12 Ekim 2021 Salı
OLMADI, ESFELESİNE ....
Yüz verdikse, astar istemeye kalkma ....
Başımda duman'san, duman'lığını bil ..
Ya, yüksel, semaya ...
Ya'da, dağıl da, burnumun ucunu göreyim ..!
Aksi halde, yiyeceğim ayvayı bu gidişle ....
Bu sırnaşık'lığın la değil, bana kavuşmak ,,
Eser kalmayacak, benden ..
Sonunda, avucunu yalayacaksın ..
Demedi, deme, gel beni dinle ..
Dağıl da git başımdan, efendice !
Sen, sen ol ..
Şansını, zorlama !
Tepemi, attırma hani'ya ..
Kör duman'lığın da, başıma bela'lığın da
Al başını git, benden ırağa ...
İster bir kul başına, istersen kör şeytanına ...
Olmadı, esfelesine ...!
Olmadı, esfelesine ....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Friedrichshafen / Almanya
30/09/2016
Saat;03_35
11 Ekim 2021 Pazartesi
MÜSTAHAKSIN BUNA!…
Sadece suretinde ve bedeninde kalmışsa, insanlık
Sıyrılmışsa arın, namusun
Yok olmuşsa onurun, haysiyetin
Karaktersizlik de
Pula dönmüşlük de metelik etmiyorsan eğer,
Fırıldaklık da baş edilemez halde isen, iyiden iyiye
Süsün, fiyakan, havan; sütünün ve namusunun önüne geçmişse
Dönmüş sen nişadırsız, kalaysız kaba
Ne dense azdır, sana
Şikayete hakkın yok, asla
Müstahaksın buna!…
Ölünü-dirini, kavmini kardaşını satmış'san üç-beş kuruşa
Karakterin olmuşsa, yalama
Yüzüne tükürseler ” -Yarabbi şükür” diyorsan, buna
Soma’da, Afyon cephanelikte ve nice katliamda telef olan canını
Meteliğe tenezzül ederek, satılmışlığa razı gelerek,
Yalancı vaatlere eyvallah edip,
Biat ta boyun eğerek satıyorsan devlete, iktidara
Sarılmış san umut diye, yalancı vaatlerle
Seni İblisce dinle,
Allah’la kandıranların safsatalarına…
Sırt dönmüş isen insanlığa, bilme ve ilime
Bebeğin ırzına geçilmesini sindirerek, içine
Paraya tahvil etmişsen namusunu, ırzını
Ölüyorsa, Tarikat yurtlarında körpecik çocukların cayır cayır yanarak
Ve hala onursuzluk da kıvrım kıvrım kıvranıyor'san para-pul uğruna
Yok sayarak azabı, utancı, şerefsizce ihanetleri…
Çıkmışsa piçin, çürümüşse özün , delinmişse götün le-cebin
Düzül'meyi iş edinmişsen
Dolap beygirliğin de tufalara ve babalara gelmişsen
” -Yetmez ama daha da daha ” diye, diye domalarak onlara kıç dönmekte isen
Kandırılanlarca, kandırılmalar da sürüm sürüm sürünmeyi iş saymış san
Ne demeli???
Sen gibi, arlanmaz-utanmaz deyyusla-lavuğa, özsüz-sözsüz kahpeye
Hilkat garibesi karaktersiz ucubeye
Hala ve tüm yüz kızartıcı hallere rağmen,
Arsız ve pişkince gülerek çekiyorsan sinene, (olan-biten her rezilliği)
Kanına giren deyyusa, katile, ırzı kırığa,” -Hayır .” demek yerine
El-pençe divan duruyorsan,
Fark etmiyorsa, sana giren-çıkan
Hala, insanım diyorsan yuh değil, yuhlar olsun, sana!…
Civanların, kızların katledilirken
Bebelik'de düzülürken, dövülürken susup, kuma gömüyor'san
O, kopasıca başını;
Uzatıyor'san koyunlar gibi rızayla, kasaba
Hele ki, üstüne üstlük bir de
Aşıksan hala celladına…
Ne dense azdır, sana
Şikayete hakkın yok, asla
Müstahaksın buna!…
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ
Friedrichshafen /Almanya
ŞİİR;
Özü ve içerik zenginliği, dimağlara, ruhlara ve
ömürlere yer eden gizemi, albenisi ve büyüsüyle, hem yazarını, hemde okuruyla,
bir vesileyle duyup, fark ve keşfedenin içindeki << - KAŞİF RUHUNU VE
POTANSİYELİYLE,ZENGİN CEVHERİNİ . >> Açığa çıkartarak, ilgili kişiyi
......
Akılla, olağanla, sığlıkla sınırlı kalmayan, hatta
ve hatta düş ötesi denebilecek
güzellikler ve zenginlikler coğrafyasında, bitimsiz ve olağanüstü keşfe
çıkartır .
Bu yolculuk onun için, '' - O'da, belki (?) ''
Katlanılması zor ve çileli, gelin görün ki, beraberinde de başlı, başına
tarifsiz zenginlik ve kendini de tanıyıp, keşfetmek dahil, pek çok insanın
erişemeyeceği, olağanüstü zenginliğe, hazineye ve mutluluğa eriştirme olanağı
ve yolculuğudur ......
Anlayacağınız, İÇİNİZ DE Kİ KAŞİF, NE DENLİ
ARZULU, İSTEKLİ VE GÖZÜ PEK, DAHASI ...
İLGİLİ, MERAKLIYSA O, KADAR DERİNLİKLİ VE
FANTASTİK SERÜVENE VE KEŞFE KOYULUP, ERİNCE, TEBESSÜME VE HAZZA ERECEKTİR ....
Diğer tüm zenginlik, başkalık, güzellik ve
nimetlerinin yanı sıra, bu bile .....
Başlı başına, ŞİİRİN, TILSIMI ve TILSIM'LIĞI,
ALBENİSİDİR, ALBENİSİ ......!
ŞİİR; Tutkunun, kaşifliğin, keşfin, cazibenin,
merakla-dürtünün, önlenemez gücü, zenginliği, İNSANI, HELE Kİ DE, KAŞİF RUHLU
İNSANI, YAKIP-YUTAN DAVETKAR'LIĞI, KIŞKIRTICILIĞI VE DAYANILMAZ ENTERESANLIĞI
.....
Karşılığında da, DEME, VECDE VE HAZZA ERİŞTİREN,
HARLI ÇOBAN ATEŞİDİR, HARLI ÇOBAN ATEŞİ .....
Hasılı, özcesi ......
ŞİİR ; DEME, VECDE VE HAZZA ERİŞTİREN, HARLI ÇOBAN
ATEŞİDİR, HARLI ÇOBAN ATEŞİ .....
''
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ ''
ANLAŞILAN O'Kİ ............
Anlaşılan o'ki ....
Aşkı, çilede tadan, tattıran ve bilinmezliklerle
hatta, acabalarla, ürperticilik,
yetmedi .......
Ürkütücülükle, gizemlerle ve karanlıklarla dolu
yaşayanlığınla ........
Değil, benzemeye ........
'' - İnat ve kararlılıkla '' Özenip, öykündüğün,
düpedüz o, olup çıkmak istediğin ....
Dünya atlasının, değişik bölge, kültür ülke ve yörelerinde,
insanın yaşadığı her coğrafyada farklı,
farklı isimlerle anıldığından adımdan da çok, emin olduğum ......
Kıt-kanaat aklım ve yetersiz bilgi birikimimle,
bile bildiğimce .....
<< - İlahe, Tanrıça, Kapris, Dost Küstüren,
Çile, Azap, Yol Gözle ten, dahası ...
Bir diğer adıyla da, '' Özlem Çiçeği '' olarak anılıp- bilinen, kendine has ünü, şanı ve tarifsiz albenisi olan ....
Nesli, gittikçe azalan, ender ve zor yetişen, hele, helede her yerde, her mevsimde
bol, bol açmada, asla ama asla cömert
olmayan ...
Bir köklük varlığında, yılda bir kez ve hatta
bazı türleri, minimum iki yılda bir ve
oda bir açış dönem, mevsim yada sezonundan, genellikle bir çiçek, çok istisnai
hallerde de, en çok üç çiçek açıp ....
Bir, bilemedin en geç, iki gün sonra solan,
yeniden açması için çok bekletip, yol gözle'tip ....
<< - Bu adını asla ama asla boşa
almamışlığın da ... ! >> Özlem çoğaltan, o müstesna çiçek olup-çıkmaya
koyulan lığın da ....
Hatta, düpedüz o, kesilmeye aşinalığın la ........
Sevgiyi, sevdayı ve nihayetinde de kendini .......
Fantastik Antik çağdan, dahası ....
Öteki alem ve medeniyetlerle, sıkça adlandırılan
bilinmez KOZMİK PARALEL ALEM- PARALEL DÜNYA'dan PAHA BİÇİLMEZ, MİRAS diye
anılıp-adlandırılan, emsali olmayan
......
Bu bağlamda da, kolay, çabuk ve alala de
yolculuklarla erişilip, ulaşılamayan .....
Değil baktıkça, anlatan la, anlatılandan duyuldukça
bile ....
Göz kamaştırıp, merak depreştirip, yağlar eriten,
beden eskitip, ömür tükettiren .....
Hasbelkader erişilip, görülüp, güzelliği ve
zenginliği yaşanılıp, paylaşılamayan HAYAL ÖTESİ ÜLKE VE ŞEHİR
olup-çıkanlığınla ......
ÖMÜR TÖRPÜSÜ ve BOYUN BÜKTÜREN ....
Varla-yok arası denilecek kadar kısa ve ana sığan
zaman aralığında, hallerde kıyısından-köşesinden alel-tecel gösterip .....
Sonrasında o ketum hallere
bürünmüşlüğün de, bırak, doyurup-kandıracak kadar bol olmayı, bundan geçtim, ucundan bile azıcık tattırmayan,
özlem gidermeyecek kadar eli sıkılıklar da yaklaşan hallerinle, tavrınla ......
Mutluluk sunup, yaşatan'lığın dan, nimetinden de
çok .....
Adeta, adı üstünde << - KÜLFET AŞI >>
Diye anılan, hatta ....
'' - Külfet aşı, yer başı, alır canı ....! ''
Diye, yakıştırma yada tekerleme, taşlama ve hicve dahi konu olan,
hallerinle ...
BAKTIKÇA BIKTIRAN, kasvet kusan, kusturan ve değil
sadece ilik, düpedüz CAN KURUTAN olup,
çıktın ......!
Bilesin ve anlayacağın o'ki ......
Granitten ve buzdan heykel soğukluğun,
kokmaz-bulaşmaz hallerin ....
İmrendir'menden de çok, azap kaynağı ve bıktıran
olup-çıkan lığın da .....
Ama ne acı ve ne yaparsın ki ....
O, klişe deyimle, ta ilk okuldan beri ömrümüze ,
dilimize ve gündemimize yerleşen ...
<< - ŞEKİL A' DA GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ '' Sözünü, bir kez daha çağrıştırmacasına .....
'' - İNANMAYANIN YADA HER MERAK EDENİN . '' Bana
baktığında, kolayca ve rahatça görülüp, anlaşılacağı üzere .....
Gönül, ota da konuyor, boka'da ......!
GÖNÜL, OTA'DA KONUYOR, BOKA'DA ........!
Hallerinde .......
Tıpkı, bana yaşattığın, bende olduğu ve başıma
geldiği, yaşadığım gibi .....
BAŞIMA GELDİĞİ, YAŞADIĞIM GİBİ ........
ANLAŞILAN O'Kİ ..........
Her halinle ve halükarda .....
Nimetin den de çok, külfet aşı olup, çıktın
.....
NİMETİNDEN DE ÇOK ......
KÜLFET AŞI OLUP, ÇIKTIN ......
Anlaşılan o'ki .....
ANLAŞILAN O'Kİ ..........
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
11 / 10 / 2021 - Pazartesi
Saat ; 05_05
10 Ekim 2021 Pazar
ŞİİR ;Vicdan denen aynayla, hakkaniyet ve adalet kantarını, doğru, adil, gerektiği gibi, hele, helede GERÇEĞİN,HAYSİYETİN, ONURUN IŞIĞINDA kullanmanın yollarını bulmana kapı aralar ..... LAKİN, NE ADALET DAĞITIR, NEDE ŞİFA ...... Çünkü ; NE HAKİMDİR, NEDE TABİP ....... Onlara yürümen de yoldaşın olur, sen isteyip, izin verdikçe ...... Dahası, bilinçle, sağ duyuyla, yürek sesini dinlemeyi becererek, farkındalıkla, hayatı sorgulayan lığı yeğler sen .... Ötesi mi ? Ötesi, Şiirin değil, senin işin ve görevin, dahası olmazsa, olmaz ötelenemez, yadsınamaz sorumluluğun dur, sorumluluğun ..... << - Şiir gibi dünya ve hayat, diyenlerden'sen, dileyenlerden'sen . >> ŞİİRLE YOLDAŞLIĞI KAVİLEŞTİREN OLMAYA ÖZEN, BU YARARINA VE KARINA OLUR ...... GENELDE SANAT, ÖZELDE DE ŞİİR, yüreğe şifa, akla sığınak, sağ duyuya konak .... Gönüllere, ışık .... Cümle ömürlere, İSTİSNASIZ CAN SUYUDUR, CAN SUYU ........! '' Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ '' DÜŞMEYE GÖR, SEVDA DENEN ÇETREFİLLİ DERTLERE .... VERDİRİR BAĞRINI, YÜZÜNÜ, DÖNDÜRÜR YÖNÜNÜ YELLERE .... ADINI ÇIKARTIR, DİVANE İLE, DELİYE ..... '' - KESİLİRSİN .... KAH, SEYYAH ..... KAH, PERVANE .... TÜKETİRSİN ÖMRÜNÜ, DÖNE, DÖNE ...... TÜKETİRSİN ÖMRÜNÜ, DÖNE, DÖNE ...... GÖRÜRSÜN GERÇEĞİNİ, HAYATIN ve GERÇEĞİN AYNASINDA .....! '' Düşmeye gör, sevda denen, gayya kuyusundan da derin ve karanlık, beter, üstelikte, çetrefilli dertlere ...... Adını çıkartır, divaneye, deliye ...... Döndürür, Pervaneye, rüzgar gülüne, olmadı, Topaca .... Efkar sardıkça, her yanından bedeninle, gönlünü ..... Diz çöktürür önünde, gösterir, dünyanın kaç bucak olduğunu,verdirir bağrını, döndürür, yüzünü, yönünü, yellere ...... Sığdırmaz seni, ne göklere, ne yerlere ...... Çevirir çarkı feleğinde, döker kalıptan, kalıba, sokar halden, hale, şekilden, şekle ...... Kah, çeker dara, sallandırır, mutsuzluğun darağacında .... Çürütür ömrünü, umutsuzluğun örümcek ağında ...... Kah, bandırır seni, sevginin, aşkın, hazzın mey'ine-şerbetine ..... Kah, daldırır buhranın, hüznün ummanına .... Yutar, bunalımların girdabında, karıştırır, geceni-gündüzüne, akını-karana ..... '' - Yetmedi ... '' Dersen ...... Der, sana .... << - Çilelerden, çile, ezalar dan, cefalar dan, çeşit, çeşit, eza- cefa ..... Göçlerden, göç beğen ....! '' Esince kafası, atınca asfalyaları, tutar, kulağından, kolundan- kanadından, atar kurtlar sofrasına ........ ATAR, KURTLAR SOFRASINA ........! Ham'lığının gitmecesine, yakar, pişirir, erdirir seni, kor alevlerin ortasında kalmaca'sına, muradına ... Sen ..... '' - Azım'sar, yetmedi, daha ver ....! '' Dedikçe ... Havale etmişliği ile seni, kaderine, kahpe feleği ile, meleğine ......... Kırk satırla, kırk katır arasındaki hallerde ....... Hallerden, hallere koyar- şekilden, burnunun olmadığı deliğe yere, gövdeni sokar ..... Susuz-soluksuz koyup, nedamet getirmecesine, tavla, tavla Şahbaz atlardan indirip, kuyruğu, güdük, palansız, dahası nal'sız eşeğe bindirip, sürüm, sürüm süründürmecesine ... Külünü, göğe savurur, kah, Fizan'a, kah kutuplara, oralarda kesmezse, Kaf dağının ardına ....... Oralarda kesmezse, Kaf dağının ardına hatta, hatta esfelesine bile, yollar ...... ESFELESİNE BİLE, YOLLAR .......! Nasibin de varsa, kerevetine, mürüvvetine ermeler .... Mutluluk denen baldan bir parmak sürerek ağzına, diline, girer kanına, kandırıp, iyiden, iyiye avucuna almışlığın da ... Oynatır seni hem dandinin de, hem de, parmağında .... OYNATIR SENİ ..... HEM DANDİNİN DE, HEM DE PARMAĞINDA .... OLMADI, TUTMADI MIYDI GÖZÜ, SARMADI MIYDI HUYUN-SUYUN ....... Suya götürüp, susuz getirir, yalatır avucunu, verir, alasından dersini, sana ... VERİR, ALASINDAN DERSİNİ, SANA ....! Hasılı ..... Yaşatır sana, pişmiş tavuğun başına gelmeyenlerin, başına gelmecesine, kısmet mi sayarsın, eziyet mi ? Orasını bilse, bilse, kendinin bilmişliğinde .... An gelir, bin pişman eder dünyaya geldiğine .... An gelir, kendini Muhteşem Süleyman sanıp, sayarak ..... Albenili, şaşalı hayatın debdebesinde, geçirir seni, kendinden ..... Zevk sarhoşluğunda, döndürür başını, kamaştırır, gözlerini, keser ayağını, yerden ... Kanatsız Melekle, Kelebek olmalara öykünür, tez alırsın, boyunun ölçüsünü ..... Böyleliğin de, hele birde, olursan nefsinin kölesi, dağları-taşları, dünyaları, alemleri yaratan ilah sanır sın, İlahtan da Ulu görürsün, kendini .....! Kibrin ve mağmurlanma atına tez biner, tez inersin ..... Dev aynalarına sığmayan, görünüp-bulunmayan yitik cüce olur-çıkarsın, YİTİK CÜCE .....! Anlayamadan daha neler olduğunu, ya burnunun yada kıçının üstüne düşersin ....! Hal görüp, hallerine şükretmeyi de ....... KİBRİN KÜHEYLANI olup, ŞAHA KALKIP, ÜSKÜDAR'I ELDEN ÖNCE GEÇMEYİ DE, tez öğrenip, becerir, hünerlerini sergilersin ......! Yolların ve hallerin çokluğunda, ömrün kıtlığında, tüketirsin zamanı, iki kapılı han denen şu SİDİKLİ DÜNYADAKİ konukluğun la, kiracılığın da .... Sürer böylelikle, senin, ömür denen, devri alem .... Senin, ömür denen, DEVRİ ALEM .....! Hasılı, verince seni yellere, görürsün Hanya yı, Konya'yı, hele ki de akıbetini ....... Dönmüşlüğün de, rüzgar gülüne ...... Kesilirsin .... Kah, seyyah ........ Kah, pervane ..... Nicelerine göre, << - Kıtlığında, aklının >> ..... Kah, gerçekten olursun, kah, sayılırsın, Divane, Deli ..... Tüketirsin, ömrünü, döne, döne ..... KESİLİRSİN .... KAH, SEYYAH ..... KAH, PERVANE .... TÜKETİRSİN ÖMRÜNÜ, DÖNE, DÖNE ...... Görürsün gerçeğini, hayatın ve gerçeğin aynasında ..... GÖRÜRSÜN GERÇEĞİNİ, HAYATIN ve GERÇEĞİN AYNASINDA .....! Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ Immenstaad / Almanya 10 / 10 / 2021 - Pazar Saat ; 18_00
ŞİİR;
İnsanın kendisiyle yüzleşip, hesaplaşmasına ışık tutar, yol açar ..
'' Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ ''
İÇİMDEKİ, MAPUSHANE ............
Derler ki ;
'' - Kişi, mapushane'sini içinde bina edendir ...! ''
Ömrümün tıfıl ve delikanlı çağında hatta başımda kavak yellerinin estiği o delişmen ve kaygısız yıllarında .....
Şimdi şu an, yılların birikimi ve deneyimiyle, hayat bana anlattı, kavrattı ve aklıma, ömrüme kazımacasına öğretti .....
Özünü, anlamını, derinliğini, değerini layığınca kavradığım, bu nadide saptama ve ilham ışığı söz .....
Adeta, o yıllarda saçlarımı öpüp-okşayıp, yalayarak içinden geçip giden yel misali ....
Yaşadıklarım, kulağımın birisinden << - Vızzz >> Diye girip, ötekisinden << - Tırıs >> diye çıkan bu çok manidar güzel sözün, ne denli doğruluğunu gösterdi ....
Bana, pastırma yazının son örneklerinden biri olan, güzel bir güz öğleden sonrasının sıradanlığında,
dönenip durarak ......
Hayatın doğal akışı gereği, ihtiyaçlarım karşılamanın gereğini yapma adına, zorunlulukla önünden geçtiğim İZBE DUVARI ......
Pastırma yazı havasının kaynağı olan, iç ısıtıp, yürek ferahlatan güneş ışıklarının, son kaldı cömertliğinde, eşantiyondan verdiği armağan olarak .....
Sol yanımdaki küçük pencere demirleri arasından süzülüp, geçerek bedenimi olduğu gibi vurduğu izbe duvarını öpmesiyle peydahlanan gölgelere bakınca .......
Şaşkınlık ve hayranlıkla gördüm ki ......
Işıkla, pencere demirlerinin gölgelerinin el birliğiyle kotardıkları, ahenkli işbirliğine mekanlık ve sahnelik yapan duvardaki gölgede .....
Oracığa , el çabukluğu marifet hallerinde, hemence adeta bire bir uygunlukla, hünerle çizili vermiş, cezaevi koğuş kapısı ve pencere görüntüsünü çağrıştıran tabloya ....
Daha bir özenle, pür dikkat bakınca, fark ettim ki ........
Duvardaki siluet gölgem o, demirlerin ardında kalarak ......
Koğuşta bir başına kalan bir mahkumun halini, manzarasını yansıtıyordu,
Sanki, bana bir gerçeği doğrulayıp, ders ve ilhamlar verip, olur-olmazı düşündürmecesine ..!
Tutuldu nutkum, kesildi soluğum, duvardaki gölgede gördüğüm halime, bakarken, geldi-geçti aklımdan ......
Özgürlüğe, güneşe ve mavi gök yüzüne dahası ........
Daha nice olgulara ve değerlere özlem büyüten, zor hayatlı nice canlar, heleki özgürlüğe tutsaklıkta canlarını yitiren, özgürlük savaşçısı nice onurlu ömürler ......
İçimdeki MAPUSHANE, düşü vermişti duvara, çağrıştırdıkları ve akıyla-karasıyla beraber .......
Duvarın, ışığın, gölgenin üçlü dayanışmada el-ele verip, düşüncenin yaşanılabilir'liğini, doğruluğunu ve dahası gerçekliğini ......
Hele, hele de insana ve hayata dairliğini olanca cömertliği ve beklenmedik sürpriziyle, bana .....!
Duvara, huzme, huzme düşen ışıkların var ettiği gölgede kala kalmıştım, gerçeğin duvardaki beyanı anlamına gelen gölgelerin mucizevi oluşumu ve raksı arasında ......
Her insanın iç dünyasında inşa ettiği,edebileceği mapushane'nin duvara yansıyan ışıkla-gölgenin omuz ve el vermişliğin de şekillenip, ortaya çıkmışlığın da, apansız peydahlanışının ardı sıra yoka karışıp, yitse de, bana, ışık ve rehber olan haliyle .......!
İÇİMDEKİ MAPUSHANE NİN, duvara, ışık, ışık, gölge, gölge yansıyarak, canlanmış'lığın da ......
Hayret,hayret, efkar, efkar, şaşkınlık, şaşkınlık, bodoslama daldım, kendi içime, yürüdüm, kendime ......
Doğrulanan düşünce ve sözlerin, içime daha da bir işleyip, bana gerçeği ışık ve gölge cömertliğinde, ayan-beyan sunmuşluğun da .....
Vurmuştu, içimdeki mapushane, gölge, gölge çoğalıp, şekillenmişliğin de, duvara ...
Bina oldu duvarda, içimdeki mapushane .....
Mapushane içinde, gölge, gölge siluetlerle şekillenen, ben ....
Kelamın doğruluğunu, görüp-yaşayarak öğrenmişliğim de ...
Bu sözün hakikatıyla, hikmetine ererken ......
İdrak edip, anladım ki .....
<< - KİŞİ, İÇİNDEKİ MAPUSHANE'SİNİ, KENDİ İNŞA EDENDİR, KENDİ İNŞA EDEN .....! >>
Hallerimin böyleliğin de, sözcükler döküldü, yüreğimden, dilime, dudaklarıma, hasılı, kalemime ......
Boy, boy ışıkla-gölgenin raksında, şekillendi duvarda ....
İÇİMDE BİNA ETTİĞİM, MAPUSHANE ......
İÇİMDEKİ, MAPUSHANE ......!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
09 / 10 / 2021 - Cumartesi
Saat ; 15_00
8 Ekim 2021 Cuma
KİM BİLEBİLİR Kİ ?
İnsanlık, sıfırı tüketip ….
Karakterler, onur ve haysiyetler cüceleştikçe ….
Sevgisizlik çoraklığın da, değerler ayak altı, güzellikler çarçur edilerek …
Yozluğun kasırgası, insanlığın sonunu getirmece'sine bireyleri, toplumu ve medeniyetleri sürüp-savurdukça …
Amansız erozyonda, kavramların içi boşalıp, gelecek nesiller talandan ve felaketten nasibini alarak ….
İnsanlık aleyhine açılan makasın keskin ağzında ….
Körpe ömürler, çirkin emeller ve egolar uğruna göz kırpmak'sızın katledilerek, kurban oldukça …
İlahların kurban istemişliğinde, gaddarlığın acımasız çarklarında masum ve mazlum hayatlar hırsların, nefret ve intikamın çarmıhlarında can verdikçe ….
Piçi çıkan İNSANLIĞIN (!) sözüm ona insan geçinen HİLKAT GARİBESİ neferliği ne soyunan soysuzları ….
Ele geçirdikleri erkin ve gücün tüm olanak ve silahlarıyla KÖLE sürüler YARATMA UĞRUNA …
Sabi-sübyan, yaşlı, mağdur ve hasta demeksizin ve kurunun yanında, yaşın ….
Suçlunun yanında masumun yanmasından rahatsız olmak bir yana, zevk ve mutluluk duyarcasına kendilerinden geçerek …
Yaptıklarının insanlık suçu ve ayıbı olmasına aldırmaksızın ….
Kişilere ve kitlelere akla gelmedik zulmü, işkenceyi dayatarak ….
SÖMÜRÜ demek olan, KANLI KARA DÜZENLERİNİN SÜRMESİ İÇİN ellerinden gelen her türlü pisliği artlarına koymaksızın halkı çilede sürüm, sürüm süründürerek ….
Hürriyete özlem çoğaltıp, özlemlerine erişememenin azabı ve ezinci ile ….
Gözleri açık giden ölüler ülkesine ve açık tımarhaneye, her yanını ceza evine ve işkence haneye çevirdikleri güzelim ülkelerine …..
ŞİZOFRENİ ARTIĞI BİR DELİNİN sultan ve saltanatının alın kirini, yüz karalığını ve utancını yaşatmaktan rahatsız olmak şöyle dursun adeta zevkten dört köşeliklerde meydanı boş bulmanın rehavetiyle dansa koyulan vahşi eblehler sürüsünün ….
Namusun yollara düşüp, ruhların kerhaneye dönmüşlüğün de türeyen yeni yetme PEÇETECİ PEZEVENKLER TAYFASININ …
KENEFE ÇEVİRDİKLERİ ÜLKEYİ VE DÜNYAYI, bunca mahvetmişliklerine rağmen …
Neden hala kıymete binerek?
Kendilerine HERGELE DE Kİ İMAM EŞEĞİ MUAMELESİ YAPILMAYI BEKLEMELERİNİ …
Reva gördükleri, bunca zulme ve insanlık dışı dayatmalara ve akıl almaz uygulamalara tepki vermek yerine …
AKIL TUTULMASI YAŞAYAN, KOYUN SÜRÜLERİNCE BİAT EDİLEREK, adeta ödüllendirilmelerini ….
Nasıl algılar, sorgusuz-sualsiz sineye çeker ve olan-biteni nasıl izah eder ?
Kim bilebilir ki ?
Mucitlerin, kahinlerin, tarotçuların, üfürükçülerin ve falcıların …..
Niyet okuyucuların ve toplum mühendisliğine soyunan, aklı evveller sürüsünün bolluğunda …
Üstelik AHKAM KESEN LAFAZANLARIN cirit attığı, kendinden başkasının aklını beğenmeyen divaneler den geçilmediği günümüz dünyasında ve hayatında…
Hatta bırakın dünya işlerini ,ahreti ve öteki alem işleyiş ve ilişkilerini bildiğini iddia etmekle, yetinmeyip ..
Üstelik, birde İSPATA HEVESLİ ve MERAKLI TAZE ZEVZEKLER başta olmak üzere …
MÜNECCİM BOKU YEMEKLE ÖVÜNENLER İLE, ATIP-TUTARKEN KANTARIN TOPUZUNU NE DENLİ KAÇIRDIKLARINI ANLAMAYACAK KADAR, KENDİLERİNDEN GEÇEN …..
LAFLA PEYNİR GEMİSİ YÜRÜTMEKTE USTA, ÇALÇENELER dahil ….
Bencileyin, değil itibar edilip, dinlenmek, adeta tükürük hokkasına çevrilmek istenen içi-dışı, özü-sözü bir ….
Tevazu ve vefa odağı, gariban halk adamlarının dışlanmakla kalmayıp...
Peşin hükümlülükle, suçlu ilan edilerek, tımarhane ve cezaevi denilen işkence merkezlerine tıkılanların söylediklerinin hükümsüz ve dediklerine kulak tıkanmışlığın da …
Toplumun ağırlıklı kısmının Sadomazoşist tutkularla kendinden geçerek daldığı ..
Üç maymunu oynama müptelalığında ..
Hep bir ağızdan, KORO HALİNDE,
GÖRMEDİM ….!
GÖRMEDİK ….!
DUYMADIM ….!
DUYMADIK ….!
BİLMİYORUM ….!
BİLMİYORUZZZZZZZZZ …!
Diyerek avaz, avaz bağırma krizlerine tutulmuş …
Neme lazımcıların, ‘’ –GELEN AĞAM, GİDEN PAŞAM ! ‘’ Terane ve nakaratların da …..
Dere-tepe aşırarak, kervanlarını yürütüp ….
Çanak ve kıç yalayıcı'lığında, ömür tüketmeyi, insanlık ve iş saymışlıkların da (!)
ALİ BABA HARAMİ TAYFASININ, DEVRANLARINI SÜRDÜRMÜŞLÜĞÜN DE ….
Celladına aşık, milletin haline ne denir ?
Kim bilebilir ki ?
Kim ?
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Friedrichshafen / Almanya
08 / 10 / 2019
Saat ; 22_22
GÖÇLERİN, EN ZORU, OLURSUZU, İÇE SİNMEYENİDİR ........ İÇE SİNMEYENİ .......! Göçler vardır, hayatımızda adlandıramadığımız, alışamadığımız ...