31 Aralık 2012 Pazartesi


ÇIKINCA....
VAY Kİ VAY HALİNE,İNSANIN...!

Akıl,şirazeden...
Kan,tepeye...
Öfke,doruğa..
Bıçakla,kılıç,kından..
Tren,raydan...
Araba,yoldan..
Gemi,rotadan...
İçimiz,dışına....
Yalanlarla,foyalar,ortaya...
Mallar,çürük...
İşlerde,pürüz..
Hile hurda,aleniye...
Hesaplar,boşa..
İnsanlığın,cılkı...
İnsanın,boku..
Limonun,posası..
Rüyaların,tersi...
Ad,dokuza..
Alemin,mostrası..
Gizlenen gerçekler,meydana..
Hele ki de,ihanet açığa.
Balık kavağa..
Velhasılı..
Azrail denen,ceberut...
Dayanıp da,kapıya..
Emaneti senden,alınca..
Can bedenden,huy candan çıkınca...
O gün,el-aman demenin para etmemişliğinde..
Vay ki vay,haline insanın..!
Vay ki vay,haline insanın..!


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Hildesheim / Almanya
29 / 11 / 2012
Saat;15_07


BİR GİZLİ AŞKA TUTSAKLIKLA
,Adeta,o eski canım Yeşilçam filmlerine taş çıkartan..
Bir gizli aşk öyküsünün yaşanmışlığın da..!
Kendince, naçarlıkla...
İçine hapsetmişliğiyle,duygularını...
Adam,hayata,
Hayat,adama aşıktı...
Düpedüz,tepeden tırnağa..!
İşsiz, güçsüz değildi..
Üstelik avare ve aylak da sayılmazdı hani ya...
Şunun şurasında...
Adam ....
Bir başınalıklarda..
Bu gösterişsiz odaya sığdırdığı..
Kocaman ve rengarenk bir dünyada...
Yüreğinden taşıp....
Diline,dudaklarına,kaleme-kağıda düşen..
Duygu duygu sözcüklerin,şaha kalkmışlığında..
Sürülüp savrularak.
Dizelerin,büyüsüne kapılarak...
Yüreğinde çoğalan duyguların peşi sıra..
Yelken açarak aşkın,düşlerin ummanına...
Gecenin atlasına düşen ayı,yıldızı...
Seyre dalardı...
Olmasa da, Heybelide...
Tıkılıp kaldığı,şu Nohut odasında..!
Çok sevmişliğiyle..
''Nohut oda,bakla sofa ''deyişini..
Elinden hiç düşmeyen kağıt-kalem..
Dilinden eksik olmayan dizelerin albenisinde..
Penceresi Cam cama komşuluğunda...
Hayat, açık pencerede...
Efil efil esen yelle.....
Salım, salım sallanan perdeye düşen.... 
Adamın silüetini seyrederdi..!
Dalıp giderlerdi, her ikisi de..
Zaman salıncağında, düşler alemine
Tül perde uçuştukça, adamı efkar..
Gölgeyle yetinmenin açmazında...
Hayatı, afakanlar basardı..!
Al al yanaklarını, körpe bedenini ateşler sarardı..!
Bir garip alevlilikde..
İhtiras ihtiras,hezeyan hezeyan..
Olmadı,isyan isyan taşarak... 
Buram buram tüterdi hayat,böylesi anlarda..
Kah,soyunur dökünürdü ulu orta öylece oracıkta..
Aldırmadan,konu komşuya..
Ve, hatta adama..
Kah, soğuk suyun altına atardı bedenini..!
Baktı, eğer buda kesmezse onu..
Vururdu sigarayla , biraya garibim kendini..!
Ve,ardından koyulurdu oynamaya.! 
Çalkaladıkça, coşmaya..
Coştukça,göbecikler atıp,gerdan kırıp..
Kalçalarını,işveli işveli kıvırmaya..
Hem endamını,zarafetini,hünerini döktürmeye..
Hemde,kurtlarını dökmeye..
Hayatın içinde,bir yaz gecesinde..
Adam...
Pencerede salınan,Tavus kuşu motifli tül perde..!
Geceyi öpen ay la,yıldızlar..
Velhasıl hayat,girerlerdi iç içe..!
Alacalı-bulacalı olsa da çoğu...
Yoğunluğu,pembe düşlerle..
An gelir,kahırla..
An olur,gizli aşkı aşikarlıktan uzaklık da..
İlan-ı aşk edememenin,ızdırabıy la..
Maşuka bu kadar yakınken..
Fersah fersah uzaklardaymışçasına erememenin sancıları..
Ve,iflah olmaz sevdaların müptelalığıyla..!
Muzdarip aşıklık sancılarında..
Kıvrım kıvrım kıvranmalar da..
''Gizli aşk bu, söylemem derdimi, hiç kimseye'' şarkısını terennüm ile...
Ömür tüketirlerdi, ömür..!
Yan yana odalarda..
Ayrı ayrı dünyalarda.
Adamla,Hayat ...
Bir gizli aşka,tutsaklıkla..!
Bir gizli aşka,tutsaklıkla..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Hildesheim/Almanya
30 / 11 / 2012
Saat;13_57
ÇEK İPİNİ,ÇEK...!

Derdi,
Zamanın behrinde...
Çocuk ömürlülüğümün,
O,masum...
O,dupduru güzelliğinde..
Eski ömürlü,güzel yürekli sevgili canlar.
O,sıcacık..
O,sevecen...
Yüreğimi ısıtan içtenlikli sohbetlerinde..
Üstelik görmüş geçirmişlikleri ve dünyayı,insanı sevmişlikleriyle..!
''-Çivisi çıktı dünyanında,insanlığında..'' diye..,
Ki,
O günler,bu günlere bakınca ''Nur alem nurdu'' üstelikde..!
Ayağa düşmemişliğinde henüz bazı değerlerin,
Oysa, şimdilerde...
Paspayeleşmenin doruklarına erişilmişliğinde bugün..
İnsanlık adına ve insani ilişkilerde,
Yerle yeksan olmuşluğundayken çoğu güzelliklerin..
Halin böyleliğinde..
''Haklıymış eskiler''dedirtiyorsa..
Dünyada olup bitenlerle,insani ilişkiler...
''Gelenin gideni aratırlığında'',duyarsızlıkların alıp başını gitmişliğinde..!
Sapla samanın karıştırılmışlığında,
Yoz ilişkilerin kol gezmişliğindeki günümüzde..
Heleki,prim yaparken asalaklıklar,yağdanlıklar,haysizyetsizce yalakalıklar...
Haysiyet cellatlıklarına soyunmuşluklarda..
Kulun kula,kuyu kazmışlıkları alkışlanıyorsa..
Çek,ipini çek...
Hem,dünyanın.
Hemde,
Kendini,hergelede imam eşeği sayanın..!
Ar,edep,haya kalmamışsa.
İnsanlığın,alıp da başını dağa çıkmışlığında..
Katlediliyorsa ulu ortalıklarda..
Canlar,ruhlar ve duygular hayasızca,ar damarının çatlamışlığında..!
Terkedilmişse bir eski sevdalı gibi,
Kadirşinaslık,ahd-e vefa,sadakat,saygı ve hürmet..
Tahammülün enayilik sayılmışlığında..
Çamura belenip, dibe vurmuşluğunda faziletin..
Sözde insanın, insana reva gördüğü bitmeyen soysuzluğunda..!
Namus sıkışmış ve sıkıştırılmışsa sadece apış arasına..
Vicdanların terketmişliğinde yürekleri,ruhları,bedenleri..
Galebe çalıyorsa hayvana bile özgü olmayan soysuzluklar...
Geçiliyorsa ailelerde öz be öz çocukların ırzına...
Tüyü bitmedik yetim hakları yeniyorsa..
Devlet suyu deniz,içmeyen domuz anlayışsızlıklarında..
Çarçur edilirken soysuzlarca nimetler,
Açlıktan ölüyorsa öte yandan naçarlığında bedenler..
Karanlığın ve korkunun imparatorluklarının zulümünde...!
Korkuların,vesveselerin yüreklere,beyinlere dalga dalga..
Karabasanlıklarda yayılmışlığında..
Düşüyorsa inancın,umudun ve yaşama sevincinin kaleleri bir bir..
Değil dal-budak salmışlıklar,bedenlerde,yüreklerde,beyinlerde kök salmışsa,
Kölelik ve zulme başkaldıramama onursuzluğu...
Almış yürümüşlüğündeyse, İnsanın insana kulluğu..!
Egemen olmuşsa evrene ,insana,insanlığa..
Sömürüyle,riya arsız arsız sırıtışları da aşıp,
Kana doymayan vampirliklerin azgınlığında...
Arsız arsız ve saldırganca ölüm kusuyorsa,kan kusturuyorsa insana.
Peynir gemileri yüzdürülüyorsa hala,laf okyanuslarında...
Kördöğüşlülüklerde,
İnsanın insanı gırtlaklamalara soyunmuşluğunda..
Unutularak,
Mahkemenin,kadıya mülk olmadığı..!
Çivisi çıkmıştır,gerçekten.
Hem,bu obur dünyanın.
Hem de,
Kendini fasulyeden nimet sayanın,
Bakmadan kendilerindeki ayıba,karaya,lekeye...
Sütten çıkmış ak kaşıklıklara öykünmüşlükle..
Ortalalıklarda,kurum kurum kurumlanarak dolanıp duran..
Namus kumkumalarının,ahlak fukaralarının...
Çek ipini,çek..!
Çivisi çıkmışlığında,
Değil,Karunla Muhteşem Süleymana...
Kimselere yurt olmayan dünyanında..!
İnsanlığını unutan,insanlığın yüz karası insancıklar güruhu..
Hilkat garibesi, iki ayaklı yaratıklarında...
Heleki,
Nokta kadar çıkar için...
Virgül kadar eğilmemeyi kendine şiar edinmişliğin saygısıyla...
Minnetin ve gebeliğinde yoksa ikiyüzlülükle,madrabazlığa...
Çek ipini,çek.
Çirkeflerle,çirkefliklerin layığının kubur olduğuna inanmışlığınla..!
İki ucu boklu değnekliğiyle
Kirletmesin diye daha çok elleri ve evreni...
Kır,at direklerini,ki zulmün sırçadan sarayları çöksün tepelerine
Dünyanın ve hilkat garibelerinin ipini çekmişliğinle..
Ver dersini ver,evrene ve insana yararsız..
Kerameti kendinden menküllerin dersini,
Onu çoktan haketmişlikleriyle..
Özcesi,
Çıkmışsa çivisi dünyanın ve insanın..
Durma ve korkma asla..
Çek ipini çek,yerleyeksan olsun
Sırçadan saraylarıyla beraber asalaklar güruhuda..!

Mualla YASSIBAŞ
Hildesheim / Almanya
26.08.2009
Saat:15_05


YAZIK OLDU ABLAMA...
Çok az görüp,azda çok sevdimdi ben onu..
''Gönlü kırgın'' anamın..
Kaçışıyla yıkılışında yerle yeksan olmuşluğunla,adını anmayan
''Onu yok sayarken ciğeri dağlanan'' babamın deyişiyle..
İyi kızdı,has kızdı da..
Burnunun dikine gidip.....
Nuh dedimi, peygamber demeyen inat mı inat bir kızdı..!
Bana göremi.?
''-Ahhhh ablam ah..!
Bulunmaz Bursa kumaşım,sevgiden ibrişimim,gizliden gözyaşım..
Hasretim,çoğalan acım,dinmeyen yürek sızımdı o benim'' ...!
Ablam,vuruldu bir çulsuz haytaya,ömrünün baharında..!
Kandı gönlünün sesine,uyupta gitti elin delisine..
Gidiiiş,o gidiş..!
Aşk bir illetti onun ömrüne düşen..
Bir zillete döndü..
En sonunda meftine sebep,ince hastalıktan göçüşüne neden oldu..
Ahhh ablam ah...!
İyi kızdı,has kızdı....
Şimdi,kirpik uçlarımda donup kalan yaş oldu ablam..!
Şimdi,kirpik uçlarımda donup kalan yaş oldu ablam...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Hildesheim/Almanya
05 / 02 / 2011
Saat;13_10

30 Aralık 2012 Pazar

KARCİGAR MAKAMINDA YAĞIYORDU KAR...!


Yerini bırakmışlığıyla, kışa sonbahar...,
Dışarıda yağarken tüm güzelliğiyle...
Haşmetli, kristal güzelliklerde kar.
Düşerken odaya ve ruha...
Zaman dehlizinin köhne sokaklarından.
Geceyi, ruhu, gönlü esir almışlığında anılar...
Ömrün,
An olup, sükun, sükun.
An olup, çağıl çağıl akış lığın da...
Yad bedesteninin esrarına bürünmüşlüğünde...
Dökülür, saf saf....
Sökün etmişliklerinde anılar.
Tarih ve ömür denilen yedieminin elindeki...
Anılar sandığının açılmış lığında.
Kah,
Lavanta kok ululuğunda...
Kah,
Naftalinden yayılan, kesif bir geniz yakıcılığında..
Sergen olup dillenmiş liginde, onca anının..
Sürülüp savrul musluğunda iken ruhlar, dünün rüzgarında..!
Dillenir, gönül sazı.
Şarkıların, terennüm , terennüm nakaratların da... 
Sevgiye aralanan, kanı çekilmiş dudaklara vurul musluğunda.
Bir renk cümbüşü ile, perde, perde inerken, gözlere anılar.
Dışarıda, gönülde ve ruhta... 
Karcığar makamında, elif, elif yağıyordu kar...!
Ses, ses...
Nota, nota güzelliklerde .
Bir Saadettin KAYNAK eserinde.
Sevgili can Mustafa SAĞYAŞAR dillendirmiş liginde..!
''-Kara bulutları kaldır aradan...
Yar aman..'' ,derken.
Adeta,
Ol ursuzluklardan bezmiş ligi resmediyordu..!'
Mest etmişliğin kollarıyla sardığı benliklere..!
Tercümanlığında gönüllere...!
Dil olmuşluğunda, yüreklere.
Dışarıda yağarken ılgıt, ılgıt, elif , elif kar..!
Sarıyordu, anılarda hüznün rüzgarı...
Ruhu, efkar,  efkar..!
Yıllara direnen antika radyodan, dalga,  dalga  yayılmış lığında
Gönüllere sinmiş liginde dillenirken şarkılar...
Karcığar makamında elif, elif yağıyordu kar...!
Karcığar makamında elif, elif yağıyordu kar...!

Mualla YASSIBAŞ.
Hildesheim / Almanya
25/06/2009
Saat;15_20

BENDEKİ SEN......

Senin bile haberin yok eminim bendeki senden.....

Ne zaman ve nasıl girivermişliğinle hayatıma....
Ben,camardı sevdalılıklarda vurulmuşdum sana..

Hergün hayal alemimin atlarına biner..

Seferler yapardım,seferler ...

Platonikliğin kasırgalarında ve senin bihaberliğinde vurgunluğumla sana...

Sen pencerenin önünde,hüzünleri yüklenmişliğinle..

Sol elini çenene dayayıpda dalıp dalıp gitmişliğinde..

Adeta kendinden geçmişliğinde,hüznün bir insana bu denli yakışmışlığının örnekliğinde..

Kah siğara üstüne siğaralar yakıp,duman duman efkarını odana savurmuşluğunda...

Ben gelirdim ben,sana...

Kokun sinmişdir bilirim sigara kokusunuda bastırmacasına perdelerine,pencere camına ve..

O hayallerimde şekilden şekile sokduğum odana..

Karakalemlerin birinin tükenip birinin onun yerini almışlığında..

Sen düşerdin sen çizgi çizgi,resim resim ak kağıtlar doluluğunda..

Odama kar güzellikleri ve mahsun bir yüreğin sessiz çığlıkları yakıcılığında..

Sen karşı camda,ben pencere zulasında,seni takiplerin sütreliğinde..

Uzanakoymuşluğumla renkleri solgun metrük divanıma..

Buluşurduk bir kağıtta,sessizliği,hüzünleri ve yasak sevdaları kağıtta çoğaltmacasına..

Dilime dolardım işte o zaman Ahmet Muhip DRANAS'ın..

O ölümsüz güzelliğindeki dizelerdeki Fahriye Ablasını..

Sen Fahriye ablaya taş çıkartırdın benim sana tutkulu bakışlarımın sindiği..

Uykusuzluğu içmekden kan çanağına dönen gözlerimde..

Camardı tutkunluğunda vurulmuşluğumda,senin efkarlarınıda yüklenirdim gönlüme....

Platonik sevdalılığımın,ihtiraslarla kabaran duygularımda...

Uzanırdı ellerim sana uzanır gibi...

Kalemin inceliğinde okşardım o biçimli,güzelim parmaklarını adeta..

Bilmem neler yapardın sahir zamanlarda..

Ama ben sana vurulmuşluğumla..

Hayatın geçerdi pencere önüyle gönlümün gel-gitleri arasında..

Olursuz sevdalarda divaneliğin bu olduğunu anladım..

Sensiz senliliğimde Camardı güzelliğinle sana vurulmuşluğumda...

Bir gün...

O bir gün..

Hiç açılmadı perdelerin....

Ve sen sesizliğinde,ünsüz-sedasız çekipte gittin...

Çok sonraları topladığım cesaretim ve yarım-yamalak kemkümlerimle yan komşunun kapısını çaldığımda..

Duyduklarımın şokuyla,kanımın beynime sıçramışlığında..

Ve,kendime kızmışlığımla donakaldım duyduklarım karşısında.

"-Omu..."demiş ve duraklamıştı komşum...

Sonra biraz acımaklı, çokça meraklı,ama en ağır gelen halinde de alaysı tavrını ele veren o manidar ..

Gülümseyişiyle bakarak bana...

Adeta,bana değilde bir başkasına konuşur gibi hali..

Ve,sigaradan çatallaşmış boğuk sesiyle..

Konuşmaya başlamışlığında...

"-O divaneydi,sevdiğinde dirisin de varamadıysada..

Eminim,ölüsünde ermiştir muradına..

Duymadın mı geçen gece atmış kendini raylar da trenin önüne..

Param parça ola koymuş öylece oracıkta.. "

Nutkum tutulmuştu,taş kesmiştim bende komşunun kapısında..

İşte o an,hınzırlığın sindiği o sesle,alaylı edasının kendini elevermişliğinde ....

Patlata koymuş du,beni şok eden sözlerini...

"-Bak şu hayata,sen ona,o bir başkasına vurgunluk da..

Kara sevdalarda atıldı garibim ölümün kollarına..

Çok mu sevmiş din onu de bana..? "

Ayaklarımın altından kayan zeminle,adeta yer yarılıpda girmiştim..

Yerin yedi kat dibine..

Yanaklarımdan süzülen yaşlar ıslattı kapı eşiğini..

Uğuldayan kulaklarımda hala komşunun sesi çınlıyordu hala..

"-Aldırma,unutursun,unutursun..

Üstelik daha çok gençsin..

Başından ne sevda yelleri,ne boranlar gelir geçer daha..

Ah be paşam,bula bula bu Melankoliğimi buldun bu yaşında..!

Üstelik yaşı da senin en az iki katıydı hani ya..!"

Bir kadının,bir başka kadını böylesine lime lime etmişliğinin,iyiden iyiye bana koya koymuşluğunda..

Sükunun rüzgarında savrulmuşluk la oradan ayrılabilmişliğimde..

Pencerende o tül perde,yokluğunda salım salım salınıyordu hala..

Penrecende o tül perde,salım salım salınıyordu hala..

Şimdi duvarımda fotoğrafın,yüreğimdeki yarı utanç-yarı pişmanlıkla..

Hala pencerene bakıyorluğum da..

Ellerim varmıyor artık ak kağıtlara..

İşte o anda duvarımı süsleyen resimlerine bakarak mırıldanıyorum ardınsıra..

"-Sen bile bilmiyordun sensizliğin de bendeliğini..!"

"-Sen bile bilmiyordun,sensizliğin de bendeliğini..!"

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Hildesheim / Almanya

03 /01/2012

Saat;23_37

28 Aralık 2012 Cuma


GERİLLANIN TÜRKÜSÜ...
Sevdiceği ona,o dağlara ve özgürlüğe aşıktı..
Koynunda..
Bir tutam yar zülüfü,gülüş güzelliği...
Bir namlu soğukluğu taşırdı..
Ölüm kadar acı,hayat kadar gerçekliğinde...
İdeallerinin içine işlemişliğinde...
Yürürdü,karanlığın üstüne üstüne..!
Tütün basardı yarasına..
Diş gıcırtısı,keman sesi kesilirdi..
Karanlık,ayaz ve kalleş gecede..
İhanet,zulasında ölüm saçardı yüreklerine..
O inançla haykırırdı türküsünü evrene...!
O,inançla haykırırdı türküsünü evrene..!

Mualla DİRENİŞ YASSIBAŞ
Hildesheim/Almanya
01/12/2012
Saat;23_10


  ONDANDIR.. Bir sendin.. Bir de ben .. Hayat mektebinde , sınıfları geçemeyen.. Ondandır, adımızın ,''Baki '' ile ,'...