28 Kasım 2021 Pazar


 

DÜĞÜMLENİR BOĞAZIMDA ......

 

 

 

Düne uzandığım hemen her zaman, kör pişmanlıklarla, kendimle amansız cebelleşmelerimde ...

Çıkamaz olunca, işin içinden ....

Değil sadece, iki yakamın ...

Bedenimle-ruhumun ayrılmaz bütünlüklerine inat, kolay, kolay bir araya gelememişliğinde, koyulduğum içsel hesaplaşmalarda ......

Kaçamamışlığımda o, gerçeği ayan-beyan görürüm, çanların benim için çalıp, sonu muştulamışlığında ....

Kaçınılmazlığında, bilirim ki, her halükarda zarar eden, en ağırından diyet ödeyen ve asla o, kara kaplı Defter-i Kebir'in, borç hanesini ....

Ne yaparsam-yapayım, pürü-pak temizleyememişliğimde, hayatın hep alacaklı ...

Benimse, sefil müflis, kronik borçlu çıkmışlığında ...

Bitmeyen mizanlarda, sıfırı tüketenliğin, kahroşmuşluğunda ......

Yutulurum, çentikler, hatırlatmalar, tembihler ve tutulmayan tövbelerle .....

Hükümsüz yeminler girdabında, boğulurum ....

İşte, o, an .....

Nasıl peydahlandığını bir türlü anlamadığım, bilip-çözemediğim şekilde, gözlerimin önüne .....

Beni benden almacasına ürkütüp-korkutan hallerde,  o malum KARA PERDE iner ...

O, MALUM KARA PERDE, İNER .....!

Silinir, kaybolur, bir bilsen,  neler, neler, beynim-belleğim,şuurum, un-ufak olup, zerrelere bölünüp yiterek ....

Ölümü içerken .......

Ömrünün sonuna ermiş, o, eski muhteşem halinden eser kalmamacasına .....

Un-ufak olmalarda, dağılıp-uçuşup yokluğu içen, ölü HİNDİBAĞ ÇİÇEĞİ, kesilirim ...

Ne albeni kalmış, nede beden hallerde ......

Albeni timsali o, güzelim halinden, iz kalmayan, garibim HİNDİBAĞ'ın neler çektiğini, çekmişliğimde tadar, anlarım ....

Son bir hamleyle ve ölümün kertesindeyken .....

Daha henüz, belleğimle-farkındalık yetime, şuuruma, ölümün, Azrailin topyekun el koyamamışlığımda ......

Can havliyle, gelir-geçer gözlerimle, zihnimden, Hindibağ ile özdeşleşen akıbetim ........

HİNDİBAĞ İLE ÖZDEŞLEŞEN AKIBETİM .......!

Varlıkta, hiçliği ve yokluğu tadıp, yaşamışlığım da ....

Apansız bir el çıkar, ortaya ........

Kendinden ve yapacağından eminlik le, o, meçhul el, uzanır boğazıma olanca amansızlığı ve buz gibi soğukluğuyla .....

Kanımın donup, soluksuz kalıp mora kesmişliğim de koyulurum, kendimden bile uzaklaşmacasına döne, döne  sonunda .......

Gök kubbenin altında dağılıp-uçuşan Hindibağ çiçeklerinin sarısıyla, akpaçık pamukçukları gibilik de .....

Yitmelere koyulurum, unu eleyip, eleği duvara asmışlığımın telefliğinde ........

Kendimin, neredeliğinden, içinde bulunup, debelendiğim andan ve dünümden, yaşadıklarımdan  bihaber, kaybolmacasına ...!

Bu, öylesine tarifsiz ve azap çoğaltan, kısır döngüdür ki, tarifi olanaksız, üstelikte ...

Tadıp-yaşamayanın, bilemeyeceği cinsten .....!

Asumanın boşluğunda çoğalan, tılsımlı zembillere dolmacasına, dağılır, dağılırım ...

Her bir parçamın, ötekinden ilelebet kopup, asla bir araya gelememecesine yoklar kervanına katılmışlığın da ....

İşte, tamda o, an ......

Hıçkırıklara belenmiş, sözcüklerle-soluğum, düğümlenir, boğazımda .......

HIÇKIRIKLARA BELENMİŞ, SÖZCÜKLERLE, SOLUĞUM DÜĞÜMLENİR BOĞAZIMDA .....

DÜĞÜMLENİR BOĞAZIMDA .......!

 

 

 

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

 

 

 

Immenstaad / Almanya

 

 

 

28 / 11 / 2021 - Pazar

 Saat; 19_56

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  YARIMSIN …. Hayatın sana oldum olası cömert davranıp … Yediğin önünde, yemediğin ardında, bal-kaymak bir hayatı sunmuşluğunda … Oldum olas...