30 Kasım 2021 Salı
KARANLIĞI ÇOĞALTAN, KARA RUHLAR ....! Her birisi, sevgiye-sevdaya, emeğe-ekmeğe ,umuda düşman kesilen ...... Karanlığı çoğaltan, İNSAN KİSVELİ KARA RUHLAR ......! Kan emici, can alıcı, virüs batağı, Azrail ayakçısı olup-çıkan, suret-i insan, fıtratı Kuşluğun da, yarasalaş an, gerçek yarasalara kurban olasıca, kana doymayan .... Karabasan olup, insanın, insanlığın üstüne çöken, doymak-kanmak bilmeyen, Vampir Yarasalar .... Gerçekliğinde, yarasalara taş çıkartan ..... Tıpkı Deve Kuşluğun da sergilediği riyakarlıkla ..... İş yarasa'lığa ve yarasa alemine gelince de ..... Hem, insanın hem de Yarasanın çakması, işine gelince insan, işine gelince kuş geçinen ..... Hayata, kainata bela olan, İNSANLIĞIN UTANCI, YÜZ KARASI, karanlık ruhlar .....! Kanat, kanat, uçuş, uçuş, gaga, gaga ölüm saçtılar .... Ele-avuca sığmayan, çığlık-çığlık ürperti saçıp, korku çoğaltan ..... Oydular, yürekleri, gözleri, tenleri, gasp ettiler sevinçlerle, gülüşleri ..... Kararttılar ufuklarla, yarınları ....... Karanlığı çoğaltan, KARA RUHLAR ...... Toprağın yedi kat dibinden, arşın kerevetine dek yükselip, çoğalıp-çoğaltarak gadayı-belayı, kainatı sarıp-sarmalayıp, kuşattılar ... KAİNATI, SARIP-SARMALAYIP KUŞATTILAR ........! Delerek karanlığı, geceyi, şafağı, gözleri, yürekleri, asa koydular küçücük bedenlerinde, nice ölü canları, bedenlerle-hayatları ... Ondandır, çoğu kere insanların ürküp, çekinip, kaçınması, asla sebepsiz ve boş yere değildir ... Çığlık, çığlığa kapladıkça sesleri, bedenleri her bir yanı, hele ki karanlık dehlizlerle, asırlık mağaraları ... Acılar türetip, tehlike, yetmedi kıran, sıraca ve virüslerle ölüm saçtılar, ölüm, düpedüz..... Sonrasında, masumiyet postuna bürünüp, iz üstü dönüp, asılmacasına, inlerine, saklandılar, karanlığın bağrına .... SAKLANDILAR, KARANLIĞIN BAĞRINA ....... Karanlığı çoğaltan, KARA RUHLAR ...... KARANLIĞI ÇOĞALTAN KARA RUHLAR ....! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Immenstaad / Almanya 30 / 11 / 2021 _ Salı Saat ; 04_55
YİTMELERE TUTSAK, HÜZÜNLÜ KARANLIĞA YENİK, GECENİN BAĞRINDA .........! Zamanın imbiğinden süzülerek, yürekten taşıp, dillerden dökülen tümcelerle, sözcükler .... Kanatsız kelebekliklerde, uçuşuyordu, Arşın kanatları altında ..... ARŞIN KANATLARI ALTINDA ........! Benden aşağı kalmamacasına, yorgun ve pejmürdelik de, hüsrana, derin sessizliğe - sükuna boyun eğen ..... << Bencileyin >> ....... Yitmelere tutsak, hüzünlü karanlığa yenik, gecenin bağrında .... YİTMELERE TUTSAK, HÜZÜNLÜ KARANLIĞA YENİK, GECENİN BAĞRINDA .........! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Immenstaad / Almanya 29 / 11 / 2021 Saat ; 20_20
29 Kasım 2021 Pazartesi
'' - EKSİK ETMEZLER, BİRBİRİNE DİŞ BİLEMEYİ ....! ''
Hayatın hallerinden ve renklerindendir mutluluk ile mutsuzluk ....
Kişiye, duruma, olayın özüne, şekline ve gelişim sürecine göre, değişkenlik gösterseler de .
Birbirinin konumuna göre, biri sahne aldımıydı, ötekisi sahneden çekilir ......
Olayların sıcaklığı yerini doğal ve olağan hayat akışına bırakınca ...
Rollerin değişmişliğinde, dün mutsuzluğumuza neden olan konuya, gülüp geçtiğimizde yada öfke ve kin nöbetinde buz kestiğimiz ve öfkeyle kalkanın ...
Zararla oturacağı olasılığı dahilinde seyredecek olaylarda, gelişebildiği gibi ......
Fırtına, yerini huzura bırakınca, yaşamın o, kendi içindeki sistematisi ve dengesi, hayatın akışı içinde, inişli, çıkışlı yolda yürünüyormuş hallerde, seyreder hayat .....!
Ölüm, nasıl hayata ve insana dairse, mutlulukta, mutsuzlukta, hayata ve insana dairdir...
Mutluluk ile mutsuzluk, aynalardaki yansımaları kıskandıran hallerde .....
Giriverir yaşama, sonuçlarının ve etkilerinin, duruma göre, değişmişliğinde ......
Kimine göre, mutlulukla, mutsuzluk, anlaşamayan, ikiz kardeşler gibidir .....!
Biri gelince, öteki kirişi kırarken, eksik etmezler, birbirini kollayıp, birbirine diş bilemeyi ....
Eksik etmezler, birbirine diş bilemeyi .....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
29 / 11 / 2020 - PAZAR
Saat ; 19__03
GÖKYÜZÜ GİBİ GRİ İKEN GÖNLÜM, BİL Kİ ......
Vurunca sulara, ışıldayan ayın şavkı ...
Nasıl işlerse yakamoz,yakamoz güzelliklerde ..
Adeta, dansa koyularak, suda ..
Öylesine baş döndürücülük de ...
Sarıp-sarmalar seni, tepeden tırnağa ...
Zerre,zerre bezemecesine,en derin hücrelerini...
Ahengiyle, müziğin büyüleyiciliği ....
İşledikçe,içine ...
Titret'ince, duygularının ve ruhunun perdesini ...
Çeker, çıkartır seni, yavanlığın, sıradanlığın, sığlığın dışına ..
Soyarak ruhunu, alıp götürür, takarak notaların tılsımına ..
Tıpkı narin ellerden eldiveni ...
Kadife tenlerden, giysileri soyup çıkartır gibi...
Koyar seni çırılçıplak, kurtarır yükten …
Böyleliğin de …
Dalarak ebruli duyguların o, dayanılmaz ummanına ...
Üryanlıkların albenili atmosferinde, yutulur'sun, haz girdaplarında ..
Yutulur'sun, haz girdaplarında ...
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ
Immenstaad / Almanya
30 / 08 / 2017
Saat ; 22_18
YARİN YURDU, AYNALI KONAK ...
28 Kasım 2021 Pazar
DÜĞÜMLENİR BOĞAZIMDA ......
Düne uzandığım hemen her zaman, kör
pişmanlıklarla, kendimle amansız cebelleşmelerimde ...
Çıkamaz olunca, işin içinden ....
Değil sadece, iki yakamın ...
Bedenimle-ruhumun ayrılmaz bütünlüklerine inat,
kolay, kolay bir araya gelememişliğinde, koyulduğum içsel hesaplaşmalarda
......
Kaçamamışlığımda o, gerçeği ayan-beyan görürüm,
çanların benim için çalıp, sonu muştulamışlığında ....
Kaçınılmazlığında, bilirim ki, her halükarda zarar
eden, en ağırından diyet ödeyen ve asla o, kara kaplı Defter-i Kebir'in, borç
hanesini ....
Ne yaparsam-yapayım, pürü-pak
temizleyememişliğimde, hayatın hep alacaklı ...
Benimse, sefil müflis, kronik borçlu çıkmışlığında
...
Bitmeyen mizanlarda, sıfırı tüketenliğin,
kahroşmuşluğunda ......
Yutulurum, çentikler, hatırlatmalar, tembihler ve
tutulmayan tövbelerle .....
Hükümsüz yeminler girdabında, boğulurum ....
İşte, o, an .....
Nasıl peydahlandığını bir türlü anlamadığım,
bilip-çözemediğim şekilde, gözlerimin önüne .....
Beni benden almacasına ürkütüp-korkutan
hallerde, o malum KARA PERDE iner ...
O, MALUM KARA PERDE, İNER .....!
Silinir, kaybolur, bir bilsen, neler, neler, beynim-belleğim,şuurum, un-ufak
olup, zerrelere bölünüp yiterek ....
Ölümü içerken .......
Ömrünün sonuna ermiş, o, eski muhteşem halinden
eser kalmamacasına .....
Un-ufak olmalarda, dağılıp-uçuşup yokluğu içen,
ölü HİNDİBAĞ ÇİÇEĞİ, kesilirim ...
Ne albeni kalmış, nede beden hallerde ......
Albeni timsali o, güzelim halinden, iz kalmayan,
garibim HİNDİBAĞ'ın neler çektiğini, çekmişliğimde tadar, anlarım ....
Son bir hamleyle ve ölümün kertesindeyken .....
Daha henüz, belleğimle-farkındalık yetime,
şuuruma, ölümün, Azrailin topyekun el koyamamışlığımda ......
Can havliyle, gelir-geçer gözlerimle, zihnimden,
Hindibağ ile özdeşleşen akıbetim ........
HİNDİBAĞ İLE ÖZDEŞLEŞEN AKIBETİM .......!
Varlıkta, hiçliği ve yokluğu tadıp, yaşamışlığım da
....
Apansız bir el çıkar, ortaya ........
Kendinden ve yapacağından eminlik le, o, meçhul el,
uzanır boğazıma olanca amansızlığı ve buz gibi soğukluğuyla .....
Kanımın donup, soluksuz kalıp mora kesmişliğim de
koyulurum, kendimden bile uzaklaşmacasına döne, döne sonunda .......
Gök kubbenin altında dağılıp-uçuşan Hindibağ
çiçeklerinin sarısıyla, akpaçık pamukçukları gibilik de .....
Yitmelere koyulurum, unu eleyip, eleği duvara
asmışlığımın telefliğinde ........
Kendimin, neredeliğinden, içinde bulunup,
debelendiğim andan ve dünümden, yaşadıklarımdan
bihaber, kaybolmacasına ...!
Bu, öylesine tarifsiz ve azap çoğaltan, kısır
döngüdür ki, tarifi olanaksız, üstelikte ...
Tadıp-yaşamayanın, bilemeyeceği cinsten .....!
Asumanın boşluğunda çoğalan, tılsımlı zembillere
dolmacasına, dağılır, dağılırım ...
Her bir parçamın, ötekinden ilelebet kopup, asla
bir araya gelememecesine yoklar kervanına katılmışlığın da ....
İşte, tamda o, an ......
Hıçkırıklara belenmiş, sözcüklerle-soluğum,
düğümlenir, boğazımda .......
HIÇKIRIKLARA BELENMİŞ, SÖZCÜKLERLE, SOLUĞUM
DÜĞÜMLENİR BOĞAZIMDA .....
DÜĞÜMLENİR BOĞAZIMDA .......!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
28 / 11 / 2021 - Pazar
27 Kasım 2021 Cumartesi
ŞEYTANIN KASESİNDEN ...KANI, MEY KILIP İÇMİŞLİĞİN DE ..!
Bilediğimiz kin,nefret ve intikam kılıçları ..
Çıktı, çıkalı, kınından ..
Görmedi, yer yüzü kan dökülmemiş ,bir günü ..!
Belendi kana ,boydan, boya, kainatın atlası...!
Doydu,taştı ve hatta kusmaya başladı, içine akan kanı, toprak ..
Döndü daha Bağdat'a varmadan, yanlış hesaplar , iz üstü yıldırım hızıyla ..
Ses, soluk kesildi her yan ...
Çakal ulumalarından da ürkütücü, sessiz yürek çığlığıyla ..!
Bağrına saplanan, korkunun şarapnelleriyle dağ-taş, tüm evren
Kendinden geçti, birden..
Korkunun, ecele faydasızlığın da ...
Korku, dağları beklerken...!
Çözüldü, gözlerdeki bağlar ..
Döküldü, ortaya sırlar ..
Şaha kalkınca hırslar, susmak nedir bilmedi, kah, kurşunlar ..
Kah, kılıç sesleri, kah, çakal ulumaları ..
Kah, insan çığlıkları ve haykırışları.
Kustu karanlık ve ürkütücülüğünde, geceler ..
Zulalarında ki İhaneti, korkuyu, nefreti, ölümü, kanı ..!
Ne öldürmeye, nede ölümlere doyamamışlığında..
Nefislerin, hırsların, bedenlerin ..
Kalkanlar, siperler, zırhlar para etmedi ..
Devrildi ekinler misali, art arda yığın,yığın, bedenler ..!
Taş çıkartmacasına ekinlere, öldükçe çoğalıyordu, karanlıklarda ..
Ölülere karışan, meçhul diri, bedenler .
Düşünüp-taşınmalara pabuç bırakmamış lığında, hırslı, sapık ruhların körüklemişliğin de , bu kanlı kavgayı ..
Ne kılıçlardan çekildi eller, nede tekiklerden ayrıldı parmaklar ..
Hep ufka ve hedefe dikildi kan bürümüş ,yorgun ama keskin bakışlı, gözler..
Ölümüne dövüştüler ...
Öldürmelere, edilmiş yeminler sonrasında, şeytana ve nefislere köle, sinsi bedenler ..
Karaltıların, gölgelerin,korkuların, geceyi zapt etmişliğin de ..
Sıyrıldı perdesi, göründü üryanlık ta, gerçek yüzü, nefretin ..!
Dünün uluları, bu günün, kapı kulları ..
Çakalları ve kurtlarıysa, sünepe sokak köpekleriydi, artık iyiden, iyiye ..!
Korkunun, nefretin, kinin ...
Biçim,şekil ,hal ve taktik değiştirip ..
Soyunup,koyulmuşluğunda, adı konulmamış savaşa ..
Sürecekti, bu savaş ..
Son soluk kesilinceye...
Damarda kalan o son damla kan, toprağa, düşünceye dek .!
Diller lal, dudaklar mühürlü, eller tetikte ..
Bedenler, ölümün çarmıhında asılıyken ..!
Kardeş, kardeşe, kin ve nefrette ..
İntikamı ve ölümü, soğuk kanlılıkla, sunmuşken ..
İçildi,içirildi, zehirler-panzehirler ..
Edildi kasvet kokan dualar,ettirildi safsatayla bezeli, yeminler ..
Ölende, öldürende, tanrıyla el, eleydiler
Her ne menem herzeyse, bu böyle ..!
Yitti mertlik,kol gezdi, envayi türlü, kahpelikler ..
Bu karanlık, kör dövüşünde ..
Bilenmişken kılıçlar, diller ve yürekler intikama ve nefrete ..!
Girdiler, birbirinin canını almaya ..!
Nefret ateşlerinin, cehennem alevlerini harlandırıp, azgınlaştırmışlığında ..
Çekilince el ayak, çıkıyordu ...
Hırsın,egonun,kinin ve korkunun yarasalarıyla ...
İki ayaklı, insan kisveli şeytanın ve egonun,
Öldürmeye ve kana doymayan askerleri, ortaya ...!
Doyup, kanamamışlıklarıyla öldürmeye ve kan içmeye ...
Biledikçe, bileyerek, nefretlerini ..
Dikiyorlardı birbirlerinin canına-bedenine, gözlerini .!
Bencilliğin çanağından yallanıp ...
Beslendikçe semrilip ,serpilip, azan kuzgunlarla ..
Şeytanın kadehinden ve hırsın yalağından içen, soysuzluğun fedaileri ..
El, ele vererek döküyorlardı, kanları...
Kırpmadan gözlerini ..!
Dizginleme den nefretlerini ..!
Önce, bir oyun gibi başlamışken, bu kavga ..
Şah-mat oyununun, muammalı hamleleri ve derinlikleriyle ...
İş, işten geçip, hırsın kılıçları, ortaya çıkınca ...
Bilenmiş ölüm arzuları ve nefret , sağ duyuya hükmedince ..
Ne dur bildi, ne de durak...
Ne dur bildi,nede durak ..
Önü alınamadı katliamların ..!
İnsan kılıklı, yılan-çıyan ve yarasaların ..
Türedi kahramanların, önlenemez arzuları ..
Her yanı kapladı kanla,ölümün ateşi ..!
Yandı, kül oldu dünya ..
Kana belendi , su ve toprak ..
Gökten yağdı, ateş ..
Ebabil kuşlarının da, savaşa karışmışlığın da ...
Ölüm saçtı, mancınıklarla, kızgın yağ ve gülleler, dört bir yana ..!
Bir karanlık dehlizden, süzülüp, geldi ..
Ölüm denen, şu yorgun dünyaya ..!
Ne ölüme, ne öldürmeye, nede cana, doymamış'lığıyla..
Kattı önüne, sürdü-savurdu, hayatları ..
Dürdü defterleri, yaktı-kül etti, evleri-ocakları ve hayatları ..!
İşte o an, çıktı insanın içindeki, ihtiraslı sırtlanlarla ..
En vahşi ve gaddar, dur - durak bilmeyen canavarlıklarıyla ..
İnsanın, ürkütücü , karanlık ruhları, ortaya ..!
Görmedi gözler, kardeşi, eşi ..
Ortalığa yığıldı, leşler ..
Öldürdükçe beslendi, öldürmeye doymayan, ihtiraslı ucube canavarlar ..
Hepsinin, yüzündeki maske düşünce ..
Sözde, insanlar çıkıyordu, ortaya ..!
İnsanın, insana,kulluğunda ve kan kusturmuş luğunda ..
Dur-durak bilmeksizin, koyuluyordu ..
İnsanlar, insanları, boğazlamaya ..!
Ölümün baronları, tünedikleri sırça sarayda, tuzu kuruluklarda veriyorken ...
Yeni, yeni ölüm ve katliam emirlerini ..
İlahların, kurban istemiş liğin de..
Kurbanlık bedenler, yığılıyordu ölü canlıklarda, üst üste ..
Bitmek nedir bilmemecesine süren, bu kanlı savaşta ..
Ölümle, hayatın can pazarında sürüyordu o, amansız ve bitmeyen kavga ..!
İşte tamda, o an da ..
Sonunda, koptu kıyamet ..
Dolup taştı vadiler,hendekler ve dereler ..
Ceset ve kan yığınlarıyla ..
Bedenlerin, et ve kan yığını kadavralar olup-çıkmışlığın da ..!
Cellat ilahların, kurban istemişliğinde ..
Feda ediliyordu canlar, ölümlerde ..
Birilerinin, keyif sürüp ..
Ötekilerinin, pisi, pisine ölüp, gitmişliğin de ..!
Üfürüldü sura, o muammalı nefes ..
Kapladı ortalığı arzdan,arşa o, meçhul, gümbürtülü ses ..
Kardeşin, kardeş kanına ve ölüme susamışlığında ..
Yine ve yeniden tutuldu, nefes ..!
Girdi yine bir birine, herkes...
Birden, art arda yıkılıp, yeksan olmalara koyuldu ..
Nefsimizin ve düşlerimizin, fil dişi kuleleri ..
Düştü birer, birer ihtiras kalelerimizin, burçları ..
Ağır ve keskin bir kan kokusunun ve kin bulutunun zamanı ve etrafı kaplamışlığında ..!
Görmez oldu, göz , gözü ..
Saplandı ölümüne, İrisin çelik kurşunları bedenlerimize ..
Kevgire dönmüş ömürlerimiz ve ruhlarımızla, belen'dik, kanlı ölümlere..!
Belen'dik, kanlı ölümlere ..!
İnsan neslinin, hilkat garibesi ucubeliklere bürünmüşlüğünde ..!
Şeytanın kasesinden kanı, mey kılıp içmişliğinde ... ...
Kanı, mey kılıp içmişliğinde ....
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ
Friedrichshafen / Almanya
22 / 03 / 2017
Saat ; 00_19
ONDANDIR.. Bir sendin.. Bir de ben .. Hayat mektebinde , sınıfları geçemeyen.. Ondandır, adımızın ,''Baki '' ile ,'...