İLK ATAMA GİDİYORUM, İLK ATAMA .....
Bilinen beylik bir durum, kural ve insanları
dürten felsefe ve ilke vardır ?
'' - Yanıtından korktuğun soruyu, sorma.....
Sorduğun sorunun yanıtını almaktan da asla
korkan, vazgeçen olma.''
Ben, hele ki konu, dünüm , gelmişim, geçmişim ve içinde bulunduğum bu ana, güne erişen ömür-hayat yolculuğumun ilk başlangıç noktasındaki atam kim?
Sorusunun yanıtı
söz konusu olunca emin olabilir'siniz ki, yele tutulmuş rüzgar misali sallanıp-sarsılma casına
zangır,zangır titrerim, çoğalan heyecanımla .....
İşte bu bilinmezlikle-merak kasırgasında ömür
eski'tenliğimle hala ..... << - O, heyecanım, hepsininde öncesinde
önlenemez merakımla ...
Yanıtını aradığım sorunun, aklıma ilk düştüğü gün
ve anki farkındalıkla ve merakımı da körükleyen, başlangıçtaki tutkulu
yaklaşımımla ......
Bu gün ve şu an bile içinde bulunduğum ve halen
artarak süren .......
Her yeni günle daha bir gelişip, boyut ve derinlik
kazanan hummalı araştırma ve sorulara aradığım yanıtlarla yol almışlığım da
.......
O, gün-bu gündür sürdürdüğüm yolculuğa, bir
kaptırdım, pir kaptırdım, sormayın ve demeyin gitsin .....
Hasılı, kafamda şimşeklerin çakıp, makaraların
dönmeye koyulduğu o, an ki fantastik duygu dünyamın alt-üstlüğü .....
Bu gün, o, günden de fazla ve adeta freni patlamış araç hallerinde, dur-duraksız sürüyor ....
Düşünün ki .....
Henüz kan-can olup nufteliğimde ana karnına bile
düşmemişliğim de, hayal ufkumun da ötesini süsleyenliğin de .....
Anamdan ve babamdan yana, soy- sop,sülale ve
hısım-akraba, kayıt-kürek ve hasılı ucu devlete dayanan kütüklerde yer
almışlığın da.....
<< -
İLK ATAM KİMDİR, KİM ? >>Sorusunun malum ve evrensel çocukluk
merakımın ateşiyle yanıp - kavrulmuşluğum da .....
Çoğalan hasret, tutku,
yanıp-yakılıp- kavrulmuşluğumla ....
Bilinmezi, dahası afacan çocuk merakımı, bilinene
çevirecek, yanıtını öğrenmek istediğim bu devasa sorunun tüm belleğimi ve
benliğimi kaplayarak, kuşatmış'lığın da .....
Beni bilinmezliğinde ve gizemliğinde , pençesine
almışlığın da ....
O, körpecik halimle, serüvene başlayan lığın da ve
şu an bile hala amansızca ve beni girdaplarında yutmaca'sına süren .....
Yanıtsız devasa soruma yanıt ve karanlığı,
aydınlatma isteğimin , dürtü ve arzularıma uygunlukla son bulamamış'lığında, ilk
atama gidiyorum, ilk atama ...
İLK ATAMA GİDİYORUM, İLK ATAMA .....!
Delişmence ve çılgınca meraklarla
sürülüp-savrula-savrula ve düşe-kalka ....
An gelip, ağlaya-güle, sevinç ve hüsranlarla
iç,iç'elikler deki, bu amansız yarış,yürüyüş ve yanıt arayışta ....
Sorunda, soruda şu ; '' - HER İKİ BOY VE
TARAFTAN, İLK ATAM, KİM ?''
Ya, sizlerin ?
Mesela, Ayşe can, Bilgin Hanım dost, Nazife
kardeşim , senin, sizin, sizlerin ....
Hakeza; İbrahim Kardeş, Meftun Bey gönüldaşım,
Yaşar can dost ya sizlerin ...
Beraberinde şu an isimleri aklıma üşüşen adını
sayıp-yazamadığım can gönül dostlarım, sizlerin, ilk atanız kim ?
Merak ummanına taş atıp, dalga yaratan
olmuşluğum la sorayım sizlere .....
Merakınızı kamçıladı mı, ilk Atanızın kim ve ne
menem, nasıl biri olduğu ?
Sorum gayet anlaşılır ve net mi net ....
<< - İlk atanız, kim ? ''
Dahası ....
Hiç gidiyor'musunuz sizde, bencileyin düş, düş,
sancı, sancı, merak, merak, acaba, acaba, yok yahu, deme, deme ve hasılı soru,
soru ?
Çoğalan sayısız sorular eşliğinde, muammalarla ve
çoğalan meraklarla gidiyor'musunuz, ilk atanıza ?
Haaaa ! Sahi, kimdir, kim, ilk atanız ?
İster yadırgayın, ister burun büküp, hor görün,
dilerseniz de kayıtsız ve ilgisizce, umursamazca, gülüp-geçin yahutta ...
<< - Hadi canım sizde, başkaca tasamız mı
yok....
Her boyayı, boyadık ta, işimiz FISTIKİ YEŞİL'e mi
kaldı ? '' deseniz de ...
'' - Bendeniz, evet ben, gidiyorum....
Yoo, asla yanlış duymadınız ....
İLK ATAMA GİDİYORUM, İLK ATAMA .....
Hem de, koşar adımla da değil ....
Koşarak, uçarak, kaçarak, döne, döne, yana-yakıla
üstelik de ...!
Tıpkı, kelebekler, pervaneler ve Ateş Böcekleri
gibi, ışıl, ışıl, duygu ve renk cümbüşü halayıyla ....
ATAMA GİDİYORUM, O, İLK ATAMA ..''
O, meraktan kudurduğum sorunun yanıtında
bulacağım, lakin o, sorunun doğru yanıtını ne zaman, nerede ve en önemlisi de
nasıl (? ) bulacağımı bilemeyiş'in, yaman ve önlenemez çelişkilerinde
KAÇA,KAÇA, UÇA,UÇA, KOŞA, KOŞA, DÜŞE-KALKA İLK
ATAMA GİDİYORUM, İLK ATAMA ....
Soyum-sopum- secerem, atam dediğim can ve sevgi
kuşağımın, başını kaldırıp, Ağrı dağının zirvesinden ufka bakıp, Ege'ye erişip,
konup, vatan tutup, yurt bellememişliğin de ....
Anadolu'yu, hem
dünyalık yurt, hem de, ahiretlik mekan lığın da, mezar tutmadan önceki
yıllar ve ömürler hengamesinin ....
Gözün- gözü görmediği, fırtınalı, boz-bulanık
serencemeli, bilinmezliklere olduğu kadar, tehlike ve sürprizlere gebe
yolculuklarda.
Oldum, olası, yenemediğim ve gerek çocuk aklımla,
gerekse erişkenlik çağımın olgunluğuna direnen ve artan, beni yutan merakımla
......
Ömrümün dününü, izlerini taşıyan, seceremin
kalıtsal izlerini bu güne eriştiren, ömürlük ve ömür öykülerin de sınır
tanımazlıkla, oradan, oraya savrulan ....
Niyesini, nicesini, kökünü- kökenini çokça
bilememişliğimin fluluğun da gerek Ata babamın, gerekse Anam Gönül Ecem
Maviş'imin, soyu-sopu, boyunun, kimi kökünün, Orta Asya steplerinde .....
Olmadı, Kırım'la, Kafkasya'da, Uralların ardında,
Bahçesaray'da boy atmışlığın da ......
Yer-yurt, Otağ, tünek edinip ömür menkıbe'sine yeni
sayfalar ve parlak halkalarla, aşamalar, serüvenler, yolculuklar ve hasılı
coğrafyalarla, vatanlar eklemiş'liğin de ....
Yetmedi ......
Koyulmuşken yola, hızını alamamış lığın soluksuzluğun da, revan olunan bu gizemli seyyahlık ta, zaman ırmağının
aralıksız, dahası, dur-duraksız akıp-geçmişliğin de ......
Gök kubbenin mavi atlaslı kollarının ve
ipek-ibrişim kanatlarının sarıp-sarmalamış'lığında .......
Hayal-meyal yadımda kalan, efsanevi masalın,
gizemli prensesliğin de, özlemi, önlenemez, çoğalan merakları mayalamışlıkla,
yetmedi ......
Güçlük ve
zorluklara inat birer direniş menkıbesi var ederek, adım, adım, aşama, aşama
çoğalt'tığım, hayatım ve ömrüm le ..
Ömür dağarcığımın aklı-karalı birikim ve
kazanımlarıyla bina ettiğim İSYANİ kimliğime ....
İSYANKAR karakterime ve vasfıma uygun, bu yönümü
daha özlüce, belirginlikle çıkartmacasına isyankar çığlıklarla çırpınan ve
Mustafa SUPHİ'lerle, yiğit yoldaşlarına mezar edilen ......
İnsani utancımız, yüz kara'lığımız, yürek yaramız,
hasılı ve özcesi düpedüz alın kirimiz olup çıkan BOĞDURARAK KATLETME
karanlığına ev sahipliği yapan ......
KANLI KARAM, KAPANMAZ YARAM, KARA GONCAM, KAN GÜLÜM,
AVU ÇİÇEĞİM, KARA DENİZ' imi ........
Gama belenmiş, hüzün şalına sarınmış ''Kuş
Uçuşu'' Hallerinde, süzerek geçişlerle, alt edip, üstünde kanat çırpıp,
aşmışlığım da ......
Bir ayağım değerken, Anadolu dağlarının ulu
zirvelerine, öteki ayağımı koyarım, bacak ayırarak, gönlümün yıldızı, Egenin
iki yakasına ...
Soy-sop, dün ve mazi arayışım la, ömür menkıbemin
izlerini takibe ve dermelere koyulmuşluğum da .......
Ekerek, sevdanın ve barışın zeytinini, bereketini,
uçururum ....
Alımlı, boynu halka, halka Defneli, Kardelen
albenili ......
Sütten de beyaz, ak-pak, ana sütü gibi kutsal ve
sıcak barış güvercinimi, korkusuzca havalandırıp, bulutlara yoldaş
kılmışlığım da .......
Haşmetli ve nazarlara uğrayacak kadar göz alıcı ,
sülün boyunlu, kısrak başlığında,
Şarktan garba uzanan dizginlenemez yürek
sevdalarıyla, gönül yangınlarının ortasında kala kalıp, seyirtmelere
koyulmuşluğum da .....
Sevgi, soy-sop-secere, akraba-talukat ve hele ki
yeni nesiller tohumunun, denizle-toprağı öpüp, çınarlı ğa soyunup-koyulmuş luğun da
....
Ulu çınar kesilip, bulutları öpmeye yeminlilikde
ömür hasredip, sevgi, aşk, erinç ve sevinç olduğu kadar hüzün, göz yaşı ve dert
çoğaltanlığım la .....
Ardımdan gelen güç, önümden süzülen mihmandarımın
işinin aşk ereğinin aydınlık ve özgür, ferah ve adil bir gelecek olmuşluğun da
....
Koyulup gönlünce, kafasınca, bir dalı şarka, beri
dalı garba uzanmış lığın
tarifsiz heyecanı, hazzı ve dayanılmaz hafifliğiyle
.....
Palazlanmış gür mü gür dalı-bucağı Nil Deltasında,
ekini- başağı Girit'te.
Tekne kazıntısı betimlemesini doğrulayan
neslimizin bizden bir önceki son halkasında,
başlarına yağan savaş ve hüsran ateşinde,
yaşanılan son Balkan bozgunu öncesinde mola vari soluklanmada Balkanlarda tünek
tutan ve mübadeleyle başlanan zorunlu göçle canım Anadolu yollarına koyulup
İstanbul'u vatan edinenlerin devamı ve son halkası olup çıkanlığımla ......
Kim bilir o garibanların, ben düne meraklı uçarının
varlığından bihaber' likde ki ömür devranı ve hayat kervanının bendeki son
durak lığın da,
içimde galebe çalan düne ve köküme-kökenime merak
dürtüsünün beni iyiden, iyiye an gelip baruta...
Olmadı...
An gelip fitili öpen ateşe döndürüp halden, hale
koymuşluğun da ......
Bakmadan ırağına-yakınına, olmayacak duaya amin
deyip, dememişliğime aldırmadan ...
Yüreğimde kabarıp, ruhumu ateşe veren arzuyla ve
hatta çok gecikmişliğin pür telaş'lığın da .....
Bakmaksızın, ayak yalın, baş ve kıç çıplak
hallerime ...
Duygularımın arzu karı, özlem yağmuru olup
gecede-gündüzde, hayalde, rüyada hatta olmadık halüsünasyon nöbetlerinde
delirmeye ramak koy'macasına sarıp ...
Karga- tulumba bu yola fırlatakoymuşluğunda ...
Hatta ....
Ardımdan atlılar kovalarcasına ardıma bakmadan
dört nala topuklayıp, koşmalara durmuşluğumla .....
Derin uykuların kan-tere batmış düş mağduru
hallerimdeki tıfıl, çömez ayakçılar la, kıçını kene ısırmış casına seyirten su
sakaları na taş çıkartacak kadar, el çabukluğu-marifet, bacak uzunluğu ayrıcalık
modunun suyumu-kanımı kaynatıp ....
Roket ateşleme sistemimi aktifleştirip ulu-orta
meydana sürmüşlüğünde ....
O düş senin, bu varsayım yada rivayet benim
hallerinde, hatta ...
korku bulamaçlı halüsünasyonların eteğinde veyahut
çevresinde turlamaların beni kesmemişlikle kalmayıp ...
Aksine iyiden, iyiye gaza getirip, goygoya, düş
paraşütüne, olmadı murat atıma bindirekoymuşluğunda
....
İp Allah, Sivri külah hallerinde, hem de üstelik,
gözümü budaktan esirgemez cengaverliği kendime yakıştırmışlığım da ...
Daha nerede, neyle yada kimle ve nasıl
garabetlik de ve ucubelik de nelerle karşılaşacağımı bilmememin bile önemsizleşmişliğinde
...
Koyulduğum seyyarelik, pervanelik ve kervancı
başılığıyla sergen olarak yola ...
'' Vira besmeleler sağanağında, vurdum kendimi
hayal ötesi fantastik ve bir o kadarda dudak uçuklatmacasına, ürperten
yolculuğa ..
Ne Donkişot yarışabilir benimle nede aşık atabilir Cervantes ...
Nede, Alaaddinle, o Cuma'sı ve cinli Lambası ...
Varın anlayın halimi, kalkmayın, köstek olmaya ...
Desteklerden vazgeçtim, Diyojen misali gölge
etmeyin başka ihsan istemem, pervasızlığında ...
Ne hudut nede bulut tanırım ahkam
kesmelerimin heyecanımı doruğa
eriştirmişliğin de ......
Yerinde duramayan kıprak pire eniklerine parmak
ısırtacak kadar kendimden geçmişlik de...
Üstüm bulut, altımı boş ver, takma kafaya ötesini
şiarının kılavuzluğunda ...
Hele, hele de....
'' - Kim tutar seni be, çaylak kırlangıç, çırp
kanadını, del mavilerini semanın, yüksel arşın son katına er kerevete ve
muradına er, desturları ve nidaları arasında .......
Değil, şalvarda uçkur ......
Potin-postal bağlamadan .....
Yaldır-yapa'lak, yelken-kürek, delik çarık
hallerinde ...
Ayak tabanımla, parmaklarımın .....
Kah, taşa, çöre-çöpe toslayıp, yağmuru, karı,
tozu-çamuru öpmüşlüğünde ....
Kah, ıslanıp-kurumaktan büzüşüp, mevta olup,
çürümeye yüz tut'muşluk da, mor'a kesmiş, solucanlara dönmüşlüğün de .....
MORA KESMİŞ, SOLUCANLARA DÖNMÜŞLÜĞÜN DE .....!
Aldırmadan ayaklarıma kara suların inmesine, ilk
atama gidiyorum, ilk atama .....!
Hicaz yolundaki karıncalar misali, çileyi-cefayı
çekerek, sineme ....
ÇİLEYİ-CEFAYI ÇEKEREK, SİNEME .....!
İLK ATAMA GİDİYORUM, İLK ATAMA ........!
Nualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
25 / 10 / 2021 - Pazartesi
Saat ; 09_18
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder