22 Ocak 2020 Çarşamba

HESAPSIZ KASABIN, MASATI ......

Felaketin gelişi ister önceden hissedilsin yada bilinsin , isterse ....
Beklenmedik anda, apansız ve donanımsız yakalanılan afat halleri, insan için hayatı nasıl karşılayıp, algılayarak yaşadığının kanıtı ve beyanı hatta fiilen kabulüdür..
İster hazırlıksız yakalanalım, isterse tedbirleri alsak ta bu kaçınılmazlığı yaşayalım ….
Bu, bizim hayat sınavını nasıl görüp, benimseyip, benimsemediğimizin de kanıtı, işaretidir ….
Ömrün tufana tutulup, ala-borada ölümle yüzleşmesidir . Böylesi koşullarda, olmak yada olmamak hallerinde hayat-memat kavgası vermişliğinde .
Duyguların ve ruhun, ürküten bu devasa kaostan nasibini almadığını düşünmek ...
Kasıt yada saf dillik değilse, insanın kendini yadsıması ve yok sayması, hatta ...
İnsanın, hayatın ve eşyanın tabiatına aykırıdır, zorlamaya ve şekilciliğe boyun eğmesi demektir ...
Hayatı ıskalamak ve ömrü beyhudeliklerde tüketmek insanın kendine yapacağı en büyük kötülük ve zulümdür ...
Sorumlunun bizzat kendisi olmuşluğunda …
Böylesi kaosları yaşayan birinin, bundan payını almasının kaçınılmazlığında ….
Göz göre, göre mutsuzluğa davetiye çıkartması ...
Fıtrat, zihniyet ve karakter olarak, hayata karşı, gereği gibi yaklaşmamak ...
Kelimenin tam ve gerçek anlamıyla, kendini hayat denen canavara peşkeş çekmesidir ....
Hayatın çarkında helak olmayı ayan-beyan kabullenişidir …
Hayata ne kadar az değer verilir, iğreti tutunulursa …..
Hayattan kopuşumuzda o, denli çabuk ve beklenenden de çok,
Dahası da, zarar görmeye açık ve riski yüksek ömrü bile, bile lades hallerinde, göz göre, göre ateşe atmasıdır ...
Her halükarda, bunu sineye çekmekse, kelimenin en masum haliyle ….
İnsanın kendine yapabileceği, en büyük kötülüktür ...
Dahası, hayatı ve karakterini anlayıp, kavrayamaması …
Yada sorgulamadan imtina eden marazalı ve mutlaka izaha muhtaç ....
Muğlaklık, dengesizlik ve hayatla aidiyet bağı kuramamasıdır ....
Unutmamalıyız ki ....,
Hayat merdiveninin basamakları, kırık dökükse, menzile erme kararındaki içtenliğini ele verir, ortaya koyar ..!
Erişilmek istenen yere çıkmaktan, varmaktan vazgeçmesi ....
Özcesi, yenilgiyi sineye çekerek, peşinen kabullenmesidir ...
Bu miskinlik, inziva yahut ta, münzeviliğe teslimiyetten de öte ...
‘’ - MIŞ GİBİ YAPARAK, ÖLÜ CANLIKTA ZAMANI, HAYATI VE ÖMRÜ HEBASIDIR ...! ‘’
Bu, insanın sadece kendine zulmü değil …
Özünde, hayata, insanlara ve insanlığa zarar vererek, sorumlu olmasıdır ...
Hayat, kendini ciddiyete almayanlara diyet ödetirken …
En az o, kişi kadar acımasızdır ve asla bağışlayıcıda değildir ...
Bu koşullarda, huzuru ve mutluluğu elde edeceğini ummak, beklemek ..
Çalılara takılan yünlerden halı, kilim yada giysi yapmayı düşünmek kadar aklı evvelliktir ...!
Çalıdan derilen yün artığından elde edilecek verim ne kadar kalıcı ve ciddiyse, karlıysa ..
Mutluluk ve kazançta ancak o kadar gülünç ve hatta trajik ve dramatiktir ...
Bunu eskiler şu güzel sözle özetleyerek dillendirmişlerdir ...
Hayat senin, ona verdiğin değer kadardır ..
Yani sen hayata ne kadar değer verirsen hayattan da o, kadar karşılık görürsün ...
Hele ki, hayat kavgasında, evdeki hesabın, hayata ve çarşıya uymaması düşünüldüğünde..
Böylesi zorlu süreçle baş edebilmek, hayalden, düşten de azdır ..
Çünkü, sen hayattan darayı istemesen de hayat diyeti alırken ...
Oldum, olası hayat, tartarken ki hassasiyetiyle ve özeniyle alacağını tahsil ederken ...
İşini sağlama alan tüccarlığında hayat, sende zırnık alacak koymayacak kadar gaddar ve iş bilir tüccar hallerinde davranır !
İşte çoğu insan geçinen aklı evvelin bir koyup, üç almayı hesaplarken ...
Üçün birini bile almakta zorlanmasının sebebi burada saklıdır..
Ne der, eskiler ..
Hesapsız kasabın masadı, kıçına kaçar ....!
Hesapsız kasabın masadı, kıçına kaçar ....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Friedrichshafen / Almanya

16 / 01 / 2020

Saat ; 00_48
KIVRIM, KIVRIM ,KIVRANIRKEN, BEN..
Kah, dişim bokumu kesmedi, öfkeden ..
Kah dişimi sıkmaktan, un-ufak oldum öfke nöbetlerinde …
Hep, birileri için yaşadım ..
Hep, istendi benden bir şeyler ….
Özveri, sabır, sükunet, vefa, metanet, cesaret ..
Olmadı, affetmem istendi birilerini ..
İhanetlerin acısında, kıvrım, kıvranırken, ben ..!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ..

21 Ocak 2020 Salı

DEDİYSE ...., Dediyse ULU ... '' - Harç bitti, inşaata paydos ..! '' Zaman ve hayat işlevselliğinde istisnasız getirir yerine, emri .... İşte o an anlarsın ki, ömür öyküne noktayı, ölümün mührüyle koyan o, gizemli güç .... Uzatmalar dahil oyunda, rolünde bitti, dürüldü defterin, kırıldı kalemin ... Ölümün kapı gibi gerçekliğinde ve onun gölgesinde kalan her ne varsa onların topunun birden işlevsiz ve anlamsızlığında ..... Unu eleyip, eleği duvara asmış lığında, son perdenin de kapandığını, usulü dairesince …. En anlaşılır şekil ve haliyle, beyan ve tebliğ ediyor, sana ... Sen demesen, diyemesen, hatta hiç mi hiç istemesen de o güç odağınca .. Lambaya yada muma püf denilmiş ve perde inip, sahne kapanmıştır.. Evlinin, evine .. Köylünün, köyüne, ölünün, kabrine gömülmüşlüğünde …. Bir devrin ve ömrün sonunun geldiği de, en üryan hallerde ilan edilmiştir, ortaya ... Dense, dense, bu hallerde ,ancak şu denir ve yakışır.. Ekmeğini tüketti, topladı tasını, tarağını, göç eyledi …. Ölüm denen o, dönüşsüz ülkeye .....! Ölüm denen o, dönüşsüz ülkeye .....! Dediyse '' -Kalk, göç eyle ...!'' Bırak, önüne, ardına bakmayı, farkındalığı .... Tüm olan-bitenden bihaberliklerde, sende Atı alıp, Üsküdar'ı geçmişsindir, çoktan ... Sıkıysa geçme de görelim, hallerinde ..... Çekilmiştir, işin ... Bitmiştir, işin ...! O, ulu emre itaatle ... Dediyse, ULU ... Uyar, KULU .... İkiletmemişliğinde, Ulu'yu ....... Çoktan TUTMUŞTUR YOLU ....! Çoktan TUTMUŞTUR YOLU ....! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Immenstaad / Friedrichshafen / Almanya 21 / 01 / 2020 Saat ; 08_00

Kardelen Ömürler: YETER Kİ ....,Eskilerin ve ekabirlerin söylemiyle ...

Kardelen Ömürler: YETER Kİ ....,Eskilerin ve ekabirlerin söylemiyle ...: YETER Kİ ...., Eskilerin ve ekabirlerin söylemiyle ... '' - Adıyla müsemma .'' Olsun diye koyar, iyi niyetle, heyecanla,...
YETER Kİ ....,
Eskilerin ve ekabirlerin söylemiyle ...
'' - Adıyla müsemma .'' Olsun diye koyar, iyi niyetle, heyecanla, gariban ata, ana, bebelerinin ismini ...
Gel gör ki, zaman, zaman hayatın azizliğiyle …
An gelir, ‘’ – Parmağım, kör gözüne ‘’ hallerinde ….
Yahut ta, kel alaka hallere düşer niyetlerle, dileklerle, eylemler, gelişmeler ve gerçekler ..
Hallerin böyleliğinde koymuşlar, benimde adımı, Neşe ...
Bak ki hayatın azizliğine yahut ta oyununa …
Ben, beni bildim, bileli ...

Değil Neşe ve sevinçle içli-dışlı yaşamak ….
Gülmedi gitti yüzüm, bir gün, hatta an bile ..
Nedenini saymaya kalksam, size ….
Kederden mide kramplarına ve kusmalara ….
Sinirden, oynatmaya az kaldı, hallerine kurban olursunuz ….
Çoğu kez demişimdir, hatta çocuk aklımla bile, söylendiğimi bilirim ..
Adım Neşe olacağına, olsaydı Songül, ne yazardı ?
Yeter ki, bahtım açık, gönlüm huzurlu, yüreğim sevinçle çarpar olsaydı ...
Bizimkilerin iyi niyet ve gayretine inat ….
Koydu önüme, ortaya karışık menülü, berbat mı berbat yemek, misali bir hayat ..
Ben, neşeye, gülmeye ve şen-şakraklıklarda ömür geçirmeye hasrette, eskittim ömrü, tükettim bunca yılı ..
Gelin görün ki, hayat bana hiçte cömert davranmadı …
Mutluluktan, sevinçten ve neşeden yana ..
Gördüm, göreli popüler isimlerden bir Neşe Karaböcek ismini duyar-bilirim ..
Gelin-görün ki, duyup-bildiğim kadarıyla …
Adına inat, hayat ondada pek cömert davranmadı ..
Küçük kız kardeşi Gülden KARABÖCEK ….
Kocasını ELİNDEN, MUTLULUĞU, ömründen çaldı ...
Eeee, hayat denen hengameler yumağına bakın ..
Neye, niyet, neye yada kime kısmet hallerinde, tükenip gidiyor şunun, şurasında ömürlerle, hayat ..
İçine tükürdüğümüz yorgun dünyada, şu üç günlük misafirliklerde …
Tükenen ömürlerde, kimimizin kısmetine kavun, karpuz, bal-börek ..
Ben gibi, nice gariban bahtsızlara da, düşse, düşse ...
Kelek, Kabak gibi ham Karpuzun kabuğu ….
Oda azmış gibi, üstüne, üstlük birde …
Bağırsak yırtan, iç kanatan, Kurumuş Mısır Koçanıyla …
Bayat mı bayat, demode bir hayat düşer ...
Dedeciğimin deyişiyle ….
Gökten palan yağsa, değil ahım-şahım Palan, Kuskun 'u bile bize düşmez ....
Gökten Nar yağsa, kafamıza dolu düşer hallerinde …
Tükettik, şunun, şurasında ömrü ahla-vah la …..!
Sözüm meclisten dışarı da olsa, meclisin içine de olsa ukde kalmasın diye ….
Aklımdan ve içimden geçeni diyeceğim, orta yere ….
Her kim alınıyorsa, alınsın üstüne, dilerse de, kahredip, küssün sırtını dönsün bize..
Yüzünden ne keramet gördük ki, sırtından ne hikmet görelim böylelerinin diyerek ....
Görüp-geçirdiğim günlerin aklı-karalığında …
Ahımın gidip, vahımın kalmışlığında….
Dahası, bunca başıma gelenin, pişmiş tavuğun başına gelmemişliğinde ...
İçimin yangınlıyla, ağız dolusu haykırarak, diyorum ki ….
Eni-konu şirazeden çıkmışlığımla, son sözümü şuracıkta hem meclise, hem de, size ...
İsmin iyisi de-kötüsü de, alası-valası da, kerahatı da fark etmez, tıpkı günlerin hepsinin aynılığı ve hayırlılığı gibi …
Elden bir şey gelmez, at koşmuyor, baht ta kazanmıyorsa ..
Adın, değil Neşe, olsa da Pür Neşe, güldürmeyen güldürmemiş, bir tutam sevinçle, sıcacık gülüşü çok görüp, senden esirgemişse ...
Kısraktan, Torbayla, Tay'ı, eşekten Samanla, Sıpayı ….
Benimle, senden, sevinç ile Neşe'yi esirgemişse ...
Takma kafana, tel maşa tokadan başka mevzuyu …
Hele, hele vermediği neşeyi, sevinci, mutluluğu, onu bunu ...
Yeter ki ..
Sen, sen ol …
Umudunu ve kendine saygınla, haysiyetinle, onurunu yitirme …
Kula, kulluk etme, bir de …
‘’ –Aylak bakkal, taşak tartar ‘’ Hallerinde, asalakça, beyhudeye geçirme hayatla, ömrü ….
Adın, Neşe olacağına, ömrün şen, bahtın açık olsun ...
Çok görüp, esirgemişse bunu ...
Koy kıçına Hayat denen Azmanın, Rahvan gitsin ...
Varsın Neşe, Sevinç onun olsun, tepe, tepe kullansın ....
Yeter ki, adil olsun, mutluluktan yana payımızı dağıtırken ...
Mutluluktan yana payımızı dağıtırken ...
Yeter ki ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Friedrichshafen / Almanya
21 / 01 / 2020
Saat ; 18_45

Kardelen Ömürler: DİYE, DİYE …..! Kol kırılır, yen içinde kalır diye...

Kardelen Ömürler: DİYE, DİYE …..! Kol kırılır, yen içinde kalır diye...: DİYE, DİYE …..!  Kol kırılır, yen içinde kalır diye, diye edildi … Hem hayatlarımızın, hem de ağzımızın içine .. Bir yanda zaman ve hayat...

2 Ocak 2019 Çarşamba

UMMAN İÇİNDE, UMMANDIR, İNSAN ….! Ummanlar, dağlar, ateş, su ve insan hepsinin ortak paydası .. Her hepsinin de, adeta iki tarafı keskin bıçak olmasıdır. Akla-kara, eskiyle-yeni, iyiyle-kötü, güzelle-çirkin, sevgiyle-bela, aşkla-ihanet, şifayla-hastalık ve hatta ölüm…. Her hepsinde, hatta kainatın özünde iç içedir tüm devinimler, oluşumlar, duygular, yaşanmışlıklar, yaşanacaklar. Mekik oyası gibi, işlenip iç içe geçerek nakşolmuştur, hayatta …. Aynı zamanda, geceyle-gündüz gibi bir bütünün ayrılmaz parçası, yarımı tam ve tamam eden yanıdır .. Mazi, nasıl atide saklıysa, ölüm ve hayat aynı zaman ve kainat atlasında gerçekleşiyorsa … Olumluluklarla-olumsuzluklarda bir ağaç bünyesinden uzayan dallar gibi.. Hem kendi içinde bağımsız, hem bir arada kollektif ve kardeşlikle-sürtüşme içinde, doğup, büyüyüp, kök salıyordur …! Ondandır, zaman umman, hayat, devinim ve kainat mekandır, tüm bunlara…. Zerreden, küreye uzanan bu hengameli ve muammalı merdivende, yol alır, her hepsi .. Zaman, zaman göynür ve çürür özler, an gelir hayat ve aşk, an gelir ölümlerde, perde iner soluklanır, zaman ve insan, solukların kesilmişliğinde. Bilirler ki düşündükçe var olan, aklı selimler, aynı ummanda, hayat savaşı veren, cümle canlılar ve yaratıklar gibiyiz. Ummanın dalgalarıyla cebelleşirken, bir yanda.. Hemen öte yanında, aşka kol uzatırız ahtapotlar yada ulu çınar kökleri gibi … Berimizde, kesilince ömür değirmenimizin suyu, yeli ,enerjisi .. Dönmeler ve dönenmeler hayata değil, ölüme yol alınca.. Sevinçler bırakır yerini, anlıkta olsa, hüzne.. Gülmelerle-ağlamaların yan, yana bir bünyedeki varlığında .. Keşfe koyulunca, yüzleşip gerçekle gördüğümüzde biz, bizi … Anlarız ve sessizce yada ulu orta aşikar hallerde, dillendiririz itiraflarda .. Umman içinde, ummandır, insan …..! Umman içinde, ummandır, insan …..! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Immenstaad / Friedrichshafen / Almanya 02 / 01 / 2019 Saat ; 20_40
UMMAN İÇİNDE, UMMANDIR, İNSAN ….! Ummanlar, dağlar, ateş, su ve insan hepsinin ortak paydası .. Her hepsinin de, adeta iki tarafı keskin bıçak olmasıdır. Akla-kara, eskiyle-yeni, iyiyle-kötü, güzelle-çirkin, sevgiyle-bela, aşkla-ihanet, şifayla-hastalık ve hatta ölüm…. Her hepsinde, hatta kainatın özünde iç içedir tüm devinimler, oluşumlar, duygular, yaşanmışlıklar, yaşanacaklar. Mekik oyası gibi, işlenip iç içe geçerek nakşolmuştur, hayatta …. Aynı zamanda, geceyle-gündüz gibi bir bütünün ayrılmaz parçası, yarımı tam ve tamam eden yanıdır .. Mazi, nasıl atide saklıysa, ölüm ve hayat aynı zaman ve kainat atlasında gerçekleşiyorsa … Olumluluklarla-olumsuzluklarda bir ağaç bünyesinden uzayan dallar gibi.. Hem kendi içinde bağımsız, hem bir arada kollektif ve kardeşlikle-sürtüşme içinde, doğup, büyüyüp, kök salıyordur …! Ondandır, zaman umman, hayat, devinim ve kainat mekandır, tüm bunlara…. Zerreden, küreye uzanan bu hengameli ve muammalı merdivende, yol alır, her hepsi .. Zaman, zaman göynür ve çürür özler, an gelir hayat ve aşk, an gelir ölümlerde, perde iner soluklanır, zaman ve insan, solukların kesilmişliğinde. Bilirler ki düşündükçe var olan, aklı selimler, aynı ummanda, hayat savaşı veren, cümle canlılar ve yaratıklar gibiyiz. Ummanın dalgalarıyla cebelleşirken, bir yanda.. Hemen öte yanında, aşka kol uzatırız ahtapotlar yada ulu çınar kökleri gibi … Berimizde, kesilince ömür değirmenimizin suyu, yeli ,enerjisi .. Dönmeler ve dönenmeler hayata değil, ölüme yol alınca.. Sevinçler bırakır yerini, anlıkta olsa, hüzne.. Gülmelerle-ağlamaların yan, yana bir bünyedeki varlığında .. Keşfe koyulunca, yüzleşip gerçekle gördüğümüzde biz, bizi … Anlarız ve sessizce yada ulu orta aşikar hallerde, dillendiririz itiraflarda .. Umman içinde, ummandır, insan …..! Umman içinde, ummandır, insan …..! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Immenstaad / Friedrichshafen / Almanya 02 / 01 / 2019 Saat ; 20_40

2 Kasım 2018 Cuma


DİYE, DİYE …..! 

Kol kırılır, yen içinde kalır diye, diye edildi …
Hem hayatlarımızın, hem de ağzımızın içine ..
Bir yanda zaman ve hayat hatta, kimilerine göre kader yada felek …
Bir başka bakış açısıyla bakanımıza göre de ….
Sözüm ona, insan geçinen soysuzlar güruhu …..
Zaman ve çivisi çıkan insanlık, çığırından çıkan insan ilişkilerindeki çürümeyle …
Kendine toz kondurmayan ve adeta kendini sütten çıkmış ak kaşık addeden medeniyetin mimarı ve bekçisi denen …
Ne idüğü belirsiz yoz kalabalıklar yığını, tükürdü ağızlarımıza ve yüzümüze..
Çek sineye, yut ahmaklıklarda ve lal kesil ….
Yeter ki, her ne pahasına olursa olsun, verme sırrını ele, aleme, dışarıya diye ,diye ….
Sıkılıp, sıkıştırılıp ….
Tedip, tehdit, göz dağı ve korkutmalarla …
Sözde terbiye adına, sustalı lal maymunlara ve üç maymunu oynayan telef hayatlara çevrildik ..
Kan kusup, kızılcık şurubu içtik demeleri kafamıza vura vura yazıp, nakşettiler ruhumuza, belleğimize..
Döndürüldük, döndük çoğu kere ….
Ruhu ve canı olmayan bostan korkuluklarıyla, ölü canlara..
Birileri hükmetti, birileri emretti, birileri dayattı ve yaşattı ..
Hasılı kurbanın ve telef 'in hep biz olmuşluğumuz da …
Olduk avara kasnaklar da ve dişli çarklarda kurban oluşlara ..
Denecek çok, dillendirilecek sözcük ve öğütülecek zaman ve ömür fazla..
Ama sonuç hep buraya çıkınca gereksiz bir iş güz arlıktır hatta havanda su dövmektir çok çene yapıp, çene suyu çorbalarda ömür heba etmek ..
Ondandır ki ..
Azda, özü diyorum …..,
Sağ duyuyla yüreğini dinleyip, aklı selimin yolunda adımlayan insan evladı, insanlara ….
Kol kırılır, yen içinde kalır diye, diye edildi …..
Hem hayatlarımızın, hem de ağzımızın içine …..!
Hem hayatlarımızın, hem de ağzımızın içine …..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ /İSYANİ
Immenstaad/ Friedrichshafen / Almanya
02/11/2018
Saat ; 16_49

OLSA BÖYLE BİR OLANAK ....  BİZDE, MUTLU MESUTLARIN MENKIBESİNİ YAZSAK ..... Olsa böylesi bir olanak ile  şansımız, ortamımız ve gönüllerimi...