31 Ekim 2015 Cumartesi


MAHŞERİ AZABIN OLACAK ...,

Yitirdiklerimin tümü sende ...
Sense, metelik etmezliğinle dehlizlerimdesin ..
Tutukluluğun ilelebet ...
Ruhumun, sırlarıyla mühürlülüğünde ....
Duygularımda ömür çürütüşünse ...
Ebediyete kadar sürecektir ...
İçimdeliğinle sen, bende saklısın !
Ömrüm de , ömrün ..
Ölümümle , ölümün olacak ...
Ölüm çaren, kurtuluşun ..,
Azatlığın değil, mahşeri azabın olacak ....!
Azatlığın değil, mahşeri azabın olacak ....!

Erdem YASSIBAŞ

Ereğli / KONYA
31 / 10 / 2015
Saat;19_11


ŞEHİRLER GEÇİYOR İÇİMDEN, ŞEHİRLER
Savrulmuşluğumda, zamanın ve evrenin bağrında ...
Bencileyin yorgun kaldırımlarda, lağımlı gecede, bezgin asfaltta ....
Ve ...
İçi dışına çıkan bu yorgun gecede....
Benim, yerle-yeksanlığımda, un-ufak olup kentin en tenha, en karanlık ...
En, meş'um hal ve yığınlarına dağılmışlığımda ...,
Şehirler geçiyor içimden, şehirler ...!
Şehirler geçiyor içimden, şehirler ...!
Erdem YASSIBAŞ
Ereğli / KONYA
31/10/2015
Saat;22_23

ADINI SEN KOY ...

Kazınmacasına ...
Zamana ve ömrüme yazılmışlığın da ...
Ayrılığın, hasretin, çilenin, hüznün adı ve tarihi ..
Gönlümün sana, aşkının yüreğime düşmüşlüğünde ...!
Ben, yanar, kavrulurum, azapların alevinde ..
Kör dövüşüne dönüp, hırpalanan bu sevda öyküsünün ..
Bu, çilede çiçek açmışlığımın ve meftime sebep tutkularımın esiri olalı beri ...!
Derdiğim her avuç güzellikte, döktüğüm göz yaşı sağanaklarımda sen oldun.
Biliyorum, bu dönüşsüz yolun, bu çıkmaz sokağın sonu ..
Hiç mi hiç, birleşmeler ....
El- ele tutuşma, birbirimizin gülüşlerinde kaybolma güzelliğine çıkmadı ..., 
Çıkmayacak ta ..!
Adı ,aşk değil bunun ..
Adını, sen koy ...
Her karanlığın, bir aydınlığı olur denir ..
Her nedense, bende, hep zifiri karanlıklar oldu ..
Yitti aydınlıklar ve huzurun duruluğu ..
O, katran karasına belenmiş, darda-zorda geçen günlerde ..
Sabrın sonu, selamet denir, bildiğimce ..
Ben , sabırlar da gazap üzümleri derdim, her nedense ?
Olur'u, izahı ve anlaşılır yanı ..
Ötesi-berisi yok bunun ..
El sever, güler ..
Bende sevginin adı, hep hüzün ve hep ağıda kesmeler oldu ..
Dayan yüreğim deyip girdikçe biçarenin kanına ..
Diyeti, sancılar da ödemek, için, için kanamak ..
Ve,onulmaz dertler de sararıp, solmak ona düştü ..
Gönül bağımın hazanlığında, sürülüp, savruldu dalım-yaprağım, çiçeklerim ..
Görünen köyün, kılavuz istememişliği misali ..
Bilirim ki, bana hep, ayrılık acısı, hep hasret sancısı düştü .
Düşeceğinin gerisi de, geride, daha anlaşılan ..
Dank etmişliğim de,kafama ve yazılmışlğımda hayat defterime ..
Başlamadan bitti, açmadan soldu bizim aşk denen öykümüzün o albenisi,
Hasrette kana kesmiş boyunları bükük gülleri, tarumar oldu ..! ..
Özcesi, demem o ki ..
Hesaba -kitaba sığmayan ..
Elde-avuçta kala, kala düş kırıklıklarının kaldığı bu elem öyküsünün adı
aşk değil ..
Zamansız duygu savruluşların da ve yalancı baharlarda ömür tükettiğim ..
Ömrümü, hır-gürler de, bir darılıp-bir barışmalar da helak eden
Bu, muammalar oyunun adı..
Hiç mi hiç, aşk olmadı,olamadı ..
Son deminde bu öykünün ve son kertesinde gamlı ömrümün ..
İsyan, isyan haykırırken sessiz çığlıklarla yüreğim ..
Diyor ki, bana,sana ,evrene ve hayata ..
Adı aşk değil bunun ...
Adını, sen koy ....!
Adını, sen koy ....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli / KONYA
31/10/2015
Saat ; 20_24


HAZ DENİZLERİNDE 
Avuçlarımda hazzın nemi, dudaklarımda ihtirasın ışıltısı..
Kollarımda mutluluğumun kaynağı bedeninle..
Tenlerimizin sarmaş dolaşlığında ,
Kokunun, içime bahar yeli güzelliğinde dağılmış lığında ,
Aşka yelken açarken , bedenim ve ruhum,
Haz denizlerinde yutuluyorum…
Sende yitip ,sende çoğalıyorum..:!
Sende yitip , sende çoğalıyorum..!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli /KONYA
31.10.2015
Saat: 17_25

GECE BENİ ....

Gece beni, ben korkularımı içerim ...
Mavi atlasında, uykusuzluklar da, bağrında tünemişliğimde gecenin ...!
Bağrında tünemişliğimde, gecenin ...!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ .
Ereğli / KONYA
31 / 10 / 2015
Saat ; 16_45

30 Ekim 2015 Cuma


SABIR KÜPLÜĞÜMDE , 
HER GÜN, YENİDEN, YENİDEN ÇATLIYORUM, DEFALARCA…
Önce insanlığım, beraberinde kadınlığımla …

An geldi, sabır ağacı, an geldi …


Sabrın küpü oldum, hayatın hengameleri içinde …


Zaman geldi, ben, beni anlayamadım ..


Zaman geldi hayat ırmağında, yutulurken ben ..


Ne hayat, ne çevrem, ne insanlar, nede ilahım anlayabildi beni ..!


Kah, dişim bokumu kesmedi, öfkeden ..

Kah dişimi sıkmaktan, un-ufak oldum öfke nöbetlerinde …


Hep, birileri için yaşadım ..


Hep, istendi benden bir şeyler ….


Özveri, sabır, sükunet, vefa, metanet, cesaret ..


Olmadı, affetmem istendi birilerini ..


İhanetlerin acısında, kıvrım, kıvranırken, ben ..!


O birilerinin ihanetlerini affa katlanmak zorunda kaldım ..


Saçımı, süpürge ettiğim, göz yumduğum nice hallerde…


Kuru bir teşekkür …


Hatta, kelam,selam bile esirgendi benden ,


Çoklukla, hakkım yendi, kıymetim hiç mi hiç bilinmedi ..!


Bırakın erilleri ..


Hemcinsim kadınlar bile, tepemde bozalar pişirerek …


Lime , lime ettiler, çiğ, çiğ yemelere kalktılar, beni !


Diş-tırnak kavga verdim,


Hayata, umutta ve yaşama sevincinde tutunmalar adına ..


Erim, sevdiceğim, evladım erillere, kurban kılındı ömrüm..


Zorakilikte olduğu gibi, gönüllülüklerde de katlandım onca çileye.


Çok yükseklerde gözüm olmadı ..


Yer geldi, giymedim , giydirdim ..


Yemedim- içmedim,


Yedirip, içirdim, elimdekini-avucumdakini…

Bölüştüm rızkımı, nafakamı, emeğimi-ekmeğimi …


Hatta, kadınlığımı, geçimimi, düzenimi ..


Hemcinslerimle, kumalıklarda …!


Zulmün, zorbalıkla dayatılmışlığında

Nasibimi, nafakamı birilerine verdim ..


Sessiz-soluksuzlarda, göz yaşlarına boğularak …


Özveri, benden beklendi, daima …..


Dayatmalar, zulümler bana yapıldı ..


Tarlaya, öküz olup koşuldum ….!


Sofradaki yerimde, öküzden sonra gelmelerde hala ve hala , çoklukla ..


Mektuplarda,selam düşer hep birilerine ve hatta kediye-köpeğe önce..


Unutulmamışsam, geriye kalmışsa kağıtta yer,


O’da belki, bana gelir sıra en sonunda ..!


Fabrikaya, proleterliklerde sokuldum ..


Sınıfım, ülkem ve onurum,


Dahası, ekmek kavgam, ailem, evladım, erim için …


Özveri bana, çile bana, öfke bana..


Düş kırıklıklarında, hüsranlarda savrulmak, bana düştü ..


Bir tek, KADINLIĞIMDA, İNSAN OLDUĞUM anımsanmadı ..


Oda yetti artık, canıma, çatladım sabır küplüğümde sonunda ..


Bilen bilir, bilmeyene de, diyeyim ben dobra, dobra ..


Tüm açık yürekliliğimle, bir daha ..


Reva görülen, bunca insanlık dışılıklar da ..


Yerle-yeksan oluyorum ben, daima, sonunda …


Hatta yetmiyor, olan-biten işkenceler…


Ecelsiz ölümlere de kurban ediliyorum, ben, kurban ….


Adeta, kurbanlık koyunluklarda ….,


Reva görülüyor katliamlar, hep bana, hani’ya ..!


Bu, böyle biline …,


‘’-Sabır küplüğümde,


Her gün, yeniden, yeniden çatlıyorum, defalarca ..! ‘’


‘’-Sabır küplüğümde,


Her gün, yeniden, yeniden çatlıyorum, defalarca ..! ‘’

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli / KONYA

30 / 10 / 2015

Saat; 22_20

28 Ekim 2015 Çarşamba


BANA IRAK, ALDATMAYA YELTENDİĞİNİZ MEVLANIZA YAKIN OLUN ..!
Küçümser bakışlarla bıyık altından gülerek ..
Timsah göz yaşlarıyla mateme yeltenen iblis ruhlular ..
İğdiş etmeye yeltendiğiniz ömrüm,ruhum ve bedenimle ..
Çaldığınız yarınlarımı ..
Kararttığınız günlerimi ...
Talan ettiğiniz kardelen aklığın da ki düşlerimi ...
Sırf aynileştiremediğiniz için ..
Softa ve riyakar dedikodu kumkuması yapamadığınız için ..
Orta çağ karanlığına taş çıkartan, yağlı kara ruhlarınız, vehimleriniz ..
Şeytanın bile, aşık atamayacağı entrikalarınızla ...
Var kıldığınız dedikodu bataklığında soldurup ...
Cadı kazanlarında kaynatmalara yeltendiniz ..
Ben sizleşmeyince ...!
Direnince onurla ve inançla doğrularımla, size..
Katran karası boyalarla adımı, alnımı karartmaya koyuldunuz ..
Sabi-sübyan demeden, duygularımın ırzına,bedenimin derinliklerine ....
Ruhumun atlasına, saldırarak ..
Beni, eli bayraklı orospu ..
Yedi düvele, mal-mezat etmelerde..
Yılana-çıyana parmak ısırtan dillerinize, pelesenk ..
Ve, iftiralarınıza kurban, kendi ayıp ve karanlıklarınıza ....
Sınırsız nefretlerinize, günah keçisi yaptınız ..
Sonra da kalkıp, utanmaz-arlanmazca ....
Namus kumkumalıklarında, sözüm ona ...
Erillerin el kiri, şarlatan acuzelerin maskarası yapıp .....
Tefin, bir içine , bir dışına vurma ve egolarınızı tatmin harisliklerinizde
Kurda-kuşa yem, kirli kapların, ekşimiş yalı yaptınız ..
Siz ki, süp süp süpürgelenmelerinizde, Rükuyla-Secde arasında ..
Üstelikte alnınız, sözde tanrınızın önündeyken ....
Bırakın, beni, ötekini berikini ..
Sözde inandığınız, özdeyse sadece cadılık ve caniliklerinize maske ....
Ve, bitmeyen riyalarınıza malzeme yaptığınız ilahınızı ,kandırmalara yeltendiniz ..!
Bastığınız toprak, uzandığınız incir ağacı kurudu ...!
Sizin şeytan maskaralıklarında ki, gıybet ve riyanızdan, münafıklıklarınızdan .
Hesaplarınız tutmayıp, çaldığınız karalar sıvanmayınca, bana..
Güneşi balçıkla sıvayamayacağınız anlaşılınca ..
Tornistanlarda döne, döne, evliya,enbiye ve melek kesilmelere ...
Daha da yetmedi, kantarın topuzunu kaçırma marifetliliğinizle ...
Tanrılıklara, tanrıçalıklara ..
Sabi-sübyanlıklara bürünerek ..
Aklınızca ..
Çalamadığınız minarenin kılıfını, yüzünüze duvak, başınıza türban ...
Riyakarlığınızı kapatmaya,allı-morlu peçeler yaptınız ..!
Şık şıkıdımlıklarda,utanmaz-arlanmazca gerdanlar kırdınız ..!
Sizin, sizi kandırmışlığınızın ayan -beyanlığında ..
Şeytana bile pabucunu ters giydiren hınzırlığınızla ..
Beni, bana ırak, yaban ve düşman kılma numaralarınızla ..
Talan ettiğiniz ömrümü, kararttığınız gönlümü ..
Bezdirdiğiniz özümü, tımar etmelere kalktınız ..
Siz, dilsiz şeytanın suç ortaklığında ..
Kendinizle yarışmışlığınızda ..
Arzın yüzünü,
Arşın katını, zindan ettiniz bana, zindan ettiniz bana !
Ondandır ki..
Şimdi ki, kül yutmazlığımla, sökmedi de, sökmez de ..
O paspaye, bayat ve iğrenç numaralarınız, .....
Madrabazlıklarınız, bana..
Badelenmelere bulanmış ve bunlara alışmış-kudurmuşluğunuzla ..
Azgın ve sapkınlıklarda, sapıklıklara koyularak ...!
Badelemeleri yaşatma zevkini tadamadınız ve aslada tadamayacaksınız bende......
Keserin,sapın ve o gün gelip hesapların döneceğini anlamışlığınızda !
Devranınızın ve kervanınızın sonu görünmeye yüz tuttukça ...
Maskelerinizin inip, boyalarınızın dökülüp, şeytanlığınızın görülmüşlüğün de .
Defterinizin dürüleceği o günlerin gelip çatmışlığın da ...
El-aman dileyip ..
Riyakarlık da ve yüzsüzlüklere, el-pençe divan durmalara öykünmeyin bana ...
Bundandır ki ....,
Kendi cehennem kuyunuzu kazıp, kendi odunlarınızı taşımışlığınız .....
Kendi azap ateşlerinizi yakmış'lığınız da ..!
Bana ırak, aldatmaya yeltendiğiniz Mevlanıza yakın olun ...!
Bana ırak, aldatmaya yeltendiğiniz mevlanıza yakın olun ...!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ ...
Ereğli / KONYA
28 / 10 / 2015
Saat; 01_11

27 Ekim 2015 Salı


AYDINLANIR UFUKLAR .....,
Uzak kıyılardan,karşı ufuklardan bir ses çalınır kulağıma.. Sevdaya kesen,barışa sevdalı yüreklerin,ömürlerin türküsüdür bu ... Yüreğim sığmaz sineme , sessiz çığlıklarıyla yoldaş olur o seslere Sesin sese, yüreklerin yüreklere Barışa inançların, barışa sevdalıklarda birbiriyle sarmaş-dolaş harman olmuşluğun da .. Gamlar silinir, yüreğimden .. Akbacık bulutlar sarar, o ufukları.. Gönlüm gibi,ruhum gibi aydınlanır ufuklar ...! Gönlüm gibi,ruhum gibi aydınlanır ufuklar ...! Aydınlanır ufuklar ...! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ Ereğli / KONYA 27 / 10 / 2015 Saat ; 23_21

YANDIK AŞKIN ODUNDA ...
Bir maskeli baloda...,
Verdik kafa kafaya ...
İki kadeh şaraba , yandık aşkın odunda ...!
İki kadeh şaraba, yandık aşkın odunda....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Altınoluk/Edremit
27/03/2015
Saat:01_20



AĞIYOR İNSANLAR, AĞIYOR ....!

Zamanın, ömürleri, hayatı ve düşleri, sevinçleri,elemleri yutmuşluğunda ...
Kentin bağrını döverek, adım, adım, ayak, ayak, iz, iz...
Islanış, ıslanış ...
Oradan, oraya ...
Hayat kasırgasında ve yağmurlu havada, pusulalarının şaşmış ...
Soluklarının, ıslanarak yağmura karışmışlığın da ...!
Bir yerlere bir şeylere, dahası ....
Hayata yetişme telaşıyla !
Ağıyor insanlar, ağıyor ..
Salkım, saçak yağmurla beraber ....
Öteye-beriye savrularak ..
Kah, küçük adımlarla ..
Kah, ite-kaka koşuşarak...
Kimisine şaşkınlık, korku, panik, acelecilik sirayet etmiş hallerde ..
Kimsinin şemsiyesi, kimisinin efkarı, kimisinin öfkesi savrularak ..
Telaşlı kanat çırpışlarla, yağmurlu semada savrulan kuşları kıskandırmacasına ..
Aceleciliklerini kusarak, adım, adım yollara,kaldırımlara ..
Yağmuru içen asfalta ve biriken su öbeklerine ...
İliklerine dek ıslanan, sidik kokan kaldırımlara ...
Ağıyor insanlar, ağıyor ...
Su,ışık,renk ve duygu huzmelerini, kentin gürültü ve uğultusunu yararak ...!
Su,ışık,renk ve duygu huzmelerini, kentin gürültü ve uğultusunu yararak ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Ereğli / KONYA
26/ 10 / 2015
Saat; 17_15

26 Ekim 2015 Pazartesi

TORTULARI 
VE
KATRAN KARASI İZLERİ KALIYOR GECEYE ...!
Ruhlarımızın anadan ürayanlıklarda soyunmuşluğunda ...
Keşfe koyulmuşluğumuzda gönül atlasımızı ....
Derdiğimiz mutluluğa açlıkların bizi yutmuşluğunda ...
Aynı yalnızlığı ve hüznü giyinmişliğimizden ...!
Daldasız-duldasızlıkların ortasında ..
Sığınıp, sıtır edecek kuytuların yerle yeksan olmuşluğunda ..
Gecenin ayazında, tir, tir titremecesine ...
Çıplak kalıyor bedenlerimiz ...!
Ondandır ki,
Esrikliklerin ve savrulmuşlukların anaforunda ...
Birbirimize sunduğumuz elemlerin ..
Kan rengi tortuları ve katran karası izleri kalıyor geceye .!
Kan rengi tortuları ve katran karası izleri kalıyor geceye .!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli / KONYA
27 / 10 / 2015
Saat ; 00_45


DUYGU, DUYGU, PARE, PARE AFAKA ....!
Yalnızlığımı döktüm ummana, su duruluğunda ..!

Yürek sızılarımı duydukça ...
Elemden ve hicaptan, yapraklar kızarıp-morardı, sular ürperdi ..
Yar oldular-yaran oldular,
İnim, inim inleyerek sırrıma sırdaş, derdime, dertdaş oldular
İnsanın, insana yar-yaran-yoldaş olamadığı kadar ...
Yalınlık, içtenlik ve yüreklilikle ....
İç içe'liklerde duygu harmonilerinin etrafı kaplamışlığında
Kederlerimiz sarmal oldu, 
Efkarımıza katılarak esen yel, aldı sürdü, savurdu ...
Gönüllerimizin,ruhlarımızın hüzne kesen, sessiz çığlıklarını
Duygu, duygu, pare , pare, afaka ...!
Duygu, duygu, pare , pare, afaka ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Ereğli / KONYA 
26/ 10 / 2015
Saat; 22_32


NAFİLE ÇABALARDA ..,
Dizginliyemediğin öfkelerin ile bastıramadığın duyguların ..
Ve, yüreğinden taşan hınçla denizler misali dalga, dalga 

Duygu gelgitlerine kapılmış'lığın da ..

Döksen de ruhundaki fırtınaları ummana ..
Yinede dinmez ihanetin acısı ve sancısı yüreğinin derinliklerinde ..
Köpüklerin, martı çığlıklarının, öfkeni bileyip, kamçılamış'lığın da ..
Sürüp-savura'sın gelir, ya kendini ..
Ya'da, sancılı kızgınlıklarını ..
Sana, vefayla kucak açan denizin sonsuzluklarına ..

Senin, senden kopmuşluğun da ...!
İhanetin karasını, ağartma'casına sularda ..
İhanet karasının, lekesinin hiç mi hiç ağarmamış'lığın da 
Nafile çabalarda ....!
Nafile çabalarda ...! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ Ereğli / KONYA 

26/10/2015
Saat; 16_45

25 Ekim 2015 Pazar

ÖZCESİ, HAYATIMIN YERLE YEKSAN OLMUŞLUĞUNDA !
Siyah-beyaz keskinliği ve çarpıcılığın da ..

Adeta bir bıçak olup,yüreğime,ömrüme saplanan hüzünlerim, elemlerim...


Düşünce, gözlerimin önüne, bir filmden kopan karartılı kareler gibi ..


Sessiz hıçkırık fırtınalarında boğulurum ..


Camda kalan, hicranlı göz izlerim ..


Yağmurlar misali süzülür art, arda ..


Sığınaklarımın bir, bir yitmişliğinde...


Bir başımlıklarda ve yangınların ortasında kalkalmışlığımla ..


Naçarlıklar kıskacında ...


Kendimi, örümcek ağında can vermeye tutsak bir kelebek kadar aciz ve yenik hissederim ..


Yaralarımın için, için kan ağlamışlığında ..


Ne, kendimi çekip-çıkartabilirim ..


Ne'de, alıp başımı gidebilirim buralardan, esfelesine ..


Cehennemimin odununu, kendimin taşımışlığında ..


Yanarım,hatalarımın, yanılgılarımın ve ihanetlerin yangınında ..


Külünden doğan Zümrüd-ü Anka'lık umutlarımın Kaf dağının ardında yitivermişliğiyle..


Yer demir - gök bakırlıklarda, kala kalırım ..


Daldasız-duldasız, hüzün şatomun,elemlerden bina ettiğim sırçadan sarayların


Fildişi kulelerimin, meşum ve ürküten boşluğunda ve yalnızlığında ..


İsyan dalgalarım çoğalır, çoğalır...


Yutar beni sonunda ...


Dil-diş öfkeye kesilmişliğimde


İsyanımı kusarım, yalnızlığımı içen, güne-geceye ..


Ömrümün, kahır küpünün çatlayıp ..


Umutlarımın,düşlerimin,sevinçlerimin ...


Özcesi, hayatımın yerle yeksan olmuşluğun da ...!


Özcesi, hayatımın yerle yeksan olmuşluğun da ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli / KONYA

25 / 10 / 2015


Saat ;19_08


Şerafettin Çaylı - Git ( Official Lyric Video )

Şerafettin Çaylı - Yine Sensiz

RUHUMUN ÜRYANLIĞINDA, SEV BENİ ...!
Bedenimin üryanlığına odaklanarak, dağılıp gitme çaydaki şeker misali .. Ten-bedenliğimde solar gençliğim, yiter gün gelir albenim .. Tamah etme, sulanmasın ağzın-dilin... Karın doyurmaz, bedensel çekiciliğim .. Daldaki yaprak, vazodaki çiçek misali .. Hepsi geçer, boynu büküklüğün girdabında ... Ruhumu soy benim, ruhumu .. Çevir gönül gözünü tüm alıcılığın, içselliğin ve özeninle bana .. Keşfet bendeki beni sabırda, sükunla ve benliğine kazımacasına .. Sana umutsam, sana merhem, yarana şifaysam .. Dostsam, cansam, canansan, sırdaşsam .. Gamına, kederine ve hayatın omuzlarına yüklediği elemlerin,zorlukların .. Ödünsüz ,nedensiz ve yürekten paydaşıysam .. Kemliğini, kusurunu, sırrını dillendirmemekte gece gibi .. Nimet, cevher ve güzelliğini dillendirmede... Cömert ve sıcacık, duru mu duru Temmuz güneşiysem .. Aynaysam ruhuna, Dayadığın başına omuz,yüreğine sevinç, gönlüne umutsam .. Ruhuna, sevginin güvercin güzelliklerini .. Gönül bağına insanlığın, munisliğin yediveren güllüğünü yaşatabiliyorsam .. İnsan gibi, insanlığında seninle hemfikirsem .. Gecene ay, gündüzüne, güneşsem .. Sevgim nedensizliklerde cömertse, sana Ben,seni senliğinde Ve, değiştirmeden, aynileştirmeye, başkalaştırmaya yeltenmeden Sen olarak ve olduğun gibi seviyorsam .. Çilende , kaderdaşın, dileğinde, muştucun ve adak çiçeğin, Sevincinde, bayramında, seyranında .. Düğününde,derneğinde ,toyunda coşkunsam .. Hasılı aklını apış arama odaklamadan, bağrına basığınsam .. İnsanlığımla aklına yer, gönlüne ışıksam, sev beni .. Üryanlığımı, ruhumu soymada değerlendir .. Beni, derinliğimde keşfet .. Nafileliğinde ömürlerin ve hayatın, ıskalama hayatı ve güzelliği .. Gel, bedensel üryanlığımda değil .... Ruhumun üryanlığında, sev beni ...!. Ruhumun üryanlığında, sev beni ..! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ Ereğli / KONYA 25 / 10 / 2015 Saat ; 15_50
KAŞİFİN, SİMYACIN, SEYYAHIN OL, SEN, SENİN ….

Gizemli sesle uyanıvermişti gecenin içinde ..
Şafağın aydınlığı ..
Yutmalardaydı an be an, karanlığın kasvetini ..
İç karartan siluetini, aydınlatmalara koyulmuşluğunda gecenin ..
Huzme, huzme bir demet ışık ağıyordu..
Salım,salım sallanan, tül perdenin ruhunu delerek odaya ..
Uyandı yarı-şaşkınlık, yarı mahmurluk gel-git’lerinde kadın …
Sesin kaynağını düşündü, bir an ..
Tebessümle aydınlandı yüzü, sonra gülüp geçti ..
Niyeydi ki bu arayış, ses davetti ..!
Davetse, sevgiyeydi ..
Arı-duru duygular, bir meltem güzelliğinde sararken kadını ..
Gözleri ışıltıyla gölgelenen duvardaki resme kaydı …
Tüm haşmeti ve albenisiyle, sülün edasıyla duvarı süsleyen çiçekler ..
Sessizce ve albenili güzelliğiyle, selamlıyordu kadını ..
Suna boylu yar güzelliğinde fışkırıyordu sevgi,masumiyet ve mutluluk duvardan ..
Krizanteme boyanırken an, şafak, oda ve zaman ..
Aralandı kadının, kanı çekilmiş, solgun dudakları ..
Yanağının sağını ışıltı, solunu, yarı karanlıklarda gölge içerken …
Söylendi kadın, birilerine yanıt verirmişçesine, içtenlikle ….
‘’—Demiyor muyum ben, daima,keşfet ruhunun ve içindeki çocuğun güzelliğini ‘’ diye , kendi, kendine ..!
Ağır-aheste kalktı, yatağından…,
Üşenme nedir bilmeden adımladı odada, tebessümler arasında ..
En munis, en ürkek, en sevecen haliyle..
Tıpkı vazoda, hatta saksıdaymışçasına albeniyle duran ..
Geceye, odaya ve kadının ruhuna huzur, sevgi, mutluluk …
Ve,
Sone, sone aşk saçan ..
Anı, albeniyle ve ihtişamla donatan …
Duvardaki cansızlığında, inadına canlanıp …..,
Dala-yaprağa bürünmecesine can olan, çiçek resmine uzandı usulca ...
Ve, adeta onları örseleyip, daldıkları dingin ve derin uykudan uyandırmaktan korkarcasına..
Sevdi tek, tek hepsinin başını öpüp, suna boylarını …..
Sülün edalı güzelliklerini okşayarak ..
Pencerede aydınlık, odada şavk, duvarda ağartı ….
Tabloda, albeni çoğaldı ..
Dillendi krizantemler, dinledi gözlerini yumarak sükun …..
Dinginlik ve huşu içinde, o sesi, kadın huzuru yudum, yudum içerek..
‘’-Baş edebilmek için, hayatın zorluğuyla ….
Sevginin zırhını kuşan ..
Düşlerine sıkı sarıl ..
Koparsa uçurtmaları, umudunun ve sevincin ..
Oturup dövünmek ve iki gözü iki çeşmeliklerde …
Hıçkırık sellerine kapılarak, sümük düğünlerinde boğulmak yerine ..
Dinle yüreğini, kulak ver içindeki senin, sesine ..
Çevir başını, bak gök yüzüne..
Gündüzünde seni selamlayan, semayı..
Gece de ayı, yıldızı selamlayıp, tebessümlerle öpmecesine..
Ve,
Sen güldükçe hayata, evrene, yüreğine ve kendine..
Hayatta, güzellikler de ….
Evren de gülecektir sana, bilinci ve idrakiyle ..
Korkunun karartılarını yen ..
Umudun peşine ve içindeki sesin ardına düşmekten ..
Ayak uçlarını kazıp, sen, seni keşfetmekten …
Ve, yaşama sevinci urganına sarılmaktan geri durma ….
Pes etme, hayatın ceberutluğuna ve zorbalığına karşı ..
Diren diş-tırnak, tüm benliğin ve sarsılmaz inancınla hayata ve elemlere..
Hüzünlerden bile, mutluluklar dermecesine ..
Dahası,ölüm ve ölümlülüklerden …,
Hicranlardan, yüreğine merhem, gönlüne ışık ..
Ruhuna deva olmacasına, dererek güzelliği …..
Koyul, hayat serüveninin seni, sürüp savurduğu o, gizem atlasında koşmalara….
Tık nefes kalsan da bezginliğe ve umutsuzluğa pabuç bırakıp,
meyletmeden..
Göğsünü siper ederek, kasırgalarına zamanın, hayatın ve zorlukların ..
Yelken-kürek, yaldır-yapalak koş ardı sıra, umudun ışığının ..
Ve, yaşama sevinci muştularının, düşlerinin ardı sıra..
Kaşifin, simyacın, seyyahın ol sen, senin ve yaşamdan sana düşen ..
Mutluluk ve sevinç payının ardı sıra,
Kapmacasına erinçlerden, hazdan ve yaşama sevinçlerinden yana hakkını ..! ‘’
Sanki lal olmuşluklarda , odaklanarak duvardaki tabloya, dinliyordu kadın ..
Sessizliğin diliyle seslenen, Krizantem güzelliklerini ..
Kirpik uçları ve ardından yanaklarının usulca ve sessizce ıslanmışlığıyla ..
Geceye, sevginin diliyle nurlar yağmışlığında ..
Çevirdi kadın, gözlerini ..
Pencereye ve dışarıda ağaran semaya ..
Seher yıldızının onu selamlamışlığında ….!
Kapıldığı coşku dalgalarıyla ..
Diyenin suskunluğunda, denilenlerin güzelliğinde..
Arınan ruhunun, huzura yelken açmışlığıyla baka kaldı Seher yıldızına
Kulaklarında, hala krizantemlerden yayılan
‘’-- Kaşifin, simyacın, seyyahın ol sen, senin ve yaşamdan sana düşen.
Mutluluk ve sevinç payının ardı sıra ..’’ sözleri arasında …!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Ereğli / KONYA
25 / 10 / 2015
Saat ; 14_18

24 Ekim 2015 Cumartesi



ANLAR VARDIR...
İÇE İŞLER ...
İNSANI, İÇİNE ÇEKER ...
ALIP, GÖTÜRÜR ONU, KENDİNDEN BİLE KOPARMACASINA...
MEKANSIZLIKLARIN VE DUYGULARIN ATLASINA ..
GİZEMLERİN VE DÜŞSELLİKLERİN COĞRAFYASINA.
HALLER VARDIR, İNSANI BÜLBÜL YADA LAL EDER ....
HALDEN, HALE KOYAR ...
SÜRÜP SAVURUR, ZAMANIN KOYNUNDA, HAYATIN BAĞRINDA ...
ÖLÜMLÜKTE, ÖLÜMSÜZ GÜZELLİKLERİ VAR EDEN BÖYLESİ GİZEMLER, ÖMRÜN CEVHERİ VE ZENGİNLİĞİDİR ..
ANILAR DEMETİNİN, EL DEĞMEMİŞ GÜZELLİKTEKİ YIĞINLARIDIR.
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ



22 Ekim 2015 Perşembe

SENDEN SONRAM, AŞK OLSUN, AŞK ...!
Döşümü de, düşümü de çöz benim ..
Değsin sevgi, sevgi, şefkat, şefkat, aşk , aşk ellerin, nefesin ...
Tenim, bedenim, ruhum taş soğukluğundan ve yalnızlığın azabından azat olsun .. 
Çoğalt beni, sende,
Ve, sonra, tüket beni, yudum , yudum, zerre, zerre, derinliklerinde ..!
Kanatlandır duygularımı, tüneyeyim ruhunun doruklarına, aşkın parıltısı ve ihtişamıyla ..
Kayalığa kazınmış esaret' im son bulsun,
Halden hale sok, aldırmadan yaşayacağım zorluğa,cefaya ...
Yeter ki, yoklukta yine doğup çoğalarak aşk, aşk sende bina olayım zamanın ve senin bağrında ..
Bilsen, kaç karanlık gece,kaç gün ışığı...
Kaç zaman ve zemheri, yaz sıcağı geldi, geçti ömrümden ..
Hepsine dayandım, dayanmasına ..
Lakin sensizliğe, sevgisizliğe, sevdasızlığa, kahreden yalnızlıklara ve ölümcül sessizliklere katlanmak
Bil ki, ölümden de büyük azap gelmelerde, şimdi bana ..!
Şimdi, o gün, bugün ..!
Mahşerim, cehennemim, sonum ve bitmeyen azabım olacaksa bile gel,
Yak ateşini aşkın, alev, alev, meş'ale, meş'ale ..
İşlesin iliklerime, aşkın harı, çatırdayarak dağılsın taş bedenim ..!
Ruhumun azatlığın da, geçerek kendimden ..
Küllerimden aşk ve haz olarak yeniden doğayım ...
O, gönül coğrafyanda, aşk ikliminde ..
Gelişin ve ellerinle dünümün sonu, yarınımın miladı ol ..
Senden öncem, kül ...
Senden sonram, aşk olsun, aşk .....!
Senden sonram, aşk olsun, aşk .....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli / KONYA
21 / 10 / 2015
Saat ; 21_53

LAZIM DEĞİLSİN, ÖLÜMÜ İÇMİŞLİĞİMDE , BANA !
Anlatamamak, anlaşılamamak ….
Ruhumun derinliklerindeki girdapları, fırtınaları, buhranları dillendirememek …
İçimin, içime sığmamasını tetiklemişliğiyle ..
Her gün benliğimde yeni, yeni volkanlar patlatıyor ..
Ben, beni, elemlerimi, bilinmezliklerimi, kederlerimi, karalarımı ..
Hasılı, alev, alev beni kusuyor ..
Kendi yangınımda kavrulup, külleşiyorum ..
Bilmem ki, kendi Zümrüt-ü Ankalığımda ..
Bir daha ve yeniden var edebileceğim mi ?
O, benden arta kalanlarda, yeni beni ?
Eni-konu, içimi-dışıma çıkartıp, keşfine sunmuşluğumda ..
Bulabilecek’ mi sin, acaba ?
Sen, bendeki, yeni beni ?
Zamanların ve volkan lavlarının orta yerinde kalakalmışlığımda ..
Dünümün yokluğunda …!
Yarınımın, hala ve hala, kızgın lav olup akarak …
Zamanın bağrında sürüklenmiş liginde, henüz yenimin var olamamışlığında ..
Yerimin, yurdumun ve benliğimin oluşamamışlığında ..
Zaman , rüzgarlar ve doğa sürüklüyor beni, oradan, oraya …
Kan rengi, ateş kırmızısı alaca yakıcılığımda ..
Soğumaya yüz tutan yanım,kül-duman ve gaz ..
Yanan ve akan lav yanımsa meçhul bir ateş topu …
Bağrında sürüklendiğim topak ….
Ve, bilinmez milyonlarca canlı yanıyor bende ve benimle hala ..
Yangınım da ölüm kusarken, bir yanım …
Bir yanım, meçhullüğümde yeni hayatlar saçıyor, evrenin bağrında
Sular düşüp, serinlik sardıkça beni ..
Yağmurları içtikçe alevlerim ..
Efkarım bulut olup, gaz olup, duman olup ..
Ve, hatta kim bilir beklide, ölüm olup yükselecek arşa ?
Heybetli bir dağ mı, yoksa kayalar ve ömürler eskisi bir yatak mı?
Ya da, içinde abı-hayat ve can suyu olan
Bir krater gölümü olacağımsa, hala ve hala meçhul ….
Derim ki, bu gün çık ta gel ….!
Yarimsen, yaranımsan, canım, cananım, vazgeçilmez dostum san !
Bugün ve tez elden, yel ol, yağmur ol, su ol, şifa ol, çare ol, gel ..
Söndür yangınımı, canıma can, yarınıma kaynak ol ..
Yangınım da ve darımda yoksan….
El açıp, aman dediğimde, medet istediğimde …
Bencillik, kibir yada korkudan …
Yahut ta, zamansız ve iradesizliklerden, uzanmıyorsa, elin …
Elin erip, yürümüyorsa, ayakların ….
Yada, mehter marşı yürüyüşü misali, bir ileri, iki geri diyor ..
Dahası, eni-konu hep geri, geri gidiyorsa ….
O iyi gün dostu çevikliğini yitiren ….
Zor ve dar gün dostluğuna, vefaya, aşka ırak ve yaban ayakların .
Görünmez taşlar bağlanmış lığında tutuyorsa, seni ….
Değersizlikler, erdemsizlikler ve o bilinmez nedenler, engeller …
Hasılı ….
Hallerimin böyleliğin de, ateşlere kalmışlığım da,
Bu günüm de, darda lığımda, zorda lığımda ….
Kızıl alevler olup akmışlığımda, yoksan ..!
Gelme yarınım da, yüzüme bakamayacak utançlara gömülmemek için ..!
Vefa ve sadakat değimlidir, dostluğa ve canlığa, aşka can veren ?
Sende, vefadan iz, sadakatten emare,
Yarama merhem olacak, irade ve dirayetten en ufak bir iz yoksa..
Lazım değilsin dar günümde yokluğunda,
Feraha ermişliğimde, bol günümde …..
Yada, ölümü içmişliğim de, bana …!
Yada, ölümü içmişliğim de, bana …!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli/ Konya
22.10.2015
Saat:00_35

HUZURA UMMAN OLMAYI
Çöz beni , özgürlüğün tacıyla , ışığıyla kutsayarak ... Aç bağrını, al koynuna .. Sinende yumulsun gözlerim senli mutluluklara .. Bilsen, ne çok bekledim, bu anı .. Sende çoğalmaları .. Dal budak salıp ... Çiğdem-çiçeklere durmaları .. Sevdaya su, zamana ilaç, gönüle merhem .. Ruha ışık .. Aşka maya .. Mutluluğa kaynak .. Huzura umman olmayı ... Huzura umman olmayı ... Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ Ereğli / KONYA 21 / 10 / 2015 Saat; 21_27

20 Ekim 2015 Salı


GÖNLÜMÜZ, GÖZÜMÜZ HEP SENİ ARIYOR ...
Sensizlikte , sana, seni içmişliğimde..
Masamda, hüzünden ağıta kesen gül ..

Derdime ve sensizliğimin hüznüne ortak ..

Derdimi almalara öykünmekten esrikleşen,
 şarap ..

Birde,sessizliklerde, gamlı gönüller tutsağı ben varım ...

Bir, sen yoksun ..!

Eksiğimiz tamam ..

Alemimiz tam olsa..

Halimiz pürneşe olurdu ...!

Halimiz pürneşe olurdu ...!

Eeee,olsa, olsa kısmetsizlik bu kadar olur hani'ya ...

Eskilerin ..,

Ondandır demek ki ..

''--Yaradan dört iyiliği bir arada vermez. '', demeleri ..!

Gece, mey, gül ve ben ...

Gamdayız, elemdeyiz, kederdeyiz ..

Ben, içiyorum ..

Şişe ve mey, esrikleşiyor ..

Gül, ağlıyor ..

Geceyi, hüzün sarıyor ..

Gönlümüz, gözümüz hep seni arıyor ....!

Gönlümüz, gözümüz, hep seni arıyor ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli / KONYA 

21 / 10 / 2015

Saat; 00_26

UÇURUMUM DA YUVARLANARAK, SESSİZ ÇIĞLIKLARLA ..!
Bastırdığım tutkuları, hapsettiğim beni bir bilsen ..
Ancak o zaman keşfedebilirsin bendeki, o görünmez beni ...
Nasılda muzdarip, nasılda sancılı ruhum ..
Saat sarkaçları gibi vururum ...
Derinleşerek beni yutan o, efkarların doruğunda yalpalayarak, iki yana ..
Kazıdıkça beni, soydukça ruhumu ..
Eriştiğin bende..
Yitik yanımı bulursun ..
Gemi batıkları misali ..
İçimi dışımı kaplar bin-bir bilinmezlik ..
Gel, çek-çıkart beni, benden ..
Soy ruhumu, kazı içimde çoğalan elemi-kederi, ..
Kurtar beni, üstüme, üstüme dertlmişliğimde..
Soluksuz kaldığım enkazımdan ..
Biliyorum,fakındayım ..
Ama ne yaparsın ki çaresizliklerde zordayım, zorda ..
Tutunacak dalımın-budağımın ..
Sığınacak daldamın-duldamın kalmamışlığında ..
Denize düşenin yılana sarılması misali sarılmak istiyorum ..
Sımsıkı ve sarmaşıklar gibi, seni sarıp-saralamacasına ..
Uzat, ellerini tut beni, soy ruhumu..
Bul, keşfet ve yeniden var et ne olur ....
Beni, o eski benden azat etmişliğinle..
Yeni ben et ..
Değiştir, tepeden-tırnağa ..
Bilsen nasıl da muhtacım sana..
Ve, beni, baştan yaratmana ..!
Beni, o eski benden alıp, yeni ben yapmana !
Zorum, çekilmezim, kahır ve dert küpü, çile yumağıyım ..
Gordion'un kör düğümleri bile hiç kalır, benim yanımda ..
Köstebek gibi kendi toprağımın derinliklerinde yuvalar yapıp ..
Labirentlerimde kaybolmuşluğumda ..
Gündüzün gün ışığında bile, hasretim aydınlığa ..
Mehtap hep kara bulutlar ardındadır, benim iç dünyamda ..
Kendi yalnızlığımın sahrasında kaybolmuşluğumda ..
Ufalanır giderim, kum zerrelerini bile kıskandırmacasına ..!
Düzenimin bozulup, sazımın tellerinin kopup ..
Ruhumun balatalarının sıyrılmışlığında ..
Sürüklendikçe, sürükleniyorum ben, kendi enkazımda ..
Duy sesimi, çağrıma kulak ver..
Ses ol, can ol, mecal ol, dermanım ol ..
Nefesime, nefes, dilime, ses, çığlığıma, çığlık ol ..!
Yarama merhem, canıma canan ol , gel, yardımıma koş ..
Bu darda lığımda, tut beni ..
Uçurumların kıyısından al, eriştir düzlüğe ..
Kurtar tık nefesliklerden ve kabuslar hengamesinden, eriştir düzlüğe !
El, el, dil, dil, ruh, ruh, beden, beden..
Sende çoğalayım ..!
Çek-çıkart beni benden, iş işten, ben benden geçmeden..
Vakit geç ve iş işten geçmiş olmadan ..
Son imdat deyişimdir, son yalvarışım ....
Ve ,
Canhıraşlıklardaki son çığlıklarım dır, bunlar ..
Düşüyorum hızla, un-ufak olmacasına ..
Kendi cehennemim de yanıp, kendi girdabımda yitmecesine ..
Bil....
Şu an, ben, benden geçmişliklerde ....
İpini kopartan uçurtmalar misali savruluşlar ve anaforlarla ...
Çekilip gidiyorum, o tarifsiz kör kuyulara
Uçurumum da yuvarlanarak, sessiz çığlıklarla ...!
Uçurumum da yuvarlanarak, sessiz çığlıklarla ...!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli / KONYA
20/10/2015
Saat;23_04

BOYUN BÜKÜKLÜĞÜ KALDI ..
Son nefesimde ...
İçimde, söyleyemediğim sözlerin hüznü ....
Sözcükler yetim, soluğum donuk, gözlerim açık kaldı ...
Bir ömür öyküsünün apansız ve zamansız bitivermişliğinde ..
Ardımda yaşanmamışlıkların mahzunluğu ..
Duygularımın ve göz yaşlarımın, duruluğu ...
Birde .....!
Birde .....!
Sahibini yitiren düşlerimin, umutlarımın, hayallerimin
Boyun büküklüğü kaldı ...!
Boyun büküklüğü kaldı ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli / KONYA
20 / 10 / 2015
Saat; 23_20

19 Ekim 2015 Pazartesi

GÜL DİKENSİZ, HAYAT GAMSIZ, ÖMÜR MEŞAKKATSİZ OLMAZ …!
Ruhsal gel-git’lerde savrulur, ruhum ..
Dizginlenemez duygularım ..
Bir YILKI ATI kılar beni ..
Sürer-savurur bilinmezliğin çöllerinde ....
Duygu girdaplarında, çekilir giderim ..
Böyleliğimde, an gelir ...,
Ben, bende yiter, bende, beni keşfe koyulurum ..
Kah, yıkarım bentleri, kaleleri ..
Kah, bir tespih böceği misali dürülür, bükülür, der-dest olurum ..
Ruhumun derinliklerindeki labirentlerde çıkarım ben, benim karşıma ..
Keşfettikçe hayretlere boğulur ....
Kendi şeytan üçgenimde yutulurum ...
Akların kara, karaların ak olmuşluğunda ...
İçimdeki dev aynalarında, cüceleşen benim izlerimin peşine düşerek ..
Bir kısır döngünün hengamesinde ..
Yakalarım, içimdeki çocuğun mutsuzluğunun şifrelerini ..
Deşifre ettikçe ben, beni ..
Aklıma düşer ...
''Döndü baktı kendine, daldı kendi içine ! '' diyen garip ozanın öngörüsü ..
Yüreğimi dinler ..
Kulak kesilirim ona ..
Yüreğimle dinleyip, aklımla duymanın erincini yaşarım ..
İçimde bayram yeri coşkusu kabarır ..
Sone, sone düşerken ruhumun derinliklerine umudun albenili ışıltısı ..
Geçerim kendimden sevinçle ..
İçimdeki bir yerlerde tüneyen korkuların depreşmesine ..
Vesveselerimin tetiklemesiyle, beni ele geçiren, o amansız evhamlara aldırmadan ..
Penceredeki güneş ışığında eskirken gün ...
Ben hayattan çaldığım mutluluğu çoğaltmanın erinciyle, koyulurum ..
Sevinç tarlalarında rengarenk çiçekler dermeye ..
Bilerek ve aklımda tutarak ..
Bu düşsel güzelliklerin de kalıcı olmadığını ..
Ve,an gelip..
İnsan oluşumun gereğiyle,yine korkularımla ve içimdeki benle yüzleşeceğimi.
Ve, aralanır o zaman, buruk tebessümle, dudaklarım ..
Dökülür sözcükler yüreğimden dudaklarıma ..
''GÜL DİKENSİZ, HAYAT GAMSIZ, ÖMÜR MEŞAKKATSİZ OLMAZ ...! ''
''GÜL DİKENSİZ, HAYAT GAMSIZ, ÖMÜR MEŞAKKATSİZ OLMAZ ...! '' Mualla DİRENİŞ YASSIBAŞ Ereğli / KONYA
19 / 10 / 2015
Saat ; 17_22



  ONDANDIR.. Bir sendin.. Bir de ben .. Hayat mektebinde , sınıfları geçemeyen.. Ondandır, adımızın ,''Baki '' ile ,'...