25 Ağustos 2020 Salı

 HİÇ BİRİMİZ MASUM DEĞİLİZ..


Hayatın sillesini yemişliğin de,
Günlerdir yaşadığı permeperişanlıkla,
Değil uykularının,hayatının kaymışlığında,
Yarı uyur, yarı uyanık kaldırdı başını...
Saçının ,başının darmadağınıklığında ..
Mora kesmiş, şiş gözlerle baktı çevresine .
Ne edeceğini bilememenin çaresizliklerinde...
Günlerin yorgunluğuyla bitap düşmüşlüklerde.
Ateşin düştüğü yeri yakmışlığında,
Hayatın boz bulanık akmışlığında.
Dayattığı acılardan bihaberliklerde,
Karşıdaki plakçıdan yayılan ses güzelliğinde..
Sezen Aksu, dillendiriyordu o güzelim,buğulu sesiyle.
Yüreklere işlemecesine...
''-Hiç birimiz masum değiliz'' deyişliklerde.
İç acıtan şarkısını söylemişliğinde..
Kadın düşündü bir an ,
Dört gündür sorgudaki oğlunu..
Yaşanmışlığın da acıların ,
Olmuşluğun da olayların....
Kızının ölümlülüğün de,
Olayların gelişmişliğindeki suçluluk payının utancıyla.
Ama, daha çokda beceremediğini sandığı analığının yürek sancısıyla.
Üvey babasını öldürmekle suçlanan çocuğunun,
Karakoldaki gözaltındalığından duyduğu azabın da ruhunu sarmışlığında..
Yanlışlıklar ve acıların kıskacında, suç batağında ,
Gepegenç bir ömrün adım adım yitip gidişini anımsadı bir an...
Düşmüşlüğüyle aklına olaylar.
''-Helbet ya,suçsuz değiliz hiç birimiz''dedi, kadın öfkeyle....
Sonra,daha bir hafta evvel toprağa verdiği ,
Genç ömrüne doyamadan ölen, kızı geldi aklına...
Başladı ağlamaya , hıçkıra hıçkıra..!
Gazetelere düşmüştü bile haberi çoktan.
''Üvey babasının tecavüze yeltendiği kız asmıştı kendini tavana.
Ve,
Ağabeyi ,vuru vermişti iki kaşının ortasından ,
Olmaz olası üvey babasını''
Dününe gitti bir anda kadın...
Nasıl berdel'e kurban gidişini,
Zoraki evlenişini,
Ağabeysinin yengesini boşamışlığında ,
İlk kocasınında onu nasıl kapı önüne koyduğunu...
Sonrasında da hayatın acımasızlığıyla filaka oyunundaki taş gibi,
Oradan oraya savrulmuşluğunu anımsadı.!
İki sokak ilerideki karakolda,
Sapsarı yüzü, kan çanağına dönmüş gözleriyle,
Son kez anlatıyordu olayları polise, oğluda.
Sezen Aksu'nun sesinin taş duvarları aşamamışlığında ,
Sokağa yayılmışlığında..
''Eller Günahkar'' diye haykırışı savruluyordu rüzgarlarla..
''-Amirim o şerefsiz, babalık olacak adam..
Bacımı mahvetti ....
Namusumu temizledim,leşini serdim.''demişliğin de,
Komiser Davut,naçarlıkların çarmıhında asılı duran gence baktı...
''- Tamam ,göndereceğiz dosyanı ve seni nöbetçi mahkemeye..
Nerden bulaştın oğlum be,kanun verseydi cezasını pezevengin '' dedi.
Şarkı çalıyor Sezen söylüyor du,
İçlimi içli, o hüzünlü sesiyle hala,
Plakçıdan,sokağa taşan nağmelerle..
''Hiç birimiz, masum değiliz'' diye.
Avaz avaz ağlamaya durmuşluğunda kadının ..
Bu arada karakol da sürüyordu ,macera.
''-Toparlamak gerek ''dedi komiser Davut ,
Ve ,
Söylendi kendi kendine...
''Berdel'e kurban bir ana,
Yanlış evliliklerin kurbanı iki çocuk..
Boğaz tokluğuna sığınılan, nikahsız bir koca...
Kocalıktan bihaber,insanlığın yüz karası ...
Karakter fukarası,insan artığı
Pejmürde bir üvey baba.
Tecavüze yeltenilen maktul,
İntihar etmişliğinde sonlanan çileli bir ömür..
Namus cinayetinin faili,kurban ve mağdur ağabey,
Ama,
Katil de kanuna göre, aynı zamanda...
Eyyyy hayat.!
Nerenden tutulursa tutulsun, ele bulaşan ...,
İki ucu boklu değnekliğinle....
Vurmuşsun vurdukça bu insanlara...''
Kendi sesinin kulağına çalınmışlığıyla toparlandı bir an da,
Sonra efkarla yaktı sigarasını ,
Döndü, onu merakla süzen memur arkadaşına...
Seslendi ,sinir kesmişliğinde titreyen sesiyle ona.
''-Yaz gerekeni,
Gönder dosyayı savcılığa Ayhan bey'' ,dedi.
Polis Ayhan ,gencin dosyasına- cinayet zanlısı -diye,
Resmini fişlemekle meşgulken yanıtladı Davut'u.
''-Anlaşıldı amirim'',dedi.
Dönüp çocuğa seslendi.
''- Söyleyeceğin var mı başka''?
Çocuk yorgun ve bezgin,
Dahası,
Hayata yenilmişliğini ele veren sesiyle.
''-Ben delikanlı adamım, namert değilim...
Üstelik, inkar da etmiyorum suçumu....
Bitsin bu azap ,
Kırsın kalemi, versin cezamı Adalet(!)
Razıyım amirim ,cezama .
Adaletin kestiği parmak acımaz .''dedi.
İki sokak ötesinde iken bile,
Çocuğuna, çok uzaklıklarda bir ana (!)
İki evladının kurban ve mağdurluğun da ,
Nikahsız herifinin toprak altındalığın da,
Hayatın, hayatını harcamışlığın da ,
Ve ,
Bunları hep kader saymışlığın da .!
Lanetler yağdırıyordu , kaderiyle, hayatına..
Ağıt ağıt öfkesini ,biçareliğini dışarı vurmuşluğun da .
Sezenin sesini bastırmışlığıyla..
Şimdi iki sesin ,
Hayatın içinde birbirine karışmışlığın da,
Yankılanıyordu ev de ve sokakta ,
Yürek dağlayan haykırışlar hala...
''Hiç birimiz masum değiliz''
....................................................................................................................

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ.

Hildesheim / Almanya

27/07/2009


23 Ağustos 2020 Pazar

ANLATIYORLAR ......

'' - DİNLEYENDEN DE ÇOK, DUYANLARA  .....! ''

Bir ömürde, bin öykü ....
Bin öyküde, bir ömür  .....
Öyküsüzce toprak olan, her ömürde, bin bilinmezlik ve sır ....
Bilinmezlik, sır ve yitiklik öykülerinin öksüzlüğünde, telef ve heba olan ömürlerin yoksunluk ve yoksulluğunda toprak olan acılarla, iç yakan gerçeklerin  sarmalında ....
Kimsesiz ömürlerin sahipsiz ve yetim kalan öyküleri ve sırları ....
garip ve garabetlikle, ibretlik ömür ve öykülerinin yitik, sahipsiz ve bilinmeyen adsız kahramanlarının ...
Bir araya geldikleri atlı karıncada, birbirine karışan seslerinde, nefeslerinde yitip giden, heba olan telef ömürlerle, telef hayatlar ...
Cem olmuşlar hayat denen Luna parkta, dönüp duruyorlar ....
Sahipsizliklerde semada, sessizliğin sesi ve diliyle suskun bedenlerin susturulamayan, bastırılıp, yok edilemeyen çığlıklarıyla ...,
O sesler ki, duyacak kulaktan çok, anlayacak gönül, dillendirecek yüreklerle ruh arıyorlar, tarihin,zamanın ve sonsuzluğun bağrın da ..
Sahipsiz, kimsesiz atlı karıncaların, renk cümbüşünün hüzünlü parıltılarıyla, bir başına başıboş dönüp durmuşluğun da ...,
Anlatıyorlar kendi dillerince ve kendilerince ömürlerin öyküleriyle ...
Sahipsiz öykülerin, yitik ve bilinmez ömürlerinin doyumsuz, bir o kadar da hüzünlü ve iç yakan öykülerini ....
İç yakan, öykülerini, dinleyenlerden de çok, duyanlara .....!
Dinleyenler den de çok, duyanlara .....!
Duyanlara .....!    


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 


Immenstaad / Almanya 


23 / 08 / 2020 


Saat ; 14_14
 

21 Ağustos 2020 Cuma

YALNIZLIKLAR BEKÇİLİĞİM DE  .....


Yalnızlıklar bekçiliğimde .......!
Volta, volta, adım, adım, hüzün, hüzün, an gelir, kırık-dökük sevinçleri koynuma alıp, bağrıma basmışlığım da  ...
Adımlarım, yolları, kaldırımları, kentleri, geceleri, gündüzleri ...,
Bencileyin, yorgun-bezgin akşam üstlerini ...
Sis, sis, yağmur, yağmur, göz yaşı, göz yaşı ...,
Dahası ...
Keder, keder ....
Hasılı, ömrümü, hayatı, bilinmezliklere dolaşıklığım ve çoğalan ömür ve gönül yorgunluğumla ...
Yıllardır ....
Yalnızlıklar bekçiliğim de .....!
Yalnızlıklar bekçiliğim de .....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/ İSYANİ
Immenstaad/ Almanya
21/08/2020

Saat ;02_30
 

18 Ağustos 2020 Salı

O, GİZEMLİ ÜLKEYE ....!
İhtiras, isteri ve erotizm kokteyline düşüp kendini kaybeden bedenler, müzmin ayyaş ....
Ruhlar, sünepe orospu ...
Mutluluk, avuçtan uçan kuş ….
Bedbahtlık ve hüzün, avuçlarda kalan, rengarenk hüsran demeti oluyor ...
Utkuların, tutkuların gerçekleşmeyen düş ve dileklerin ...
Bitimsiz yürek sancısına dönüp ...
Gerçekleşemeyen arzu ve heveslerin, ölü bedenlerin,
görünmez yükü olup-çıkmışlığın da ....
Yaşanan düş kırıklıklarının çoğalttığı ezgi ve ağıtların, kırık-dökük gülüşlerin ....
Kelebek öpüşler in, ölü beden soğukluklarında ebedi
dona kalmışlığıyla ...
Mühürlü dudakların ardında, müebbete hapsolmuşluğun da ...
Hüzün ve ölüm ....
Dinginlik, sükun ve suskunlukla, kondururken dudaklara kelebek öpücüğünü ....
Kapanır gözler,sessizce,bir daha açılmamacasına ebedi uykuya ....
Bir varmış-bir yokmuş döngüsünün, amansız kıskacında ..
İsyanların, yalvarış ve yakarışların, el-aman demelerin para etmemişliğinde ...
İşinin ehli Azrail'in, mihmandarlığında ...
Başlar, ölüm denen, dönüşsüz, zoraki yolculuk ....
Bilinen ve bilinmeyen coğrafyalara, sınırlara sığmayan o, gizemli ülkeye ....!
O, gizemli ülkeye ....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Friedirchshafen / Almanya
10 / 10 / 2019

Saat ; 15_15
 

AN GELİP .....
İÇİN, İÇİN YANARAK ......

Yanmanın halleri, şekilleri, etki ve sonuçları farklı, farklıdır ......
Susuzluktan yanmadan tutunda, sözün gerçek anlamını doğrulayan, yanma hallerine uzanmacasına, geniş yelpazededir ...
İsanın, el-ayak, yüz-göz gibi bedeni yangınla, ruhsal aleminde yaşadığı, 
Derin ve yüksek boyutlu, iç yangınlarda sonuçları ve kapsamıyla, insan hayatını alt-üst eden yangınlarda, öncelikle akla gelenlerdir ...
Aşk için yanmak, felaketlerin değişmez adresi olmacasına yanmayı da kapsayan, yanmalarda, yaşanan hüsranlar, elemler, yaşar insanoğlu veya canlısıyla, cansızıyla mal-mülk ....
Tıpkı orman yangınları gibi ,gözle görülen yada görülemeyen canlı varlıkların dahil tutuşup, kül olarak ....
FELAKET BOYUTUNDA ETKİLERİYLE, DÜNYAYI, DOĞAYI, İNSANLARI VE HASILI İNSANLIĞI TEMELDEN ALT-ÜST VEYA HALK DEYİMİ İLE ALLAK-BULLAK EDEN ENDER GÖRÜLEN VE SON DÖNEMDE ÇOĞALAN, VE NE YAZIK Kİ .....
ÇOĞU, İNSAN DENEN CANAVARLAR ELİ VE MARİFETİYLE ÇIKARILAN YANGINLAR BU BAĞLAMDA KARAKTERİSTİK, ÇOK BOYUTLU SONUÇLARI BÜNYESİNDE TAŞIYAN YANGINLRDIR!
Yangından, yangına farklılıklarla, etki, sonuçları yönüyle, derin izler bırakarak, beklenmedik, düşünülmedik sonuçlar yaşatır ....
Her yangının, kendi içindeki etki ve sonuçları felaket boyutuna varan, telafisi imkansız denecek kadar çok, çok ileri izleri vardır .....!
Yangın var, yangın var, daha da önemlisi, aynı gibi görünen yangınlarda bile, kendi içinde çok büyük farklılık ve aykırılıklar vardır ...
Yangınların, iç kanatan olduğu kadar da iç, yakan halleriyle, insan yaşamına, geleceğine, umut ve mutsuzluğuna, hatta, mutluluğuna etki, katkı ve sonuçları vardır ...
Yangınlar da, sadece bedenler değil, umutlar, yaşama sevinçleri, umut ve  elemleri, acıları harmanlayarak, kül etmeleri ve insan dünyasını karartması, acıdan yana, devasa sonuçlarıyla ..
İnsanın belini kırıp, hem bu gününü, hem de, yarınını mahveden, akıbet ve sonuçları da insan hayatına damga vurup, onları alt-üst ederek  ....
Geri dönülmesi, telafi edilmesi mümkün olmayan sonuçlara gebeliği, söz konusuduır ...
'' - Yanar, içim, göz bebeklerim, ateşinle, kavrulmaktan ..! '' Tümcesi kapsamın da, insan adına ..
 AŞK YANGINLARININ, KAÇINILMAZINA VURGU YAPILMASI ...
Yangınların, görünen de çok, görünmeyenleri de etkileyerek, hayatları mahvetmesi, gün gibi aşikardır, aşikar ....
Yanar insan, yangınlarda kül olup, ölüm alemine, göçlere çıkar ....... 
An gelip, alev, alev , an gelip, için, için yanarak .....!
An gelip, için, için yanarak ......!  


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 


Immenstaad / Almanya 


18 / 08 / 2020  


Saat ; 14_41
 

SAZLIĞIN TÜRKÜSÜ ...
DUT YEMİŞ BÜLBÜLE DÖNÜP, LAL OLAN KAMIŞLARIN SUSKUNLUK VE SÜKUNU ?
'' - KERAMET HANGİSİNDE, ŞEYTAN BUNUN NERESİNDE ? ''

Çok değil daha dün gece ,gezinti yapıp, kendini aradığı göl kıyısının ...
Bataklığa dönüp,devasa sazlığa döndüğü kıyısındaki akşam keyfinde ...
Esen yelin,suyun ve kamışların ahenkli uyumluluğunda dinleyip,mest olduğu  ..
İnsanın içine işleyip, onu dalgınlıklarda sürükleyip alıp götürdüğü o muazzam gizemli sesin, müziğin, bedenine,ruhuna işlemişliğinde ..
Bu güzelliği devamlı kılıp, hazzını sürdürerek çoğaltmak adına eve götürme amacıyla kestiği kucaklayabildiğince  kamışı üşenmeksizin ..
Üstelik onca yorgunluğuna inat,dahası gören el-alemin ne diyeceğine aldırmaksızın yüklenip,evine götüren adam ..
Ne yapıp,ne etti ve su dolu küpe yerleştirdiği kamışları evinin balkonu dahil tümünde gezdirmedik yer koymacasına dolaştırıp, yerleştirmişliğinde..
Uğradığı düş kırıklığına ve çektiği çileye değil .....
Neden o sesi evin de de bulup, duyamamışlığına saatlerce kafa yorup, cebelleşerek  ...
Emek, göz nuru, ömür ve saatlerle, avuç,avuç ter dökmüşlüğünde ....
Yine de yenilip, hüsrana uğramışlıkla, tutulduğu düşünce ve yanıtsız soru sağanığın da ..
Sordu, durdu, yanıtsızlığına ve saçmalamasına aldırmadan ..
Dün adeta sazlığın gizemli müziğinne ererken ..
Aynı kamışların evine gelip, adeta lal olarak .....
Dut yemiş, bülbüle dönmüşlüğünde..
Diyor du, Söylenerek kendi, kendine ..
'' - Su var, iyi kötü evin cereyanında yada balkonun esintisinde, yelde var, var olmaya ..
Dahası,kamışlar, aynı kamış. öyleyse, niye o, beni mest eden, ahenkli güzelliği ve sesi duyamıyorum ?
Neden lal oldu, kamışlar, o gizemli güzellik, nerede saklı ?
'' - Keramet hangisinde, kusur nerede, şeytan bunun neresinde  ?
....Keramet hangisin de, kusur nerede, şeytan bunun neresin de  ?
KERAMET HANGİSİN DE, ŞEYTAN BUNUN NERESİN DE  ???? 


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 


Immenstaad / Almanya 


18 / 08 / 2020  


Saat ; 01_10
 

17 Ağustos 2020 Pazartesi

RÜYALARA MEZAR OLAN, GÖZ YAŞINA VE KANA DOYMAYAN, BU TOPRAKLARDA .....!


Rüyalara mezar olan, göz yaşına ve kana doymayan bu topraklar da ...!
Hüzün kasırgaları kavurur, yakar, ömürleri ......
Yüreklerin sessiz çığlıklarında saklıdır, mutluluktan yana yaşanan hüsanları, dillenir ......
Yıkanır ruhlar, kan karışan göz yaşlarında,ne denli yıkanırsa, yıkansın, düne ve ihanete dair silinip, paklanmaz ....
Adeta, nesilden, nesile mirastır ihanet ve kahpe pusular da, can almalar .
Toprağa akan kan-ter ve göz yaşlarıyla ıslanır günler, yıllar ve zaptedilemeyen dur duraksız saatler ...
Bir eli aşkta iken, öteki elleri acıda, kanda,göz yaşında dahası yaslara belenen günlerin kaynağı ölümlerdedir, ölümlerde ...
Patlamış zarlarıyla sağırlığa tutsak kulakların kirişler de iz ve gerçeğe dair dillenenleri duymacasına kah duvarı, toprağı ...
Kah, kapı eşiklerini,pencere pervazlarını sayısız kereler, bıkıp-usanmazlıklar da öpmüşlüğün de ..
Derdiği hüzün haberleriyle, kahroluşlara belenip, aşka dair albenili sözlerde sevinçten esrikliğe uzanıverip, hazdan ve zevkten dört köşe olmuşluğunda ...
Ne türküler düzülür, ne ağıtlar yakılır ...
Bilse,bilse buna tanık olan günler, zaman ve giderilemeyen meraklar uğruna ölüme yuvarlanılmışlığın da..
Toprak bilir, gerçeği ve dillendirir, doğrulukla  ...
Mutluluk ve acılar pahasına ömürler hasrederek vatan tutulan ....
Rüyalara mezar olan  göz yaşına ve kana doymayan bu topraklar da,
bu topraklar da .....! ''
Yağlı ipliklerde çalınmıştır, ömürlerle, umutlar ve yarınlar .....!
'' - Kader, gayrete aşıktır ''  Kelamın hikmet,keramet ve derinliğinde ...
Kana, kine, nefrete dahası intikamla, töreler dayatmasıyla yaşanan ve yaşatılan kan davaları uğruna ...
Yuvalar, yıkılıp, ocaklar söndürülerek ..
Evde-barkta Baykuşlar ötsün dileklerin de ..
Önlenemez ve önüne geçilip, durdurulamaz can almalar da .....
Ana-baba kokusundan hasret kalışlar da, bebeler bile, kundakların da, kana belenirler, kana ...!
Rüyalara mezar olan, göz yaşına ve kana doymayan bu topraklar da ...!
Bu topraklar da .....!


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 


Immenstaad / Almanya 


17 / 08 / 2020 


Saat ; 00_24
 

16 Ağustos 2020 Pazar

NE, 
SÖZ, KAR  EDER ......
NE DE ......
KÖZ ......!

Zamansız yağan kara, ömür de, yürek te, yara açan, yar'a ...
Çıkmamacasına sinen, alın kiri, yağlı kara'ya ...
Gidildikçe uzaklaşan, insanı seraplar da tüketip, helak eden kara'ya ...
Canlar alan yar'a, iyileşmek bir yana, kurtlanıp, mevte sebep olan yara'ya .....
Helale haram katmayi iş ve yaşam biçimi yapan, haksız kara alışmış, haramzade aç gözlü, harami tacire ...
Kara çalıp,iftira atan fetbaz, fitnebaza .....
Ne söz, kar eder, ne de, köz .....! 


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 


Immenstaad / Almanya 


16 / 08 / 2020 


Saat ; 18_48
 

ÖLÜ FİL'İN GÖZLERİN DE ......!

Saatler önce denecek kadar kısa süre önce ....
Yani, daha dün, evin ve ailenin en küçük bireyi, kız çocuğuyla alın, alına saatlerce bakışarak birlikte vakit geçiren ....
Son günlerde hayatla bağını iyiden, iyiye kesip, yaşama sevincini yitirmişliğini  dışa vurup,ele veren hallerde ...
Melul, melul bakışlarla dolaşan Fil, 
El-ayak çekildikten sonra, gecenin sükuna teslim karanlığın da ....
Yıllarını geçirip, ömrünü tükettiği evin geniş avlusunun ...
Gözden ırak, en kuytu köşesindeki barınağın da, sabaha karşı, sessiz-soluksuzca  apansız ölüverdi ....
Filliğinde, hayvan duyarlılığıya gözün de... 
Umarsız, içtenlikli sevgiyle kendine bağlanan, dahası sadık, vefalı ve bir o kadarda uysal, masumiyet sembolü yaşı, bedeni küçük, yüreği,gönlü büyük,arkadaşı, Prem'i  elemlere beleyerek ...
Sabah telaş, panik ve feryat figan hallerle, en çokta üzüntü ve acıyla durumu öğrenen ev halkının ses sağnağıyla gözünü açan Prem ne olup, bittiğini anlayıncaya dek şaşkın ve sorgulayan hallerde,kulak verdi seslere ..
Sonrasın da üzüntüyle hıçkırıklara boğularak canhıraş halde koştu solgun ölü gözleriyle kendine bakan filin başına ..
Bu arada işi, fil terbiyeciliği olan babasının, ağlamaklı ve öfkeli sesiyle, annesine söylediklerine kulak verdi dikkatle ...
'' -Ne oldu böyle,anlamadım,apansız ölmesini,üstelik hasta da değildi ..! ''
O an elinde olmadan, ölü fille göz göze hallerde yanıtladı babasını ..
Adeta ölüme yenik düşen filin gözlerinden okuyup,anlayarak, çözüvermişti,gerçeği ve sevgili arkadaşı filin ölüm sebebini ...
'' - Ne oldu, neden öldü bilip, anlamadın mı ? ''
Sonra hıçkırıklara ve öksürüğe yenilen sesiyle, dediğinin yarı anlaşılır,yarı anlaşılmazlığın da ...
'' - Neden olacak baba, o eşinin ölüm acısına, hasretine, yalnızlığa dayanamadı ?
O -gün-bu gündür mevta gibiydi,sende geçen gün demiştin ..
Aşk acısından öldü,aşk acısından ! '' Dedi, o sevecen hali yitip, kedere bürünmüş haliyle Prem,
Çocuk yaşına inat ....
Adeta, büyümüşte, küçülmüş, duyarlı, kamil insan hallerinde .....! 
Yaşının üstünde ve ondan umulup, beklenmeyen olgunlukla ....
Büyüklerinin, ölüm sebebini doğru bilemeyip, söyleyememişliğinde ... 
Onca acısına rağmen, çocuk aklı ve duyarlılığıyla ...
Gerçeği okuyup, bilerek, hala ağlamaktan ve biricik arkadaşının, feri yiten gözlerine bakmaktan, kendini alamamışlığında,  
Has arkadaşı, aşk kurbanı, müzmin aşık, ölü filin ....
Donuklaşan, kara gözlerin de, okumuştu, gerçeği ...
Okumuştu, gerçeği ...! 
ÖLÜ FİL'İN, GÖZLERİN DE .....!


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 


Immenstaad / Almanya 


16 / 08 / 2020 


Saat ; 05_05
 

  ONDANDIR.. Bir sendin.. Bir de ben .. Hayat mektebinde , sınıfları geçemeyen.. Ondandır, adımızın ,''Baki '' ile ,'...