DE, GEÇ .....!
BİLDİĞİNİ YAPIP-OKUMAYA DEVAM ET .....
'' - SESSİZ ATIN ÇİFTESİ, PEK OLUR '' DE, GEÇ ....
DE, GEÇ .....! ''
Gecenin, karanlığın, yalnızlıkla-hüznün ama en
acısıda korkunun çengeline asılı kalmalardan, helak oldum, helak ....
Sade bedenim değil, ruhumda bizar hallerde ...
Değil, gamsızlığa vurup-gülüp geçmeler de riyaya
belenmiş, tuhaflığı gizlemeye çalışmalarda, debelenmek .......
En doğal haller ve sıradan davranışlar bile ağır
mı ağır geliyor, artık, çekilip-kaldırılmıyor .....!
Çevreye, ele- aleme şirin görünüp ....
Kan kus'sam da, Kızılcık şerbeti içtim, demelerle,
Gülmeye hasret mosmor surat ve uykusuzluktan kan
çanağına dönmüş gözlerle, gün ve ömür tüketmelerden gına geldi, bıktım-usandım,
değil yalanla-rolden, hayattan koptum, hayattan .....!
İyiden, iyiye
tak etti canıma, hüznün çeşmesinden yıkanıp-sulanmalardan bezdim,
ırıldım-yoruldum ......
'' - İnceldiği yerden kopsun '' Demeler, '' -
Sabret gönül '' Şarkı nakaratlarını bastırıp, geçer olduysa ....
Varıp, ötesini '' İNSANIM '' Diyenlerle, senin
şurekan düşünüp-hesaplasın ....
Pencere pervazına, kapı kasasına yahutta duvarlara
atılan çentikler de, hüzünlü günler, sevinçli günleri fersah, fersah geçip
.......
İçinde boğulduğum bunalım ummanlarında, tarifsiz
elem girdapları sayısız kez yutarak, öldürüp-öldürüp dirilterek .....
Canıma tak etmecesine, kendimden geçiriyorsa .....
Bırakın, eli-alemi, artık kendimi kandırmaların
bile para etmemiş, hükmünün
tükenmişliğin de ...
Avutmuyor, hiç bir teselli ...
'' - Yine mi ?'' Yahutta '' - Bir daha mı, Hala mı
?'' Demelerde dilimde tüy biter olmuşsa .....
Çek o, tuğlayı, malum duvardan bir an önce
nereden, nasıl yıkılacaksa yıkılsın, kim altında kalacaksa kalsın, demelerin
eşiğine çöküp-çöreklenmiş......
Bir ayağım, son kararın eşiğinde, kulağım kirişte
hallerde, gün eskitip, ömür çürütmekten bıkmışlık da ...
Sıka, sıka ağzımda dişin, başımda saçın,
dizlerimde dermanın, yüreğimde takatin kalmamış lığın da .....
Daha ne denli, nereye kadar, nerenin bağını,
üzümünü, kimin bağbanını sorup-sual edip, düşüneceğim, şunun şurasında
.....!
Şarkılara söz olan '' SON SABAH'' artık geldi, hem
kapıya, hemde alnımın çatısıyla, gönlümün yamacına çatıp-dayandı .....
Dillere pelesenk olan,'' - Kara günün, çilenin,
zulmün, vandallığın, ne akşamı, nede sabahı olur . ''
Öz
deyişini, bire bir doğrulayıp, gerçekliğini ortaya koyan hallerin ışığında ....
Sabır küpünün çatlayıp, gözümün-gönlümün ferinin
solmuşluğunda, << Ya, sabır >> Çekmenin ......
Ahmaklığın daniskası, yaldızlı tasdiki olmaya
dönüp de, işin çığırından, ruhumun ve duygularımın zıvanadan çıkmışlığın da ....
Çektiğim ve kahırlar. bana .....
Yalanlar,
ayıplar ve utançlar, sana kalsın ....
Unutma ki ....
'' -Sessiz atın çiftesi, pek olur ''
Sende, say ki, canına tak eden bir gariban sessiz
atın, ahı tuttu ve intikamı acı, çiftesi pek oldu ....
Hep yaptığın gibi, yap, gel düşünmeye kalkma ...
Düşünmeyle-vicdanın nataran la, fıtratında
olmamış lığın da .....
Sabrımla, suskunluğumu aczim sanıp-saymış lığın da
....
Bildiğini yapıp-okumaya devam et ......
'' -Sessiz atın çiftesi, pek olur '' De, geç ....
DE, GEÇ ....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
19 / 11 / 2021 - Cuma
Saat ; 13_20
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder