9 Şubat 2025 Pazar

 

BEKLERSE .....,

Esir almışlığında, vesveseler, evhamlar, korkular ..
Acabalar, keşkeler ve hasılı akrep ruhlulukla dolu, harislikler ..
İlletiyle, zilletiyle ...
Beklerse insan ömrünü, kevgire dönen ruhu, iflah olmaz asla ..
Kıskançlığın ve hasetliğin kıskaçlarında, ömür tüketmeye koyulunca ..
Görmez ruhu, yüreği, sevginin gün yüzünü,o, albenili güzelliğini ..
Hemen, hemen, hiç bir zaman ..
Doluya koysa, aldıramaz...
Boşa koysa, dolduramaz ..
Aklının, karanlık sokaklarında dolaşmaktan helak olan ...
Çelişkilerlerle beslenen ...
İkircekli duygularını ..
Takmışlığıyla aklını, karalara ..
Bağlamışlığıyla gözünü ve ruhunu, hırsın ve karamsarlığın ..
Hayattan, zevk alıp, güzellik dermeyi unutmuşluğuyla, çoktan ..
Sunulsa bal ona, altın işlemeli kaselerde, cömertçe ..
Yine, hoşnut olmaz ..
O, bildiğini işleyip ..
İnatta ayak diretmişliği ..
Dahası, '' - İlle de, odunumun parası . '' tavrıyla ..
Nuh deyip, peygamber dememişliğiyle ..
Maraza musallat olmuşsa, insana ..
Örülmüşse, sevgisizlik ve nefret duvarıyla surlar...
Kat, kat ömrüne, yüreğine ..
Ne yapsanız, ne etseniz de, nafile ..
Olsa, olsa ..
Teneşir paklar, böylesi, vehim güruhu, bedeni ...
Nikbeti ve ucubeliğiyle ....
Beklerse, ömür denen viranesini, ruhunun gamlı baykuşlarıyla ..
Baş edemediği, kana doymayan, sevgiye ve insana düşman ...
Karanlığın vampirleri ..
Erdirebilseniz de, onu arşa ...
Öpse de güneş onu, olanca sıcaklığıyla ..
Erimez onun, karanlık ruhunun ve sevgi yoksulu yüreğinin, buzları ...
Beklerse, karamsarlığın ve kötümserliğin neferleri ..
Ömürleri, yürekleri....
Paklasa, paklasa, cehenneminin alevleri, paklar ...
O, zavallı, o, haris ...
O, acınası narsist, biçareyi ...

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

29 / 01 / 2015

Saat;00_20

 








HAYATLA TUTUŞTUĞUM LADESİ, HEP KAYBEDEN OLDUM !


İstemeden itildiğim bu oyunda ...
Yaldır-yapalak düştüğüm, bu amansız hayat yolunda ...
Gelmedik kalmadı, şu garip başa ...
Hiç babamı sormadı, hayatla, el alem, bana ..
Hep, anamı belledi ...
Hayatla tutuştuğum ladesi, hep kaybeden oldum, sonunda ....!
Gözümü açtım, açalı, şu dünyaya ..
Hayatın sillesini yedim, daima ..
Bahtım gülmedi, ne aşktan, ne mutluluktan yana ..
İsyanımı duyanın, olmamışlığında ..
Sarıldığım dallar, elimde kaldı ..
Balı, kaymağı el yedi, doyanlar, kirişi kırdı ..
Bulaşıkla, faturayı ödemek, hep bana kaldı ...
Halimi görenler, avanak dedi ...
Hayatla tutuştuğum ladesi, hep kaybeden oldum, sonunda ...!
Dur-durak bilmedi, yağdı taşlar, başıma ..
Düşmanım yokken ortada, dosttan geldi darbelerle, kazıklar bana ..
İhanet yazıldı, ömür sayfama ..
Ele, akı,
Karasıyla, yarası hep, bana düştü ..
Nedense talih, hep bana küstü .?
Güdük eşek kuyruğu gibi ..
Ne uzadım, ne kısaldım ..
Süründüm durdum, oldum olası ..
Ne, gözümü açtırdı, ne, yüzümü güldürdü ...
Başımın belası, geçim kavgası ....
Yüklendi sırtıma semer, sıktıkça, sıktı belimi, kemer ..
Ne cepte para, ne ayakta, kundura ..
Ne'de, kıçta don kaldı ...
Oldum sonunda, el-gün maskarası ...
Nerden çıktıysa karşıma, hayat denen bu, hıyar ağası ..
Kurumadı donumun arası, kapanmadı hiç kıçımın yarası ..
Hayatla tutuştuğum ladesi, hep kaybeden oldum, sonunda ....!
Ben, beni bildim bileli ...
Garibim gömleğimin, iki yakası
Bir an olsun gelmedi, bir araya, her ne yaptımsa .....
Ele talih, banaysa hep, Kör Salih çattı ..
Düştü hep, gülmeye hasret yüzüm, çatıldı oldum olası, kaşım ..
Daima ağırdı başım, yokuşa vuruldu yolum..
Kah ,düzde ...
Kah ,çıkmaz sokaklar da kayboldum...
Hiç mi hiç eksilmedi, sel-su olup, aktı göz yaşım ..
Ne gün gördüm, ne ondum ..
Aç geçsede günlerim, oldum olası, tıka-basa, toktum ..
Bilmesinler açlığımı, diye..
Açlıktan kokan nefesime inat, diş arama hep kürdan koydum ..
Anlayacağınız, aç gezdim, kuyruğu dik tutmalarda, tok göründüm ...
Halden,hale büründüm, hep, yerlerde süründüm ...!
Direnmeye ,dirensemde ...
Hayat denen kumarda, daima ütüldüm...
Girince, güneş kanıma ...
Sevda yeli, esince başımda ...
Kanıp, yalancı bahara ..
Aşka, çiçeğe durdum, ayaz vurdu, dondum ..!
Gonca ömrümü görmeden, zamansız sarardım-soldum ..
Üryan geldim, doğumda ...
Bana, hep üçün birinin kalmışlığında ...!
Meftalığımda, musalla taşına ..
Gömülmüşlüğümde, toprağa ...
İki arşın kefenin bile, ben garibe çok görülmüşlüğünde
Gelişimdeki gibi, giderken de, üryan kondum, mezara ..
Demem o'ki, bunca lakırdının sonunda ..!
Değil merhem olması, nasırıma..
Anlayacağınız gibi, hayatla olan tangoda ..
Hayat denen, bu gaddar ...
Olanca acımasızlığıyla, hep bastı, ayağıma ...
Yaram bana ...
Çığlığım, asumana asılı kaldı, ardım sıra
Hayatla tutuştuğum ladesi, hep kaybeden oldum, sonunda ....!
Hayatla tutuştuğum ladesi, hep kaybeden oldum, sonunda ....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya
28/01/2017

Saat:07_37

 



YUTAR .....!


Zaman, hayat, yıllar, karanlıklar,anılar ..
Kentler, elemler ve nihayet sular yutar, ömürleri, sular ...!
Kimi zaman, iradi ve zorunlu seçimlerde ..
Kimi zaman, rastlantısal yada kazalarda, gayri iradiliklerde ..
Dayatmalarda, kanırtarak sunar acıyı, dibine kadar, içirtmecesine ...!
Şakayla gelen, felaketlerde, göz yaşı, göz yaşı .....
Azap, azap çoğalan, yürek dağlanışı ve kahredişler yaratarak ....
Girdabında yutar sular, ömürleri, hayatları, bedenleri, yarınları ....
Düşleri ve umutları, asla geri vermemecesine, çekerek derinlerine ..
Ardında yığın, yığın acılar ve göz yaşı selleri çoğaltarak ..
Yutulan, sadece ve sedace alalade bir hayat değildir ..
Çoğu kez, sırlar, acılar, nefret ve ihanetler ....
An gelir, efsanevi aşklar ve sevgileride yutar, sular ...!
Zaman, zaman boz bulanıklığında gözün, gözü görmemişliğinde ..
Çoğalan imdat seslerinde ve lal dillerin ..
Elem kaynağı yüreklerin, sessiz yürek çığlıklarını da yutar, apansız ..
Vermemecesine, geriye ...
Su, hayat kaynağı olduğu kadar, ölümün, felaketinde, aracı ve sebebidir .
Umut, ekmek-rızık ve hayat sunup ....
Olanca cömertliğinde, insanları doyurduğu gibi ..
Beklenmemişliğinde ve çözülememişliğinde, ölümlerle, felaketlerde saçar..
Sunar ölümleri, içine çekerek bedenleri, hayatları ..
Geri verdiği de olur, cesetliklerinde ..
Asla iz olmamacasına, yuttuğu da olur, kuytularında karanlıklarında, çürütür, hayatları ..!
Aynaların derinlikleri, göz bebekleri nasıl varda, yoku ..
Yokta , varı sunar ve yaşatırlarsa insanlara kendi gizemlerinde ..
Muammanın çözülememişliğinde, sularda sunar, böylesi halleri ..
Akıl ve zeka tutulmalarında, küçük dilleri, yutturmacasına ..
Sözün ve umudun bittiği, anda ..
Sunarak safrasını, en hoyratlıkla, katran karasında, boğar .. Zamanı ve bedenleri....
Bir varmış, bir yokmuşluklarda ..
Bir göz açıp-kapamacasına, kısacık zamanlarda .
Kalanların, muammalı gözlerinin ..
Gizemli sırları ve bilinmezlikleri, artlarında bırakmışlığında ..
Sular, envayi çeşit hal, durum ve koşullarda ..
Sarıp-sarmalayarak ..
Kahırların, ömür ve bedenleri derdest, etmişliğinde ..
Yutar, sular ömürleri ..
Ömürlerin ve kendilerinin için, için çürümüşlüğünde ..
Tuzun kokup, kendisinin ve hayatın çürümüşlüğünde ..
Sunarak cömertçe ölümü, canlara, bedenlere, hayatlara ..
Sular, geri vermemecesine, ömürler yutar ...!
Hayatlar da, hayatları, umutları, geleceği ..
Ömürler de, ömürleri yutar sular ..
Yutar, sular ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

04 / 02 / 2013

Saat ; 22_18 

8 Şubat 2025 Cumartesi








ÇATLAMAMIŞ, AÇILIP-SAÇILMAMIŞ ÇİÇEK TOHUMU OLARAK KALAYIM …..,


Hele ki de ‘’ – Kitabımda ihanet yazmaz ‘’ Diye ….
Adeta, bal akan dilleriyle kırk dereden su getirmeyi, insanın kanına girmeyi hünerle bilip-becerip, icra eden …
Sevi ve sevda adına hilesiz-hurdasız, içsellikle, inançla yüreğini ve ömrünü verip ….
Adeta, gözü kapalılıklarda inanıp, bağlandığın …
Kasım, kasım kasılan, insan kisveli bir Gulyabaniden gördüğün ihanetle ….
Beklenmedik bir anda, sırtından hançerlenmiş biri olup çıkan olarak …
Alabora olmuş bir tekneden beter halleri tadıp, yaşayarak …
Kendini apansız patlayan duygusal ve ruhsal bir fırtınanın ortasında bulmadınsa …
Keskin bıçak gibi iliklerine işleyen rüzgarla yüzün-gözün dövülmediyse …
Nuh tufanından beter bir fırtınada, daldasız-duldasız, hele ki de sığınaksız kalmadınsa …
Neye uğradığını ve nasıl bir bozgunu yaşadığını anlamaya çalışmanın gel-gitlerinde ..
Gözlerinden boşanan yaşlar, yağmur sularına karışarak geceyi ıslatmamışsa …
Dur durak bilmeyen sanrı sağanaklarında yüreğin örselenmemiş ve hasılı ruhun tarumar olmamışsa …
Bu söylediklerimin sana ve sen gibilere çok şey anlatmayacağını ….
Yada …
‘’ - En azından ‘’, Senin için hükümsüzlüğünü bildiğimi, adın kadar net ve emin bilmeli ve anlamalısın ..
Hele ki de, içinde insanlığın kırıntısından izler kalmamış ve değerler manzumesinden bihaber hale gelip ….
Zorbanın biri olup çıkarak, yaşanılan ortak güzellikleri ters yüz edecek kadar, feraset ve haysiyet fukarası kesilensen …
Söylediklerimin ve söyleyeceklerimin sana zırnık kadar işlemeyeceğinden de ben, en az adım kadar eminim …
Bunu da sen bilmelisin ve en acımasız şekilde bunu bana reva görerek, yaşatan biri olarak …
Hangi ruh hallerinde olduğumu bir düşünmelisin …
Kaldı ki, öncelikle senden şefaat dilenip, acımana, daha çok yaralayıp, istismar etmene de izin vermeyeceğimi ..
Beni en az kendin kadar yakından tanıyanlığınla kafana yazmalı ve asla aklından çıkartmamalısın …
İşte bu gerçekler ışığında, dillendirdiklerimi dip-kapı etraflıca düşünerek …
Kendinle ve reva gördüklerinle yüzleşmeye durmaya yetecek kadar yürekli ve mertsen …
Ömür ve vicdan aynandaki, YÜZ KARASI HALİNİ GÖR …
Beni, söylediklerim ve yazdıklarımdan çok ….
Sükun ve suskunluğumda içimde hapsolan volkanlarımla ve riyasız CESUR YÜREKLİLİĞİMLE KEŞFE KOYUL, bir kez daha …..
Sana son tavsiyemse …
ÖFKELİ FEVERANLARIMDAN ÇOK ….
PATLAYACAK FIRTINA ÖNCESİNDEKİ, HALİMDEN ….
‘’ - SESSİZLİK VE ENGİN SÜKUNLU SUSKUNLUĞUMDAN’’ KORK ….
Bilirsin, bizim ellerde, dünden ve yaşanmışlıklardan yadigar dillenen şu iki sözü ….
‘’ – ISIRACAK İT, DİŞİNİ GÖSTERMEZ ….!
… - YAVAŞ ATIN ÇİFTESİ PEK OLUR …! ‘’
Tüm bunların ışığında, kulak ver …..
Dillenen yüreğimden, taşıp-dökülen sözlere …
Senin için ….
Sıklıkla ve çoklukla anı defterlerinin ve kitap sayfalarının arasında unutulup, kuruyan çiçeksem eğer ….
Bu kadar önemsizsem ve ötesi yoksa …
Onca yaşanmışlıklara inat, eğer ve hala ama hala …
Yürek dağına kar, gönül bağına çiçek olmamacasına …
Ruhuna ve duygularına hitap etmiyorsam ….
Dahası, bundan ötesi yoksa, yolun sonu görünüyorsa …
Avuntu, zevk ve efkarlarına kurban ….
Gamlarınla, serkeşliklerine, meze ….
Kederlerine, göz yaşlarına ve fırtınalı hallerine sığınaksam …
Ve ….
Sadece ama sadece ….
Ayağına batan diken kadar bile dert etmemecesine önemsiz ve hükümsüz …
Üstelik kapanması elzem bir gönül yaransam …
Çek ipimi, kopsun inceldiği yerden …
Unutma ki …
‘’ – SU AKAR, YATAĞINI BULUR ! ‘’
Ötesi,
‘’ – SU, BULANMADAN DURULMAZ ! ’’
Ve bilinir ki …
Ekabirlerin ve laf ebesine dönmüş koca ömürlülerin deyişiyle …..
‘’ – DOLAMANIN YARASIYLA, SIZISINDAN İNSAN ÖLMEZ,
ACI PATLICANI KIRAĞI ÇALMAZ , ÖLMÜŞ EŞEK KURTTAN KORKMAZ …! ‘’
Anlayacağın o ki, ha bir eksik, ha bir fazla …
Bilesin ki, fincancı katırı, yükten korkmaz !
Sana pişmişse, bana çoktan taşmıştır …
‘’ – GÖNÜLSÜZ YENEN AŞ, YA KARIN AĞRITIR YADA BAŞ ..! ‘’
Bu cümleden olmak üzere …
Ne üzül, nede üzülen olayım …!
YASAK SEVDA ÖYKÜSÜNE KURBAN …..
Yalancı baharlara kanıp-inanıp donakalan çiçeklikten …
Yahut ta …..
Sayfalar arasında kuruyup kalan o, solgun ve yaşayan ölüye dönmüş çiçekliktense …
Dar alanda, kısa paslaşmalarda heba olup ….
Kapı ardı cilveleşmelerininin diyetine kurbanlıktan …
Hele ki de, unutulma, yadsınma ve ihmallerde ömür eksiltenlikten …
Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur hallerinin dayatmalarında tarumar olmaktansa …
Dahası ….
Türkülere konu olup …
‘’ – Evliye gönül verme, eve gider unutur…
Eve gider unutur ! ‘’
Dillere pelesenk olmaktansa …
Hasılı, ömrümde ömür olmacasına, arı-duru ve katıksız, ihanetsiz sevilmek varken ….
Gizli yada aşikar, ihmal ve ihanet yangınında kül olmak yerine …
Çatlamamış, açılıp-saçılmamış, telef ömürlerde heba olmamış çiçek tohumu olarak kalayım ….!
ÇATLAMAMIŞ, AÇILIP-SAÇILMAMIŞ ÇİÇEK TOHUMU OLARAK KALAYIM …..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Friedrichshafen / Almanya

27 / 04 / 2019

Saat ; 22_26

GÖZ BEBEKLERİNDE SAKLIDIR, KORKULARIN ....!

  İmrentiyi, tiksintiye , zoru, kolaya, kolayı, zora, oluru, olmaza, olanaklıyı, olanaksız, sevgiyi, nefrete döndüren ...... Hükmeden ve boy...