27 Ekim 2021 Çarşamba


 MÜSTAHAKTIR, MÜSTAHAK .....!


Elinden iş, kıçından çiş gelmediğini, anlamaktan acizliğinden bihaber ...
Uçkurunun kopuk, donunun düşük olduğunu fark ve idrak edemeyen ...
Ağıldaki üç koyunla, beş keçiyi sayıp, idare etmeyi ..
Kümesteki tavukla, yumurtaya sahip çıkamayanın ..
Pösteki de ki tüyü, sakalda ki kılı, gökteki yıldızı saymaya kalkana ...
Zırnık kadar bile olmayan aklıyla, akıllarla alay eden ...
Başı sıkışınca '' - ALDATILDIK '' VELVELESİ İLE ...
NARA ATARAK, MASUM VE MAZLUM ROLÜ OYNAMAYA KOYULAN ....
YAHUDİ MAHALLESİNDE, SALYANGOZ SATMAYA SOYUNAN ...
BİR KOYUP ÜÇ ALACAĞIZ DERKEN, ÜÇÜN BİRİNE KUL OLAN ....
Arsızlığı, hırsızlığı, riyayı iş ve yaşam biçimi yapıp ...
Şeytanla yatağa girerken ...
Kulu, Allah ile aldatma da, sınır tanımayana ....
Memleketin yönetimini, ULUSUN NAMUSUYLA, KOZMİK ODADAKİ SIRLARI VE HAZİNEYİ üstelik gözü kapalı emanet edenler .....
Sızlanma ve şikayete, hiç mi hiç hakkı olmamacasına, her türlü rezillikle, azaba müstahak tır ......!
MÜSTAHAKTIR, MÜSTAHAK .....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Almanya

24 / 04 / 2020

Saat ; 21_55


 

DAVETİYE ÇIKARTMALARI .......

 

'' -  YETİP DE, ARTMIYOR MU ?  ''

 

Sözüm ona insan geçinen, suret-i insan, fıtratı münafıklık dolu......

Kerameti, kendinden menkul, ucube hilkat garibesi, karakter ve haysiyet fukarası ....

Ön yargılı ve peşin hükümlü, niyet okuyucuların ....

Tavırlara, en sıradan ve olağan davranışlarla, bakışlara yüklediği anlamla, yorumlar, yakıştırmalarla, ahkam kesmeler ....

Bir bardak suda, fırtına koparmaya yeltenmeleri, değil midir ?

Hatta, çoğu kere, felakete, belaya, dahası ....

İncir çekirdeğini doldurmayacak bahanelerle, onulmaz acılara, ölümle sonuçlanan geri dönülmez belalara-gadalara, davetiye çıkartmaları ...

DAVETİYE ÇIKARTMALARI .......

Dünyanın, hayatın, insanların ve insanlığın akidesini, ahengini kökten bozup, dinamizmini yok ederek ......

Dünyayı, cendereye çevirmeye yetip de, artmıyor mu  ? 

YETİP DE, ARTMIYOR MU ?

 

 

 

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

 

 

 

Immenstaad / Almanya

 

 

 

27 / 10 / 2021 - Çarşamba

 

 

 

Saat ; 14_00


 '' - TUTAMADIM, ELLERİNİ .....! ''


Ayrılık, ölümden beter, derlerdi ......
Onu da, tattım, dibine kadar yaşamışlığım da .....
'' - Hüsranlardan, hüsran ....
....Acılardan, acı beğen .....! ''
..: Sana ve öyküne, böylesi bir final ve son yakışır ....! '' Adeta ......
Dedi, sanki hayat ......
Sonunda ......
Ölüm girdi araya, tutamadım ellerini .....!
Ölüm girdi araya, tutamadım ellerini .....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Almanya

18 / 11 / 2020 - ÇARŞAMBA

Saat ; 19_38


 ÖZENLE DİNLE, YÜREĞİNİ .......!


Küskünsen hayata, sevgiye, güzelliklere ...
Bakımsız, yağsız menteşelerden, çalışmakta zorluk çıkartıp, kafasına göre, keyfince takılarak ....
Canı istemedikçe asla düzgün kitlemeyen ....
Yahut ta, kilitliyken, açılmayan, işlevselliği sağlıksıztan, çok çeken, kapılar misali ....
Güçlükle açılır, gönül, yürek, ömür ve ruh kapıları da, zorlukla, hatta, güç-bela açılır ...
An olur, açılmamakla yüz, yüze kalır .....
Yıllar, kış-kıyamet, bakımsızlık, yahut ta insan kaynaklı sebeplerle. kapı oluşuna, lanet edercesine .......
Sürtünüş le, gönülsüzlükle, hoşnutsuzlukla ......
En çokta, ilgili kişilere, kötü sürprizler yapmaktan zevk alıp, hoşlanan, kapılar gibi .....
Bir dargın- bir barışık hallerinin, bezdiren can sıkıcılığında ....
Kendini bezdirerek, çektirenler, çektirerek zorunluluğun gereğini, zorakilik de yaparak ...
Vakit tükettirip, hayat ve ömür eskiten olmanın, tüm gereklerini yerine getirerek .......
Adeta, yasak savmalarda, hayata ayak uydurmaya çalışmanın .....
Tarifsiz sıkıntısını ele veren, emarelerle dolulukla .....
Ayrıca, kendine iş çıkartan işgüzarlara ....
O, hallerinden gına gelmişlikle .........
İçin, için buğz etmekten ve öfke biriktirmek den, geri durmayarak, işte öylesine konumlarda çalışır ....
Böylesi hallerle yüz yüzeysen, kusuru, hatayı, suçu ne başkasında ara .....
Nede, omuz silkerek, işin içinden sıyrılmaya da kalkışma ......
Çünkü, bu sorunun çözümü olmamakla kalmaz, işin içinden çıkılmazlık katar, olaya .....
Üstelik, sana bir şey kazandırmadığı gibi .....
Olsa, olsa sadece baş ağrını, can sıkılmalarını artırır ....
Durum bu, konum böylesine girift ve can sıkıntını artırıp, suyu bulandırır vaziyetteyse ....
Başına dert açıp, senin dinamizmini azaltır, hatta yok edebilir de ...
Bunun en kestirme çözümü, zorda olsa, sen, sana yürü yalınlıkla .....
Yüzleş kendinle, gerçeğinle ve vicdan aynanı fonksiyonel kılarak, aktifleştir, bir an önce ....
Sonra, işlerin içinden çıkılmaz hallerle burun, buruna kalırsan, sen çekersin ceremeyi, ve ağırlaşan diyeti ödersin, misliyle ....
Kendinle, hayatla, sorunlarınla yüzleşmeyi bil-becer ....
Dahası, çevrenle en çokta ilişkin olan hemcinsler'inle sağlıklı ve iyi ilişkiler kuramaya bak .....
Hayatı ıskalayarak, hayatın ve olayların, yaşadıklarının, seni ıskartaya çıkartmasına izin verme ...
İstisnaların kaideyi bozmamış'lığı gerçeğinin ışığında ve işlevselliğinde ...
Unutma ki, hayata, kendine özenin le, saygın ve yalın sevgi sunmayı bilip-başaran olursan ..
Bu, sana mutluluk olarak döner .....
Sen tedbirsiz davranıp, izin verip, ortam sağlayacak olursan ....
Hayat ta, insanlarda, yaşadığın olaylar da, üzer ve hoşnutsuz, mutsuz eder, seni ...
Sen. sen ol, çözümü doğallıkta, yalınlıkta ve meşrulukla, sağ duyuda, sağ duyuyla....
Eskilerin deyişiyle, Aklı selim'de arayarak, bulmaya gayretle çalış ....
Bilesin ki ...
Her bakmak, görmek değildir ve çözümde, sıkıntı da, mutlulukla, mutsuzlukta, ayrıntıda gizlidir .
Bundandır, her koşulda hayatı sevip, sorgulamaktan vazgeçme, geri durma ....
Tebessümlerin muhalefetin en zarif şekli olduğu gerçeğini de, aklında ve yadında tut ....
Hayatın çetrefilli, zor sevgili olduğunu, hatta kadın ve deniz gibi olduğunu da, yaz aklına, ömür ve hayat defterine .....
Özcesi ....
Hayat zor kadın ve deniz gibidir, çözümü emek ve gayret, sabır, adanmışlık ....
Bir o kadar da, metanetle, cesaretle, içtenlikli gayret ve kararlılıkla .....
Sağduyu da, yüreğini dinlemek gerektirir ve ister ...
Sen, sen ol ...
Sağ duyunun süzgecinden geçirmeyi ihmal etmeksizin ....
Her dem, özenle dinle, yüreğini .....!
Özenle dinle, yüreğini ......!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Almanya

09 / 11 / 2020 - PAZARTESİ

Saat ; 21_21


 BAYRAMDIR ...BAYRAM ....!


'' - DESTANIN BAYRAMI, DESTANLAŞAN BAYRAMDIR, BAYRAM ....! ''
'' -SÖZ KONUSU VATANSA .....
GERİSİ, TEFERRUATTIR ...! ''
Şiarına inançlı, Vatanla, Hürriyet ile, beşik kertmelik de evli olmacasına....
Hürriyete aşık, vatana korkusuzca, hiç düşünmeksizin ve asla gözünü bile kırpmak'sızın can ve ömür feda edenlerle, edecek ...
'' - ONUR ŞAHİKASI ...''
Onurlu insanlara, insanlığa, YÜKSEK AHLAKLI, YÜREKLİ ...
VATANI, HÜRRİYETİ, KAN VE CAN PAHASINA HAK EDECEK
Umarsız sevgilerde adeta kendileri için ...
UMARSIZ SEVGİYLE, İNANCA VE YÜKSEK SADAKAT İLE ADANMIŞLIKLA ...
ÇOĞALARAK, KARA SEVDAYA DÖNEN
VATAN AŞKIYLA ....
Kendilerine, inanç, ülkü, sevgi, ideal ve hasılı ....
Esarette, Vatansız yaşamayı, utanç ve zül sayan ....
İstiklal ve vatan uğruna özveri, adanmışlık ve sarsılmaz inançla, ölümü sineye çekip ....
İçtikleri Şehadet Şerbetiyle, toprağa, kefensiz düşüp ...
Bir ölümde, bin çoğalarak ....
'' - Toprakları, vatan yapan, bağrına akan kanla, ölen candır ...''
Yiğitliğin ve Vatana, Hürriyete Aşkla ...
Ölümü içen, kahraman şehit bedenlerin ve kanların ışıltısında var olup, bayraklaşarak ....
Bayrak, bayrak çoğalan .....
AY İLE YILDIZLARIN, ÜRPERTEN NURANİ PARILTISINDA KUTLANAN, BAYRAMLARIN ...
AŞKLA ÖLÜMDEN DOĞAN, TOYLA, HAZLA ÖLDÜKLERİ YAŞTA ....
VATANI, HÜRRİYETİ VE BAYRAMI MİRASÇI NESİLLERE, GELECEĞE, ÇAĞA, TARİHE .....!
Ama en çokta, isteyerek ....
ÖZVERİ VE AŞKLA, HEYECANLA YURTTAŞLARA, İNSANLARA ....
EMANET, REHBER, EN ÇOKTA ....
Uğruna ölünme'si, ONUR OLAN KUTSAL, DESTANSI AŞKI ..... Armağanın, kıvancını yaşamaca'sına ......
KIVANCI, KIVANÇLA ÇOĞALTARAK .....!
VATAN, BAYRAK VE HÜRRİYET'İN ......
ONUR DESTANINI VAR EDENLERİN ...
Onuru devredenlerin, onuru devralanlara ...
ŞEHADETLE, afakı süsleyen ....
Asalet timsali, ölümsüz ruhların, BAYRAMIDIR, ŞANLI 29 EKİM ..
BAYRAMDIR ...BAYRAM
CUMHURİYET VE HÜRRİYETLE ....
İNSAN GİBİ, İNSANLARI HAK EDEN ....
VATAN GİBİ VATANIN, BAYRAMIDIR .....
Dün, bu gün ve yarında ....
Şanla kutlayarak, kutlanarak, dirilişin, var oluşun ....
DİŞ-TIRNAK KAZANILAN VATAN ve HÜRRİYET SAVAŞININ,
ÇOĞALIŞIN, DESTANIDIR ....
ÇOĞALIP, BİR, BİRLİK, DİRLİK, VATAN-MİLLET ve DEVLET OLMANIN , MAZLUM ULUSLARIN, SEMBOL KURTULUŞ SAVAŞININ ....
TÜYLER ÜRPERTİP, YÜREKLER KABARTAN
KUTLU OLMAYI HAK EDİP ,ŞAN,ŞEREF VE ASALETLE KUTLANAN....
SONUNA KADAR HELAL VE ŞANLIDIR ,ŞANDIR YİRMİ DOKUZ EKİM CUMHURİYET BAYRAMIMIZ ....
MUTLU OLSUN, KUTLU OLSUN,İLELEBET DAİM OLSUN DÜN OLDUĞU GİBİ YARINDA OLACAK OLAN ..
ASALET TİMSALİ BAYRAMDIR...! / BAYRAM ....!
ANA SÜTÜ KADAR AK VE LEKESİZ'LİĞİNDE ....
KINALI KUZULUK DA, KORUMAK İÇİN UĞRUNA ÖLÜNMEYİ ....
ŞEHADETİ ....
KABUSU ....
BAYRAMA, ŞAN ,TOY VE VUSLATA ÇEVİREN ...
HAKLI VE ŞANLI DESTANI, BAYRAMDIR, BAYRAM .....!
DESTANI BAYRAM ....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Almanya

28 / 10 / 2020 - ÇARŞAMBA

Saat ; 22; 30


 

İLK ATAMA GİDİYORUM, İLK ATAMA .....

 

 

 

Bilinen beylik bir durum, kural ve insanları dürten felsefe ve ilke vardır ?

'' - Yanıtından korktuğun soruyu, sorma.....

Sorduğun sorunun yanıtını almaktan da asla korkan, vazgeçen olma.''

Ben, hele ki konu, dünüm , gelmişim, geçmişim ve  içinde bulunduğum bu ana, güne erişen ömür-hayat yolculuğumun ilk başlangıç noktasındaki atam kim?

Sorusunun yanıtı söz konusu olunca emin olabilir'siniz ki, yele tutulmuş rüzgar misali sallanıp-sarsılma casına zangır,zangır titrerim, çoğalan heyecanımla .....

İşte bu bilinmezlikle-merak kasırgasında ömür eski'tenliğimle hala ..... << - O, heyecanım, hepsininde öncesinde önlenemez merakımla ...

Yanıtını aradığım sorunun, aklıma ilk düştüğü gün ve anki farkındalıkla ve merakımı da körükleyen, başlangıçtaki tutkulu yaklaşımımla ......

Bu gün ve şu an bile içinde bulunduğum ve halen artarak süren .......

Her yeni günle daha bir gelişip, boyut ve derinlik kazanan hummalı araştırma ve sorulara aradığım yanıtlarla yol almışlığım da .......

O, gün-bu gündür sürdürdüğüm yolculuğa, bir kaptırdım, pir kaptırdım, sormayın ve demeyin gitsin .....

Hasılı, kafamda şimşeklerin çakıp, makaraların dönmeye koyulduğu o, an ki fantastik duygu dünyamın alt-üstlüğü .....

Bu gün, o, günden de fazla ve adeta freni patlamış araç hallerinde, dur-duraksız sürüyor ....                                                                                        

Düşünün ki .....                                                                                               

Henüz kan-can olup nufteliğimde ana karnına bile düşmemişliğim de, hayal ufkumun da ötesini süsleyenliğin de .....                                

Anamdan ve babamdan yana, soy- sop,sülale ve hısım-akraba, kayıt-kürek ve hasılı ucu devlete dayanan kütüklerde yer almışlığın da.....

<< -  İLK ATAM KİMDİR, KİM ? >>Sorusunun malum ve evrensel çocukluk merakımın ateşiyle yanıp - kavrulmuşluğum da .....

Çoğalan hasret, tutku, yanıp-yakılıp- kavrulmuşluğumla ....

Bilinmezi, dahası afacan çocuk merakımı, bilinene çevirecek, yanıtını öğrenmek istediğim bu devasa sorunun tüm belleğimi ve benliğimi kaplayarak, kuşatmış'lığın da .....

Beni bilinmezliğinde ve gizemliğinde , pençesine almışlığın da ....

O, körpecik halimle, serüvene başlayan lığın da ve şu an bile hala amansızca ve beni girdaplarında yutmaca'sına süren .....

Yanıtsız devasa soruma yanıt ve karanlığı, aydınlatma isteğimin , dürtü ve arzularıma uygunlukla son bulamamış'lığında, ilk atama gidiyorum, ilk atama ...

İLK ATAMA GİDİYORUM, İLK ATAMA .....!

Delişmence ve çılgınca meraklarla sürülüp-savrula-savrula ve düşe-kalka ....

An gelip, ağlaya-güle, sevinç ve hüsranlarla iç,iç'elikler deki, bu amansız yarış,yürüyüş ve yanıt arayışta ....

Sorunda, soruda şu ; '' - HER İKİ BOY VE TARAFTAN, İLK ATAM, KİM ?''

Ya, sizlerin ?

Mesela, Ayşe can, Bilgin Hanım dost, Nazife kardeşim , senin, sizin, sizlerin ....

Hakeza; İbrahim Kardeş, Meftun Bey gönüldaşım, Yaşar can dost ya sizlerin ...

Beraberinde şu an isimleri aklıma üşüşen adını sayıp-yazamadığım can gönül dostlarım, sizlerin, ilk atanız kim ?

Merak ummanına taş atıp, dalga yaratan olmuşluğum la sorayım sizlere .....

Merakınızı kamçıladı mı, ilk Atanızın kim ve ne menem, nasıl biri olduğu ?

Sorum gayet anlaşılır ve net mi net ....

<< - İlk atanız, kim ? ''

Dahası ....

Hiç gidiyor'musunuz sizde, bencileyin düş, düş, sancı, sancı, merak, merak, acaba, acaba, yok yahu, deme, deme ve hasılı soru, soru ?

Çoğalan sayısız sorular eşliğinde, muammalarla ve çoğalan meraklarla gidiyor'musunuz, ilk atanıza ?

Haaaa ! Sahi, kimdir, kim, ilk atanız ?

İster yadırgayın, ister burun büküp, hor görün, dilerseniz de kayıtsız ve ilgisizce, umursamazca, gülüp-geçin yahutta ...

<< - Hadi canım sizde, başkaca tasamız mı yok....

Her boyayı, boyadık ta, işimiz FISTIKİ YEŞİL'e mi kaldı ? '' deseniz de ...

'' - Bendeniz, evet ben, gidiyorum....

Yoo, asla yanlış duymadınız ....

İLK ATAMA GİDİYORUM, İLK ATAMA .....

Hem de, koşar adımla da değil ....

Koşarak, uçarak, kaçarak, döne, döne, yana-yakıla üstelik de ...!

Tıpkı, kelebekler, pervaneler ve Ateş Böcekleri gibi, ışıl, ışıl, duygu ve renk cümbüşü halayıyla ....

ATAMA GİDİYORUM, O, İLK ATAMA ..''

O, meraktan kudurduğum sorunun yanıtında bulacağım, lakin o, sorunun doğru yanıtını ne zaman, nerede ve en önemlisi de nasıl (? ) bulacağımı bilemeyiş'in, yaman ve önlenemez  çelişkilerinde

KAÇA,KAÇA, UÇA,UÇA, KOŞA, KOŞA, DÜŞE-KALKA İLK ATAMA GİDİYORUM, İLK ATAMA ....

Soyum-sopum- secerem, atam dediğim can ve sevgi kuşağımın, başını kaldırıp, Ağrı dağının zirvesinden ufka bakıp, Ege'ye erişip, konup, vatan tutup, yurt bellememişliğin de ....

Anadolu'yu, hem  dünyalık yurt, hem de, ahiretlik mekan lığın da, mezar tutmadan önceki yıllar ve ömürler hengamesinin ....

Gözün- gözü görmediği, fırtınalı, boz-bulanık serencemeli, bilinmezliklere olduğu kadar, tehlike ve sürprizlere gebe yolculuklarda.

Oldum, olası, yenemediğim ve gerek çocuk aklımla, gerekse erişkenlik çağımın olgunluğuna direnen ve artan, beni yutan merakımla ......

Ömrümün dününü, izlerini taşıyan, seceremin kalıtsal izlerini bu güne eriştiren, ömürlük ve ömür öykülerin de sınır tanımazlıkla, oradan, oraya savrulan ....

Niyesini, nicesini, kökünü- kökenini çokça bilememişliğimin fluluğun da gerek Ata babamın, gerekse Anam Gönül Ecem Maviş'imin, soyu-sopu, boyunun, kimi kökünün, Orta Asya steplerinde .....

Olmadı, Kırım'la, Kafkasya'da, Uralların ardında, Bahçesaray'da boy atmışlığın da ......

Yer-yurt, Otağ, tünek edinip ömür menkıbe'sine yeni sayfalar ve parlak halkalarla, aşamalar, serüvenler, yolculuklar ve hasılı coğrafyalarla, vatanlar eklemiş'liğin de ....

Yetmedi ......

Koyulmuşken yola, hızını alamamış lığın  soluksuzluğun da, revan olunan bu gizemli seyyahlık ta, zaman ırmağının aralıksız, dahası, dur-duraksız akıp-geçmişliğin de ......

Gök kubbenin mavi atlaslı kollarının ve ipek-ibrişim kanatlarının sarıp-sarmalamış'lığında .......

Hayal-meyal yadımda kalan, efsanevi masalın, gizemli prensesliğin de, özlemi, önlenemez, çoğalan merakları mayalamışlıkla, yetmedi ......

Güçlük  ve zorluklara inat birer direniş menkıbesi var ederek, adım, adım, aşama, aşama çoğalt'tığım, hayatım ve ömrüm le ..

Ömür dağarcığımın aklı-karalı birikim ve kazanımlarıyla bina ettiğim İSYANİ kimliğime ....

İSYANKAR karakterime ve vasfıma uygun, bu yönümü daha özlüce, belirginlikle çıkartmacasına isyankar çığlıklarla çırpınan ve Mustafa SUPHİ'lerle, yiğit yoldaşlarına mezar edilen  ......

İnsani utancımız, yüz kara'lığımız, yürek yaramız, hasılı ve özcesi düpedüz alın kirimiz olup çıkan BOĞDURARAK KATLETME karanlığına ev sahipliği yapan ......

KANLI KARAM, KAPANMAZ YARAM, KARA GONCAM, KAN GÜLÜM, AVU ÇİÇEĞİM, KARA DENİZ' imi ........

Gama belenmiş, hüzün şalına sarınmış ''Kuş Uçuşu'' Hallerinde, süzerek geçişlerle, alt edip, üstünde kanat çırpıp, aşmışlığım da ......

Bir ayağım değerken, Anadolu dağlarının ulu zirvelerine, öteki ayağımı koyarım, bacak ayırarak, gönlümün yıldızı, Egenin iki yakasına ...

Soy-sop, dün ve mazi arayışım la, ömür menkıbemin izlerini takibe ve dermelere koyulmuşluğum da .......

Ekerek, sevdanın ve barışın zeytinini, bereketini, uçururum ....

Alımlı, boynu halka, halka Defneli, Kardelen albenili ......

Sütten de beyaz, ak-pak, ana sütü gibi kutsal ve sıcak barış güvercinimi, korkusuzca havalandırıp, bulutlara yoldaş kılmışlığım da .......

Haşmetli ve nazarlara uğrayacak kadar göz alıcı , sülün boyunlu, kısrak başlığında,

Şarktan garba uzanan dizginlenemez yürek sevdalarıyla, gönül yangınlarının ortasında kala kalıp, seyirtmelere koyulmuşluğum da .....

Sevgi, soy-sop-secere, akraba-talukat ve hele ki yeni nesiller tohumunun, denizle-toprağı öpüp, çınarlı ğa soyunup-koyulmuş luğun da ....

Ulu çınar kesilip, bulutları öpmeye yeminlilikde ömür hasredip, sevgi, aşk, erinç ve sevinç olduğu kadar hüzün, göz yaşı ve dert çoğaltanlığım la .....

Ardımdan gelen güç, önümden süzülen mihmandarımın işinin aşk ereğinin aydınlık ve özgür, ferah ve adil bir gelecek olmuşluğun da ....

Koyulup gönlünce, kafasınca, bir dalı şarka, beri dalı garba uzanmış lığın

tarifsiz heyecanı, hazzı ve dayanılmaz hafifliğiyle .....

Palazlanmış gür mü gür dalı-bucağı Nil Deltasında, ekini- başağı Girit'te.

Tekne kazıntısı betimlemesini doğrulayan neslimizin bizden bir önceki son halkasında,

başlarına yağan savaş ve hüsran ateşinde, yaşanılan son Balkan bozgunu öncesinde mola vari soluklanmada Balkanlarda tünek tutan ve mübadeleyle başlanan zorunlu göçle canım Anadolu yollarına koyulup İstanbul'u vatan edinenlerin devamı ve son halkası olup çıkanlığımla ......

Kim bilir o garibanların, ben düne meraklı uçarının varlığından bihaber' likde ki ömür devranı ve hayat kervanının bendeki son durak lığın da,

içimde galebe çalan düne ve köküme-kökenime merak dürtüsünün beni iyiden, iyiye an gelip baruta...

Olmadı...

An gelip fitili öpen ateşe döndürüp halden, hale koymuşluğun da ......

Bakmadan ırağına-yakınına, olmayacak duaya amin deyip, dememişliğime aldırmadan ...

Yüreğimde kabarıp, ruhumu ateşe veren arzuyla ve hatta çok gecikmişliğin pür telaş'lığın da .....

Bakmaksızın, ayak yalın, baş ve kıç çıplak hallerime ...

Duygularımın arzu karı, özlem yağmuru olup gecede-gündüzde, hayalde, rüyada hatta olmadık halüsünasyon nöbetlerinde delirmeye ramak koy'macasına sarıp ...

Karga- tulumba bu yola fırlatakoymuşluğunda ...

Hatta ....

Ardımdan atlılar kovalarcasına ardıma bakmadan dört nala topuklayıp, koşmalara durmuşluğumla .....

Derin uykuların kan-tere batmış düş mağduru hallerimdeki tıfıl, çömez ayakçılar la, kıçını kene ısırmış casına seyirten su sakaları na taş çıkartacak kadar, el çabukluğu-marifet, bacak uzunluğu ayrıcalık modunun suyumu-kanımı kaynatıp ....

Roket ateşleme sistemimi aktifleştirip ulu-orta meydana sürmüşlüğünde ....

O düş senin, bu varsayım yada rivayet benim hallerinde, hatta ...

korku bulamaçlı halüsünasyonların eteğinde veyahut çevresinde turlamaların beni kesmemişlikle kalmayıp ...

Aksine iyiden, iyiye gaza getirip, goygoya, düş paraşütüne, olmadı  murat atıma bindirekoymuşluğunda ....

İp Allah, Sivri külah hallerinde, hem de üstelik, gözümü budaktan esirgemez cengaverliği kendime yakıştırmışlığım da ...

Daha nerede, neyle yada kimle ve nasıl garabetlik de ve ucubelik de nelerle karşılaşacağımı bilmememin bile önemsizleşmişliğinde ...

Koyulduğum seyyarelik, pervanelik ve kervancı başılığıyla sergen olarak  yola ...

'' Vira besmeleler sağanağında, vurdum kendimi hayal ötesi fantastik ve bir o kadarda dudak uçuklatmacasına, ürperten yolculuğa ..

Ne Donkişot yarışabilir benimle nede  aşık atabilir Cervantes ...

Nede, Alaaddinle, o Cuma'sı ve cinli Lambası ...

Varın anlayın halimi, kalkmayın, köstek olmaya ...

Desteklerden vazgeçtim, Diyojen misali gölge etmeyin başka ihsan istemem, pervasızlığında ...

Ne hudut nede bulut tanırım ahkam kesmelerimin  heyecanımı doruğa eriştirmişliğin de ......

Yerinde duramayan kıprak pire eniklerine parmak ısırtacak kadar kendimden geçmişlik de...

Üstüm bulut, altımı boş ver, takma kafaya ötesini şiarının kılavuzluğunda ...

Hele, hele de....

'' - Kim tutar seni be, çaylak kırlangıç, çırp kanadını, del mavilerini semanın, yüksel arşın son katına er kerevete ve muradına er, desturları ve nidaları arasında .......

Değil, şalvarda uçkur ......

Potin-postal bağlamadan .....

Yaldır-yapa'lak, yelken-kürek, delik çarık hallerinde ...

Ayak tabanımla, parmaklarımın .....

Kah, taşa, çöre-çöpe toslayıp, yağmuru, karı, tozu-çamuru öpmüşlüğünde ....

Kah, ıslanıp-kurumaktan büzüşüp, mevta olup, çürümeye yüz tut'muşluk da, mor'a kesmiş, solucanlara dönmüşlüğün de .....

MORA KESMİŞ, SOLUCANLARA DÖNMÜŞLÜĞÜN DE .....!

Aldırmadan ayaklarıma kara suların inmesine, ilk atama gidiyorum, ilk atama .....!

Hicaz yolundaki karıncalar misali, çileyi-cefayı çekerek, sineme ....

ÇİLEYİ-CEFAYI ÇEKEREK, SİNEME .....!

İLK ATAMA GİDİYORUM, İLK ATAMA ........!

 

 

 

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

 

 

 

Immenstaad / Almanya

 

 

 

25 / 10 / 2021 - Pazartesi

 

 

 

Saat ; 09_18

OLSA BÖYLE BİR OLANAK ....  BİZDE, MUTLU MESUTLARIN MENKIBESİNİ YAZSAK ..... Olsa böylesi bir olanak ile  şansımız, ortamımız ve gönüllerimi...