20 Eylül 2021 Pazartesi


 GÜN GELİR ....


Hayat öyle bir arenadır ki, insan aklına sığamayan olay, gerçek, gelişme ve kavramlar, hayatın içine sığar ..
Ve insan hayatlarını kökten ve ebediyen denilecek kadar derinden etkiler ve insanı halden, hale koyar ..
Yada insan denen garabet, yaratık kendini bu hale getirerek olaylar zincirinin içinde, başkasının ona reva göremeyeceği yeri, statüyü ve konumu yaşatır..
Yani hasılı rezilliği de, vezirliği de, varı da, yoğu da, iyiyi de , kötüyü de yaşatır, ona..
Hatta, öylesi an gelir ki …
Arşı aladan indirmekle kalmaz, yerin yedi kat dibine ve zifiri karanlığa gömer ….
Bu cümleden olmak üzeredir ki …
İnsanoğlunun başına gelenin, pişmiş tavuğun başına gelmemişliğinde kılıktan, kılığa sokar, onu ..
Ondandır ki ..
Asla ama asla …
‘’ –Büyük lokma yesen de, büyük laf edip, konuşmayacak ve diğer davranışlarında ululanmayacaksın, böbürlenmeyeceksin ..
Sözün özüyle …
Ne oldum delisi olup-çıkmayacak ..
Tedbirli iyimserliği,elden bırakmayarak …
<<– Ne oldum demeyecek, ne olacağım diyebilecek ve tevazuyu asla terk etmeme olgunluğunu göstermeyi ihmal etmeyeceksin ..! ‘’
Çünkü, gün gelir ….
Elinin tersiyle iterek ‘’ –Ukalaca burun bükerek. ‘’…..
Yada,
Umursamazlıklar da kapısının önüne hatta, avucuna kadar gelen kısmetini, teperek …
Ayağına kurşun sıkıp, dostunun-düşmanının ona yapamadığı en büyük ihaneti, kötülüğü …
Hatta, hatta düşmanlığı kendine yaparak …
Kendi sonunu, kendisi hazırlayan …..
Sırf başkaca niteleyip, terminolojide, betimlenip söylenecek başka veya farklı sözcük bulunamadığından ….
Statü gereği ve kelime haznesinin azizliği sonucu zorunluluk- la <<İNSAN (?) diye, betimlenip söylenen, yazılıp-çizilen, dünya ıssız kalmasın diye, aleme çeşit olsun diye eklenen insan müsveddesi ….
Akıl, İzan, sağ duyu fukarası yaratık ….
Birilerine göre dayatma, başkasına göre fırsat, ötekine göreyse ...

Hayatın ve olayların kendi dinamizmi içindeki işleyişin
gelgitlerin de ayağa kadar gelen bulunmaz nimeti vurdum duymazlıklar da kaçıran ....
Kelimenin tam anlamıyla, neredeyse öpüp başına koyması gerekirken ...
Tam tersini yapıp, anlaşılmaz ve izaha muhtaç tavır ve davranışla tepip-iten ....
Miras yedilik de hovardaca harcadığı olanak, fırsat yada önerileri kulak arkası eder ve bununda diyetini en ağırından ..
Hatta, misliyle ve ele-aleme de örnek olmacasına, öder…
Nasihatin, kelamın, aba altından sopa göstermenin, vaat yada dost-düşman ikazlarının, uyarılarının para etmeyeceği hatta karşıyı bezdirip, bıktırıp-usandıracak kadar …
İşin cılkını yada suyunu çıkartarak, bildiğince dahası da, ‘’ – Aklınca.’’ Kafasına göre ve burnunun dikine gitmecesine davranışlar sergilemeyi sürdürür …
Bunun faturasını da elbette ki, sonunda ve yine kendisi öder…
Oysa bu ukalaca ve uyumsuz davranışı yani ‘’ –Havanda su dövmeyi ‘’, Lafa kulak tıkamayı bırakarak, aklı selimle davranmayı başarsa ….
Bırak sadece lehinde yada kendini öven , pohpohlayan sözlere, denilenlerin tümüne kulak verecek olgunluk ve bekayla …..
İçtenlikle, kulak kabartarak, onlara odaklanıp, yoğunlaşmayı başarsa, bu işten yine en kazançlı ve hatta beklenen de karlı kendi çıkar …
Hayatın ona verdiği olanağı doğru kullanmayı becererek ….
Kendisine , gerek yapıcılıkla, gerekse de, dönen çarkın öyle gerekmişliğinde bile denmiş olsa da …
Ona yönelen yaklaşım ve davranışlarla bunların gereği söylenenleri adam gibi ele alıp, değerlendirerek, dinleyebilse …
Duyduklarını sivrisinek vızıltısından tutunda, davul sesine uzanan …
Minare gölgesinden tutunda, tozutmaya varan, çizmeyi aşıp, ileri giderek, teşbih ve benzetmelerle, adeta kendine uzanan eli, değil tutmak ….
Adeta, akrep sokmacasına, elektrik çarpmacasına korkuyla titreyerek, hışım ve öfkeyle hatta panikle geri çeken …..
Söylenenleri, olan-bitenleri yada kendine yönelik gelişen olayları, en azından dikkatlice ele alma duyarlılığını gösterebilse ….

Kendine düşen paydan ve aklı-karalı gelişmelerden, değil ders çıkartarak ..
Hayatını ve gidişatını yeniden düzenleyip, düzeltmesini ...
Bu yoldaki telkinleri, yadsımak yerine, bunlara kulak vermesine yönelik tavsiyelere uymaya gayret veya çaba göstermeyi ..
Tüketilen nefesi kırk dereden, elli su getirmeye çalışarak yanlışta ayak direnmeyip, inatlaşmayarak….
Olmazına beşik sallamak yerine, en azından kendisine yetecek kadarını anlayıp-kavramaya ve kendini gözden geçirmeye çalışsa …
Öyle yada böyle, lehinde veya aleyhinde olabilecek telkinin, nasihatin, kelamın, aba altından sopa göstermenin ….
Vaat yada dost-düşman ikazlarının, uyarılarının para etmeyecek kadar cılkını çıkartıp, dejenere ederek …
Bir anlamda pervasızlığa soyunup, meydan okumaya öykünerek ….
‘’ – Siz sallayın başınızı, ben bilirim, işimi ‘’ Deme hadsizlik ve ukalalığına yönelmesi, onun kendine yaptığı kötülük ve verdiği zarardır, hatta tahribatın kat sayısını artırmasıdır …
Dahası, zaman ve koşullar içinde sadece kendisine değil, yakın çevresine, yetkin ve görevliyse kurumsal kimliğiyle sorumluluğu altındaki kişi, birim ve işlere …
Hasılı nereden ve nasıl bakarsanız, bakın hayatın her alanında adeta ayaklı felaket haline dönüşerek ….
İnsanlara, insanlığa, evrene ve hayati ilişkiler silsilesi içinde bulunduğu tüm insanlara ve unsurlara zarar- ziyan ve felaket saçıp, hayatları alt-üst ederek, önlenemez bir yıkım unsuruna dönüşen ….
Böylelerinden bazılarının yada bir çoklarının yetki güçlerini istismarla kötüye kullanmaları halinde de…
Tıpkı, devletlere, erke ve güce sahip olanların …..,
Yönetimlerini, şu yada bu şekilde ve türlü entrikalarla ele geçirdikleri ülkelerini ….
Miras yedilik de, babalarının çiftliği sanarak …
Güç zehirlenmesinde yada başarı sarhoşluğu ve baş dönmelerinde, şatafat, lüks, debdebe ve israfta talan edenlerinden tutunda ….
Halkın tümünü yada en azından halkın bir bölümünü felakete sürükleyerek, onların hayatlarını, geleceklerini alt-üst ederek karartan, ülkesini sosyoekonomik,siyasi ve medeni hayat seviyesinden en az iki yüz yıl, hatta üç yüz yıl geri götürmecesine bağnazca ve ceberutça dayatmalarıyla inim-inim inleterek .
Vebadan, Koleradan, hatta AİDS illetinden de beter olmacasına, felaket vericilik misyonuyla perma-perişan edenleri, günümüzde ve yakın tarihte de görüldüğü üzere adeta çağın NERON’u kesilerek, yakıp-yıkmalar'dan ….
Başta ülkesine ve bilahare yakın komşu ülkelerle, diğer dünya ülkelerine ve dünya insanlığına fenalık, bela, zulüm, acımasızca ölüm getirmekten geri durmazlar ….
Yaptıkları bununla da sınırlı kalmaz, nesillerin geleceklerini çalarak ….
Soyunduğu umut, gelecek ve güven hırsızlığında sınır tanımaz aptallık ve çılgınlıklarla dünya ve insanlık için açık tehlike ve tehdit oluşturup, hep yaptıklarını yineleyerek, sıkışınca yıldızlı ve kuyruklu yalana sığınarak ..
Dine,Şovenizme ve nihayetinde ne yaptılarsa ülkesi,dünya ve insanlığın iyiliği için yaptıkları yalanına sığınarak ..
Çaldıkları minareye kılıf yaratma çabasına, gayretkeşliğine, işgüzarlığına ….
Hasılı, akla gelemeyecek her türden soysuzluk ve yalana başvururlar ….
Aramızdaki bildik-tanıdık, aşina olduğumuz insanlardan
bir insan geçinen hilkat garibesi ucube olup …..
Zamanında yada fırsat, ortam ve olanak bulamadığı o, yıllarda, kendi dünyasında, hayatın kasırgasına göğüs geren sıradan, alelade bireylerin bu tavrı…..
Kelimenin tam anlamıyla ve kestirmeden kendilerini mahvedip, sonlarını hazırlayışlarının ….
Hasılı ..
KENDİ AYAKLARINA KURŞUN SIKMALARININ ve…
BİNDİKLERİ DALLARI FÜTURSUZCA KESEREK, TEPE ÜSTÜ DÜŞÜP AFATI, FELAKETİ YAŞAMALARININ …
AYNI ZAMANDA DA, YAŞATMALARININ DİĞER ADIDIR …
BÖYLESİNE DENSE, DENSE SURETİ İNSAN, FITRATI HİLKAT GARİBESİ UCUBE, AYAKLI FELAKET VE ÖLÜM MAKİNESİ, YADA ….
İNSANLIK CELLADI CANİ DENİR …
Böyleler GÜN GELİR kendilerinin ve insanlığın köküne kibrit suyu ekerler …
GÜN GELİR, KENDİSİNE AŞIK OLAN ZİLLETE VE ZELÜLLÜĞE DÜŞMÜŞ AHMAKLAR GÜRUHU MİLLETİN, CELLADI OLUR ÇIKARLAR …
Ne der büyük ozan, sevgili Üstat Ömer HAYYAM …..
‘’ - CELLADINA AŞIKSA BİR MİLLET, MÜSTAHAK'TIR ONA HER TÜRLÜ ZİLLET ...! ''
‘’ - CELLADINA AŞIKSA BİR MİLLET, MÜSTAHAKTIR ONA HER TÜRLÜ ZİLLET ...! ''

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Friedrichshafen / Almanya

04 / 04 / 2019

Saat ; 23_10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  YARIMSIN …. Hayatın sana oldum olası cömert davranıp … Yediğin önünde, yemediğin ardında, bal-kaymak bir hayatı sunmuşluğunda … Oldum olas...