28 Mart 2024 Perşembe

 


ÇÜRÜYOR RUHLARIMIZ


Varlığını yadsıyıp,kabul etmesekte..
Her zaman aramızda uçurumlar yaratan i, bizi bizden,sevgiden
Dahası,birbirimizden çalanlığında ..
Sevgiye düşmanlıklar yapan meçhullüğünde ayan-beyan olan nusubeti ..
Hiç yıkamadık ...
O aramızda yükselen ve bizi birbirimizden çalıp,koparan ..
Görünmez devasa duvarları ...
Her düşündüğümde olanları,yaşananları ..
Dinlediğim her şarkıda sen geldikçe aklıma ..
Gözlerimde çoğalan ..
Bana veda ederken bile ...
'' - Sendeyim .. '' , diye haykıran bakışları ..
Zorlayarak kendimi düşünüyorum ..
Neden arıyorum, neden o ..
Yok görünürlüğünde var olan görünmeyen duvarların nedenini ?
Hasretlikte ömür eskitmelere tutsaklığın azabını içe,içe..
Ve,çok dalmadan derinlere ..
Fark ediveriyorum birden bire..
Aslında ,
Derleyip-toplasan..
Bir incir çekirdeğini bile doldurmayacak görünen eften-püften uyduruk gerekçelerin altında yatan asıl ve acı ..
Dahası..
Yürek yaralayan gerçeği ..
Egolarımızı yenip,
Yüreklerimizi, sevgide özgürce yaşatamamak ...
Egoların köleliğinde. sünepece ömür tüketerek ..
Acılardan beslenmeyi seviyorluğumuzdur ..
Bizi bizden ayıran..
Yüreğimize hançer gibi saplanan ..
Dostluğu, sevgiyi,sırdaşlığı, hatta aşkı ..
Dahası ...
Can cana'lığı yerle yeksan edip, katleden neden ..
Egoların cirit atışında kalplerin sevgisizliklerde ölüşü'dür ..
Egolarımızın duvarları yükseldikçe
Çürüyor ruhlarımız sevgisizliğin cehenneminde....
Çürüyor ruhlarımız, sevgisizliğin cehenneminde...

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

17/10/2016

Saat:09_55





 BELALIM


Daldığımda,düştüğüm gayya kuyum .....
Hayallerimde ırak sürgünlükler ...
Kürek mahkumlukları ...
Gerçeğim de, azap ..
Yokluğunda, ruhumu yakan kezzapsın ..
Aklımda, çentiklerim ..
Zihnimde, çetrefilliliklerim ..
Aşağı tükürsem, sakal ..
Yukarı tükürsem, bıyık hallerim ...
Yüreğimden hiç çıkmayan diken ..
Meftime sebebimsin ..
Kara sevdalılığımda ..
Vurgunum,belalımsın ..
Belalım....

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen /ALMANYA

17/10/2016

Saat:23_09

22 Mart 2024 Cuma




 SIRLAR DEHLİZİ ….,


Bilinmezliğinde, bedenler, ruhlar, ömürler çoklukla sırlar dehlizidir ..
Hayatın onlara biçtiği rol gereği oynadıkları oyunda tükenirken zaman, genciyle-yaşlısıyla nice bedenler ve ömürler …
Bağırlarında akı-karayı,yalanı geçeği,masumiyeti ve ihaneti taşır …
Hem en alımlısından hayat sunan çiçek, hem en ağulusundan ..
Hatta, panzehiri dahi olmayan, zehirli halleriyle ölüm saçan albenili çiçek olup çıkıverirler..
Meleklerinin,şeytanının aynı bünyede hayat bulmuşluğunda cennette,cehennemde kendi ömür atlasında ve yaşadıklarında saklıdır…
İnsan an gelip şifresi çözülemeyen alingirli kasa,an gelip bülbül kesilip şakıyanlığında ele verirler derinliklerinde sırları ..
Güvende, güvensizlikte,ihanette,sadakatte aynı beden sandukasında yaşarlar, yıllarca ..
Çıkar kavgasında birbirlerini gırtlaklamaktan geri durmadıkları da olur, yarayı sarıp-sarmalayarak, hayat sunduklarıda..
Muammalı makine yada matruşkalıklarında içlerinde kendilerinin bilmedikleri,keşfedip bulamadıkları nice çocuk ve oyun vardır ..
İnsan, büyüyüp, dal-budak attığı o sulu dünyaya geri dönüp-sığıp, dönemezler ..
Dönseler de, geçip-giremezler o muammalı kapıdan ..
Hayat verirken ,hayat ta almışlıklarıyla ..
Bir yanlarında korudukları sabi,öte yanlarında sakladıkları caniyle ..
Kendilerinin bile kendilerini çözemeyen ve an gelip,kendilerine ağır gelen ve hatta bizzat..
Kendi üstlerine,üstlerine devrilip, kendi ağırlıklarında soluksuz kalıp, sır küplüğünde göçüp giden, muammalar dehlizi ..
Alacasında, bin bir renk ve garabetle gizem saklayan, Matruşkalardır,
Hasılı, sırlar dehliz'idir, insan ….!
Sırlar dehlizi ….!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Ereğli / Konya

04 / 07 / 2018

Saat;16_58

 





KAİNATIN BAĞRINDA …,


Üflenince sur, nura …
Geçince iplik, iğne deliğinden ..
Atlatılınca deve, hendekten ..
Geçilince, atı alınca Üsküdardan ..
Geçince, Bor’un pazarından ..
Sürülünce eşek, Niğde’ye ..
Dönünce devran, geçince kervan ile iş, işten ..
Çıkartılınca yüz yıkamamak, beynamazlıktan ..
Geçince boynuz, kulağı ..
Artınca, hayatın zorluğu dayatınca, müşterekliği …
Elinin hamuruna aldırmayan dişiller, bilinç ve idrakle, sahiplenince yerini,haklarını ..
Koşulunca erilin yanına, omuz,omuza dayanışmalarda ..
Emeğin kutsallığının biliciyle, koyulunca işe toprakta,sanayide, hayatın diğer alanlarında ..
Daraldı, bağnaz, maganda ve norman erillerin, hayat alanları ..
Şıkıştıkça ,iki ayakları bir pabuça...
Onlarda, gemi azıya alarak, koyuldukça,koyuldular hoyratlığa ve beyyarlığa ..
Keser dönünce,sapta döndü, gün geldi, hesap döndü ..
Amazon atalarından beri dişiller,soyundular, koyuldular, kendilerini,hayatı ve alemi keşfe iyiden, iyiye …
Günümüz dünyasında, hala ve henüz çok yerde, okunmasa da ne yazık ki adı-esamesi, künyesi ..
Yok sayılmaya çalışılsa da, adı ..
Bazı iflah olmaz bağnaz hödüklerce, sofradaki yerleri sarı kızdan sonra getirilmelere, dayatılsa da, hoyratça …
Dünyanın hala Öküzün boynuzunda döndüğüne inanan bu bilgi,akıl,insanlık fukarası, cahil bönlerce ..
Ellerinden özgürlükleri,umutları,düşleri,hayat,gelecek ve hatta canları katledilerek, çalınsa da ….
Kadın eli değdikçe güzelleşip,sevgiyle şekillenip,albeni kazanıyor dünya,hayat ve insanlık …
Bilinir ve denilir ki, inançla hala, pek çok insan evladınca ;
'' - Kadınlar, kendini emek ve üretimden gelen gücünü keşfedip,fark edip kazanmayı ve kazançlarını geliştirmeyi becerdikçe, dünya ve insanlık kurtulacak ..
Hayat, daha değerli,yaşanılır ve hatta güzel kılınılacak …
Meşakkatleriyle, zorbalığına inat ..
Hayat, daha dayanılır,katlanılır hale gelecek …
Arşla-arz, kucaklaşmasa da ..
Kainat güzellik,sevgi ve aşkla bezenecektir …''
Düşlerin menevişli güzelliğinde, daha bir filizlenip boy atacaktır,sevgi,sevi,barış ve güzellik …
Cibilliyetsizleri,hoyratları,magandaları ve hasılı aymazlarla nobranları da …
İnadına, yine bir kadının ve ananın doğurmuşluğunun yaman çelişkilerinin bağrında ….
Dibine ve doruğa kadar yaşanacaktır, hayat …
Anlaşılmazlığı, muamması ..
Dahası da , olanca hay –huyuyla ….
Tüm renkleri, Gordion dan da karmaşık, düğümlülüğü ve akıl almazlığıyla, kainatın bağrında ….!
Kainatın bağrında ….!


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Ereğli / Konya
04 / 07 / 2018
Saat ; 18_58 

 

BİRİMİZ, ÖTEKİMİZ ...

Hayatın muammalı ve hengameli devr-i aleminde ...
Her birimizin, hayat içindeki konuşlanmışlığımızda ..
Zaman oldu, mutluluğa,erinç,sevinç ve gülüş güzelliğine dair payımızı aldık ..
An geldi,düşlerimizi çalmaya yeltenen, ceberut haramilerle dişe-diş, göze-göz kavgaya tutuştuğumuz..
Kimindeyse yendiğimiz,yenilip teslim olup, tesbih böceği gibi içimize kapandığımızda oldu ..
Ayşe abla yaprağı yada kabak çiçeği gibi açmalara durduğumuz da oldu...
Muammalı haller,yarım kalan sevinçler ve gülüşler le..
Ama olmayan, seninle kesişemeyen yolların mağduru ve kurbanı olarak ..
Örneğin sille boncuğu yada tespih taneleri gibi, aynı ipe dizilip...
Yan yana gelip, omuz,omuzalığın,el-eleliğin gücünü, kıvancını tadamadık ..
Yada, mesela ..
Birimiz o kentin virane tren yada otobüs garı iken ..
Ötekimiz, şaşkın yolcu yada rotasız -plansız ve nereye gittiği bilinmeyen tren yada otobüslüğümüzde ...
Ne o gara, nede garaja uğrayıp-molalar verdik ..
Bir cigara yada çay içimine olmadı vaktimiz ,fırsatımız...
Yemek yada kahve molasında, sohbet-muhabbet ve hatta aşk yada gıcıklık,düşmanlık ve diş bileme çoğaltamadık ..
Mesela en azından kıl olamadık ve uyuzluklarda ters,ters süzemedik,kesemedik, bir birimizi..
Muziplik,hınzırlık,haytalık ya da hayranlık çoğaltamadık ..
Birimiz hep bekledik, sanki kilometre taşı gibi virane duygulara tünek bir kır kasabasının, acayip ve gözden ırak coğrafyasında..
Hangi akla hizmetle oraya divid hokkası gibi,kondurulduğu anlaşılamayan, iğreti gar yada garajında ..
Ötekimiz,tozlu yolculuklarda ya aymazlıkla,ya telaş ve vakit fukaralığıyla...
Teğet geçip gittik o kente, garına yada melul bakışlıların tüneği garajına ..
Birimiz, ötekimizin ne izini sürdü,nede kokusunu çekti içine özlem,beklenti ve hayranlıkla ..
Hani, sahipsiz kent ve sokak hayvanları gibiydik ..
İhtiyaç olunca sokulduk,ürkünce sinip,kaçtık ve kenarından dolaştık ..
Garaj yada gar yerine, çöplükleri ve sokaklara terk edilen kokuları ..
Öbek-öbek sinek konup-kalkmalarını ..
İç acıtıp, can sıkan vızıltı ve sinamekilikleri tercih ettik ..
Birimiz, pencereye konan çiçek saksısıydık, ötekimiz, çöpe atılan solgun,ölgün çiçeklerdik ..
Hep birilerinin eline bakıp,elinde kaldık ..
Yada, kaderimizi yaşamışlıklarda, kendimizi çöp bidonlarında bulduk ..
Meraklı turşucu çocuk bakışlarıyla, süzerken birimizi, tepeden tırnağa ...
Baş köşeye olmasa da, değer verildiğini ortaya konan mekanlara iliştirilip,yerleştirildik, ötekimiz..
Ne aşk, nede nefret çoğaltamadık ..
Vakit ve duygu fukaralığında ..
Sevgisizliğin ve zorbalığın çarkı felekliğinde dönmelerde, içimizin-dışımıza çıkmışlığında ..
Birimiz, kustuk daima, hüzünlerimizi ..
Birimiz, teşhir ettik kırık-dökük sevince sarmış,ortaya karışık ne idüğü belirsiz duygularımızı ..
Hiç bilmedik,farkında da olmadık, merakta etmedik birimiz, ötekimizi ..
Hasılı tükettik ikimizde hayatı ıskalanmışlıklarda, farkındasızlıkta ..
En kötüsü, hayatın elinde oyuncak olmuşluğumuzda ..
Tek ortak paydamızın, sünepece hayatı ve zamanı ,güzelliği ıskalamanın, ortak ve tek gerçeğimiz olmuşluğunda ..
Kesişmeyen yollarda ömür, çokça da umut heba ettik, sonunda ..
Birimiz, bekleyendik ..
Ötekimiz, bunu hiç mi hiç bilmeyendik ..
Hasılı hayatın döngüsünde ..
Birbirimiz için '' - VIZ GELİP, TIRIS GİDENLERDİK ''
Birimiz, ötekimizi hiç mi, hiç tanıyamadık ..
Bahtsızlığın elem meyini, bir birimizden ırakta da olsa...
Mutlaka dibine dek, üstelik FONDİP diyerek yudumlayandık ..
Birimiz içtik ..
Ötekimiz sarhoş oldu ..
Tıpkı Hacivat'la Karagöz gibi ..
Aynı ipte ve perde de oyunlara tutuştuk ...
Birimiz düzülünce, düzünce, ötekimiz hep cünüp gezdik ....!
Birimiz vara-yoğa havladık, ötekimiz, olura-olmaza iki gözü, iki çeşmeliklerde, salya-sümük ağladık ..
Havada et kokusuyla, yanık ve is kokusu duyunca, hep ağzımız sulandı, midemiz guruldadı ..
Yutkunduk çaresizce,bastırarak açlığımızı ..
Taş çıkartarak İskoçlara, sevgide cimriliği, küslükte bonkörlüğü elden bırakmadık ..
Deldirsek de postu, bok sürdürmedik efeliğimize ..
Aldık kuyruğumuzu bacak aramıza, kırarak kirişi ….
Sefil, uyuz itler gibi seyirterek kaçtık, kentin ıssız varoşlarına ..
Kendi ulumamıza, kendimizin kulak vermişliğinde …
Ne yapsak- ne etsek de, sesimizi başkalarına duyuramamışlığımızda
Hasılı birbirimizden habersiz ve farkındasızlıklarda..
Aynı oyunun içinde, birbirinden habersiz, iki dublördük ...
Yoz geldik,kaz gittik, hep yolunduk,hep ütülüp,yitirdik ...!
Hep ütülüp,yitirdik...!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli/Konya
05/07/2018
Saat ; 12_59 

21 Mart 2024 Perşembe

 



BİR AKŞAM ÜSTÜ HÜZNÜNÜN ...


Ben sende kayboldukça ...
Sen çoğalıyorsun sevgi ülkem yüreğimde ve ömrümde ..
Bir siyah-beyaz ironi güzelliğinde..
Özlem ve hasret çoğaltırken ben, sensizliklerde ..
Sevgi ülkesinin,aşka kesmiş mevsimlerinde..
Hep yalancı baharlara kanıyor ...
Sonrada, hüsranlarda için, için kanıyor, yüreğim
Ha şimdi,ha az sonra nakaratların da ..
Çile kasnakların da ömrümü sarıyorum,
Her zaman ..
Gam bana düşerken ..
Kahkaha ve sevinçler senin oluyor, sonunda..
Şimdi, bir fotoğraf siyah beyazlığında..
Duvarımı süslemişliğinde ..
Yitip, yitip gidiyorum bak şimdi, ben yine ...
Bir akşam üstü hüznünün, gönlüme düşmüşlüğün de .
Bir akşam üstü hüznünün, gönlüme düşmüşlüğün de..

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Altınoluk /Edremit
08/03/2015
Saat:17_08

ÖLÜME KÖPRÜ VE ELÇİLİKLERDE ..... AZRAİL KESİLİRLER, AZRAİL ........! Çözümsüzlükleri tarifsizliğe kurban giden anlar, haller ve olaylarla k...