ONUR, ÖMRÜNÜ SÜSLEYECEKTİR ….!
Düştüğüm derin kuyudan, boz bulanık sulardan ..
Anılar girdabının yutuşundan kurtarabilmek için canımı, ömrümü ve ruhumu …
Olağanüstü gayret ve insanüstü irade ve devinimler sergilemişliğin yorgunluğunda, helak olsam da ..
Tutunduğum umut ve düş sarmaşıklarının, çabamı karşılıksız bırakmamışlığında ..
Yıllara, acılara ve hayatın azaplı,hüzünlü kasırga ve gel-git -lerine, göğüs gererek ..
Diş-tırnak hayat savaşı vermeye koyulmuşluğumda ..
An oldu zifiri karanlıklara, yeri geldi umutsuzluğun ve mutsuzluğun ..
Hatta zaman, zaman da dile gelmeyecek kadar, ucube karabasan korkuların pençesine düştüğümde olmadı değil di, haniya ..
Gelin görün ki, böylesine en mağdur hallerde ve pusuya düşüp,çarmıha gerilmişlikte de ..
Et-bedenliğimde ve ruhumun duruluğunda, beni ben yapan değerlerin birer kandil , birer yıldız ve hatta ay'la, güneş olup kuşatmışlığımda, dünyamın sevgi ve umut nurunun eksilmeyip,artmışlığında ..
Hep ‘’ – Umut azığın, onur kalkanınsa düşmezsin, yere,hayat ne denli zalim, ceberut ve acımasız olsa da …!
‘’- Sen inancına kavi,duruşunda doğru ol,kötülük,zulüm ve acımasızlar belasını bulacak, zalimler kaybedecek ve onurla,sen kazanacaksın …’’
Sırtını dayadığın dağlar kavilikle koruyacak..
Yüzünü döndüğün güneş, koyup-terk etmeyecek seni ... Bağnazlığın,karanlığın ve korku krallığının tasallutuna,acımasızlığına , zulmüne ..! ‘’
Ondandır ki, o gün-bu gündür …
Kırlardaki gelincik, ekinlere konan kelebek ...
Sabahın alaca şafağında kısmetini-rızkını arayan ulu kuşlar gibi Şafağa açarım gözümü, yüreğimi ve ruhumu ..
Kurt-kuş misali, yürürüm inançla hayat kavgasının ortasına,ortasına ..
Özgür ruhumla, nafakamı kazanmacasına.!
An gelip düşsem de yangının içine,alevler kuşatsa da, her bir yanımı ..
Bilsem de, yanıp-kül olacağımı ..
İçimdeki Zümrüt-ü Anka kuşunun canlanıp,kanatlanacağına olan inancımla ..
Hep o mukaddes anı ve ilahı aşkla uzanan, kol-kanadın beni sarıp-sarmalayacağını bilerek ..
İnanç taşında bileye tuttum, ruhumu,özümü ve yüreğimi ..
Kanmadan nefis ve kibir denen albeniye, izin vermeden gözlerimi, şatafatın albenisinin esir almasına ..
O son solukta bile, fazilet ırmağından çıkmayarak, ihlas ve onur kalkanımı ve asalet mızrağını, elimden bırakmayarak ..
Dedim ki kendi,kendime ..
‘’ - Varamasam da menzile, bu kutsal onur ve fazilet yolculuğunda, ideallerim ve emanetimin uğruna, ölemem mi? ‘’, Diye ..
İşte bu şuur ve ideal kaviliğinde, kah yürüdüm menzile ..
Kah, soluklandım sütre gerisinde ..
Vesveseden, nifaktan,şer ve ego kışkırtmasından azadelikle ..
Sarılmacasına insanlığın ve haysiyetle, onurun ipine …
Bir koy,bin bul diyen hüsnüniyetli dilekleri hem kamçım, hem dayanağım …
Hem de, kılavuzum kıldım ..
Sorgulayıp,idrak edip anladım ki, sonun da ..
Zor koşullarda durabiliyorsan, insanlığın en ileri cephesinde, inançlı savaşçılığın ve sadık neferliğinle ..
Ereceksindir zafere ve muştusunu hissedeceksindir, ta derinlerinde..
Hücre,hücre bezenip,çoğalmışlıkla ..
Hayatın ve kavganın, seni bir kez daha doğrulayıp, kutsamışlığında …
Zafer inancın, inanç onurun, onur haysiyetin duru görünün ve tevazunun eseridir …
Keramet sende değil, sana bunları bahşeden ulu'ya itikatın da,inancın da ve bağlılığındadır..
Yeter ki sen içindeki o, masum bebeye ve faziletin sesine, kulak ver ..
Keşkelere belenme, bulanık suda debelenme ve inancın da zafiyet ve kuşku gösterme ..
Unutma ki,
Kılavuzu karga olanın, burnu boktan …
Başı, beladan kurtulmaz..
Dorukların şahini, kartalıysan, ulularda uçanlarsa, rehberin ..
Yakındır ve kaçınılmazdır, zaferin ..
Toylar sana,kutsanmışlığın ve kutsalın nuru ömrüne armağandır..
Muştulanmışlığı gibi ..
Ay, bir elini...
Güneş ötekini ..
Fazilet ruhunu, onur ömrünü süsleyecektir …
Onur, ömrünü süsleyecektir …!