30 Mart 2020 Pazartesi

KABRİNİ ARAYAN, MEZAR TAŞLARI GİBİ ….! İnsanların bindiği dalı kesip, yetmedi kendi ayağına kurşun sıkarak .... Haysiyetsizlik yaftasını boynuna asıp, onursuzluk damgasını, alnına kazımış lığında .... İnsan geçinen sıfatların, suretlerin maskelere sığınıp …
Yüzsüzlüğü, arsızlığı iş edinip, yaşam şekli yapmış lığında ... Şimşire dönen yüzlerine, tükürüldüğünde .... Bırakın utanıp, arlanıp,gamlanıp, üzülmeyi ... İşi pişkinliğe vurup, ağız dolusu .... '' - YARABBİ ŞÜKÜR ! '' Diyerek … Küfrü, şükür sayarak bildiklerini yapıp, her herzeyi yemişliğin de .... Değerler, kutsallar, kişilikler, ömürler, bedenler ve hasılı ruhlar ... Değersizleştirilip, sudan ucuz hallerde, yangından mal kaçırırcasına, haraç-mezat satılıyorsa .... Bedenler, SEYYAR KERHANE olup çıkmış .... Ruhlar, VİRANE, GÖNÜLLER, YANGIN SONRASI, KÜLLÜĞE DÖNMÜŞLÜKLER DE BEZGİN, TARUMAR ….. KENDİNE, YABAN VE IRAK, HAYATA KÜSKÜN .... NE DÜNDEN, NE GÖRKEMLİ, ŞATAFATLI, İHTİŞAMLI ÖMÜRDEN … NEDE, BAĞRINDA ÖMÜR SÜRDÜĞÜNE İNANDIĞI …. GÜN GELİNCE DİRİLİP, KANATLANACAĞI GÜNÜ BEKLEYEN O, ZÜMRÜDÜ ANKA’DAN, KIRINTI VE İZLER VAR …. ÜSTELİK, MAHCUP, MAKUS, BIKKIN, BEZGİN ….. NARGİLEDE KOR, KOR YANAN Yürekler, ÇIFIT ÇARŞISI .... Diller, DAĞLANMIŞ LAL, MÜHÜRLENMİŞ SÜKUNA …. KERPETENLE SÖKÜLMEYİ BEKLEYEN SÖZCÜKLERİN, KELAMLARIN, YORGUN, BİTAP BEKÇİSİ OLUP, ÇIKMIŞLIK TA … DURGUNLUKTAN, İŞLEVSİZLİK TEN KÜFE-PASA KESMİŞ … TERK EDİLMİŞLİĞİN ELEMİYLE İÇİN, İÇİN ÇÜRÜYEREK … ELE-ALEME MEÇHUL, KENDİNE MALUM, REVA GÖRÜLEN SONUNU BEKLEYEN … HURDAYA ÇIKMIŞ, ISKARTA METAL ESKİLERİ GİBİ … ÖLÜMCÜL FIRTINA ÖNCESİ, SESSİZLİĞE GÖMÜLÜP, SÜKUTA KESMİŞ ... MAHŞERİ KALABALIKTAKİ, ÜRKÜTÜCÜ İÇSEL YALNIZLIĞINDA, TAT ALMALARI UNUTUP, KEKREMSİLİĞE YENİK …. ÜRPERMEKTEN, KORKUDAN AZADELİKLER DE … ÖDEYECEĞİ DİYETİ, ŞİMDİDEN SİNEYE ÇEKMİŞ … PAYINA DÜŞECEK, AZABA HAZIRLIKLA …. UNU ELEYİP, ELEĞİ DUVARA ASMIŞ HALLERDE … TEBESSÜMDEN IRAK, ÖLÜ YAPRAK RENGİYLE BEZELİ YÜZÜNE SİNEN TEVAZU VE ENGİNLİKLE … VECDLE RAM EDEREK, HUŞUYLA SUYU ÖPEN, SÖĞÜT MİSALİ TARİFSİZ TESLİMİYET, KERAMETİ KENDİNDEN MENKUL İSYANİLİĞİYLE …. BULUT, BULUT ÇOĞALIP, BEREKET, BEREKET YAĞARAK AŞKLA TOPRAĞI ÖPÜP …. RÜZGAR, RÜZGAR SAVRULAN EN COŞKULU, EN DELİŞMEN DUYGULARLA DOLUP, DOLUP, TAŞARAK BENDİNE SIĞMAYAN SU KESİLEN …. KENDİNE ÖZGÜ HEYBETİYLE …. İÇTEN, ÖZGÜN DAVETKARLIK LA …. KOPACAK KIYAMETİ GÖZLÜYOR … YANIK, YANIK SIZLAYAN … BEDENİNİ YİTİRMİŞ, RUHLAR …. KABRİNİ ARAYAN, MEZAR TAŞLARI GİBİ ….! KABRİNİ ARAYAN, MEZAR TAŞLARI GİBİ ….! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ 29 / 03 / 2020 Saat ; 23_46

29 Mart 2020 Pazar

KADINI HAKİR GÖREN....;

Der, kadını hakir gören kimi kendini bilmezler, madrabaz,ukala hadsiz ler, kadına ..
‘’ - Saçı uzun ,aklı kısa ..
Elinin hamuruyla, er işine karışma ..! ‘’
Bilseler ki böyle iblisler, kendini doğuran ana da,kadın aslında ..
Marifet, cinsiyette değil insanlıkla,insan gibi insan olmakta ..
İnsan ve kemalli,kadim li olmazsan eğer.
Ne yazar eril yada dişil olman, özünde ..Yoktur farkın, Kabe'ye kitap çeken, eşekten farkın .
Dün de eşektin,bugünde eşek olacan, üstelik hep eşek oğlu eşek kalacan ..
Kadını dışlayıp, hakir gören,ona her türlü deyyusluğu mubah sayan, zındıklar ..
Bilselerdi anaları olmasa ,bu dünyaya göz açıp,ayak basamayacaklardı, asla mı asla ..
Ondandır, kork nankör le, münafıktan ..
Bela gelir hep cahille,cüheladan ..
Değildir marifet diplomada, kimi okumuş cahil, ümmiden de olur, fena …
Ondandır, İSYANİ'nin demesi …
‘’ - Diploma, cehaleti alır, eşeklik, baki kalır ….! ‘’
Bilinir ve söylenir asırlardır ..
‘’ – Kılavuzu karga olanın, burnu boktan kurtulmaz..! ‘’
Bu hadsizlik le, kadına dil uzatan, asla mı asla, onmaz.. !
Bir ülke ve bu kainat, asla kadınsız var olmaz ..
İsyanın ,direnişin,hürriyetin destanı asla kadınsız yazılmaz.!
Aksini düşünüp ,bunu öyle sanan ve sayan gerçeğin ışığına, ilmin nuruna ermez.
Hödük gelip, eşek giden beynamaz dır, beynamaz …
Böylesinden köyde, kasabada olmaz.
İnsanı arif ,arifi ,maruf kılan ilim bilim adap edeptir daima ..
Kendini bilmezden değil arif ve adam, hiçbir herze olmaz.
Unutmamalı ki,nişadır sız kapla,karaktersiz ucube, kalay tutmaz..
Anası da kadınken, kadına dil uzatan zevzek, insan sayılmaz.
Bir toplumun, ülkenin kadını, eğitimsiz ve cahilse, geleceği olmaz..
Evladı, insan yapan ananın, tadına doyum olmaz..
Tatsız-tuzsuz, yavan aştan, yemek olmaz..
İnsanlığını bilmeyen eril de, dişilde olsa, işe yaramaz..
Bal yapmayan arıdan farkı olmaz.
Aklını bozmuş belden aşağıyla ..
Gözünü dikmiş kadının uçkuruyla,apış arasına ..
Namusu sıkıştırmış, bacak arasına ..
Akılla, vicdanı yok saymışlıkla ..
Hayatı sığıştırmış sa Vicdanla ,Cüzdan arasına ..
Ne denir böylesi utanmaz-arlanmaz, yüz karasına ?
Ondandır der, İSYANİ ..
Evlat yetiştiren, cümle atalara ..
'' - Erkek gibi kız değil ..
Kız gibi, duyarlı erkek yetiştirin, daima …
Anasına,bacasına yoksa saygısı ..
İnsan,ülke onur değilse o, cühela haydut’un kaygısı ..
Başa sultan , dağa eşkıya olsa ne yazar ..?
Başa sultan, dağa eşkıya olsa ne yazar ..?
Unutmamalı ki ..
Eceli gelen köpek, cami duvarına işer …
Al bağlayıp, yatmayın eril doğurduk diye ..
Eril, insan değil ise..
Tıpkı,ürme yi bilmedik it gibi, sürüye getirir kurt …
Ürmeyi bilmedik it gibi, sürüye getirir kurt ..''
Hakikati der acıda olsa İSYANİ, ağır ve ar gelsede sözleri ..
Dost dili susturulamaz yüreğiyle yazar, söyler hep gerçeği ..
Marifet erillik te değildir ehillik le ,insanlık tadır ..
İnsan değilse yetişen soyunuz, kıran da telef olur, soyunuz-sopunuz ..
Cahillik ve nifakta ömür tüketirse, erilliğiyle övündüğünüz soyunuz,
Kökünüze kibrit suyunu döker sonunda o, çok övdüğünüz…
Yele-kuza , yere-göğe sığdırmadığınız, biriciğim dediğiniz, oğlunuz ..
Sözü meclisten içeridir İSYANİ'nin, her sözü ..
Kelamıyla çıkarır,oyar, kem bakan gözü ..
Gocunan kimse,alınsın üstüne dediği sözü..
Kem sözle, cibilliyetsizlik, yakışır sahibine ..
Düşünce, İSYANİ'nin diline ..
İflah olmaz o zerul ömrüyle, taş kafası ..
Değil merhem, miski amber de sürse yarasıyla, başına …
Biline ki …
Gelmedik kalmaz, öylesi kadını hakir gören …
Hadsiz, kademsiz, onursuz,uğursuz dangalağın başına..
Kadını hakir gören hadsiz, kademsiz,onursuz ,uğursuz dangalağın başına..

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ.
Ereğli /KONYA
!7/03/2018
Saat:16_45
YÜREK VAR MI, YÜREK SİZDE ?
Beni, bende çalıp, talanlar da …
Ele-aleme, kurda-kuşa yem etmecesine
Yaptıklarınızdan sonra, yarattığınız eseri ..
Benden geriye kalanları ve utancın çizgileriyle, enine-boyuna bölüp …
Arzularınıza meze, vahşi ihtiraslarınıza kurban ..
Heves masalarınıza pey yapıp, sürmüşlüğünüzde, orta yere…
Lime, lime ederek, mutsuzluğa tutsak ettiğiniz beni…
Örselenmiş naçarlıklar ve çileler çiçeğini, görmek istiyorsanız ..
Sokakların karanlığında seken, yada kaldırımlarda tüneyen et-beden pazarlarında itilip-kakılan …
Hoyratça davranışlara tutsak edilen, kaldırım serçeleri arasında ..
Solgun yüzü, düşük omuzları, fersiz gözleri ..
Ama, tüm bunlardan ötede adeta dalda kalıp, amansız sonbahar rüzgarları önünde tiril, tiril titreyip ..
Çırpınan yapraklara, ürkek kuşlara bezemişliğim de iliklerime dek titreyen ….
Üfürsen düşecek hallerde oradan,oraya ama en çokta utanca ve kahredici ölümcül sancılara savrularak …
Tarafınızca belendiğim ezinçlerin ağırlığı altında un-ufak olmaktan ….
Bir deri-bir kemik kalmış, ben yaralı serçeye bakın ….!
Amansız-acımasız, arsız-hayasız saldırılarınız da ….
Ne halde kaldığımı görmenin utancına katlanabilecek seniz, gelin, seyredin beni ?
Sirkte cambazı, hayvanat bahçesinde maymunu seyrettiğiniz gibi ….
Lakayıt, alaycı ve acımasız bakışlarınızla ..
Üstelik eksik etmediğiniz alaycı ifadelerle,hakir gören bakışlarınız ve ciğerime saplanan ….
Delik-deşik etmecesine gözüme,gözüme uzanıp …
Tam on ikiden vurarak tam isabetle avınızı telef etmenin kıvancı ve mağrurluluğuyla ….
Beni gösteren, parmaklarınızın …
Boşlukta, karanlıkta ok gibi, kurşun gibi bedenime, ruhuma saplanıp durmuşluğunda ..
Şu an, tozlanıp-kirlenmiş, rengini kaybetmiş ….
Asıldığı yerlerde beklerken, delik-deşik olmuş ….
yıllara ve hayata karşı yenilgisini ele veren perdeler gibiyim ..
Adımı ‘’Yosma’’ ‘ya, çıkartıp….
Katran yada kömür karasından da beter ruhla, yaşama sevincimi çalmış lığınız da..
Adeta, canlı-cenazelikler de haraç-mezat satılıyorum …
et-beden tezgahlarında …
Dahası, iğrenç, absürdçe ilişkilerin kol gezdiği …
Kadın köleliği , et ve cinsellik pazarlarında ..
Ruhumun bedesteni, tarafınızca talan edilmiş, kevgire dönmüş..
Hangi taşına, tuğlasına el atsanız,yıkılır beden ve ruh binam .
Elinizde kalırım, toz ve moloz yığını olarak ..
Soruyorum, bu halimle size, şimdi ?
Hanginiz, ömrünüzün, ruhunuzun, yada gönlünüzün penceresine, perde diye, asar beni ?
Perde diye, asar beni ?
Ha mundar edilip, atılmış, ciğer ..
Ha, güve yemesinde delik-deşik olmuş …
Bozarmış, renkleri atıp, birbirine girerek solmuş, eski perdeler gibiyim ..
Hiç acımadan kıyıp, telef ederek ..
Perma-perişanlıklarım da, üstelik, iki gözüm,iki çeşmeliklerde ..
Yem ettiniz beni, gonca ömrümde kurtlar, çakallar ve leş kargası sofralarına ..
Bakın ve düşünün bakalım ..
Kaç perde gizler-kapatır utancınızı ?
Kanıma girmekle, ömrümü, umutlarımı, yarınımı ve hayat sevincimi çalmakla kalmayıp ..
Beni yüz karalıklarına, utançlara beleyerek ..
Lime, lime olmuşluklar da, sergen ettiğiniz perdeliğimde..
Beni,benden çalarak, mundar edip çöplere ve aç kedilere attığınız, ciğerliklerde..
Utançlara kesip, yüzlere bakamamışlığım da ..
Utanmadan, yüzüme bakabilecek yürek var mı sizde ?
Deyin, bana ?
Onursuzluğun bedenleri ..
Utanmadan yüzüme bakabilecek, yürek var mı sizde, yürek ?
Şerefsizliğinizin burçlarına, pencerelerine …
Eskimiş, ölü perdelikler de biçip, kesip, bölüp-parçalayarak, asmış lığınız da …
Utanmadan yüzüme bakabilecek, yürek var mı sizde ?
Değil insanlıktan, sıradan adamlıktan ıraklığınızda …
Yürek var mı sizde ?
Yürek …..
Yürek, var mı ?
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Ereğli / Konya
25 / 08 / 2018
Saat ; 14_35
NEYE YARAR .....
Yaraysan, ezinç,utanç ve dert kaynağıysan ömürlere ...
Gökte yağmur, yerde tohum, tarlada ve rızk da bereket ve hatta...
Canlara can, özlere can suyu olduğunu iddia edip ...
Kendi zafer sarhoşluğunda methiyeler düzen dil üstadı olsan neye yarar ?
Laf cambazlığında, takla attır'san sözcüklere,kelama ..
Kibrinden, görmüyorsan gerçeği, üryan ..
Gönül ustası olmayı terk edip, zanaatkarlar şahı ..
Mülkü cihanın efendisi olsan neye yarar,
ne yazar?
Değil mi ki maharetin, su üstüne yazmaktan ibarettir yazıyı ...
Ön kapı dururken arkadan dolanmak sa, işin-gücün,övündüğün hünerin ...
Şeytana asker, cellada ip, kula kul, iktidarla,erke köle isen ..
Hasılı, dertlere derman,dertlilere yoldaş ve kılavuz, onurlu birey olmak yerine ..
Fitneye yenik ümmet'sen neye yarar maharetle, marifet?
Eşekte taşır, kitap ile suyu,kah Mekke ye kah Fizana ..
Eşekliğinin, ilelebet baki kalmışlığında ..
İnsan evladı, insan olmak yerine, zulmün hünkarıysan, neye yarar taç ile taht ?
Neye yarar, taç ile taht .?
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ
İMMENSTAAD/ FRİEDRİCHSHAFEN/ALMANYA
14/11/2019
Saat ; 01_37

27 Mart 2020 Cuma


TÜM BAŞLANGIÇLAR ….


En anlaşılır ve yalın haliyle dillendirmeye çabalayıp, çalışarak  söylemekse meramımız …
Doğumla, ölüm denen iki değişmez arasında uzanan yolu ve yolculuk serüvenini ….
Sorup, sorgulayarak başlamalıyız kendimizi, hayata ve insana dair her ne varsa onu …
Elbette ki, ilkin ve öncelikli olarak doğumlarımız dan başlamalıyız, ömür denen  çile, çile çoğalan ….
HAYAT İPİ denen karmaşık, rengarenk bu yumağı ….
İpin ucunu kaçırdığında, nasıl kayıp giderse avucunuzdan yumak …
Bilinmezliklerin bağrında, dolaşıktır tıpkı ipler gibi ömürler ve  ömürlere sıkışan kısalı-uzunlu yahut ta …
Apansız çıkıp gelen ölümle, başlamadan bitiveren hayatlar …
Değil derinden, derine, şöyle göz ucuyla, üstünkörü bakıverdiğimizde bile …
Farkındalığımızla anlar, bilir ve kavrarız ki ….
Pandora’nın kutusunu da içinde barındıran HAYAT ….
Kimine göre gayya kuyusundan da beter, dipsiz girdap kuyusu …
Kimisine göreyse, içinde gizemler ve bilinmezlikler barındıran, rengarenk kocaman bir MATRUŞKA’dır …
İşte böyleliğinde, nereden, nasıl ve hangi gözle bakarsan öyle görüp, değerlendirdiğin  …..
Betimleyip, adlandırdığın hayat denen, muammalı , hengameli ve bir o kadar da fırtınalı yolculukta ….
Ömür denen, tüm başlangıçlar, yaşama merhaba diyerek …
Hayata gözlerini açanlar, bu serüvene koyulanlar …
Kendi istemeden, irade ve hasılı arzu dışı başlar …
Onun içindir ki …
Masumdur, tüm doğanlar …
Kusurlu, suçlu hatta veballidir doğurtanlar ile doğuranlar …!
Çoğu canlının öyküsü misali, insanın öyküsü de, bu kısır döngüdeki, tutsaklıkla başlar ….
Al takke, ver külah hallerinde koyulurlar bu tahterevalli oyununa …
Hür iradeleriyle doğmayanlar arasından çıkar, kurbanlarla, ilahlar …
İlahlar isteyince, kanlı, ağlamaklı ve çok bilinmeyenli …
Dahası, karanlıklara, aydınlıklara ve beklenmedik, bilinmedik sonlara gebedir ….
Zamanın, hayatın ve kainatın bağrındaki  ….
Ömür ve var oluş adlı oyunlar…
Bizlere sorulmadan, üstelik rızamız olmadan ….
Dahası çoğu kere olduk-olmadık hallerde ve zorunluluklarda, emrivaki dayatmalarla sahneleniyor ….
Yaşanmak zorunda kalınan, tüm başlangıçlar …..!
Yaşanmak zorunda kalınan, tüm başlangıçlar …..!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ



Almanya



27 / 03 / 2020



Saat ; 15_45


ŞİMDİ, BİR YENİ FASIL AÇMALI ....,

Şimdi bir yeni fasıl açmalı ..
Hayata ve insana dair ..
Biraz yeşil, biraz solmuşluğa esir...
Kahve rengi güzelliği olsun ..
Bir yanı yaşanmışlığa..
Bir yanı solup,ölmüşlüğe yelken açmış olsun ..
Doğru zamanda,olursuz işleri, yanlışları bağrında taşıyan hayatın ve zamanın bağrından ..
........
Şimdi, bir yeni fasıl açmalı ..
Hayata ve insana dair ..
Kırık dökük şarkıların dudaklarımıza düşmüşlüğün de..
Kirpik uçlarına tüneyen yaşların ..
Ha akmış,ha akacak lığın da ..
Elemleri katık,sevinçleri azık ..
Solgun tebessümleri ömrümüze ve yüzümüze perde etmişliğimiz le ..
.....
Şimdi bir yeni fasıl açmalı ..
Kırk yıllık kahve hatırında ki dostluk ve sevgi güzelliğinde ...!
Hayata ve insana dair..!
Hayata ve insana dair..!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

25 Mart 2020 Çarşamba

YAPRAK, YAPRAK İNDİ GÖZLERİME, ÖLÜM …!

İnsanlık var oldu olalı ….
Savaşın kurbanı olan ölü çocuklarız, bizler …
Vuruldukça biz, gepegenç, körpecik fidanlığımızda …
Her keresinde …
Kırıldı kolum-kanadım, dağıldı dalım, pürüm yaprağım …
Olanın, bana , biz günahsız-sabi-sübyan çocuklara olmuşluğunda …
İçtim ölümü kahpece katliamların bana ve biz masum bebelere, çocuklara reva görülmüşlüğünde …
Yaprak, yaprak indi gözlerime ölüm …!
Yaprak, yaprak indi gözlerime ölüm …!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Ereğli / Konya
12 / 04 / 2018

Saat ; 15_45
OKURUM, HAYATIN AYNASINDA, ÖMRÜMÜN ROMANINI …,

Görüntü, görüntü, anı, anı, yaşanmışlık, yaşanmışlık ….
Okurum, hayatın aynasında, ömrümün romanını ..
Kimi zaman dalıp,dalıp gitmecesine ..
An gelir fırtına ve kasırgalarda sürülüp-savrulmacasına ..
An gelip bilinmezlik, zorluk ve zorbalıkla, tökezlemişliklerimi yeniden ve bir daha yaşayarak …
Hatta, düş kırıklığı girdaplarında yutulmacasına …
Aklımın arka sokaklarının karanlık ve derin çıkmazlarında dolaşmacasına …
Tebessümler düştü, dudaklarımdan ömrümün romanının sayfalarına …
Bir sigara dumanı yada kahve kokusu tadında doldu yıllar genzime ve ruhuma …
Öksürük ve aksırıklarıma karışan sözcüklerin, gıcıklanma yada hıçkırık, hıçkırık boğazıma takılmışlığında ..
Yudumlarım, ağzımda kekremsi,kekremsi çoğalmacasına, hüzünlerin tortusunu …
Zaman,zaman ellerim titrer, kitap ve kalem düşer elimden..
Dağılan alkol lekesi ve kokusu kaplarken hayatımın ve ömrümün o gri anını ve dehlizini …
Kimselerin beni o, bunalım ve azap gelgitlerinden çekip-çıkartamamışlığında…
Hücum eder üstüme,üstüme ve aklıma....
Yarasa uçuşlarında ve bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun bedenimi ve ruhumu kamçılamışlığında ..
Bir yanım, yüzleşir benimle ....
Bir yanım, kaçar-siner meçhul kuytulara ...
Sahipsiz sokak köpekleri misali, yağmur ve yarasa saldırılarından …
Aynada ben sandığım ama tanımadığım yönüm ve yüzüm, bakışlarda çoğaldıkça ..
Ben, un-ufak olur ezilir, eciş-bücüşlüklerde dönerim, toz zerresine ..
O, an fırlayıverir içimden zapt edemediğim çocukla, göz kapaklarımda yığılan yaşlar, saçılır yanaklarıma ..
Yaşların doldurduğu, boz-bulanık gözlerimden dökülen, yitik bakışlarla …..
Okurum, hayatın aynasında, ömrümün romanını …..!
Okurum, hayatın aynasında, ömrümün romanını …..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Ereğli / Konya

12 / 04 / 2018

Saat ; 18_50
O, CANIM KELEBEKLER …!

Evrenin, hayatın, zamanın ve olayların harmanın da …
İnsana düşen en güzide ve mucizevi armağanı,
Bedensel, duygusal ve ruhsal sağlıkla gelişip,bütünleşen, hazla çoğalan gülüş güzelliği ….
Seçkilerin arasında insana bahşedilen en nadidesi dir ….
Zarafeti ve albenisiyle rengarenk, eşi bulunmaz kelebek naifliğiyle koşut ve bir o kadar da özen gerektirenidir.
Bir larvadan var olan, renk cümbüşü güzelliğiyle, o …..
İmrentileri kışkırtan ve kamçılayan haliyle düşsel ve vazgeçilmezdir …
Kelebekler, tutkuların olduğu kadar, özgürlüğün …
Özgürlük kadar, ruhun kanatlanışının ya da azabı içişte sönüveren umut ışığı hallerinde sembolüdür…
O’ ki, uğruna ömürlerin feda edildiği, daha pek çok nadideliğin ve özverinin sembolü ve şahikasıdır…
Suskunluklarında çoğalttıkları gizemlilikleri dahası bilinmezliğin sembolü ömürleriyle ..
Efsanelere uzanan kanat çırpmaların da odağı ve kaynağıdır..
Bazen ömürlerden hayatlara, zaman zamanda hayattan , ömürlere nakşolan, eşsizliğin kanıtıdır..
Onuru ve özgürlüğü, zarafeti taçlandırırken
Sahip olunan servetin ve hazzında değil düşüncelere, düşlere bile sığamayan değerliliğidir …
Kelebek uçuşu …..
Güneşe ve ölümsüzlüğe uzanan seyahatin, seyyahlığın ….
Adanmışlığın, tutku,utku,umut ve uğruna ömür hasredilen mutluluğun, erişim serüvenine kanatlanışı …..
O, özgüvenle özgürlüğe erişim idealinin uğruna katlanılan zahmet, esaret ve özverinin armağanı olarak, ömürlere nakşolan sembolü ve ruhlara sinen …
Eşsiz-menentsiz, destansı var oluş öyküsünün, hayat buluşudur….
Kelebekler özgürlüğün diyetini ,ömürleriyle ödemenin onurunu taçlandıran, asude güzellikler manzumesidir..
Tıpkı asil ve onurlu, ideali olan saadeti, sadelik, yalınlık azim ve sükunda arayan ….
Ereği uğruna, zerullüğe bile özveriyle , hatta ….
Seve, seve katlanma asaletini gösteren, cömert, emsalsiz üryan ruhlar gibi …
Emsalsiz üryan ruhlar gibi …
Her kelebek uçuşu …
Nadide ve az ömre sığan …
Akla ve hafsalaya bile sığamayan ululuk ve bağlılıkla ….
Özgürlüğe, aşka,hazza ve vecde kanat çırpışın, saygı duyularak selam durulacak destanıdır …..
Saygı duyularak, selam durulacak destanıdır …
Ondandır…
Kelebeklerin özgürlüğün sembolü oluşlarının sırrı, ruhlarında…
Sıradan bir larvalıktan, göz kamaştıran idealistliğin taçlanış ve şahlanışın şahika lığına ….
Zarafet ve albeni abidesi, kelebekliğe uzanan …
O muammalar ve çileler manzumesi serüvene kanat çırparken ki, asalet ve zarafetle, saygınlığı hak eden …
O destansı, şaheser ömür öyküsünde dir …
Kelebeklere duyulan saygı, onura, özgürlüğe ve asil ruhlara duyulan imreniş ve saygıdır…
Ondandır ki ..
Her özgürlük öyküsünün vazgeçilmez sembolüdür, o canım kelebekler….!
O canım, kelebekler …..

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ /İSYANİ

Ereğli / Konya

12 / 04 / 2018

Saat ; 23_ 53


ÜÇ NESİLDEKİ SOHBETTE, ÜRYANLIK LA SIRITAN SOYSUZLAŞMA VE ÇÜRÜMENİN GERÇEĞİ ….!

Tonton ve mülayim mi mülayim ….
Dahası, Mürdüm eriği güzelliklerin deki yaşlı ama pür-ü pak dudaklarıyla ….!
Sohbete can,içtenlik ve sıcaklık katan muhterem mi muhterem, dede….
Adeta, sıradan, laf ola beri gele tümceler den uzak sohbetinde, hem oğluna hem de torununa gönül bedesteninden güzellikler sunarak ….
İçinde bulunduğumuz hali pürmelal in suretini gösterircesine …
İnadına inci gibi durumu duru Türkçesi ve telaffuzuyla …
Anlaşılırlığın ötesindeki tavrı ve sükunuyla …
İçe işleyen düşünce ve sözleriyle, ağzından sıradanlıklarda kelam değil ….
Bal akan derin mi derin sözleri ve içtenlikli muhabbetiyle sarf ettiği cümlelerle ……
Kıyaslayarak, dün ile bu günü , rol yapmadan, ahkam kesmele-
re koyulmaksızın ….
Bir define yada çeyiz sandığından, özenle korunduğu daha ilk bakışta anlaşılan ….
Değerli nesneler ve mücevherler,ipekler güzelliğinde ışıldayan duygu dolu akışkan sözleriyle ….
Abartısız ve sadeliğin zarafetiyle, adeta …
‘’ - SAADET SADELİKTE DİR . ‘’, Tümcesini bir çırpıda ruhlara ve dimağlara nakşederek …
Kendince, tevazuyla, seriyordu güzelliği ….
Olanca çarpıcılığı ve albeniyle, gözler önüne koyarak, çöpsüz üzüm güzelliği ve lezzetinde..
Tadından yenmeyen keyiflilik le …
Kem-küm etmeden, dolambaçlılıktan uzak, dahası anlaşılır özlülük le..
Oğlunun, ilgili görünmeye çalışır edilgen halleri ..
Torununun, pervasızlıktan da öte ….
Bıçkınlık ve küstahlık, hatta ukalalık sayılacak haldeki , vurdum duymaz edalı tavır ve yaklaşımıyla …
Ona, küçümseyen bakışlarla yaklaşan hallerine, inatlık la …
En munis ve hoş görülü tavrıyla ..
‘’ – Vefa sıradanlığa tutsaklıkta İstanbul’da bir semt adı olmamalı ….
Hayatlara nakşolan bir zarafet ve insanlık timsali olarak, hayatı ve ömürleri kıymetlendirmeli …
Güven ve itimat şimdilerde bir otobüs firmasının adı olmaktan öte anlam taşımıyor, lafzına uygun davranış ve karşılık görmüyor maalesef ki ..
Eskiye rağbet olsa, bir pazarlarına nur yağardı demek …..
Hem hor görmek, hem de hoşgörüsüzlük ve düne saygısızlıktır …’’
Babasına ve oğluna bakan evlat iki arada bir derede kalmanın ezinci ve edilgenliğiyle,hatta utancıyla kah al, al oluyor, kah bozarıyor..
Olmadı, mora kesiyordu …
‘’ – Haklısın, haklı olmaya baba ama,zaman ve zamane, nesil değişti ..
Eski camlar, bardak oldu …
Takma kafanı,yorma gönlünü,kuşaklar arası fark ve çatışma deyip çıkıyorlar işin içinden, ekabirle, ağzı laf yapanlar bile …! ‘’
Tam da bu anda, en cafcafalı halleri ve başına buyruk tavrıyla, ahkam kesiyordu …..
Islıktan, hatta jiletten de keskin sesi ve laf ebeliğine batmışlığın da …..
Çıfıt çarşısına dönen ağzından çıkan, yaralayıcı,kırıcı sözleriyle, torun …
‘’ - Dede be,kafa ütülüyor ve adeta boğuyorsun bu naftalin kokulu, klasik ambalajlı, eski ama asla eskitmediğin kelamların la ….! ‘’
Sonra döktürüyordu sözcükleri torun, art arda ..
Nihayetinde şu sözlerle koyuyordu, üç kuşağı zaman salıncağında sallandıran sohbete, nokta …
‘’ - KOKTU BU AYAKLAR ….
KES TRAŞI, YAYLAN DA GÖRELİM ENSE TRAŞINI ….
YANDAN GİT, BAK Kİ, BAŞINA DOST TAŞI DÜŞMESİN …
ZAMANSIZ GÖÇMEYE SİN, EŞEKLER CENNETİNE …!
İŞİN DOĞRUSU OLMASA DA, GEÇER AKÇELİĞİN DE DURUM BU BE, DEDİŞKO …..!
DURUM BU BE, DEDİŞKO …..! ‘’
Böylece olanca yakıcılığı ve çarpıcılığıyla….
Hatta, yürek yaralayıp, iç acıtarak, azap vermece-
sine, saçılıyordu gerçek, üryanlığıyla ortaya …!
Çıkıyordu gerçek çuvala sığmamışlığıyla ortaya, Saçılıyordu burun direği kıran kokuşma her yana,dahası arş-ı alaya …
ÜÇ NESİLDEKİ SOHBETTE, ÜRYANLIK LA SIRITAN, SOYSUZLAŞMA VE ÇÜRÜMENİN GERÇEĞİ ….!
SOYSUZLAŞMA VE ÇÜRÜMENİN GERÇEĞİ ….!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Ereğli / Konya

13 / 04 / 2018

Saat ; 09_26

GÖZ BEBEKLERİNDE SAKLIDIR, KORKULARIN ....!

  İmrentiyi, tiksintiye , zoru, kolaya, kolayı, zora, oluru, olmaza, olanaklıyı, olanaksız, sevgiyi, nefrete döndüren ...... Hükmeden ve boy...