31 Aralık 2015 Perşembe


YETMEDİ SOLUĞUMUZ .....,
İNSAN GİBİ, İNSAN OLMAYA ..! Anımsarmısınız, nasılda umutla, yaşama sevinci emareleriyle .... Çağıl, çağıl dolup-taşan iyimserliklerle ve düş güzellikleriyle ... Rengarenk ışıltılı göz bebeklerinden, çakmak, çakmak yayılan .. Heyecan ve coşku dalgalarıyla atılmıştık .. Yeni yılı karşılamaya hazırlandığımız, o günlerde de .. Şimdi binbir kahırla, elvan çeşit hüzün lekeleri.. Savaşın azapları, kardeş kanının kiri ... Kahpece, zamansız, hunharlıklarda ve Ve, erken gelen hain ölümün neden olduğu, Önlenemeyen, bastırılamayan canhıraş yürekçığlıklarıyla iğdiş olup ! Irzına geçilen ve horluklarda telef edilen .. Bu bağlamda da, bir an önce sepetlenip, kurtulunmak istenen ... Şu garibim-yorgun -bezgin, ömür eskisi yıla ''-Merhaba '' derken .. Tıpkı, bu yılda da olduğu gibi... Yılın bir yenisine daha, aynı duyguları yükleyip .. Kimimiz avara kasnaklarda, kendimizi avutarak .. Kimimiz, kandırılmalarda.. Kimimiz MIŞ GİBİ DAVRANIŞLARLA .. Kimimiz, olur-olmaz anlamları kondurarak .. Kimimizse, daha şimdiden..... Ağır mı ağır kör sancıları, bağrın da taşıdığını fark ederek Perşembenin gelişinin ... Çarşamba'dan belli oluşunu, sezmenin eminliğiyle .. Aman canım sendelerde, burun kıvırıp .. Küçümser bakışlarla , hoyratlıklarımızın zırhına bürünmüşlükle .. Tepeden süzerek, karşılamaya çalıştığımız, bu yeni adayı, yıl gibi ...! Oysa han eski, yolcu bildik, huy aynı, sancı belli olunca.. Dahası.. Eski tas, eski hamamlıklar sür git oldukça .. Kendimizi avunma ve avutma... Kanma ve kandırılma dehlizlerine sürerek .... Durduk yerde, enayiliğimizi yinleyerek, neden ıskalayalım ki, hayatı ? Gerçeklerin, zamanlı-zamansız ve aklına geldikçe, ortaya çıkma gibi bir muzurluğu .. Ve, huysuz sevecenliği vardır, malum ..! Bunun da, posasını çıkartıp ....., Defterini dürerek koltuğunun altına sokuşturup ... Seneye bu günlerde .. Dünü ve yaşananları.. Balık hafızalılıklarda, unutup... O, delik deşik olmuş pabucunu eline vereceğimiz ... Buna aşina şu garibim, masum mu masum biçare yeni yıla .. Günlere ... Dahası, en pervasız edalara bürünmüşlükle... Özündeyse, tepeden-tırnapa salaklıkla ... Masum zamanları katledenliğimizi yadsıyıp ... Yok sayarak ve suçu kendimiz dışında hemen herkese.. Hatta.. Yükleyip biçare kara kediye, işin içinden sıyrılmaya yeltenişle.. Kendimizi, adeta sütten çıkmış ak kaşık... Ya da, bulunmaz Hint kumaşı saymalarda, gitsin eskisi.. Gelsin yenisi, edalarında .... Bir yeni yılı daha bekleme avaralık ve avanaklıklarına koyularak.. Dahası, huylunun huyundan vaz geçmeme kusurluluğumuzla.. Kabahatin hepsinin sözümona biz insan da(?) olduğunu bile, bile ... Öte beriye, sağa-sola saçarak .. İşin içinden çıkmalara yeltenerek ... Nice, yıl sonu ve yıl başı arefesinde .... Ütopikliğide aşan düş çukurlarına düşmelerde ... Halüsünasyon yada serap görmelere dalarak .. Hayatın gerçeklerini ve insanlığımızın yittiğini fark edip, itiraf etmeyerek .. Üstelik, kendimizle yüzleşmeleri hep erteleyerek .. Yalan-yanlışa, sünger,... Gocunduğumuz doğruların ve gerçeklerin üstüne.. Değil, şal .... Kara çuhalardan, kalın mı kalın perdeler çekerek .. Onurlarımıza leke sürüp ....., Muammalar diyarı ömürlerimize ... Ayıp ve utanç yaftası astığımız ... Şu, masum mu masum ... Günlerin, haftaların, ayların, yılların, hatta çağların.. Dahası günahsız zamanın telefliğinden, bizlerin sorumlu olduğu gerçeğini ... Evrensel doğrularla, içimize sindirmek yerine.. İşin, hep kolayına kaçarak, en hünerli devekuşuluklarımızla başımızı kuma sokup .. Farkındasızlıklarda ve hatta ukalalıklarımız da kıçımızı açıp .. Ayazlarda koyarak ... Aynı nakarat ve teranelerde .... Ömür eskitmelerle, avuntu ve uykulara dalgınlıkta .... Şu güzelim hayatı heba ederek .. Karanlığın, kirin, korkunun, kanın, ölümün ve talanın, esaretin.. Bizim, bize ve evrene yaydığımız virüs olduğu gerçeğine sırt dönerek , Havanda su dövüp, kalburla su taşıma ahmaklığında ömürler eskitip.. Gün tüketerek yitirdiğimiz insanlığın vebaliyle yüzleşmelere ..... Hala ve inatla yanaşmama abesliğinde debelendiğimizi .. Neden fısıldayamıyoruz biz, bize ? Gelin, azda özü diyelim, yürek sesimizi dinleyerek .. Kendimize, yadsınamaz şu gerçeği ifade edelim.. YETMEDİ SOLUĞUMUZ, İNSAN GİBİ İNSAN OLMAYA ! YETMEDİ SOLUĞUMUZ, İNSAN GİBİ İNSAN OLMAYA ! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ Altınoluk / EDREMİT 31 / 12 / 2015 Saat ; 15_00

30 Aralık 2015 Çarşamba


HÜZNÜN YELLERİ ESER ...,

Saçlarımda uçuşsa da rengarenk kuşlar, kelebekler..

Ruhumun derinlerinde, hüznün yelleri eser ..

Şarkılar, seni söyledikçe ..

Yüreğim, kendinden geçer ...

Gönlüm, rengarenk kanat güzelliklerinde sana uçar, sana ..

Aşk denilen, bu meşakkatli serüvende ..

Uslanmayan yüreğimin, kanatlanıp aşka yelken açmışlığında ..

Yalancı baharlarda ,elvan renkli çiçekler açar ..

Hüzünler de, hazanlarda, elemler de hüsranlarda kendinden geçer ..

Sararıp-solan gazeller misali, savrulur hicranlarda ..

Ömür tüketir ömür, aşkı ve hayatı ıskalayıp ..

Ömrünü, saçının tellerine takmışlıkta ..

Gönlüm ,kahrın mey' ini  içer ..!

Saçlarımda uçuşsa da, rengarenk kuşlar,kelebekler ..!

Ruhumun derinlerinde, hüznün yelleri eser ...!

Ruhumun derinlerinde, hüznün yelleri eser ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Altınoluk / EDREMİT

30 / 12 / 2015 

Saat; 21_11


SORMA ANNE SORMA !

Sorma anne, sorma ...!

Ölmüş bebe bedenim yatıyor, buzdolabında ...

Gülüşlerimin ve ömrümün ,

Kanlı-kirli İç Savaş'ta ...

Kahpe kurşunla gelen ölümlerde çalınmışlığında ...

Sorma anne, sorma ...!

Bu gün, kaçıncı gün bilemem ...

Sayamam ...,

Çünkü ...

ÖLÜ BEBE CANLAR, SAYAMAZ Kİ !

Bende, ÖLÜ BEBEYİM, SONUÇTA ..!

Sorma anne, sorma ...!

Vurulup- ölümü içmişliğimde .....!

Meskun mahali'in, yerimin -yurdum

un BUZ DOLABI olmuşluğun da ...

Bebeliğimin çalınıp, dondurulmışlığında ...

Ölü canlığımda, bebe bedenim ...!

Kaskatı olmuş, hala duruyor buzdolabında !

Sorma anne, sorma ...!

Bilemem ....

Bile..mem ...ki ..!

Neden, Buz Dolabında ÖLÜ MİRAY'ım ?

De, bana anne..

De, ki ..!

Neden anne ?

Utanç dolu yanıtsız sorularda, donakaldım buz dolabında !

Ki ...,

Bilmelerinde artık öneminin ve anlamının kalmamış lığında !

Kaçıncı gündür, BUZ DOLABINDA'yım, BUZ DOLABINDA .


Sorma anne, sormaaaaaaaaaaa !

ÖLÜ MİRAY bebeliğimde ...,

Mini minnacık, bedenimle .

BUZ DOLABINDA, BUZ TUTMUŞLUKLA ..

DONAKALMIŞLIKTAYIM, DONAKALMIŞLIKTA !

DONAKALMIŞLIKTA ...

Erdem YASSIBAŞ

Altınoluk /EDREMİT

30/12/2015

Saat;16_16

29 Aralık 2015 Salı


ELEMLERDE
SÖNDÜRÜYORUM KANDİLİMİ ....!

Her günümü, ömrümü sensizliğin, yalnızlığın girdabında ...


Vurgun yiyip, yutularak tüketiyorum ...

Sensizliğin hüznünde demlediğim elemlerde, söndürüyorum 

Ömrümün, gönlümün, günümün kandilini ...!

Solmuş yapraklar gibi titriyor, ruhum ..

Çıkıp, çıkıp geldikçe sen düşlerime ..

Seraplara ve yalancı baharların sevincik deliliğine savruluyorum ..

O zaman, aklım karışıyor, gönlüm çıkıyor şirazeden ..

Avuçlarımdan uçan kuş güzelliği ..

Elem, elem, hicran, hicran ..

Göz yaşı, göz yaşı ..

Çığlık, çığlık çöküyor o zaman ömrüme, yüreğime, omuzlarıma ..

Olursuzlukların uçurumuna sürükleniyorum ..

Düş güzelliklerinin yerini, kahır sancıları alıyor ..

Penceremde gün, odamda ışık, gözlerimde fer ..

Yüzümde tebessüm, içimde yaşama sevinci bitiyor..

Beleniyorum katran karası azaplara ..

İşte o zaman, hıçkırık, hıçkırık boğularak ...

Sensizliğin hüznünde demlediğim elemlerde, söndürüyorum 

Ömrümün, gönlümün, günümün kandilini ...!

Ömrümün, gönlümün, günümün kandilini ...!


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Altınoluk / EDREMİT

28/12/2015 

Saat; 15_40

28 Aralık 2015 Pazartesi

BELKİ GEÇERSİN UMUDUYLA
Seni gözlemekten helak olup, ömür tüketiyoruz..

Penceremdeki örümcek ve ben..

Tüneyerek cam ardına, gözlerimizi dikerek ..

Belki geçersin umuduyla, sensizlikle dolu yollara !

Belki geçersin umuduyla, sensizlikle dolu yollara !


27 Aralık 2015 Pazar




ÇALARLAR, BE ÇOCUK.!
Gözündeki umuda, yaşama sevincine ..

Sevgiye, cana düşmandır bu canavarlar ...

Gözündeki, yüzündeki gülüşü..

Yüreğindeki sevinci ..

Gönlündeki umudu ..

Bedenindeki canı, yaşamaya doyamadığın hayatı ....

Yarınlarını çalarlar, yarınlarını be çocuk .....!

Yarınlarını çalarlar, yarınlarını be çocuk .....!





SUNGULAR VARDIR ..!

Her renkte, insan..
Her insanda, sır ve alem ..
Her, sır ve alemde renkler içinde renkler..
Renklerin sırrında, bin bir kelam..
Her kelamda, dünyalar ..
Dünyalardan, dünyalara bir gizli yol vardır ...!
Baktığın her nesnede, görebiliyorsan, insanı ..
İnsanlığında, özünde cevherler vardır.
Baktığında değil, gördüğünde hikmet ..
Her hikmette, gerçeğin nuru ..
Nurda, sana sunulan, sungu vardır ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Altınoluk / EDREMİT
25 / 12 / 2015
Saat;01_00


SESSİZ BAŞLANGIÇLAR ....

An gelir, nutkun tutulur ...
Lal olur dilin , 
Yaşanır, sessiz başlangıçlar ..
Zamanın tanıklığında ..
Koşarken akreple, yelkovan bir at başı yarışta art, arda ...
Ruhun duygu sağanağına yakalanmışlığında ...
Islanırsın, sırılsıklam ..
Ne olup-bittiğini anlamadan ...
İnsana hastır, gülmeler kadar ağlamalarda ..
Utanca kesmene gerek yok, kirpik uçlarında tünemesin yaşlar ..
Gözlerin, ödünç aldığı hüzünleri yaşamasın ...
Aldırma, sat anasını de, yasla sırtını duvara ..
Çevir başını semaya, bak enginliğinde ona ..
Kah, kandilleri selamla ..
Kah, güneşi öpsün bakışların ..
Yaşanırken sessiz başlangıçlar ..
Mehtap ışıldasın, olanca haşmetiyle yüzünde ..
Sevmek ayıp değildir ..
Günahsa asla ..
Sevmek canlılara has armağanlığında ..
Onurdur, insan hayatına ..
Hayata ve insana dairdir sevda ...
Başlar ve yaşanır dolu dolu ..
Çoklukla sessiz başlangıçlarda ...!
Çoklukla sessiz başlangıçlarda ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Altınoluk / EDREMİT
25 / 12 / 2015
Saat;15_42

SENSİN, SEN ...!

Kilitlenen kalbin şifresi de, anahtarı da, sendedir ...
Sensin, tüm mühürlerin yegane nedeni ..
Sensin, bu çilekeş ömrün ve yorgun yüreğin, tutsaklığının sebebi ve simgesi ..
Tüm paslı kilitlerin, prangaların hünerli, gizemli çözücüsü ..
Unuttuğum ne varsa, kilit ve mührün ....
Dahası,
Ömür öykümün, ruh zindanımın, prangaların arkasında, tutsaklıkta ...,
Çile çekmelerde, çürümelerde sırıtan ...!
Kuytuları küf kokan, yürek ve ömür dehliz 'imin ardında ki sırda saklıdır ..!
Sırlar yorucu, sırlar kahredici, ağır mı ağır yüktür görünmezliklerinde ..
Yorgun ömrüme, kederli gönlüme, virane yüreğime ..
Gerçekliğinde ...,
Bilirim ki, an be an kahrolmacasına, tutsaklıkta naçarlıkla ...
Çaresi sen, tabibi sen, şifası sen, kurtarıcısı sensin, sen ....!
Çaresi sen, tabibi sen, şifası sen, kurtarıcısı sensin, sen ....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Altınoluk / EDREMİT
25 / 12 / 2015
Saat; 01_52


ALDIM

Yalnızlıklarımı, hüzünlerimi aldım koynuma..
Kondum cama ...!

Kondum cama ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ... 

24 Aralık 2015 Perşembe


ARIYORUM
Yitirdiğim beni arıyorum, beni yutan kalabalıkların toz - dumanlığında ..
Körlerin, sağırların, lalların, duyarsızların....
Vurdumduymaz nemelazımcıların, üç maymunu oynayaların ..
Ulu orta cirit atmışlığın da
Arıyorum .
Adeta, samanlıkta iğne ararcasına ...!
Adeta, samanlıkta iğne ararcasına ...!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Altınoluk /Edremit
22/ 12 / 2015
Saat:07_10


AŞK'A VATAN OLMUŞLUĞUN DA ....,

Yüreğim taşar, dilim söyler ...


Figan ettikçe, gönül bülbülüm ..


Güller aşka gelir, döker göz yaşları misali duru, duru ...


Çiğ tanelerini renkten, renge koyulmanın ahenkli, albenili güzelliğiyle


Salındıkça aşk bağında, geçmişlikle kendinden, özüm ..


Sürülüp-savrulur vecd ile, aşkın yelinde ...


Aşkın sırrında gizlidir, bin bir mucize ...


Sırrını, keşfe koyuldukça ömrüm,


Aşkın renk atlasında, bürünür halden, hale ....


Soyunur ruhum kasvetinden, gamından ....


Aşkın, gül güzelliği saatlerinde ..!


Ateşi de, közü de hissederek özünde ..


Yazar güzelliği name, name sinemdeki mahpus yüreğime ..


Coşup, çağıldar, kanatlanıp, uçar adeta, yüreğim ..


Aşkın kasırgasında, unutarak tutsaklığını ..!


Vurur heyecan, heyecan çarpışlarla, sineme, sineme ...


Tutkularda dilimi lal edip, sesimi-soluğumu kesmecesine ...


İnsanlığım da, ilhamımın aşk, özümün sevgi,


Yıllara meydan okumaktan yorgun düşen bedenimin ...


Aşka vatan olmuşluğun da


Aşka vatan olmuşluğun da ..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Altınoluk / EDREMİT


23/12/2015


Saat ; 21_01


21 Aralık 2015 Pazartesi


SİNELERDEKİ YÜREKLERİN ...,
Çığlık, çığlığa yükseliyordu, ummana ..

Kadının ve kuşun ruhundaki canlanış ..

Duyguların kanatlanmış lığıyla ...

Semayı ve güneşin nurani ışıklarını selamlamacasına ...

Sinelerdeki yüreklerin, yaşama sevinci ve aşkla çarpmış lığında ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Altınoluk/EDREMİT

18/12/2015

Saat; 04_45


CAN EVİM'SİN....CAN EVİM ..!

Yaktım, resimlerini ...

Sildim, yazdıklarımı ...

Mühürledim, yüreğime duygularımı ..!

Yırttım mektuplarını .

Ama, yine de atamadım, seni içimden, aklımdan ...

Para etmedi hiç birisi ..

Söz geçiremediğim kalbimin sultanısın, sultanı ...

Yıktıkça yalnızlık cenderesinde kıvrandığım ruhumun duvarlarını ..

Sen çıktın içimden, üstelik çoğalıp ..

Yeniden ve bir daha, bir daha beni, işgal 'de kaplamacasına ..

Gördüm ki, tıpkı bugünüm de olduğu gibi .

Dünümde de beni, sen yutmuşsun aslında ..!

Yüzleştiğim gerçeğin, bana fısıltılarından öğrendim bunları ..

Kazıyıp atmaya çalıştıkça ruhumdan ve dünyamdan seni ..

Sen işlemişsin en derinliklerime dek zerre, zerre, hücre, hücre ..

Benim sandığım ömürde ve hayatta, seni yaşamışım ben, seni daima !

İçimde sevgi, sevgi , aşk, aşk çoğalıp taşan da da, coşan da da, sen varsın ..

İçimin, içime sığmamışlığında ..

Seni, ömrüme, ruhuma, yüreğime kazımacasına sığdırmışlığımda ..

Tepeden tırnağa, sana kesmişliğimde, işgalinde, beni ..

Kıyı-bucak kaplamış sın..

İşlenerek ruhuma nakış, nakış !

Vurgunluğum, müptelalığım, tutkulu duygularımda ..

Volkan, volkan patlamalarımla..

Gittiğim, ağdığım, göçtüğüm hep sensin, sen !

Değil, sıradan bir isim, alelade bir şarkı , 

Yiten bir anı ve gözlerimde kaybolan siluet ..

Sen, zenginliğim de de, yitikliğimde de..

Vazgeçilmezimsin, yeminim sin, 

Ömrümdeki aşkla ve hayatla bozulmayan tek akitsin !

Sen ömrümde, ömrünü yaşatmacasına bağlandığım ...

Varlığım, yaşam kaynağım, umut ışığım ...

Mutluluğumun atlası, hüzünlerimin, sürgünlerimin çölü ...

Aşksın sen , aşksın ... 

Adı üstünde bunun ..!

Ömrümde ömür, yüreğimde çoğalan ışık ,

Gönlümde dal-budak salmacasına büyüyen çınar ..

Ruhumda ve dilimde terennüm, terennüm söylenen ilahi ..

Bozamadığım , bozamayacağım tek yeminsin ..

Sen, bensin, 

Bende ....

Gün vurup, yel savurdukça ...

Halden, hale koyulup ...

Sende eriyip, sende çoğalan, berrak suluğumda sana akan ..

Senin vadine düşen, el değmemiş, en duru çiğ tanesiyim ....

Vadim, yaprağım, daldam, duldamsın ..

Çiğliğimin güzelliğini bana bahşedip, yaşatan aşk toprağım..

Hayat odağım, can evimsin ..

Can evim ... !

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Altınoluk / EDREMİT

20/12/2015 

Saat; 23_00


KENDİ, KENDİNDE KAYBOLMAK'TA ...!
Buğulu bir camın ardından bakar gibi, baktığında ...
Gönül gözünle, çıkarak kendinden ...

Bakarsan bu seni, senden alan muhteşem manzaraya

Ne arar ve nasıl duyumsarsan, hepsini bulursun, bunda ...

Dahil, işin içine...

Donkişotluğa soyunmakta !

Kendi, kendinde kaybolmakta ..!

Kendi, kendinde kaybolmakta ..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ 

Altınoluk /EDREMİT

20/12/2015

Saat:09_43


HALA, O AN ...!
An gelir...

Ayak izlerimizi ve gölgelerimizi yuttuğu gibi ..

Çocuk masumiyetlerimizi,

Yürek sevinçlerimizi

Gönül duruluğumuzu 

ve

Umutlarımızı, düşlerimizi'de yutar, zaman ...!

An gelir,

Hayatları,ömürleri yutar zaman ..

Ve,

Akreple, yelkovan delice bir birini kovalıyor'dur, hala o an .. !


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ

Altınoluk /EDREMİT 

21 / 12/ 2015

Saat;02_32

HAYATIN CİLVESİ..
Deniz'i ne çok severdi !

Deniz'e gönül verdi, yürek verdi, ömür verdi..


Hayatın cilvesine bak 'ki....


Deniz'e hasret...!


Deniz 'siz bir şehre...


Gelin gitti.!


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Altınoluk/ EDREMİT


21/12/2015


Saat:01_13

19 Aralık 2015 Cumartesi


KORKULARDA ÖLÜP, ÖLÜP DİRİLMELERİNİZDE ...!

Sabrın örsünde, onurun çekiciyle dövüp .......
Göz yaşı sularımda, su verip çelikleştirdim, irademi ...
Sükûnumu, hıncımda biledim ....
Bana reva görülen talanı, mezalimi
Ne teslimiyetlerde kabul edip ..
Diz çöküp, el-aman diyerek ....
El- etek öptüm , sineme çektim ...!
Nede, acımalarınıza ve sadakalarınıza boyun eğdim ...
Vaka retle yazdım benliğime akı 'da, karayı'da ..
Acıları bal eylemelerde pişirdim, oldum olası ömrümü ve gönlümü ...
Diri, diri topraklara gömmeniz, canımı tenimden almanız ..
Bilesiniz ki zaferinizde değil, kurtuluşunuzda ..!
Ben, her ölümde bin kez doğmacasına, bir kere öldüm ..
Siz korku, korku, evham, evham..
Kuşku, kuşku her gün ölüp, ölüp dirileceksiniz ..
Çünkü, çıkıp, çıkıp geleceğim ...
Gece düşlerinize karaltı, karaltı ..
Kabus, kabus, korku , korku ...
Gündüzlerinize ...
İşkal etmişliğim le ömrünüzü ve aklınızın karanlık sokaklarını ..
İşkillenme, işkillenme, evham, evham yutacağım sizi ..
Baktığınız ayna derinliklerinin sırlarında ...
Gözlerinize, mil çekseniz ...
İnkarlara yeltenseniz de, ben ..
Göz kapaklarınızı delerek, ağacağım ...
Masumiyeti hiç tadamayan o göz bebeklerinizin en derinlerine .
Hiç bilmediğiniz elemleri tadacaksınız..
Katran karası utanç ve vehim girdaplarının derinliklerinde ...
Mağrurlandığınız ve hatta ..
Ben yarattım dediğiniz gurur ve kibir dağlarının ..
Depremlerde un-ufak oluşunda ..
Enkazlarında yutulacaksınız, keşkelerin...
Ve, son pişmanlıklarınızın beyhudeliğin de ..
Ben hiç boyun büküp ..
''-Ben ettim siz etmeyin,el-aman ha . ''dememişken siz canilere .!.
Siz, kapıldığınız korku nöbetlerinde dize, dize tövbeler de ..
Pişmanlıklarınızı kusarak boğulacaksınız ..
O Çıfıt'ı çıkıp, kokuşmuş duygu çürümelerinin ulu orta sergenliğinde .
Adınızdan ve kendinizden emin olmuşçasına, emin olunuz ki ...
Diyetlerinizi ödediğiniz, zaman dehlizlerinin ..
Küf kokan rutubetlerinde ..
Ettiğinizi bulup ..
Yaptığınızı çekerek ..
Ömürlerinizin diyetini ödemelerinizde ..
Gözlerinize ve belleklerinize nakşolduğum bu halimle ...
Çıkıp, çıkıp gelerek veballerinizin, günahlarınızın bedellerini ...
Sabırda, sükûnetle ve kendimden eminliğin vakurluğu ..
Ve, sabiliğin, kirlenmemişliğin ..
İnsanlığın, erdemliliğin bana bahşettiği vakurlukla ..
Gelişlerimde, sizlerin aczini okuyacağım, gözlerinizden ..
Korkularda ölüp, ölüp dirilmelerinizde ....
Bana ettiklerinizin, vebalini çekerken, siz ..!
Ben çoğalacağım, ben, benlik ve bedenlerinizde ..
Korkularınızın kör sancılarının sizi yutmuşluğunda ...
Sükûnumu, hıncım da bilemişliğimle ...!
Sükûnumu, hıncım da bilemişliğimle ....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Altınoluk / EDREMİT
19 / 12 / 2015
Saat;16_30

16 Aralık 2015 Çarşamba


YATARIM ….

Gözlerimin açık gitmişliğin de..
Orada öylelikle yata koyulmuşluğumda, ölü canlığım da ..
Yanımdan raylar uzanıp gider …… 
Raylar, demir soğukluğunda ….!
Kalabalıklar duyarsızlıkla akar, akar geçer ...
Gece, karanlığın ve ışık danslarının arasında kayar gider...
Gözlerim semaya dikili,
Göz bebeklerim de siluetler, dona kalmışlıkta …..!
Yatarım gece ve beton soğukluğunda, taşlar da ...
Ve, gecenin mavi atlasının koynunda ...
İnsanların vurdumduymazlıklar da, kendi yalnızlıklarında …!
Dubalar misali sallana, sallana geceye ağmış'lığın da …
Akar durur, oradan, oraya ……
Malum vurdum duymazlıklar la, yeknesaklıkların kıskacında .
Akan zaman ırmağı ve gece karanlığında …!
Yatarım gece ve beton soğukluğunda, taşlar da ...!
Yatarım gece ve beton soğukluğunda, taşlar da ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ

Altınoluk / EDREMİT
16/12/2015
Saat;16_10

15 Aralık 2015 Salı


SEN ÇIKINCA ....!

Sen çıkınca, ben girip, sığamadım, sığınamadım içime ...!
Değil içime ....., 
Sensizlikte, dar gelen dünya' ya bile sığamamaktayım, hala mı hala ..!
Sen virgül, ben nokta dolaşıp durmalardayız hala art, arda ...
Bir türlü, bir araya gelememelerin acısı ve kör sancılarıyla ...
Sen çıkınca....
Ben girip, sığamadım, sığınamadım içime, bir türlü hala ...!
Ben girip, sığamadım, sığınamadım içime, bir türlü hala ...!

Erdem YASSIBAŞ 

Altınoluk /Edremit
15/12/2015
Saat: 22_05


KORKARIM Kİ ....!
Bendeki Senler, sessizce çekip gittikçe ..
Ömür ve zaman çölüm ’de ...
Un-ufak olup, yok oluyorum ben, bende ..
Yitiyorum, sensizliklerde ...
Korkarım ki …..
Senin gidişinin bitişiyle, tükeneceğim bende ....!
Senin gidişinin bitişiyle, tükeneceğim bende ....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Altınoluk / EDREMİT
15/12/2015
Saat;19_40


GEÇMİŞ ….

Boynuz, kulağı …..
Çırak, ustayı geçmiş …
İş, işten ….
İnsanlığın, zamanı ve tavı geçmiş ..
Zamanlar geçmiş ..
Kötülük ve sevgisizlik, diz boyunu …
İçsel yalnızlıklar, insanın ve insanlığın önüne geçmiş ..
Yutmalara durmuş, iyiyi, kötü, sevdayı, zulüm ..
Aşkı, nefret ….
Barışı ve kardeşliği, savaş ve ihanet !
Dibe vurmuş, tüm insani ve ahlaki değerler ..
Göz göre, göre mazlumun ve masumun ırzına geçilirken ..
Göz yumup, vurdumduymazlığa ve devekuşu’ luğuna soyundukça …
İnsanım diye dolaşan, boyu uzun, aklı kısalar ..
Akbilin keçilerine kalmış, meydanlar
Eblehler, hayata egemen, çanak yalayıcılar insanlığa musallat oldukça ..
İçin, için çürümelerde, insanlık çökmüş …
Derdin çokluğunda, dermanın kıtlığında ..
Günler gelip-geçmiş, zaman, çoktan geçmiş …
Çürümelere durmuş su, kokmalara durmuş tuz ..
Sözüm ona, sözde namuslular seyre, haramiler talana durmuş ..
Dünyanın çivisi, hayatın cılkı …
İnsanlığın, Piçi çıkmış …
Puştlarla, pezevenkler …
Madrabazlarla, zorbalar …
Dalkavuklarla, şaklabanlar insanlığın içine etmeye …
Sahtekarlar ..
Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın, demelere durmuş ..
Minareyi çalanlar, kılıfını çoktan uydurup ..
Cep-elezimlerde, fakir –fukarayı soymalara durmuş ..
Biri yer- biri bakar..
Kıyamet ondan kopar, tekerlemelerinin nakaratların da ..
İnsanlığın yerle yeksan lığında ,
İnsanın, insana kurtluğunda ….
Daha da kötüsü, insanın, insana kulluğunda ….
Kemirdikçe kötülük, özünü, iyiliğin …
Baş tacı edilmişliğinde densizliğin, iki yüzlülüğün …
Geçmiş insan, insanın ırzına,
Garip-guraba’ nın, hayatını karartmışlığında ..!
Gelmişine, geçmişine diye, diye ..
Sözcüklerin avara kasnak lığında, ömürlerin ..
Beyhudeliklerde tüketilmiş liginde ……
Atı alanın, Üsküdar’ı geçmişliğinde …
İçin, için çürümelerde ..
İnsanlığın ve insanın ömrü, azapta geçmiş …
Aymazlıklarda, vurdum duymazlıklarda …
Ölüm uykularında uyuyan ahmaklarla, koyunlar ….
Sözüm ona, yaşayan ‘’-Ölü canlar ‘’
Daldıkları gaflet ve ihanet uykularında, kendilerinden …
Sürüleri çalan, malları aşıran, canlara kıyanlar ..
Daldıkları zevk sarhoşluklarıyla ..
İhtiras çılgınlıklarında, insanlığın ötesine geçmiş ….
Laf-ı güzafların ve tevatürlerin çokluğunda
Lafla peynir gemilerinin yürütülüp,
İpe, unların serilmişliğinde ..
İnsanın ve insanlığın, havanda su dövmüşlüğünde …
Kötülerin değirmenine, safdillerin su taşımışlığında ..
Demir’in, dövülme tavı geçmiş …!
Rivayet odur ki …,
Şeytanın, insanın işine akıl-sır erdirememiş liginde …
İnsan piçliğinde, şeytanın fersah, fersah önüne geçmiş …!
İnsan piçliğinde, şeytanın fersah, fersah önüne geçmiş …!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Altınoluk / EDREMİT
09 / 12 / 2015
Saat; 22_25

  ONDANDIR.. Bir sendin.. Bir de ben .. Hayat mektebinde , sınıfları geçemeyen.. Ondandır, adımızın ,''Baki '' ile ,'...