MAYASIZ
KALDIN …..!
Yüreğinde,
gönlünde, ruhunda, bedeninde, hasılı ömründe ve hayatında ….
İçin, için
marazalanarak, kendi kurdunu, kendinin yaratmış lığın da ….
Ortada fol
yok, yumurta yok benzetmesiyle yeri, zamanı, koşulları gerektirmeden …
Hasılı,
haklı gerekçeleri olmadan, anlaşılırlıktan ve doğruluktan uzak olarak ….
Kendi
duygusal ve içsel hal ve durumunla …
Zaman, zaman
tüm saydığımız faktörlerin dışında, sağ
duyudan yoksun ….
Dengesiz ve
kontrolsüz davranış olarak, ilerde kendini bağlayıp, sıkıntı yaratmacasına …
Dilinle,
elinle kendine sorun, sıkıntı ve huzursuzluk yaratacak şekilde …
Yani, adeta
kendi ayağına kurşun sıkarak ….
Aslı, astarı
olmayacak, toplasan, çıkarsan altı, üstü …
Bir incir
çekirdeğini doldurmayacak türden ….
En önemlisi
ve şaşırtanı da, yoktan var ederken ayırdığın zamana, iş gücüne ….
Döktüğün göz
nuruna, alın terine, emeğine değmeyerek
ağrımadık başına, çaput sararak
…..
Halk
arasında, sıkça kullanılan ve ömrü insanlık tarihinin başlangıcına dayanan ..
‘’ – MİŞİ,
YAŞ, SİVİLCEYİ, BAŞ ETME . / ÇIBANA ÇEVİRME..! ‘’/ (*)
Yani, yok
denecek kadar az ve minik bir sivilceyi, hijyene özenmeden…
Dikkatsizlikle,
kocaman, yaraya /İRİNLİ ÇIBANA/ döndürüp,
dert ve
gereksiz sıkıntı, yaratma ….
Diyerek,
kişilere salık ve telkin ile sükûnet daveti yapıp …. İşin içinden çıkılmaz hale
getirmemesinin, gereği, tavsiye edilen
Sözün ve
uyarının doğruluğunun, haklılığı zaman içinde, defalarca doğrulanan, ata
sözümüze atıfta bulunmalara, aldırmaksızın …
Hatta, kulak
asmamanın, kişiye pahalıya mal olacağını
belirtip …
İkaz
edilişini, bir kez daha göz önüne
getiren …
Yüzü ilme ve
bilime dönük, gerçekçi, sağ duyulu kişilerden olmanın gerekliliği, yararlılığı
daha da öncelikli ve önemlisi …
Hayatın
içinden çıkan dersle, ikazın, ihtarın ve hayata dair uyarıların ….
Çokça
haklılığının ve doğruluğunun su götürmezliği ortadayken, dahası malumken ….
Sende,
gerçeğe sırt dönenler tayfasından olup, çıkarak … Onmamacasına kaprisle, inatla
…
Doğru
bildiği, yanlışa, sıkı, sıkıya sarılarak …!
Üstelik te,
kantarın topuzunu hayli kaçırır halde, inada varan kararlılık sergileyerek ….
Kendin ce …
‘’ –El ne
dese de, doğrusu bu, demekle kalmayıp, işi inada bindirerek ..
Durduk
yerde, sanki başındaki sorun ve sıkıntı azmış gibi anlamsız hareketle …
Düşünce
sığlığında ve ufuksuzluk ta ….
Konu,
hayatın hangi alanıyla ilgiliyse,
Onu, hayata
at gözlüğüyle bakmanın, dar kalıplarına sıkışıp kalarak ….
Bununla da
yetinmeyip, sorunu mayalandırma da, keyfilikle, dozajı kaçırıp ….
Özde var
olmayan, durduk yerde ve gereksizce, işgüzarlıkla kendi yarattığın sorunun …
Arap
saçına dönmesinin, kendi üstüne, üstüne
yıkılarak,
ağırlığı
altında kalmanın, ezincinin tek ve baş sorumlusu olarak …
İş, işten
geçtikten çok sonra ve sadece, dostlar alış-verişte görsün, eda ve havaların da
…
‘’ –
Kaşarlanmış, arsız ve inatçı bir
yalancı, bin doğrucuyu ayağa diker, çileden çıkartır ..! ‘’ Hallerin de …
ASLINDA,
SADECE AMA SADECE AR, EDEP, SAYGI VE
TEVAZULARINDAN, SUSANLARI, KENDİ MARİFET VE HÜNERİYLE SUSTURDUM, diye,
böbürlenerek kasım, kasım kasılan …
Özrü,
kabahatinden de büyük, dedirten tayfadan biri olan hadsiz, lafazan tavırlarına
bürünen …..
İçtenliksiz,
keyfiyete ve istismara dayalı, hödüklük ile yada CAHİL CESARETİ olarak
adlandırılacak, densizlik ve kendini bilmezlikle …
Hep, kendini
haklı, doğru ve en kötüsü de bilgili geçinerek, hatta, hatta …
DOĞRUCU
DAVUT rollerinde, olur olmadık zamanda, dayılanma ve horozlanma tavrıyla …
Arsızlığı
yol, hırsızlığı iş ve geçim kapısı gören asalaklar, kişilerin ve toplumun,
biti dir …!
Diyenleri ve
kendi seviyesine inmeyen lere, sataşan çenebazın …
Eğriye,
doğru, gerçeğe, yalan diyerek, lafazanlıklarıyla, şaklabanlıklarıyla, ahmaklık
ve budalalıklarını, ört-bas etmeyi, iş edinen, aylak haramilikleri ….
Toplumca
benimsenip, hayatça doğrulanmış, tescilli asalakların, seviyesine inerek …..
Onlarla, laf
yarıştırmalara girmesine, edep, karakter ve haysiyetleri izin vermeyenlerin,
sükut ve sükununu, kendi başarısı sayanlar, iflah olmaz ahmak budalalardır …!
Serine,
özüne bezenmişse iflah olmaz ahmaklık ve
budalalık denecek tek söz …
‘’ –Vay şu
acınası, içler acısı haline..
Çok şey oldu
yada göründü ama bir tek kendi olama dı …
Elden ele,
gezen topaçların, kendinden geçtiği dönmelerle bulaştığı serkeşlikle, bulamadı
gitti, ne yolunu, nede kendini ! ‘’
Seni, senden
iyi ve içinde bulunduğun tabloyu, en gerçekçi, çarpıcı ve göz alıcılıkla ama
kayıtsız-şartsız, lam sız- cim siz, bodoslama objektiflikle betimleyen, bu
saptamayla …
Sana,
yitirdiklerini ve yaşadığın eksiklik ve yitişle düştüğün şu an ki, seni …
Arda kalan
sende, sen sanarak avunup-avutmalara öykün kalan eski senin pürmelalliğin seni,
nereden, nereye dedirtmecesine sürüp-savurarak ….
Kuruntularının
ve mayaladığın asılsız-astarsız vehimlerin ….
Önce
kendini, beraberinde de, yolunu kaybetmelerde,
Sana ve
etrafında tünemiş doymak-kanmak bilmeyen, aç gözlü leşçi kuşun, çakalın halini fırsata çevirerek ….
Adeta, kendi
toklukları uğruna, seni, varlar da, aç ….!
Naçarlıkla,
yoklukta, iyiden, iyiye sefil koyup ….
Aç bilaç
hallerde, içinin, dışına çıkmışlığın da
….
İğne
deliğinden geçmecesine, bir deri, bir kemik
bırakıp, kursağına zerre tayım düşürmeyi düşünme ve çabalama yerine …
Sana vehim,
korku ve kabus zerk edip, senin direnememiş halindeki kayıtsız-şartsız
teslimiyet le …
Beklenenden
de öteye, geçerek
Kendilerince malum olanı yani, sadece ama sadece malumun
ilanını gerçekleş görme hesap ve
arzularıyla, hatta durumundan eminlik le, sevinç, heyecan ve neşeyle avuçlarını
ovuşturarak …
Adeta,
terhis-teskere bekleyen eratın iple çekip, sevinçle kuşattık ları o son günün sabırsızlığının tavan
yapmışlığın da
Saydıkları
ve bir türlü gelmez diye mızmızlanarak gün yirmi dört saat bunla yatıp, bunla
kalkmışlıklarında …
Şafak sayışları
gibi hayatla veda,
Azrail le
tanışarak, çıkacağın o, ebedi dönüşsüz seyahatinin, tez mi tez…
Hatta,
olasıysa kaşla-göz arasına sığacak kadar tez
gelmesini gözleyerek …
Sevincik
delisi hallerini gizlemeye gereksinim duymadıklarını ele verecek kadar
alenileştiren akrep soka dedirtecek hayasızlık ta ki işgüzarlıkla ……
Lokmanı
planlamaya koyulan, iki hatta çok yüzlü YÜZSÜZLER GÜRUHU NUN …
Bilinen
sonuna ve işte bu haline gelişini adım, adım
izleyerek …
Takvimden
koparttığın her sayfayla işkillenerek kendi
aralarındaki ….
SESSİZLİĞİN
SESİ ve DİLİYLE var ettikleri ve içeriğini sadece bu oyunu kuran bir avuç
kurmay leşçinin …
Tıkır, tıkır
işemecesine çalıştırdıkları iletişim ile an be an soluğundan, parmak
oynatma na ….
Ahı gidip
vah ı kalmış o bir tutam saçını oynamak tan …
Altına
işeyişindeki, sinsi yada aleni fark ve ayrıntıları, künyelerinden bile iyi
bilip, icra etmişliklerinde,
bilerek iştahla sürdürdük leri …
Hayat, adlı
oyunun son bölümünün gereği olarak SON TANGOYU çalıp, oynamışlıklarıyla …
At kıçına
konan, keneden farksızlıkları, insanı irite eden edepsizlik ve
utanmazlıklarıyla …
Azrail’ e
tekme atmanın, muhteşem finale yakışır tablosuna sığmayarak sırıtan
sinsilikleriyle ….
Seni çoktan
kayıttan, nüfustan hele, hele de paydan külliyen silmiş halleri ile …
Çektiğin
çilelerin, burnundan gelen geçici hele hele de yalancı bahar gibi
aldatıcılığıyla an gelip uzaktan …
Parmakla
sayılacak kadar az olan burnunun dibinde oluvermecesine ..
Kıyında
oturmaya ve soluğundan yayılan acımış ağız kokusu,
Dahası,
salya-sümük hallerdeki bitiş alametlerini pürdikkat izleyebilme
zorunluluğuyla …
İğrenç
deseler de katlandıkları acılı, dayanılmaz hallerinde daha gözlerini yumup,
toprağa girme den …
Biçtikleri
ve reva gördükleri sonunun artık iyiden, iyiye
gelmişliğinin aşikar lığın da, doktorlarca usulüne uygunlukla
belirttikleri iletip,
onaylamışlıkla hayatın ve ömrünün senin
için son virajına girmişliğin de …
Bu hazin
sonun, henüz fiilen gerçekleşmeyip, o son noktanın konamamış lığında ….
Dününü mumla
aratmacasına, ömrü hangi saçmalıklar üstüne bina edip, mayalamış lığın da ….
Hiçte
umulmadık sonla hak etmediğin çilenin
hayatına dair ki son sahnesin de …
Ömrünü
beyhude ce nasıl tükettiğini ve hatta akıbetinin bu kara tabloyla uyumluluğunda
yitmişliğin de ….
Neye hizmet
etti, neye, kimlere yaradı sorularının senin adına hükümsüz lüğün de …
Kendini
avutmayı da aşıp, bile, bile kandırmış lığın da …
Hatta,
<< -MIŞ GİBİ HAL ve DAVRANIŞLARINLA düşlediğin muhteşemliği bağrında
taşıyıp, buna rağmen sana değil renk ve gerçeği ip ucu olacak kırıntıları bile
esirgeyip, çok görmüşlüğün de …
DUR DURAKSIZ
HALLERİN VE SANA HAS SİNSİLİĞİN İLE …
MAYALADIKÇA
MAYALA DIN ….
Keşke
demelerin sığlığında tükenerek, olabilse de sonunla yaşanacakları görsen ..
Yine ve hala
..
Üstelik
kararlılık, inat etme, ödünsüzlük tefrikası olacak haller de …
Uzun ve
dalgalı, yakamozlu-SERAPLI, HAYALDEN ÖTE DAHASI DA SIĞMADIĞI ÇERÇEVEYE UYDURMA
ADINA… KESİLİP, KIRPILIP, BİÇİLEN FOTOĞRAFIN ve ONUN EŞSİZ AYRILMAZ PARÇASI
KUZGUNİ KARANLIKLA ..
MAYALANMALARIN
VE MAYALADIKLARININ …
SANA NASILDA
PAHALIYA MAL OLMUŞLUĞUNU EN ÇARPICI SERGEN EDİŞİ İLE …
GÖNÜL
RAHATLIĞINDA DEMİŞLİKLE DİYEREK NOKTAYI KOYALIM BİZDE
MAYALADIN,MAYALADIN
NERDE O MAYALAMALARIN ..
KEFENİN
CEBİNİN OLMADIĞINI NE ANLADIN, NE KABULLENDİN ..
Dört
görevliden başka kimsenin olmadığı törende tabutunu ELLER ….
MAYALADIKLARINI,
İĞNE DEN,İPLİĞE SERVETİNİ …
AKREP
SOKASI CA HISIM KURTLAR
CENAZENE
KATILMAYA TENEZZÜL ETMEYEN, ELLER …
HEM DE, NE
ELLER ???
SANA, EL
OLAN, İŞLERİNİ YAPARKEN GIK DAHİ DEMEYEN
EL
OĞLU, ELLER TAŞI DI …
MAYALAR IN ,
MAYALADIKLARIN BU ALEMDE …
ÜRYAN
BEDENİN, AKIBETİNİN MEÇHULLÜĞÜN DE ….
KEFENİN
CEBİNİN OLMAMIŞ LIĞIN DA …
MAYALARININ,MAYALADIKLARININ BOYNUNU BÜKÜK BIRAKIP …
AHİRET
DENEN, BİLİNMEZLİKTEN İBARET, ÇIPLAK BEDENİN TOPRAĞA DÜŞMÜŞLÜĞÜN DE …
KENDİNİ
ALAMADIĞIN MAYALAR, MAYALADIKLARIN, SENSİZ …
SEN, MAYASIZ
KALDIN …….!
MAYASIZ
KALDIN …..!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ
Almanya
16/04/2020
Saat ; 18
_00
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder