26 Aralık 2016 Pazartesi


İZLER KALMAMACASINA .....!
Yerinden-yurdundan, kökünden-kökeninden koparılmış ... Kan gülleri olup açan, onulmaz yaraları kanayan .. Kafese konmuş, zincire vurulmuş yaralı yaban hayvanları gibiyim ... Kendi yaralarıma, kendimin çare bulmalara koyulup .... Can havliyle, son bir gayretle canhıraş çabalamış lığımda ...! Sensizliğin, can evimden vuran, kör sancılarına belenmişliğimde .. Gündüzlerden yorgunlukları devralan, karanlık gecelerde ... Göz gözü görmezliklerde, yangınların ortasındayım ..! Külüm-dumanım, savrulur .... Efkar, efkar gecenin bağrına ! Sensiz senliliklerin, dar ağacında asılıyım ..! Bir yanım, semanın kandillerine ... Bir yanım, dipsiz kuyuların derinliklerine uzanmış halde ... Aşkın ve özlemin kor alevlerinde, yanarım ...! Yokluğunda bile, zamana, hayata ve yaşananlara inat .. Tüm yollarım, sana çıkıyor ... Huzme, huzme sen uzuyor sun gözlerimde, gecenin içinde ....! Kah, zemheri ayazlarında .... Umutlarımın dona kalmışlığında . Kah, Ihlamur çiçeği kokularıyla insanı mest eden, bahar gecelerinde ! Hasılı ... Varlığının dert, yokluğunun kahreden ölüm acısı olup, çıkmışlığında ... Gün, geceye dönüpte .. Hüzün sarınca anı, yüreğimi, ömrümü .... Sen kokan odamı, perdelerimi ... Dertlerimi dinlemekten yorgun düşen duvarlarımı ... Hüzün basar gri, kara bulutlar misali üstüme .. Dalıp, dalıp giderim ..... Olumsuzluklar ve mutsuzluklar deryasına .. Kahır nilüferlerinin haşmetli açışında .. Suya düşen mehtabın hüznü gölge, gölge yutarken suyu .. Kurbağa ötüşleri ne sinen feryat-figan çığlıklar, dolarken geceye ...! Ne, yüreğimden-ömrümden, söküp atmam .. Ne'de, unutmam mümkün, seni ..! Heyhat....! Eleme ve kahreden gerçeğe bak ki .. Ne, erebiliyorum, sana .. Ne'de, sensiz olabiliyorum ... Rüzgar gülleri misali dönüp duruyor .. Gazeller olup sürülüp-savruluyorum ..! Hasretin kasırgalarında ..! Lime, lime dağılıyorum gecenin içinde ..! Yıldızların kaymasında .... Ölümü içişleri gibi .. Süzülüp, geceye karışan göz yaşlarım ... Un-ufak oldukça, gecenin içinde .... Kayıp-söndükçe yıldızlar, karardıkça gece ....! Gönül ve ömür yangınlarımın kızıl alevleri, aydınlatıyor geceyi ! Sana yürekten yalvarım ve haykırışımdır, bu son seslenişim ...! '' - Ya, gel ... Çek, çıkart beni bundan ve buradan ... Bu zifiri, kör karanlıktan ... Yada .... Küllerimi sür-savur ..., Ömrümden, yüreğimden, geceden ... Bu aşk yangınından, alevler, izler kalmamacasına ... İzler kalmamacasına ....! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ Friedrichshafen / Almanya
26 / 12 / 2016
Saat ; 10_00

25 Aralık 2016 Pazar



MUTLULUKTAN YANA .....,
Tarifsiz duygular karmaşasıyla bezenen ruhlar, bedenler ...
Derin mi derin acılar, gam ve göz yaşı odağı olup çıkar ...
En zor olan da ....
Anlatamamak dan da öte ..
Anlattığını sandığın anda ..
Sanki inadına yaparmışcasına ..
Yüzüne, gözlerinin içine baka, baka ..
'' - Mış gibi davranarak '' yalana yeltenenlerin ..
Ya da, tepeden tırnağa yanlış ...
Hele ki de, sadece kendilerince anladıklarını yaptıklarını, görmektir ..
Ondandır demelerim,
'' - Senin anlattığın değil, karşındakinin ne anladığıdır, aslolan ve belirleyici olan ..! '', diye .....
Bozuk saatte, günde iki kez doğruyu gösterir, misali ..
An gelir, sözde doğrular içinde, riyayla ve iki yüzlülükle karşı karşıya kalarak ..
Giyinir'sin tepeden, tırnağa yanlışların azabını, şalını ..
Çoğu kez, yiter insan ....
Değil, sadece kalabalıklar içinde ..
Yiter gider, kendinde, derinliklerinde ve hüzünlerin dehlizinde ..
Riyanın ve iki yüzlülüğün enkazı altında kalakalmışlığında ..
Kendine bile ağır gelir, böylesi anlarda ..
Bu hallerde, değil sadece bir başkası, çevre vesaire ..
Kendisi bile ağır gelir, çekilmez,katlanılmaz olur, kendine ..
'' - Çıra, dibine karanlıktır ! '' ata sözüne uygunluklarla ..
Mutluluğa atılarak yürünse bile adımlar, niyet ve amaçtan bağımsızlıkla ..
Mutsuzluğa varır, hüzne, eleme-kedere çıkar tüm yollar ..
Adına bahtsızlık, kader, felek, kör talih .....
Vesaire, vesaire ....
Özcesi, ne dersen de, ne denir ise densin ......
Aslolan mutluluktan yana, payını alamamandır ..
Mutluluktan yana, payını alamaman ...!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Friedrichshafen / Almanya
25/12/2016
Saat;10_00


17 Aralık 2016 Cumartesi




YAYIN YASAĞI' NA, SIĞINMIŞLIKLARLA ...

İhanetin, aczin, hatta iflasın ..
Yani, malumun ilanıdır ''YAYIN YASAĞI '' ..
Kendi kanlarında boğulan güruhlar ve kandan beslenen bu hainler ..
Sözlerinin ve güçlerinin ..
Göbekten bağlı olduğu Sömürücü Emperyal mihraklara geçmemişliğinde ..
Öfke ve hınçlarını garip-guraba halka yöneltmişlikleriyle ..
İkiye bir, her olayda..
Tövbekarlığını bozan yosma ve puşt-pezevenk misali ..
Meydana gelen her toplumsal vukuat ve katliamda ..
Dönüp, dönüp yalan dolanla laf ebeliğine soyunmaktan ....
TAZİYE ve BAŞ SAĞLIĞI yayınlamaktan ..
Dahası,
Bir'de YAYIN YASAĞI KOYMAKTAN öte gidemiyorlar ve gidemezlerde asla ..
Çünkü ..
Çürümüş, karaktersiz düzenlerini, ne pahasına olsun sürdürüp ..
Despotluk ve hegomanya ile milletin kanını içip ..
Ülkenin helakına, halkın katline ferman çıkarmışlıklarıyla ..
Kendi istikballeri ve talükatlarını korumak adına ..
Kalleşler ve hainlerle, iahentte el ele vererek ...
Ve, sıkça yosmalar, puşt-pezevenkler gibi ..
''KANDIRILDIK'' teranesiyle, timsah göz yaşlarına sığınarak ..
YAYIN YASAĞINDAN ...
Ve Halkı lal ve koyun yapmaktan medet umarak ..
Her ölümün ve facianın ardından, YAYIN YASAĞI aczine sarılıyorlar ..
İçleri-dışları fitne, fesat ve yalanla dolu bu iktidar..
Güzelim vatanı, millete CEHENNEM kılıp,
Yetmemişçesine konu-komşu ülkelere de ..
CANİCE CİNAYETLER İHRAÇ EDEREK ....
Suriyeyi,Irak'ı kana bulayarak
Emperyalistlerin kapı köpekliğinde, at koşturmaktadır ...
Dün İstanbul, bugün Kayseri ..
Yarınsa sıra nerede ve kimde belirsiz ..
İspiyoncu hainler çetesi ve onun düdükçü başı ..
Muhtarları ispiyoncu, halkı birbirine düşman ederken ..
Sadece ceplerini ve tahtlarını, koltuklarını düşünüp ..
Soysuzluğun, boz bulanıp sığlığında ..
Halkın kanına ekmek doğramayı iş ve yaşam ..
Hatta, yegane iktidar eylem biçimi, kılarak ..
YAYIN YASAĞI denen düzenbazlıklarda ..
Ülke ve insana hayatı zehir, ömrü ve günleri zindan ederek ..
Alçaklığın,düzenbazlığın marifetlerini sergilemekten geri durmayarak ...
Günlerine gün, keyiflerine keyif..
Servet ve konforlarına konfor eklemişlerdir ..
Hesap sorulmasın diyerek ..
Yavuz hırsız edasında ..
Tövbekar yosmalıklarda, puştluk ve pezevenkliklerde ..
Zeytinyağının su üstüne çıkmışlığı na soyunarak ..
Ne menem iki yüzlülük ve utanmazlıkla..
ARSIZLIĞIN DİK ALASINI SERGİLEYEREK ..
SON FACİA VE KATLİAMA DA YAYIN YASAĞI KOYUP..
ASAYİŞ BERKEMAL diyebilecek kadar utanmazca ve hayasızca ..
PİŞMİŞ KELLELER MİSALİ, SIRITARAK ..
HALKA, ÖL...
YURDA, BU CENNET VATAN TOPRAKLARINA ..
BU CANIM GÜZEL ÜLKE'YE ...
YAN, KOR ALEVLERDE KÜL VE DAHA DA BETER OL,DİYORLAR İHANET,GAFLET VE DALALETLE ..
HAİNLİĞİN MEZBERELİĞİN DE..
YAYIN YASAĞININ ARDINA SİNİP, GİZLENMİŞLİKLE ..
YAYIN YASAĞINA SIĞINMAKTAN MEDET UMMUŞLUKLA !
YAYIN YASAĞINA SIĞINMAKTAN MEDET UMMUŞLUKLA !

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

17/ 12 / 2016

Saat; 09_50



15 Aralık 2016 Perşembe


ÖMRÜN, BAYRAKTIR SENİN ...!



Yatmış'san insan karnında, kursağından haram lokma geçmemişse ...
Vicdan aynanla yüzleşmen de utanıp, yüzünün kızaracağı halin yoksa ...
İnsanlığından ve kendinden utanacağı hale düşmediysen ...
Birinin yarasına, derdine, belasına kendin yaşamışcasına üzülüyor'san ..
Özcesi, insan oğlu insan olarak yüreğin serin, ruhun huzurluysa ...
Hala, egoya, güce, muktedire tapınanlara biata hayır diyorsan ..
Umuda ve aydınlığa dönüyorsan yüzünü ..
Ülkenin ufku karartılırken,
Karşı durarak, onurla, inançla direnip,
Hürriyetin, aydınlığın kavgasını vermeyi sürdürüyor san .
Bir ölüp bin direnerek,insanlığın destanına onurla yeni sayfalar ..
Yüreğin ve onurun halkasına kıvanç ve ışıltıyla yeni halkalar ekliyorsan ..
Bil,inan ve unutma ki,
Sen dünün o destansı halk kahramanlarının ve onur önderlerinin neslisin ..
Kıvançla, dünü yarına taşıyan bayraktar ve yiğitlik şahikası nefersin ..
Sen,gayya kuyusu karanlıklarda yutulan ömürlere,bedenlere umut ...
Yaralı yüreklere merhem ve şifa ..
Tüyü bitmedik yetime umut,
Karanlığın bağrına saplanan en nurlu onur hançerisin ..
Sen bitmeyen insanlık kavgası destanının ...
Ömürler de , ömür olup yaşayan efsanevi kahramanı sın ..
Tarihi kardelen aklığında yazan ...
Zamanın, çağların ve insanlığın bağrında açan umut çiçeğisin ..
İçin ak, alnın ve yüzün pak, ömrün aydınlığa bayraktır senin ...
Ömrün, aydınlığa bayraktır senin ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

14/12/2016

Saat:14_22

13 Aralık 2016 Salı


ÇIĞLIĞIMA, ÇIĞLIK OL ....!

Bu duyduğunuz kurt uluması, kartal çığlığı ...
Rüzgarların uğultusu, suyun çağıltısı değil ...
Bu umursamazlığa, ihanete, düzenbazlığa ve nemelazımcılığa isyan eden.
Karanlığın ve korkunun krallığına boyun eğmemeyi yeminli ..
Onurlu ömürlere, bedenlere, yürek ve ruhlara dil olan ...
Lal'lığa isyanlıkla, sessizlerin sesine,,
Çığlık, çığlık çoğalan öfkelere ses olan ..
Yüreğimin ve onurlu ömrümün çığlığı ..
Zincirlenmelere ve boyun eğmelere katlanamayan ....
Ödünsüz ruhumun isyanıdır, isyanı ...
Kulak vermeseniz ve hatta yok sayıp ..
O sağır olasıca duyarken duymazlığa soyunan kulaklarınızı tıkasanız da ..
Semanın ve evrenin bağrında çınlayarak, çoğalacak sesidir..
Fabrikadan, tarladan, dokuma tezgahlarından, aş'dan, işten ..
Özcesi insana ve hayata dair emek ve ekmek kavgasından ..
Onur ve varlık-yokluk ...
Olmak yada olmamak kavgasından yükselen ruhumun çağıldayışı ..
Yüreğimin gök gürültüsü ve şimşek olup çakışının sesidir.
Daha ne kadar susacak,görmezden,duymazdan,bilmezden gelecek ?
Daha ne kadar kafanızı kuma sokacak ?
Deve kuşluğunda işinize gelince kuş .?
İşinize gelince deve oluşunuz ve üç maymunu oynayışınıza isyanın dillenişi ve sesidir ...!
Bebekler ırzına geçilirken onları paraya tahvil eden ne idüğü belirsizlere ..
Gerçekleri, ters-düz etmeye yeltenen ucube üç kağıtçılara ..
Gerçeği çamurla sıvamaya yeltenerek ..
Erkin ve egemenlerin kuyrukçuluğu na soyunarak ..
İnsan onuruna, emeğine ve sınıfına ..
Hatta ....
Bizzat kendine ihanete soyunan düzenbaz dümbüklere isyanın sesidir..
Memleketi babasının çiftliği görüp, emekçi halkı yok sayıp ..
Tavşana kaç,tazıya tutlarda egemenlere hizmet ..
Yurda ve insanıma ihanette ..
Kardeşi, kardeşe kırdırıp, kıydıranların ..
İnsanına,halkına ve ülkeme kıyanlara isyandır ..
Ateş düştüğü yeri yakar, gerçeğiyle ..
Yürekleri ve haneleri can acısıyla yanıp kavrulanların sesine kulak tıkayan iblisler güruhu entrikacıların ..
Arsız, arsız, pişkin, pişkin sırıtışlarla göz göre göre..
Barışa,insana,sevgiye ve emeğe,cana,onura kıyanların sesidir..
Ben zamana ve mekana sınırlı ve bağlı kalmayan özgür ruhumun ..
Dizginlenemeyen yüreğimin sesiyle haykırıyorum ..
Bu duyduğunuz kurt ulumalarına ...
Çakal bağırışlarına inat ve onları yenmecesine ...
Onurla ve inançla bilenen haykırışım ve yüreğimin dillenişidir..
Dilime, dil ..
Yüreğime yoldaş, inancıma paydaş olacak kadar yürekliysen..
Sesime ses, kavgama yürek, inancıma inanç kat ..
Gel çoğalsın, yürek haykırışımız..
Yurdun afakını saran kara bulutlar ..
Halka kurulan esaret kumpasları ve düzenbazlıklar ..
Hileler,hurdalar,oyunlar bozulup yerle yeksan olsun ..
Yüreklerimizin sesi, ülkemin dağ doruklarında yankılansın ..
Bu duyduğun kartal çığlığı değil ..
Bu onurlu yurtsever yüreğin haykırışı, dillenişi ..
Susturulamaz, engellenemez kurtuluşa inancın, haykırışın çığlığıdır ...
Karanlığı aydınlıkta boğan onurun çığlığıdır ..
Gel can, gel yoldaş çığlığında, çoğaltalım çığlıklarımızı
Çığlıklarımız kaplasın arşı, korkudan tir tir titresin cümle hain iblisler ...
Sen sesime ses;yüreğime yoldaş, kavgama paydaş ..
Çığlığıma, çığlık ol kardaş ...!
Çığlığıma, çığlık ol kardaş ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen /Almanya

13/12/2016

Saat:01_00

9 Aralık 2016 Cuma


AÇILIRSA, PANDORANIN KUTUSU !

Açılırsa, ömürlerin Pandora kutusu .....
Sevinçleri az, elemleri, ayıpları çok ....
Yürek sızlatan acılar, dökülüp-saçılır ortaya ...
Ondandır ki, kimseler ...,
Pirincim taşlı, aşım çiy, özüm çürük ....
Cılkı çıkmış insanlığımın, karakterim delik-deşik ..
Diyecek yüreklilikte olmuyor şu, garip dünyada ...
Sanır ki, insanoğlu denen anlaşılmaz varlıklar güruhu ...
Ve, kandırarak kendini ...
Umarlar, allayıp-pullayıp,sokup-sokuşturdukça ...
Hayatın, ömrün zulasına ....
Zamanın sandığına saklanır gerçekler ...
Oysa ki ...,
Güneş, nasıl balçıkla sıvanmazsa ..
Mızrak çuvala sığmıyorsa ...
Gerçekler, üryan olup,anlaşılınca ...
Saklanan haller, durumlar,ayıplar ...
Hayata ve insana dair gerçeklerde, sırıtarak çıkıverir ..
Olur-olmaz saatte ve yerde ortaya ..
Sakladığın herze,her neyse ele verir insanı ...
O zaman...
İnsanın dünü, derinliklerinde gizlenen,yiten gerçek yüzü ...
Bugün, bilinip, anlaşılmasa da..
Kişi yok saysa da, hatta ..
Halının altına süpürüp, allayıp-pulla'sanda kendindeki, kendini ..
Gerçek gün ışığı gibi çıkar ortaya ..
Açılırsa, Pandoranın kutusu ...!
Açılırsa, Pandoranın kutusu ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Friedrichshafen / Almanya
09/12/2016
Saat:19_45



YENİLGİLERİN, KATRAN KARASI KALDI

Ben, beni bildim bileli ...
Hep karıştı ömrümün iplikleri, renkleri, ilmikleri ...
Ala ficirik-boz duman hallerle bezendi, ömrümün muğlak ...
Dahası, hep fırtınaya, alaboraya kesen günleri ..
Hemen, hemen hiç mi hiç örmedim ....
Beyaz ilmek güzelliğinde, hayatı ve geleceği ..!
Bir gün olsun, görmedim ...
Ne gün yüzü, ne ferahlık, ne'de maviler içtiğim huzurlu, esenlikli halleri ...
Hayata dair, aka-karaya aklım kesti keseli ....!
Ne ettim, ne yaptım sa, hayatın zorbalığı üttü ve hüzünleri yuttu ..
Bobinlerim, makaralarım maviyle, akla başlasa da, sarmaya ipleri ..
Hatta, yüreğimi, ömrümü süslese de ara, ara ...
Çocuksu sevinçlerle, gülüş güzellikleri .....
Sonunda, hep kursağımda koydu ...
Özlemleri, tutkuları, sevinçleri, coşkuları ..
Durulunca, fırtınalarda bulanan sular ..
Aklar birilerine ....
Yutulup, boğulduğum çamur'su karalıklar, karanlıklar, hep bana kaldı !
Sormadan edemedim, kendi kendime..
'' - Neden, cömertlikten yana mutluluk nasibi hiç bana düşmez ? '', diye ..
Kurduğum hayallerde, daldığım derin mi derin düşlerde ....
Kulaçlamaya koyulduğum, tutku okyanuslarında ...
İlmek, ilmek maviyi dokurken, maviye uçuşurken, maviyi sararken gönlüm ....
Elimde, avucumda kala kala ...
Hüzünlere belenmiş griler, karalar, yitiklikler bana kaldı ..
Yaz sıcağında bile, zemheri ayazlar da donakaldı, umutlarım ...
Sürülüp-savruldum, hayatın kasırgasında ....
Gün yüzü görmediğim gonca ömürlerim, açmadan soldu apansızca, adeta !
Özlemlerimin karaya çalmışlığında,
Önlenemez hicranların, derinden, derine kanayan mutsuzluk yaralarımın ...
Değil kapanıp, kabuk bağlaması.
Aksine, kan gülleri olup, açarak, şifasızlıklarda ....
Acımasızlıklarda, toz-duman beni yutmuşluğunda !
Hayatın bağrında, ömrümün defter-i kebri ..
Karalara belendi, hicrani siyahlara boyandı, baştan başa ...
Eninde, sonunda elimde-avucumda kala, kala ...
Hep, bir avuç göz yaşı, hüsran ve yenilgilerin, katran karası kaldı ...
Yenilgilerin, katran karası kaldı ..



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

09/12/2016

Saat:08_08

7 Aralık 2016 Çarşamba


ONURUN KANITIDIR ... 

İnsani hasletlerim, saygım, arım-namusum, üzüntüm ..
Tüm insani duygularım, erdemliliğe uzanan güzellikler ..
Yalvarırım ...
Terk etmeyin, beni ....
Yalnız, sevgisiz, yoldaş sız ...
Yolsuz, izsiz, pusulasız, bir başıma koymayın ..
Bencilliğin kucağına, kibrin kuburuna itmeyin, lütfen beni ..!
Bu karanlıklar güruhu yığınlar ve elemin gayya kuyularında ..
Herkesin riya çukurunda ve soysuzluğun batağında debelenmişliğinde ..
Kendine ağır gelip, kendine yaban ve alemlere, insana ıraklıkta ..
Nefsin peşinde, ağzı salyalı canavar kesilip ..
Körü körüne koyulduğu, kör döğüşlerde ...
Yenilgilerin azabını fark edememecesine şuursuzlaşmışlığında ...
Sağduyum, terk etme beni, ne olur !
Hele ki, bu kabus dolu yılların ..
Yeni yıla, ayıplarını, acılarını, elem ve kinlerini devretmeye ramak kalmışlığında..
Eskinin, yeninin eşiğinde durmuşluğunda ..!
Akın, karaya belenmesi tehlikesinin, diz boyu çoğalmışlığında ..
Yönümü, menzilimi şaşırtıp, karıştırıp, yitirtmeyin, bana ...
İnsan olmamın kıvancı ..
Hemcinsim olmalarından utandığım, insan geçinen, insancık yığınlarının ..
Üst, üste devrilerek ....
Sadece ama sadece, şuursuz,izansız kalabalık yığınlar olup, yükselerek ....
Evreni ve gerçek insanı, insanlığı
Amansız, acımasız ve hunharca yutmaya koyulmuşluğun utancını içerken !
Ben garibi,
Dört yol ağzında terk edilen sabiler gibi, naçarlığa terk etmeyin ....!
İnsan olarak ve insanlık adına çok yanlış giden her şey için
Acım, kederim, hüznüm, sancım ve hıncım doruktayken, üstelik ..!
Ne olur, benim muhakeme ve sorgulama güdümü çalmayın, benden .
Ya,değilse nasıl bakarım ben, benim yüzüme ..!
Gömüldüğüm utançla, vicdan aynamın derinliğinde !
İnsan geçinenler ve sözüm ona insanlık denen ..
Şu, hilkat garibesi güruh kuşanmışken ..
Tüm şiddet ve nefret duygularının kanlı, kirli - paslı zırhını !
Bizlere musallat, yarınımıza hakim olan ..
İhanet, karanlık ve bilinmezliğin farkında olmamışlıkla ..
Kötülüklerden,geç haberimiz olmuşlukla...
Üstüne üstlük te..!
Çoğu soysuzluklardan bihaberliğimizde ...
Dönenip dururken ,hayat kavgasında
Geleceğimize hükümran ve hakim olan ..
Ne kadar cibilliyetsizlik ve çürümüşlük varsa ....
Onları, asla bir daha geri gelmemecesine ...
Geri püskürtebilme güç ve iradesi kuşanmama paydaş ve yardımcı olun ..
Bunu, başka yol ve devinim paklamaz, bilirim ..!
Ondandır, topyekün bir arınma ve aydınlanma irade beyanım ve talebim ..!
Özgünleşme ve özgürleşme savaşına koyulmamız şart ve kaçınılmazken
üstelikte ..
Özümüzden ve gerçek insanlıktan ne kadar uzaklaştığımıza dair kanıt mı ?
Aramayın uzaklarda, dönüp bakın özünüze ve bana,
Bencileyin buhranlarda ve içsel yalnızlıkların kasırgasında savrulan milyonlara..
Fillerin tepişmesinde, ezilip-yok olan, şu garibim çiçeklere ..
Bilesiniz ki, insani dürtüm ve tüm içtenliğimle ..
Benden akan gözyaşlarının ...
Yıkanışlara, durulmalara, arınmalara vesile olmasını diliyorum ..
İnsanlığın paydaş çabası, alın teri, göz nuru, yürek yaşları
Okyanusları ve denizleri yenileyebilir, arındırır tepeden tırnağa ..
Kederim boşuna olmayacak
Eğer, dünya tekrar temizlenebilirse.
Gerçeği anlamak, anlatmak ve uyanışa, arınışa, direnişe katkı sunmak ....
Bilesiniz ki, insanlık uğruna ödenecek bedel önemli değil, benim için !
Dostuma, yoldaşıma, bu davanın yiğit neferi ..
Aydınlanma savaşcısı adamına olan sonsuz inancın gücüyle ..
Bina ettiğim sarsılmaz ve yürekten inançla, koyulduğum savaşta ...
Görünen ve görünmeyen nice diyet ne denli ağır olsa da ..
Dönmem yolumdan, geri durmam, onur kavgamdan ..
Yaptığımız her şeyden sonra hâlâ buradaysanız,
İnsanlıkla, insanlığın zaferini hep beraber, inanç ve coşkuyla kutluyor'sanız
Birbirinize ve geleceğinize olan güveniniz tam ve sarsılmazsa ...
Ne mutlu o, kavgada doğan muzaffer ve onurlu bebeğe ..!
O bebeği, bu çok ağır bedele, armağan olarak sundu, evren .
Gördüğümüz, bir aşk işareti ....
Ve büyüdükçe, bize öğretecek ...
Dünden, yarına uzanan ...
Bu amansız ve onurlu kavganın, yaşananın, şad olan ruhun nişanesidir ..
Kıvançla göğüslerimize takılıp, alınlarımızda ışıldamacasına .
Bilinsin ki ....
Ömrümün, ömrünüzün ve ömürlerin öyküsüdür, bu ..
Senin, özlü-sözlü gerçeğin ve sonsuz aşkın itirafı, beyanı ve kıvancı dır..
Bu, apalak özgür bebek ...
Ne kadar baş tacı edilse azdır ve yeridir..
Çünkü, masumiyet ve umut simgesi bu gürbüz bebek
İnsanlığın tarihinde, onurun kanıtıdır ..
Onurun kanıtıdır ..

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

07/12/2016

Saat:07_45


SOĞUK YATAKLARDA ....

Yataklarda üşür, düşünce yalnızlığa ve terk edilmişliğe ...
İnsan bedeninin sıcaklığı, düşsel renk güzellikleri ..
Sarmaş-dolaşlıklarda yaşadıkları iç içelikler yok oldukça ...
Zerrelerine dek işler, yalnızlığın soğuğu ..
Kahır gecelerinde yatanını özlemek zor gelir, onlara da..
Tıpkı, bana zor ve zul geldiği gibi ..
Sevgi çiçek açardı, bir zamanlar yatağımda ..
Sevgilinin bedenine, kokusuna,teninin sıcaklığına benimkiler karışınca..
Oysa ya şimdi öylemi ?
İlelebet terk edeli sevgilimin, eşimin, can yoldaşımın bedeni ..
Beni ve paydaşlıklarda nice güzel birlikteliklere yelken açtığımız ....
Sarı sıcak hazlara ve mutluluklara mekan olup, kucak açan yatağımız..
Sarar, sarmalardı bizi haz ve sıcaklıkla ..
Can yoldaşım yelken açalı ölüm denen ummana ..
Gönlüm, ruhum, bedenim misali ..
Gecem, gündüzüm, anlarım ve yatağımda öksüz ve boynu bükük kaldı ..
O gün- bu gündür ..
Ben gibi
İçi ve ruhu üşüyen yatağımda ..
O, eski büyülü ve albenili anları ve haz dolu zamanları ...
Sevgiyle bezeli anıları hasret ve elemle arar..
Çoğalttığı yalnızlığın ağır kurşini havasını solur oldu, için,için tükenip
Elemlere teslim olmuşluğun naçarlığıyla ..
Önce sıcaklığı yitti, sonra neşesi ve haz saçan büyülü hali ..
Şimdilerde ..
Bencileyin yalnızlığa yenileli..
Gecem, yatağım ve ruhum azap içiyor, azap ...
Zaman denen bu kara dehlizde, o malum günü beklemişlikle !
Göz yaşlarımızı kimselerin görüp bilmemişliğinde ..
Hep içimize ata, ata içimiz karadı içimiz, sonunda..
Huzursuzca dönenip durduğum taştan da sert ve soğuk gelen yatağımda
Uykusuz sabahları karşıladığım o, yorgun gecelerim de..
Yalnızlığın soğuk koridorlarında tüneyerek günler ve yıllar geçireli ..
Ben garip misali ....
İliklerine dek ayaza kesen ve o eski sıcak günlere özlem çoğaltan ..
Soğuk yataklarda uykusuz günlerde
Kahır dolu ömürle ...
Azap çoğaltıp, gün tüketmek nasılda ağır ve kahredicidir bir bilseniz..
Soğuk yatak..
Darma-dağınıklıklarda çile çoğaltan ömür ..
Yalnızlığın elem meyinde esrikleşen, beden ve gece..
Nasılda azabı içer bir bilseniz, sessizce..
Yalnızlığa teslimiyetin kahreden ezinçlerinde..
Dönüp baktığımda biçare gecenin içinde..
Hıçkırıklara gömülmüşlüğümde..
Elemime yoldaş, azaplarıma paydaş ..
Ömrüme sırdaş olur, soğuk yataklar ..
Ben, o ve gece öksüz-yetim olmanın azabında ..
Ayaza keseriz, ayaza Temmuz sıcağında bile..
Böyleliğimde ..
Uykusuz gecelerde ömür tüketirim, ömür ...
Elemlerde tünediğim penceremde, uykusuz gecelerde ..!
İçin,için içi üşüyen soğuk yatağın, perişanlığıma eşliğinde !
Perişanlığıma eşliğinde !



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

07/12/2016

Saat; 05_50

GÖZ BEBEKLERİNDE SAKLIDIR, KORKULARIN ....!

  İmrentiyi, tiksintiye , zoru, kolaya, kolayı, zora, oluru, olmaza, olanaklıyı, olanaksız, sevgiyi, nefrete döndüren ...... Hükmeden ve boy...