30 Haziran 2020 Salı



DÜŞÜN VE SORGULA, BUNU ....!



Yemeğe atılan tuz gibi, ne kadar varsan, hayatın içinde ....
O kadar sensin ve sadece o, kadar, dünyaya, hayata karışan !
Karıştığın kadar da, kendini hissettiren, ait olduğun kadar müdahilsindir, hayata ve olan-bitene ...
Tuzu unutulup, konmayan yemek kadar, yavan san …. 
Kendinden fazlaca bir şeyler bulamıyor yada damak zevklerine hitap ettiğince, dahası ...
Tatsız, tuzsuz yavan bir yemeğin hoşnutsuzluğu kadar, ait ve muhalif'sindir, olana-bitene ..
Kendine, hayata ve insana dair olaylara, gelişmelere sorumluluğun, aitliğin, ilgin ve katkın kadar, insan sayılmış'lığın la ....
O denli, anılan, aranan, yüreklere, ömürlerle dokunan'sındır .
Ne denli yüreğe dokunup, erişip, o dünyalara dahilsen ?
O kadar, içindesindir, hayatın ..
Gerisi, kuru laf kalabalığı yada, yalanlarla bezeli, kandırma, göz boyama çabasıdır ...
Bir an, dur, sus ve sadece dinle, yüreğini ...
Lal kesilmişse, yüreğin ...
Sözün bittiği yerdeyse, hele ki, kurşun yemiş kadar acılı, pare, pare ise ….
Bil ki o, kadar Fransız kalmışsın demektir, olaylara, ilişkilere ve hayata ...
İlgisiz'sindir dünyaya ,demek ki !
Hele ki ….
Maazallah birde, MIŞ GİBİLİKLERLE tüketirken, hayatı,
ömrünü ...
Duyduklarından gına gelmişlikle, yalan söylediğin kadar, aldattığını söylüyorsa, yüreğin …..
Sessiz ve derinden, kendi usulünce ...
Dürüst olmamanın, yalanın ve söz geçirmelerde, kandırmaya kalkarak, hüsrana uğrat'tığın, yüreğin ...
Ve, diyorsa sana ….
‘’ -Yüreğin olmaktan, ezinç, utanç, usanç ve acı duyuyorum.’’ Diyerek, senin ona, hayata ve kendine ….
Dürüst, içten ve yalın olmadığın kadar, dürüstlükle, gerçeği haykırıyorsa, yüreğin ....
Bil ki, beyhude tüketmişsin, hayatı ve mutlulukla, onuru ...
Demek ki, onca yılı, ömrü ve hayatı ...
Birisinin bunu demesine fırsat vermeksizin, söylüyorsa yüreğin, dobralıkla, bunu ...
Yüreğinin sana lütfu, kıyağı, armağanıdır, bu halleri, tutumu ve söylemidir ...
Bil ki ...
İnsan, yüreği, duyumsarken ki, sorgularken ki dürüstlüğü, içtenliği, gerçekçiliği kadar, vardır, hayat ta ...
Tıpkı, yemekte ki tat, tuz gibi ve  kattığı ahenk ve lezzet kadardır ...
Hayatın içindeki yeri ......
Ve, ne bir eksik, nede, bir fazla değil ... 
Ancak, hak ettiği kadar, yaşar, hayatı, ömrü, saygınlığı ....
Hasılı, mutluluğu ....
Tüm bunların ışığında, düşün ...
Sen, sana, ne denli içtenlikli, yalın, gerçekçi ve dürüstsün ?
Düşün ve sorgula, bunu .....!
Tıpkı, yemekteki tat, tuz ve lezzet kadar önemli, değerlidir ...
Ne bir eksik, ne bir fazla ....
Iskalamamak için, hayatı, mutluluğu ....
İhmal etme, öteleme, hele ki de sen, sen, ol asla ama asla yadsıma ….!
Düşün ve sorgula bunu .....!
Düşün ve sorgula bunu .....!




Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ



Immenstaad / Almanya



29 / 06 / 2020



Saat ; 13_46

27 Haziran 2020 Cumartesi


Vicdan, insanın nüfus hüviyet cüzdanıdır . Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ

ALDIRMADAN, SUYUN KİRLENMESİNE



Gecenin ışığı yıkar, dağların, vadilerin, ormanların, kuzgini siyahlıklarında sergilenen,  vahşeti ....
Tüm suç izleri, gün ışığında yutul'masada, insanların ve insanlığın önemsememesiyle, batmaz gözlere, çekmez dikkatleri ..
Kaldı ki, insan aşina ve alışkandır, dahası meyillidir suça ve suçu yeterince önemsememeye yada gizlemeye  .....!
Sabaha, masum bir güne uyandığını hissetse de, kentte, dağda, taşta, ormanda, merdiven altlarının kuytuluklarında .
Ne günahlar işlenip, ne suçlar işlenmiştir, nice masumların kanına girilmiştir ????
Kimse bilmez, an gelir, gerçeğe bile sırt döner, dahası, hiç te
Önemsemez, olanları ..
Yeknesaklıkla, dünün benzeri, sıradan bir gün sayılsa da ..
Kirli bir geceden, suç izlerini devralan gündüz ...
Işıl, ışıl güneşin ak şalıyla sarar, karanlıkları ve kuytulardan fışkıran  suçları ...
Günün, gecenin kir izleri, duru, ak-pak sulara karışır gider, aldırmadan, suyun kirlenmesine .....!
Aldırmadan, suyun kirlenmesine .....!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ



Immenstaad / Almanya



27 / 06 / 2020



Saat ; 16_00

26 Haziran 2020 Cuma


‘’ – ADRES SORMAMIŞ LIĞIN DA …’’
ÇIKAR GELİR ÖLÜM, HAYATIN BAĞRINDA …..!


‘’ – Uyku, yalancı ölümdür .! ‘’ Diyerek ….
Hayatın zorbalığını da, güzelliğini de sineye çekerek …
Hayatında, ölümünde gerçekliğini ….
Olgunluk ve tevazu ile karşılayabilecek kadar, ömrünü, kemal ile süslemeyi başararak ….
Varlığın sırrına yokluğuyla ereceğini idrakle, ölümle, MELAMET HIRKASINI giydiğini fark ve idrak edenlere …
Ödül olarak bahşedilen Ölümün, özünde ECRİN, yani …
Bahşedilen mükafat olduğunu asla unutmayan ve yadından çıkartmayanlar …
Ömür atlarını, gerçek ilmeğiyle bağlayarak, hayatı, ölüm gerçeğinin gölgesinde yaşayabilmeyi içine sindirerek ..
Bu alemin, geçici misafirlik otağı ve hanı olduğunu idrak ile hayatı gereğince ve dolu, dolu yaşayarak ….
Eriştiği MELAMET HIRKASI GİYME Ödülü ile YOKLUK ALEMİNE, YÜRÜYENLER  ….
<< -Dalıp uyanmayanlar. >> İçin, ölüm …
Uykuların en derini ve geri  dönülmeyenidir …
Farkında olunmadan, her şeyi silip, süpüreni 
Geride, neyin kalıp-kalmadığı, dahil ….
Gam, kasvet, korku gibi olguların, hayata ve insana dair olduğunu kavrayıp, idrakle yetinmeden, içselleştirecek kadar tevazu ve edep dairesinde yerini, haddini, yönünü her halükarda bilip ..
Unutmayan ve karıştırmayanlar için …
Pek çok olgunun, önemsiz ve hükümsüzlüğü dür, ÖLÜM …!
Hele ki, birde apansız çıka gelmişse, durum daha da farklıdır .
Vedasız, selamsız-sabahsız, ünsüz-sessiz, ardına bakmanın öneminin olmadığı ….
Çoklukla da, bakılmadan çıkılan yolculuktur ….
Acısız ve sessizce çıkıp gelen ölümler …..
Cümle canlılar, hele ki İnsan için ….
Yüksek bilinç ve idrakle …
Kendisiyle, hayatla, insanlar ile, çevresiyle ve ölümle bile olmacasına kavgasız-gürültüsüz süren hayatın, ödülü gibidir, ölümü tadan için …
İnsana göre, elbette ki, her ölüm, erken ölümdür …
Gelin, görün ki hayatın kendi gizemli sistematiği içinde, belli nokta ve andan sonra bununda fazlaca anlamı olmuyor ..
Çünkü, ölümle tanıştığı anda, insanoğlu …
Unu eleyip, eleği duvara asan hallerin rehavet ve şaşkınlığında …
Dahası, sonucun değişmeyeceğine olan inanç ve ağırlıklı eğilimle ….
Ölenden çok, kimi geride kalanların yitmelerin acısıyla, kendi içinde yaşadığı duygu fırtınasının sinmişliğinde ..
Hayatın ve eşyanın tabiatına uygunlukla sineye çekilmeye, çekilmese de, katlanılmalarla karşılıyor,  kaçınılmazlıkla, insanlarca, ölüm denen bu girift ve muammalı evreye, yolculuk ..
Hüznün, sevincin, mutluluğun, mutsuzluğun..
Daha pek çok olgunun, kalıcı olmamış lığında, ölümün…
Dört başı mamur halde ki, gerçekliğinde ….
Ne kaçmanın, nede kurtulmanın mümkün olmamış lığında ..
 Eninde-sonunda, tüm yolların, kaçınılmaz olarak, ona çıkıp ..
Hayatın ve ömrün finalinin, ölüm ile taçlanmış lığında …
Kimliği meçhul o, ilk gidip te dönmeyen yolcudan beri …
Yaşanır ölüm, insana, tüm canlılara ve hayata dair oluşunun gerçekliğinde …
İşin özünde ve gerçeğinde, ölümü tadan için, gözlerin açık yada kapalı gitmişliğinin, önemsizliğinde …
Mitlere, efsanelere, öykülere, dahası destanlara konu edenin, gidenin ardı sıra, geride kalanlar, olmuşluğun da …
Hayatın, toprağın ve ölümün doymamış lığında ve artıp, eksilmeyen açlığında …
Yalın yada tumturaklı uğurlamaların, arda kalan dirilerin icadı olmuşluğun da …
Çıkar gelir ölüm, hayatın bağrında, zaman, mekan kavramının önemsizliğinde ve en önemlisi de …
Tıpkı kurşunlar gibi, ölümün de, adres sormamış lığında …..!
Adres sormamış lığında …..!
ÇIKAR GELİR ÖLÜM, HAYATIN BAĞRINDA …..!
HAYATIN BAĞRINDA …..!




Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/ İSYANİ



Immenstaad / Almanya



25 / 06 / 2020



Saat ; 21_11

24 Haziran 2020 Çarşamba


YALANLARDA, GERÇEKLER, ARANMAYA ....!


Paranın kirinin, kanının, ellere bulaşıp ....
Ar, edep, haya ile haysiyetsizliğin insanı, insanlığı ve ilişkileri güve misali yiyip, tüketmiş liğinde ....
Değil, sadece insanların, havanın, suyun, tuzun, ulu dağ zirvelerindeki karın, kilerdeki unun kirlenmişliğinde ...
Vicdanların, gönüllerin, duyguların yalana, dolana, suça belenmiş liğinde ....
Masumiyetin ırzına geçilip, ellerimizle kendi suçlularımızı, katillerimizi, cellatlarımızı ...
Hele, hele de en önemlisi kurbanlarımıza, kula, kulluğun allanıp, pullanarak piyasaya sunulması sonucu …
Saf, saf sefillerin el-pençe duruşları, yalakaları, kul-köleliği hayat biçimi ve geçim kapısı yaparak ....
Türedi şaklabanların, insanların, insanlığın içini, dışına çıkartıp, ortalığı safraların kaplamış lığında ....
Yalandaki gerçekleri aramaya ömür adayan işin ustalarının yalanda boğulup, telef olan ömürleri seçmeye, yetişememiş- liğinde ...
İnsanlık var ettiği kuburlarda debelenip, pirince katılan taşlar misali ....
İyilerin içine katılan kötülerin, hayatın, insanın ve insanlığın kimyasını bir solukta bozup, sonrada kenara geçip, eserleriyle övünürcesine ...
Kendi çaldıklarında, kendileri kadar, kurbanlarını da oynatmış lığında  ...
Sadece Ahiret ve CENNET DEĞİL, hayat döndü kerhaneye, insan geçinen eblehlerin, metelik etmemişl iğinde ...
İnsanlar saf, saf katılarak pezevenkliğe, insanları kul-köle ettiler apış arasındaki o malum deliğe ...
Soysuzluğun ne cinsiyetinin, nede milliyetinin olmamış lığında ….
Vicdanlar döndü çıktı, kilidi bozuk, kumbaraya ...
Parayı verenin, düdüğü çalmış lığında, ahiretle, cennet bile düştü, piyasaya ..
Sahte sofularla, dinsiz, din baronlarının, ortalıkta cirit atıp, fellik, fellik dolaşarak ..
Kurbanlarına,  kurban ekleyip ..
Kula kulluk edenlere, yanmaz kefenlerin satılıp, hurilerle, sabi-sübyan oğlanların …
Cennet denen, anlı-şanlı Çok Yıldızlı Kerhanenin Bonus’ u olarak, üste peşkeş çekilip, zevklere kurban, canavarlara yem edilerek ….
Masum canlara, acımasızca ve vahşice kıyılmış lığında ..
İnsanın, dünyanın ve hayatın, akının, bokuna karışmışlığında ..
İki ucu boklu  değnek kılıklı Sülale Boyu Zübük’lerin, çakma lıkla, insan yerine geçip …..
Pazarlara bereket, eski köye yeni adet getirerek ...
İnsanların mal ve köle olarak alınıp, satılmış lığında ..
Şehirlerin orta yerinde, insanlığın utancı …
Zevk kurbanı sapıkların, gönlüne eğlencelikle, köle ve zevk aracı olarak satılan masum bebelerin ….
Irzına geçilip, hayatlarının karartılarak, telef ve mundar edilip ….
Sus payı olarak, ailelere verilen paralarla ….
Çocuklarının namusunu, iki paraya satan ne idüğü belirsiz, sözde ebeveynlerle, ataların ...
Yalaklara yem, sarhoş masalarına, meze, yataklara, sapıklara muta nikahıyla cinsel ihtiyaçlarını giderme aracı ve malı olarak satılıp ….
Sözde namusluların başı, ahmak, GAVAT Deyyuslerin bey, paşa, efendi …
Dişiliğin ve kadınlığın yüz karası, utancı Kaşar hacana yosmaların ….
Gözlerini kapatıp, dolmayan Para Cüzdanlarını açıp, kendi öz kızını, hayasızca  pazarlamaya koyulmuş luğunda ..
Bu kadar kiri-pası,  Kloraklı  Çamaşır Suyunun bile, ağartamayıp, paklamamış lığında ...
Namus kumkumalarıyla, kendilerini sözüm ona namus bekçisi ve temizleyicisi ilan eden, Gavat sürüsüyle şerbetli
pezevenklerin adının / MUTEBER BEY EFENDİ / diyerek …..
Son sistem albenili kartvizitlere, yaldızla yahut ta …
Paraya ,para demedikleri için parayı bastırıp, haysiyetleri aldığını söylemekten utanmaz GODOŞLARIN isimlerinin, altın suyuna batırılarak, yazılır olmuşluğunda ..
İnsanın ..
'' -KIRK YILLIK KANİ, OLUR MU YAHNİ '' Diyesi geliyor, dilinin ucuna ..
Ama suçluya suçlu diyen namuslunun, kodese tıkılırken ..
Gavat sürüsü yandaşın, pehlivan eskisi, mafya tetikçisi sözde sporcu DEYYUSLARIN, yönetim kurullara atanıp, baş tacı edilmişliğinde ..
Namus nerede, haysiyet hangi çıkmaz karanlık sokağın köhneliğinde telef edilerek, kıyım, kıyım, kıyılıp, kesilip,
doğranmışlığında ...
Başlanır oldu ..
YALANLARDA, GERÇEKLER, ARANMAYA ..!
YALANLARDA, GERÇEKLER, ARANMAYA ..!




Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ



Immenstaad / Almanya



24 / 06 / 2020



Saat ; 20_20

21 Haziran 2020 Pazar

SANA, YENİLDİM, SANA ….!
Şu hayat kavgasında nelerle boğuşup, nice sıkıntıları aşmayı becerdim, becermeye …..
Gel, gör ki ….
Hayata ve insana dair konu ve alanlarda cebelleştiğim, çoğu zorluğun üstesinden gelip …
Yenildiğim, yendiğim de oldu, üstüme ağan çetinlikler i, insanlığımın gereği ...
Şunun, şurasında yeri gelmişken dobra,dobra ve dürüstçe itiraf etmeliyim ki
İki konuda baş edemedim, ömrü hayatımda …
sırtım yerden kalkmamacasına tuş oldum, desem yeridir ve yalanda sayılmaz, hani’ ya … …
Demem o, ki ….
Kapılmaya gör, sevda denen illete ....
Hayat denen şu devasa arenada ....
Bir gönlüme, bir de ….
Bir de….
Tepeden, tırnağa müptelalığım da ….
Gönül vermişliğim le, sana ….
Hiç hesapta yokken, ömrümün bu çağına değin …
Bilip, tatmadığım için, adını-sanını duymadığım …
Zamansız ve apansız düştüğüm, sevda denen, çetrefilli kapışmada …
Dalgalarla, aşk yaparak, yüzmek varken …
Bencileyin, dertsiz başına, dert açan …
Adeta, belasını arayan, yaşamak varken, vurgun yiyen, Zargana balığı gibi …
Kendi başıma açtığım, dertle …
Aşk-meşk neyime iken …
Ağrımadık başıma çaput sarmanın, dik alası olmacasına …
Düşünce sevda ummanının, hayat kadar, ölüm de saçan karanlık sularına ….
Pranga vurulup, dumura uğrayan aklımın, orijinal fabrika ayarlarının iflah olmaz halde ….
Bozulup, düzen tutmamış lığında ….
Ona, buna, laf ettirip, hatta el-alemin gözünde, dilinde iiii
‘’ – DİVANE ‘’ olmayı, göze alıp, sineye çekip ….
Gözüme ….
Efsaneden ve hayalden öte gitmeyen, Deniz Kızı Eftalya kesilip …
Beni, müptelan, hatta, esirin edip, çıkmışlığın da …
Sana yenildim, sana .....!
Sana yenildim, sana .....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
21 / 06 / 2020
Saat ; 12_55

20 Haziran 2020 Cumartesi

BEN ÇALAR ,BEN SÖYLERİM

Ben çalar, ben oynarım ...
Ben güler, ben ağlarım ...
Ben çözer, ben sararım ..
Göğü her sabah maviye, ben boyarım ..
An olur görünür, an gelir yiter'im.
Adı üstünde ..
Yakıştır'malarınıza göre ..
Sizce, ben
İflah olmaz, biçare bir divaneyim, deliyim ..
Kah cızlağan otu, kah kuşkonmaz çiçeğiyim !
Neyleyim ?
Neyler'sem , eylerim ..
Altı-üstü,var varası bir deliyim ..!
Hep demez'misiniz, önüm-ardım sıra, bana ?
''DELİDİR, NE YAPSA YERİDİR.''
Ondandır ki,
Sizce değer verilmez, adım-sanım sorulmaz ..
Deliye çıkmışlığın da adımın ..
Künyem bile okunmaz ..
İpimle kuyuya inilmez, elimden, boklu yumurta bile yenmez ..
Benimle konuşmaya bile değmez ..
Vay size, vaylar size..
Kocaman, yuhlar size ..
Ne acıdır ki ,sizler gibi aklı evellerin dünyasında ..
Yığınsal kalabalıkların çoğalttığı ,
İnsanı ,hayatları yutan diz boyu yalnızlıkta ..
Akıllı, delinin ..
Tok, açın halini bilmez ..!
Tok, açın halini bilmez ..!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Altınoluk/Edremit
20/06/2015
Saat:01_55

18 Haziran 2020 Perşembe


SANMALAR LA …….


‘’ - SANMALAR LA ISKALAR, TELEF VE  HEBA  EDERSEN  HAYATI .....!
NEDEN VE MAZERET SAYILMAZ, ANLATTIĞIN MAVRALAR …
SAYILSA, SAYILSA, AY KUYUYA DÜŞTÜ TARZINDA KUYRUKLU YALANLARDIR, KUYRUKLU YALANLAR
BUNLAR ...,
YALANLARIN, PALAVRALARIN ve TEMCİT PİLAVLARININ EN BAYATI DIR, EN BAYATI ….! ‘’
Bazı insan geçinen ve suretine bakınca insan sayılan, nüfus kalabalığında çıkarcıların işine yaradıkça ..
Kayıta, küreğe, seçmen listesine yada devlet talanında mezardakileri hayasızca yaşıyor diyerek künyelerle, kütüklere ve  istenen …
Özünde ve olması gerekince aslına, yasaya ve vicdana uyularak düzenlenmesi gereken evraklarla,  dokümanlara ….
Ahlaksızlıklarına, cibilliyetsizlikleriyle, haysiyetsiz maçlarına hizmet edecek hal de …
Daha da kötüsü,  vicdanlara sığmayacak kadar soysuzluğu, yolsuzluğu, sefilce yalanı ….
Allem edip, kallem edip …
Halk diliyle ve amiyane deyişle, vurgulamak gerekirse ….
Allayıp, pullayarak dulu, kız diye kakıştırıp …
Akıllarla alay etmeye yeltenerek, kendilerini uyanık, iş bilir, hatta cambaz, dahi sanıp, sayıp akılları sıra, aklı evvellikle .…
Karşıyı yada devlet yetkilerini, kamuyu saf ve enayi görerek .
Malı götürüp, çaldıkları minareye, utanmaz-arlanmazca …
Yasallık kılıfı icat etmeye kalkışıp, hırsızlığı ve kanunsuzluğu kitabına uydurup ….
Dul, yetim, mazlum hakkı, parası yahut ta, lokma yemeye yeminli  olduklarını  ilan ederek …
Sadece sözde değil, öz itibariyle de, göz dikmekle kalmayıp, bunu fiili eyleme dökerek kaşla- göz arasın da …
Halkı, CAMBAZA BAK numaralarıyla AYAKTA UYUTURKEN, CEBİNİ BOŞALTARAK ÇALIP , ÇIRPARAK ….
Adeta, SOYUP-SOĞANA ÇEVİREN ŞERBETLİ, AFSUNLU su katılmamış, ŞEREFSİZ DEYYUS MADRABAZLAR ….
Cüretkarca, HAYASIZCA sözde yasalara uygun olması gereken şekle sokma adına 
Pervasızca yazılıp-çizilip, düzenlenen uydurma ve yasal hükmü olmayan çakma listelerle, talanlar yapmayı iş edinmişler …
Foyaları ortaya çıkınca da, arsızlığı-yüzsüzlüğü kimselere bırakmamaya yeminlik le ….
‘’ – Ben şöyle sandım,
-        Yok  sahtekarlığım, böyle sandım ..! ‘’ Gibi, hayal ürünü yalanlara sarılarak, işi pişkinliğe vurup, karşısındakini suçlu çıkartacak laf ebelikleriyle yalan salvolardan geri durmazlar …
Sanmalara sığınanlar sadece bu gibi kamusal alanlarla sınırlı değiller, hepimizin bildiği gibi  ….
İkili sosyal, ticari, hukuki, duygusal ve gönül ilişkilerinde de sıkça görülür ..
Aile içi ilişkilerde güveni, inanılırlığı yitirip, tüketen tavırlar sergileyenler, eriller den olsun, dişillerden olsun …
Kestirmeden adı, düpedüz sahtekarlık olan, bir dizi tavır, eda
Sergilerken bunun nelere mal olacağını ya göz ardı eder, ya yok sayar, yahut ta salak ayak ve tavırlarına yatarak, günü kurtarıp, işin içinden sıyrılacağını düşünür.
Aldatmayı yaşam tarzı yapanlar iki tarafı keskin bıçak üstünde olduğunu fark ettiklerinde yada suçüstü hallerde enselendiklerinde …
Aslında en çok kaybedenin kendileri olduğunu görüp, anlamaya, anlar lar …
Ama tabiatlarındaki kaypaklık, yalancılık ve enayilik ile tıpkı bağımlı kumarbazlar, alkolikler, madde bağımlıları yada hayalperestliği abartarak hayatı toz pembe görme hastalığından kurtulamayan biçareler olarak …
Fareler misali, kapana yakalandıklarında ilk sarıldıkları …
Duygu sömürüsü, İnanç istismarı ve hastalıkla acındırma tezgah ve senaryolarıyla …
Kendilerinin neden olduğu rezillikten adeta evdeki yada yoldaki kediyi bile sorumlu tutarak ….
Kendilerini pürü pak , hayat, kader, felek ve benzeri unsurlara yükledikleri suçun, bedelini ödemekle yüz yüze kaldığında, çıkış yolunu doğrulukta, dürüstlük ve içtenlikli çözümde arama yerine ….
Sütten çıkan ak kaşık hallerindeyken baştan çıkarıldıklarını, istismar edildiklerini bile ileri sürmekten geri durmayacak her türlü ala-vere ve laf cambazlığına girerler …
Sahtekarlar, dürüst olma adına emek, çaba en önemlisi de zaman harcamayı iyi niyetle, masumiyetle inandırıcılık kazanacakları şekle girmek için harcasalar, emin olun dünya HARİKALAR VE DÜRÜSTLER CENNETİ olup, çıkar ..
Gelin görün ki, bu iflah olmaz madrabazlar o çabayı enayilik sayarlar ve ne acı ki, dürüstleri ahmak ve aptal ….
Haysiyetli, onurlu davranış sergileyen hümanist, dürüst insanları da ….
AHMAKLAR ŞAHI ilan etme pespayeliğinde kuburda debelenmeyi yeğlerler ….
Sosyolojik habis urlar olup, çıkan böylesi eblehler sürüsü asalaklar toplumsal yozlaşma ve çürümenin kurbanı oldukları, hatta ondan da çok, çürümeyi çoğaltan VEBALI FARELER DİR .
Sosyolojik,siyasi ve diğer toplumsal alanlarda olan bu SANICILAR VEYA SANDIMCI HABİS URLAR, VEBALI FARELER her alanda adeta ayrık otu arsızlığında yaygınlaşır da sevgi, duygu, aşk ve diğer bazı ikili ilişkilerde ve alanlarda boş durular mı yada marazalar yaratıp, insanları, toplumu üzmekten veya yıpratmaktan uzak dururlar mı ?
Hele ki içinde bulunduğumuz Siber ilişkiler çağında  bir tuşla insanlara mutlulukta, belada salındığı koşullarda görsel ve yazılı medyada her gün bu menşeili acı haber, gelişme ve hatta….
Önü alınması bir yana, hızlanıp, çoğalan felaket haberleriyle karşılaşmamıza neden oluyor..
Sözün özü; Sanmalar, sananlar, sanıcılar ve sandım ki diyenler bu toplumun ve insanlığın yumuşak karnı aynı zamanda da mağdurlar yaratacak kadar KIRICI, YIKICI, FELAKET MERKEZİ hatta, hatta AYAKLI FELAKET unsurları ..
Fünyesi çekilmiş el bombası hatta son günlerin en moda deyimiyle CORONA VİRÜSÜ kadar dert ve kör düğümü …
Çivisi ve cılkı çıkan bu SİDİKLİ YORGUN DÜNYANIN en yaygın mayınları, insanlığın kamburu ve öteden beri onulmaz yarasıdır ..
Bu cümleden olmacasına ….
Muhabbetimizin, gönül sohbetimizin kapısını ilk aralamaya koyulduğumuzda da asla haddimizi aşmayarak ve ahkam kesen dangalaklardan olmamaya çok özel önem ve özen göstererek …
Siz cümle canlarımızın ilgisine, dikkat, bilgi ve görüşlerine sunma adına …
Haddimizi bilerek, vicdan yürek ve sağduyumuzun sesine özenle kulak vererek …
Aynı yerküreyi, iklimi, coğrafyayı ve dünyayı paylaşan olmanın sorumluluğu, şuuru ve bilinciyle ….
Sağ duyulu herkesin asli görevi ve sorumluluğu gereği yapması kaçınılmaz olan …
‘’ – HAYATI SORGULAMA . ‘’  Adına, üstümüze düşen sorumluluk ve görevle ….
Çöpü ve pisliği halının altına süpürme illetinden kurtulanlardan olmaya gayretimiz ve çabamızla ….
Daha doğruya, iyiye ve huzurlu ortama erişme adına, niyet, gayret ve çabayla ….
Dimağı mızın, aklımızın yetip, dilimizin dönüp, kalemimizin yürekten taşanları, siz gönül dostu yandaş ve yoldaşlarımızın
İlgi ve bilgisine sunmayı insani sorumluluk olarak görmüşlüğümüz le yazdık, çizdik …
Destur verişiniz gönül otağınıza, dünyanıza ve sevgi kaynağı yüreklerinize konuk olmaktan onur ve kıvanç duyarak ..
İç karartmadan ve karamsarlığa düşmeksizin ve asla abartan olmama dikkat ve sorumluluğumuz la …
Çizmeden yukarı çıkmamaya da gayretle ..
SÖZÜMÜZ MECLİSTEN İÇERİ deyip …..
ENGİN HOŞGÖRÜLERİNİZE duyduğum güven ve inançla, seslendim siz gönül sultanı kardeşlerime ….
Son bir kez yineleyerek, esenlik dileyerek vedalaşalım istedim, siz can dostlarım la …
Demem o ki ;
‘’ - SANMALAR LA ISKALAR, TELEF VE  HEBA  EDERSEN  HAYATI .....!
NEDEN VE MAZERET SAYILMAZ, ANLATTIĞIN MAVRALAR …
SAYILSA, SAYILSA, AY KUYUYA DÜŞTÜ TARZINDA KUYRUKLU YALANLARDIR, KUYRUKLU YALANLAR
BUNLAR ...,
YALANLARIN, PALAVRALARIN ve TEMCİT PİLAVLARININ EN BAYATI DIR, EN BAYATI ….! ‘’



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ



Immenstaad / Almanya



18 / 06 / 2020

23 _23

  ONDANDIR.. Bir sendin.. Bir de ben .. Hayat mektebinde , sınıfları geçemeyen.. Ondandır, adımızın ,''Baki '' ile ,'...