24 Mayıs 2020 Pazar

ARALARINDA CAM VAR, CAM .....! Nergis mor'uydu, her ikisinin de gözlerinde kalan, son renk ... Her nedense ? Nasılda albenili, nasılda, muhteşem, çiçek güzelliğinde … Dışı, büyüleyici albeni .... İçi, ölüm saçan zehir .... Şimdilerde, öküzün ölüp, ortaklığın ayrılmış lığında …. Her ikisi de, ne zaman, birbirini düşünse ... Vedalı, vedasız, dönüşlü, dönüşsüz gidişler gelir, akıllarına, düşer gözlerine .. Onlar ve sevda, birbirinin farkında olmayan halleriyle ... Hep, birbirine hasret ve yabancı iki kişi gibi ... Biri dışarıda, ötekisi içeride, pencerenin ardında ... Aralarında, cam var ... Aralarında cam ... Birbirine yabancı ve biri, ötekinin farkında değil ... Akıp, gidiyor zaman, hayat ve ömürler, aralarındaki camda ... Aralarındaki, camda .....! Hiç kavuşup, tanışamama casına ..... Aralarında, cam var .....! Aralarında, cam .....! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Almanya 24 / 05 / 2020 Saat ; 22_44
VAZGEÇİLMEZİM ……! 



Gözlerin ve içimi ısıtan gülüşünle, sadece ömrümü süslemekle kalmadın ....
Yalnızlığımda, ruhumu saran efkarımın, karabasan olup, ömrüme musallat olmuşluğun da ....
Yaşama sevincimi, umudumu koruyup, geliştirerek ....
Hayatın zorbalığıyla baş etmeme kaynak olup, güç verdin ...
Yüreğimde saplanan hançerliğinden mutluluk duyduğum,  vazgeçilmezim sin ….
Vazgeçilmezim ….



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 



Almanya 



21 / 05 / 2020 



Saat ; 13_ 45

23 Mayıs 2020 Cumartesi

MAHMURLUK ÇİSELİYOR, MAHMURLUK, ÜZERİMİZE ....!
Karamsarlığın, mutsuzluğun hele, hele de umutsuzluğun pençesinde ...
Tamda, beni aforoz edip, sildin gönül ülkenden ...
Yüreğindeki yerimi aldı başkaları ...
Diye düşünüp, dövünürken ...
Sığınırken mutsuzluğun inine ....
Mutluluk bahşederek, yalınlığında derin özleyip, üzerine nice düşler kurduğum ....
Varım, yoğum, çıka geldin sen ...
Sevdanın alevlerinde, değil beden, ömür ve hasılı adeta asırlara bedel ayrılıkla bezenen günler yakarak ...
Aşka dair sürgünlüğümde Fizan Çöllerinde, dudaklarımı yara-bereye koymacasına susuzlukta ...
Gözlerimde çoğalan sana dair olmadık görüntülerin raks ederek …….
Aklımı, iyiden, iyiye talan eden karmaşama ve ruhumun düştüğü zifiri karanlığa son vererek …..
Düş ve özlem coğrafyalarımdan çıkageldin ...
Yüreğimin yangınını söndürmekle kalmayıp, kendine gelmecesine serinleterek ...
Bildiğim, bilmediğim nice şelale serinliği ve albenisi varsa, tümünü sunarak ….
Sadece su değil, avuç, avuç, yudum, yudum, can verdin ...
Köpük, köpük çoğalan hayat ve mutluluk sunmuş luğunda ...
Bakmadan Havva’nın, Adem’e elmada şehveti, günahı, suçu verdiğine ...
Yada nar taneleriyle onu baştan çıkartmış lığına ..
Adeta, Havva'ya nazire yaparcasına …..
içinde, inci- mercan güzelliğinden de çok emsalsiz lezzet, tad ve hayat vermişliğinde ...
Kalmadın kanıma girmekle ...
İçin, için fethettin beni, için, için, gönül gönder'ime sevdanın sancağını çekerek ..
Bildiğim tüm sözcükleri unutturmakla kalmadın mühür öpücüklerin le, diktin dudaklarımı, lal ettin ...
Gözlerimizin konuşması yeter de artar bize diye hükmedip, karar vermişliğin le ...
Öpücüklerin le sunduğun la yetinmemi isteyerek ....
Adından gayrısını söyletmemecesine, tutsak ettin ...
'' - Emir büyük yerden se, uymalar vebalim ve olmazsa, olmazım dır . '' Dedirtmiş'liğinde ...
Sesinin, soluğunun süzüm, süzüm süzülüp içime dolarak
iliklerime dek ....
Yüreğime dokunarak, sevdaya dair her ne güzellik varsa ..
Onların cümlesini sil baştan yeniden öğretmişliğim de...
Ihlamur kokularını kıskandıran kokunla beni mest edip ..
Kendimden geçirmişliğin de ...
Mahmurluk, mahmurluk her yanımı kaplamış lığın la ....
Sayende, kırk ikindi yağmurları misali ...
Çisil, çisil aşk yağdırıp, aşkta, vecd yaşatmışlığınla ...
Yaprakların ilahi huşuyla salına, salına raks edip ...
Çiğ taneleri güzelliğinin, haset etmelere koyularak yapraktan süzülüp ……
Toprağın bağrına düşerek, kaderlerine boyun eğmiş liğinde ...
Koydular bizi baş, başa, zaman denen gizemli sularına ....
Sınırsızlığında zamanın, dört mevsim, on iki ay doya, doya aşkı yaşayıp, yaşatalım diye ....
Tarifsiz özleminle, yanıp, küle dönmüşlüğün de, çıka geldin sen ....
Sayende ve seninle olmanın, emsalsiz güzelliğinde ...
Aşkın, nelere, nelere kadirliğinde ...
Yağmurun bile, aşka boyun eğmişliğin de .....
Elif, elif yağarak, iliklerimize işlemiş'liğin de ...
Mahmurluk çiseliyor, üzerimize ...
MAHMURLUK ÇİSELİYOR, MAHMURLUK, ÜZERİMİZE ....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Almanya
23 / 05 / 2020
Saat ; 17_25
YÜZ AKIM, ŞANIM, KIVANCIM DIR ......!
Vicdanlarını yitirmiş yada .....
Haysiyetsiz beden ve ömürlere vicdan olmayı kendisi için zül görüp, sayan Vicdanın, firar etmişliğin de ....
Bakar körler, kendilerine suç ortağı, eylemlerinde işbirlikçi olmamışlığım da ...
İşledikleri suçları, sergiledikleri ihaneti ..
Dahası, halının altına süpürdükleri pislikleri, görmemem ve ifşa edip, ele vermemem için ..
Yani sırf kendilerinden biri olmadığım ve kendilerine benzememekte direnip ..
Onurun, haysiyetin, vicdanın sesi, neferi olmayı yeğleyip, seçip ..
Onlardan biri olmaktansa, körlüğü ....
Hatta, onurluca ölümü seçeceğim den, adları kadar emin oldukları için ....,
Suç sayarak onurluluğu ve vicdanlı'lığı, gerçeği görüp, haykırmayı ....
Kestiler faturayı, reva gördüler kör etmeyi ve oydular gözümü ..
Çabalarının nafileliğini, vicdan ve gönül gözümle gerçeği görmeyi sürdüreceğimi hesaba katıp, düşünemedikleri, öngöremedikleri için …..
Ondandır, bakar körlerce, gözlerimin, görme yetimin çalınması ....
Bu hallerde, hayat kavgasını vermelere tutsaklığım .....
Biliniz ve bilinsin ki, böyle olup, onurun neferi olmaktan, asla şikayetçi değilim ...
Alçaklığın karanlığında, sefilce ömür tüketip, bakar körlüğün haysiyetsizliğin de, devran sürmektense ...
Körlüğüm de, güneşin ve vicdanlılığın aydınlığında ..... Onurun neferi olmak, yüz akım, şanım ve kıvancım dır .....!
Yüz akım, şanım ve kıvancım dır ....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Almanya
23 / 05 / 2020
Saat ; 15_00
GİDERAYAK .....

Hani, olur, olur da, buda mı olur (?) dedirtecek kadar alenilik ve anlaşılırlıkla ...
İnsana, şaşkınlığını dışa vurdurur, an gelir hayat ...
Hele ki, insanın ve insanlığın şaşılacak ve şaşırtacak, gizemli ve garip halleriyle, anlaşılmazlığın da ...
Sözün bittiği anı yaşarken, sözcük dağarcığında sözcük ....
Sabır küpün'üz de, bir damlaya yer kalmamış lığın da ve tahammül edilmezlik le, yüz yüze liğin de ...
Giderayak, şeytana pabucu ters giydirmeye kalkan, insan kılıklı ucubelerin ...
Dünyayı, insana dar edip, diken üstünde oturt macasına akıl almaz davranış, söylem ve eylemleriyle ....
Kendinden önceki HİLKAT GARİBESİ YARATIKLARI
mumla aratıp  ..... 
Cümlesine RAHMET OKUTACAK KADAR pervasızlıkla ...
Çürümüş ve kokuşmuş, '' - Benden sonra, tufan .! '' İlkelliği ve  barbarlığıyla, dünyaya çivi çakamayacaklarını görüp,anlamanın paniğiyle ..
Paranoyaklıklarını dışa vurarak, insanların canı burnundalıklar da bunalıp, cinnet halinde ....
Değil başkalarına,  kendilerine bile, tahammül  edemez halde serseri mayın yahutta ...
Fünyesi çekilmiş el bombası olup, aramızda ellerini, kollarını sallayarak, pervasızca cirit atıp ..
İnsanı canından bezdirmişliğinde ....
Hepsi adeta çağımızın Neron'u kesilerek ...
Dünyayı ve insanlığı ateşe attıklarını, umursamayarak, kurunun yanında, yaşı ...
Suçlunun yanında, mazlum ve masumu yakarak ..
İnsanlığa ve insani değer ve hasletlere, amansız düşmanlıklarıyla ...
Kendilerinden bile nefretle, yada narsist sadistliğin pençesinde ....
Kendilerini erişilmez ve tapınılası İLAH GÖRME, PARA NORMAL SAPLANTISINDA  ....
Kusarak nefretlerini, en acımasız halleriyle ...
Ateşe atarak dünyayı, insanı ve insanlığı, KÖKÜNE KİBRİT SUYU DÖKMEYE YEMİNLİ LİK iLE ...
ÇIRA GİBİ YAKARAK, sebepsiz ve haksız yere ... 
Mahvına sebep oluyorlar,  GİDERAYAK .....!
Mahvına sebep oluyorlar,  GİDERAYAK .....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Almanya 
23/05/2020
Saat; 00_ 53

21 Mayıs 2020 Perşembe

CEMRE GÜZELLİĞİNDE AĞAN SIN, AĞAN …..!

Dağın-taşın, toprağın derinlerinden kavga, kavga, direniş, direniş, boy atıp, baş vererek ….
İllete, kurda, kuşa, toprağı evi kılan tür, tür kemirgene eyvallah etmeden ….
Şimdilik olmak kaydı-şartıyla, Azrail’e çalım atarak …
Lakin her zaman ve koşulda haddimi bilip, kendimi kandırmadan …
El-etek öpmek sizin, su katılmamış lığında, hilesiz- hurdasız
olmacasına yaşayarak …..
Ölümün o esrarengiz soğuk soluğunu, ensemden ırak etmenin yolunu- yordamını …
Hayatım pahasına, öğrenerek …..
Yenilginin, teslimiyetin, pes edişin, yerini kıvanca, erinç ’e,
sevince bırakmışlığın da ….
Hüsrana, yalvarıp-yakarmalara, dahası ….
Ahmaklıkla, karamsarlığa, pabuç bırakmayarak ..
Bağrını delik, deşik etsekte, bereketini sunan toprakla bütünleşip ….
Can, can, ömür, ömür, hayat, hayat çoğalarak ……
İnsan içini ferahlatan, engin maviliği, parıltısıyla süsleyip …. Bulutlarıyla zenginleştiren, evrensel nimetlerin kadrini, kıymetini …..
Bire bir yaşaya, yaşaya daha bir içtenlikle ve etraflıca öğrenmiş liğimde..
Sen dilimde, ıslığımda, nefes, nefes çoğalan, türkü …..
Olmadı acılarımı, ezinç ve hüzünlerimi sarıp-sarmaladığım uzun hava, gazel ….
Yada gamlı-yaslı hallerimde, bozlak, olmadı mani, mani, güzelleme, güzelleme ….
Hayata ve kainata yayılan tını, tını, ses, ses, güzellik ....
Gözümde tüten, içime dolan, hasreti boğan düş sağanağı sın..
İçtiğim sigara da telle nen, köz, kül ve dumanda ..
Yasımı, bayrama çeviren ….
Vuslatta yaşama sevinci ve renk, renk haz veren, gönlümün, ömrümün ....
Bereket, bereket çoğalan, allı-yeşilli çitlembik güzelliğisin ...
Gönlümün, ömrümün ....
Bereket, bereket çoğalan, allı-yeşilli çitlembik güzelliğisin …
Ömrüme, cemre güzelliğinde ağan sın, ağan …..!
Cemre güzelliğinde ağan sın, ağan …..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Almanya

20 / 05 / 2020

Saat ; 11_49
KANDİL ŞAVKI …………….,
Beyaz elmas albenisiyle, yaprağı süsleyen, çiy tanesi gibi ışıltılarla ...
Ömrüme, cemre güzelliğinde ağan sın, ağan …..!
İlk göz ağrılığınla, ürkek kuş yüreği gibi çırpınışlarla, aşka kanat açtıran …
Seni düşünüp, düşlemeler le kaçan uykularımda ..
Sabahı, sabah eden kan çanağına dönen gözlerimin ….
Hiç gocunmak sızın, kapanmamış lığında …..
Sevda oku kesilen kirpiklerimin, her birine asılmış, kandil şavkı sın …
Kandil şavkı sın …..!
Kandil şavkı ….!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Almanya
21 / 05 / 2020
Saat ; 19_20
İLK ÖPÜCÜK …..!



Böylesi vurgun yemişliğe alışkın olmamış lığım da, sevda acemisi, ömrümü süsleyen liğinle ….
Çoğalan bilmecem, yittiğim dehliz, yutulduğum girdap sın …
Nereden başlayıp, nasıl anlatsam, bilmem ki, ömrüme işlenen gergef güzelliğini ..
Ondandır, nutkum tutulur, dilim sürçer …..
Hatta, Arpacı Kumrusu gibi sessizliğe bürünüp, dalıp, dalıp giderek ..
Suskunluğun ummanında yiter sem, sebebi sende olsan, hoş gör …..
Şaşkınlığımı hoş gör, hoş …
Çünkü, sen ….
Yanaklarıma, allar bastıran ….
Dudağıma düşen ilk öpücük sün, ilk öpücük ….!
İlk öpücük ….! 



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 



Almanya 



21 / 05 / 2020  



Saat ; 14_14
GEL, HELE .
BİR'DE, BANA SOR .....


Arın ön yargıdan, peşin hükümlülükten ...
Kestirip, atarak, vermeden karar ….
Beni koy, kendi yerine ….
Gel birde, böyle gör ve düşün ...
İslenip, puslanıp, kararmışsa,  vicdan aynan ...
Sil, pak eyle bak, gel, birde böyle gör ...
‘’ - Çıra, dibine karanlıktır derler . ‘’ …
Unutma, ruhunun çerağı, yüreğinin kandili, sönmeye yüz tutmuşsa ...
Loş ta, gölgede değil, ırağa, dönüp baktığında, kendine ….
Fersiz ışık, aldatıyorsa, seni ...
Düşün, birde böyle bakıp, elifi, mertek ….. 
Katırı, eşek gördüğünü …..
Dur, harla gönül odununu, eğil, birde sonra bak .....!
Demez mi, el alem sana ?
Kıssadan, hisse  çıkartmış lığında …..
'' - İçinizdeki en masum ve günahsız kimse, ilk taşı, o, atsın .'' Sözündeki, hikmeti-kerameti ……
Zararı yok, karar vermişsen önceden, kendinden eminlik le, yada sun-i zan ile, yahut ta şüpheden beslenmişliğin de ….
'' -Tuğlayı nem, yiğidi gam öldürür ..! '', Denmişliğinde ..
Utançla, gamdan ölmemek için, vaz geç inadından ….
Arın, kurtul, seni, şeytana uşak yapan, benin ile kibrinden …
Yaptıktan sonra, keşke ler de, utançta, vicdan azabında  kıvranıp, ölmemek adına  ...
Dinle yüreğini, sağ duyunu, son pişmanlığın faydasızlığını unutmadan ...
Bırak, el alem ne der telaşını ….
Elini tutanın, akıl verip, işine karışanın olmamış lığında,
Yine, çuvaldızı bana batırmaya kararlıysan, zararı yok batır . 
Son kararını vermeden yahut ta, öfkene, kibrine yenilmeden
Sor kendine, sorgula ve muhakeme et, iyiden iyiye ….
'' - Ya öyleyse, (?) sorusunun yanıtı, yatmışsa aklına, uygunsa vicdanına ..
Yok mesele ama zerre kadar kuşkuluysan ….
Çuvaldızı, bana batırmadan dur …..
Önce, minicik iğne ucunu, kendine batır da, karar ver, sonra .
Müstahak mıyım çuvaldıza, yoksa, iğne acısı, getirdi mi, aklını başına ?
Dinlemeden, sorgulamadan, akı-karayı bilmeden...
Şafak sökmeden, ay çıkmadan, zifiri karanlıkta ….
İpliğin rengini, seçemezken, nasıl verirsin doğru kararı  ?
Sor, sorgula, danış yüreğine ….
Kibir zırhından soyun, kurtul ağırlık ve vebalden ….
Ruhunun, bedeninin üryan lığın da …..
Yüreğinle, aklının uyanık ve duruluğunda ..
Hakkaniyet libasını giyin, tevazu şalına bürün de gel ....!
‘’ - Bin bilgenin, bir cahili yenememiş liği gerçeğini unutmadan . ‘’
Gönül gözünün çapağını, silerek ..
El gözündeki  merteğe bakıp, görmeden, önce ….
Kendi gözündeki çöpü, çapağı, görmeye kalkmadan ….
Ok yaydan, aklın zıvanadan, karakterin, insanlıktan çıkmadan …..
Şak şak laya na, pohpohlayana kanmadan, el atına binip, tez inmeden ..
Haram lokma yeyip, geğirmeden, vebal almadan …..
Hasılı ..,,
Fıtratın la, suretin le, özünle, sözünle, eylemin le ….
İnsan olduğunu unutmadan, insanlıktan çıkmadan, düşün, taşın, öyle karar ver …..
Karşındaki olsa katil, söz savunmanın deyip, ona söz hakkı vermeden ..
Tarafsızlığı elden, onuru ömründen düşürmeden ..
İnsanlığını kubura düşürüp, paraya, pula değişmeden ..
Hele ki, iki paralık dünya çıkarı için ..
Karakterinle, ömrünü, haysiyetini, onurunu ahiretini …. 
Odununu kendi taşıdığın ,Cehennem ateşine atmadan ..
Dil eğriliğinin, niyet bozukluğunun, harama uçkur çözüp,
eline-diline, beline sahip olamamanın yüz karalığıyla … Onursuzluğun utancını, cefasını, azabını çekmeden ...
Dahası ..
'' - Dervişin fikri neyse, zikri odur '' …..
Sözünün gerçekliğini, geçerliliğini, dahası, ağırlığıyla, vebalini bilerek ..
Çiğ süt emme, beşer-şaşar, kul’ dur, hata yapar, nakaratlarına sığınıp ...
Kapı varken, duvardan, damdan, pencereden, olmadı camdan, daha da ileri gidip …
İSYAN'İ damarıma basıp, ayranımı kabartma pahasına, inadına gayri ahlaki hal ve yolla kılık-kıyafet değiştirip …
İnsanlık raconuna uymayarak çarşafa sarınıp, çuvala girerek yani ve özcesi ….
İşi kitabına uydurup, alavere-dalavereyle meskene, yatağa, döşeğe, namusa göz dikmekle kalmayıp ….
İnsanlıktan çıkıp, aklı evvellikler de ….
Şark kurnazlığı, hile-hurda ve dolaplara tenezzülle ….
Masum, savunmasız ve korunmasız insan hayatıyla ….
Haysiyet ve onuruyla oynamaya yeltenerek, hatta iğrençliği elden bırakmayıp..
Bu pespayeliği de sergilemekten geri durmamayı, iş ve beceri sanıp, yada gösterip …..
İnsanlık zor zanaat'dır, kavramını kendince hiç ve piç ederek .
 İnsanları kendinden iğrendirip, soğutmadan …
Hak, hukuk, adalet yolundan, bok yoluna sapmadan, cambaza bak  hallerinde, insanları  kandırıp, soyup-soğana çevirerek ….
İnsan geçinip, hilkat garibesi ucubelikler de, hain olup, evladına-uşağına utancı, kepazeliği ve zerullüğü miras koymadan ..
Anadan doğmuş bebe saflığıyla, masumiyet, içtenlik ve paklıkla, sür ömrünü ...
İnsanları söğüşleme ve aylaklık, asalaklık yerine emek ve alın teriyle helal ve meşru kazanç yolunu seçip …
Diğer namuslu emekçilerden biri ol ve onurun aydınlığında kıvançla yaşa …
Daha da önceliklisi, değerlisi ve  insanlığın olmazsa olmazı olan biçimiyle …
Erdemliliğin sarp ama kıvanç ve şerefle aydınlanan yolunu ve yaşamı seç ki ….
Ömrünün mizan defterine , 
 Dahası, KÜNYEN E ..
'' -İNSANDAN GAYRI, HER ŞEY...
Hatta, MEKKEYE KİTAP TAŞIYAN, KIDEMLİ EŞEK bile oldu, olmaya 
Lakin, gelin-görün ki …..
İNSANLIKTAN NASİBİNİ ALAMADAN, İNSAN EVLADI, İNSAN OLAMADAN ! ''...
‘’ – Alışmadık kıç ta, don durmaz ! ‘’ misali, her karar ve söz verişte, icraatı fiyaskodan öte geçmedi ..
Ne, bir baltaya sap oldun, nede sapa, balta ….
Ayak dire'din, inat ettin, insan olmamak ve bildiğini okumak adına …
Öyle ki …..
'' – Cin olmadan, ağız çarpmaya kalkan, önlenemez ve engellenemez hödüklüğün de ….
Bütün pınarları kurutup, hayalleri sükuta uğrattın …. ‘’ 
‘’ -  SERMAYESİNİN VE ÖMRÜNÜN YALANLA BİNA OLUP, HİLE-HURDAYLA ŞEKİLLEN'MİŞLİĞİN DE ...’’
Özde, sözde, eylemde ve güvenilirlikte …..
Asla ama asla eremedi, İNSAN MERTEBESİNE ….
Riyada, fitnede, nifakta, namussuzlukla, hainlikte hasılı yaka silktirecek kadar gayri ahlaki, gayri insani devinim ve suçta …
Mektep, medrese, ihtisas görmese de ….
Yedi sülalesine ve ceddine lanet okut macasına, paye kazanarak….. 
Ömrünü telefte ….
Kendisi gibi niteliksiz güruhtakiler in eline su dökemeyecek kadar, ileri gitmişliğin de ….
Şah'tın, şahbaz oldun …!
TUĞ DİKTİRDİN KABRİNE ''
Tüm bu yüz karalıklarını yazdırmadan künye ne, siciline …..
Dahası ve en önceliklisi, önemlisi ….
Benimle ilgili karar ve hüküm vermeden …
Hoca, hakkında  cemaate …
'' – MERHUMU, NASIL BİLİR, TANIRDINIZ, HAKLARINIZI HELAL EDİYOR MUSUNUZ (?), diye, sormadan …. 
‘’ - SEN DOĞRU DUR, EĞRİ BELASINI BULUR . ’’
Sözünü, ağzından çıkartmadan ….
Seninle olan, ilgi, ilişik ve davamızı …
Adeta, bilinen-bilinmeyen tüm şehir efsanelerini  unutturacak kadar çok, insana sirayet etmişliğin de …
Bire, bin katarak, söyleyene göre şekillenip-biçimlenip, uzatılıp-kısaltılarak, dillendirilen ….
Gelin görün ki, asla ama asla varlığı kanıtlanamayan ….. Varlığı su götürür olmaktan da öte, meçhul AHİRET ile İLAHİ MAHŞER günü kurulacağı  dillendirilerek …
Düpedüz duygu sömürüsüne ve istismara müsait hale getirilen … 
MAHKEMEYİ KÜBRA’YA havale edip, göz göre, göre kadük ettirmeden, ORADA DA, REZİL RÜSVA OLMANA’ da, meydan verip, neden olmadan  ...
Kanaatimi, öngörü mü, kararımı, hele ki de …..
Hakkındaki, düşüncemi … 
Senin ederini,  Kıratını, geçer akçe olup-olmadığını ?
Hele, birde bana sor …
HELE, BİRDE BANA SOR .....
Şecere ne, mezar taşına …. 
'' - İNSAN KİSVELİ HARAMİ, İFLAH OLMAZ, MÜNAFIK, ZINDIK YAZDIRMADAN ..!''
Azrail, karşına dikilmeden … 
En az, yelle men kadar keskin ve pis kokan …
Tez zamanda, çıkası ca o, son nefesini vermeden … 
KÜFÜRLE ANILIP, BEDDUAYLA VE HELALLİK SİZ GÖMÜLMEK İSTEMİYORSAN ...
Haydi geç ötekileri … 
Say ki, hepsi, hep bir ağızdan, avaz, avaz ….  
‘’ – İYİ  BİLİRDİK …! ‘’. Deseler de …
AKIBETİNİ MAHV, ÖTE DÜNYANI BOK ETMEMEK İSTİYORSAN ..
CANIN ÇIKMADAN, TENEŞİRE VE HASILI KABRE KONMADAN ..
Ederini, merak ediyorsan ….
Gelmişini, geçmişini ….
Hasılı ….
Herkesçe bilinen, MÜNAFIKLIĞIN LA ….
Bitmedi, hasetliğin le, namertliğin le ….
Yetmedi, dahası …
MELANETLİĞİN İLE ….
Hepsi, hepsi ama en sona sakladığım en bariz bilinen zaaflarından birisi, bence en önemlisi de olan …
Kaybedeni üzmeyen, bulanı sevindirmeyen liğin ve insanlığa külfetin, dünya ya ve insanlara yüklüğün le ….
‘’ -  DEĞİL, KURUŞ …
METELİK ETMEZLİĞİNDE …..
Kendini ….
Hele, birde bana sor ……!
HELE, BİRDE BANA SOR  ……! 




Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 



Almanya 



20 / 05 / 2020 



Saat ; 19_19

20 Mayıs 2020 Çarşamba

BOŞUNADIR ÇABAN...

Gönül bağında, solup, ölmüşse sümbül ...
Hicrana kesip, gamdaysa gönül, suskundur bülbül ...
Kopunca, kızılca kıyamet, semada ...
O ana değin, gök yüzünün kanatları altında salınıp,  raks eden, zembil ...
Yer, yerinden oynamış lığın da ...
Gelince sonu, kopunca ipi ...
Tutunamamış lığında ne aya, nede yıldızlara ...
Hele, birde, Azrail denen ölüm elçisi, öpmüş ise onu, aşkla
Durduramaz düşüşünü, elinden geleni, ardına koymadan,  kurtulmak için çabalasa da ....
Ölümün kaçınılmazlığında, önleyemez akıbetini ...
Kurtulamaz, başına gelen, hazin sondan ...
Sen, sen ol, suçlama, kahredip, gamlanma, yeme kendi, kendini ...rahat tut içini, 
Sızlamasın, vicdanın,  rahat tut içini ....
'' -Bilesin ki, ölüm gelmişse başa, diş ağrısı bahanedir '',
Der, hemcinsin ekabirler ...
Bil ki, çok istesen de, nafiledir çaban ....
Değil mi ki, Azrail geçirmiş eline, yakalamış, şah damarından ...
Yeter ki, atmaya görsün, altı delik heybesine, yar etmez onu, değil sana, ne kadıya, ne hakana ...
Sen,sana düşeni yapmışlığın la ferah tut içini, er huzura ...
Yaz aklına, unutma ...
Sadece sana ve hayata değil, kendine de hayır gelmez, yar olmaz, bu saatten sonra, ondan ....
Gelmişse eceli, olmuşsa musallat .....
Ne bir başkası, nede sen, çekip, kurtaramazsın onu, ölüm denen, doyumsuz, görünmez canavardan ...
Dahası, akıbeti, hazin sondan ...
Zembilliğinde kopmuşsa ipi, düşer yere ...
Değil, kucak açsan ..... 
İbrişimden ip, ipekten ağ atsan tutamazsın, boşunadır çaban  ...
Sadece senin gayretin, çaban değil .... 
Kar etmez, onunki de ....
Hükümsüzdür, zembilliği, dahası gökteliği ...
Sanılmasın, gökte olana erişemez Azrail le, ölüm ....
Yeter ki, gelmesin vakit, çalmasın çanlar onun için, kırılmasın kalemi, dürülme sin defteri ....   
Yeter ki, canını almak için binmesin atına, koyulmasın yola Azrail ...
Bakmadan Zembilliğine ölüm, aldırmadan, cafcafasına,
albenisine, gerdan kırmasına ...
Ne sultan, ne köle, ne prenses, nede cariye tanır
ölüm ....
Bulur hepsini, kondurur busesini ....
Ardına bakmaya fırsatı bile olmayan, niceleri gibi ....
Ölüm erişir ona da, ölüm, erişir ona da ...
Asılı olsa da, gök kubbede, dursa semaha, doymamışlığın da, sürse sefa ......
İster halayık, ister paşa olsa, kaçınılmazlığında ölüm erer ona ...
Ölümün, söz dinlememişliğinde ...
Azrail in kavil etmişliğin de ....
Dahası, söz konusu ölüm, gerisi teferruat olmuşluğun da, 
Azrail in dur, durak bilmemişliğinde ...
Kim bakar gözünün yaşına, zembilliğine, yerdeliğine, gökteliğine ...
Zembilliğinde, akıllarda, gönüllerde, ömürler de yer etmişliğine bakıp,aldırmadan ...
Kopunca ipi, düşünce yere, yerle yeksan hallerde kırılır, Zembil, tadar ölümü ...!
Kendi gider, adı kalır, gök kubbede, hoş bir seda olur adıyla, müsemma Zembil, sonunda ...
O'da, tadar ölümü ....!
O'da, tadar ölümü ....! 



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Almanya 
20/05/2020
Saat; 13_55

19 Mayıs 2020 Salı

KARDELEN ÖMÜRLER: SEVDA ve SEVDAYA DAİR ....Sevda ve sevdaya dair ak...

KARDELEN ÖMÜRLER: SEVDA ve SEVDAYA DAİR ....Sevda ve sevdaya dair ak...: SEVDA ve SEVDAYA DAİR .... Sevda ve sevdaya dair akıyla-karasıyla yaşanmışlıklar.. Mühürlü dudaklarda saklanan, kutsal sırra benzer .....
SEVDA ve SEVDAYA DAİR ....
Sevda ve sevdaya dair akıyla-karasıyla yaşanmışlıklar..
Mühürlü dudaklarda saklanan, kutsal sırra benzer ..
Yaşanmışlığı, kutsiyeti ve güzelliğiyle ....
İnsana ve hayata dairliğinde, sevda ...
Mücevher için işlenmeye kıyılamayan, emsalsiz Cevhere benzer ....
Emsalsiz Cevhere benzer ....
Yitmişliğinde, gönlün,aklın onda da kalsa ...
Ardı sıra kem söz etmeye kıyılamayan, nurani can'lığında sönmeyen ışığa benzer ...
Yitse de, bitse de sevdaya dair yaşananlar ..
Düne, yaşanmışa, sevdaya, sevdalıya saygım ve yaşattığım duygularla ...
Kor, kor yüreğimi yakar, gönlüm tarumar lığın da, bozulmuş bağa, viran yurda-yuvaya ......
Yaşananların ardı sıra, sevdalı ömürlerle, yürekler ...
Kanadı kırık, kuşa benzer ...
El gözüyle hiç olsa da ...
Sevenin gönül gözüyle , yar, açmamış goncaya, gönül bağında gezen, marala benzer ...
Fıtratın la, suretin le insan evladı insansan eğer ...
Etmezsin kem söz ne yaşanana, nede biten sevdanın kahramanı, dünün gönül yoldaşına, tek bir kem söz ...
Hatta buğuz bile yakışmaz, sevdaya ömür verene ..
Yaşananın, yaşanmışlığın da güzelliğinde, değil söz, toz kondurmaz toz..
Ne sevdalıya, nede kutsallığında, sevdaya ..
Sevdanın hayata ve insana dairliğinde, yaşatır san ömründe ....
Düne ve sevdalıya dair güzellikler, çok yaşanıp, tez bitse de .....
Sevda, okuması bitmeyen , okuduk ca,içe işleyen Manas misali, destana benzer ...!
Manas misali, destana benzer ...!
Yazılır, gönül ve ömrün bağına, dağına, taşına, aşkla ..
Sevdalının adı, abı hayat, can suyuna benzer ..
Abı hayat, can suyuna benzer ..
İnsana ve hayata dairliğinde, sevda ...
Yaşanmışlığı, kutsiyeti ve güzelliğiyle ....
Mühürlü dudaklarda saklanan, kutsal sırra benzer ..
Anlamı, güzelliği, değeri ve kutsiyeti o, ki ..
Yaşanmışlığın da sevda, dağ doruğundaki, nurani kara ....
Sevdayı ve sevdalıyı hürmetle, duyguda içtenlik ve saygıyla, zikirle yad etmek ...
Kabemizin, insan olmuşluğun da ...
Gönülden yapılışıyla, Kabeyi tavafa benzer ..
Kabeyi tavafa benzer.....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Almanya
19 / 05 / 2020
Saat ; 12_24

17 Mayıs 2020 Pazar

DİYESİN GELİR ... Hayatın zirzopluğunda ..... Dahası .... Hem mutluluğa, hem mutsuzluğa .... Hatta, olura-olmaza gebeliğinde ... Oynayarak oyununu çözülmez kırarak donu' nu .... Alt, üst ederek duygularını, hesabını-kitabını .... Hatta, kökten olmacasına, ömrünü, dünyanı .... Çevirerek seni, şamar oğlanına ... Göz yaşını, aşına karıştırarak .... Kaçırıyorsa, ağzının tadını ... Tuttuğun dalları kurutarak, olmadı kırarak .... Tükürerek, ağzına, yüzüne, şaşırtıyorsa feleğini ...! Çöküyorsa, değil sadece evin-ocağın, dünyan .... Dünyanın derdi, gamı, tasası başına ve omuzlarına .. Aldırmadan, taşıyıp, taşıyamamana, gözünün yaşına derdin, tasanın, gamının-kederin seni bulmasına .... Hatta, çerleyip, zıvanadan çıkıp, elemin müptelası, deli-divane olmana .... Bir güldürüp, bin ağlatarak, gün yüzü göstermeyip ... Bir zerre, mutluluğu, çok görüp ... Çilede ömür tükettiriyor sa .... Hayat denen cenderede, erim, erim eriterek ... Sürüm, sürüm, süründürüyor sa ... Elindeki, üç keçini, beş koyununu telef ederek .... Seni, muhanete muhtaç ederek, el-etek öptürmeye ... Dahası ... Musallat olmuşluğuyla, sana ... Kula, kul etmecesine çaresiz koyarak ... Sadece umudunu kırmakla kalmayıp ..... Elindeki-avucundaki mutluluğa dair kırıntıları da, hoyratça gasp edip .... Dur durak bilmeksizin, zebaniliğin de ütüne, üstüne abanarak .... Kel başta, berberlik öğrenen acemi çırak edalarında ... Gücünü sende deneyip, yüzünü- gözünü kan-revan ederek seni kan revan ederek ... Doğduğuna, doğacağına pişman ederek .... Sözün bittiği yer ve halde ... Karamsarlık, kötümserlik ve asilikle yüz yüzelikte seni, sana ve sevgiye, hoş görüye düşman ediyorsa ... Dayanmışsa, bıçak gırtlağa ... Tükenince sabrın, çıkınca öfken, doruğa ... Canının, burnundan gelip öfkeden, dişinin, bokunu kesmediği hallerde .... Ağzının ayarının bozulmuşluğun da ... Ağız dolusu küfürler savurarak, art, arda ... Canı yanan eşek, attan, hızlı koşar diyenlerin haklı çıkıp, kulaklarının çınlamış lığında ... Beşer'liğinde sonuna gelmiş, kusuru, ayıbı unutmuşluğunda ... '' - Çekeyim ipini, yıkılsın dünya ....... Bana yar olmayan hayatın, tüküreyim yüzüne, edeyim içine ... Burcuna, çelik saplama çakayım ...! Şişe küçük gelir, şanımızı zedeler, oturmayız ona, derlerse ... Dünyayla, hayat denen bu iki herzeyi, üst, üste koyup .... Kızgın alevlerde menevişlenip, sulanmış ..... Ateşe kesen, has çelikten ... Ateşe kesen, Voyvoda kazığına oturtayım ...! VOYVODA KAZIĞINA OTURTAYIM ....! '' Diyesin gelir .....! Diyesin gelir .....! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Almanya 17 / 05 / 2020 Saat ; 11_12
GECENİN İÇİNDE ...... Gecenin içinde ..... Sen, duvarda ..... Ben, yatakta ..... Kesişip dururken .... Hüzünlerle, neşeyi bulamaç ediyorduk .... Hüzünlerle, neşeyi bulamaç ediyorduk .... Gecenin içinde .... Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Almanya 17 / 05 / 2020 Saat ; 01_24
YETER Kİ ...., Yeter ki ..... Yatsın, yüreğine, beynine ... İstesin, kadın ...... Dünyaya sığmayanı .... Sığdırır, eteğinin altına .... Yeter ki, istesin kadın .....! İstesin, kadın ....! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Almanya 17 / 05 / 2020 Saat ; 18_56

ORTALIĞI, VELVELEYE VERMEDEN ……..! 



Çare isen, bırak bekleyenini, umanın bile, işini yap ….
Değil, başkası …..
Sağ elinin verdiğini, sol elin bilmeden içtenlikle, yalınlıkla, sessizce ver ….
El-aleme hoş görünmek, gösteriş için yaşamak, düpedüz riya,
Görgüsüzlük …
Dahası, bencilliğin pençesinde debelenmeler de, öncelikle kendini kandırmaktır ….
‘’ - Haramın binası olmaz . ‘’ Sözünü boşa söylememiş, diyenler …
Unutma ki; haram çoğaldıkça soysuzluk, yolsuzluk ve hırsızlık buna bağlı olarak ta, sefalet ve toplumsal yozlaşmayla, çürüme artar ….
Yıkılınca toplumu ayakta tutan huzur ve güvence direkleri ..
Çöker  insanların ve ülkenin, insanlığın, başına …
Felaket, geliyorum demez demek saf dillilik tir, böylesi hallerde, gelir göstere, göstere …
Ders ve tedbir almayı ve insanca yaşamak yerine, yozlaşmadan nemalananlar türeyip, çürüdükçe ..
Kurtulmaz insanın başı beladan, ülke ile halk felaketten …. 
‘’ – El atına binen, tez iner ..! ‘’ Diyene gülüp, geçme, hikmetli sözün içeriğiyle, meramını anlamaya çalış, yor kafa …
İlerde böylesi hal gelince başına, kusuru başkasında değil, kendinde ara ….!
Fıtratında, nataranda varsa, bedavacılık la, asalaklık unutma ki …. 
Kesiliverince, değirmenin suyu, gelmeyince sefillikle, kula, kulluk …
Kalmazsın, boyunduruk vurdurmakla, onuru, namusu, haysiyeti asarsın duvara ..
Yal için kuyruk sallayanlar köpeklerden farkın olmaz, kuyruk sallamaya başlarsın sende bir lokma için, önüne her çıkana …!
Tıpkı mertlik gibi, namertlik de her kişinin harcı, değildir gel gör ki, yitince haysiyetin, şahsiyetin kaçınılmazın olur ihanet, hainlik ve yalakalık sonunda …
Yalamanın önde geleni olup, çıkınca çekersin sineye, katlanırsın paspayece kendini satmaya …
Düşünce piyasaya, olup çıkınca orta malı, binenle, ineni, girenle, çıkanı sayamaz olursun sonunda …
Böylesi halde, hasretinin şahsiyet, onur,gurur ve huzur olmuşluğun da,  yuvarlanır gidersin bok böcülüğünde akıbetinin kuburluğun da …
Sen, sen ol herkes katlanır ve el uzatır sana, birkaç mert çıksa da, hasbelkader karşına, gezinirsin çokça namerdin  ortasında, kucaktan, kucağa …
Yeter ki düşmesin başın dara, o halde kurdu, çakalı, haini, düşmanı arama, uzakta …
Önceliği dost sandığın,  dahası, en güvendiğin bile, payına düşeni almak için, el-alemden önce, girer sıraya, kapında, sokağında … 
Hatta, maazallah yuvanda, yatağında ….
Böylesine düşkünlük ve sefilliği tadıp, yaşamışlığın da …
Sakızını, düşürünce boka, ne apış arayın ıslaklığı, nede yüzünün karalığı eksilir …
Tadıp, yaşamamak için böylesi azabı, önceden çok iyi yapacaksın, hesabını, kitabını, tedbirli atacaksın adımını … 
İyi kollayacaksın önünü hele, hele de, arkan, sanmayacaksın dost her önüne çıkanı, sana her el uzatanı ….
Yitmiş se insanlığın, baki kalan eşekliğin de, her, yeşil otlu taze havuç uzatanı saymayacaksın babanın oğlu …
Yoksa, ya ot yoldururlar yada keçinin yemediği yerden, ot yedirirler, sana …
Hallerinin böylesi berbatlığın da, yüksen, külfet sen ele, aleme …
Eğer, kalmışsa hala, saygı kırıntılarıyla, itibarın …
İyiden, iyiye yitirmemek ve dımdızlak kala kalmamak için ulu-orta ..
Daha açık ve anlaşılır ifadeyle, diyeyim ki sana …
İnsanları, daha çok bezdirmeden …
Yaka silktirip, bezdirmeden, tiksindirme den ….
Önünden, ardından, hatta ….
YÜZÜNE HASSİTTİR ÇEKTİRİP, 
SİLLE TOKAT DÖVDÜRÜP, ALENEN KOVDURUP, KOVALATMADAN  ….
Al başını, çek git …..
İşinin ehli, hırsız kediler gibi ….
Sessiz-sedasız ….
Kimselere, duyurup, bildirmeden …
Değil, eylenip, oyalanmak, savsaklanmak ..
Tam aksine, hiç gecikmeden, hatta eskilerin deyişiyle ..
‘’ – İt boku yere, düşmeden, hoca minarede belirmeden, ezanı okuyup, bitirmeden ….! ‘’
Dahası, gerekirse, almaca sına eline, ayakkabını bile, giymeden ….
SÖKECEK ŞAFAĞI, BEKLEMEDEN ….!
ERKENCİ HOROZLARI, ÖTTÜRME DEN ….
KARGALAR GAKLAMA DAN …
EL, ALEM UYANMADAN ……
Daha da önemlisi …
ÇEK GİT, GİDEBİLDİĞİNCE  ERKEN …
ORTALIĞI, VELVELEYE VERMEDEN …..!
ORTALIĞI, VELVELEYE VERMEDEN …..! 



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 



Almanya 



14 / 05 / 2020  



Saat ; 16_40

14 Mayıs 2020 Perşembe

DÜNÜN NEYDİ Kİ, YARININ NE OLSUN?


Oldum olası, yanar-söner, rüzgar gülünden de hızlı dönerdin.
Can yakmayı, acı yaşayanı seyretmeyi ..
Düşene son tekmeyi vuran olmayı, severdin …
Adeta bir şehir efsanesine döndü, dilden, dile dolaşa, dolaşa …
Zilli Zarife’den bile değişken ve renkliliğinle ..
Bukalemun müsveddesi, kertenkeleye döndün anlatanlara, anlatılanlara göre renkten, renge büründün ….
Yamalı düğüncü bohçasından da, façalı oldun …
Diyesiymiş ki o, yerinde yatmayası, seni doğuracağına, taş doğursa, dua alacakken ….
Tarihi hata ve yanılgısıyla  anan olmuşluğundan, şimdi beddua ağacı kesilen, anan …
‘’ – Ülkeye ve dünyaya öyle bir çocuk getireceğim ki …
Dünü, mumla aratan, gidene rahmet okutan …
Tuttuğunu kurutan …
Kime canım derse, borçlu çıkmakla kalmayıp ..
Acımasızca katledilmelerde, canı çıkan ….
İyi günde kardeşim dediğinin engereği ve  hasmı olup …
Kırk yıllık kani, olur mu Yahni (?)  diye, düşünüp, etmeden, sırf inadı uğruna …
Baba Esat’ın adını alan, oğluna Eset deme de, ısrar edip ..
..
Ülkesini hallaç'ın elindeki pamuğuna döndürerek ….
Altını-üstüne getirmecesine, tarumar  eden …… 
Ocaklar söndürüp, canlar alan, insanlarını sürüm, sürüm süründüren … 
Sıkışınca, değil saf ve siyaset neredeyse, cibilliyetini değişen …..
Daha da ayıbı, benim zevzek oğlumun sabıka kaydını kabartan, olaylar silsilesinde …
Diyerek, vurgu yapan anan, şakıyıp, anlattıkça ….
Bülbüller, dut yemeden, dilini yuttu  ….
KUŞLARIN PİRİ, KELAYNAK, tüyünü döktü …
KADDAFİ’NİN  DEVRİLMESİNE, KATLİNE ABD ‘NİN EMRİ VE GÜDÜMÜYLE KARIŞAN ….
İşine gelince çark edip, perde ardında özür dilemekle kalmayıp, ödünler verip, diyetler ödeyen ..
Olmadı ve yetmedi, 
NETANYAHU'NUN PARYALARI, malum Marmara gemisine saldırdığında, olduğu gibi …..
Millet parasını, telef etmecesine gani, gani rüşvetler veren …
Bununla da yetinmeyip, CUNTACI dediğin MISIR LİDERİ, SİSİ’ ye…
Üstelik, İSRAİL MOSSAD AJANLARI ARACILIĞIYLA, RÜŞVET YOLLAYAN …
İŞ AÇIĞA ÇIKINCA, ÖNCE ROMANYA VE BULGARİSTAN’DAN İSTEĞİN, ONLARCA REDDEDİLİNCE ….
ÇARESİZCE, PUTİN'DEN YARDIM İSTEYİP, ONUN KUCAĞINA OTURUP …
HEM  TRUMP’A, HEMDE PUTİNE DOLMALMA AHMAKLIĞINDA, KENDİNDEN GEÇEN …
BEYİNSİZLİK VE DÜŞÜNME ÖZÜRLÜLÜĞÜN DE …
HALA KURDURUP, ÇALIŞTIRAMADIĞIN, İŞİN VE İPİN UCU PUTİN’İN KEYFİNE BAĞLI OLAN, DİPSİZ MACERADA …
S-400 FÜZE KAZIĞINI, GÖZ GÖRE,GÖRE AHMAKLIKLA, ALIP …. 
KAZIK ÜSTÜNE KAZIK  YİYEREK, NAMERTÇE ÜLKEYE İHANETLE, AKLI SIRA OLAYI ÖRT-BAS ETTİĞİNİ SANAN …
Adını, sanını değiştirmecesine, kindarlıkla azılı düşmanı olup...
DİŞ BİLEYEN,DOGMATİK VE ÖN YARGILI ACINASI BU ZAVALLIYI.. 
Gören bir, tanıyan bin, yola çıkan, sayısız pişman olup … Tövbeler ve tanıdığı güne lanetler etmekten, adını unutan, Kıblesini kaybeden …
Faize haram diye, diye gelip, rüşveti meşrulaştırmakla kalmayıp …
Az vereni malından, vermeyeni canından etmekten, mutlu olan …
Gücü yettiği garibanın, kurulu düzenini, başına yıkan …
Sonra da, yavuz hırsızla, mahallenin gözü yaşlı, rol kesmede üstüne kimse olmayan …
Mahalle yanarken, ayna da saç tarayan, zevzek orospusu gibi …
Ardından, riyakarca TİMSAH GÖZ YAŞI DÖKEN, EDALARLA..
 ‘’ – ALDATILDIK, KANDIRILDIK, ALDANDIK, KANDIK, RABBİM VE MİLLETİM AFFETSİN ..! ‘’
Nutuk ve naraları atan, muhalif sese ve düşünceye tahammülsüzlükle soluğu ….
Hukukun içine ederek, guguğa döndürmüş lüğünde… 
Lafa gelince adına ‘’ -Mahkeme . ‘’, Denen …
İşin gerçeğinde, lafın özünde, köy ihtiyar heyeti kadar hükmü, ağırlığı ve saygınlığı kalmayan …
Daha da ibret vereni, SAKSAĞANLARLA, KARGALARI BİLE GÜLDÜREN …  
O, malum güdümlü heyete koşarak …..
ERK’İN ve İKTİDARIN, gücünü, imkan, yetki ve olanaklarını kullanarak ….
Yetmedi, rüşvet ve torpille atadığın, sözde hakim geçinen, haysiyet fukarası, kapı kullarına..
‘’ – ABA ALTINDAN, SOPA GÖSTERİP, KORKUTARAK ….
 HAKARET ve TAZMİNAT DAVASI açıp …… 
Toprak doyurası,  aç gözlerinin, hiç doymamış'lığında ….
Kefenin cebi varmışcasına …
Cukkayı cebe indirip, üstüne, üstlük ….
ATEŞTE YANMAZ KEFEN sipariş etme, zavallılığından geri durmayan …
Haraç çı başı kesilen, yasa ve kural tanımazlığıyla, pervasızlığıyla …
Milyarlarca kirli parayı, kılıfına uydurup, iç eden ….
Sadece paraları değil, eskilerin deyişiyle ….
‘’ - DEVEYİ, HAMUTUYLA YUTAN .! ‘’ Tamahkarlığın la  …
Kendi elleri yağda, balda iken bile, komşunun rızkına göz dikip, onu fakirliğiyle vurup,sadaka kültürüyle , kula kul eden …
Ne denirse densin, aklı selimle değil, nefsiyle …
Dediğim, dedik, çaldığım düdük, hallerinde, inadında giden …..
Padişah türbesine mum, haham mezarına tuğ diken …
Evladım diye değil, gelmedi bu topraklara benim gibi güvercin görünüşlü, Şahin oğlan... ‘’ 
Dediği, rivayet edilir, edileli ..
Anasına atfedilen bu sözler ….
Döndü, şehir efsanesine, ta’ ki, Bursa’da ki sağır sultanın duymacasına …
Verdiğin sözlerin, ettiğin yeminlerin, hepsini unuttun …
Sorduğumda olan-biteni, tavrını, nedenini …
Soğuk ve alaycı eda ve suratına ilişen o, buz gibi, arsız, arsız gülüşle …
Kah, öfke kontrolünden eser olmamış lığında, kaşlarını çatıp, öfkeyle burnundan soluyarak …
Freni patlamış,belediye otobüsü misali …..
Sağa, sola yalpalayıp, olmadı mal, mülk, insan ayırmadan toslayarak …
Felaket yaratmakla yetinmeyip, bundan nemalanma arsızlığını kullanmaktan geri durmayan …
Dahası, kakacak öküz gibi, alevler saçmacasına, bakarak … 
Olmadı, yalancı pehlivan peşrevini andıran mavallarının tutulmadığını görünce …
Fiyakayı bozdurmama çabasıyla, işi yüzsüzlüğe vurup, pişkin, pişkin sırıtarak …
Hakkındaki bir rivayete göre, canı yananlar için, tayfası geçinen, yalakalıklarıyla övünen…
Kraldan, çok kralcılık ta birbiriyle yarışa giren yakınındakilere...
Vaziyeti idare etme hallerinde, neyi, nasıl yapmaları hakkında ders ve talimatlar verirken …
‘’ – ATTAN, DÜŞERSEN, BENİM GİBİ CEVVAL OL ….. 
ERKEKLİĞE BOK, BAŞKANLIĞA GÖLGEYLE, LEKE DÜŞÜRME …
LAF ARAMIZDA KALSIN, SEN, SEN OL …
BENİ SIRTINDAN ATAN ATI’DA, ÖLDÜRTÜP, ASLANLARA YEM YAPTIRDIĞIMI, KİMSELERE SÖYLEME ‘’ 
Diye, SIKI, SIKIYA TEMBİH EDİP, salıklar vererek ….
Bırakın suda'kini, çamura belenen keçeyle, kaftanını kurtarıp …
Çizdirdiği kestanenin acısıyla, kıvransa da ….
Sağa, sola, hele, hele de İLLET ve ZİLLET DEDİĞİ MİLLETE, RENK VERMEME ADINA ….
‘’ – Olan-biteni, yaşananları, yok say ..
Dramatik bir film izledim de, geç ..
Olmadı, sarıl, ‘’ -  İKİ AYYAŞ YALANINA . ‘’, Ortalığı kat, toza-dumana..
Bak, bu arada, ATI ALIP, ÜSKÜDAR'I GEÇEN, olmaya ….!
Al voltanı, bakmadan ardına, yürü …
Kulak asma sövene, sapanlayana ..
Hele ki de, halin ile dalga geçip, seni diline dolayıp, makaraya saranlara, asla ama asla, aldırma …
Herkes görsün, endamını, kostak lığını, ense tıraşını …
Görsün, dostun-düşmanın, analar neler doğurmuş …
Son tavsiyem …..
Buda kesmiyorsa, varsın olsun, 
Üstüne alınan, alınsın diyerek, ulu orta, okkalı bir küfür savur …
‘’ - Üstüne ister soğuk su, istersen limonata iç ‘’ Deyip, çekip gittin mi, her şey unutulur...
Yandaş boyalı basındaki, haysiyetsiz fare, satılık
kalemşorlar, nasıl olsa, emri almadan bile …
Her zaman ki, yaptıklarını, yaparak….
İşgüzarlıkla başlarlar, yalanı-dolanı, yazıp-çizmeye …
Ahkam kesmişliğin de, rüşveti, kalpazanlığı sararak şiire kurtardın paçayı, kara ellerin, kirli işleriyle …
Suçlu girdin, pürü-pak edilerek çıktın, içeriden … 
Dün, muhtar bile olamayacağın günlerde de…
Düşünmeden laf edip, ağzına geleni savurmayı iş edinen çenebazdın …
Dünün neydi ki, yarının ne olsun ? 
Tüm olan-bitenler yaşanmamışcasına, pişkinlik ve vurdum duymazlıkla ….
Hatta, ağır kaçma ca sına, ağır kaçsa da  …..
Hak ettiğin için söylemeden, edemeyeceğim ….
‘’ – Kaşarlanmış müflis duygu tüccarlığından, Kelle Avcılığına terfi etmişsin …..!
Dünün neydi ki, yarının, ne olsun ?
Eskiden şah tın, şimdi şahbaz oldun …..!
DÜNÜN NEYDİ Kİ, YARININ, NE OLSUN  ?  



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 



Almanya 



14 / 05 / 2020 



Saat ; 18_30

12 Mayıs 2020 Salı

TUT Kİ ......,  


İnsan gerek hayatın ve koşulların, gerekse kendi dünyasındaki devinimlerin .....
Hatta insani ilişkilerin ona bunu mecbur etmesiyle zaman, zaman ak'lı, iç sesi tersini dese de ...
Onları dikkate almadan,  adımlar atar ....
Kendince haklı ve yaptığı hesapların, planların onu bu yola itmiş liğinde ...
An gelir, bazı gelişmeleri görmezden gelir, itiraz edilmesi gereken hallerde susmayı yeğler ....
O, günün koşullarında yüzleşmeleri ve bir adım daha ileri giderek, söylemek gerekirse ...
Vicdanını sesine kulak vermek yerine, o sesi ya duymamazlık tan gelir, yada işine geldiği gibi yorumlayarak gereken ciddiyet, önem ve hassasiyet göstermeyerek ...
Üstün körü yaklaşımlarla, işi geçiştirmeyi yeğler ...
Gelin, görün ki ....
Her zaman bu yaklaşım ve yöntemler istediğin sonucu vermemekle kalmaz, daha da sarpa saran hallere bürünen gelişme ve çelişkilerle ..
Zamanında atması gereken adımı atmamasıyla, yaptıkları, yaklaşımları ve karşılaştığı sonuçlar ona pahalıya mal olur ...
Ağrımayan başına, çaput sarar konuma gelir ...
Hayat bizlere sunar, öğretir yada en azından henüz fırsat varken durumu değerlendirmemiz için bir kapı aralar ...
Elimizin tersiyle hepsini bir çırpıda itip, kendimize zehir ederiz hayatı ...
Olanak ve koşullar varken gereğini yapmadığımız için, sonradan yapmaya kalkışmak yararsız olmakla kalmaz ...
Göz göre, göre kendimizi cendereye sokup, çile çektirerek ağzımızın tadını ve huzurumuzu kendimiz kaçırırız ....
Aklımıza yazmalı ve asla unutmamalı yada neme lazımcılık la  yapmamız gerekeni, görev ve sorumluluklarımızı asla savsak la mamalıyız ki ...
İleride ne külfete girelim, nede kendimizi vebal altına sokalım ...
Günlük hayatımıza girip, dilimize yerleşen, hayattan beslenen, deyim, ata sözü yada vecizeler de  .....
'' - Bu günün işini yarına bırakma . ''
'' - Akşamın hayrından, sabahın şerri, daha iyidir ! ''
İçerikli ve ilk bakışta adeta birbiriyle çelişen, dahası
birbirini çökertip, yanlış yada hükümsüz kılan betimlemelerin durumuna sokarak bizi ..
Hangisini yeğleyeceğimizi yada hayrımıza olacağını, önceden kestirememenin, sıkıntısıyla ...
'' - İki arada, bir derede kalma hallerini yaşamamıza neden olacak durumları da görüp, yaşayabiliriz ....
Böylesi hallerde kalma durumundan da  yine mağduriyeti yaşayan biz oluruz , en kötüsü de bunu bizzat biz, bize yaşatmış oluruz ...!
Tüm bunların hasat edilmiş ama hala ermek ve işlem isteyen ürün misali gözümüzün onunda yığılmış lığında ...
Hayatı, mutluluğu ve özünde de fazlasıyla hakkımız olan iç huzurumuzu kaçıran duruma düşeriz ...
Tut ki, hayatın içinde olan, böylesi dayatmaların bize hayatı ASTARI, YÜZÜNDEN PAHALI kılmış lığında .... 
Ömrümüzün, kara basan, korku, kabus ve karanlıklara kurban olmuşluğumuz da ...
Mutluluk ve esenlik avuçlarımızdan uçup, kaçan kuşa dönüyorsa ...
Ömür tahtanıza karamsarlık ve mutsuzluk adına bir çentik daha atmışlığımız da ...
Hayatla girdiğimiz cebelleşme de kaybeden olsak ta, bu bize, hayata küsme, mutsuzluğa ve karabasana yenilme, hayattan elimizi-ayağımızı çekerek kendimizi elemin ve azabın çile kafeslerine tutsak etmemizi gerektirmez ..
Tut ki; hayatla tutuştuğumuz güreşte  an itibariyle yenilen, kaybeden olsak ta ..
Yine ata sözünde denildiği gibi ....
'' - Yenilen pehlivan, güreşe doymaz .''
Hallerinde, sırtımızı yerden kaldırıp, başımızı dik tutarak ...
Hayat denen pehlivanla yeni bir güreşe tutuşmaya hazırlıklı, donanımlı, istekli olmalıyız ... 
Hayatta bunu gerektirir, insanın doğası da ....
Boşa dememiş sözlerini bize armağan eden eski ekabirler, kulağı kesikler yada deneyimli, birikimli bilgelerle, erenler ...
'' - Hayat, insana yenilgilerden ders çıkartmayı öğretmekle kalmaz, bunun kendine karşı kullanılmasından gocunmaz ...
Emin olalım ki ...
HAYATIN ZULASINDA, BİZE SUNACAĞI REÇETESİ, KESECEĞİ FATURASI EKSİK OLMAZ ..
ONUN İÇİN HAYAT, YETİŞTİRDİĞİ BİLGEYİ BİLE ALT ETME ADINA, CEBİNDE O BİLGEYE ÖĞRETMEDİĞİ DERSİ, BİLGİSİ VE TAKTİĞİ OLAN, KURNAZ VE YILMAZ ÖĞRETMEN VE REHBERDİR ...
Tıpkı ustasını yenmeye ömür adayan, bilge pehlivanlar gibi ...
Kararlı ve yenilenmeye açık, yenilgiyi sadece hazmetmekle kalmayıp, o yenilgiden yenilmemenin yol ve derslerini öğrenmeye istekli ve iştahlı, aç öğrencilerden biri olamaya kararlı ve hazırlıklı olalım ...
TUT Kİ ...YENİLDİN ...
İNANARAK DÜŞÜN,İSTE VE HAZIR OL ...
ÇÜNKÜ, HAYAT SANA DA KAZANMAYI ÖĞRETMEYE KARARLI VE KİTABINDA, ASLA VAZGEÇMEK YAZMAYAN, ÜSTAT BİLGE ÖĞRETMENDİR ....
Yeter ki,  kolay pes edip, havlu atarak  yenilgiyi sineye çeken tembel miskin, olma ...
Aksine,  bunu fırsata çevirmekte kararlı ol ....
Sıkı, sıkıya kavrayarak hayatı TUT 'ki ...
Hayat, senden kurtuluşun kolay olmadığına, inansın ..
Karşılıklı İnançtır ve güvendir huzurun yolu ...,
KARARLILIKLA,AZİMLE, BAŞARI, HUZUR ve MUTLULUĞUN YOLUNU TUT Kİ ....
ONLARA ERİŞEN ve HAYATLA CEBELLEŞME DE KAZANAN OL ......
TUT Kİ, MUTLULUKLA, HAYATÇA, TUTULA SIN ......!
TUT Kİ .....



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ  



Almanya 



12 / 05 / 2020  



Saat ; 13_35

  ONDANDIR.. Bir sendin.. Bir de ben .. Hayat mektebinde , sınıfları geçemeyen.. Ondandır, adımızın ,''Baki '' ile ,'...