22 Ekim 2015 Perşembe

LAZIM DEĞİLSİN, ÖLÜMÜ İÇMİŞLİĞİMDE , BANA !
Anlatamamak, anlaşılamamak ….
Ruhumun derinliklerindeki girdapları, fırtınaları, buhranları dillendirememek …
İçimin, içime sığmamasını tetiklemişliğiyle ..
Her gün benliğimde yeni, yeni volkanlar patlatıyor ..
Ben, beni, elemlerimi, bilinmezliklerimi, kederlerimi, karalarımı ..
Hasılı, alev, alev beni kusuyor ..
Kendi yangınımda kavrulup, külleşiyorum ..
Bilmem ki, kendi Zümrüt-ü Ankalığımda ..
Bir daha ve yeniden var edebileceğim mi ?
O, benden arta kalanlarda, yeni beni ?
Eni-konu, içimi-dışıma çıkartıp, keşfine sunmuşluğumda ..
Bulabilecek’ mi sin, acaba ?
Sen, bendeki, yeni beni ?
Zamanların ve volkan lavlarının orta yerinde kalakalmışlığımda ..
Dünümün yokluğunda …!
Yarınımın, hala ve hala, kızgın lav olup akarak …
Zamanın bağrında sürüklenmiş liginde, henüz yenimin var olamamışlığında ..
Yerimin, yurdumun ve benliğimin oluşamamışlığında ..
Zaman , rüzgarlar ve doğa sürüklüyor beni, oradan, oraya …
Kan rengi, ateş kırmızısı alaca yakıcılığımda ..
Soğumaya yüz tutan yanım,kül-duman ve gaz ..
Yanan ve akan lav yanımsa meçhul bir ateş topu …
Bağrında sürüklendiğim topak ….
Ve, bilinmez milyonlarca canlı yanıyor bende ve benimle hala ..
Yangınım da ölüm kusarken, bir yanım …
Bir yanım, meçhullüğümde yeni hayatlar saçıyor, evrenin bağrında
Sular düşüp, serinlik sardıkça beni ..
Yağmurları içtikçe alevlerim ..
Efkarım bulut olup, gaz olup, duman olup ..
Ve, hatta kim bilir beklide, ölüm olup yükselecek arşa ?
Heybetli bir dağ mı, yoksa kayalar ve ömürler eskisi bir yatak mı?
Ya da, içinde abı-hayat ve can suyu olan
Bir krater gölümü olacağımsa, hala ve hala meçhul ….
Derim ki, bu gün çık ta gel ….!
Yarimsen, yaranımsan, canım, cananım, vazgeçilmez dostum san !
Bugün ve tez elden, yel ol, yağmur ol, su ol, şifa ol, çare ol, gel ..
Söndür yangınımı, canıma can, yarınıma kaynak ol ..
Yangınım da ve darımda yoksan….
El açıp, aman dediğimde, medet istediğimde …
Bencillik, kibir yada korkudan …
Yahut ta, zamansız ve iradesizliklerden, uzanmıyorsa, elin …
Elin erip, yürümüyorsa, ayakların ….
Yada, mehter marşı yürüyüşü misali, bir ileri, iki geri diyor ..
Dahası, eni-konu hep geri, geri gidiyorsa ….
O iyi gün dostu çevikliğini yitiren ….
Zor ve dar gün dostluğuna, vefaya, aşka ırak ve yaban ayakların .
Görünmez taşlar bağlanmış lığında tutuyorsa, seni ….
Değersizlikler, erdemsizlikler ve o bilinmez nedenler, engeller …
Hasılı ….
Hallerimin böyleliğin de, ateşlere kalmışlığım da,
Bu günüm de, darda lığımda, zorda lığımda ….
Kızıl alevler olup akmışlığımda, yoksan ..!
Gelme yarınım da, yüzüme bakamayacak utançlara gömülmemek için ..!
Vefa ve sadakat değimlidir, dostluğa ve canlığa, aşka can veren ?
Sende, vefadan iz, sadakatten emare,
Yarama merhem olacak, irade ve dirayetten en ufak bir iz yoksa..
Lazım değilsin dar günümde yokluğunda,
Feraha ermişliğimde, bol günümde …..
Yada, ölümü içmişliğim de, bana …!
Yada, ölümü içmişliğim de, bana …!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli/ Konya
22.10.2015
Saat:00_35

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  SÖNMÜŞ KANDİLLER GİBİ.. Başıma gelen bunca olay ve yaşadıklarımdan sonra  Çile bulutlarının çisil , çisil üstüme ağıp...  Perde ,perde hüz...