UTANÇTAN DA
ÇOK, ACIYLA …!
Gece, zırhlı
korunaklı kapalı kale kapısı gibi ….
Tüm
haşmetiyle, dikildi karşıma ....
Bana geçit
vermemeye ve içine almamaya kararlılıkla …
Kuzguni
karanlığın şalına bürünmüş haliyle, daha da bir heybetli görünüyor ....
Bana,
karanlık dünüm de kapatıldığım, tavan arasındaki, gündüz, güneş ...
Gece, kandil
ışıltısının sızmadığı, zifiri karanlığından da çok ....
Çöl rüzgarı
gibi dudaklarımı kurutup, genzimi yakan ...
Ağır mı
ağır, küf kokusu ve bedenimi ter
ıslağın dan da beter ıslatan nemiyle ....
Aklımın
sınırlarını alt-üst ederek, korku kuyularına iti vererek ....
Değil,
sadece yüreğimi, kasıklarıma dek inmecesine, tüm bedenimi tir, tir titreterek
saran .....
Bu korku
sağanağında, cehenneme açılan devasa kapılar gibi, üstüme, üstüme gelerek
açıldıkça ...
Bende ne,
bet-beniz, ne öd, ne yürek bırakmayan haliyle ...
Kat, kat,
kanat, kanat açılarak çoğalan …
Çoğaldıkça
beni yutan, karalık dev aynalara bile sığmayacak
kadar
büyüdükçe ....
Ben, en
duyarlı mikroskopta bile görülemeyecek türden ....
Mini,
minnacık, toz zerrelere bölünüyor …..
Adeta, odayı
doldurmacasına, karanlığa inat görünen uçuşlarla …
Pervane
gibi, dönüp-dolaşarak …
Kah, tavana
yükseliyor ….
Kah, yere
inerek, zemine sergen oluyorum ...
Karanlık
korkumun, tavan yapmışlığın da ...
Sadece benim
duyduğum, sessiz çığlıklar atmaya, koyularak.
Gözlerimi
biber yada tuz atmış gibi acıyıp yanacak kadar sıkıyor, sıkıyor, sıkıyorum
.....!
Her bir
kirpiğim, adeta sertleşerek buzdan oklara dönüyor ...
Akmasına
engel olamadığım göz yaşlarım, saçak ucundan sarkan …
İrili-ufaklı
buz kütleleri oluyor, asılıyor kirpik uçlarıma …
Artık, göz
kapaklarımı hissedemez hallerdeyim ...
Dişlerimin
gömüldüğü dudaklarımdan, tuzlu vişne tadıyla akan, kanları emiyor, emiyorum …..
Tam da bu
anda, tırnaklarım el ayam içinde
gömülüyor …
O, minik
tırnak deliklerimden, süzülen kanlar ...
Yere çöken
kristal toz zerrelerine damladıkça ….
Allı-morlu
ışıltılar ve adeta kelebekler uçuşuyor gibi hissetmekten, kendimi alamıyorum
....
Tam da,
yüreğimin duracak gibi sıkışmışlığın da …
Kara
perdelerin arasında, elinde tokası parıldayan kemeriyle babam bildiğim ….
Öz
olmadığını duyunca, içimin yağı eriyen üvey babam, peydahlanıyor..
O, kendine
has, haz fışkıran ….
Alaysı ve
hakir gördüğü her haliyle kendini ele veren …
Ayyaşlara
has, yılışık gülüşüyle, önümde bacaklarını hafif aralayarak, dikilip ..
Bu küçücük
bedenimle, aczimin fışkırdığı halde, değil acımak, tüm pervasızlığı ….
Hatta canımı
almaya yeminli halleriyle …
Beni
süzerken ki gülüşü saplanıyor, göz bebeklerime ...
Kulaklarımda
çınlayan ..
'' - Korkak
sefil, kaldır başını, aç gözlerini bak bana …!''
Diye,
haykırışı karanlığı delerek, saplanıyor alnıma, kafa tasıma ve sonra, tüm
bedenime ...
'' - Efendin
kim? Söyle, sefil ekmek düşmanı …! ''
Yanıtımı
bile beklemeksizin ..
HAVADA
ŞAKLAMASIYLA, KEMER ACIMASIZCA RASTGELE BEDENİME İNMEYE BAŞLAYARAK …..
BEDENİMDE,
KANLI YADA MOR ÇÜRÜK İZLER, BIRAKARAK ...
HATTA,
YARALARIN BİRBİRİNE KARIŞTIĞI KÜÇÜK GÖVDEMDEN…
KANDAN-YARADAN
LABİRENTLER YARATARAK …
KANLAR,
İYİDEN, İYİYE KÜÇÜLÜP, BAKIMSIZ FARE BEDENİNE BENZEYEN BEDENİMDEN FIŞKIRDIKÇA,
HAYKIRIŞLARIM ÇOĞALARAK …
SESİM, ODA
DUVARLARINA ÇARPARAK GERİ DÖNÜP, KULAKLARIMI ÇINLATIYOR...
BU ARADA
BAŞIMDA YARADAN, KANDAN VE KEMERLİ DAYAKTAN NASİBİNİ ALIYOR...!
KÜÇÜK
ELLERİM, KULAKLARIMI KORUMAYA VE KAPATMAYA DAHASI KEMERİN HIZINA YETİŞEMİYOR
...
O, AN
ÇIĞLIK, ÇIĞLIĞA BAĞIRARAK...
DAHA DA
İÇLER ACISI HALLERDE OLANI…
BACAKLARIMIN
ARASIN DA SİDİK-KAN KARIŞI MI …
MİNİCİK GÖL
OLUŞUYOR, İŞEĞİMLE UYANIYORUM ....
HOLDEKİ
SİDİĞİMLE ISLANAN, KÖPEĞİN-KEDİNİN BİLE YATMAYACAĞI KADAR, BERBAT HALDE Kİ ...
SİDİĞİMLE
ISINAN ŞİLTENİN VE BEDENİMİN, GEÇİCİ SICAKLIĞIN DA …
TİR,TİR
TİTREYEREK UYANIYORUM .....!
Çektiğim
çileyi bilenlerin, görmezden gelmişliğinde ….
Çoğalan
acılarımı bastıran, yutan korkularımla uyanıyorum, sidikli sabaha …..!
Artık,
dayanamayacağımı ve yaklaşan ölümün bir an önce gelmesini, bu azabın uzamamasını
daha da, önemlisi …
Tez
bitmesini dileyerek, yaşamdan çok eziyet, çile olan hayatımın biteceğini daha
çok hissederek o günün , bir an evvel gelmesini dileyip, beklediğim bir çile
gününe uyanıyorum ..
Utançtan da
çok, acıyla .....!
Utançtan da
çok, acıyla .....!
Mualla
SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad /
Almanya
17 / 06 /
2020
Saat ; 00_18
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder