23 Eylül 2016 Cuma

GÖZLER ;

Renklere bezenen,rengarenk göz güzellikleri düşer toprağın bağrına ..
Derinlerinde haşr-ı neşr olurken,
Rengarenk doğa güzelliğinde ....
Zümrüdü yeşil çimen,rengarenk çiçek güzelliğinde selamlar,hayatı ve toprağı
Bedenlerin,toprakta çürümelere esaretinden güzellikler bahşeden, evrenin ...
Gizli sırlarını aşikar etmemenin adabı ve edebiyle süsler kainatı ..
Gözler ve ruha yeni güzellikler bahşeder, mest ederek yaşayan gözleri ..
Bekler,gözlerin toprağa düşecekleri o günü ....
Sessizliğin sükunu ve vakurluğuyla, toprak olmuşluğuyla ...
Ondandır ki ...,
Bastığın yerleri, aleladeliğinde toprak görme ..!
Bak, sana bakan toprağa düşmüş, rengarenk göz güzelliklerine ...
Gün gelip, vakit tamam olduğunda ...
Şu an onlara bakan gözlerinin de ..
Bu, makus talihi paylaşacağının bilinci ve idrakiyle !
Unutma ki,eninde-sonunda ..
Gözler, toprakta gözler, gözleri ..!
Gözler, toprakta gözler, gözleri ..!

Erdem YASSIBAŞ
Frıedrıchshafen / Almanya
23/09/2016
Saat;19_43


VURUR...
Karanlık, şal olup, örtmeye çalışsa da ruhumun yorgunluğunu ..

Taşar, gecenin içine ..
Sinemdeki garibin sesi, isyan çığlıklarıyla .. Kah, küt, küt vurarak ... Kah, ölüm sessizliğine bürünerek .... Ama, en çokta.. Sancı ve terennüm ile taşar, yüreğim.. Vurur, dilime ve geceye.. Vurur, dilime ve geceye

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

FRİEDRİCHSHAFEN
23/09/2016

Ende der Chat-Unterhaltung

22 Eylül 2016 Perşembe


BENDE AKAR ...

Ürpertilerle doldukça sen içime..
Gece atlası serilir derinlerime..
Ve,sen serilirsin içime..
Don nehri kadar,esrarengiz ve dingin..
Tuna kadar, bilinmez..
Volga kadar, derin..
Ren,kadar ürpertici ...!
Sen çıkıp geldikçe ...
Dolar,dolar taşar,sana akarım...
Ben, ben olmaktan çıkar ..
Coşku,coşku sen olurum,sen ...
En delişmen haliyle ...
Tüm nehirler, bende akar, seninle !
Tüm nehirler , bende akar,seninle !

Erdem YASSIBAŞ

Friedrichshafen/Almanya
22/09/2016
Saat;22_37



SEMADA Kİ, KANDİLLER, 
UMMANDA Kİ, KUMLAR GİBİ ....!

Yaşayıp, çektiklerimle, edindiklerim, ömrümün öyküsüdür ..
Öykümle dillendireceklerim ...
Semada ki, kandiller ....
Ummanda ki, kumlar gibi ..
Say, say ...
Doldur-boşalt, bitmez-tükenmez, önü-ardı kesilmez ..
Ele-avuca sığmaz..
Lakin ....
Bir ömre, bir yüreğe, gönle, ruha ..
Hasılı, bir garip ömre sığar ...
İşte bundandır, demem ..
Azda çoğu yaşar, hayatın bağrında, çilede insan ..
Zamanın çarkı dönerken ...
Onun, ömrünü eskitip, yutmalara ..
Hayatın içinde, hengameler döngüsünde ..
İnsanoğlunun başına gelenler ..
Pişmiş tavuğun başına gelmemiştir, demenin ...
Sebebi de, sırrı da burada değilmidir ki zaten ?
Ondandır ki,
Ben, beni bildim-bileli .....
Gördüğüm ve tanık olduğum yegane gerçek ...
Her ömrün, bir öyküsünün ..
Her öykünün de, bir kahramanının olduğudur...
Kimisi, yitik ...
Kimisi, öyküsünden taşmacasına ulu ve kahraman ..
Kimisi gazi, kimisi oldum olası, hep Niyazi ..
Kimisiyse, serüvenci bir gayya kuyusu olsa da ..!
Hangisinin çarkını çevirsen, dökülür bin bir renk ..
Bin bir bilinmezlik ve sır ortaya ...
An olur, alemler onları ..
An gelir,
Onlar, hayatı ve alemleri seyre dalmışlıklarıyla ..
Bina edip, miras bırakmışlardır evrene ve hayata ..
O, muammalı ömür öykülerini ..
Yeter ki, keşfetmeye yönel insan denen dehlizi ...
Her keşifte, göreceksin gerçeği ..
Gerçeğin, muammasında yiten ömürleri ..
Ömürler de saklı o, fantastik öyküleri ..
An gelip, yutunca öykülerin derinliği ve rengi, seni ..
Ömrünün öyküsü de kalacaktır ,bu öykülerin ardında ....
Kendinin, kendi üstüne yıkılıp kalmışlığında !
Bir garibin, seni keşfe koyulmasını beklemelerin avara kasnaklığında
Dönüp,dönüp durmalarda ..
Devri alemlerin renk harmonisinde, bir renk olmuşluğunla ..
Öykülerin ve kahramanların..
Zamanın dehlizlerinde, hayatın curcunasında kaybolmuşluğunda ...
Semadaki kandiller, ummandaki kumlar misali ....
Ömürlerin, ömürlere ...
Ömür öykülerinin, hayata ve evrene miraslığında !
Hayata ve evrene miraslığında !

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ ...

Friedrichshafen/Almanya

21/09/2016

Saat; 11_25

21 Eylül 2016 Çarşamba


TANIKTIR ....
Çoklukla mayasında, doğasında vardır insanoğlunun .... İnsandan, insana utançlı miraslığıyla ... Yalan-dolan, inkar ve nankörlük .. Lakin, gizleyemez bunu asla, ilelebet .. Tıpkı, güneşin balçıkla sıvanamamışlığı gibi... Işıldayarak sırıtır durur ... Öylece ortada ..., Gerçek denen olgu, tüm üryanlığıyla .. Gören, duyumsayan,sorgulayan ve hasılı düşünen,bilence .. Farkındalık erdemine eriştiğini, fark edenlerce.. Kıskançlık ve haset ..... Dünyaya ilk ayak basıp .... Gölgesi düşen ... Dahası ... Kendi gölgesiyle kavgaya duran ... İnsan denen, hilkat garibesi ucubeden kalma .... Kirli mi, kirli .. Kanlı mı kanlı utanç verici mirastır ...! Ondandır ki, çekememişliğine ve bencilliğine yenilmişliğiyle .. Hep didişmiş ve aşağıya çekmeye koyulmuştur insan, birbirini ..! Zamana ve tarihe utanç ve yüz karası değilmidir ? İktidar, güç ve taht uğruna babanın oğlunu .. Kardeşin, kardeşi .. Ananın, evladını katli .. İnsandır kirleten, karartan ve utanca boğan ...! Evreni, zamanı ve hayatı .. Bakın ki hayatın cilvesine, çelişkinin çarpıcılığına .. Ağartmaya aday da insandır yine ..! Düzeltmeye koyulanın da, kendisi olduğu gibi ...! Tanıktır buna evren, zaman, hayat ve olaylar .. Bunun sayısız örnekleriyle doludur çağlar .. Bununla karartılıp, katledilmiştir .. Ve, ne yaman, önlenemez çelişkidir ki ... Böyleliğin de var edilmiştir, ömürler ve hayat ! Ömürler ve hayat ! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ /İSYANİ Friedrichshafen/Almanya
21/09/2016
Saat;10_49

20 Eylül 2016 Salı


ALGISAL DÖNGÜLER.....

Yalnız bir bulut misali dolaşmaktayım ...
Evrenin bağrında, hayatın ve zamanın kucağında .
Tıpkı heybetli, huşu odağı doruklarda uçuşup, dolaşan kuşlar gibi ...
Kimsesiz, bağımsız, özgür mü özgür ....
İpi kopmuş uçurtmalar ve balonlar misali ...
Sonunu düşünmeden çıkılan yolculuğun cazibesini ...
İliklerine dek doya, doya yaşamacasına
Dahası ...,
Muhtaçlıklardan, vesveselerden, korkulardan ve aczden azadelikle.
Aradığım benin, kendini bulmam için beni arsızca kışkırtmış'lığın da .
Böylesi düşsel yolculuk olanağını şu ana dek bulamamış'lığın açlığı .
İyiden iyiye cazip kılıyor bu serüveni ....
Üstelik ...
Bendeki benin, şu ana dek .......
Asla bulunamamış lığının doyumsuz tahrik kârlığı ....
Keşfe muhtaç ruhumu iyiden iyiye ateşlerken ..!
Engin maviliklerin, sonsuzluğunun ...
Rengarenk ve albenili mi, albenili nergis güzelliklerinin yoldaşlığında
Raksla tavaf edip ....
Dem ve meyle mest olan gönlümün esrikliğinde..
Geçerek kendimden, vecdle kanat çırpmaktayım,
Güneşi öpüp ..
Onda...
Aşk ateşinde, meşkle yanıp yok olmaya ...
Yüreğimin, ruhumun sarsılmaz inancı ...
Ve,
Ereceğime inandığım saadete çoğalan özlemimle ...
Anın tarifsiz güzelliğiyle, sura, nura ve sırra erişmiş ligimle..
Kendimden geçişime ...
Şeksiz, şüphesiz, içsellikle yalınlık ve durulukla ...
Olsa, olsa arzın bu haşmetli atlası, güzelliği ...
Yaşananlara mekanlığıyla tanık olur ..
En müstesna ve su götürmez, göz alıcılığı, yüceliğiyle ....
Bir yanım ....
Saflık, duruluk ..
Bir yanım ....
Etten-kemikten ve kandan ibaret ...
İnsan olmanın çetrefilliği ve anlaşılmazlığıyla ...
İçim, içime sığmamacasına tahriklerde ....
Zamanın bahrinde en acımasız hallerde..
Beni, bana kışkırtan ..
Koşut , hatta rakip eden nefsimin ....
Dur-durak bilmezliğe soyunarak ...
Benliğimdeki arı kovanına çomak sokmalara duruşuyla ....
Kendi beynimin, aklımın o karanlık arka sokaklarının ...
Çürümeye tutsak, ölümlülüğe yenikliğiyle ...
Kaosların göbeği ve cehennemin dibi olup-çıkmışlığıyla !
Eskimeye yüz tutmuş, dantelamsı kıvrımlarında çoğalttığım ...
Tarifsiz sancıların girdabında tutulduğum ..
Ruhsal fırtınalar ve azgın gelgitlerle ...
İrademin çeperlerinin bir, bir yıkılıp yok olmuşluğunda ...
Başımın dönüp, gözlerimin kararıp ..
Yüreğimin, o görünmez pençelerde lime, lime olup ..
Daralıp, dağılıp, soluksuz kalmışlığında ....
Kimlikleri ayan-beyan olsada ..
Üryanlık ta dahi, kimliksizliklere bürünen ...
Karanlık, kaos ve korku bumerangların da delik-deşik olarak...
Bedensiz ve şekilleri muammalı casusları, cirit attırmışlığımla ..
At koşturup, seferler düzenleyip ..
Adı ve tarifi olmayan korkunun ve karanlığın ...
Meçhul kurşun askerlerini, seferber ederek ...
Kendi acımasızlığımda, ruhumu, havsalamı esir almacasına ...
Kuşatmalara koyuluyor..
Amansız ve acımasız akınlarla kendimi fethederek,
Kudret iliğimde, zaaflı lığımı esir alıyorum ..
O günlerin kaotik boz-bulanıklığında boğularak ....
Yeniyorum ben, beni ..
Ve, ben bana esir düşüyorum ....
Ta 'ki, bedbahtlığa prangalı lığın  paslı zincirlerini kırıp..
Ben, beni azat edinceye dek, sürekli karanlıkta yitişlerimin ..
Yerini, sükûnla coğrafyalara ve dingin iklimlere terk etmesiyle başlayan ...
Ve, bu hengamenden sıyrılarak ...
Kendimi keşfimden çok sonra ....
Yeniden sükuna erince benliğim ve ruhum ..
Azgın korku kasırgalarından Azad olmuşluğun huzuruyla ...
Kara aklımın kuşatmasından kurtulmanın, iklimini soluyarak ..
Yaşamaya koyulduğum, erinç ve sevinçle ...
El değmemiş, tarumar olmamış ....
Korkunun talanlarından ve hasarlarından uzak coğrafyalarına erişerek ...
Derinliğim de yiten beni, keşfedip ..
İçimde yaşayan ....
O, saf, masum ve mazlum çocuğu bulunca anlıyorum ki.
Benim yenemediğim, kara ve karanlık yönümün ..
Bendeki duruluğu yutmasına izin vermeyen yanımın ..
Sevgi, hoş görü, şefkat ...
Hatta,
Bağışlamayla bina olduğunu keşfetmenin tarifsiz derin iç huzuruyla ..
Boşuna kaygılanmış lığımı fark edişin tebessümünde ...
Kendi aptallığımın,
Önlenemez sanmakla hata ettiğim, bencilliğimin ...
Beni ne hallere koyduğunu görmüşlüğün hazzını içiyorum ...
Zamanın, zamanı içmişliğinde ...
Zamanın ve hayatın bağrında ...
Fark edebilmenin ve fark yaratmanın ..
Keşifle ve sorgulamayla başladığını idrakin ışığıyla aydınlandıkça, ufkum ...
Daha bir palazlanan, içimdeki o masum çocukla ...
El, ele yükseldikçe yükseliyorum arşa, şimdilerde iyiden iyiye ..
Tıpkı, Zümrüd-ü Anka edasıyla ..
Öperek görkemli gök kubbenin bulutlarını, mavi atlasını ...
Selamlıyorum aşkla ve vecdle, güneşi ..
Onda yanmanın ve yokta çoğalışın hazzıyla .
Çünkü,
Bencilliğime yenilmemenin o, zor yolunu bularak ...,
Algısal döngülere yelken açmalara koyularak ...
İnsan olmanın erdemini keşfetmenin huzuruyla .
Çıktığım, bu arınma serüvenine kanat çırparak ....
Korkularımı yenmeye kararlılık ve inançla ...
Pervasız ve cesurca uçmalara duruşun, tarifsiz kıvancıyla.
Uçuyorum .....,
Uçtukça, korkularımın yerle-yeksan oluşunu görmenin hazzıyla ...
Gök kubbenin maviliklerine belenmişliğin coşkusuyla !
Algısal döngülerin güzelliğini çoğaltmanın ...
Baş döndüren, göz kamaştıran albenisiyle ...!
Baş döndüren, göz kamaştıran albenisiyle ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ

Friedrichshafen /Almanya

20/09/2016

Saat: 05_10

9 Eylül 2016 Cuma


YUTTU ÖLÜM ...!
Suyla geldi ömrümün sonu ... Işıl, ışıl su yumuşaklığında yuttu derinliğinde ... Yuttu ölüm, su içinde ... Düşlerimi, umutlarımı, tutkularımı .. İhtiraslarım boğuldu suda, bedenimle .. Bir daha gün yüzü görmemecesine ... Heyecanlarımı, sevinçlerimi .. Aşka dair düşüncelerimi .. Aşkımın odağındaki Bende ki, seni'de .... Yuttu ölüm sessizce, su derinliğinde ve serinliğinde .... Işıltılar eşliğinde .. Ölüm sardı-sarmaladı bedenimi .. Aldı bedenliğimde, ölülüğümde ... Ölümün apansız çıkagelmişliğinde .. Buse, buse selamlayarak suları Ömrümdeki, ömrünle yelken açtık, yelken... Sessizce,süzülerek .... Yutarak suları naçarlıklarda, ölüme teslimiyetlerde ... Su derinliğinde ve serinliğinde, yutulduk ölüme .. Şimdi, ilelebet birbirimizdeliğimizle .. Göç ettik .. Hiç mi hiç bilmemecesine ve dönmemecesine .. Ölümün o, tarifsiz, meçhul ülkesine ... Ömrümdeki,ömrünle .... Yuttu ölüm, tutkuyla vurulduğum, bendeki seni'de ....! Bendeki, seni'de ..! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen /Almanya

09/09/2016


RİYA İLE ERDEMİN ARASINA ...!
Beklentiler gibi değişkendir temenniler, dilekler ve dualar .....
Hatta,
Beklentilere, duygulara ve hallere göre değişir, dualar ve dilekler ..
Çoğu kez, sıkışmayınca başı ..
Kalmayınca darda ,gada da, bela da ...
Yaradan adı, gelmez aklına kulun ..
İşi işken, haller ve keyifler yerindeyken hep ..
''-Çekil aradan, ey yaradan. '', halleri söz konusu olur ..
Ne zaman ki, başı düşünce dara, kuyruğu sıkışınca rayla, kapıya ..
Geçerek kendinden, en canhıraş haykırışlarla tanrı çağrılır nedense ?
Riyakarlıkla yardıma..
Açılır eller, bülbül kesilir, şakır diller..
Geceden, sabaha eğilir kullar secdeye ..
Ah birazda dürüst olabilsek, kendimize, hayata ve hatta..
O inandığımızı dillendirdiğimiz, yüceler yücesi ..
Nefsimizin cücesi, yaradana, tanrıya ..
Sıkışmaz ne başımız, ne de hayatımız...
İki yüzlülükle, sahtekarlıklarda ....
Riya ile, erdemin arasına ...!
Riya ile, erdemin arasına ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen /Almanya

09/09/2016

Saat:19_32

7 Eylül 2016 Çarşamba


SEN OLACAKSIN

Sensiz güz ortasında bir ağaç gibiyim,
Uçsuz  bucaksız bir yerde, tek başına ,yalnız ,
Yapraklarımdaki acımasız karların erimesini bekliyorum.
...
Biliyorum ki bir gün güneşim doğacak,
Umut yüklenmiş masmavi bulutların ortasından,

Biliyorum ki o güneş sımsıcak ışınları ile eritecek,

Damla, damla
Karla kaplı vücudumu,
Yapraksız gövdemde üşümeyecek artık,
Fırtınalar bitecek, ne dallarım kırılacak ,
Nede filizler im donacak,

Benim de beklediğim baharım gelecek

Yeryüzünün en güzel meyvesini verecek dallarım
Biliyorum ki bu bahar hiç bitmeyecek

Güneşim sen....
Suyum sen........
Toprağım sen.......
Rüzgarında aldığım bir duyum nefeste
Sen Olacaksın..

Mualla YASSIBAŞ Almanya 18.10.2003

OLSA BÖYLE BİR OLANAK ....  BİZDE, MUTLU MESUTLARIN MENKIBESİNİ YAZSAK ..... Olsa böylesi bir olanak ile  şansımız, ortamımız ve gönüllerimi...