HÜZÜN ÇİÇEKLERİ .....
'' - Kişi, karşısındakini kendi gibi bilir,
kişiye, olaylara, hayata görmek istediği gibi bakar ....''
Demelerin boşuna olmadığını doğrulayan haller,
duygularla dolup-taşan halimle baktıkça çevreme ...
Ne kadar çok ben ve bencileyin hüzün kaynağı
unsurlar, varlıklar ve olaylar var çevremde ve hayatın bağrında, diye düşünüp,
söylenmeler den kendimi alamamalar'dayım ....
Çevremdeki kır çiçeklerinde bile kendimden
izlerle, bana benzerlikler görmem ne rastlantı, nede tarafımca planlanan bir
hal ve durum değil ...
Nasıl mı benzerliğimiz ....
Bir gelincik tarlasına göz attığımda ilk gördüğüm
ve dikkatimi çeken bazı canım gelinciklerin yanı başındakiler en can alıcı ve
dinamik ,hayata bağlı ve zorluklara kafa tutarken onların aksine ve sanki
inadına yaparcasına ....
gerek dinamiğini yitirişlerin den, gerekse de dış
faktörlerle ve müdahalelerle, hayata küsüp, eğilip-bükülüp, solup, kurumaya yüz
tutar halde toprağı öpmecesine iki büklüm yerlere yeksan olmalarını görmek,
ister-istemez beni böyle düşünmeye itiyor ....
Zaman, zaman '' - Böylesi, hep mi beni bulup, bana
çatıyor ? '' Diye sorup, düşünmeden edemeyecek hallere geliyorum ......
Öte yandan, imrenti ve hayranlıkla bir kelebeği
izlerken sanki inadına böyle oluyormuş gibi bir başka kelebeğin kanadı kırık,
ölümle cebelleşen haliyle burun, buruna geliverince, üzülmeden ve karamsarlığın
pençesinde sorularla kalmaktan kendimi alamıyorum ...
Dahası, ikili yada çoklu insan ilişkilerine ve
sosyal paylaşımlara göz attığımda, dışardan imrenti hatta gıptayla bakılan nice
insanın .....
Görülüp-sanıldığının aksine hüzün, sorun ve
dertlerle boğuşmaktan helak olduğuna tanıklıkta içimi acıtmacasına beni
yaralıyor .....
Biraz daha dikkat kesilerek odaklanıp,
yoğunlaşarak baktığımda ne hazin ve yazık ki gördüğüm manzara hiçte iç açıcı
değil ve adeta beni doğrulayıp, haklı çıkarır nitelik ve haller de ...
Özcesi, istemeden de olsa '' - Bir ben değilim ve
bir bende yok bu hal, insanlar ve hayat bencileyin içi kan ağlarken gülmeye
çalışan ve özünde, HÜZÜN ÇİÇEKLERİ ÖMÜRLER arenası olup-çıkmış, şeklinde
karamsarlığa yenilen düşüncelerden kendimi alamıyor um ...
Özcesi ....
Hayat denilen bu fantastik alemde ve alengirli
sahnede, hemen her canlı, hele ki de insanlara giydirilen, kendilerine reva
görülüp-biçilen rolü oynamalarda helak olup, yaşama sevincini, neşesini,
tebessümü hatta ve en acısı da umuduyla, mutluluk duygusunu yitirerek ben garip
misali karamsarlığın pençesinde ömürler de, hüzne yenik ve makus talihini
yenememenin ezincinde kıvranmaktan bana dönüp çıkarak HÜZÜN ÇİÇEĞİ OLUYOR,
HÜZÜN ÇİÇEĞİ ....
Ondandır .....
Bakınca çevreme adeta, mıknatıs gibi çekiyor beni
gördüklerim ...
Hüzün vurgunlarının mıknatıs gibi çoğalan çekip
enerjileri ve gücüyle çekilip, götürüldüğüm, görüp-tanık olmak zorunda kaldığım
hallerle-manzaralarda ve olaylarda ....
Çokluk ve sıklıkla olayların kahramanlarının da,
benim paydaşım veya benzerim olup-çıktığını görüyorum ....
Böylesi hallerle yüz yüze gelip de, üzülmemek elde mi ?
Elde mi ?
Gelin, içtenlikle davranarak deyin, söyleyin, bana
.
Uzun lafın kısası, hayat denilen arenadaki şu kör
dövüşüne, koşuşturup, canhıraş hallerde cebelleşmeye koyulalı gördüklerimden
ve kendimden, yakın çevremde yaşananlardan pay biçerek diyorum ki ....
Bende dahil, hayat tarhı, toprağın bağrı HÜZÜN
ÇİÇEKLERİ ile dolup- taşıyor .....
Her yanda, HÜZÜN ÇİÇEKLERİ açıyor, HÜZÜN ÇİÇEKLERİ
.....
Nere baksam, bencileyin HÜZÜN ÇİÇEĞİ ÖMÜRLER
görmekten, gına geldi, yorgun düştüm, yorgun ....
YORGUN ..........
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
22 / 12 / 2021 - Cuma
Saat ; 12_00
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder