16 Ekim 2015 Cuma

GECE KARASI BİLE KAPATAMAYACAK ….,

Geceye kan ve gam düştü …
Uzaklardan bir uluma, feryat-figan ..
Ciğerler dağlandı, ocaklara ve yüreklere ateşler düştü ..
Hayın tuzaklarda, kahpeliklerde geldi ölüm …
Sevdaya kesen yüreklerin sonu, gece pususunda ölüm mü olmalıydı ?
Hani, aşk evrenin ve yaratılışın kaynağı ?
Sevgi, insanın mayası ve var oluş nedeniydi ?
Aşka ve sevgiye, nefretin kiri, ölümün ağusu ..
Geceye, kara ve kanlı utanç düştü ..
İnsanoğlu ölümü kutsadıkça, ölü seviciliğine yelken açıp ..
Gonca gülleri açmadan soldurup, katlettikçe ..
Nefret boy attıkça, ölüm ve kin batağında ..
Aşk, nasıl sarmaşık olup ta sarar hayatı ve hayatları ?
Miras olup devredildikçe insan ömründen, ömrüne kin, nefret, intikam?
Hele ki de, töre denen illet ve musibet ….
Sevdaları, ömürleri, bedenleri, hayatları ve zamanları daha çok sarar ..
Daha, nice ocaklar söner, nice canlara kıyılır, kanlara girilir ..
Nifak, garez ve dedikodu denen o lanet şeytan üçgeni hayatlar ve ömürler yutar ..!
Ölümün, ahtapot olup insanı ve insanlığı sarıp ..
İnsanın, kendi soyuna yaşamı çok, ölümü reva görmüşlüğünde ..!
Kanlı aşk öykülerinin o hazin ve iç yakan, ruh acıtan yarası ..
Her ölümle, kezzaplanmış yaralar misali açılır, kanar ve derinleşir..
Yeniden ve bir daha, bir daha ..
Sebeplere ve yalan-yanlış mazeretlere sığınmışlığında …
İflah olmazlığında, insanın ..!
Çok görmüşlüğünde, bir yudum mutluluğu aşka ve bir başka insana ..
Ve, aşka, yaşama hakkına hiç mi hiç saygı duymamışlığında ..!
Dahası, öldürmelerin çare olmamışlığını ….
Yer yüzünde var olalı beri idrak edememişliğinde, insanoğlunun …!
Hayatlar devrilir, hayatlar..
Kara toprağın bağrına..
Zamansızlıklarda, amansızlıklarda ve zamanın hayatları yutmuşluğunda ..!
Gecede yüz karası, düşen kanın utancı, solan ömrün ağırlığı ..
Uzakta bir ev, evde ölüm yası ve feryat-figan ..
Evde, dağlanmış yürekler, ortada kıyılan hayattan arda kalmış kana belenmiş bir ölü beden …
Açmadan solan bir sevda gülü ömür ..
Geceyi içen, soğumaya yüz tutmuş cesetliğinde bir et külçesi aşk ve anı dolu ..
Açık giden gözler, muradına erememişliğin ateşinde kavrularak..
Ölüm ağusunu içen, yürek ..
Böyle mi yazılmalıydı insanın, insanlığın, aşkın ve sevdanın öyküsü ?
Hain pusularda gelen ölümle kana'mı bulanmalıydı insan ömrünün destanı ?
Toprak, aç kurt gibi yutacak yine, bir bedeni daha ..
Ve, geriye nefrete ve eleme belenmiş hazin bir yasak aşk öyküsünden
Kırık dökük ve kan düşmüş, ölümün meşum soğukluğunda donakalmış ..
Bir hazin aşk kalacak ..
Günlerin akıp gidişinde..
İnsan belleğinin unutmaya meyilliliğinde ..
Gün gelecek, an olacak …
Kimseler anımsamayacak belki, bir an bile bu buruk aşk öyküsünü ..!
Aşka düşmanların kustuğu ölümle, ömürlerin katledilişini ..
Ve zaman, yaraları saramasada..
O son nefeste dona kalan hayatlar, içerken ölüm mey'ini ..
Dönecek dünya, serkeşliğin sarkacında salım, salım sallanarak yine ve hala !
Kıyılan hayatların, sönen umutların, yıkılan yuvaların ..
Dağlanan yüreklerin ve katlolan ömürlerin farkında olmamışlığında
Gece, ağıt, yanan yürek, körlenen umutlar, solan hayatlar düşecek geceden hayata ve güne ..
İnsanın, insana hunharca kıymışlığında …
Dinmeyen acıların çoğalmışlığında …
Gece karası bile kapatamayacak, bu utancın yüz karasını …!
Gece karası bile kapatamayacak, bu utancın yüz karasını …!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli / KONYA
16 / 10 / 2015
Saat; 23_02

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ŞİMDİ VAKİT... Nefretini yitirmişsen, nefsini yenmişsindir .. Tutkularını doruğunda yaşamayı yada gerektiğinde dizginlemeyi becerebilmişsen ...