Yelle savrulup, toza-toprağa karışıp, kavuşan, çiçeğin ardı sıra.....
Kökünden- kökeninden koparılışlıkla kalmayıp ..........
Gadadan-beladan ve hatta, ölümden paçasını sıyıramamacasına akıbetinin sarpa sarmışlığında .....
Yolunu-izini, hatta çiçeklik vasfını yitiren tohumlar, nasıl dağa-taşa-kayaya, daha da kötüsü .....
En olursuz, verimsiz, tarlalıktan, topraklıktan çıkan kıraç arazilere kul olan ......
Öteye-beriye, olura-olmaza, dahası ,,,,,,
İrili-ufaklı çakılların altına rastgele sıkışıp kalarak, susuzlukta ömür tüketip, ölümü tadan, biçare tohumlar misali ....
Yersiz-yurtsuzluğun en acısı da .....
Aidiyetini ve kökünü, kökenini yitirmenin azabıyla kıvranarak, düne özlemini bastırmacasına ......
Pişmanlık sanrılarında, hezeyan girdaplarına boğularak ....
Sadece o güne, düne ve bu güne, an'a değil .....
Tümüyle geçmişine, soyuna-sopuna, yedi sülalesine ve dahası .....
Başına gelenlerin, pişmiş tavukların yaşadıklarından kat be kat beter olmuşluğunda .....
Elinden gelenin, sadece bu olduğuna, saplantılılkta inanmışlığında .
Kendisini de, küfrün kapsamına alarak, sebep olanların cümlesine en sunturlu ve gün yüzü görmemiş küfürleri döşeniyordu .......!
Bunların da kendini kesmemişliğinde, hızını alamayarak ....
Kah, iki eli arasına aldığı başını yumrukluyor ...
Yetmedi ......
Salya-sümük saçmaların eşliğinde, kulaklarını ve kir-pas, bit-pire küpü .....
Bakımsızlıktan da çok ve beterin, beteri hallerdeki iç kaldırıp, mide bulandıran böyürterek genirten kokular saçan başını .....
Gel-gitler halinde acayip sesler eşliğinde, duvara vurarak, olan-biten, kabarıp, adeta şaha kalkan tüm öfkesini, taşa-betona kusuyordu .......!
Ne idüğü belirsizliğin, ne demek olduğunu bilmeyen ve görüp,anlayıp, tanımak isteyenlerin ......
Tıpkı, tumturaklı panayır temaşalarında, coşkuyla kendinden geçerek ......
Algı, idrak, zeka, zevk ve gusto hallerini kendince ve usulünce sergileyen, malum baldırı çıplaklardan birisi olup, çıkmışlığında ...
Canhıraş haykırışlarla, avaz, avaz bağırıp, sesinin ayyuka çıkmasına aldırmayanlığında .....
Şu ana dek, hiç bir zaman yanıt alamadığı, bulmadığı, bulamayaca- ğı soruların sağanağında ......
Sesi yankılanıyor, o'da cama vuran yağmurun sesinde, yitip, yok oluyordu ........!
Sorular çarmıhında debelenmek ve ilgisiz nemelazımcı bakışların eşliğinde, gebermek .....
Sıcak sacda oyun öğretilen canım ayı yavrularına reva görülen amansız ve acımasız, dur-duraksız zulümden aşağı kalmazdı, onun için ...
Çektikleriyle, ömür ve hayat çetelesine attığı çiziklerin, ona daima karanlığı, mutsuzluğu ve azaptan haz dermeyi çağrıştırıp, hatırlatmışlığında .......!
Sorusu, havada asılılıklarda, narasına ve ağıt, ağıt ulumasına eşlik ediyordu ....
Onun kanlı dudaklarından, varla-yok arası tonda ve üstüne basılan gazel hışırtı ve çıtırtılarını andıran .....
Adeta rol çaldığı KÜÇÜK EMRAH edalarına bürünüp, rolünün hakkını vermek adına, edalara öykünmüşlüğünde .....
Bezgin mi bezgin ses tonuyla söylemi, halini anlatıp, özetlemeye ve akıbetini kavramaya yetip te, artıyordu, zaten .......!
'' -Hayatın, dünyanın arafatıyla,arasatının bile kendisine kapalılığında ve yüz çevirmişliğinde ......
Ölümle erişileceği vaat edilen mahşer hesaplaşması .....
Cennet, cehennem kendisine bu dünyadakinin olmadığı ve olamayacağı kadar cömert ve bonkör olacak mıydı ?
Yoksaaa .......
Yoksa, bu mendaburluklar arastasındaki laf-ı güzaflıklar harmanında ....
Resmen ve alenen, pisi, pisine tükettiği ömründeki gibi ....
Ölüm, muammalı akıbet, Araf, Arasat ve oraya ait düşünce,kavram ve sözler .....
Burada ve hayatın genelinde ve hemen her alanında ve anında olduğu gibi, külliyen yalan ve ipsiz-sapsız, asılsız-astarsız mavralar, sallamalar ve ........
Akıllara ziyan yalanlar külliyatının, geniz yakıp, göz yaşartan, burun direkleri kıran, kapkara küf kokuları mıydı ?
Öyleyse, hali duman ve YANDI GÜLÜM KETEN HELVA HALLERİ VE BETERİN, BETERİ KAOS VE HİÇLİK GİRDAPLARINDA, KAŞLA-GÖZ ARASINDA BİR SOLUKTA YUTULMUŞLUĞUNUN RESMİYDİ .....!
Hallerinin böyleliğinde anlaşılan o ki .....
Durumu, MALUMUN İLANIYDI...MALUMUN İLANI
Bu İlan olan malum sa .....
Sefilliğin tasdiki, Hal-i Pürmelalinin, tesciliydi, TESCİLİ ........!
Buda, lamsız-cimsiz olmacasına ve gün gibi aşikarlığında ....
Halinin ve malumun ilanında .....
İstikbal de, tıpkı mazisi gibi bokun bokuydu, bokun, boku .....
İSTİKBAL DE, MAZİSİ GİBİ, BOKUN BOKUYDU.....
BOKUN, BOKU ...........!