SARILIP, SARMALANMIYOR BE GÜZELİM .....!
En derin yaralarla, acılar sarılır, sarmalanır
diye büyüdük, büyütüldük ...
Belki o, eski masalımsı güzellikler, eski günler
ve ömürler de mümkündü ve hatta böyle de
olmuş ve yaşanmıştır da ....
Zamanın, o döneminde, insanlıkta, insanlarda,
hayatlar, yaşamlar ve ömürler de ....
Böylesi terbiyede, gördükleri gibi,
yaşadıklarından, öyle düşünüp, demişler ve dedikleri gibi de yaşamıştır .....
Şunun, şurasında .....
Yüz, bilemedin, iki yüz yıldır yani toplumsal
hayat ve tarih açısından, çok sayılmayacak kadar. zaman diliminde, o efsanevi
güzelliklerle ve dostlukla, sevgiyle bunu olur kılmışlardır da ...
Gel gör ki, şimdi, devir ne o devir, hayat ne o,
eski hayat ........
Hele, hele de, insanlar, adeta masaldan
fırlamışlar yada destanlardan, hayata taşacak kadar özel, güzel ve dahası,
sevginin değerini, vefanın önemini bilen .......
Sadık, kadirşinas ve vefakardılar, sadakat şu an
ki zibilliklere düşmemiş, böylesine ayaklar altında sürünmüyor ve insanlar
........
Pespayelikte, birbiriyle yarışmayan cevherleri
nadide, karakterleri müstesnaydı .....!
Şimdi, insanlığın hiçiyle, piçi, dünyanın çivisi,
hayat ve ömürlerle, insanlar böylesine zıvanadan çıkarak, dünyanın çivisini ve
cılkını çıkartmamışlardı, demek ki henüz .....!
Bir istisna dışında, hemen her şeyin heleki
de paylaşarak sevginin çoğalıp, acının
azaldığı imrendirici ve özlemle yad edilecek niteliklerle, kendilerini
yeniliyordu ...
Şimdilerde, utancın diz boyunu , nefretin,
sevgisizlikle beslenen ihanetin, bu denli semrilmemişliğinde,
sarıp-sarmalıyorlardı ......
Hem yaralarını, hem beden ve ömürlerini, hem de,
yaşamlarıyla, yüreklerini ......
O, Kaf dağının ardında batan, son güneşle, yerle
yeksan olup, yutuldu, izi kalmamacasına o güzel ömürlü insanlar göç ettiler
.........
Ellerini, dillerini, dahası yürekleriyle,
vicdanlarını, onlara ses olan dillerini, bu günkü kadar kötülüğe ve zibidiliğe, batırmamışlar,
çöplüklere düşürmemişler, asaletlerini toptan yitirmemişlerdi, demek ki, anlaşılan
......
Şimdilerde, yaralı parmağa işemeyen, bencillik ve
kibirle, nefretin zehirli sarmaşığında, tutsak halde o öldürücü havayı solumak zorunda kalarak,
zehirlenmemişlerdi .......
Gün, bu gün oldu, bırak atmosferdeki kara
delikleri .....
İnsan geçinen, çoğu hilkat garibesi, soysuzluk
bayraktarı, kendileri kara deliklerden de beter, tehdit ve tehlike saçarak
.......
Fark etmeden yada farkındalıkla ve kasıtla, hatta
bilinçle ve sırf kendi hükümranlıkları sürsün diye, insanlığı karartmamıştı
......
Sana, özlemden, pişmanlıktan ve keşkelerden çok,
güzellik, sevgi ve mutluluk, huzur ve en kötüsü kirletilip talan
edilmemişliklerde el değmemiş, örselenmemiş umut bırakamadık ...
Bunun utancı yeter de, artar, kendini bilene
.......!
Ondandır demem, bu utançtan payını alan biri ve
kimbilir utanca ve yüz karalıklarına katkısı da olan biri olarak, sana ....
Azabı, çileyi, kötümserlikle,karamsarlıkları, en
önemlisi de ....
RİYAYI, çiçek diye tanıttığımız günümüzde ........
O günkü insanın ve insanlığın MİTOLOJİK EFSANEVİ
ALTIN ÇAĞIN ....
HORLUKLA, HOYRATLIKLA, HÖDÜKLÜK LE ve aç gözlülükle
tüketenlerden olarak, demeliyim ki, içtenlikli dürüstlükle .......
Günümüzün, CİNNET ÇAĞI olup-çıkmışlığında ve ne
menem herzeyse, İNSANLIĞIN İFLAS ETMİŞLİĞİN DE .....!
Yürekler, ömürler, yaralar ve bedenlerle,
hayatlar .....
Artık o efsanevi antik çağ güzelliğinin, sadece
anısını dillendirir hallere, düşmüşlüğünde ....
BİRİLERİNİN DEĞİRMENİNE, SU TAŞIMA HÖDÜKLÜĞÜNE
UZANAN BU KARA, KARANLIK , KORKU KRALLIKLARI DÜZENİYLE, BİNA EDİLEN .....
BUNALIM VE CİNNET ÇAĞI, TOPLU SOY KIRIMLARA,
TALANLARA, KATLİAMLARA ÇANAK TUTMUŞLUĞUNDA ......
KIRILASI, KANLI VE KİRLİ EMELLERİ ELLERİYLE, DÜNÜ
ARAR HALDE İNSANLAR VE BUNALIMLAR VAR EDİP ...
BUNUNLADA SINIRLI KALMAYARAK, YETİNMEYEREK ......
TOPLUMA YIKARAK, KÜLFETİ GARİP-GURABAYA, ACIYI
REVA GÖRÜP, NİMETİ AĞA BABALARIYLA, KENDİLERİNE İÇ EDEREK, HIRSIZLIĞI
MEŞRULAŞTIRMIŞ'LIĞIN DA .....!
ÇALAN, ÇALANA VE EZİLEN, EZİLENE OLMACASINA .....
SAFLARIN, DERİN UÇURUMLARLA AYRILMIŞLIĞIN DA .....
Düşlerimizi süsleyip, yüreklerimizi ısıtarak,
çiçekler açtırmacasına mucizevi halleri, yaşamı piç ve hiç etmişliğin de ...
Ne hazin ve ne acı ki ...
Dahası, içler acısı hallerde.....
İnsan ve insanlığın sevgiyi çoğaltamadığı gibi,
sermayeye araç olarak, istismarda SINIR TANIMAYARAK, kullanarak
kirletmişliğinde .......
Yüreklerde dokunmacasına, sevgide
sarılıp,sarmalanmıyor .......
Yoksa oda, kayıp kıta ANTARTİKAYLA, BUZULLARIN
ALTINA MI GÖMÜLDÜ, ACABA ?Dedirtmecesine ......
Artık, dünkü insanın, insanlığın, bu gün, sadece
masalımsı, efsanemsi isimleri, tılsımlı öyküleri kalmışlığında .......
NESİLLER GİTTİKÇE; DAHA MUTSUZ ......!
Yürekler öksüz, yetim ve mahzun olmacasına ....
Unutulmuşluğun da, sarıp-sarmalamaların ...
Anlaşılan o,meşhur ve bir o kadar da muammalı,
meçhul Fİ TARİHİNDE öleli, son insanlık timsali, sevgi sembolü, Ece ile Yiğit
.......
Utanç ve utançtan da çok, acı vermecesine .....
Sarılıp, sarmalanmıyor, be güzelim .......
SARILIP, SARMALANMIYOR ....
BE GÜZELİM .....
SARILIP, SARMALANMIYOR .......
SARILIP, SARMALANMIYOR, BE GÜZELİM .....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ - İSYANİ
Immenstaad / Almanya
03 / 03 / 2021 - ÇARŞAMBA
Saat ; 03_00
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder