30 Kasım 2021 Salı


 KARANLIĞI ÇOĞALTAN, KARA RUHLAR ....!

Her birisi, sevgiye-sevdaya, emeğe-ekmeğe ,umuda düşman kesilen ...... Karanlığı çoğaltan, İNSAN KİSVELİ KARA RUHLAR ......! Kan emici, can alıcı, virüs batağı, Azrail ayakçısı olup-çıkan, suret-i insan, fıtratı Kuşluğun da, yarasalaş an, gerçek yarasalara kurban olasıca, kana doymayan .... Karabasan olup, insanın, insanlığın üstüne çöken, doymak-kanmak bilmeyen, Vampir Yarasalar .... Gerçekliğinde, yarasalara taş çıkartan ..... Tıpkı Deve Kuşluğun da sergilediği riyakarlıkla ..... İş yarasa'lığa ve yarasa alemine gelince de ..... Hem, insanın hem de Yarasanın çakması, işine gelince insan, işine gelince kuş geçinen ..... Hayata, kainata bela olan, İNSANLIĞIN UTANCI, YÜZ KARASI, karanlık ruhlar .....! Kanat, kanat, uçuş, uçuş, gaga, gaga ölüm saçtılar .... Ele-avuca sığmayan, çığlık-çığlık ürperti saçıp, korku çoğaltan ..... Oydular, yürekleri, gözleri, tenleri, gasp ettiler sevinçlerle, gülüşleri ..... Kararttılar ufuklarla, yarınları ....... Karanlığı çoğaltan, KARA RUHLAR ...... Toprağın yedi kat dibinden, arşın kerevetine dek yükselip, çoğalıp-çoğaltarak gadayı-belayı, kainatı sarıp-sarmalayıp, kuşattılar ... KAİNATI, SARIP-SARMALAYIP KUŞATTILAR ........! Delerek karanlığı, geceyi, şafağı, gözleri, yürekleri, asa koydular küçücük bedenlerinde, nice ölü canları, bedenlerle-hayatları ... Ondandır, çoğu kere insanların ürküp, çekinip, kaçınması, asla sebepsiz ve boş yere değildir ... Çığlık, çığlığa kapladıkça sesleri, bedenleri her bir yanı, hele ki karanlık dehlizlerle, asırlık mağaraları ... Acılar türetip, tehlike, yetmedi kıran, sıraca ve virüslerle ölüm saçtılar, ölüm, düpedüz..... Sonrasında, masumiyet postuna bürünüp, iz üstü dönüp, asılmacasına, inlerine, saklandılar, karanlığın bağrına .... SAKLANDILAR, KARANLIĞIN BAĞRINA ....... Karanlığı çoğaltan, KARA RUHLAR ...... KARANLIĞI ÇOĞALTAN KARA RUHLAR ....! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Immenstaad / Almanya 30 / 11 / 2021 _ Salı Saat ; 04_55


 YİTMELERE TUTSAK, HÜZÜNLÜ KARANLIĞA YENİK, GECENİN BAĞRINDA .........!

Zamanın imbiğinden süzülerek, yürekten taşıp, dillerden dökülen tümcelerle, sözcükler .... Kanatsız kelebekliklerde, uçuşuyordu, Arşın kanatları altında ..... ARŞIN KANATLARI ALTINDA ........! Benden aşağı kalmamacasına, yorgun ve pejmürdelik de, hüsrana, derin sessizliğe - sükuna boyun eğen ..... << Bencileyin >> ....... Yitmelere tutsak, hüzünlü karanlığa yenik, gecenin bağrında .... YİTMELERE TUTSAK, HÜZÜNLÜ KARANLIĞA YENİK, GECENİN BAĞRINDA .........! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Immenstaad / Almanya 29 / 11 / 2021 Saat ; 20_20

29 Kasım 2021 Pazartesi


 '' - EKSİK ETMEZLER, BİRBİRİNE DİŞ BİLEMEYİ ....! ''


Hayatın hallerinden ve renklerindendir mutluluk ile mutsuzluk ....
Kişiye, duruma, olayın özüne, şekline ve gelişim sürecine göre, değişkenlik gösterseler de .
Birbirinin konumuna göre, biri sahne aldımıydı, ötekisi sahneden çekilir ......
Olayların sıcaklığı yerini doğal ve olağan hayat akışına bırakınca ...
Rollerin değişmişliğinde, dün mutsuzluğumuza neden olan konuya, gülüp geçtiğimizde yada öfke ve kin nöbetinde buz kestiğimiz ve öfkeyle kalkanın ...
Zararla oturacağı olasılığı dahilinde seyredecek olaylarda, gelişebildiği gibi ......
Fırtına, yerini huzura bırakınca, yaşamın o, kendi içindeki sistematisi ve dengesi, hayatın akışı içinde, inişli, çıkışlı yolda yürünüyormuş hallerde, seyreder hayat .....!
Ölüm, nasıl hayata ve insana dairse, mutlulukta, mutsuzlukta, hayata ve insana dairdir...
Mutluluk ile mutsuzluk, aynalardaki yansımaları kıskandıran hallerde .....
Giriverir yaşama, sonuçlarının ve etkilerinin, duruma göre, değişmişliğinde ......
Kimine göre, mutlulukla, mutsuzluk, anlaşamayan, ikiz kardeşler gibidir .....!
Biri gelince, öteki kirişi kırarken, eksik etmezler, birbirini kollayıp, birbirine diş bilemeyi ....
Eksik etmezler, birbirine diş bilemeyi .....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Almanya

29 / 11 / 2020 - PAZAR

Saat ; 19__03


 GÖKYÜZÜ GİBİ GRİ İKEN GÖNLÜM, BİL Kİ ......

Hazandan yüklendiği hüzünlerle, adeta, onlara inat, yakalamak isterken sevinci, mutluluğu ...
Ömrümün kapısını çalıverince, zemheri .....
Düşlediklerim le, planlarım la uymayınca, hayatın hesabı ...
Kalakaldım yine, ayazda, yağdı karlar, umutlarımın, düşlerimin üstüne ...
Böylesi hallerde, nasıl mutlanır ve şen olur gönlünüz ?
Çekmeyen bilmez, bu halleri ......
Düşenle, çeken bilir .......
Gökyüzü gibi gri iken gönlüm, bil ki .....
Gülmeleri unutan yüzüm, gözlerim, ele verir halimi .....
Böylesi hallerde, düşer sümsüğüm, asılır yüzüm ...
Yazık desen, ağlayacak olurum ......
Gül deyince, gülünmüyor ki ...
Zorla, güzellik olmuyor ki .....!
Öylesi hallerde ......
Unuturum gülmeleri ....
Gülmeleri unutan yüzüm, gözlerim, ele verir halimi .....!
Yüzüm, gözlerim, ele verir halimi .....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
29 / 11 / 2020 - PAZAR
Saat ; 22_33

 

YUTULUR'SUN, HAZ GİRDAPLARINDA ...

Vurunca sulara, ışıldayan ayın şavkı ...
Nasıl işlerse yakamoz,yakamoz güzelliklerde ..
Adeta, dansa koyularak, suda ..
Öylesine baş döndürücülük de ...
Sarıp-sarmalar seni, tepeden tırnağa ...
Zerre,zerre bezemecesine,en derin hücrelerini...
Ahengiyle, müziğin büyüleyiciliği ....
İşledikçe,içine ...
Titret'ince, duygularının ve ruhunun perdesini ...
Çeker, çıkartır seni, yavanlığın, sıradanlığın, sığlığın dışına ..
Soyarak ruhunu, alıp götürür, takarak notaların tılsımına ..
Tıpkı narin ellerden eldiveni ...
Kadife tenlerden, giysileri soyup çıkartır gibi...
Koyar seni çırılçıplak, kurtarır yükten …
Böyleliğin de …
Dalarak ebruli duyguların o, dayanılmaz ummanına ...
Üryanlıkların albenili atmosferinde, yutulur'sun, haz girdaplarında ..
Yutulur'sun, haz girdaplarında ...

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ

Immenstaad / Almanya

30 / 08 / 2017

Saat ; 22_18


 YARİN YURDU, AYNALI KONAK ...

Ruhumuzun üryan, gönlümüzün eyvan ..
Dertlerle, tasaların elvan lığında ..
Gizlinin, uluya, ayan-beyan malumluğunda ..
Gönül erleriyle, gam kervanlarının art, arda yola koyulmuşluğun da ..
Düştük bizde, yar yoluna ....
Gönül eşiğine yüz sürüp, sevdaya nefer, odlara, odun olmuşluğumuz da ...
Nar rengi yanıp, gazele-toprağa karışıp ..
Külümüz ün göğe, sevdamızın gönüllerle, evrene savrulmuşluğunda ..
Hayatın ve kainatın, bilene ayna, bize, karanlık olmuşluğunda ..
Koyulduk, el yordamıyla, yol bulmacasına ..
Hayat ve sevda yoluna, aşkın narıyla yana, yana ...
Yanmalarda, pişmelerde ömrümüzün, özümüzün. göynümüzün …
Nicedir sabretsek te daha’ca, hamlıkta sürüp …
Göynümelere ermemişliğinde ...
Bu yolda, aşk ile ömür tüketmelere gönüllülüklerde, koyulmuşluğumuzla ..
İdrak ve sorgulamayla, malum edilip, destur verilmişliğiyle ...
Gönülden, gönül e, aşk ile bilip, dedik ki ...
<< Şükür ile yerin-göğün sahibine .. >>
'' -Yak bizi, eyle kömür, verdiğine, hesapsız şükür ...!''
Ve ekledik, ardı sıra ...
Yüreğimizin taşıp, dilimizin söylemişliğinde ...
Sinemizdeki yangının kor, kor olup ...
Bedeni-ruhu, ömrü, gönlü sarmışlığında ....
'' –Yar in yurdu, aynalı konak ....!
Biz de, gezip-görüp, geçip-göçüp, ona konak ...
Ona konak ...!''
Varıp orda, konaklıyak ...
Hali nicedir, yare, sorak ..
Ahaliye, eşrafa, sofralar kurak ...
Cümlesini ağırlayıp, gönül meyimizden, sunak ...
Ne aç-sefil koyak, nede kibirde, gönül kırak ...
Nefsimizi, kirimizi sevgide, yuyak ...
Duyduk ki ateş düşmüş yar’ in, yurduna...
Damında tutuşmuş, gazeller bile ..
Nar, nar olmuş, yanar damda, yaprakla, toprak ..
Döküp suyu, söndürek harı ...
Nolacak bilmem ki, yar in hali ...
Sarmış, sarmalamış afat yurdu, koymamış taş, taş üstünde ...
Gözlerin, gözleri, görmemişliğinde.
Bürümüş afakı, kara duman ..
Azrail almış yar i, ataş salmış ömrümüze, gönlümüze, özümüze ..
Duyduk ki, yaradan, canını, teninden almış ..
Kulluğumuz da naçar koyup, çileyle, sabrı bize sunmuş ...
Yüreğimizi köz, köz edip, gönlümüzü, yetim kılmış ...
Yaradan, ölümü yare, azabı bize, reva görmüş ...
Gazabında yıkmış, yükletmiş ...
Direğimizi kırmış, ışığımızı söndürüp ..
Göz yaşımızı, aşımıza, katık etmiş ...
Yelden, kuzdan, kurttan, kuştan ....
Hava da dönenen, kara buluttan, haber aldık ..
Gamlara, yaslara daldık ..
Haberler saldık ..
Dedik ki, koyun yar i, elimizle, kendimizce, biz yuyak ..
Gül suyuna bandırıp, zemzemle arındırak ..
Ömrümüzün, ruhumuzun urbasını ...
Bal mumuyla dokuyup, ipek ile beleyip, atlas kefen kılarak ...
Yar i içine doluyak, onu bize bağışlayıp, bahşedene sunak ..
Acımızı dillendirip, yüreğimizden taşan yangınla diyek o, görünmez yüceye ...
Her ölümün erken ölümlülüğünde, bizi, yar’ dan edip ..
Almışlığında, apansız onu, katına ..
Sitemimizin er-geç ona ulaşacağına inançla ..
Yolladık, arı-duruluğunda, gönlümüzden kopanı, ona ...
<< -Aç koydun özümüzü, yakıp-yıktın gönlümüzü ..
Kursağımızda koydun, muradımızı ..
Böyle yazmışlığınla, yazımızı ..
Ölümün karşısındaki, naçar halde …
Boynumuz, kıldan incedir, sana …
Haddimiz yok, kelam olmaz buyruğuna ..
Söz söylenmez, sözün üstüne …
Selamının da, kelamının da, celalinin de, başımız üstüneliğinde …
Koymuşluğunla bizi, onsuz,
Sarıp-sarmalayıp, doymasakda, yare ..
Ölümü içmiş, bedenliğin de ...
Yar’ in yüzünün, dolunay misali, olmuşluğunda hare, hare ..
Olmamış lığın da, elden gelir, çare ...
Gömmüşlüğümüz le, elimizle, sinesine ...
Sarmışlığıyla sadık yarliğinde, bedenini ilelebet ..
Doyup, kanamadığımız yare, doysun, gönlünce kara toprak ...
Misk-i amberler açıp-koksun, yar in sininde ..
Elbet ereceğiz ya re, günün birinde ..! ''
O günün mahşere, işimizin, makam-ı ulu' ya kalmışlığında ..
Ömrün fani, üç günlük dünyanın, yalan'lığın da ...
Biz deyip, biz duyup, biz ağlayarak ..
An gelip, gülüp, an gelip kahırda, boğularak ..
An gelip, dövünüp yaslara durmuşluğumuzda ..
Erdirinceye kadar, yolla-yolculuğu sona ..
Özlemle yad ederek, şad edeceğiz ruh ta yar i, hürmetle, minnetle ..
Hepimizin, konan-göçenliğin de ..
Varacağı ille yerin, ora ve o makam olacağına, sonsuz inançla ..
Telaşla, gamla, tasayla ...
Hatta, leylekler misali laklak la geçen, ömrün ardı sıra
Gün gelip, vaktin tamam olup, bu alemden nasibin, rızkın kesilmişliğin de ..
Göçeceğiz bizde, ya re, elsiz-ayaksız imamın kayığına binmişliğimizle ..
İçeceğiz ölümün mey'ini, şerbetini istesek de, istemesek de ...
Gönülsüz de, gönüllü de olsak, koyulacağız yola ..
Zamanın, apansız'lığın da ..
Dur-durak bilmeden, akıp duran ırmak'lığın da ..
Azrail le, ecelimiz'in ömür kapımızı çalmış'lığın da ..
Dahası ….
Oldum,olası,dünya kurulup,insan ve insanlık var olalı ..
Canın tatlılığında ..
Ölümün, hep erken bulunmuşluğunda ...
Dönelim, kelamın başına ..
Yüreğimize ateşler saçılıp, akımızın-karamıza,
Göz yaşımızın, yağmura dönüp ....
Doyup-kanamadığımız sevdiceğim'izin, toprağa düşmüşlüğün de ...
Gönlümüzün, ömrümüzün, ruhumuzun harda, nar olup yanıp ...
Görünmez ellerce, dağlanmış'lığın da...
Yar in yurdu, aynalı konak ...!
Yar in yurdu, aynalı konak ...!
Bizde, gezip-görüp, geçip-göçüp, ona konak ...
Ona konak ...!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ
Immenstaad / Almanya
29 / 09 / 2017
Saat ; 13_07

28 Kasım 2021 Pazar


 

DÜĞÜMLENİR BOĞAZIMDA ......

 

 

 

Düne uzandığım hemen her zaman, kör pişmanlıklarla, kendimle amansız cebelleşmelerimde ...

Çıkamaz olunca, işin içinden ....

Değil sadece, iki yakamın ...

Bedenimle-ruhumun ayrılmaz bütünlüklerine inat, kolay, kolay bir araya gelememişliğinde, koyulduğum içsel hesaplaşmalarda ......

Kaçamamışlığımda o, gerçeği ayan-beyan görürüm, çanların benim için çalıp, sonu muştulamışlığında ....

Kaçınılmazlığında, bilirim ki, her halükarda zarar eden, en ağırından diyet ödeyen ve asla o, kara kaplı Defter-i Kebir'in, borç hanesini ....

Ne yaparsam-yapayım, pürü-pak temizleyememişliğimde, hayatın hep alacaklı ...

Benimse, sefil müflis, kronik borçlu çıkmışlığında ...

Bitmeyen mizanlarda, sıfırı tüketenliğin, kahroşmuşluğunda ......

Yutulurum, çentikler, hatırlatmalar, tembihler ve tutulmayan tövbelerle .....

Hükümsüz yeminler girdabında, boğulurum ....

İşte, o, an .....

Nasıl peydahlandığını bir türlü anlamadığım, bilip-çözemediğim şekilde, gözlerimin önüne .....

Beni benden almacasına ürkütüp-korkutan hallerde,  o malum KARA PERDE iner ...

O, MALUM KARA PERDE, İNER .....!

Silinir, kaybolur, bir bilsen,  neler, neler, beynim-belleğim,şuurum, un-ufak olup, zerrelere bölünüp yiterek ....

Ölümü içerken .......

Ömrünün sonuna ermiş, o, eski muhteşem halinden eser kalmamacasına .....

Un-ufak olmalarda, dağılıp-uçuşup yokluğu içen, ölü HİNDİBAĞ ÇİÇEĞİ, kesilirim ...

Ne albeni kalmış, nede beden hallerde ......

Albeni timsali o, güzelim halinden, iz kalmayan, garibim HİNDİBAĞ'ın neler çektiğini, çekmişliğimde tadar, anlarım ....

Son bir hamleyle ve ölümün kertesindeyken .....

Daha henüz, belleğimle-farkındalık yetime, şuuruma, ölümün, Azrailin topyekun el koyamamışlığımda ......

Can havliyle, gelir-geçer gözlerimle, zihnimden, Hindibağ ile özdeşleşen akıbetim ........

HİNDİBAĞ İLE ÖZDEŞLEŞEN AKIBETİM .......!

Varlıkta, hiçliği ve yokluğu tadıp, yaşamışlığım da ....

Apansız bir el çıkar, ortaya ........

Kendinden ve yapacağından eminlik le, o, meçhul el, uzanır boğazıma olanca amansızlığı ve buz gibi soğukluğuyla .....

Kanımın donup, soluksuz kalıp mora kesmişliğim de koyulurum, kendimden bile uzaklaşmacasına döne, döne  sonunda .......

Gök kubbenin altında dağılıp-uçuşan Hindibağ çiçeklerinin sarısıyla, akpaçık pamukçukları gibilik de .....

Yitmelere koyulurum, unu eleyip, eleği duvara asmışlığımın telefliğinde ........

Kendimin, neredeliğinden, içinde bulunup, debelendiğim andan ve dünümden, yaşadıklarımdan  bihaber, kaybolmacasına ...!

Bu, öylesine tarifsiz ve azap çoğaltan, kısır döngüdür ki, tarifi olanaksız, üstelikte ...

Tadıp-yaşamayanın, bilemeyeceği cinsten .....!

Asumanın boşluğunda çoğalan, tılsımlı zembillere dolmacasına, dağılır, dağılırım ...

Her bir parçamın, ötekinden ilelebet kopup, asla bir araya gelememecesine yoklar kervanına katılmışlığın da ....

İşte, tamda o, an ......

Hıçkırıklara belenmiş, sözcüklerle-soluğum, düğümlenir, boğazımda .......

HIÇKIRIKLARA BELENMİŞ, SÖZCÜKLERLE, SOLUĞUM DÜĞÜMLENİR BOĞAZIMDA .....

DÜĞÜMLENİR BOĞAZIMDA .......!

 

 

 

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

 

 

 

Immenstaad / Almanya

 

 

 

28 / 11 / 2021 - Pazar

 Saat; 19_56

27 Kasım 2021 Cumartesi

DİLSİZ, İBLİS ARTIKLARI ...... YÜKLEYİP SUÇUNU ........ Dünyanın içine edip, insanlığın kıçına çubuk vurmuş, zafer için her yolu ve girişimi, usulü mubah görüp .... Uyanıklıkları, açgözlülükleri, fırsatı ganimet bilip, '' - Hep bana, Rab bana '' naralarıyla talan ve yağmada sınır ve kural tanımayan insanlığın utancı, yüz karası, hilkat garibesi UCUBE DİLSİZ İBLİS ARTIKLARI ..... Yükleyip suçunu, ele-aleme, garibana, mazluma .... Hemen, her dem, ilk fırsatta, sıyrılıp çıkmalara çalışarak, işin içinden HASILI, UZUN LAFIN KISASI BİR BAŞKASININ SIRTINA, KIT AKILLILIĞI, HÜSNÜ KURUNTUSU VE AĞZI AÇIK AYRAN BUDALALIĞIYLA, SIYRILARAK İŞİN İÇİNDEN, OLMADI İFTİRAYLA PERÇİNLEYEREK CEREMEDEN KURTULMA MADRABAZLIKLARINI HAYSİYETSİZLİKLER'İNİ, KENEF ÖMÜRLERİNİ VE YÜZ KARASI EYLEMLERİNİ ..... İNSANLIK, ASALET VE ERDEMLİLİK SAYIP, DAHİLİK VE MARİFET GÖSTERMEYE KALKIŞAN MADRABAZLAR...... LAĞIM FARELERİNİN AYAĞINA SU DÖKEMEYECEK DİLSİZ İBLİS ARTIKLARIDIR .... DİLSİZ İBLİS ARTIKLARI ......! YÜKLEYİP SUÇUNU KARŞISINDAKİ KURBANINA YAHUT TA, MAZLUM-MASUM İLGİSİZ BİRİNE ATIP, YÜKLEMEYİ CEREMEDEN SIYRILMAYI, UYANIKLIK, MARİFET, ÜSTÜN ZEKALILIK,AKILLILIK SAYMAYI İŞ, DAVRANIŞ, HAYAT ŞEKLİ YAPARKEN SIRITAN AHLAK, HAYSİYET VE İNSANLIK FUKARALIKLARINI ZAFERE DÖNÜŞTÜREREK HİLE-HURDAYI HÜNER SAYARLAR, HÜNER .... İNSANLIK CÜCESİ HİLKAT GARİBESİNİN İŞİNİN ADIDIR RİYAKARLIKLA-SAHTEKARLIK ..... RİYAKARLIKLA-SAHTEKARLIK ..... Vicdanını, sağ duyunu, hakkaniyet kavramın ve insani haslet ve duygularını bürüp, dürüp, asıp duvara .... Sözüm ona pişkinliğin, ön yargı'lığın ve fikri sabitlikle, peşin hükümlülüğü kuşanarak .... Dilin kemiğinin yokluğunda yüklemeye kalkışırsan suçu bana yada karşındaki sana muhalif hatta düşman saydığın kişilere .... Bil ki çekirge bir sıçrar, iki sıçrar üçüncüde yakalanır kapana sözünü doğrulamacasına düşersin kendi iftira ve karalama kuyunun isli-paslı karanlığına .... İnsanlığa sığmamış lığın da ve kavramları almışlığın la ayaklar altına, başına buyrukluk la ŞİRRETLİĞİ yada ALİ KIRAN BAŞ KESEN olmayı matah bir herze sanarak kalkışırsan HAYSİYET ve HAYAT CELLATLIĞINA, naçar'lığa muhtaç koyarak akı-kara yapıp, mahvetmek niyetiyle, beni yada bir başka masum garibanı ..... Emin ol gün gelir suç üstüler de yakalanıverirsin ceberutluğun tüm halleri ve gözünü kan bürümüş lüğün karanlığında, kendi elinle-ayağınla, sivri akıllığınla tezgahladığın insanlığın yüz karalığında kanlı-kirli tezgahına ..... Kazdığın kuyuya, kendi düşen dümbüklerin hazin sonlarını birebir yaşayarak hak ettiğin diyeti, en ağırından ve beklenende çabukluk da ... Her rezilliği mubah görüp, yapıp-sıyrılarak .... Senin yada senin gibi sefillik simgesi yüzsüz,çok yüzlüler adına en acınası olanda '' - Minareyi çalan, kılıfını uydurur, bulur '' Ata sözünde seni ve sen misali madrabazları, teşhire müstahaklar ı işaret etmişliğin de. Kendisininde bu güruhtan olduğunu hayattan yediği şamarla, en ağırından yanıtla öğrenir ..... Böylelerinin yaşamı fırıldak'lığın dik alasıdır, bunlar '' - Hacivat kıç düzer, Karagöz ceremesini çeker, cünup gezer '' Sözünü hayata geçirmede hep seçtikleri kurbanı ateşe atmayı matah bir tavır görüp, sayar ... Oysaki işin özü de, gerçeği de, hayatın ve insanlığın doğrusu da budur, bu .....! Sen ve senin gibi madrabaz'lığın ŞAH'I-ŞAHBAZI karakter fukaraları, eylemi yapıp, cürmü işleyip, ceremeyi,suçu başkasına atacak kurbanı da bulur başını yaktıklarının ömrünü karartır, hayatı zindan eder, bunu da sanki alkışlanacak bir tavır ve halmiş gibi göstermekten asla vazgeçmezler ..... Böyleleri, alçaklığın, şerefsizliğin marifet olmadığını da anlar, anlamaya, ama işine gelmediği için salak ayaklarına yatarak anlamazdan gelir, rol keser, durumu kurtarmak için debelenmekten vazgeçmez asla .... Bu insanlık cücesi fırıldak güruh, zırnık kadarki o karanlık akıllarının ve fesatlığın her zaman kazanamayıp, işlerini tıkırında keyfini gıcırın da yapamayacağını herkesten iyide bilir ama yinede bildiği haltı yapıp, cürmü işlemekten vazgeçmez, geri durmazlar ...... Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Immenstaad / Almanya 27 / 11 / 2021 - Cumartesi Saat ; 15_55
 


 ŞEYTANIN KASESİNDEN ...

KANI, MEY KILIP İÇMİŞLİĞİN DE ..!

Bilediğimiz kin,nefret ve intikam kılıçları ..
Çıktı, çıkalı, kınından ..
Görmedi, yer yüzü kan dökülmemiş ,bir günü ..!
Belendi kana ,boydan, boya, kainatın atlası...!
Doydu,taştı ve hatta kusmaya başladı, içine akan kanı, toprak ..
Döndü daha Bağdat'a varmadan, yanlış hesaplar , iz üstü yıldırım hızıyla ..
Ses, soluk kesildi her yan ...
Çakal ulumalarından da ürkütücü, sessiz yürek çığlığıyla ..!
Bağrına saplanan, korkunun şarapnelleriyle dağ-taş, tüm evren
Kendinden geçti, birden..
Korkunun, ecele faydasızlığın da ...
Korku, dağları beklerken...!
Çözüldü, gözlerdeki bağlar ..
Döküldü, ortaya sırlar ..
Şaha kalkınca hırslar, susmak nedir bilmedi, kah, kurşunlar ..
Kah, kılıç sesleri, kah, çakal ulumaları ..
Kah, insan çığlıkları ve haykırışları.
Kustu karanlık ve ürkütücülüğünde, geceler ..
Zulalarında ki İhaneti, korkuyu, nefreti, ölümü, kanı ..!
Ne öldürmeye, nede ölümlere doyamamışlığında..
Nefislerin, hırsların, bedenlerin ..
Kalkanlar, siperler, zırhlar para etmedi ..
Devrildi ekinler misali, art arda yığın,yığın, bedenler ..!
Taş çıkartmacasına ekinlere, öldükçe çoğalıyordu, karanlıklarda ..
Ölülere karışan, meçhul diri, bedenler .
Düşünüp-taşınmalara pabuç bırakmamış lığında, hırslı, sapık ruhların körüklemişliğin de , bu kanlı kavgayı ..
Ne kılıçlardan çekildi eller, nede tekiklerden ayrıldı parmaklar ..
Hep ufka ve hedefe dikildi kan bürümüş ,yorgun ama keskin bakışlı, gözler..
Ölümüne dövüştüler ...
Öldürmelere, edilmiş yeminler sonrasında, şeytana ve nefislere köle, sinsi bedenler ..
Karaltıların, gölgelerin,korkuların, geceyi zapt etmişliğin de ..
Sıyrıldı perdesi, göründü üryanlık ta, gerçek yüzü, nefretin ..!
Dünün uluları, bu günün, kapı kulları ..
Çakalları ve kurtlarıysa, sünepe sokak köpekleriydi, artık iyiden, iyiye ..!
Korkunun, nefretin, kinin ...
Biçim,şekil ,hal ve taktik değiştirip ..
Soyunup,koyulmuşluğunda, adı konulmamış savaşa ..
Sürecekti, bu savaş ..
Son soluk kesilinceye...
Damarda kalan o son damla kan, toprağa, düşünceye dek .!
Diller lal, dudaklar mühürlü, eller tetikte ..
Bedenler, ölümün çarmıhında asılıyken ..!
Kardeş, kardeşe, kin ve nefrette ..
İntikamı ve ölümü, soğuk kanlılıkla, sunmuşken ..
İçildi,içirildi, zehirler-panzehirler ..
Edildi kasvet kokan dualar,ettirildi safsatayla bezeli, yeminler ..
Ölende, öldürende, tanrıyla el, eleydiler
Her ne menem herzeyse, bu böyle ..!

Yitti mertlik,kol gezdi, envayi türlü, kahpelikler ..
Bu karanlık, kör dövüşünde ..
Bilenmişken kılıçlar, diller ve yürekler intikama ve nefrete ..!
Girdiler, birbirinin canını almaya ..!
Nefret ateşlerinin, cehennem alevlerini harlandırıp, azgınlaştırmışlığında ..
Çekilince el ayak, çıkıyordu ...
Hırsın,egonun,kinin ve korkunun yarasalarıyla ...
İki ayaklı, insan kisveli şeytanın ve egonun,
Öldürmeye ve kana doymayan askerleri, ortaya ...!
Doyup, kanamamışlıklarıyla öldürmeye ve kan içmeye ...
Biledikçe, bileyerek, nefretlerini ..
Dikiyorlardı birbirlerinin canına-bedenine, gözlerini .!
Bencilliğin çanağından yallanıp ...
Beslendikçe semrilip ,serpilip, azan kuzgunlarla ..
Şeytanın kadehinden ve hırsın yalağından içen, soysuzluğun fedaileri ..
El, ele vererek döküyorlardı, kanları...
Kırpmadan gözlerini ..!
Dizginleme den nefretlerini ..!
Önce, bir oyun gibi başlamışken, bu kavga ..
Şah-mat oyununun, muammalı hamleleri ve derinlikleriyle ...
İş, işten geçip, hırsın kılıçları, ortaya çıkınca ...
Bilenmiş ölüm arzuları ve nefret , sağ duyuya hükmedince ..
Ne dur bildi, ne de durak...
Ne dur bildi,nede durak ..
Önü alınamadı katliamların ..!
İnsan kılıklı, yılan-çıyan ve yarasaların ..
Türedi kahramanların, önlenemez arzuları ..
Her yanı kapladı kanla,ölümün ateşi ..!
Yandı, kül oldu dünya ..
Kana belendi , su ve toprak ..
Gökten yağdı, ateş ..
Ebabil kuşlarının da, savaşa karışmışlığın da ...
Ölüm saçtı, mancınıklarla, kızgın yağ ve gülleler, dört bir yana ..!
Bir karanlık dehlizden, süzülüp, geldi ..
Ölüm denen, şu yorgun dünyaya ..!
Ne ölüme, ne öldürmeye, nede cana, doymamış'lığıyla..
Kattı önüne, sürdü-savurdu, hayatları ..
Dürdü defterleri, yaktı-kül etti, evleri-ocakları ve hayatları ..!
İşte o an, çıktı insanın içindeki, ihtiraslı sırtlanlarla ..
En vahşi ve gaddar, dur - durak bilmeyen canavarlıklarıyla ..
İnsanın, ürkütücü , karanlık ruhları, ortaya ..!
Görmedi gözler, kardeşi, eşi ..
Ortalığa yığıldı, leşler ..
Öldürdükçe beslendi, öldürmeye doymayan, ihtiraslı ucube canavarlar ..
Hepsinin, yüzündeki maske düşünce ..
Sözde, insanlar çıkıyordu, ortaya ..!
İnsanın, insana,kulluğunda ve kan kusturmuş luğunda ..
Dur-durak bilmeksizin, koyuluyordu ..
İnsanlar, insanları, boğazlamaya ..!
Ölümün baronları, tünedikleri sırça sarayda, tuzu kuruluklarda veriyorken ...
Yeni, yeni ölüm ve katliam emirlerini ..
İlahların, kurban istemiş liğin de..
Kurbanlık bedenler, yığılıyordu ölü canlıklarda, üst üste ..
Bitmek nedir bilmemecesine süren, bu kanlı savaşta ..
Ölümle, hayatın can pazarında sürüyordu o, amansız ve bitmeyen kavga ..!
İşte tamda, o an da ..
Sonunda, koptu kıyamet ..
Dolup taştı vadiler,hendekler ve dereler ..
Ceset ve kan yığınlarıyla ..
Bedenlerin, et ve kan yığını kadavralar olup-çıkmışlığın da ..!
Cellat ilahların, kurban istemişliğinde ..
Feda ediliyordu canlar, ölümlerde ..
Birilerinin, keyif sürüp ..
Ötekilerinin, pisi, pisine ölüp, gitmişliğin de ..!
Üfürüldü sura, o muammalı nefes ..
Kapladı ortalığı arzdan,arşa o, meçhul, gümbürtülü ses ..
Kardeşin, kardeş kanına ve ölüme susamışlığında ..
Yine ve yeniden tutuldu, nefes ..!
Girdi yine bir birine, herkes...
Birden, art arda yıkılıp, yeksan olmalara koyuldu ..
Nefsimizin ve düşlerimizin, fil dişi kuleleri ..
Düştü birer, birer ihtiras kalelerimizin, burçları ..
Ağır ve keskin bir kan kokusunun ve kin bulutunun zamanı ve etrafı kaplamışlığında ..!
Görmez oldu, göz , gözü ..
Saplandı ölümüne, İrisin çelik kurşunları bedenlerimize ..
Kevgire dönmüş ömürlerimiz ve ruhlarımızla, belen'dik, kanlı ölümlere..!
Belen'dik, kanlı ölümlere ..!
İnsan neslinin, hilkat garibesi ucubeliklere bürünmüşlüğünde ..!
Şeytanın kasesinden kanı, mey kılıp içmişliğinde ... ...
Kanı, mey kılıp içmişliğinde ....

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ

Friedrichshafen / Almanya

22 / 03 / 2017

Saat ; 00_19

  ONDANDIR.. Bir sendin.. Bir de ben .. Hayat mektebinde , sınıfları geçemeyen.. Ondandır, adımızın ,''Baki '' ile ,'...