Sinsi mi sinsiliklerde başlayınca...
Hayat, sana şerde oyununu oynamaya...
İşlerin ters gitmişiliğinde..
Önce , gülümseme güzelliklerin..
Ardından , umutların ve inancın ..
Nihayetinde , süngünün düşmüşlüğünde...!
Düşselliklerin güzelliği terk ettikçe, seni ..
Üçer - beşer kirişikırmalara başlayınca
Çevrendeki, dünün iyi gün dostları ( ! )..
Hele ki bir de,
kurumaya başlayınca hayat sevinci pınarların
Naçarlığın çöllerine savrulmuşlukla..
Dil atıp, damak tutmalarına ..
Ve bana yalvar - yakar olmalarına kulak tıkayan ...
Riyakar insan sürüsü
Yaşamayın şaşalı gün ve devrinde..
Çevrende süren o malum..
Maskeli baloların , insan eskisi sünepeleri..
O, insan geçinen hilkat garibeleri ,
Sana , yağmurlu günde bile ..
Bir gıdım suyu , vermekten imtinalara koyulursa !..
Cebinde, paran-pulun..
Ortamlarda ve sözüm ona insan denen ..
Bu zübükler arasında, itibarın kalmayınca ..!
Bir de üstelik, gözündeki perden kalkar da ...
Kurtularak, girdiğin akıl tutulmalarından .
Görmelere başlarsan ,
kuzu postuna bürünen , kurtların ...
Çoktan dişlerini bilemeye başlayıp ..
Kanlı ve hiç kalkmayan o malum sofralarına.
Semiz ve taze et gelmişliğin , heyecan ve sevinciyle..
Gözlerini çakmak çakmak parlatarak..
Sen Ademoğlu'nu ,
nasıl paralamaya hazırlandıklarını .
Kopar işte, o an ..
Sen de , hem makaralar...
hem, insanı kendine bağlayan ...
Hayatın o pamuk ipliği..!
Üstelik sıyrılır, tümüyle balatalar...!
İhtişamlı ömürler ve günler yaşadığın o doruklarda .
kaymaya başlayınca ayağının altındaki zemin ve topraklar!
Düşmelerin iç korkuları tebelleş olur, insana..
İlkin öncü sarsıntılar..
Ardı sıra.
En şiddetlisinden , depremler patlar...
,İnsan ruhunun, muammalı coğrafyasında..!
Sarsıntılarda, ilkin metanet, cesaret,
Akabinde, şuur..
En önemlisi de, irade ve dirayetle..
Sabır yamaçlarının , yıkılmalara koyulduğu...
Beden, benlik, kişilik, gönül ve hayat dağında...
İşte , o zaman ..
İnsan , insan olmaktan..
Sense, sen olmaktan çıkarsın..
Kaldıramayıp, bunca olup biteni ..
Ve acılı arabesklikllerde ..
Ömür tüketmelerin kahrediciliğini, insan.
Devrilmeye başladıkça kendi üstüne..
Ve, ard arda yıkıldıkça ..
Gönlün sırçadan sarayları ..
Tekerine, çomak sokulmaya gör..
Hele ki bir de, bu koşullarda...
Akrep sokasıca, denilecek türden..
Musibetlikte, hıyanette tezgah kurup
Çile çile , rengarenk ipler düzüp..
Beladan çoraplar ören , akraba ve yakınlarınca.
Dahası , güvendiğin dağlara karlar da yağmış, bir de...
Vay ki, vay haline..!
El etek çekilmişliğinde, gecelerde..
Kala kalmışsın...
Ahraz ve lal gecelerin ..
O, öldürücü karanlıklar dehlizinde...
Kapıldığın ruhsal girdaplar, amansızca çekmelere koyulur!
Girmediysen bile , girmene ramak kalmış bu buhranlar...
Yutar insanı, yutar..
Bu ruhsal girdaplar...!
Bilemezsen, her karanlığın bir aydınlığı olduğunu..!
Söz geçiremezsen nefsine, yüreğine..
Yalancı baharlara tez kanan ...
O uçan, o zevzek gönlüne ..!
Üstüne üstlük,
Bir de . akıl denen o karanlık muamma...
Türlü türlü oyunlar oynamaya koyulursa..
Fitne- ficirliğiyle seni kışkırtmalara yeltenip,
Vesvese dolu, hilekar oyunlarını oynarsa, sana ..
Kan- ter içinde kalır..
Kabuslarda boğulursun..
Uykuların, çığlık çığlığa uyandığın
Karabasanlarla dolar, dolar bölünür..
Sen, un-ufak kalırsın...
Meşakkat dağlarının altında..
Çöker o görünmez yükler...
Olanca ağırlığıyla, omuzlarına ..!
Çile ve gam kördüğümllerinin ,
Elini-ayağını bağlamışlığında...
Hesapsız- kitapsızlıklarda..
Soyunarak cin fikirliğe, aşarak haddini!
Bir koyup, üç almaların hesaplarıyla...
Dimyata pirince giderken .
Hesapsız kasabın masadının kaçması misali...
Evindeki bulgurdan da olur..
Borç - harç, dert-sıkıntı, kurmalara koyulduğun düzen..
Kendince var etmelere didindiğin , o küçük dünyan ...
Sahiyim sandığın o engin dağlar..
Yerle- yeksan olmalara durmuşsa..
Denize düşenin , yılana sarılmışlığı haline düşmüşlüğünde !
Bir de, en muhannetine muhtaç olmuşsan ...
Zındıklıkta , birbiriyle yarışan o şürekadan..
İnsan kılıklı, iblislerin, en vahşisine..!
halin dumandır, duman .!!.
Vay ki vay, insanın hâline..
Çek ipini dünyanın işte o zaman ..
Onlardır ki..!
Var da kıymet bilecen .
Sağlığının,
servetinin ...!
Hovardalıklarda, mirasyediliklerde..
Tüketmeyecen ömrünü..
Sağlığını, paranı-pulunu ..
Unutma ki..
Der atalar..
Dışarıda ünün olacağına,
Sofranda, aşın..
Kilerinde, unun olsun... diye.
Elinde - avucundakilerin kıymetini bilmemişliğinde..
Tüketirsen, tezden sermayeyi ..
Yükleyerek ..
Üstelik , hak etmemişken hiç mi hiç ..
, Cümle suçlarını, kusurlarını, hataları da
O, garibim kediye ..
Ardı sıra, yitmelere durmuşsa bir de..
Ruh ve akıl sağlığın..
Çıkar işte , o zaman ..
Şirazesinden hem hayatın, hem aklın..!
Bir çıkmayan görsün , hele.
İşler yolundan .
Ömür ve hayat trenin , rayından...
Sürüm - sürüm sürüklenirsin.
Bu, amansız hayat kasırgasının önünde..!
Yele-kuza karışır, işte o zaman ..
Maazallah (!), ömründen önce , aklın ..!
Divaneliklerin, mecnunlukların..
Pejmürdeliklerin olursuzluğunda..
Ve hayatın.
Önlenemez karanlık ve korku dağlarının ,
Karaltı karaltı, üstüne üstüne abanışında
Seni, der des ederek ..
Acımasızca, lime lime etmelere koyulmuşluğunda..
Benliğinde patlayan bunalım tusinamilerinde..
Hayat denen bu ummanın ..
Sonsuz ve önlenemez gam dalgaları..
Çekerken seni, içine içine..
Ruhunun, direnç kapakları..
Yitirerek takatini, aşınıp , patlamaya koyulunca ard arda..
Delik deşik etmecesine, kaplar..
İnsanı, tepeden tırnağa..!
Ruhsal girdapların , acımasızlığında kalınca, apansız ..
İnsanı, iflah etmemecesine ..
Yutar, ,işte o zaman insanı, yutar..!
Bu ; ' Amansız , ceberrut ' ruhsal girdaplar....
//// Mualla Direnis Yassibas
Kaynak : Yürek Senfonisi, Favori Yayınları, sayfa : 94-98