarsın ..

Gün, o gün olduğunda ...

Sakızının, boka düşmüşlüğünde ...

Gün kararır, yer-gök utanır ..

Kurt-kuş, ağzına sıçar ...

İşte o zaman,

Eskilerin deyişiyle ....

Mahalle yanarken, orospu aynada saçını tarar ..!

Mahalle yanarken, orospu aynada saçını tarar ..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Altınoluk /EDREMİT

03 / 01 /2016



Altınoluk / EDREMİT
Saat ; 03_5103/ 01/ 2016

İTİRAF ......,

Göğümün yıldızlarını ...
Gülüş güzelliklerimi ..
Bebe, masumluklarımı ..
Umudumu çaldılar ...
Ta, bebeliğimde, o görünmez haramiler ..
Yaşama sevincimi, düşlerimi talan ettiler, kimliği meçhul ucubeler ..
Sonra, birileri hırsızı suçlamayı, aramayı bırakıp ..
Kolayı ve işgüzarlığı seçip ..
Durdular beni suçlamaya, azar-beter etmelere  ..!
Birden bire, baba eren Nasreddin Hoca Üstadım çıktı geldi ..
Anılar ülkemin derinliğinden ..
Gönül erenliğini, boşa çıkartmayan o malum ...
İçe işleyen, gevrek, gevrek tebessümüyle ..
'' - Demek ki İnsanoğlu denen merette ..
Düzen denen, bu kıçı kırık avara kasnakta değişmedi ..
Değişmeyecekte, asırlar geçsede üstünden ..
Benim dönemimde de meretlik, aynı meretlik ..
Namertlik,aynı namertlik,döneklik ,aynı döneklikti ..!
Eşeklik,aynı baki eşeklikti ..
Bilinsin ki, bu böyle ..
Durduk yerde ,
Boşa, eşeğe ters binmedim ben, hani'ya, şunun şurasında ..
O, zamanda ..
Gördüm ki, geçse de sekiz yüz küsur yıl ...
Onca, çağ üstünden ...
Hala, bağlandıkları yerde otlayarak, ömür eskitiyor ..
Güdük eşek kuyruğu misali, ne uzayıp, ne kısalarak  ..
Hatta inadına, inat katarak ...
Bir nalına, bir mıhına vurup, entrikalarına, entrika ..
Numaralarına, numara katarak ...
İflah olmazlığın ve alçalmanın çamuruna batarak, sürüm, sürüm sürünen ..
Yılan-çıyan dan da beter çatal dilli, insan denen sürüngen ..!

Kafa hala, aynı kafa, avaralık aynı avaralık ..
Vurdum duymazlıkla , nemelazımcılıkta yine aynı mı aynı, hala ..
Değil beni, Sokrates'i, Diyojen'i, Musayı, İsa'yı ..
Yetmedi, üstüne üstlük, birde ....
Onların yedi cettini de, eskitip ..
Defalarca mezar'a gömseler, bu namertler ....
Soy, yine aynı bokun soyu ,
Değişmez asla, bu insan denen garabetin huyu ..!
Cahili'de, arifi de, dahisi de, Veli'si de, delisi de, divanesi de..
Alaylısı da, okullusu da ,
Asil'ide, soylusu da-soysuzu da, aynı boz-bulanık, boklu derenin suyu ...!
Bilmişliğimle bunu, kulağıma çalınan  sesini ..
Tanık olmuşluğumla, yaşanan kepazeliğe ...!
İşitince öte alemden, başına geleni ....
Eskiden'de, katlanamadığımda yaptığım gibi ..
Haksızlığa göz yumamayarak, tutamadım yine kendimi ..
Kırdım kirişi, attırdım pabuçları, kaçıp geldim yanına ...''
Dedi, ve ardından kavuğunun başında dansa koyulmuşluğunda ..
Ağır aheste başını salladı yavaş, yavaş iki yana..
Aklıklarda pamuğa dönmüş sakallarının ..
Ilgıt,ılgıt esen yelle uçuşup, titreşip oynaşmalara koyulmuşluğunda...
Ve , sesinin kulağımı öpmüşlüğünde sürdürdü, itirafıyla ..
İçtenlikli mi içtenlikli o sıcacık, dost sohbetini ..!
'' - Çıkıp gelmez olaydım da, görüp, yaşamayaydım keşke bu rezaleti ..
İtiraf etmeliyim ki, evlat sana ..!
Benim göle çaldığım maya adam olur, tutar, tutmaya ..
Şu koca göl,  yoğurda boğulurda ..
Bu insanlık denen güruhtan, olmaz bir herze, bir numara  be evlat ..
Gel en iyisimi sen sen ol ...
Aldatma,aldanma,kanma,avunma ve avutmalara durma be evlat ...
Dahası, demem o ki,sana ..
İnsan olma ..
Olacaksan, İnsan gibi, insan ol ..!
Özün bir, sözün bir olsun ..
İçin bir-dışın bir ..
Astarın, yüzün gibi ....
Yüzün, özün gibi ......
Özünse, sözün ve  astarın gibi olsun, be çocuk !
Mevlana demişliğinde ..
İçin-dışın birliğinde ..
Ya görün, olduğun gibi ..
Ya ol, göründüğün gibi, sözlerinde ömür tüketsede insan soyu ..
Lafa kulak vermemişliğinde ..
Kelam dinlememişliğinde .
Sözlerin,kelamın ..
Bir kulağından girip ..
Ötekinden, iz bırakmadan çıkmışlığında ...!
Eşek gelip, eşek gitmişliğinde ve eşekliğinin bakiliğinde ..
Dönememiştir asla o, rivayetlere ve masallara konu olan ..
Erdemli İnsan özüne ..!
Düşmemiş demek ki hala insanlık közü ,,,
Bu hilkat garibelerinin sinesine-özüne..
İtiraf etmeliyim ki ..
Giderse bu kafayla, daha ..
Değil asırlar geçse ..
Sema, yere inse, Yıldızlar arzı öpüp, secde etse ...
Bir değil, bin Nuh tufanı gelse-geçse ..
Yinede dikiş tutmaz, çıfıtı çıkmışlığında
İnsanoğlu ve sözüm ona düzeniyle ...
Kendisini  bulunmaz Hint kumaşı zanneden ...
Bu alamet-i farika acuzeler ve bitmez -tükenmez  acuzelikler ..!
İdrak etmişliğimde itiraf etmeliyim ki, evrene, sana  ve kendime
Kalburla su çekmelerde, asla insan gibi insan olmaz  ..
Değil ki yazıyla bilinenliğinde, olalı ikibin onaltı sene..
Milyon değil, milyar sene ve asırlar katarı geçse de üzerinden ..
Kendini bilmezliğiyle  avaralıklarda .....
Beyhude ömür tüketmişliğiylen ..,
Suret-i insan, fıtratı Ucube, bu iki ayaklı sosyal hayvan denen
Ne idüğünü, kendi de bilemeyen. ...
Alemdeki yerini, tarif edemeyen ,
Geçmişinden ve kendinden bihaber  ...
 Kendine düşman, kendi ayağına ve nesline kurşun sıkan ..
Gözü dönmüş ve doymamışlıklarda ..
Aç kurt kesilip, soyunu yiyen ....
Tüketmeye yeminli, kendisiyle  ...
Dahası, bununla da yetinmeyi bilmeyerek ....
Hemcinsleriyle, ölümüne dövüşen ...
Ölümlerle doymayan, içtiği kanlarla, kanmayan ..
Ezop'un kurtlarından da, vahşiliklerde  ...
Kurduğu sofralarda mazlum ve masumları aş eden...
Soyu kanlı, belalı, insan denen, geçmişi boklu, sicili bozuk ..
Soyu kanlı, belalı, insan denen netameli, namert kefere  ... '', diyerek söyleniyordu, hala..
Hoca Nasreddin Üstad, kendi, kendine ...
Tutturduğu o içtenlikli tarih kokan sohbetinde ...!
Yüzüne sinen, o akpacık gülüş güzelliğiyle...
Benim dumura uğrayıp, lal olmuşluğumla ..
Olan, bitene ve Hoca Nasreddin'e, baka kalmışlığımda ...!
Olan, bitene ve Hoca Nasreddin'e, baka kalmışlığımda ...!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ 

Altınoluk / EDREMİT
05 / 01 / 2016
Saat ; 00_36

3 Ocak 2016 Pazar

İŞTE O ZAMAN ...,
MAHALLE YANARKEN ...
Ayarı-gayarı tutmayınca, düzenin ..
Kaçınca, kantarın topuzu ...
Olan, olur ...
Yanlış tart ar, kabzımal karpuzu ...
Çıkar işler, çığırından ...
Ne arşını kalır, nede endazesi ...
Sen, sen olup, geçiremeyince sözü
Koşamazsın çifte-çubuğa, öküzü ...
Bir değilse, insanın özüyle,sözü ...
Isıtmaz üşüye ni, mangalın közü ..
Dövemez sen tavında, demiri ...
Duyarsın hep azarla, emiri ..
Geçiremez sen hükmün le, sözünü ..
Gün gelir, beslediğin kargalar, oyar gözünü ..
Muhanetlikle, esirger se komşu, komşuya külünü ..
Sıkışınca başı, düşünce dara, görür gününü ..
Olmaz ölüsünde ağlayanı, düğününde oynayanı ..
Nişadırsız kap, kalay ...
Yalanlı dil, yemin ...
Mayasız süt, yoğurt tutmaz ...
Evdeki hesap, çarşıya uymaz ..
Çürüyünce su, kokunca tuz ...
Olur insanın değeri, pulla, sudanda ucuz ..!
Görüp gerçeği, öğrenince elif ile merteği..
Edince yüreğin cız, anlarsın o zaman ...
Hanya'yı, Konya'yı ...
Sürersin eşeğini, Niğde'ye,
Geçince, Bor'un pazarı ...
Toplarsın, tası-tarağı ..
Nafileliklerin avaralığında, kala kalırsın...
El elde, baş, başta, dımdızlak orta yerde..
Takkenin düşüp, kelin ...
Donun, düşüp ...
Götün görünmüşlüğünde ...
Görür, ense tıraşını el-alem seninde, eninde-sonunda
Sümsüğünü düşürüp..
Önüne-ardına bakmadan, yola revan olmuşluğun da
Posası çıkınca, nimetin de, insanında ..
Ucuz etin yahnisinin yavanlığında ...
Suyu, avcarı az olunca ...
Tadı, yavan olur yahninin de, çorbanın da.
Öğrenirsin işte o zaman ..
Zarfın değil, mazrufun geçer akçeliğini ..
Suretin değil fıtratın önemini, değerini,gereğini
Elini ayağını çekince ustalar,
Cirit atar, meydanda,
Kerameti kendinden menkul, çıraklarla ..
Boz bulanık günü seven, kurtlar, çakallar ...
Çekince elini-eteğini doğrularla, namuslular
İnsan gibi, insanlar ,
Ortalıkta itler havlar, dolaşır durur çar-çakal..
Ölünce imamlar ..
Olunca keçi, Evliya çelebi ...
Osuramasa da yokluğunda, imamlar ..
Eski alışkanlıkla ,
Sıçar ulu-orta, saf-saf cemaatler ..
Çoğalır, kendisini hergele de imam eşeği sananlar !
Kesilince ayaklar baş, başlar ayak ..
Kala kalırsın yalın ayak-başı kabak ...
Çıkınca dünyanın çivisi ..
Çoğalınca, insanın piçi ...
Ayar tutmayınca, beygirin kıçı ...
Meydan osurakla -boktan geçilmez ...!
Hancarmı, pancar mı, insan mı- müsvedtesimi seçilmez ?
Akla- karanın karışıklığında ...
Karpuz alsan, tıklarsın ..
Kavun alsan, koklarsın ..
Bilemezsen kolayını, bok edersin alayını ..
Karıştırırsan eğer insanla, suretini ..
Ödersin ömür boyu, ahmaklığının diyetini ..
Doğruya ve erdeme değil, güce tapar san ..
Ruhunu paraya, kudrete ve şeytana satarsan ...
Adam olmayana, insan muamelesi yaparsan ..
Yoz eşeğe altın, semer vurursan ..
Deve kuşlukta, başını sokarsan kuma ....
Kıçın kalırsa, ayazda ...
El oğlu giderken, Mersine ..
Sen gidersen götün, götün tersine ..
Ayağına çarık olmayanı ..
Edersen, başına sarık..
Ölüne ağıt cı, düğününe okuyucu ..
Memlekete kurtarıcı beklersen ..
Çok daha havlar sın, aç köpeklik te ayazda ...
Eksilmez asla mı asla sırtından dayak, boynundan yular ...
Durulmaz asla, boz-bulanık sular ..
El oğlu gelir, pahtını da , tahtını da kurar ..
Sana da, takar burnuna hızma, ayağına pranga,
Diline kilit, sırtına semer, boynuna, yular ..
Layık in bu der, sürüm, sürüm süründürür,
Altı yok pabuçlukta,seni ..
Şerefsizlik çölünde, haysiyetsizlik bataklığında..
Esaretin o, hiç silinmeyen utancında ..
Düzen, düzeneliklerde, sokar seni düzene ...
Ondan sonra, yitmişliğinde özgürlüğünün ..
Gitmişliğin de, vatanının ...
Ayaklar altına alınmışlığında, onurunla, namusunun ...
Bozulunca memlekette dirlik-düzen ..
Üşüşünce kuzgunlar leşe ..
Memleket gasp edilince üleşe, üleşe ..
Sen dönersin ölmüş eşeğe, kokmuş leşe !
İşin, işten geçmişliğin de ..
Hallerin böyleliğin de ..
Kar etmez, son ve kör pişmanlıkların.
Yalama olur kıçın, kaçar bir yerlerine dilin ..
Kala, kala sana üçün biri kalır...
Olunca haller böyle, gidince haysiyetin ve onurun .....
Cehennemin esvelesine, sürgüne ..!
Faydasızdır, faydasız, küfürde, şükürde ..
İşlerin böyleliğinde nafiledir dualar ..
Seni pakla sa, pakla sa mezar değil, kubur paklar ...
Kuluna, şahına, padişahına değil ..
İster şeytana, ister yarada na yalvar ....
Beyhudedir, nafiledir çabalar !
İşler, iyiden iyiye, sarpa sarar ..
Mahallede, köyde, kente, ülkede alev-alev yangın başlar ....
Yangınlar değil, sade bacayı,
Memleketin afakını, yeri-göğü, dört bir yanı kaplar ...
Çare biter..
İnekler suyu içer, dağa -bayıra kaçar ....
Körelmiş baltalar suya, insanlığın boka düşer ..
Olan, olur ...
Sen yanar, sen yakılır ..
Sen çalar, sen oynarsın ..
Gün, o gün olduğunda ...
Sakızının, boka düşmüşlüğün de ...
Gün kararır, yer-gök utanır ..
Kurt-kuş, ağzına sıçar ...
İşte o zaman,
Eskilerin deyişiyle ....
Mahalle yanarken, orospu aynada saçını tarar ..!
Mahalle yanarken, orospu aynada saçını tarar ..! 

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Altınoluk / EDREMİT

03/ 01/ 2016

Saat ; 03_51

  ONDANDIR.. Bir sendin.. Bir de ben .. Hayat mektebinde , sınıfları geçemeyen.. Ondandır, adımızın ,''Baki '' ile ,'...