30 Nisan 2020 Perşembe

GERİSİ GELİR VESSELAM ...!


Uzun menzilli füze gibiydim elinde, işlerinin tıkırında, keyfinin gıcırın da olduğunda ..
Elinin altında, dizinin dibinden ve görme menzilinden çıkartmazken ..
Heyheylerinin gelip, afakanlarının bastığındaysa ..
 Kaf dağının ardına, hatta esvelesine yollamacasına sallayıp, atarak gözünden de, gönlünden de ırak ediyordun ..
Ben öteden beri ..
Kediyle, köpekle, ayıyla ve şeytanla yatağa yada aynı çuvala girilmeyeceğini duyarak büyüyen biri olarak ...
Gördüm ve anladım ki, birde seninle aynı çuvala yada yatağa girilmeyeceğini, en ince ayrıntılarına kadar öğrenip, keşfettim ...
Ayrıca, senin ipin le kuyuya inilmeyeceği gibi .. 
Torbanın ağzı dururken, kıçından da sıvışıp, arazi olarak ..
Sırra kadem basılacağını da, sayende, bire bir yaşayarak ve başıma gelenlerin ..
Pişmiş tavuğun başına gelmemişliğine kanaat getirerek ve  daha önemlisi de ..
'' - Hacivat  kıç düzer, Karagöz ceremesini çekip, cünup gezer ..! '' 
Sözünün, hayatımda defalarca doğrulanmışlığıyla,  öğrendim ..
Bir de ..
'' - Ananı düzen, kim ? KADI ...
KİMİ, KİME ŞİKAYET EDECEN ? KADIYA ..
Tekerlermesi ile YEDİĞİM KAZIKLARDAN ÖĞRENDİM !
Sana göre, amaca varmak için,hele,helede zafere ermek için her yolun mübahlığını bana yaşattığın ipe-sapa gelmez saçma-sapan tavırların ve adlandırmakta zorlandığım davranış ve eylemlerinle ..
Adeta, hayatı fitil,fitil burnumdan getirmelerinden  ...
Dahası, karşındakine dayattıklarının kendine yapılmasına asla izin vermemişliğinde es kaza bu hallerin binde birini bile olsa yaşamadığın sözde '' - Sevildiğini bil, sınırları zorlama, asla çizmeden yukarı çıkma '' Tembih ve tehdit salvolarıyla tadarak kavradım ....
Bir şeyi daha öğrettin hayatla, el ele vererek bana ….
Attığın kazık, yaşattığın zulüm ve kobay fareliğinde … 
Üstümde denemediğin kalmayan, melanet oyunları oynaman da, öğrendim ..
Anladım ki, ahmak diye niteleyip, kibirle burun kıvırarak, bizlere tepeden bakarak ….
Geleceğime ve şu ezik ömrüme zarar verip …… 
Sonra da, yavuz hırsız edalarında davranarak alavere - dalaverenle hep kötü ve zorbalıkla dolu muamelelerinden ….
Payıma düşen azap ve acılarla, sayende hiç eksik olmayan mutsuzluğumdan öğrendim ...
Sana göre hep ahmak, budala yada hödük olan biz gariban tayfasının mutsuzluğundan, mutlu olan senin için …
Hayat ve insan kavramının ne anlama gelişini (?),  görerek anlayıp, kavradım ….
İki olguyu da, kafama kazıyarak yine sen öğrettin …. 
Sana, neden, Şeytan Neferi, Gündüz Feneri Fırıldak Nuri denmesinin sebebini, kendimce çözerek ve belleğime nakşederek öğrendim ….
Onlardan birincisi ..
İnsanlar ve toplumlar, layık olduğuyla ve o standardı  aşmayacak keyfiyetlerle  yönetilir ….
Yani son on yedi, on sekiz yıldır ülkece ve vatandaşça çekilen azabın nedenini de, kaynağını da burada aramak gerektiğini öğrenip, kaptım sayende, anlayacağın, !
Yani ben ve ben gibiler, eşekliği sineye çekmeleri terk etmeyip …. 
Sürü kültürünün, ağzı-dili olmayan köle eşekliği ne razı oldukça, sırtımızdan yükü, dayağı, aç biilaç sürünmeyi … Karnından, sıpayı eksik etmeksizin, reva gördüğünüzce, kul-köle yaşıyoruz .. 
Bizde, kadınların hali, bizden de fena ve içler acısı ..
O, tefrika romanlara konu olacak kadar çetrefilli ve bir o kadarda ….
Gülerken, ağlatan hallerde, trajik ve içler acısı ..
Ondandır, burada noktalı virgülle o bahsi ileride dillendirmek üzere, öteleyerek anlatıp, konuyu ve suyu bulandırmayayım ….
Malum bizde işler böyle yarım-yamalak halledilir, bozmayalım rutini, bakalım dalgamıza …!
Bir diğer öğrendiğimde, yularını ele geçiren …
Seni dedenden, olmadı OSMANLI’ dan miras malı görerek …
Sana, bırak insanca yaklaşıp, davranmayı …
Gaddar Davut’ luklarda, işkence ve kötü muamelede, sınır tanımazlıkla ..
Çaresizliğimizi, korkumuzu …
En önemlisi de, dağınıklığımızı, savrukluğu muzu, örgütsüz olduğumuzu bilip, istismar ederek, çıkarına kullanarak ..
Düzmeyeceği  hele, hele de binmeyeceği eşeğe, torba tutmuyor ….!
Aksine o, senin açlığından, yeni istismar ve sömürü, zulüm icat ederek ..
Aslından vazgeçtik, çakmada olsa, diploman olsa …
O diploma, senin eşekliğini engellemiyor ..
Eşekliğin baki kalıyor ..
Gel, gör ki, enayiliğin ve eşekliğin bakiliği ne son vermenin usulünü, yolunu …
Yöntemini de, senin zulüm kervanında, dolap beygiri kesilerek …
Dönüp durmalarım da çektiğim çilede, eskittiğim ömürde … Heba dan öte geçmeyen nafile dönmelerde, ahmaklar ve çaresizler …
Kendilerine  reva görülen, zulmün başı ağanın değirmenine su taşımayı, durdurup, bitirmedikçe …..
Ne, sizin zulmünüz, ne bizim acımız ve anırma lar la dolu, köle eşekliğimiz biter ..
Sen patron ..
Biz, marabalığı bile tadıp, görmeyen ….
Doğuştan, sıpalıktan köle gelip, köle eşeklikte azat olmazsak …
Kaçak kesimde sucuk, pastırma ve bonfile olarak ….
Kendi ahmaklığımızın ve örgütsüzlüğümüzün FASİT DAİRESİNDE, DÖNDÜKÇE dünya da da …
Ahiret denen öteki alemde, eşekler için,  cehennemdir, CEHENNEM ….!
Bakma, yalanda-palavrada EŞEKLER CENNETİ demeler bile, düpedüz, kuyruklu yalan ..
Siz kıymaktan, biz kıyılıp, kıyma olmaktan zevk aldıkça ….
Ne zulmünüz biter, ne işkenceniz, nede katliamınız ….!

Öğrendim ki ……. 
Eşeği de, makamıyla, anırtan bu zalimler düzeni, biz kölelerin idraksizliğin den beslenerek, gelişip, güçleniyor ..
Kurtuluşun yolu, eşek olmaya eşek olsan da, ….
Eşek kafalı olmamayı idrakten ve öğrenmekten geçiyor ..
Gerisi lafı güzaf ve teferruattır, teferruat .. 
Haaa, son öğrendiğimi merak ediyorsan(?), etme merak, sen sormadan, ben söyleyeyim, ben ..
Sayende ….
ÇUVALDIZI BAŞKASINA BATIRMADAN ÖNCE … 
İĞNEYİ, KENDİMİZE BATIRMAYI ÖĞRENMELİYİZ ..!
GERİSİ GELİR, VESSELAM …..!
GELİR, VESSELAM …..!




Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 



Almanya 



30 / 04 / 2020   



Saat  22_4O


EMSALSİZ ÖDÜLÜ .....!

Kendi sürgünümde mültecilikte, sana eremeden ölmeyi düşünmek, bile ...
Başlı başına, akla ziyanlık dır .......
Akla, ziyanlık ...
Değil ki, bendeki seni öldürmemi isteyen, acımasız, vicdansız seslere kulak asmak, 
kanıp-aldanıp eyleme soyunmak, düşünmeyi meyil etmek bile ...
Sana, kendime ihanet ve haramdır, haram ...
Lamsız-cimsiz, düpedüz haram ve hayınlıktır, hayınlık ...
Çektiğim ceremeleri yok sayıp, sensizlikte seni yaşayıp,
Fikirde, eylemde seni çoğaltmak teselli, soluduğum hava gibi, ödüldür bana, ödül ....!
Böylesi anlarda ....
Fikrimin ince güllüğünde aklımın, ardın sıra mekik dokuyup .....
Sensizliğimde bile, senliliği başarmak ....
Dünyanın, bilinen-bilinmeyen yaşanmış cümle belasına, gadasına bedeldir ....
Böyle davranıp, kafa tutarak, teslimiyeti, ihaneti düşünmek bile mendeburluk, haysiyetsizlik  ...
Dahası, onursuzluk balçığın da debelenerek ölmenin, öteki adıdır ...
Sen benim için, böylesine değerli ve eşi menendi bulunmayan armağansın, armağan ....
Gün aşarken dağları, aheste, aheste kaybolurken ufukta, sen doğuyorsun günüme, ömrüme ..
Hayat bir daha ve yeniden başlıyor ..
O an gönlümün saatleri kendiliğinden bir daha, bir daha
kuruluyor, aşka ...
Ondandır, sensiz bir gün, senli aylara, yıllara, ömre bedeldir, ömre demem ...
Böylesine tutkuyla tutukluluk, çile ve azap değil ... 
Tam aksine, emsalsiz ödüldür bana ...
Değil mi ki ... 
Hasretinde iken bile, ardından seyirtip, soluk, soluğa hallerde, elinden can suyu içmektir benim için ...
Sevdamın ve hayatın ödülü sün, ödülü ...!
Ondandır demem ...
Sensizlik, erişilmezlik, ölümdür, bana ...
Ölümden öte yol olmamış lığın da ...
Hiç aklımdan, yadımdan çıkmamış lığında ...
Bir solukluk, bir dal sigara içimlik anlarda bile, efkar, efkar çıkıp geliyorsun ...
Böyleliğin de, yani anlayacağın, ardın sıra özlem ve aşk çoğaltıp ...
Sabır kirmanında eğirmek, çile, çile seni çoğaltmak ..
Sende yitip, sende çoğalmak .....
Eza, cefa, ceza değil, başlı başına ödüldür, bana .....!
Ödüldür bana ....
Sebepsiz değildir asla, demeler im ..
Ömrümün ve hayatın, adı konamayan, paha biçilemeyen emsalsiz ödülüsün, emsalsiz ödülü ....!
Emsalsiz ödülü  .....! 



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ  



Almanya  



30 / 04 / 2020  



Saat ; 14_41
YOLLARIM ....
SANA ÇIKIYOR, SANA !

İçimde yada dışımdaki tüm yitişlerde,eksilmeler de...
Eskimeler de yada yeniden derlenip-toparlanarak ..
Kararsızlıklarımı aşıp,acıma tuz basıp,kendimle ve dünümle,yaşanmışlıklarım la yüzleşmeleri min ardı sıra ..
Çıktığım tüm yolculuklar ..
Görünmez ellerce kodlanıp, kilitlenip yönlendirilmişliklerle, sana çıkıyor ..
Siliniyor, tüm yol levhalarındaki yerleşke ve antik isimler ..
Karışıyor,ışıklarla,renkler huzme,huzme kesişmelerde
odaklanmışlığım da beynimin,ruhumun ..
Navigasyon aletlerine taş çıkartan hünerlilik ve şaşmazlıklarda ..
Aksi yöne gitme ve senden kaçma çabamda ..
Her şeyin planlarımın,gayretlerimin nafileliğinde ..
Tüm yollar sana ..
Yokluğunda kahır ve azaplar da yerle yeksanlıklara çıkıyor.
Bırak gerçekliğindeki yollarımda sana varışları ..
Düşlerimde,kabus,kabus yada sevinç,sevinç sana uzanıyor ruh ve uyku atlasımda yollar ..
Yer çekimi kanunlarını alt-üst etmecesine ..
Kedilerin oldum olası dört ayak üstüne düşme rivayetlerini doğrulamacasına ..
Nereden atılırsam atılayım kah yüzerek,yürüyerek,yada koşarak ..

Ardım sıra iten o görünmez kasırgaların sürüp savurmuşluğunda ..
Yollarım sana çıkıyor sana ..
Yokluğunda da azaba,gazaba,hüsrana çıkıyor ..
O an, yittiğim elemin gayya kuyularında bile sen varsın ..
Sökün,sökün,döküş,döküş ömrüm ve hallerimle ..
Sende yitiş,sende var olup çoğalışlarımla ..
Ömrümü kaplayışınla kanıma girip,canıma,ruhuma işlemişliğin ve sana kodlanmışlığımla ..
Yollarım, sana çıkıyor,sana ...!
Sana çıkıyor, sana ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ /İSYANİ
Ereğli /KONYA
29/04/2018

Saat ; 15_10

29 Nisan 2020 Çarşamba

- AŞK AĞLATIR, DERT SÖYLETİR  ...! DİYE, DİYE ....! '' 


Dünyada, ilkel topluluklardan beri, yazıdan ve tekerleğin icadından da öncelikli olarak ….
İNSANIN, İNSANLIĞIN  İLERLEME, MEDENİYET ve ÇAĞDAŞLIK adına ilk kıstası, eylemi ve tercihi .....
AŞKTIR, AŞK ….!
Kadını, kadınlığı ; 
Hak ettiği şekilde, sosyolojik olarak betimleyip …
Toplumsal statüdeki yerini, konumunu, işlevsel rolünü ….
Hak ettiğince olmasa, olamasa da ….
Ellerden gelip, dillerinin döndüğünce …
Kendilerince, dahası çaplarınca ve düzeylerince ONORE EDEREK ( ! ) …
Kayıt altına alarak, kanıtlı, belgesel statü mirası olarak …
Kendilerinin, zamanın, hayatın ve yaşananların….
Çatışma ve uzlaşma kültürünün eleğinden, eleyip ….
Sağ duyu, akıl ve duygu süzeğinden geçirilmişliğinde ….
Gelenek, görenek ve ananelerinin, işleyişinin yanı sıra …
Gelecek nesillere örnek, öncelikli sosyolojik, hukuksal miras olmacasına …
Korunup, geliştirilerek, sonraki SOSYAL ve TOPLUMSAL YASAYA ve İŞLEYİŞE temel oluşturma adına ….
Tarihsel önemi asla küçümsenmeyecek, yadsınmayacak halde konumlandırarak ….
Toplumsal yapıdaki ve şemsiyedeki yerini ….
Belirli, tarifli, tanımlı olarak ….
Ortak akılla, toplumsal müşterekte, tarihi adımını atıp ….
Eylemini şekillendirip, sadece tarihin sayfalarına değil ….
En özlü, anlaşılır, ortak kabulü ilan ve tebliğ edilmiş, kabul görmüş karar olarak ….
KADINLIĞI HAK ETTİĞİ ŞEKİLDE TANIMLAYIP, TARİF EDEREK ....
Varılıp, erişilen, yüceltilip, onore edilen, bunu imzalarla ve hür irade beyanlarıyla, toplumsal olarak, taçlandırıp ….
Bundan sonraki süreçte, gelecek zamanlarda örnek ve temel 
teşkil edecek, kurallar manzumesinin doğruluk ve objektifliğin muhafaza edilerek, hak ettiği öneme, yere, değere uygunlukla ….
Daha da önemlisi, ödünsüz ce tarihe kaydedilen ilk, önemli
ve örnek oluşturacak esasla, ilerideki hallerde, emsal olarak, tarihe kayıt edilmiştir ….
O gün, bu gündür tarihe kayıt edilen ilk önemli devinim ve eylemi ….
Kadının, kadınlığın hak ettiği saygınlığa, eriştiği emsalsiz üstünlüğe asla halel getirilmemecesine ….
Kadının ‘’ – BEREKET SEMBOLÜ ‘’ Olarak ta baş tacı edilerek
Bu tarihi kazanımın korunup-kollanmasının, tek taraflılıkla kadına bırakılmayarak ….
Erillerinde bu dayanışmayı cesurca ve cömertçe sunarak …..
Cinsiyet ayırımcılığına son vermek adına da  anlamlı, değerli, onurlu bir tavır ve dayanışma sergilenir ….
O, çağın göz kamaştıran ışıltılılığında ÇOK TANRILI DİNLER dediğimiz ….
Bağrında, PAGANİZMİ, ŞAMANİZMİ, hatta SATANİZMİ OLDUĞU GİBİ ... 
GÖKSEL KÖKENLİ TANRIÇA VE TANRILARI DA BARINDIRAN, inançlar silsilesinde ....
O günün atmosfer ve koşullarını yansıtan, baş tacı edilen TANRIÇALAR ve TANRILAR …..
Tapılan İLAHELER ve İLAHLAR …
 AŞK ADINA TERCİHLERİNİ, VAZ GEÇİLMEZLERİNİ .....
HATTA, OLMAZ SA, OLMAZLARINI  .....
YİNE, İNSAN ÜSTÜNDEN VE ONUN DİLİYLE, SÖYLEYİP, YÜCELTMİŞLİĞİNDE ….
‘’ - NE YAZIK Kİ, GİTTİKÇE ERİLLEŞEN ÜSLUPLA ....! ‘’
Kadının, AŞK ADINA TERCİHİNİ, BEĞENİSİNİ, DUYGU VE KARARLARINI ....
HASILI, MUTLULUĞUNU OLDUĞU KADAR ....
Yanılgı, yenilgi ve hüsranlarını, yitirdiklerini, mutsuzluğunu ..
Kendi elleriyle, adeta peşkeş çekerek ….
‘’ – ERİLLER LEHİNE ..! ‘’ vaz geçtiklerini gizli yada aşikar, ortaya koyarken bile ….
Kapasitelerini, kavradıklarını, her zaman olmasa, olamasa da 
AŞK’I, BAŞ ÜSTÜ yaparak …
Kendilerince, ödüllendirip, taçlandırarak …..
Hoyratlığın, zulmün, dahası, pek çok zaman ve yerde gerçeğin KARA YÜZÜNÜ allayıp, pullayıp …
Sulandırarak, yazıp, söylediklerinde dillenen, yüreğin sesi olarak …
Aşkı kutsayarak …
Aşkın görülmeyen karanlık yüzünü, insanlığın KARA, UTANÇ SAYFASINA yazmaya elleri varmayarak ….
Kemliği, kötülüğü, ihaneti, hainleri konduramamanın, ezinci ve elemiyle ….



Acıyı bal eyleyerek, yazmanın talihsizliğiyle, dillendirip …
Yine de ve inadına AŞK DİYE, DİYE AŞKI YAZMIŞLARDIR ….
Zamanların ….
Ömürlerin ve insanlığın …
Aklı-Karalı tarihsel menkıbesini yazdılar, yazıyorlar  ve İNADINA AŞK diye, diye …..
Gülerken, ağlayan halleriyle, yazacaklardır …..
İnsan nesli, türünün son örneği, dünyadan elini-ayağını çekmedikçe …..    
Aşkı, nimet, illet ve zillet kılan, insandır ...!
Gerçeğinin ışığında …..
Daha da yazacaklar ….. 
'' - AŞK AĞLARIR, DERT SÖYLETİR  ...! Diye, diye ....! 
  - AŞK AĞLARIR, DERT SÖYLETİR  ...! Diye, diye ....!  ‘’




Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 



Almanya 



29 / 04 / 2020 



Saat ; 11_36

28 Nisan 2020 Salı

VAR, BİRDE BENİ DÜŞÜN ....!


Aşka dair ateşin, alev, alev, ömrümü sarmışlığıyla ..
Ömrümün DELİ FİŞEK ÇAĞLARINDA kapıldığım tutku kasırgalarında ….
YÜREĞİMDE SANA DAİR NE VARSA ONLARI DİLLENDİRMECESİNE, DUYGULARIMI DÖKEREK ….
Yaptığım resimlere, dalıp, dalıp gitmelere koyulduğum ..
Ömrümün ve sevdamın o, çağını ölümsüzleştirerek yaptığım çalışmalarımla ...
Gençlik çağımın heyecanıyla aklımca zamanı, yaşadıklarımı ve sevdamı ölümsüz kılmacasına zamanın o anını durdurmaya cüretle ..
Saatler hasrederek, emek, emek çoğalt tığım çalışmalarla, göz nuru mu ve yüreğimin halini yansıtan .....
Dahası ...
Adeta zamanı ve duygularımı ölümsüzleştirmeye verdiğim değer ve  dizginlenemez tutkuyla ....
Elimde yontulup, yanmalar da acılar çekip ...
Sessiz-sedasızca bu azaplara katlanan biçare ahşaplara nakşederek işlediğim ....
Bakmalara doyamadığım yüzün bile, geçen bunca yıla dayanamayarak ....
İçin, için eskidi, çatlamaya yüz tuttu ....
'' - Filintam '',Diyerek öpüp, okşayarak, sevdiğin yüzüm .... 
Yittiği ayna derinliklerinde, adeta badanası, sıvası eskiyip, dökülmüş dış cephe duvarlarından bin beter, hallerde ....
Değil merakla inceden, inceye seyrederek zaman ve emek harcayana, şöyle üstün körü bakıp geçene bile hüzün yaşatıyor, şimdilerde, hala  ...
Bırak yaşadıklarımı, izleri bile, yürekleri dağlamaya yetip,artıyorken bunca sene sonra ...
Var, birde o günlerde bana reva görülenlerde, çektiklerimi düşün ....
Yıllar, ömrümden ve mutluluğumdan çalarken ....
Acımasız, mahir haramilerden de, hünerli ve eli çabuk ...
Hesap sorup, anlat bildiklerini dediğimde .... 
Dut yemiş bülbül kesilip, lal oluyor, üstüme, üstüme devrilen .....,
İSYANİ'liğimin ve isyanımın, hükmünün sökmediği, ömür törpüsü, şu zalim yıllar .....!
Hallerin böyleliğin de, var birde beni düşün ......
Var, birde beni düşün .....!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 



Almanya 



28 / 04 / 2020 
GÖZLERİMİN ÖNÜNDEN …..
EBEM KUŞAĞI GÜZELLİĞİNDE ….!



Öptükçe yağmur taneleri, yüzümü ….
Yırtılan bohçadan yerlere düşüp ….
Etrafa saçılan, toza, toprağa belenen, rengarenk, çeşit, çeşit kumaşlar misali ….
Bir, bir anılarım düşer, bellediğimden, gözlerimin önüne ….
Acısıyla-tatlısıyla, bıraktığı izlerle düşen her anımla beraber …
Depreşir acılarım, yürek sızılarım, kimisinin henüz kabuk bağlayamayacak kadar yeni ve tazeliğinde ..
Kimisinin, onlara ait aklımdaki çentiklerin yer, yer silinip, yitmeye yüz tutmuşluğunda …
Azıyla-çoğuyla, iyisiyle-kötüsüyle …..,
Hatta, yeniden deşik, deşik ederek, yaralarımı, acılarımı artırmış'lığında ….
İçimdeki öfkeye kesmiş benin, aklımın karanlık, ürkütücü yollarında voltalara koyulmuşluğun da ….
Dönerim, sürüye sahip çıkamayan gemi azıya almış, öfkeye kesmiş çoban köpeğine ….
Bırakın kuyruğumdan, gölgemden bile nem kaparak koyulurum, salyalar saçarak havlayıp, ulumalara ..
Öfke ve kızgınlığın kamçılamış'lığında çakmak, çakmak ışıltıya, parıltıya kesmiş gözlerimden, ateş saçarım etrafıma ..
Elimden başkaca bir şey gelmemişliğinde …!
Can acımın, dur-durak bilmeksizin azmış'lığında …
Islanır yüreğim…
Sinemdeki kafesinde, doğuşum dan beri süren, müebbetlik esaretinde …
Neler, neler geçer aklımdan …
İçimin, içime sığmamış'lığında, heyecanımın, iyiden iyiye heybetlenmişliğinde …
Adrenalin salgımın tavan yapmışlığında,  şirazeden çıkmışlığım da …
Yüreğimin, dizginlenemeyen sevinç ve hüzün dalgalarının, birbirine karışmışlığın da …
Yahut ta, hüznümü kamçılayan elemler le …
Dışarıdaki fırtınanın duvarları ve  pencere camlarını dövüp durmuşluğun da …
Yüreğim, kafesinin çeperini döver, durur ….
Ayranımın kabarmış lığın da başkasını olmasına, olmasa da, kendimi paralarım …..
Yitenlerle, kalanların arasında, mekik dokuyup, koşuşturup durmuşluğum da ….
Heybetli, azman bir  ayıya, dünyayı dar edecek kadar kendimden geçmişliğim le …!
Hallerimin böyleliğin de yüreğim, sığmaz kabına …
Paralayarak bedenimi, çıkmak ister  dışarıya …
Hatta, buda kesmez …..
Alıp başını,  kaldırıp, koyuvererek,  gitmek ister, hudutsuz ca içgüdüsel duygularım nere sürüklerse, oralara dek ..
Önünü, ardını düşünmeksizin, korkusuz ve pervasızca gitmecesine ….
Arzularımın dizginlenememiş liginde …
Gel, gör ki …
Arzularımın, hep bir başka bahara kalıp ….. 
Hiç mi hiç gerçekleşememiş liginde …..!
Olan yine, biçare yüreğime oluyordu, heveslerimin kursağımda kalmışlığında  …..!
‘’ – Yoğurt aklını, ayran ederek …’’
Kendini, bedenime hapseden ilahi güce ve oluşuma diklenme lere durur, aklınca …
An gelir, isyan, isyan ….
An gelir, şükran, şükran ….!
Olmadı, aklı evvellikle sivri akıllılık da sınır tanımazlıkla, aba altından, sopa göstermelere kalkıp …
Anam, atam deyişiyle ‘’ – Sap yiyip, saman sıçarak ! ‘’
Endaze sizlikler de, kantarın topuzunu bırakın kaçırmayı …
 İyiden, iyiye lav edip, devre dışı ederek …
Öylesine abartmalara dalıp, dalıp gitmekten kendini alamıyor hallerde perma-perişan olarak ..!
‘’ – Zaman içinde, zamanların ve seçeneklerin bitip, tükenmişliğin de ..! ‘’
Ömürden, ömür yitirerek, yanar, kavrulur ….
Hayatın ….
Bir varmış, bir yokmuşluğun da …
Çaresizlikler kıskacında, sadece ömrün değil umutlarının da, yitip-gitmişliğin de …
Acılar çarmıhına çivilenmiş liginde, beyhude bir ömrün hamallığını yapmışlığın da ….
Geride …
Aslı yok yaylasındaki malların sahipliğinde kendini kandırarak, koca bir ömrü gazel edip, ataşlara atmışlığın da 
Üstelik, üşenip-erinmeden, utanıp-arlanmadan …
 Dostu üzen, düşmanı,eli-alemi sevindiren bu hallerine ….
Yanan bağrından kopup-gelen, içtenlikle ….
Ağıtlar yakıp, gazeller okuyup, türküler söylemiş ligin de …..!
Tüm bunların, kendine yaşattığı hallerin anlaşılmazlığın da, yangınların ortasında kala kalmışlığında ….
Sözün, metelik etmeyip, sıfırı tüketmişliğinde …
Anılar kalır, anılar, nasırlı ellerinde, avucundaki umutların ….
Hayallerin, kuş kesilip, uçup, gitmişliğin de ….!
Kala, kala ….
Kırık-dökük anılar kalır, kimisi toz pembe ….
Kimisi …
Elemlerin, tortu, tortu, yüreğime, ruhuma, gönlüme …..
Dahası ….
Paralanmış iç dünyama, kırık-dökük duygularıma  …
İnsanın, içinin, dışarı çıkmasına yetmek le kalmayıp, onu kendinden utandırıp, hayattan kopmasına yetecek kadar çok mu çok …
Katmer, katmer çökmüşlüğün de  ..
Çürümüş Mürdüm Eriği, yahut ta  ….
Cılkı çıkmış Tarsus Patlıcanı morunda …
Olmadı ..
Beğenen, beğendiğini seçip alsın bolluk ve bonkörlüğün de bereket' likte seçeneğin çokluğunda …
Gazele dönüp, çürümeye kesmiş yaprak renginde mezbelelik olup-çıkan bu tabloya en uygun renkler cümbüşünde …
Sallanan ellerde, uçuşan mendillerin bolluğunda ….
Islanan gözlerin, titreyen yüreklerin ….
Saçaklara, tellere, dallara hatta, hatta çamaşır iplerine tünemiş kuşlar gibi dizilmiş liginde …..
Zamanın, ömürleri, yaşananları tüketip ….
Anıları çoğaltmış' lığın da ömrüm geçer, anı, anı, kare, kare …
Renk, renk gözlerimin önünden, ebem kuşağı albenisinde …!
Gözlerimin önünden, ebem kuşağı albenisinde …..! 



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 



Almanya 



26 / 04 / 2020 



Saat ; 13_21

26 Nisan 2020 Pazar

Karanlığın varisleri yahutta emanetçileri masumiyetten duydukları nefret ve ona karşı duruş, tavır ve eylemleriyle selef ler, haleflerine rahmet okutacak kadar ileri,sınırsız gaddar ve işini şansa bırakmayacak kadar disiplinli ve dakiktirler.. Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ
UNUTMAMALI Kİ ....! Her karanlığın, aydınlığı .... Her kökün, kökenin bir toprağı .... Hemen, hemen her ama her ömrün .... Bilinen, bilinmeyen, karanlıkta gizli kapaklı kalan ve ısrarla gizlenen dünü, geçmişi beraberinde de uzunlu, kısalı ... Çetrefilli yada kozadaki pamuk gibi ak olmasa, olamasa da ..., Gerek doğallığından gelen, gerekse ihtiyaca, istek, irade ve karara .... Hatta, zarurete dayanan alalama ile gizlenip, gözlerden kaçırılan, kendine has rengi vardır .....! Yaşatmak için yaraları sarmaya ve kanamaya basmaya, bez bulunmasa da .... Boğup, asıp öldürmeye yağlı urgan hazır, nazır el altında tutulup, bulundurulur ....! İnsanlık çoğu kere çözümü ve kurtuluşu, ölmek-öldürmek, saklamak ve saklanmakta arar ve bulur ... Gün ışığını ve aydınlığı hiç sevmeyen, hatta ondan nefret edip, kaçan, kaçınan, karanlığa müptela, karanlıkta çoğalan, göz bebeği bulmak ... Kıymetli define yada gizli-kapaklı kanlı, kirli para veya taşınır yada taşınmaz miras mal, mülk, servetten daha çabuk ve kolay bulunur ... Derde, çare.... Yaraya, derman olmaktan çok, onun derinleşerek, büyümesinden mutlu olan, böylesi hallerden nemalanmayı uman, isteyen ve bekleyen karanlık ruhlu, aklı, çetrefili, yüreği çatal, dahası kararmış olan.... İnsan kılıklı, hilkat garibesi ucube, sanılandan hatta, ürkütecek kadar çoktur ...! Karanlığın varisleri, yahut ta emanetçileri, masumiyetten duydukları nefret ve ona karşı duruş, tavır ve eylemleriyle selef ler, haleflerine rahmet okutacak kadar ... Tutucu, ileri, sınırsız, acımasız gaddar ve işlerini şansa bırakmayacak kadar disiplinli ve dakiktirler ... Kötü, ketum, karanlık ve ihanet neden daha çok yol alır ve etkili oluyor (?), diye düşünüp, kafa patlatan ve bunun önüne geçip, etkisizleştirmeye çalışanlar ... Karanlık, kötülük, düşünmeyi, sorgulamayı, yorumlamayı kesinlikle men ederek, adanmışlığı, itaati de aşan, biatı ve köleliği emreder ..... Bilmeli ve unutmamalıdır ki, Hümanistler, Sevgi ile Hoş görü eksenlidir Narsist benciller, Haris, adanmış itaatkar eksenli ve biatçı sapkındırlar ..... Karanlığın kölesi, kötüden de öte nefretten beslenen, bundan mutlu olan, İstisnasız tapınan olmayı, iliklerine dek özümseyerek, hayat ve davranış biçimi, şekli yapan, kayıtsız-şartsız adanmış neferlerdir ..... UNUTMAMALI Kİ ....! Her karanlığın, aydınlığı .... Her kökün, kökenin bir toprağı .... Hemen, hemen her ama her ömrün .... Kendine has, rengi vardır ......! Rengi vardır .....! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Almanya 25 / 04 / 2020 Saat ; 22_55

24 Nisan 2020 Cuma

MÜSTAHAKTIR, MÜSTAHAK .....!
Elinden iş, kıçından çiş gelmediğini, anlamaktan acizliğinden bihaber ...
Uçkurunun kopuk, donunun düşük olduğunu fark ve idrak edemeyen ...
Ağıldaki üç koyunla, beş keçiyi sayıp, idare etmeyi ..
Kümesteki tavukla, yumurtaya sahip çıkamayanın ..
Pösteki de ki tüyü, sakalda ki kılı, gökteki yıldızı saymaya kalkana ...
Zırnık kadar bile olmayan aklıyla, akıllarla alay eden ...
Başı sıkışınca '' - ALDATILDIK '' VEYVELESİ İLE ...
NARA ATARAK, MASUM VE MAZLUM ROLÜ OYNAMAYA KOYULAN ....
YAHUDİ MAHALLESİNDE, SALYANGOZ SATMAYA SOYUNAN ...
BİR KOYUP ÜÇ ALACAĞIZ DERKEN, ÜÇÜN BİRİNE KUL OLAN ....
Arsızlığı, hırsızlığı, riyayı iş ve yaşam biçimi yapıp ...
Şeytanla yatağa girerken ...
Kulu, Allah ile aldatma da, sınır tanımayana ....
Memleketin yönetimini, ULUSUN NAMUSUYLA, KOZMİK ODADAKİ SIRLARI VE HAZİNEYİ üstelik gözü kapalı emanet edenler .....
Sızlanma ve şikayete, hiç mi hiç hakkı olmamacasına, her türlü rezillikle, azaba müstahaktır ......!
MÜSTAHAKTIR, MÜSTAHAK .....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Almanya
24 / 04 / 2020
Saat ; 21_55
UMUTTUR, BİR YAĞMUR DAMLASI …….!  



Ahkam kesmeyi, burun kıvırarak, küçümser edalarla tepeden bakıp, her bir şeye kulp takmayı, eksik, kusur aramayı, kendilerine iş edinen ….
Boş gezenin, boş kalfalıklarında, kaldırım mühendisliğinden, toplum mühendisliğe atlayan …
Taşak tartan, aylak bakkal misali  kendilerine durumdan vaziyet çıkartmayı seven ….
Kerameti kendinden menkul, çenebazların ….
Yağmurun bu haline de, akılları sıra …
Kendilerince yorum getirip, kulp takan avare takımının, dillerine doladıkları gibi …..
Bilinir ve belli ki, her şeyi yıkayıp, temizlemeye yetmez, yetmeye …
Bir yağmur damlası …
Gelin, görün ki, hayatın gerçeği içinde, sayısız kere olduğu ve ispatlandığı gibi …
Ata sözü olmacasına hayatımıza giren ve dillerimize pelesenk olan …
‘’ - Damlaya, damlaya göl olur.! ‘’ Sözü, misali ….
Birleşip, çoğaldıkça yağmur damlaları …
Bünyesinde barındırdığı, potansiyel tehlike …
Taşkın, afat, sel-su, boğulma ve benzeri nice riskli yönleri olduğu ve bilindiği gibi …
Nimet ve bereket boyutunun yanı sıra, kendi işlevselliğinde ...
Doğanın, hayatın bağrındaki nice şeyleri, pürü pak eder ….
Temiz, yeni, dahası ….
Masum bir hayata, değişime ve gelişime adım atmaya cesaret bekleyen, arayanlar için …
Başlı başına, umuttur bir yağmur damlası …..!
UMUTTUR, bir yağmur damlası …..!   



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 



Almanya 



23 / 04 / 2020  



Saat ; 23_23

23 Nisan 2020 Perşembe


GEÇTİ, BOR'UN PAZARI, SÜR EŞEĞİNİ NİĞDE'YE ....

Karda yürüyüp, iz koymayan olsan da, an gelir işlemez hükmün, geçmez sözün, Azrail ile ölüme ...
Asla sayma, dünyanın en dahi si, en velisi kendini ..
Çatarsa yolun, yolsuza, öğretir sana dünyanın kaç bucak olduğunu, üstelik gösterip, tanıtır sana, senden velileriyle, delilerini ..
Dünyaya hükmeden imparator olsan da  aciz biçare sin dir, ölüm karşısın da ...
Ölümle-kara toprak verince el ele, senin gibi ne padişahlarla, ne cevherleri yutuverir ler bir anda ..
Açık gitmesin istiyorsan gözlerin, ölüm denen aleme göçünde ....
Sağa, sola marka gözlükler sipariş etmek yerine ..
Yaşarken sahip çık eline, beline, diline ...!
Kem bakma komşunun namusuyla, kümesi ne ...
Yaşarken, kümesi emanet edersen, Tilki'ye ...
Kandırıldım diye sağa ,sola şikayet edip, söylenme ...
Ettiği ile, dilinden çeker insanoğlu, bu alemde ne çekerse ..
Göz yumup, kulak tıkarsan doğruyla, gerçeğe, ilim ile, Fen’e ....
Yaşarken taşırsın, cehennem ateşine odunu elinle ..
Bu gerçekle, doğruyu iplemezsen yaşarken, ister nara at, istersen, yalvar, yakar ...
Para etmez bunlar, işin, işten geçmişliğinde ..
Tecelli ettiğinde ölüm, ister gözün açık git, isterse kapalı ..
Bakmaz gözünün yaşına Zebani’ler, sorguda ..
Üstelik rüşvetle, torpilde sökmüyorsa öte yanda ..
Vay ki, vay haline, yandı gülüm keten helva hallerinde bülbül kesilir ötersin daha başlamadan, celse ...
Önceden kırdığın fındıklarla, yediğin hurmalar tek, tek sunulur sana ...
Tırmalanan kıçının, kaşınmayla karışık, kanamaya tutmuşluğun da ...
Cafer’den de beter, hallere düşersin, ne bez paklar, nede paspas seni ...
Helaline, haram, sütüne, su katarken düşünüp ,akıl edecektin bunları ...
Sen de biliyordun tüm bunları bilmeye ..
Gel gör ki İnsanoğlunun ÇİĞ SÜT EMMİŞLİĞİN DE..
Salla dedin, geçtin elini, kala ,kala cehennemin esvelesin de aldın soluğu, bak sonunda ...
İşin, işten geçip, tövbenin para etmemişliğinde ...
Kala kaldın palanı soyulmuş eşekler misali ortada ..
Oysa nasılda havalı anırırdın diriyken, kendini hergele de imam eşeği sanarken ...
Gelmezdi aklına ..
Eşeği de, makamıyla anırtırlar, sözü aklına ...
Dayanınca Azrail kapına, kapıyı sürgülemediğin geldi aklına ...
Başladın can havliyle, yalvarıp, yakarmaya ...
İşin, işten geçmişliğin de, sözünün para  etmemişliğin de ...
Yaladın avucunu, aldın boyunun ölçüsünü ...
Duyduklarının korkunu artırmış lığında ..
Korkunun, ecele faydası olmadığını yaşayarak öğrendin sonun da ...
Duydukların gitmese de hoşuna, yaramasa da işine, Dediler, koro halinde sana ...
Geçti Bor'un pazarı, sür eşeğini Niğde'ye  ....!
Geçti Bor'un pazarı, sür eşeğini Niğde'ye  ....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/ İSYANİ
Almanya

22/ 04/2020

Saat ; 23_23

20 Nisan 2020 Pazartesi



ZAFER, MUTLULUKLA KUTLANMAYI, HAK EDER ...!



İnanç ve aidiyet duygusunun  gelişmemişliğinde ...
Yaşam mücadelesini vermek yerine, umulmadık ve beklenmedik şekilde ....
Hızlı teslimiyetle, kurumayı, ölümü sineye çekerek, telef olan, otlar  ...
Hayatın bağrında karşılaştıkları, ilk zorlukta pes ederek, yelkenleri suya indiren, cılız otlar ....
İLK BAKIŞTA GÖZ YANILSAMALARINA NEDEN OLSALAR DA...
Aldatıcı yeşilliğiyle, endam etmesi, işinin erbabı tarımcıları kolay, kolay yanıltmaz, şaşırtmazlar ....
Onun içindir, hayatın kurdu olup, çıkmış hayat insanı ekabirler ile  zaman ve hayat okulunu layıkıyla bitiren, tevazu abidesi bilgi ummanı, bilgelerin ....
'' - Her gördüğün ottan, saman, armudun en iyisini yiyen her postu yağlı ve kabadan, ayı, insan geçinen den adam olmaz ! ''
'' - Suretiyle yanıltıp, kandıranın fıtratı, er yada geç kendini ele verir  ...! ''
Demeleri, asla ama asla boşuna değildir ....
Çünkü ..,
Deneyim ile fazilet, feragat ve özveriyle ömür ve emek hasrederek ......
Hayat ve zaman imbiğinden, süzülen in ...
Bin bir  meşekkatle derilerek, verilen
Bilinmeli ve belleğe, gönle, ruha hasılı ömre ve tarihe not düşülerek kayıt altına alarak ...
Hak ettiği gibi, emsalsiz ve paha biçilmez kazanım ve servettir ....
Özverili emekler ....
Hayat mektebinin engebeli, tozlu, kirli, paslı, çamurlu yolundan ....
Gereği gibi, usulünce yürüyen ayakların, pabuçların altına serilen ....
O, muhteşem kırmızı ipek halıda yürümeleri, hayatın onlara bahşettiği ..
Onurlu ve bir o kadar da, nadide ödüldür ....
Çamura katlanmayanların, o ipek halıya basmaya ...
Hakları da ......
Şansları da, yoktur ....!
O yol, hayat denen mertebenin ilk eşiği ve adımıdır ...!
Düşün ve  söz üstatlarının isabetle, işaret ederek, dediği gibi ...!
'' - Başarıyla ve layıkıyla elde edilen zafer, mutlulukla kutlanmayı hak eder ....! ''
Mutlulukla kutlanmayı, hak eder ....!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ



Almanya 



20 / 04 / 2020



Saat ; 18_42


İNSANIN, İNSANLIĞIN YUTULDUĞU BATAKLIKTIR, BATAKLIK ...!


Saplantılı karamsarlıktan müptela birisi ne ;
'' - Hayatınızda, hiç mi iyimserlik ve güzellik yok mu? ''
Dediğiniz de ...
Bir ağız dolusu  '' - Var. '' Diye bağırır ..
Siz, şaşkınlıkla yüzüne bakarken .
 O, şöyle sürdürür konuşmasını ..
'' - Ben . ''
Siz suskunlukla durumu kavramaya çalışırken, ekler ..
'' - Yaptıkları en iyi ve tek güzellik. Beni doğurmaları .''
Bu yanıt, sizin bencilliği de aşan ve narsistliğe erişen biriyle yüz yüze olduğunuzu anlayıp, kavramanıza yeter ...
Hem Narsist, hem Pesimist olan insanların, vay haline ..
Dünyayı ve hayatı sadece kendisinden ibaret görüp bu saplantıyla, sınırlayanların  ulaşacakları son aşama Tımarhanedir ..
Durumu, o kadar vahimdir .
Ne kadar düşündürücü, üzücü ve inanılmazı, acısı ise şu; Bu gün böylesine kişilik bozukluklarıyla dolu ve bu kuşatmada..
Her gün daha çoğalarak artıp, insanlık için tehlikeli oluyorlar. ...
Günümüz dünyasında suçlular ve suçlarıyla ilgili araştırmadan elde edilen sonuç vahim ..
Katillerin yarıdan çoğu, böylesi kişilik bozukluklardan ve vahim denecek düzeyde,  potansiyel katil adaylarıyla doludur..
Onlarla iç içe yaşamak zorunda olmaksa, daha düşünürken bile, insanı ürpertmeye yetiyor ..
Böyleleri fünyesi çekik her an patlamaya hazır el bombaları gibi dir ...
Sorunun ışığında soru şu ..
İnsanlık ve insanlar nerede kaybetti, üstelik bakar körlerin gözleri önünde yaşanıyor olaylar ve yaşıyor kişiler ...
Bakar körlerle, bakar körlükler le çoğalarak yaşanan olay ve konu, düpedüz HAYAT-MEMAT meselesi iken ...
Tedbirli iyimserlik ne denli gerekli, yararlı ve iyi iken ...
Vurdum duymazlık, kaygısızlık hele, hele de NEME LAZIMCILIK o denli vahim dahası.
Önlenemez olayların serpilip, büyüdüğü, insanın ve insanlığın yutulduğu BATAKLIKTIR .....
İNSANIN, İNSANLIĞIN YUTULDUĞU BATAKLIKTIR, BATAKLIK ...!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ



Almanya



20 / 04 / 2020



Saat ; 04_17

19 Nisan 2020 Pazar

'' - GÜLÜYORUZ, AĞLANACAK HALİMİZE ....!
UYMUYORSA, DUYMUYORSA, DURMUYORSA ....
Konu aşk olunca, yürek kurallara, hele ki de yasaklara uymuyor sa ...
Dünyanın hengamesindeki bunca ses ve gürültü kirliliğinde, tüm iyiniyetli çaba ve gayretine …..
Dahası, iradi olarak konumunu ve safını olumlulukta sergilemesine karşın yine de ve inadına ....
Yürek, yüreğin sesini duymuyorsa ....
Yanlışların, inatlaşmaların ve bencilliklerin kamçılamış lığın da, yürekler çizgi, karakter ve kararlarında durmuyorsa ...
Ağzı olan herkesin laf salvolarında, dedikodu ve riyada gerçekler ,güme gidip ....
Akılların dumura uğrayıp, tutulmalarda ne duruş, ne çizgi nede karar ve kararlılık kalıyor sa ...
O curcunadan ne aşk çıkar, ne huzur nede sevgi barınır, saygının bu denli, ayaklar altına alınmışlığında ....
Günümüzün hay huyunda ve insanların ye, yap, unut, kısır döngüsünde kendilerine bile söz geçirememişliğin de ...
Ayaklar altına alınan değerler manzumesinin, yalan, toz-duman içinde ..
Daha ağızdan çıkarken, yazıya dökülürken ilk harfin kağıtla temasının başlangıcında, değerini, saygınlığını, kalıcılığını yitirip ...
'' – HÜKÜMSÜZ DÜR ! '' durumuna düşüp, eskiyerek ….
İnsanın, insana saygısının, haysiyet ve onurun yerlere düşüp, toza, toprağa ve yalanın çamuruna …
Alçalmanın bataklığına, düşmüşlüğün de ...
Bırakın söz kesimini, nişanı, tanıyıp-tartıp ve tanışıp, durup-düşünüp, karar vererek ….
İnsani kaliteye uygun, seyir ve süreç izleyip, işlemesini ..
Sabah tanışıp, öğlen sözün-nişanın bitip, akşama, resmi nikaha burun, kıvırarak ….
Uydur-kaydır İMAM NİKAHI denilen curcunayla …
İşlerin kendi usullerince, yoluna sokulmaya, minarenin kılıfa uydurulma çabasıyla var kılınan..
Sözüm ona, evliliklerin yerden biten mantardan bile çoklukla yap-boz oyunundan öte geçmeyen ve tepeden, tırnağa ....
Yalana, madrabazlığa kapkaççılığa ve ihanete ,haramiliğe çanak tutup, hizmet edilerek ....
Daha başlamadan bitmişliğin de ..
Hangi seciyeden, ahlakla, haysiyetten, onurlu duruşla davranıştan söz edilebilir?
Ondandır, mahkemeye varmadan, kimisi kan ve ölümle, çoğu kan ve kin davasına dönerek ..
Canlar, kanlar, hayatlar ve yıkılan ocaklar, insanın tavuk kadar değerinin olmamış lığında ..
İnsanların birbirini boğazlayıp, katletmişliğinde ..
Böylesi berbatlıkta şekillenen evlilikten hayır çıkıp, olumlu ilişki ve çoluk-çocuk türeyen ….
Dört başı mamur ve mükemmel bir evlilik, ne ara olur ?
Kaşla-göz arasında Alo hatlarından bulunan koca yada kadınlarla…, Daha baştan tepeden tırnağa yalanlardan ibaret kurulacak birliktelikle, yuva ..
Olsa olsa, kağıttan kaplan misali, yanmayan kefenden cehennem ve cennet pazarlamasının hortlamış lığında ..
Ölü yıkayıcıyla, gömücüye ve riyakarca ölüye ağıt yakıp, timsah göz yaşlarıyla ....
Finali yaparak, sahneyi tamamlayan, çakma ağıtçının ...
Kendilerini ağırdan satma edalarına bürünerek, gerdan
kırıp .....
Cukkayı cebe, evlenmeye giderken toprağa düşen cesetleri ...
Usulüne uygunluğa bakmadan ve önem vermeden, toprağın bağrına gömüp ...
'' - Hoca bugün yine iyisin, kısa günde, kardasın, cukkayı kaptın ....
Diyene,
Gevrek, gevrek gülerek, bakan çakma hocanın, meslektaşı madrabaza, bıyık altından gülüp, sessizce verdiği ...
'' - Eskisini gömdük, yenisi, tez gelsin ...
Cukka çok soğumadan, alınan para suyunu çekmeden ….
Mezarlık, yüzümüzü unutmadan, göndersin inşallah, Kerim Allah ! ''
Yanıtında sırıtan, insanlığın dibe vurmuşluğun da, tepeye tüneyenin …
Belden aşağı, apış arası, yorgan altı işlere karışmayı da, iş edinerek ..
'' – İlle de, üç çocuk ..
Üçten aşağı makbul sayılmaz '' Diyerek, ahkam kesmişliğin de …
Dejenere olan, toplumda '' -YAZ-BOZ TAHTASINA DÖNMÜŞSE ..! ''
Hayırdan umudunu kesenlerin, koro halin de ...
'' - BAYIRA KARŞI, YATIR BENİ, TIRMALA BENİ, KAŞI BENİ ..!''
Diye nakaratlarını, iştahla ve içtenlikle bağıra-çağıra söyleyerek ..
Göbecik atmaya, durarak ...
Toplumsal cılkın, tavan yapmışlığın da ...
Edebin, adabın, insanlığın dibe vurmuşluğun da ...
Memleketin ve insanların hali pürmelalini ..
'' - UYMUYORSA, DUYMUYORSA, DURMUYORSA .... ! ''
Diyerek özetlemeye kalkanlara, pervasız arsızların tavrı ve yanıtı daha da bir düşündürüp, can yakıcı ..
Nerenin bağını soruyorsun ?.
Sen, miladı tükenmişliklerde, NEYİN, NERENİN TÜRKÜSÜNÜ söylüyorsun ?
Onlar oldu, demode, bak sen yenisine ....
Bizim Uzun Reis Müdür bey 'in türküsü söylenecek bundan böyle ..
'' -Müdür beyin, yeşil kürkü, müdür bey izin verdi, söylenecek bu türkü ..! ''
Naralarıyla çınlıyor, memleketin her yanı ...
Gülüyoruz, ağlanacak halimize ....!
Gülüyoruz, ağlanacak halimize ....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/ İSYANİ
ALMANYA 
18/04/2020


  ONDANDIR.. Bir sendin.. Bir de ben .. Hayat mektebinde , sınıfları geçemeyen.. Ondandır, adımızın ,''Baki '' ile ,'...