30 Eylül 2021 Perşembe


 ŞİİR;

Sözün bittiği anı, yeri, hali duygu dili ve düşün sarmalıyla dillendirerek, insanın,insanlığın iç dünyasıyla, duygularını, gün yüzüne çıkartmakla kalmayıp, güncel hayatla bire bir harmanlayarak, zenginliğe ve çoğalışa hayat vermektir ......

Hasılı, iç benle, dış beni harmanlamanın adı ve ta kendisidir ....


                                                                                      '' Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ ''




KURSAĞIMIZDA KALAN SEVİNÇLER ................



Kursağımızda kalan sevinçler, okunmamış mektuplar, ilgilisine ulaşmayan armağanlar .....

Yerini, kişisini, adresini, gönlünü, hasılı, alıcısını bulamayan, selamlar ..........

Sahibine erişemeyen ve hiç mi hiç erişemeyecek olan,  hak edilmiş, lakin .....

Sahipsiz, boynu bükük  kalışlarda gölgelenen ......

Sahibince açılamayan paketlerle, sahipsiz valizler, unutulmuş  eşyalarla ......

Göz kamaştırıcı ışıltısını, albenisini yitirmiş, sönük lambalarla, toza-kire-pasa belenmiş, irili-ufaklı reklam panoları misali ............. 

Arefeyi görseler de, bayrama eremeyen, ömürler ve mahzun yürekler gibidir .........!

O, nafilelik de güme giden, bahtsız sevinç katarları, yolcusuz vagonlarla,  müşterisiz oteller ve yenmeyen, akidesi yitmiş yemeklerden farksız hallerde ....

Sadece ama sadece, başlarına gelen sonun, akıbetin finalini yaşamayı beklemeye tutsaklıklar da hüzünlere belen'erek, 

Dem kaftanları, şadlık fistanları yerine, gam urbalarını giymenin keyifsizliğin de .....

Zamansız, apansız pörsüyen, kırışık ciltlerle, feri yitmiş, gülmeleri unutmuş gözlerle, makyajı dökülmüş yüzler gibidir ........!

Hoyratlıklara kurban goncalar, açmadan solan tomurcuklar dır ......

Neresinden bakarsanız bakın, tutmaya çalışırsanız, çalışın ........

İliz, iliz eskimişlikler de, yırtılıp elinizde kalan, ahı gitmiş, vahı bile kalmamış, miadı dolmuş ambalaj kağıtları .......

Yahut ta, yıllara yenik giysiler gibi, döküş, döküş hallerde ...

İçlerinde birikmek le kalmayıp, taşmaya yüz tutan elemlerini, döküverir bir anda .....!

Tıpkı, yırtılıp içindekileri koruyamayan filelerle, özensiz imalatla kese kağıtları ve ucuz, suyu çıkmış, rengi kaçmış, işportacı poşetleri gibi ....

Kah, inceden, iç yakan ses ve görüntülerle ........!

Kah, bunu dahi yapamayacak kadar, bitap, mecalsiz, yitik ve özsüzlükler de .....

Sıradanlığa, baştan savmalıkla, boş vermişliğe, alaladeliğe yenik ......

Dinamizmi yitik, sessiz ve eylemsizlik de, dışa vururlar, buhranlarıyla, iç acılarını ve devasa sıkıntılarını .....!

Zamanında tadılmayan sevinçler, toza-toprağa karışan un, şeker, tuz yada ......

Daha pek çok nimet gibi, ıskartalıkla, telefliğe  tutsak, kurban ve yenik'tirler ......!

Dahası, çok istenen ve sabırsızlıkla beklenen, gözlenen, buna karşın sanki inadına zamanında albeni ve haşmetle doğamayan Güneşle, Ay gibidir ........

Güneşle, Ay gibi ........!

Tam bir düş kırıklığı, fiyasko, hatta ......

Kıyas sız, tarifsiz ziyanlık'dır, ziyanlık .....!

Hasılı ........     

Iskalanan hayatın, nişanesi, zavallılığın dik alasıdır, dik alası ......

Hüzünlere mezedir, hüzünlere, meze .....!

Uzun lafın kısası ve sözün özü ....

GÜLMELERİ UNUTMUŞ YETİM YÜREKLERDİR, YETİM YÜREKLER ....., 

<< - Yetmedi . >> Diyenlerin, beklentilerine karşılık verip, hitap etmecesine deyişle .....

Kursağımızda kalan sevinçler .......

Zamansız ve apansız yaz günü ortasında, yani Temmuz sıcağında,ona inatlık da, Zemheriyi yaşayan, buz tutmuş, donakalmış çiçekler ve .....

Telefe kurban güzellerle, güzelliklerdir ....

BUZ TUTMUŞ, DONAKALMIŞ ÇİÇEKLER, TELEFE KURBAN GÜZELLERLE, GÜZELLİKLERDİR ....!

En kestirmeden, demelerle ......

KURSAĞIMIZDA KALAN SEVİNÇLER ................

Düpedüz .......

BOYNU BÜKÜK, GÜLMELERİ UNUTMUŞ, YETİM YÜREKLERDİR, YETİM YÜREKLER ........!

KURSAĞIMIZDA KALAN SEVİNÇLER, GÜLMELERİ UNUTMUŞ YETİM YÜREKLERDİR, YETİM YÜREKLER .......!

Tenimize-bedenimize, daha da acısı, ölümcüllüğün de, yüreğimize, ruhumuza saplanıp kalan cam kırıkları'dır, cam kırıkları .......

ÖLÜMCÜLLÜĞÜN DE, YÜREĞİMİZE, RUHUMUZA SAPLANIP KALAN, CAM KIRIKLARI'DIR, CAM KIRIKLARI .......

CAM KIRIKLARI ..........!

KURSAĞIMIZDA KALAN SEVİNÇLER ................




Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ




Immenstaad / Almanya




30 / 09 / 2021 - Perşembe




Saat ; 15_30

28 Eylül 2021 Salı


 DEĞİŞMEYEN SONUN ADIDIR, GERÇEK ....! 



İnadına yok saysan da yetmedi, lal olup,  sussan da ...

Gerçekler konuşur, kendi usulünce, sabırla, adeta kayayı delen sular gibi, işleyerek içine .......

Lafazanlıkla ahkam kesmeye yada yadsımaya kalkışsan da, ne sonucu değiştirebilirsin, nede, gerçeğin hükmünü ve işlevini durdurabilirsin ....

Kerameti kendinden menkul sina'mekilerden nasibini alan'lığın la sanırsan, her şeyi sil baştan yeniden yapılandırarak, hem hayatla, hem de gerçekle, dansın ,zor mu, zor .....

Hüsranlar yaşamamanın yolu ve ilk adımı ....

Öncelikle, gerçeği kabullenmek ve tedbirli iyimserliği elden bırakmadan, hayatı göğüsleme adına, gereği gibi davranmaktır ....

Kendini ve gerçeğini en yalınlığında bilen ve gereği gibi davranan'sanız ....

Hayat denilen bu engebeli yolda, bir an, ayağınız sürçse ve hatta salt tökezlemek le kalmayıp, düşseniz de burnunuzun üstüne .........

Hayatın, vartasını atlatmakta , kendinizi daha hazır ve bir o kadarda donanımlı ve güçlü hissedersin ..

Bunu da, ister hayatın ve gerçeğin sana cömertliği, Lütfu, kıyağı say, istersen .......

Kendinin pişkinliği ve hüneri say ....

Aklı selimle varılan yolun, değişmeyen sonun adıdır, gerçek ........

DEĞİŞMEYEN SONUN ADIDIR, GERÇEK ....! 




Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 




Immenstaad / Almanya 




28 / 09 / 2021 - Salı 




Saat ; 09_00

27 Eylül 2021 Pazartesi


 SENİ DE BENZETİRLER, KENDİLERİNE ..

Doğmakla, ne büyük talihsizlikler deryasına düştüğünü, bir bilsen ..
Emin ol, şu anki aklımla..
Pişmanlıklar ummanında kulaçlayan, bencileyin ..
Sende, bin pişman olursun, doğduğuna ..
Çekirdek ailede başlayan,yalan-dolan ve çürümeyle tanışıp ..
Zehirlenmeye ve metal,yahut ta mental yorgunluklarda ..
Tükeniş sendromlarında ..
Hatta, paradoks pervanelerin de fıldır,fıldır dönerek, için - dışına çıkmaya başlayınca ..
Anlarsın,anlamaya ...
Gel gör ki, o gün iş işten, çoktan geçmiş ve zaman pek çok devinim,karar....
Ya'da, senin pişmanlığın açısından, geç olacak .
Kim bilir belki de, bana hassittir bile çekecen ..
Seni de, kendilerine benzetmişlikleri ile ..
Büyüklerinin, tıpkı beni halledip, karikatürlerine yada suretlerine döndermişlikleriyle ..
Sen, sen olmaktan çıkınca ..
Nişadırsız kabın, kalay tutmadığı gibi ..
Ayar,düzen, ahlak,fazilet ve benzeri insani kıvam gerektiren...
Hal ve gidişlere uyduramamış'lığın da ..
Ayarının-gayarının ve bu cümleden de bebekliğin'de ki masum halinle..
İlerleyen yaşının, hemen, hemen hiç birbirine uymamış'lığın da ..
Dününü, özlem ve pişmanlıkla anmalar gelip çattığında, ne demek istediğimi anlarsın ..
Hayatın içinde pişip,yoğrulmuşluğun da,çelişkilerin ve gerçeğin, kafana dank etmişliğin de ..
Ama her şey boş, son pişmanlıklar da, beyhude .....
Çünkü,düzeninin tutmamış'lığında,piçinin ve çıfıtının çıkmışlığın da ..
Dahası, büyüklerinin karikatürü ve son versiyonu olup çıkmışlığın da ..
Eski senden, eser kalmaz..
Yerinde yeller eser, yerinde yeller eser ..
Çünkü, eninde-sonunda seni de, boza,boza,düze,düze, kalıptan,kalıba ..
Halden, hale koya ,koya ..
İnsanlığını çalıp, piçliği ve puştluğu sana dayata, dayata ..
Hem seni,hem de içindeki masum bebeyi elleyip,elleyip, kirlete, kirlete ..
Hatta, gerekli görürlerse ..
Zorbalıklarda ve zorakilik de, genetiğin le bile oynaya, oynaya ..
GDO’ yapıp, çıkma pahasına ..
Aldırmadan uğrayacağın zarara, ödeyeceğin ağır mı ağır diyete ..!
Ebeveyn denen, biz zir-zop riyakarlar, insan müsveddeleri ..
Sureti insan, fıtratı hilkat garibesi , pişkin şebekler sürüsü ...
Seni de benzetirler, kendilerine ...!
Seni de benzetirler. kendilerine ...!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Immenstaad / Almanya
18 / 09 / 2017
Saat ; 01_28


 SEN, ÇİÇEKLER ......

BEN, SANA AŞK BÜYÜTTÜM, AŞK ........



Sen en içtenlikli,dahası ...

Alımlı, albenili hallerin ve içime işleyen sevecen edalı hallerinle penceredeki, balkondaki rengarenk çiçeklerinle haşır neşir, çiçekler ....

Sevdanın gönlüme Cemre olup yağmış'lığın da, tıpkı ayrık otları misali ömrümü, gönlümü ve ruhumu sarıp-sarmalamışlığınla .....

Ben ..........

Sana aşk büyüttüm, aşk .......!

En munis ve içsellikli içtenliğinle, yüreğime dokunup, içime işleyip, kanımı kaynat'mışlığınla ...

Böylesi vurgun yemenin gönüllü teslimiyetiyle,

kendimden geçmişlikle, sana aşk büyüttüm, aşk ......

Hasılı ....

Adına, Sevda denilen bu çetrefilli yolla, yolculukta, ömrümü sana ve aşka hasletmişlikle ....

Sana, AŞK BÜYÜTTÜM, AŞK ........

SEN, ÇİÇEKLER ......

BEN ................ 

SANA, AŞK BÜYÜTTÜM, AŞK ........ 




Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 




Immenstaad / Almanya  




26 / 09 / 2021 - Pazar  




Saat ;  23_32

21 Eylül 2021 Salı


ŞİİR; An gelir, hayatın ve insanın gerçeğini mizahla,yergiyle,kara mizahla ,hicivle dillendirir ....


VARDIR ELBET .....

 

Üstat Cervantes'in, tarihsel yazın kahramanı, Don Kişot kesilerek, onun yel değirmenleriyle olan bitimsiz ve akıllara zarar kavgası gibi ....

Bizcileyin, hele, helede bencileyin, hayatın sillesini yiyenliğinle, doğdun-doğalı....

Hele, hele de, kendini bildin-bileli ......

Hayatla koyulduğun, kıyasıya cebelleşmede, tutuştuğun kavgada .....

Ben beni, biz, bizi bildik bileli, hayat denen bu azman la sürtüşme ve didişmenin hatta dur-duraksız amansız kavganın soluksuz ve molasız sürmüşlüğünde ....

Öfkeyle, burnundan soluduğun anlarda, kulağımızın pasını silen haykırışlarınla, kah küfürlü,kah şükürlü ama çokça cellalli hallerinle .......

'' - Eyyy, Yaradan, çekil aradan ...! '' Dediğin  ve sesini duyurmak için ........

Gırtlak ve nefes patlat'tığın hallerde ....

Kanın beynine sıçradığını fark edip, bilenliğimizle ....

Sus-pus ve pür dikkat kesilerek sürdürürüz ,koyulduğunuz amansız kavgayı, kendimizi kavganın ortasında hissetmecesine, seyretmeleri .......

Bu hallerimizle, tarafın olup, tutsakta seni biliriz renk vermemeyi ve tarafsız görünmeyi, insanlığımızın fıtratı gereği ..

Halimizin ve tarafsızlığımız göstermelik olduğu ayan-beyan belli olsa da , aklımız sıra ve kendimizce racon kesmeleri sürdürmeyi severek, gereğini yaparız, usule uyarız .....

Hayatla olan cebelleşme ve hesaplaşmanı kendi usulün ve bildiğince halletmek adına çırpınmalarının nafileliğin de ......

Sana gizli hasım olan o, meçhul, görünmez gücün ve elin, sıkça yaptığı oyun bozanlık ta, her şeyi aleyhine organizeye koyulmuşluğun da ...

Ne hayat vazgeçiyorsa, sana zulmünden ve ceberutluğundan ......

Abanıyorsa en acımasızlıklar da üstüne, üstüne, aldırmadan altta kalanlığınla, canı çıkanlığına ......

Nede, sen geri durmuyorsan direnip, kavganı sürdürmekten .......

Dahası, senden beklenmeyen çetinlik ve cevvallikle hatta cabbarlıkla, pes etmek nedir bilmemişliğinle ...

Her fırsatı kollayarak, hamle üstüne hamle yapıyorsan hayatı ve zorbalıklarını yenme adına ...

Uzun lafın kısası ...

Sende, hayatta, kendinizi haklı görüp, kemiğinizi kemirtmemek için, pür dikkat kesilerek koyulduğunuz canhıraş mücadeleyle .....

Canınızı, dişinize takarak, veriyorsanız kavganızı, değil pes etmek aksine ve inadına ...

Dur-durak bilmediğinizi sonuna dek ortaya koymaca'sına ...

Ne diyeceğimiz olur, hariçten gazel okuyan'lığımız da ...

Ne hayata, nede ona, pabuç bırakmamakta kararlı duran, sana .......!

Değil işinize karışmak, laf etmeye kalkışıp, gık dersek halt etmiş oluruz ....

Biliriz haddimizi bildiğimiz kadar, aranızdaki al-ver kavgasında uyuşmazlığın olduğunu hayatla, senin ....

Ondandır, çıngar çıkarmak yerine, sergilediğiniz temaşayı seyri sürdürmeyi yeğleriz ....

'' - Üç köfte, beş kuruş  ...'' Der, beleşi sever, al takke- ver külah hallerinde süren kapışmanıza çanak tutarak, sürdürürüz keyiften ağzımızın,kulaklarımıza değmişliğinde geçeriz kendimizden, sizi seyrederken ....

Bedavadan seyirciliğin tadını çıkararak, geçerek kendimizden, an gelir atarız nara'mızı ...

Esirgemeyiz sizleri alkışlamayı ....

Üstelik hem haddimizi, hemde hükmümüzün sökmediğini de biliriz, ondan otururuz, oturduğumuz yerde kıçımız  üstüne

Ayrıca yine biliriz ki ....

Onunda, seninde bir bildiğin ......

Dahası, mutlaka ama mutlaka  .......

Bitmeyen bu kör dövüşü kavganızın ....

Bir sebebi vardır elbet ........

Ondandır, gösteririz hürmet, yaparız üstümüze düşeni ....

Soluksuz seyir eyleriz hayatla-arandaki cümbüşü ve bitimsiz kavgayı ....

Durduk yerde değildir bu kavga ...

Sebebi olmaya haklı ve hele ki de, dişe dokunur bir sebebi, vardır elbet ....

BİR SEBEBİ, VARDIR ELBET ....

VARDIR ELBET .........

 

 

 

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

 

 

 

Immenstaad / Almanya

 

 

 

20 / 09 / 2021 - Pazartesi

 

 

 

Saat ; 23_11

20 Eylül 2021 Pazartesi

Doğan Canku - Takalar

Doğan Canku Yaşamak Güzel


 GÜN GELİR ....


Hayat öyle bir arenadır ki, insan aklına sığamayan olay, gerçek, gelişme ve kavramlar, hayatın içine sığar ..
Ve insan hayatlarını kökten ve ebediyen denilecek kadar derinden etkiler ve insanı halden, hale koyar ..
Yada insan denen garabet, yaratık kendini bu hale getirerek olaylar zincirinin içinde, başkasının ona reva göremeyeceği yeri, statüyü ve konumu yaşatır..
Yani hasılı rezilliği de, vezirliği de, varı da, yoğu da, iyiyi de , kötüyü de yaşatır, ona..
Hatta, öylesi an gelir ki …
Arşı aladan indirmekle kalmaz, yerin yedi kat dibine ve zifiri karanlığa gömer ….
Bu cümleden olmak üzeredir ki …
İnsanoğlunun başına gelenin, pişmiş tavuğun başına gelmemişliğinde kılıktan, kılığa sokar, onu ..
Ondandır ki ..
Asla ama asla …
‘’ –Büyük lokma yesen de, büyük laf edip, konuşmayacak ve diğer davranışlarında ululanmayacaksın, böbürlenmeyeceksin ..
Sözün özüyle …
Ne oldum delisi olup-çıkmayacak ..
Tedbirli iyimserliği,elden bırakmayarak …
<<– Ne oldum demeyecek, ne olacağım diyebilecek ve tevazuyu asla terk etmeme olgunluğunu göstermeyi ihmal etmeyeceksin ..! ‘’
Çünkü, gün gelir ….
Elinin tersiyle iterek ‘’ –Ukalaca burun bükerek. ‘’…..
Yada,
Umursamazlıklar da kapısının önüne hatta, avucuna kadar gelen kısmetini, teperek …
Ayağına kurşun sıkıp, dostunun-düşmanının ona yapamadığı en büyük ihaneti, kötülüğü …
Hatta, hatta düşmanlığı kendine yaparak …
Kendi sonunu, kendisi hazırlayan …..
Sırf başkaca niteleyip, terminolojide, betimlenip söylenecek başka veya farklı sözcük bulunamadığından ….
Statü gereği ve kelime haznesinin azizliği sonucu zorunluluk- la <<İNSAN (?) diye, betimlenip söylenen, yazılıp-çizilen, dünya ıssız kalmasın diye, aleme çeşit olsun diye eklenen insan müsveddesi ….
Akıl, İzan, sağ duyu fukarası yaratık ….
Birilerine göre dayatma, başkasına göre fırsat, ötekine göreyse ...

Hayatın ve olayların kendi dinamizmi içindeki işleyişin
gelgitlerin de ayağa kadar gelen bulunmaz nimeti vurdum duymazlıklar da kaçıran ....
Kelimenin tam anlamıyla, neredeyse öpüp başına koyması gerekirken ...
Tam tersini yapıp, anlaşılmaz ve izaha muhtaç tavır ve davranışla tepip-iten ....
Miras yedilik de hovardaca harcadığı olanak, fırsat yada önerileri kulak arkası eder ve bununda diyetini en ağırından ..
Hatta, misliyle ve ele-aleme de örnek olmacasına, öder…
Nasihatin, kelamın, aba altından sopa göstermenin, vaat yada dost-düşman ikazlarının, uyarılarının para etmeyeceği hatta karşıyı bezdirip, bıktırıp-usandıracak kadar …
İşin cılkını yada suyunu çıkartarak, bildiğince dahası da, ‘’ – Aklınca.’’ Kafasına göre ve burnunun dikine gitmecesine davranışlar sergilemeyi sürdürür …
Bunun faturasını da elbette ki, sonunda ve yine kendisi öder…
Oysa bu ukalaca ve uyumsuz davranışı yani ‘’ –Havanda su dövmeyi ‘’, Lafa kulak tıkamayı bırakarak, aklı selimle davranmayı başarsa ….
Bırak sadece lehinde yada kendini öven , pohpohlayan sözlere, denilenlerin tümüne kulak verecek olgunluk ve bekayla …..
İçtenlikle, kulak kabartarak, onlara odaklanıp, yoğunlaşmayı başarsa, bu işten yine en kazançlı ve hatta beklenen de karlı kendi çıkar …
Hayatın ona verdiği olanağı doğru kullanmayı becererek ….
Kendisine , gerek yapıcılıkla, gerekse de, dönen çarkın öyle gerekmişliğinde bile denmiş olsa da …
Ona yönelen yaklaşım ve davranışlarla bunların gereği söylenenleri adam gibi ele alıp, değerlendirerek, dinleyebilse …
Duyduklarını sivrisinek vızıltısından tutunda, davul sesine uzanan …
Minare gölgesinden tutunda, tozutmaya varan, çizmeyi aşıp, ileri giderek, teşbih ve benzetmelerle, adeta kendine uzanan eli, değil tutmak ….
Adeta, akrep sokmacasına, elektrik çarpmacasına korkuyla titreyerek, hışım ve öfkeyle hatta panikle geri çeken …..
Söylenenleri, olan-bitenleri yada kendine yönelik gelişen olayları, en azından dikkatlice ele alma duyarlılığını gösterebilse ….

Kendine düşen paydan ve aklı-karalı gelişmelerden, değil ders çıkartarak ..
Hayatını ve gidişatını yeniden düzenleyip, düzeltmesini ...
Bu yoldaki telkinleri, yadsımak yerine, bunlara kulak vermesine yönelik tavsiyelere uymaya gayret veya çaba göstermeyi ..
Tüketilen nefesi kırk dereden, elli su getirmeye çalışarak yanlışta ayak direnmeyip, inatlaşmayarak….
Olmazına beşik sallamak yerine, en azından kendisine yetecek kadarını anlayıp-kavramaya ve kendini gözden geçirmeye çalışsa …
Öyle yada böyle, lehinde veya aleyhinde olabilecek telkinin, nasihatin, kelamın, aba altından sopa göstermenin ….
Vaat yada dost-düşman ikazlarının, uyarılarının para etmeyecek kadar cılkını çıkartıp, dejenere ederek …
Bir anlamda pervasızlığa soyunup, meydan okumaya öykünerek ….
‘’ – Siz sallayın başınızı, ben bilirim, işimi ‘’ Deme hadsizlik ve ukalalığına yönelmesi, onun kendine yaptığı kötülük ve verdiği zarardır, hatta tahribatın kat sayısını artırmasıdır …
Dahası, zaman ve koşullar içinde sadece kendisine değil, yakın çevresine, yetkin ve görevliyse kurumsal kimliğiyle sorumluluğu altındaki kişi, birim ve işlere …
Hasılı nereden ve nasıl bakarsanız, bakın hayatın her alanında adeta ayaklı felaket haline dönüşerek ….
İnsanlara, insanlığa, evrene ve hayati ilişkiler silsilesi içinde bulunduğu tüm insanlara ve unsurlara zarar- ziyan ve felaket saçıp, hayatları alt-üst ederek, önlenemez bir yıkım unsuruna dönüşen ….
Böylelerinden bazılarının yada bir çoklarının yetki güçlerini istismarla kötüye kullanmaları halinde de…
Tıpkı, devletlere, erke ve güce sahip olanların …..,
Yönetimlerini, şu yada bu şekilde ve türlü entrikalarla ele geçirdikleri ülkelerini ….
Miras yedilik de, babalarının çiftliği sanarak …
Güç zehirlenmesinde yada başarı sarhoşluğu ve baş dönmelerinde, şatafat, lüks, debdebe ve israfta talan edenlerinden tutunda ….
Halkın tümünü yada en azından halkın bir bölümünü felakete sürükleyerek, onların hayatlarını, geleceklerini alt-üst ederek karartan, ülkesini sosyoekonomik,siyasi ve medeni hayat seviyesinden en az iki yüz yıl, hatta üç yüz yıl geri götürmecesine bağnazca ve ceberutça dayatmalarıyla inim-inim inleterek .
Vebadan, Koleradan, hatta AİDS illetinden de beter olmacasına, felaket vericilik misyonuyla perma-perişan edenleri, günümüzde ve yakın tarihte de görüldüğü üzere adeta çağın NERON’u kesilerek, yakıp-yıkmalar'dan ….
Başta ülkesine ve bilahare yakın komşu ülkelerle, diğer dünya ülkelerine ve dünya insanlığına fenalık, bela, zulüm, acımasızca ölüm getirmekten geri durmazlar ….
Yaptıkları bununla da sınırlı kalmaz, nesillerin geleceklerini çalarak ….
Soyunduğu umut, gelecek ve güven hırsızlığında sınır tanımaz aptallık ve çılgınlıklarla dünya ve insanlık için açık tehlike ve tehdit oluşturup, hep yaptıklarını yineleyerek, sıkışınca yıldızlı ve kuyruklu yalana sığınarak ..
Dine,Şovenizme ve nihayetinde ne yaptılarsa ülkesi,dünya ve insanlığın iyiliği için yaptıkları yalanına sığınarak ..
Çaldıkları minareye kılıf yaratma çabasına, gayretkeşliğine, işgüzarlığına ….
Hasılı, akla gelemeyecek her türden soysuzluk ve yalana başvururlar ….
Aramızdaki bildik-tanıdık, aşina olduğumuz insanlardan
bir insan geçinen hilkat garibesi ucube olup …..
Zamanında yada fırsat, ortam ve olanak bulamadığı o, yıllarda, kendi dünyasında, hayatın kasırgasına göğüs geren sıradan, alelade bireylerin bu tavrı…..
Kelimenin tam anlamıyla ve kestirmeden kendilerini mahvedip, sonlarını hazırlayışlarının ….
Hasılı ..
KENDİ AYAKLARINA KURŞUN SIKMALARININ ve…
BİNDİKLERİ DALLARI FÜTURSUZCA KESEREK, TEPE ÜSTÜ DÜŞÜP AFATI, FELAKETİ YAŞAMALARININ …
AYNI ZAMANDA DA, YAŞATMALARININ DİĞER ADIDIR …
BÖYLESİNE DENSE, DENSE SURETİ İNSAN, FITRATI HİLKAT GARİBESİ UCUBE, AYAKLI FELAKET VE ÖLÜM MAKİNESİ, YADA ….
İNSANLIK CELLADI CANİ DENİR …
Böyleler GÜN GELİR kendilerinin ve insanlığın köküne kibrit suyu ekerler …
GÜN GELİR, KENDİSİNE AŞIK OLAN ZİLLETE VE ZELÜLLÜĞE DÜŞMÜŞ AHMAKLAR GÜRUHU MİLLETİN, CELLADI OLUR ÇIKARLAR …
Ne der büyük ozan, sevgili Üstat Ömer HAYYAM …..
‘’ - CELLADINA AŞIKSA BİR MİLLET, MÜSTAHAK'TIR ONA HER TÜRLÜ ZİLLET ...! ''
‘’ - CELLADINA AŞIKSA BİR MİLLET, MÜSTAHAKTIR ONA HER TÜRLÜ ZİLLET ...! ''

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Friedrichshafen / Almanya

04 / 04 / 2019

Saat ; 23_10


 KORKU ......



'' - KORKU, İKİ YANI KESKİN BIÇAKTIR ..........!



Korkunun ayak izlerini, geriye dönük izlediğinizde, kişinin bebelik sürecine hatta zaman, zaman, doğum öncesine ana ve baba adayının dününe götürür ....

Korkunun genetik miras'lığı, pek çok bilimsel araştırma ve analize konu olmuştur.

Konuya o, noktadan bakıldığında tik ve korkunun kalıtımsal izler taşıdığı tarih ve zaman önünde bilimle ortaya konularak, gözler önüne serilmiştir.

Hayata ve insana dair her alanda, istisnaların olduğu gerçeğini göz ardı edip, yadsımamak gerekir.

Bununla birlikte, genelle ilgili '' - İstisnalar, kaideyi bozmaz .'' kuralını da, asla akıldan ve düşünceden ırak tutmamalıdır .....

Çok küçük yaştan itibaren, uyku düzensizliği ve agresiflik üzerine yoğun odaklı yapılan incelemelerde, elde edilen çok sayıda emare korkunun bebelik-çocukluk sürecindeki uyku düzeni yada düzensizliğiyle, duygu durumu bozuklukları, kabusa dönen rüyaların, ceninlikten bebekliğe evril'iş süreciyle ......

Ana karnında ,atadan evlada transferlerin gerçekliği kanıtlanarak, gün ışığına çıkartılmıştır .

Korkuya dair gerçek ve doğru sonuç,analiz ve hipotezle, hüküm için merdivene tırmanmak kadar, geçmiş ve hafıza denen kuyuya da ip sarkıtıp, ışık tutup, inmek gerektiği yadsınamaz gerçek, gereklilik hatta düpedüz zorunluluktur, zorunluluk ....

Korku deyip geçmemeli, geçiştirmemeleri hele, hele de asla üstü örtülmeye çalışılmamalıdır ............

Unutmamalı ki, Korku hayattan komaya, insanın mevtine sebep olacak kadar büyük risk ve yadsınamaz gerçektir ...

Mutlaka akılda tutulmalı ve hafife alınmamalıdır ki ...

İşin özünde ve gerçeğinde ...

Korku, asla ama asla sadece dağları, mezarlıkları, hortlak öyküleriyle, karanlıkları beklemez, korku....

Bedenleri, ömürleri ve canlı dünyasını da bekler ....

Korku, sudan, oyuncaklarla, masallardan tutunda, uyumaktan bile korku duymaya uzanan çok geniş yelpazede yer alabilecek, bilimsel gerçekle kanıtlanan olgu ve yaşanan, görülen realitedir .....

Korkudan değil, gerçeğin, gerekçesinin üstünün örtülmesinden, korkun ....

Üstünün, örtülmesinden korkun ......

Siz, siz olun, asla ama asla unutmayın ...

Korku, iki yanı keskin bıçaktır .....

KORKU, İKİ YANI KESKİN BIÇAKTIR ..........! 




Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 




Immenstaad / Almanya  




20 / 09 / 2021 - Pazartesi 




Saat ; 08_30

  ONDANDIR.. Bir sendin.. Bir de ben .. Hayat mektebinde , sınıfları geçemeyen.. Ondandır, adımızın ,''Baki '' ile ,'...