26 Kasım 2015 Perşembe

KİMSE BİLMEZ …..,
‘’-AT’tan düşenin halini, attan düşen bilir.’’
Deseler de, inanma !
Kimse bilmez, senin halini ….
Çünkü; kimse yaşayamaz senin acını …
Sen demler sin, gamlarını, kederlerini ..
Dermişliğinle hüzünlerini,
Senin halin ve acıların ne koşuttur başkasınınkine, nede benzer.
An gelir, güler geçerler haline .
Çoğu kere, insanı derdi değil, soranların …
Dahası da, ‘’-Mış gibiler de ‘’ bıyık altından gülüp geçerek …
Timsah gözyaşlarıyla, bir yandan ağıt düzmelere yeltenirken ..
Öte yandan ve gerçeğinde ise, inanmamış halleri, bezdirir ..!
Gün, maskeli balolar ve riyakarların resmi geçitlerinin …
İnsanlığı yuttuğu günler, işte ondandır ki ..
Derdini öğütmelere ve elemleri, kahırları içmelere koyulursun, bir başına… ..
Günlerin ve zamanların kuytusunda .
Dostluklar, iki yüzlülük bedesteninde mezat olmuş ..
Yürekler, sevgisizliğin küf kokularına tutsak edilmişken ..
Hatta, an gelip, kişinin kendine bile yabanlığında ..
Yiten güzellikler ve değerler manzumesine, ağıtlar yakıp ..
Pespayeliklerde, ayaklar altına alınan ..
Biçareliklerde sürüm, sürüm sürünen, insanlığın soysuzlaşma serüveninde..
Haritasını, pusulasını, güzelliklerini ve düşlerini, umutlarını ,
Daha da içler acısı hallerde, yaşama sevincini yitirmiş ligin de, insanların ……
Yastıklara konulan başlarda, riya uykularına dalıp ..
Vicdan aynaları da, tozlanıp, kirlenmişken ..
Ne derdine medet, ne sırdaş bedenler, ruhlar ve ömürler kalmıştır orta yerde ..
Alem içinde alemlerde, insan, kendine yabancı ..
Hayata ve sevgiye, hoşgörüye düşman olup çıkmış hallerdeyse …
Yer demir, gök bakır hallerde ….
Sen, kıvrım, kıvrım kıvranırken …
Kapanıyorsa, sözüm ona dost kapıları yüzüne bir, bir …!
Daha sen nerenin bağını sorup, hangi bağın üzümünü yiyebilirsin ki ?
İnsanlık, eşkıya olup, firar etmiş, dağlar ardına ..
Yüzsüzlükler arenasında, arz-ı endam ediyor elvan, elvan bedenler …
Sırlar yayılır olmuş tabak, tabak dost, düşman ağzına ..
Vicdanlar körelmiş ..
Nasır bağlamış yürekler, lal olmuş diller ..
İnsanlık, son tangosunu yapmalarda, kendinden geçmiş ..
Arsız olup çıkmış, insanlar ….
Tüm aynalar, elem yutup, acı kusmuşluğunda, sırsızlaşmış adeta ..
Maskelerin ardında sadece hiçlik ve kimliksizlikler cirit atmakta ..
İnsanlık kendi kurdunca için, için yenilip, tüketilmekte ..
Sağ gözün, sol göze faydası yok sözcükleri, dillere pelesenk ..
Hayata, egemen olmuş ..
Kurtla-kuzunun aynı anda içtiği sular kirlenmiş,
Çağıldayan dereler kuruyup, tarumar olmuş ..!
Böyle ligin de, gamını dökmek, karamsarlık değil ..
Sadece, en yalınlığında, gerçeğin dillenişidir..
Buna bile tahammülü kalmamışsa insanların ve insanlığın ..
Sen, daha hangi dağların ardındaki o masal ülkesini aramalarda harap-türap olacaksın ?
Onun için ..
Karasını içine, akını dışına dolayarak gamlarını, hicran bohçana gömüp, düşerken yollara ..
Yüreğinin kuytusunda kalan o insanlık kırıntısıyla ..
Avun ve doyur gönlünü,ruhunu ..
Muhannete, muhtaç olmama savaşında ..
Çiz kendi yolunu, koru doğrunu ..
Eğilmesin, başın öne,
Bükülmesin boynun, hicapla ve hayal kırıklığıyla ..
Kimse bilmez, kimsenin halini, zira ..
An gelir, daha bir koyar ..
Ummadık an ve yerde dostun attığı gülün dikeniyle yaralanmak ..
Unutulsa da dertler, kalır izleri derinlerde, bir yerlerde ..!
Tıpkı, selin gidip, izinin kalması gibi ..!
Ruhunun, hicran şallarına bürünmesini …,
Ömrünün, diyet ödemelerde, yerle yeksan olmasını istemiyorsan .
Sar yaranı bildiğince, kendince, usulünce….
Yürü, hayatın engebeli, sarp yollarında ….
Unutma asla,
Kimse bilmez, özünde ve işin gerçeğinde …
Senin, hal-i pürmelalini!
Ondandır, boşa denmiyor …
‘’ - Tok, ne bilsin, açın halini ! ‘’ ,diye
‘’ - Tok, ne bilsin, açın halini ! ‘’ ,diye

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli / KONYA
26 / 11 / 2015
Saat;17_35

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  ONDANDIR.. Bir sendin.. Bir de ben .. Hayat mektebinde , sınıfları geçemeyen.. Ondandır, adımızın ,''Baki '' ile ,'...