‘’ – ADRES SORMAMIŞ LIĞIN DA …’’
ÇIKAR GELİR ÖLÜM, HAYATIN BAĞRINDA …..!
‘’ – Uyku, yalancı ölümdür .! ‘’ Diyerek ….
Hayatın zorbalığını da, güzelliğini de sineye çekerek …
Hayatında, ölümünde gerçekliğini ….
Olgunluk ve tevazu ile karşılayabilecek kadar, ömrünü, kemal ile
süslemeyi başararak ….
Varlığın sırrına yokluğuyla ereceğini idrakle, ölümle, MELAMET
HIRKASINI giydiğini fark ve idrak edenlere …
Ödül olarak bahşedilen Ölümün, özünde ECRİN, yani …
Bahşedilen mükafat olduğunu asla unutmayan ve yadından çıkartmayanlar …
Ömür atlarını, gerçek ilmeğiyle bağlayarak, hayatı, ölüm gerçeğinin
gölgesinde yaşayabilmeyi içine sindirerek ..
Bu alemin, geçici misafirlik otağı ve hanı olduğunu idrak ile hayatı
gereğince ve dolu, dolu yaşayarak ….
Eriştiği MELAMET HIRKASI GİYME Ödülü ile YOKLUK ALEMİNE, YÜRÜYENLER ….
<< -Dalıp uyanmayanlar. >> İçin, ölüm …
Uykuların en derini ve geri
dönülmeyenidir …
Farkında olunmadan, her şeyi silip, süpüreni …
Geride, neyin kalıp-kalmadığı, dahil ….
Gam, kasvet, korku gibi olguların, hayata ve insana dair olduğunu kavrayıp,
idrakle yetinmeden, içselleştirecek kadar tevazu ve edep dairesinde yerini,
haddini, yönünü her halükarda bilip ..
Unutmayan ve karıştırmayanlar için …
Pek çok olgunun, önemsiz ve hükümsüzlüğü dür, ÖLÜM …!
Hele ki, birde apansız çıka gelmişse, durum daha da farklıdır .
Vedasız, selamsız-sabahsız, ünsüz-sessiz, ardına bakmanın öneminin olmadığı
….
Çoklukla da, bakılmadan çıkılan yolculuktur ….
Acısız ve sessizce çıkıp gelen ölümler …..
Cümle canlılar, hele ki İnsan için ….
Yüksek bilinç ve idrakle …
Kendisiyle, hayatla, insanlar ile, çevresiyle ve ölümle bile olmacasına
kavgasız-gürültüsüz süren hayatın, ödülü gibidir, ölümü tadan için …
İnsana göre, elbette ki, her ölüm, erken ölümdür …
Gelin, görün ki hayatın kendi gizemli sistematiği içinde, belli nokta ve
andan sonra bununda fazlaca anlamı olmuyor ..
Çünkü, ölümle tanıştığı anda, insanoğlu …
Unu eleyip, eleği duvara asan hallerin rehavet ve şaşkınlığında …
Dahası, sonucun değişmeyeceğine olan inanç ve ağırlıklı eğilimle ….
Ölenden çok, kimi geride kalanların yitmelerin acısıyla, kendi içinde
yaşadığı duygu fırtınasının sinmişliğinde ..
Hayatın ve eşyanın tabiatına uygunlukla sineye çekilmeye, çekilmese de,
katlanılmalarla karşılıyor, kaçınılmazlıkla,
insanlarca, ölüm denen bu girift ve muammalı evreye, yolculuk ..
Hüznün, sevincin, mutluluğun, mutsuzluğun..
Daha pek çok olgunun, kalıcı olmamış lığında, ölümün…
Dört başı mamur halde ki, gerçekliğinde ….
Ne kaçmanın, nede kurtulmanın mümkün olmamış lığında ..
Eninde-sonunda, tüm yolların, kaçınılmaz
olarak, ona çıkıp ..
Hayatın ve ömrün finalinin, ölüm ile taçlanmış lığında …
Kimliği meçhul o, ilk gidip te dönmeyen yolcudan beri …
Yaşanır ölüm, insana, tüm canlılara ve hayata dair oluşunun gerçekliğinde
…
İşin özünde ve gerçeğinde, ölümü tadan için, gözlerin açık yada kapalı
gitmişliğinin, önemsizliğinde …
Mitlere, efsanelere, öykülere, dahası destanlara konu edenin, gidenin
ardı sıra, geride kalanlar, olmuşluğun da …
Hayatın, toprağın ve ölümün doymamış lığında ve artıp, eksilmeyen açlığında
…
Yalın yada tumturaklı uğurlamaların, arda kalan dirilerin icadı olmuşluğun da
…
Çıkar gelir ölüm, hayatın bağrında, zaman, mekan kavramının önemsizliğinde
ve en önemlisi de …
Tıpkı kurşunlar gibi, ölümün de, adres sormamış lığında …..!
Adres sormamış lığında …..!
ÇIKAR GELİR ÖLÜM, HAYATIN BAĞRINDA …..!
HAYATIN BAĞRINDA …..!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/ İSYANİ
Immenstaad / Almanya
25 / 06 / 2020
Saat ; 21_11
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder