BİR AKREP...
BİRDE CELLAT....
Bir akrebin birde celladın ağusu içindedir..
Karanlığın zulasında kalınca kendi ile başbaşa..
Naçarlıkların sarmalında,
Yada ,
Can almışlıkların,ölüm soğukluklarında...
Velhasıl,acıları dayatmasında hayatın ona.
Kusar,zehir zemberek ağusunu ölümcüllüklerde kendine.
Kahır kahır ...
Acı acı...
Ölüm ölüm..
Azrailliklere soyunmuşluklarda.
Yüklenmişliklerde can almaların ağırlığını..!
Bir öldürdüğünde bin ölür cellat..
Ölümlere alışmışlığın,
Öldürmelere soyunmuşluğun duygu fırtınalarında..
Öldüre öldüre,ölümün şerbetini kanıksamışlığıyla..
Diline vurarak cansız bedenliklerin kekremsi acısı...
Düğümleyivererir tarifsiz elemleri gırtlağına..
Çözsün çözebilirse o an haydi kolaysa,
Tarifsiz kördüğümlerde kalakalmışlıkla,korkularından yüreğini..!
Dişi,bokunu kesmez işte o an...
İşte öyleliğinde vurur kendini içkiye..
Titreyen elleri,ireren gözbebekleri,ufalan yüreğiyle..
Korku korku nöbetlerde,unutmalara uzanamamanın bedbahtlığında...
Dökülür terler,süzülmüşlüğünde alnından gözlerine..
Karabasanların anaforlarına kapılmışlıkla..!
Her ölüm,korkularının dirilişidir aslında onun için..
İlmek,ilmek yağlı karalığında dolanır eline..
Dolaşıvermişliğinde,elinin ayağının birbirine..!
Bölünen uykularında,
Naçarlığında korkulara,çığlıklara bölünür ömrü..!
Dirilip gelirler,ard arda iplerde sallandırdıkları..
Vicdanının karalığından çok...
Can almalara tutsaklığın karanlığında..
Dizilir lokmaları,
Nafakasını ölümlerde varetmişliğin acısıyla, boğazına..
Kaşarlanmış,yalancı kahkahalar patlatsada..
Kovamaz hayaletlerini,korku ülkesinin..
Kıvranıp durur bedeni,
Uykusuzluklara belenmişliğinde çığlık,çığlık..!
Ağarken karabasanlar,bulutlar misali apansızca üzerine.
Ateşe düşerse Akrep,
Yada,
Kimbilir,türlü ölümcül naçarsızlıklara,
Kaldırıp koyvermişse hayat bedenini...
İşte böyleliğinde hallerinin..
Katline ferman der,kusar ağusunu kendine..
Sunmuşluğuyla ölümlülüğü kendi kendine,postu deldirtmeden ötekilere..!
Götürerek sırrını ve bilinmezlikleride beraberinde..
Alıp koparıverir hayat ağacını,yaşam tarlasından..
Can havliliklerin aceleciliğinde..
Göz açıp kapayıncaya dek ki,kısacık zaman dilimlerinde..
İçirir ölüm şerbetini kendine..
Kusarak kinini,öfkesinide bedenine zerkeder ağusunu..
Verir canını,can almaların hazzını bile unutmuşluğunda...
Can pazarına düşmüşlüğün telaşıyla..!
Ve...
Cellat,
Boyunlara taktığı her ilmeğin,
Kah,
Direniş direniş,yüceliş yüceliş...
Kah,
Korku korku..
Kabus kabus...,
Zamanların..
Akreple yelkona arasına sıkışıveren yitmişliğinde.
Cansızlıkların,sıcakdan soğuğa uzanışlığındaki zamansızlıklarında,
Hayatlı bedenlerin, hayatsızlığa yuvarlanıverişliğindeki yitiklikleri tatmışlığında..
Tattığı onca karmaşık duygunun sarmallığında
Sallanakalır aklının ve korkularının..
Karanlık arka sokaklarında,kaybolmuşlukları yaşamışlığında..!
Aslında, ilmiklerin ömrüne atılmışlığında,
Tir tir titremelerini saklamaya soyunmuşlukla..!
Bir cellatın ömrünün heba olmuşluğundan arta kalan acılarıyla..!
Süner,süner....
Süner durur o'da, içindeki korku darağacında..!
Rüzgara kapılmışcasına yaprak misali tir tir titreyen ellerinde,
Ne kir arınır,
Nede için için, içini kaplıyan o onulmaz acısı diner..
Feri yittikce bedeninin,yaklaşır zamanın azrailliği ona...
Korku salarak yüreğine,esir alır onu yaşarken ölmüşlüğünde...!
Kimbilir, belki işte o anda en iyi o anlar açmazını hayatının.
Yaşamışlığında ölümü,öldürmeyi.
Ondandır,çokcasının kendilerini kahır kahır içkilere vuruşu..
Unutmak için içtikce aykırılıklarda,
Kaplar benliğini, anımsama anımsama korkusu.
Çığlıklara aralanan ,kanı çekilmiş dudaklarla..
Azabını kusar,karanlığa..
Lanetler lav olup yağar,üstüne üstüne..
Gözyaşlarının,ömrünü ve geceyi ağartamamışlığında..!
Akreplik ve Cellatlık ne menem bir illettir,nasıl bir açmazdır..?
Nasıl bir lanet halkasıdır..?
Kördöğüşlüklerin yorgun argınlığında...
Kör atın kazığa dolanmışlığından da beterliklerde..
Dolanır durur Akrepde,Cellatda kendi yalnızlığında,
Dahası...
Ölümün,ölümlülüğün naçarlığında..!
Zamanların,
Onları ve ömürleri,ölüm ölüm yutmuşluğunda.
Bir dillenebilse ruhlarının derin karanlığı..
Labirentlerinin kirli taşlarını ağartabilse gün ışığı..!
Bilinmezliklerinin,gizemlerinin volkan volkan patlamışlığında..
Akar, kızıl lav yakıcılığında...
Ömürlerinin acıları,ağuları,korkuları..!
Amma velakin,
Alışmışın kudurmuştan beterliğindenmidir,
Yoksa,başkaca bildiğinin olmadığındanmıdır,
Nedir,nedendir bilinmez..!
Her ne illet..
Ve,
Her ne melanetliktense...
Bir Akrep,
Bir de Cellat,
Kusar ölümü,ağu ağu..!
Yeni hayatların,canların kararıp kalmışlığında..!
Ölümün soğukluğunda,ömürlerin buzul buzul çoğalan naçarlılığında..
Donakalır umutlar..
Akreple, Cellatın akrep sokası akrabalığının,
Soysuz ve soyka ortaklığında...!
Bir Akrebin,
Birde Cellatın...
Ağu ağu ölümü sunmuşluğunda..!
Mualla Yassıbaş
Hildesheim/Almanya
04.09.2009
Saat:17_15
5 Kasım 2024 Salı
4 Kasım 2024 Pazartesi
BİNDİK BİR ALAMETE
Mutluluğu bina edenlerle, binayı yerle bir etmeye yeminliler arasındaki amansız savaş dünya var oldu olalı bırakın bitmeyi, duraksamadan süren en amansız çetin ve en uzun savaştır ...
Galipleriyle, mağlupların, kahramanlarla, kötülerin baş rolde hep insanın olmuşluğunda.
Bu savaşın acısıyla, yıkıcı sonuçları sadece insanları etkilemekle kalmamış, doğayı, kainatı ve bilinen, bilinmeyen tüm canlıları doğrudan etkilemiş ve insanların umudunu, tebessümünü, yaşama sevinciyle, kalıcı mutluluğu var etmemelerine de sebep ve teşkil edenliğinde...
İNSANLIK TARİHİ KADAR ESKİ VE GÜNÜMÜZDE HALEN SÜREN BU SAVAŞIN...
YAKIN GELECEKTE BİTMEYECEĞİDE HEMEN, HEMEN KESİN DENECEK KADAR AŞİKAR VE YADSINAMAZ GERÇEKTİR ....!
İNSANIN, İNSANLIĞIN VE TARİHİN EN ACI GERÇEĞİ BU VE ...
ÇOK AZ SORGULAYAN DIŞINDA, İNSANLAR VE İNSANLIK BU GERÇEĞİ VE FİİLİ DURUMU ÖNEMSEMİYOR, HİÇ Mİ HİÇ UMURSAMAYARAK ÖMÜR TÜKETİYORLAR ....
BUNDANDIR Kİ....
FARKINDASIZLIKLA, UMURSAMAZLIKLARDA ....
BİNDİK BİR ALAMETE, GİDİYORUZ KIYAMETE, HALLERİNDE .....
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
04/11/2024 -Pazartesi
Saat ; 05_30
SICACIK BİR GÜLÜŞÜN GÜCÜ .......!
Geç, nalına, mıhına, tefin bir içine, bir dışına vurup ....
Tel sarmayı, lafı dilden aşırıp, serkeşlikte dolaştırıp, sözcüklere takla attırmaya kalkmaları ......!
Eveleyip-geveleyip durmayı, sil kafandan, lügatın'dan kaytarmayı, kendini kandırıp .......
Amiyane deyişle, kumda oynayıp, işi yokuşa vurmayı ......
O yana, bu yana, kıvırıp durmayı .....
Bırak, sarraf terazisinde, kılı kırk yarmacasına tartarak hesaplamayı ...
Kafa patlatıp, göz, zihin yormayı .....
Hasılı, havanda su dövmeyi ......
Emek ve zaman israf etmeyi ........!
En yalın, sıradan ve içtenlikle öngörebiliyor'musun ?
Sıcacık bir gülüşün gücünü ?
Bilemiyorsan ve keşfedip, öğrenmek, hatta ....
Hatta, utanıp-sıkılmalara, ayıplara-tayıplara belenmeden, kendini denemek istiyorsan eğer .......
Masum bir bebenin, sıcacık gülüşüne bak ......!
Dağı, toz, demiri kızıl kaynar su ve erimez sandığın buzdan yürekleri yerle yeksan etmecesine, içe işleyen ......
Sıcacık gülüşlü bir bebeye, masum ve içtenlikli çocuğa bak .......!
Anlarsın, meramın çözmekse eğer, sorunu ve gidermekse çelişkini, aykırılığını, inançsızlığını ve yok etmekse, korkunu .......!
Hepsini onda görür, bulur ve yakalarsın ......
Öylesine devasa bir güçtür ki bu, asla tarifi, formülü, matematiği, yasası, algoritması, hasılı ....
Ivırı-zıvırı, aması, maması ve izahı yoktur bunun,izahı .......!
Yeter ki, meramın keşfetmek olsun, sevgiyi ve sevginin, içtenliğin gücünü ......
İşte, tam da budur, sıcacık bir gülüşün gücü ......
SICACIK BİR GÜLÜŞÜN GÜCÜ .......!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
24 / 10 / 2022 - Pazartesi
Saat ; 01_00
3 Kasım 2024 Pazar
NİYE BEN ?
Daldan düşen yapraklar misali ......
Zamanlılığında, zamansızlığında, an gelip düşmemiz kaçınılmazsa .....
Kimimiz, kadercilikle; Yazgı .....
Kimimizse, kaçınılmaz son, diye nitelendirip,adlandırsakta .....
Aynı ağaçta, düşmeden kalan yapraklardan olmamanın sanrı ve sancıları yaşanır ömürlerle, gönüllerde .......!
Ve hatta .....
Şu, kaçınılmazlığı kadar, kışkırtıcı beylik söylemle, soru da düşer, dillerle, zihinlere ...
'' - Her ölüm, erken ölümdür .......! ''
Niye, ben ?
NİYE BEN ?
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
24 / 10 / 2022 - Pazartesi
Saat ; 12_45
HAYAT DENEN ......
İŞİNDE MAHİR, MÜKEMMELLİYETÇİ, HOYRAT TERZİ ......
HOYRAT TERZİ .......!
Halimi görünce, üzülmekten çok önce, ürperen, içi giden, nice merak kumkumasının, merakını gidererek ...........
Kurtarayım onları, şüphe kurdu istilasından .....
KURDEŞEN OLMALAR'DAN ......!
İşimin gereği ve uzantısı, Palyaço makyajının ürünü, uzantısı, yansıması değil ......
Hele ki, çifte kavrulmuşluklara, çift dikişlere kurban, dudaklarımın içler acısı, acınacak hali .......!
Hayat denen ......
İşinde mahir, mükemmelliyetçi, hoyrat terzinin kadri, eseri ......
Bu hallere katlanmayı, sineye çekmeyi de, öğret'enliğin de ......!
Dut yemiş bülbüle döndürmekle yetinmedi .....
Ona göre.....
Kusurumun, çalçenelik olmuşluğun da .......!
Adeta, enedi, hacımat edip, attı .........
Dikti, koydu dudaklarımı, lal etmekle bırakmayıp, telef etti, telef .......!
Hayat denen, işinde mahir, mükemmelliyetçi, hoyrat terzi ......
HAYAT DENEN ......
İŞİNDE MAHİR, MÜKEMMELLİYETÇİ, HOYRAT TERZİ ......
HOYRAT TERZİ .......!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
03 / 11 / 2022 - Perşembe
Saat ; 14_55
PALAVRACILARLA, PALAVRALAR TÜRER, ARTAR, DEVASALAŞARAK PATLAR ......
DEVASALAŞARAK PATLAR .......!
Kananlar çoğaldıkça, yalancılar, yalanlar, palavcılarla, palavralar, türer, artar, devasalaşarak patlar .....
Yanı sıra da, doğallığında sonuç olarak ....
Sadece, artmakla da kalmaz .....
Kişiyi, toplumu ve değerlerle, insanlığı ve masumiyeti, insani hasletlerle, sevinçlerle, tebessümleri, amansız ve acımasızlıklarla, apansız yutar ...!
Olaylar, zaman ve hele ki de, hayat ......
Kimsenin gözünün yaşına bakmaz ......!
Vaktin geçip, her şey için çok geç kalınmışlığında, işin, işten geçmişliğinde ....
Özcesi, nafiliklerde .....
Yediden, yetmişe akıntıya kürek çekenler, malum sonla, hezeyan girdabında yutulur .....
Kendisini en masum sanıp, sayan ve görenler bile ....
Defterlerinin dürülmesine nedenlikleriyle, suç ortağı olur ....
Hallerin, sonun ve sonucun bu olmuşluğunda .....
Biline ki, böylesi düzende ve katlanılmaz felaketle, yıkımla, yaşanacak malum sonda ......
Vebalden kurtulup, kaçamaz .....
Aksini düşünen veya sanan safdiller, sadece kendisini kandırır.....
SADECE KENDİSİNİ KANDIRIR .......!
Dahası ....
İrili-ufaklı sonuca katkı sunanların hiç birisi, asla masum değildir, olmaz kalamaz, özcesi ....
Aksini düşünüp, sanıp kanmak, hayatın ve hayatın doğal akışıyla, usa ve sğ duyuya aykırıdır, aykırı ....!
İşte bunun göz ardı edilmemesi gerekirliğinde, yaşananlar karşısında ve sonunda .....
<< - Hiç birimiz, masum değiliz ...! >> Nakaratlarını yinelenenler korosunda yerini alır ......
Beyhudeliklerde ve itiraftan öte anlam taşımamışlığında avaz, avaz, çığlık, çığlığa akırışlarla, bağırırlar......
'' - HİÇ BİRİMİZ MASUM DEĞİLİZ ....''
Çünkü, felaket ve yıkım, göz göre, göre, bağıra, çağıra geliyorum derken.
Kıçlarının açıktalığını, ayazdalığını fark etmeyen, umursamayıp, gereğini yapmayanlar, düpedüz ....
Kafalarını kuma sokanlar, üç maymunu oynayanlardır ....
ÜÇ MAYMUNU OYNAYANLAR .......!
Bu nedenledir ki .....
Diyet ödemekten, kaçıp- kurtulamazlar .....
DİYET ÖDEMEKTEN KAÇIP-KURTULAMAZ ...
Hasılı ....
SONUCA, KATLANIR, AZ YADA ÇOK MUTLAKA AZAPTAN PAYINI ALIR .
Bundandır asla unutulmamacasına bilinmeli ki ....
Kananlar çoğaldıkça, yalancılar, yalanlar, palavcılarla, palavralar, türer, artar, devasalaşarak patlar .....
KANANLAR ÇOĞALDIKÇA, YALANCILAR, YALANLAR, PALAVRACILARLA, PALAVRALAR TÜRER, ARTAR, DEVASALAŞARAK PATLAR ......
DEVASALAŞARAK PATLAR .......!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
02 / 11 / 2024 - Cumartesi
Saat ; 22_44
2 Kasım 2024 Cumartesi
ŞİİR;TOPLUMSAL YOZLAŞMAYA,KİRLENMEYE,ÇÖKÜŞE VE KÜLTÜR EREZYONUNA KARŞI VERİLEN SAVAŞTA BİR SİLAHTIR.
Bugünün,kalabalıkların katlanılmaz yalnızlıkları yaratmışlığında …
İnsanlığa, akla ve hayata aykırılıklarda suçun, suçluların çoğalıp ..
Özde değil, sözde insan geçinen ..
Türedi soysuz bedenlerin, insanlığa musallat olmuşluğunda ...
Oysa, sevgi sıcaklığında hala belleğimizde duran ,
Dünümüzün, çocuksu, masumane aklığıyla ..
Anılarımızda en canlı, en sevecen haliyle yer almışlığında ..
Tapa tazeliklerde, anımsamışlığımızda ..
Dün, düşen kaldırılır ..
Alın terine, emeğe, ekmeğe ..
Kutsallara saygı duyulurdu, duyarlılıkla ..
Namus, inmemişti akıllardan,yüreklerden, apış arasına ..
At izi, karışmamışken it izine, daha bunca ..
Çakal sürüleri, yatmaya cesaret edemiyordu, pusuya ..!
Puşt zulasında gezdirilmiyordu ihanet, arsızlığıyla ..
Akı, karanlıkta..
Güzeli, iyiyi çirkeflik ve zulümde boğmaya..
Bugünün aksine, kötü ve kötülük..
Bir elin parmaklarıyla sayılmacasına az mı azdı o zamanlar da …
Mayası ve süt’ü bozuklar, teşhir ve tecritle kovuluyordu, halkın arasından …
Günlerin, gelip geçmişliğinde..
Derken, hayatın meşakkatleri ve azaplarında..
Akıp giden zaman ırmağının kirlenen, boz-bulanık suyunda..
Aşındı değerler, piçi ve çıfıt’ı çıktı insanın, insanlığın .!
Kol kırılır, yen içinde kalır, riyakarlığıyla ….
Suçlar, günahlar, ihanetler ..
Ayıplar ve utançtan yüz kızartan, yalan-dolanlar ..
Büyüttüler mikrobu, toplumun bağrında …
Yiyerek çürütüyordu, dolaşan irinler, insanlığın dokusunu ..
Sinsice sararak tüm vücudu, tepeden-tırnağa ..
Şimdi, asırlar yirmi birinci yüzyıl, tarihler iki bin on beş başında !
Sokaklar, kaldırımlar, çöp bidonları dolup, dolup taşıyor..
Faili meçhul cinayetlerin muammalı azaplarında, can vermişliklerde
Kesik insan cesetleriyle, beden artıklarıyla ulu orta !
Gonca güllerin tomurcuk çağında, talan olmuşluğunda..
Kadın ömürlere kıyılıyor, kadın ömürlere, sadistçe ve canavarca …!
Değerlerin, insanlığın sömürü ve sevgisizliklerde ,
İstismarda süren, arsızca, utanmazca talanlarında !
Ülkemin, insanımın Cinnet Toplumu olup çıkmışlığında ..
Sevgisizlik, nefret ve intikam kasırgalarının ..
Sahraya dönen ülke ve ömür coğrafyalarını talanında !
Acılardan, acılara savrulmuşluğumuzla ..
Sancılı ve kaos dolu yalnızlığa tutsak hayatların ..
Hayatı ıskalamışlığında, kolu-kanadı kırılıp ..
Dalda’sız - dulda’sız, sevgisizliklerde, korkularda …
Umutsuzluk, elem ve hiçlik erozyonlarının onu yutmuşluğunda ,
Hüsranların ahtapotluğunda, ölümüne sarılıp, sarmalanmışlığında ..
Derdiğim solmuş gül yaprağı kuruluğundaki….
Dağılmalarla, un –ufak olduğum pişmanlıklarda ..
Yitikliğin, kezzap olup beni yakıp-kavurmuşluğunda
Dönüp bakmışlığımda, ömür aynama..
Dudaklarımdan dökülüyor, sessizce usul, usul ortaya ..
Bir, Nisan yağmuru duruluğuyla..
Kah masum, kah suçluluk ve azapla.
Soruyorum, kendime en masumane çocuksu meraklı, afacanlığımla .
Olgun halim deki halimle aklıma, belleğime, dürtülerime gem vuramamışlığımla …!
Nereden nereye geldik diye (?), nutkum tutulmuşluğunda …!
Nereden nereye geldik diye (?), nutkum tutulmuşluğunda …!
Mualla Direniş Mualla Direnis Yassibas
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ
Altınoluk / Edremit
19 / 02 / 2015
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
OLSA BÖYLE BİR OLANAK .... BİZDE, MUTLU MESUTLARIN MENKIBESİNİ YAZSAK ..... Olsa böylesi bir olanak ile şansımız, ortamımız ve gönüllerimi...
