13 Temmuz 2024 Cumartesi

 





ODA’DA, BEŞ KİŞİYDİLER ….!


Oda’da beş kişiydiler, havadan-sudan sohbetteydiler ..
Açık pencerenin önünde beliren, siluetle beraber …
‘’ – Balıklar sizin, afiyet olsun, balkondaki masada ellerinizden öperler ‘’
Komşulardan bir bayanın sesi yankılandığında, oda’da …
Oda’da ki beşli umarsızlık ve ilgisizlikle daldıkları sohbeti sürdürdüler …
Epey bir vakit geçmişti üstünden ..
Lafın belini kıran, odadaki beşlinin aklına, balıklar hiç gelmediler ..
Balkon masasından yayılan koku, sardı burcu, burcu odayı ..
Hatta taşarak balkondan, yayıldı sokağa ve siteden ana caddeye bile.
Derken …
Muhabbetin koyuluğunun, az şekerli soğuk kahve yavanlığına gelmişliğinde ..
Bir ara dillerine düştü, balıklar .
Tıpkı …
‘’ – İt, ite buyurur, itte döner, kuyruğuna buyurur ‘’, Hallerinde ….
Edalı-modalı ve dudak büker, burun kıvırır,sözünü esirgemez havalarda, haller de …
Oda’daki beş kişiden, her birinden mazeret sesleri yankılanıyordu, evin her yanında ..
Bu arada, balıklardan kokular yayılıyordu havaya, hala mı hala …
Sonuçta, biri kokuyu bahane etti, beriki anlamam valla dedi, ötekisi,ellerime yeni bakım yaptırdım dedi ..
Bir başkası ‘’ – midem kaldırmaz ‘’, eril olanda..
‘’ –Bunca hatun varken, bana mı düşer balık temizlemek ‘’ dedi ..
Kimse üstüne almadı, sorumluluğu ..
Havada asılı kaldı insanlıkla,sorumluluk …
‘’- Haydan gelen,huya gider ‘’ Demeleri doğrularcasına …
Bu arada, balık kokusuyla içi giden evin aç kedisi, Sarman …
Sessizce ve sinsice tüyerek odadan, sivrim, büklüm süzüldü balkona ve üstü gazeteyle kapalı tepsideki canım balıkların yanına ..
Sanki ,aynı anda aynı duyguyu paylaşmışlıkla,sitenin ve sokağın aç kediler prensi, nam-ı değer ‘’ KÖR TEKİR’’ ‘de
Derinden,derine iç geçirerek, …
açlıktan iki yanının, birbirine yapışmış ve kemiği sayılır hallerde, iskele rampa yapıp, tünedi, masaya ..
Mırıltılar içinde, Sarmanla,omuz, omuza ….
Albeniyle onlara bakan balıkların olduğu tepsiye, yanaştı usulca ..
Oda da ki beş kişi, hala aralarında vıdı,vıdı edip …
Çene suyu, çorba türünden, laf salatasını, sürdürüyordu hararetle ..
Derken akıp gitti zaman ….
Bu arada, balıkları afiyetle götürdü, Tekir ile Sarman …
Eren Nasrettin Hoca Üstadın deyişiyle, gitse de yorgan, bir türlü bitmedi kavga ..
İçerideki beş kişi …
Atı alıp,Üsküdar’ı geçen ,malı götürenin ….
Balıkları lüpletmişliğinde, başladılar birbirine girip,kavga etmeye ..
‘’ – Suç, altın tepside de olsa, kimse almaz ‘’ Misalini doğrulayan edalarla ..
Kimse sorumluluğu almayarak ,çemkirerek söyleniyordu, dışındaki, dört kişiye ..
Herkesin körü, körüne birbirini suçlamışlığında …
Tıpkı ,Türkiye’nin yadsınamaz acı gerçeği gibi, yaşanıyordu ortadaki, hayat gerçeği ..
Ortada kala kalmıştı sahipsizlik ve sorumsuzlukla …
Midelere inmeyen, kedilerce afiyetle yenen …
O, mis kokuları hala odadan ve siteden silinmeyen balıkların suçlusu ve ona seyirci kalan, odadaki beş kişinin öyküsü ..
Odadaki beş kişinin öyküsü ..
Bu güzelim ülkenin, Türkiye’nin hali ….
Odadaki beş kişiyle, balıkların öyküsünden de …
Halinden de, daha da kötü ve beterken, kimse koymuyorsa elini taşın altına ..
Ne denir buna ?
‘’ –Müstehaksınız buna ve hatta daha da beterine ‘’
Denir, dense,dense,açık sözlülükle …
Almıyorsa hala, kıssadan hisse..
Laf salatasında ve cambaza baklarda, ömrünü tüketiyorsa..
An olur, günün birinde …
El çabukluğu, marifet hallerinde
Kapar, götürür kaşla-göz arasında, el kedileri ,
Tıpkı balkona gelen haydan gelip, huya giden balıklar gibi …
Bu güzelim canım ülkeyi, TÜRKİYE’ yi …
Odadaki beş kişi, temsil ediyor bizleri,sözün gelişi …
Balkonda duran tepsideki balıklarda, TÜRKİYE …
VARIN, DÜŞÜNÜN, ÖTESİNİ …!
Anlatılan bu KISSADAN, HİSSE’ lik hikayeden …
Çıkartın özeti …
Erin gerçeğe ve gelecekte ülkeyi bekleyen, büyük tehlikeyi …
Odada beş kişiydiler..
Oda ,TÜRKİYE …
O, beş kişi de sen,ben, bizim oğlan ..
Bir de, bir de …
Bir de..
Sözde vatandaş geçinen, sokaktaki aymaz ve umursamaz adam …
Sen, ben, o …
Tıpkı oda’da ki o, beş kişi misali …
Dahası, sorumluluğu üstüne almayan ve taşın altına elini koymayan , sözde vatandaş …
TAŞIN ALTINA ELİNİ KOYMAYAN, SÖZ DE VATANDAŞ …
ODA’DA, BEŞ KİŞİYDİLER ….!
ODA’DA, BEŞ KİŞİYDİLER ….!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ /İSYANİ
Ereğli /Konya
12/07/2018
Saat; 21_56

 




Esameleri bile okunmaz, nükleer de dahil, tüm can alıcı patlamaların ve volkanların ...

Ruhumun, patlamaları yanında ...

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

 



KONDU ÖMRÜME ….,

Ömürlerin katar,katar koyulduğu, hayat denilen bu hengameli yolda ….
Tıpkı, niceleri gibi, bende koyulup-turap olduğum, bu yollarda
An gelip, boz-bulanık, an olup,sarp,dikenli ve engelli,an gelip kısmetimin lütfettiğince ve bu bağlamda bana hep azın düştüğü …
Önce ve başlangıçta, acem seccadesi gibi yayılıp,sonunda, yine hüsranla tanıştıran yollarda ve yolculuklarda ..
Dağarcığıma sevincin ve bir o kadar da, elemin düşmüşlüğünde ….
Oldum olası, katık ettim göz yaşlarımı aşıma, ekmeğime …!
Ya bindiğim araç yoldan çıktı,yada yollar, yolluktan ..
Hep arada-derede ve yitip-eksilmelerde, ekilip-biçilmelerde kalan, ben oldum ..
Umuntumun olmamışlığında, lüks ve konforla bezeli yolculuğa, gönlümce uzanacak, yollara …
Hep, nalı düşmüş atın-eşeğin,katırın yahut ta, dişi dökülmüş devenin bana düşmesi de ….
Ne anlaşılır, nede rastlantıyla açıklanır olsa gerek ..
Kanımca oldum olası izaha muhtaç hallerde tükettim ben, bu ömrü ve yolu…
Otomobiller ya bijon yada krank kesiyor …..
Trenler, rötar yapıyor,vapurlar-gemiler dalgalara,zamana ve kasırgalara yeniliyor…
Paraşütler , helikopterler,uçaklar adeta, gökte yolunu yitiriyor ..
Hasılı her seferinde, onlarda bir terslik olamayacağına göre … Demek ki, bende var bir terslik, aykırılık yada ne bileyim adına ne derseniz ,öylesi bir nikbetlikle, musibetlik ..
Çanlar benim için çalıp da, çıkacağım o, son, kaçınılmaz dahası da, dönüşsüz yolculukta …
Gözlerim açık gidecek, anlaşılan …
Ya ben beceremiyorum seyyahlığı …
Ya hayat yakıştırmıyor ve çok görüyor, bir yudum refahı ve ferahlığı, bana ..
Bu gün, üstelik doğum günümde çıktığım, yolculukta ..
Toprak, tiftilmiş pamuk gibi olmuşluğunda, rayları söktü,
Savurdu, sağa-sola..
Aldırmadan, bağrına demir vidalarla saplanıp, ciğerine kök salmışlığına ..
Böyleliğinde, Çorlu’da yakaladı ölüm beni, eninde-sonunda, yine bir tren yolculuğunda ..
Adına cinayet denecek bir vurdumduymazlık ve aymazlarla, ihmaller silsilesinin zincirinde …
Akıl almaz afatta,ölüm kondurdu öpücüğünü, yanağıma ..
Ne devlet üstlendi suçunu, nede utandı birileri, bu cinayetin sorumluluğundan ..
Uzandı ecel, geldi Azrail ….
Söktü aldı beni hayattan, devletin aymazlığında …
Sorumsuz sorumluların, vurdum duymazlığında …
Evladıma,uşağıma veda bile edemeyip, ilelebet kavuşamamışlığımda ..
Bu, ihmaller ve ihanetlerle örülen, tuzaklarla dolu …
Olmaz olası yolculukta , Çorlu’ya ve evime-yuvama eremediğim, bebelerime uzanıp ,değemediğim …
Hatta, bitip-bitmediğini bile asla mı asla bilemeyeceğim ..
Hazin sonumun,farkında olamayacağım, kerahat tren yolculuğunda …..
Kondu ömür öyküme, ilelebet, nihai kara ve kanlı nokta ….!
Kondu ömür öyküme, ilelebet, nihai kara ve kanlı nokta ….!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Ereğli / Konya

13 / 07 / 2018

Saat ; 13_30 …

 


NE BİR EKSİK, NE BİR FAZLA ....!
Beklenip de gelmeyen, aranıp da, bulunamayan...
Gidilip de, erişilemeyenler, varılamayanlar, çoksa hayatında .
Üstelik, dizlerinde yara bereler, düşüp-kalkmandan izler, çoksa ...
Aradığında,istediğinde yada gel dediğinde, yanında kimse yoksa ..
Gönül radyonla, ruhunun gramofonunda ….
Hiç susmaksızın,hep o arabesk bulamaçlı, iç karartan şarkılar çalıyorsa..
Gözlerinden her an, iki gözü iki çeşmeliklerde, sağanak yaşlar akıyorsa..
Koyduğun, koyduğun yerde durmuyor ve daha arkanı dönerken, kirişi kırıp, gidiyor ve yitiyorsa ..
El, ne derse desin, aldırma, dur düşün, dinle yüreğini ..
Göreceksin ve anlayacaksın, kaçınılmaz gerçeği ..
Sen ne kadar yok sayıp, hayır desen …
Yadsısan, inanmak istemeyip,kulağını tıkasan da ..
Duy gerçeği, acı olsa ve hatta yüreğini acıtsa da ..
Topla,çıkar, çarp böl ..
Hasılı, her ne yaparsan yap,hatta şapkandan tavşanlar çıkartacak kadar hünerini zorla ..
Sonuçta ..
Hayata, ne verdinse, onu ….
Hatta, sana kalsa yada dillendirdiğin mağdur edebiyatına göre, biraz daha azını alırsın, daima ..
Bil ki ...
Ömrün ne denli uzun, bahtlı yada bahtsız olursan ol ...
İster, hep dört ayağının üstüne düşecek kadar, şanslı..
İster, burnunun üstüne çakılacak kadar, bahtsız yada sakar olursan, ol …..
Unutma, çıkartma aklından asla, hayatın, sen ne verdiysen odur ...
Ne bir eksik, ne bir fazla ..!
Ne bir eksik, ne bir fazla ..!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ
Ereğli /Konya
13/07/2018
Saat ; 21_37



12 Temmuz 2024 Cuma

 

 
YUH OLSUN · 

ÇALDINIZ...YUH OLSUN SİZE YUH...
ERİM ERİM ERİYESİCELER.....
*******
Bebeliğimde çileye,derde gama doğmuşsam bu benim yazgımmı..?
Deyin bana,kader diye kederi reva görüp,çileyi bana,hüznü bana...
Horlanmışlığı bana dayatmışlığınızda çaldınız bahar ömrümde umutlarımı..
Talan ettiniz talan,yarınlarımı...
Yuh olsun size yuh..
Erim erim eriyesiceler..!
Doymadan bebeliğime,çifte çubuğa koşuldum..
Tarlada öküzünüz,yatakda avradınız...
Sofrada,yeri öküzdende sonra geleniniz oldum...
Sokaklara atılıp,satıldım bir pula..
Mendil satarken kalakalmışlığımla araba altında...
Cansız bedenimin hala soğumamışlığında..
Acımasız hoyrat bakışlarla,bakıpta geçtiniz çoğunuz bana...!
Yuh olsun size yuh..
Erim erim eriyesiceler..
Bir bez bebeğim bile olmadıysa bebeliğimin oyun çağında,
Düşlerim karaltılarda talan edildiyse..
Reva gördüğünüz zulümlerde,körpe bedenim..
Hazan gülleri misali sararıp solduysa..
Silaha,bombaya,lükse,şatafata akıttığınız milyonlarınızla..
Çalarak nafakamı,kursağıma bir lokma düşmemişliğinde..
Kırım kırım kırıldıysam bu sizin ayıbınızdır,ayıbınız..
Yuh olsun size yuh...
Erim erim eriyesiceler..
Beş taş oyunlarım,saklambaçlarım,bayram sevinçlerim kursağımda kaldıysa ..
Kah beton yığınlardaki zamansız ölümlerimde..
Kah,katran karası yapıp hayatı bana ağu ağu içirmişliğinizde...
Sevinçlerim uzak ülkelere firar etmişse, hiç mi hiç geri dönmemecesine..
Zemheride,depremde kaldıysa körpe bedenim içerek gecenin ayazını..
Yada,deprem çadırlarında tutuşup yandıysam çıra gibi..
Haramilik ve hunharlıklarınıza kurban olmuşluğumla..
Daha körpecikliğimde girerek kanıma,
Geçmişliğinizle ırzıma..
Yada,berdellerde mal gibi alınıp,satılmışlığımda..!
Düşürmüşseniz alnıma kara,ömrüme yara..
Ve satım satım satılmış..
Elden ele dolaşan gül gibi örselenip,pörsütülmüşsem hayvani arzularınızda...
Benim kahve cezvesi olmadığımı unutarak közden köze,nefisden nefise dolandırılmışlığımda...
Pare pare edimilşse umutlarım,gururum,çocukluksevinçlerim..
Kendim çocuk yaşdayken,tutsak edilmişsem kadınlığa utançlarda..
Ve,düşmüşse bebelerimin çoğu kürtajlarla toprağa..
Yada,aç sefilliklerde çocuk yaşımda ardıma..
N.Ç gibi körpeliklerde, en ekabirlerce ve hatta ..
Kalem efendilerince,zabitlerce piç edilip namusum,geçilerek ırzıma...!
Kadı, kaymakam makamlarında helek olmacasına ,pestilim çıkmacasına sürünmüşsem..
El kapılarına bir hırka,bir lokmalıklarda çocuk emekciliklerde peşkeş çekilip...
Sömürüldükce sömürülerek emilmişse kanım,yenilmişse emeğim..
Velhasıl,çalınmışsa ekmeğim,umutlarım,yarınlarım,düşlerim..
Zobu zobu orta yerde dolaşan hilkat garibesi,siz kocalarca..!
YUH OLSUN SİZE YUH..
ERİM ERİM ERİYESİCELER..
ŞİMDİ ÖLÜM BİLE HARAM SİZE..
ÖLÜN DEMİYORUM ZIBARIP,GEBERİP ÖLESİCELER..,
ÖLMEYİN,GÖRÜN BENİ GÖRÜN..!!!!
AYIBINIZI,ESERİNİZİ VE BENİ MAHVETMİŞLİKLERDEKİ..
O UTANÇ DUYULASI HÜNERLERİNİZDE,KENDİNİZİ!
EY ERİM ERİM ERİYESİCELER..!
TALANDA SİZ,ÇALANDA SİZ,KIYANDA SİZ,EY KOCALAR..
ÜSTÜNE ÜSTLÜK,TİMSAH GÖZYAŞLARIYLA...
UTANMAZ ARLANMAZCA,AĞIT YAKANDA SİZ..,
AĞITLARI BAŞINA ÇALINASI,ÇALANLAR..
YUH OLSUN SİZE YUH..
ERİM ERİM ERİYESİCİLER...!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Hildesheim/Almanya
05/12/2011
Saat:13_55

9 Temmuz 2024 Salı

 

TESCİLLİ KATİLLER ….,
Yıllardır birikip, içe işleyerek kabına sığmayıp, taşan nefretleriyle ..
Ayyuka çıkan ön yargılarıyla, önlenemez, peşin hükümleriyle ..
Bu ve bundan daha da önemlisi ve belirleyici olanı..... Sevgiye,hayata ve insana düşmanlıklarında biledikleri, kin ve kana susamışlıklarıyla ..
Sözüm ona, soyulup-koyuldukları aklı evvellikle beslenen.. NAMUS KUMKUMALIĞI VE APIŞ ARASI BEKÇİLİĞİYLE ….
Masumiyetlerimizi,haysiyetlerimizi ve onurlarımızı katledip, CELLATLIKLARIYLA ellerinin kanına, alınlarının kirine ve olmayan vicdanlarının, kararan yüreklerinin kıyıda-köşede kalabilecek insanlık kırıntılarına değil dönüp, bakıp ,itibar etmek, aksine …
Nazar-ı dikkate almayarak …
‘’ – İÇİNİZDEKİ EN GÜNAHSIZ VE EN MASUM, İLK TAŞI ATSIN ‘’ Kadim deyişini anımsatmamıza bile kulak tıkayarak …
Gözlerini kan bürümüşlükle, burunlarından soluyarak ..
Kapıldıkları öfke, kin ve nefret galeyanlarının doruğa çıkmışlığında...
Ömürlerimizi talan, gerçeklerimizi ve geleceğimizi tarumar ve mahvederek ..
Katlettiler bizi, hayatın zulasında ama herkesin gözleri önünde, bakar körlüklerin balçığında debelenen …..
En az onlar kadar suçlu, yığınsal sürü hilkat garibelerinin, yoz sığır sürüsü misali, kalabalıkların, göz yumuşlarıyla ..
Onlara göre, tırnak içinde ifadeleriyle …..
‘’ - NAMUSLARI TEMİZLENİP, KURTULDU, KİRLERİ PÜR-Ü PAK OLDU ..! ‘’
Şimdi soru şu ?
‘’ - YA, GERÇEK ÖYLEMİ VE MERAMLARI BU MUYDU ? ‘’
Karanlıkta kaşlar oynadı, katle ferman buyrulan hayatlar ve ömürler, talan, telef ve tarumar oldu ..
Alınlarının çatına, asılı kaldı ..
KATİLLİKLERİ, KİRLERİ, RİYAYA DAYANAN, NEFRETLE BEZELİ KOMPLO, KATLİAM VE CANİLİKLERİ .
Hiç bir gücün, yok edip, aklayıp, kaldıramamacasına kazındı, tarihsel ayıpları olarak, künyelerine …
Onlar ki, tarihsel yobazlığın, azılı vampirliklerinde..
Hala aramızda dolaşıyorlar ..
Can almaya, kan dökmeye ve ömür, umut, hayat katletmeye yeminlilikleriyle …
Onlar kim mi ?
Sözüm ona sen, ben, siz gibi insan geçinerek semirilen …
KATİL CANAVARLAR, CANİ HİLKAT GARİBESİ, NAMUS KUMKUMASI AHMAKLAR VE ENBESİLLER SÜRÜSÜ …
İKİ AYAKLI, A SOSYAL HAYVANLAR, YIĞINIDIR…
Künyelerinde ‘’ tırnak içi’’ << İNSAN >> yazsa da ...
KANA VE KATLİAMA DOYMAYAN, KANA SUSAMIŞ, GÖZÜNÜ KAN BÜRÜMÜŞ, TESCİLLİ KATİLLERDİR …..!
TESCİLLİ KATİLLER …..!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Ereğli / Konya

09 / 07 / 2018

 


KESİŞİ VERDİ ….,

‘’ – SANKİ …..,,
Ne derin,tarifsiz ve muammalı, albenili bir çekim bu …
Hiç mi hiç düşünülüp-tasarlanmamışken ..
Üstelik, hesapta- kitapta yokken …
Çakmakla,sigara, ateşle-barut, ekmekle-su gibi …
Hayatın kendi doğallığındaki, zaman ırmağında akıp gidişinde ..
Kesişiverdi yollarımız, burun buruna hallerde, geliverdik yüz –yüze …
Tıpkı, istenmeyen yarpuzun, burun dibinde bitiverişi gibi …
Karşılaştık, bir yaz akşamının baş döndürücülüğünde.
Sen, bende çoğaldın ..
Ben, aklına takılıverdim sanırım, senin …
Tıpkı çalılara , buturaklara, dikenli tellere takılıverip,yelle titreşen koyun tüyleri misali ..
‘’ - Köpeğinin hatırı yoksa bile, sahibinin hatırı vardır ‘’
Deyişi misali, onca olan bitene rağmen ve hatta inatla ..
Sanki, dün yokmuş ve olanlar yaşanmamış gibi..
Olgunluğa vurarak, dünden bahsettik ..
Birbirimizden kaçırdığımız, buğulu gözlerimizin önünde ….
Dün, bir film şeridi olup, akıp-geçti ..
Ne, denmiş-konmuşu eşeledik-deşeledik ..
Ne nalına,ne mıhına vurduk ….
Ne limon sıktık muhabbete, nede ayrık otuydu, dillerimiz bir birine ..
Hele o, derin mi derin, iç geçirmelerimiz..
Neleri, neleri saklıyordu bağrında, sence ?
O, an aklıma düşüverdi hemen….
Düşünmeden ve kendi, kendime sormadan edemedim …
Bilmem sence de öylemiydi ….?
‘’ – SANKİ, DÜNÜ ARAR GİBİYDİK …..!
SANKİ, DÜNÜ ARAR GİBİYDİK …..! ‘’
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli /Konya
09/07/2018
Saat; 09_35

  YERİN .........., Bozuksa mayan, çürükse özün, fukaraysan onurdan-haysiyetten yana .... İlkesizlik ve omurgasızlıktan yana, kimse eline su...