HEPİNİZ, BENSİNİZ ....
Gerek kalabalıklardaki yalnızlıklarda,
Gerekse de içsel yalnızlıklarımızda savruldukça
Sığınacak liman
Sığınacak liman aradıkça,
İyiden iyiye yiten güven duygumuzun dürtüsüyle ,
Yine dönüp dolaşıp kendi içimize sığınmalara,
Güveni burada aramalara, bulmalara, itiliyoruz.
İşte, bu iflah olmaz kısır döngü;
Hem çağın, hem insanın, hem de insanlığın; önlenemez illetidir.
Bu bumerangda; kendimize saygıyı, öz güveni ve gerçeklerle yüzleşememeyi
Yani;
Yine ve yeniden, içsel korkularımızın karanlık ve çıkmaz sokaklarına düşüyoruz.
Bu da bizi, bırakın hayata ve çevremize,
Kendimize bile ırakla'şıp, yabancı'laşmalara sürüklüyor;
Bu, dalgalarla kumsalın medcezir ilişkisini ortaya çıkartıyor.
Eksilen kumda, çoğalıyor görülen suda kaybedenliği nin farkında olmuyor.
Gerek bireysel, gerekse de toplumsal yalnızlaşma, yozlaşma, soysuzlaşma
Ve yabancılaşma kör döngüsünde, un-ufak oluyoruz.
Gerek ruhsal, sosyal ve psikolojik depresyonlar ve farklı rahatsızlıklarla tetiklenen;
Ya kendimizi ispat
Ya da kendimizi ilhak sonucuna,
Yani ya deliliğe,
Ya da intihara sürüklüyor..
Sorun ve yüzleşmemiz gereken, ya da doğru yanıt
Ve gerçekçi çözüm bulmamız gereken soru şu:
” – HANGİSİ, HANGİSİNDEN DAHA İYİ YA DA DAHA VAHİM VE TEHLİKELİDİR ? ”
NE DERSİNİZ ?
VİCDANLARIMIZ MI ?
İÇSEL AYNALARIMIZ MI, KİRLENİP YOK OLMALAR DA ?
YOKSA …
HER İKİSİ DE BİRDEN Mİ ?
HER İKİSİ DE BİRDEN Mİ ?
Bu mudur günümüz insanının ve insanlığının açmazlar manzumesi ?
Açmazlar manzumesi …!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Immenstaad / Almanya
28/11/2017
HUZURA, SEVİNCE, MUTLULUĞA, GÜLMELERE MUHTAÇKEN,
BU'DA YOKTU'YA ......!
Her ne yapıp-ettim, hangi usulü ve yolu denemiş sem
de .......
Aidiyet çabamı görmezden gelen ve beni içlerine
sindiremeyen .....
Hayatla, dünyayı, ömrüme, dünyama ve içime
sığdırmışlığımda bile, olumluluklarda yanımda olup, bir an bile olsun, yüzüme
gülmemişliklerinde .....
Her nasıl, başarıyorlarsa, yenilenin, kaybedenin
ve dibine kadar mutsuzluğa itilenin, hep
ben olmuşluğum da .....!
'' - Yetti be........
.....Nereden inceldi ise, oradan kopsun .....! ''
Diyerek ......
Üçünü- beşini, önünü-arkasını, düşünmeksizin
......
Kendimi, kaldırıp koyuvererek, derin ummanıyla,
amansız kasırgasına ...
Attım kendimi ,içine, kayışı koparıp, balataları
yakarak .......
En yakınım akraba-hısımla dost dediğim
çevremdekilerin, nihayetinde, toplumun, hallerime bakıp, ürkek ve titrek sesle
........
'' - Kayışı koparmış, kafayı kırmış, korkulur
böylesinden .....! '' Sözleri arasında, adeta sırra kadem basarak, bir anda
beni, benimle baş başa bırakarak, tüymüşlüğünde ''
Nicedir bulamadığım, yoksun olduğum, '' Huzur .
'',Denen, bana yabancı halle, tanıştım
...!
Eski benin, insanların, insanlığın, dünyanın
derdini, dert edinen benin, kendini nasıl yiyip tükettiğini fark edip, anladım,
o an ...
O gün, bu gündür ...
Kırıklıklar da dolaşmışlığım da, akıllı geçinmeye
çalıştığım günlerden ve hayattan, çok daha güzelliklerle, hatta mutlulukla
tanışıp, selamlaşmaya da, başladım .....!
Anladım ki ....
Gerektiğinde, akıllı ve dert babası, Marko
Paşalıktan arınmalı, kendini ve yüreğini dinleyebilmeli, insan ...
Bunalımlı ve cinnet geçiren hallerimde iken,
şimdilerde geri geldi ağzımın o, bildik
tadı ....!
Gülmeyi unutmaktan, Marsık yüzlü, hem kararıp, hem
de, yıpranmanın alameti derin çizgilerin yerini ......
İçtenlikli, doğaçlama hallerle, içimden geldiğince
gülmeye çalışan garibanın keyfi geri gelince .......
Zar-zor olsa da, bu yeni bana da alışıyor ve
gittikçe de, yakışıyor, yüzümün, bu yeni hali ....!
Ah, birde şu, ara-sıra yoklayan o, eski
Limoniliğim ile, içimdeki safra ve dilimdeki iç yakan kekremsilik, hatta,
acımsılık, düşse yakamdan ......
Ben, değil dört köşe, altı köşe kasketler gibi,
çok köşeli olacağım, bedenimle, ruhum, kesin
kurtulacak o, içimdeki güzelim çocuk sevinçleri, yerleşecekler, iyiden,
iyiye .....
Şimdinin kiracılığın da, dünden daha iyi halleriyle
erinç ve sevinç hissederek, şöyle diyorum kendi, kendime ...
Tıpkı, hem de öncelikle, hemcinslerim kadınların
çoğunca '' Evde kalan, kız kurusu ! '' etiketi
yapıştırılan biçareye, gerdek gecesinin sabahında Çeşme başı fiskosların da
kocasıyla ilgili eksik-artık konuşan laf ebelerine ve dedikodu edenlere,
cesaret ve yüreklice, ağız dolusu haliyle, dediğince ki ruh halleriyle .....
'' Dün, anamın evinde, buda yoktu ya, varsın gözü
kör, ayağı topal oluversin, o kadar kusur, KADI KIZINDA DA, bulunur ...!
Hah işte, bende bana diyorum, önce için, için
sonra da, meraklı taze turşulara, ders verip, had bildirmecesine hal ve
duygularla bezenmişlik ile, huzuru ve sevinci keşfedip, onlarla yeni, yeni
tanışmışlığım da ...
Tıpkı, o yeni gelin hanım misali ...
'' - Durun, durduğunuz yerde, kesin vır vırı, bilin
haddinizi .....!
Dünkü, eski benle, kıyaslanamayacak kadar çok daha iyiliğim
Önce, dünün gam kuşu olup çıkan bana, sonra da o,
malum, kerameti kendinden menkul,
lafazanlar güruhuna ......!
'' Dün, anamın evinde huzura muhtaçken, azaplar da kıvranırken ....
Mutsuzken, mutluluğa özlem çoğaltırken, bu
halimle, durumum, bu anım da yoktu'ya
.....!
DÜN .......
HUZURA, SEVİNCE, MUTLULUĞA, GÜLMELERE MUHTAÇKEN,
BU'DA YOKTU'YA ......!
BU'DA YOKTU'YA ......!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
05 / 03 / 2021 - CUMA
Saat ; 15_30
Nelere, nelere, bir sapık ruhlu seri katil kanının zulümlerine ve insan hayatlarını acımasızca katletmesine tanıktı ...
Bu tavandan sarkan ölgün ışıklı alelade lambayla, o günlerin tanığı kan izleriyle bezeli tahta sandalye ....
Kölelerine İşkence Etmekten Keyif Alan Seri Katil: Madame Delphine LaLaurie bu lambayla,sandalyenin sessiz tanıklığında çağlara ve insanlığa utanç ve yüz karalığıyla geçen, bu hasta ruhlu sapık katilin, ayıbıyla,caniliğini kazıdı bağrına, kazıdı bağrına ....
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/ İSYANİ
Immenstaad/ Almanya
04/03/2021 -Perşembe
Saat 12_24
SUSKUNLUĞUMDA SAKLI, ÇARESİZLİĞİM .....!
Siz, insanlara has deyişle .....
'' - Tilkinin, dönüp-dolaşıp, geleceği yerin
Kürkçü Dükkanı olacağı ... '' Misali .....
Bir muayenehane, sıklıkla uğramışlığın da ......
Anladığım o ki, bencileyin seninde suskunluğunda
saklı, gerçeklerle, çaresizliğin ......
İşin oldukça, yolun düştükçe, geliyorsun .......
Tıpkı, benim gibi sende derin, derin ve sessizliğin diliyle, bana
bakarak .....
Gözlerimizin ve
ruhlarımızın, sessizliğin dili ve sesiyle, konuşup, anlaşmış'lığın da
.....
Duvardaki hüzün saçan görselliğim de, bana şiirler
okuyorsun ......!
Sen, belki de, duymadığımı sanıp, düşünerek ......
Kanımca, yanılgılar içinde ama bu halimle,
haline aldırmadan doğaçlama lığın da dillendiriyor sun, duygularını, dize, dize
....
Benden başka, kimseciklerin duyup-anlamamış'lığında
.......!
Sana da, bana baktıkları gibi boş gözlerle .......
<< - LAF OLA BERİ GELE HALLERİNDE . >>
Bakmalarına aldırmaman da, ayrıca çok hoşuma gidiyor ve içime işlemeni,
hızlandırıyor .....
Hallerimizin böyleliğin de .....
Sen neyi, nasıl sanırsan veya düşünürsen düşün, önemli
değil .......
Gel gör ki ve dahası, bil ki, tüm söylediklerini,
duyuyorum, bezime, boyalarıma, çerçeveme
....
En çokta, içime ve sana hüzünle baktığım gözlerime
işlemecesine dek, hem de .......
Hem de, resimliğimde benliğime, gergef gibi nakış,
nakış bezenmecesine ........!
Üstelik, paydaşlığı'mızın da, sessizliğimde ve
sessizliğimizde gizlenen ......
Hemen, herkesin .....
'' - FRANSIZ KALMIŞLIĞINDA VE BUNUN KEYFİNİ
ÇIKARTMIŞLIĞIMIZ DA ...! ''
Tılsımlı hallerimiz de saklı, senin de, benden
aşağı kalır halin ve yanın yok, yani ........
Duyduklarımdan, anladığım kadarıyla ....!
Sende haklısın, yanıtsızlığımda duymadığını, bana
işlemediğini düşünmekte ......
Ben, duvara ve odaya yayılan hüzünlü yalnızlığım
ve sessizliğimde, dediklerini duymakla kalmayıp, anlıyorum da üstelik ......
İşe bak ki, kapı-duvar hallerimde, beni izlerken
bilsen neler, neler dillendiriyorum, şu resimliğimde...
Bilesin ki ....
Suskunluğumda saklı, çaresizliğim .....!
SUSKUNLUĞUMDA SAKLI, ÇARESİZLİĞİM .....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
03 / 03 / 2021 - ÇARŞAMBA
Saat ; 11_44
İnsan hayatının, unutulmazların da yerini
almacasına, özel mi özel hallerin birin de .....
Tam da ........
Beklentinin gerçekleşmesinin ve umudun tükenmeye
yüz tuttuğu anda, KAVUŞMAK ........,
Güzelliğin destanının, yazılmasıdır .........
GÜZELLİĞİN, DESTANININ YAZILMASIDIR .........!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
03 / 03 / 2021 - ÇARŞAMBA
Saat ; 14_00
En derin yaralarla, acılar sarılır, sarmalanır
diye büyüdük, büyütüldük ...
Belki o, eski masalımsı güzellikler, eski günler
ve ömürler de mümkündü ve hatta böyle de
olmuş ve yaşanmıştır da ....
Zamanın, o döneminde, insanlıkta, insanlarda,
hayatlar, yaşamlar ve ömürler de ....
Böylesi terbiyede, gördükleri gibi,
yaşadıklarından, öyle düşünüp, demişler ve dedikleri gibi de yaşamıştır .....
Şunun, şurasında .....
Yüz, bilemedin, iki yüz yıldır yani toplumsal
hayat ve tarih açısından, çok sayılmayacak kadar. zaman diliminde, o efsanevi
güzelliklerle ve dostlukla, sevgiyle bunu olur kılmışlardır da ...
Gel gör ki, şimdi, devir ne o devir, hayat ne o,
eski hayat ........
Hele, hele de, insanlar, adeta masaldan
fırlamışlar yada destanlardan, hayata taşacak kadar özel, güzel ve dahası,
sevginin değerini, vefanın önemini bilen .......
Sadık, kadirşinas ve vefakardılar, sadakat şu an
ki zibilliklere düşmemiş, böylesine ayaklar altında sürünmüyor ve insanlar
........
Pespayelikte, birbiriyle yarışmayan cevherleri
nadide, karakterleri müstesnaydı .....!
Şimdi, insanlığın hiçiyle, piçi, dünyanın çivisi,
hayat ve ömürlerle, insanlar böylesine zıvanadan çıkarak, dünyanın çivisini ve
cılkını çıkartmamışlardı, demek ki henüz .....!
Bir istisna dışında, hemen her şeyin heleki
de paylaşarak sevginin çoğalıp, acının
azaldığı imrendirici ve özlemle yad edilecek niteliklerle, kendilerini
yeniliyordu ...
Şimdilerde, utancın diz boyunu , nefretin,
sevgisizlikle beslenen ihanetin, bu denli semrilmemişliğinde,
sarıp-sarmalıyorlardı ......
Hem yaralarını, hem beden ve ömürlerini, hem de,
yaşamlarıyla, yüreklerini ......
O, Kaf dağının ardında batan, son güneşle, yerle
yeksan olup, yutuldu, izi kalmamacasına o güzel ömürlü insanlar göç ettiler
.........
Ellerini, dillerini, dahası yürekleriyle,
vicdanlarını, onlara ses olan dillerini, bu günkü kadar kötülüğe ve zibidiliğe, batırmamışlar,
çöplüklere düşürmemişler, asaletlerini toptan yitirmemişlerdi, demek ki, anlaşılan
......
Şimdilerde, yaralı parmağa işemeyen, bencillik ve
kibirle, nefretin zehirli sarmaşığında, tutsak halde o öldürücü havayı solumak zorunda kalarak,
zehirlenmemişlerdi .......
Gün, bu gün oldu, bırak atmosferdeki kara
delikleri .....
İnsan geçinen, çoğu hilkat garibesi, soysuzluk
bayraktarı, kendileri kara deliklerden de beter, tehdit ve tehlike saçarak
.......
Fark etmeden yada farkındalıkla ve kasıtla, hatta
bilinçle ve sırf kendi hükümranlıkları sürsün diye, insanlığı karartmamıştı
......
Sana, özlemden, pişmanlıktan ve keşkelerden çok,
güzellik, sevgi ve mutluluk, huzur ve en kötüsü kirletilip talan
edilmemişliklerde el değmemiş, örselenmemiş umut bırakamadık ...
Bunun utancı yeter de, artar, kendini bilene
.......!
Ondandır demem, bu utançtan payını alan biri ve
kimbilir utanca ve yüz karalıklarına katkısı da olan biri olarak, sana ....
Azabı, çileyi, kötümserlikle,karamsarlıkları, en
önemlisi de ....
RİYAYI, çiçek diye tanıttığımız günümüzde ........
O günkü insanın ve insanlığın MİTOLOJİK EFSANEVİ
ALTIN ÇAĞIN ....
HORLUKLA, HOYRATLIKLA, HÖDÜKLÜK LE ve aç gözlülükle
tüketenlerden olarak, demeliyim ki, içtenlikli dürüstlükle .......
Günümüzün, CİNNET ÇAĞI olup-çıkmışlığında ve ne
menem herzeyse, İNSANLIĞIN İFLAS ETMİŞLİĞİN DE .....!
Yürekler, ömürler, yaralar ve bedenlerle,
hayatlar .....
Artık o efsanevi antik çağ güzelliğinin, sadece
anısını dillendirir hallere, düşmüşlüğünde ....
BİRİLERİNİN DEĞİRMENİNE, SU TAŞIMA HÖDÜKLÜĞÜNE
UZANAN BU KARA, KARANLIK , KORKU KRALLIKLARI DÜZENİYLE, BİNA EDİLEN .....
BUNALIM VE CİNNET ÇAĞI, TOPLU SOY KIRIMLARA,
TALANLARA, KATLİAMLARA ÇANAK TUTMUŞLUĞUNDA ......
KIRILASI, KANLI VE KİRLİ EMELLERİ ELLERİYLE, DÜNÜ
ARAR HALDE İNSANLAR VE BUNALIMLAR VAR EDİP ...
BUNUNLADA SINIRLI KALMAYARAK, YETİNMEYEREK ......
TOPLUMA YIKARAK, KÜLFETİ GARİP-GURABAYA, ACIYI
REVA GÖRÜP, NİMETİ AĞA BABALARIYLA, KENDİLERİNE İÇ EDEREK, HIRSIZLIĞI
MEŞRULAŞTIRMIŞ'LIĞIN DA .....!
ÇALAN, ÇALANA VE EZİLEN, EZİLENE OLMACASINA .....
SAFLARIN, DERİN UÇURUMLARLA AYRILMIŞLIĞIN DA .....
Düşlerimizi süsleyip, yüreklerimizi ısıtarak,
çiçekler açtırmacasına mucizevi halleri, yaşamı piç ve hiç etmişliğin de ...
Ne hazin ve ne acı ki ...
Dahası, içler acısı hallerde.....
İnsan ve insanlığın sevgiyi çoğaltamadığı gibi,
sermayeye araç olarak, istismarda SINIR TANIMAYARAK, kullanarak
kirletmişliğinde .......
Yüreklerde dokunmacasına, sevgide
sarılıp,sarmalanmıyor .......
Yoksa oda, kayıp kıta ANTARTİKAYLA, BUZULLARIN
ALTINA MI GÖMÜLDÜ, ACABA ?Dedirtmecesine ......
Artık, dünkü insanın, insanlığın, bu gün, sadece
masalımsı, efsanemsi isimleri, tılsımlı öyküleri kalmışlığında .......
NESİLLER GİTTİKÇE; DAHA MUTSUZ ......!
Yürekler öksüz, yetim ve mahzun olmacasına ....
Unutulmuşluğun da, sarıp-sarmalamaların ...
Anlaşılan o,meşhur ve bir o kadar da muammalı,
meçhul Fİ TARİHİNDE öleli, son insanlık timsali, sevgi sembolü, Ece ile Yiğit
.......
Utanç ve utançtan da çok, acı vermecesine .....
Sarılıp, sarmalanmıyor, be güzelim .......
SARILIP, SARMALANMIYOR ....
BE GÜZELİM .....
SARILIP, SARMALANMIYOR .......
SARILIP, SARMALANMIYOR, BE GÜZELİM .....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ - İSYANİ
Immenstaad / Almanya
03 / 03 / 2021 - ÇARŞAMBA
Saat ; 03_00
ONDANDIR.. Bir sendin.. Bir de ben .. Hayat mektebinde , sınıfları geçemeyen.. Ondandır, adımızın ,''Baki '' ile ,'...