2 Kasım 2018 Cuma


DİYE, DİYE …..! 

Kol kırılır, yen içinde kalır diye, diye edildi …
Hem hayatlarımızın, hem de ağzımızın içine ..
Bir yanda zaman ve hayat hatta, kimilerine göre kader yada felek …
Bir başka bakış açısıyla bakanımıza göre de ….
Sözüm ona, insan geçinen soysuzlar güruhu …..
Zaman ve çivisi çıkan insanlık, çığırından çıkan insan ilişkilerindeki çürümeyle …
Kendine toz kondurmayan ve adeta kendini sütten çıkmış ak kaşık addeden medeniyetin mimarı ve bekçisi denen …
Ne idüğü belirsiz yoz kalabalıklar yığını, tükürdü ağızlarımıza ve yüzümüze..
Çek sineye, yut ahmaklıklarda ve lal kesil ….
Yeter ki, her ne pahasına olursa olsun, verme sırrını ele, aleme, dışarıya diye ,diye ….
Sıkılıp, sıkıştırılıp ….
Tedip, tehdit, göz dağı ve korkutmalarla …
Sözde terbiye adına, sustalı lal maymunlara ve üç maymunu oynayan telef hayatlara çevrildik ..
Kan kusup, kızılcık şurubu içtik demeleri kafamıza vura vura yazıp, nakşettiler ruhumuza, belleğimize..
Döndürüldük, döndük çoğu kere ….
Ruhu ve canı olmayan bostan korkuluklarıyla, ölü canlara..
Birileri hükmetti, birileri emretti, birileri dayattı ve yaşattı ..
Hasılı kurbanın ve telef 'in hep biz olmuşluğumuz da …
Olduk avara kasnaklar da ve dişli çarklarda kurban oluşlara ..
Denecek çok, dillendirilecek sözcük ve öğütülecek zaman ve ömür fazla..
Ama sonuç hep buraya çıkınca gereksiz bir iş güz arlıktır hatta havanda su dövmektir çok çene yapıp, çene suyu çorbalarda ömür heba etmek ..
Ondandır ki ..
Azda, özü diyorum …..,
Sağ duyuyla yüreğini dinleyip, aklı selimin yolunda adımlayan insan evladı, insanlara ….
Kol kırılır, yen içinde kalır diye, diye edildi …..
Hem hayatlarımızın, hem de ağzımızın içine …..!
Hem hayatlarımızın, hem de ağzımızın içine …..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ /İSYANİ
Immenstaad/ Friedrichshafen / Almanya
02/11/2018
Saat ; 16_49

7 Ekim 2018 Pazar

ALBENİLER ECEM'SİN …,
Yaban çiçekleri, her mevsim ölüp, ölüp dirilirken …
Bir tek, bir tek sen diri kalırsın, onca çiçeğin içinde …
Tılsımlılığın ve baştan çıkartan, kışkırtıcı albeninle…
Diri ve hayat dolu halinle, gönül tahtım da, sinemin bağında …!
O gün-bu gündür, gelinciklere müptelalığım…
Sana hasretim ve açlığım…
Sana vurgunluğum ve adanmış ömrümün emsalsiz güzelliği ve bahar çağıdır..
Dudaklarımda adın, dilimde tadın …
Göz bebeklerimde, sen hep gelincik albenilerinde açar,ete-kemiğe bürünür…
Aşk,aşk çoğalır'sın …
Sende, hangi coğrafyaların, iklimlerin, güzelliklerin ve gizemliliğin, hasılı mevsimlerin izleri yok ki?
Sen, gelincikliğinde, bir sevgi ve sevi kokteyl'isin …!
İçip, içip kanamadığım, yudumladıkça tutuklu kaldığım'sın ..
Esrikliğim,yelim-kuzum,fırtınam,yağmurum, bereketim,
ışığımsın …!
Yine, kırlar gibi,ala büründü gönül bağım …
Al,al, her köşemde sen fışkırıp, açıp, doyumsuz güzelliğinle aşk çoğaltmalar'dasın …!
Sen fışkırdıkça gönül toprağımdan, ben hazla geçmelerdeyim, benden …!
Gelincik mevsiminde, hazlarım doruk …
İsterim,tavan yapar aşkla, aşkta ..!
Aşka adanmış ömrümde…
Gelincik ömürlülüğünle, hep sen varsın, sen olacaksın …
Açanda sen, çoğalan da sen, derilen de sen …!
Kaplayıp,yutan da,sensin,sen albeni abidem, gelinciğim …
Ömrümde ömrü olan gelinciğim …
Atlasıma bezenmişliğinle sen, albeniler ecem'sin ..!
Albeniler ecem'sin …!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
İmmenstaad / Bodensee - Almanya
06/ 10 / 2018
Saat; 22_40

6 Ekim 2018 Cumartesi

Hüzün ;
Kilit üstüne,kilit vurulan kapıdan süzülen, usta hırsız gibidir..

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

ZEMHERİDE DONA KALMAMIŞSA....


Kar yağar tozun,tozun..belenir ,savrulur rüzgarla, ayazla...
Vurur kamçı gibi yüzüne, gözüne...
Kesersin buza, donar, elin, dilin, dişin..
Dalarsın huzme, huzme beyazlıklar da sessizlikler ummanına..
Dalar, dalar gidersin Lal 'lığın girdabında
Vururken kar kamçı 'lığında yüzüne, gözüne..
Kopar fırtınalar içinde..
İçin-dışın poyrazda-fırtınada,depremler başlar ruhunda ..
Yiter 'sin o an, sen sende
Kaçıverir elinden ipin ucu
Gözün-gözü görmemişliğin de
Uçup gider güzellikler..
Iskalamış lığınla hayatı, güzelliği, sevgiyi, seviyi
Avuçlarında, kala kala bir tutam buza kesmiş göz yaşı ve hüzünlere dolanmış yaralı yürek kalır..
Hala vurur, kamçıya kesmiş karlar yüzüne-gözüne bedenine ...
Umutların karlara gömülmüş-donmuşlukla ölmeye yüz tutar, ağırdan, ağıra..
Umutlar kalır, bir başka bahara.....
O'da zemheride dona kalmamışsa...!
O'da zemheride dona kalmamışsa...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Immenstaad / Bodensee - Almanya

Saat; 00_27

06/ 10 / 2018

29 Eylül 2018 Cumartesi


GEÇEREK, KENDİMİZDEN …..!

Şu sıralar, ay camda, ben yatakta, sen cam ardında ...
Bekleşiyoruz üçümüz, üç ayrı yerde, ayrılığın çengelinde …
Yalnızlığın ve hüznün çarmıhında ...!
Ne zaman buluşabileceğiz, bilmem ki, aşk denen, teknede ?
Yakamozların serkeş ettiği, yıldızlı gecelerin koynunda ..
Geçerek, kendimizden ...
Böylesi kışkırtıcı sarı-sıcak gecenin içinde ...
Aşk saracak, önce ruhlarımızı üryan etmecesine ...
Ardı sıra, tenimizi-bedenimizi soyup-soyunup, atacağız, çulumuzu, çuvalımızı ...
Hazzın, iliklerine dek işleyip ....
Coşturup, kabarttığı dalgaların, isteri muştucusu olup çıktığı ...
Aşkın, davetkar ummanına, dalacağız ...
Kan-ter denizinin ışıltılarında, kulaçlayarak..
Yelken açacağız, yelken aşka isteriyle..
Ereceğiz, hazzın sahillerine ….
Aşkın, uçsuz, bucaksız ummanındaki yolculuğun sonunda ..
Böylesi davetkar bir gecenin içinde..
Ah bir araya gelip de, dizilebilsek sille boncukları gibi, aşk ipine ….
Çatlamadan, ruhlarımızdaki sabır küpleri …
Şu sıralar...,
Ay, camda ...
Ben, yatakta ...
Sen, cam ardında ...
Bekleşiyoruz üçümüz, üç ayrı yerde, ayrılığın çengelinde …
Yalnızlığın ve hüznün çarmıhında ...!
Ne zaman buluşabileceğiz bilmem ki, aşk denen, teknede ?
Yakamozların serkeş ettiği yıldızlı gecelerin koynunda ..
Geçerek, kendimizden ...!
Geçerek, kendimizden ...! 

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Bodensee -Almanya 

28 / 09 / 2018

Saat ; 22_10
DAĞ LALELERİ .........., Gönlüm divaneliğinde vurdu kendini dağlara .. Dökülüp, saçıldı dağ lalesi güzelliğinde, ulu bağırlara yayıldı .. Iraklığımda beni yad edip ,buselerinle ödüllendirip, mutlandırmak istersen .. Gördüğün tüm dağ lalelerini, aşk ve tutkuyla öp .. Hissederim,ayrı iklimlerde,uzak coğrafyalarda, ırakta da olsam .. Dağılır, hazzın o tarifsiz huşusu bedenime,ruhuma.. Zerre, zerre bezenmecesine .. Ne zaman hüzünlenirsen.. Düşün, dağlar ardındaki o, boyun büken dağ lalesini Bil ki, akıttığın göz yaşı, bana rahmet ve can suyudur. Sen bana, ben sana ağmalara durduğumuzda.. Canlanır, cümle dağ laleleri ...., Aşkla, tutkuyla, isteriyle, hazla kendinden geçer … Ahenk,ahenk, dans,dans, salım,salım salınışlarla, çiçeğe durur, rengarenk dağ laleleri....! Çiçeğe durur, rengarenk dağ laleleri ..! Erdem YASSIBAŞ / İKRARİ Ereğli / Konya - Türkiye 29 / 09 / 2018 Saat ; 01_01

21 Temmuz 2018 Cumartesi

‘’ – SEN, HİÇ ATEŞ BÖCEĞİ GÖRDÜN MÜ ? ‘’
Aklımın çalkantılarında, ruhumun gel-gitlerinde …
Daha da önemlisi ve tehlikelisi, duygularımın ihanetinde ..
Gönül denen bu muammalar deryasının, çalkantılarından payıma düşenin, sen olmuşluğunda ..
Ben sana vurulup,kesildim ..
Sen aşkın lila alevlerinde, bir başkasına gönül vererek yanmalara durdun ..
Bu bir illet gibi ömrümün bahar çağından beri, adeta yakamdan düşmeyen bir virüs oldu,yapıştı ….
Hayatımı zehir, dünyamı dar etmecesine …
Bu öyle bir illet,lanet ve musibet oldu ki ...
Ne kurtuldum, ne ondum,döndüm durdum bu kısır döngünün, çarkıfeleğinin, orta yerinde ..
‘’ – Benim sevdiklerim beni sevip, beğenip, almadı ….
……Beni sevenlere de, benim gönlüm düşmedi ‘’
Oldum-olası bu kıskaçta, iki arada, bir derede kalarak, tükettim şu fani ömrü ..
En sonunda tüm renklerden oluşan, hayat denen bu küpün içinde, pamuk şekerler gibi, girdim renkten, renge ..
Gün oldu kapışılsam da ..
Çoğu kere, itibarsızlıklarda,yüzüme bakılmamışlığında adeta, tohuma kaçmışcasına, bayata kalıp ….
Biçareliklerde, gün tüketerek, vurdum ömrümü, dağa taşa, çaldım aklımı, yerden yere..
Sonunda olup çıktım, çok renkli, deli-deli küpeli denen türden, bir divane …
O gün-bu gündür …
Ne İsa’ya, ne Musa’ya nede, insan geçinen,alem içinde alemde, yiten …
Kiminin libası yok, kimi libasın içinde, giyinen insanı yok, denenler dışında..
Kalan hiç bir canlıya, yaranamamalarda …
Kah bitimi-sirkemi döküp, saydım …
Kah, ipe un serdim ..
Kah, yoğurt mayaladım, göle ..
Gelin-görün ki, an itibariyle...
Sadece sıfırı değil,zırnık kadar aklımı da, kaybetmişliğimle ..
Olup,çıktım,tepeden tırnağa, ateş böceğiyle, ateşe uçan, pervane ..,
Kaybolmuşluğumla ben,benden …
Ateş böcekliğinden ibaretliğimde …
Ondan olmalı, şimdilerde sorar dururum, önüme çıkan herkese..
‘’ – SEN, HİÇ ATEŞ BÖCEĞİ GÖRDÜN MÜ ? ‘’ Diye …
Sahi, fırsat bu fırsat, yeri gelmişken sorayım, sana da …
‘’ – SEN, HİÇ ATEŞ BÖCEĞİ GÖRDÜN MÜ ?
‘’ – SEN, HİÇ ATEŞ BÖCEĞİ GÖRDÜN MÜ ? ‘’
Saat; 20_52   
 Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Ereğli / Konya
21 / 07 / 2018

19 Temmuz 2018 Perşembe



YIKILASI, TANDIR’DA …..!

Kaynanamın közüne, pancar gömdüm tandıra …
Kül, körleyince közü, pişmedi kaldı yarına ….
Vakit oldu, dar akşam ….
Görümcem, ünledi damdan …
Seyyirtim ona koştum, çıktı aklımdan pancar …
Yoğurdum hamuru, tuttum pazıyı, açtım yufkayı …
Ettim-döşedim yufkayı üstüne aşı pişirdim …
Kaynanaya yedirdim , gocalara gayfaları içir'dim …
Alamadım hızımı, esirgemedim emeğimi …
Tırsmamışlığımla işten, her işin elimden gelmişliğin de …
Ben, beni bildim, bileli, aramamışlığımla emeğimi …
Üstüne,üstlük, hamarat'lığımda kalkınca şaha ….
Aşını-küş'ünü bir ettim, kahrımı da beleyerek ..
Çıkın ettim, soktum,sokuşturdum derdimi-tasamı , sevinç ile neşemi, yüklük ile bacaya …
Verdim gönlümü, bir dal cigaraya, yaktım telledim …
Buram,buram kokularla içtim onu bir solukta …
Gitmesin diye yabana,külünü, attım ağzıma,
Yuttuğumu, yuttum,kalan dumanını üfleyip-savurdum havaya …
Alaca karanlığın kerahat'lığında, akıp giden zamanda …
Yaptım görevimi tastamam,baştan-aşağıya …
Koyunları sağdım, yatağı-yorganı serdim ..
Vakit dar, gece uzundu, anılar yadıma , yorgunluk bedenime çöktü.
Fikrimin ince gülü yar, gecede aklıma düştü …
Başımda, kavağın …..
Gönlümde, sevdanın yelleri esti …
Çocuk,çoluk,ihtiyarlarla örümce sesini-soluğunu kesince …
Gömüldüm bir başıma yatağın-yorganın içine …
Ölümden de beter ayrılığın, özlemin közü düşünce, özüme …
Hallerimle yar üşüşünce, aklım ile gözüme ..
Kuş misali uçtu gitti aklımdan, izanımdan…
Küle gömülü pancar, kala kaldı, tandırda …
Kala kaldı, tandırda ..
Olanlar oldu sonunda …
Pancar yanıp-kül oldu, yıkılası tandırda …..!
Yıkılası tandırda …

Erdem YASSIBAŞ / İKRARİ

Ereğli / Konya –Türkiye

19 / 07 / 2017

Saat ; 21_05

18 Mart 2018 Pazar


O, KULA,KULDU, EL-ETEK ÖPENDİ DEMESİN ..!
Herkes bakar, biri yada bir kaçı görür, insanların ... Ta iliklerine dek hissederek ve adeta yaşayarak görmüşlüğünde .. Fark eder, görünendekini, görünmeyeni .. Uzanıp tutuvermek gibidir, sudaki hayat cevherini . Su ki, nimetliğinde sunarken hem hayatı,hem ölümü .. Felaketin sebebi de olup çıkar pek çok hal ve anda, hayat ırmağının akıp gitmişliğin de .. İnsan ki bu gününde dünü, dününde geleceği saklayıp yaşatmışlığında, tıpkı su gibi hem hayat verir,şifa ve çare olur .. Hemde Azrail kesilir,felaketin kaynağı olup çıkmışlığın da, can alır,ocak söndürür,hayat karartır. Yani ve özcesi hiç bir hal,durum,nesne yada olgu göründüğü gibi değildir .. Bir yanı, ne denli aydınlık ve yararlı, hatta hayat sunansa, diğer yönüyle ... Olursuzluğun,belanın,gadanın, kerahatlığın ve hatta ölümün sebebi ve kaynağıdır .. Ondandır demeler, ne varlığa çok sevin, nede yokluktan yerin .. Bugün genç,sağlıklı ve güçlüsün dür .. Gel gör ki hayatın nelere,nelere gebeliğinde potansiyel tehdit ve tehlikelere açık ömrünle .. Göz açıp kapayınca dek ki,anlık mı anlık kısa sürede .. Ölümde dahil çalar kapını beklenmedik her türlü risk,kaza-bela .. Ve elbetteki, mutluluk,neşe ve sevinç .. Hayat bir dantela gibi örerken ömür ve gelecek yolunu .. İçindeki potansiyel bubi tuzaklarıyla, hemen her an değiştirir hayat ve kaderinin akışını, gidişini .. Hayatın yedek akçesi olmaya ,olmaz çoğu kere .. Ama becerebilirsen ,mutluluğun yedek yada geçer akçesini var etmek, senin elindedir, bil ki .. Neresinden ve nasıl, hangi gözle bakıp,yaklaşıyor san hayata .. Tedbirli iyimserliği elden bırakmaksızın, taşıyorsan ömrünün zulasında ve ruhunda .. Aşarsın pek çok zorluğu, gücünün farkında olmuşluğunla .. Emeğe,insana,alın teri ve göz nuruna, dahası kendine ve hayata saygınla göğüslemeye ne kadar hazırsan, hayatı .. O kadar çok,çabuk ve hak ettiğince alırsın mutluluktan yana, hayattan payını .. İSYANİ derki,sana .. Asla mağrurlanma ve kendini erişilmez sanma .. Dün başa sarık iken,yarın ayağa çarık olmakta var hayatın içinde .. Mertte yaşar,namert de aynı serde,bedende .. Ondandır, yüzün dönük olsun mertlikle, sevgiye.. Irak tut kendinden nefreti, kini ve nefsine kölelikler de içindeki şeytana biat etmeyi .. Bilesin ki,ne kefenin cebi vardır,nede götürebilirsin yanın sıra malı-mülkü,namı ,şanı ,şöhreti,makamı,serveti .. Rüzgar eken olma ki, kasırga biçmelerde, kinde içme ölümü .. Öldür benini, yaşat yüreğini .. Fark ederek mutluluğunda, mutsuzluğunda içindeki cevherde saklılığını .. Seçimin ve tercihlerin le belirleye biliyorsan kendi gerçeğini ve geleceğini .. Daima uzak dur KUL'a KULLUKTAN .. Sen, sen ol ayrılma dürüstlükle,doğruluktan .. Eden bulur gerçeğin ışığında doğru ve dik dur,onur ağacını eğme .. Bak göreceksin, hayat denen yolda. Kötü belasını bulur eninde-sonunda daima .. Baki kalan gök kubbede, bıraka biliyorsan hoş bir sedayla,nida .. Ölmüşlüğünde bile yaşar ömrün,ömürlerin bağrında, daima onurla,aşkla,sevgiyle ve kıvançla .. Kısa günün karı diye bakmayan san, hayata .. Gönül zenginliğinde kimse erişemez, sana .. Aldattığını sanarak, bil ki yaş tahtaya basma .. Aldanan olduğunu fark ettiğinde, yitiren sindir her şeyini... Ama en önemlisi de, haysiyet,onur ve insanlığını kaybeden, sen olursun daima .. İSYANİ demeden önce durur düşünür,kendi vicdan aynısında duru benini görür.. Bilir ki, boğaz kırk düğümdür.. Demeden önce, dediğinin elini ayağını ve vicdanını bağlayacağını bilir. Unutma ki söz ağızdan çıkmadan senin esirin .. Çıktığındaysa sen onun kölesisin .. Ne kul köle ol kendine ve ele .. Aç öl ama onurun yerde sürünmesin .. Kimse sana .. '' - O, Kula kuldu, el-etek öpendi, demesin ...! O, kula, kuldu, el-etek öpendi, demesin ...!


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Ereğli /KONYA

18/03/2018 Saat ; 17_40

16 Şubat 2018 Cuma

İÇİYORUM ....,
Aşk sanıp savrulduğum hercai duygularla ... Hüsranların şerefine içiyorum .. Dağılmışlığımda,toplamamışlığında .. Ömrüne konuk olduğum, rengarenk an ve anıların şerefine ... Tükettiğim ömrüm, yüreğim,ruhum gibi ... Dolup, dolup taşıyor,boşalıyor kadehlerimde .. Ne yüreğine, ne ömrüne, ne kadehlere ... Nede hayatla,dünyaya sığamamışlığımda.. Hercai günlere, ömürlere .. Ve dahası ... Hep sana,şerefine içiyorum ... Şerefine içiyorum ...! İçiyorum ....! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ Ereğli / Konya 16 / 02 / 2018 Saat ; 01_11

  ONDANDIR.. Bir sendin.. Bir de ben .. Hayat mektebinde , sınıfları geçemeyen.. Ondandır, adımızın ,''Baki '' ile ,'...