8 Şubat 2025 Cumartesi








ÇATLAMAMIŞ, AÇILIP-SAÇILMAMIŞ ÇİÇEK TOHUMU OLARAK KALAYIM …..,


Hele ki de ‘’ – Kitabımda ihanet yazmaz ‘’ Diye ….
Adeta, bal akan dilleriyle kırk dereden su getirmeyi, insanın kanına girmeyi hünerle bilip-becerip, icra eden …
Sevi ve sevda adına hilesiz-hurdasız, içsellikle, inançla yüreğini ve ömrünü verip ….
Adeta, gözü kapalılıklarda inanıp, bağlandığın …
Kasım, kasım kasılan, insan kisveli bir Gulyabaniden gördüğün ihanetle ….
Beklenmedik bir anda, sırtından hançerlenmiş biri olup çıkan olarak …
Alabora olmuş bir tekneden beter halleri tadıp, yaşayarak …
Kendini apansız patlayan duygusal ve ruhsal bir fırtınanın ortasında bulmadınsa …
Keskin bıçak gibi iliklerine işleyen rüzgarla yüzün-gözün dövülmediyse …
Nuh tufanından beter bir fırtınada, daldasız-duldasız, hele ki de sığınaksız kalmadınsa …
Neye uğradığını ve nasıl bir bozgunu yaşadığını anlamaya çalışmanın gel-gitlerinde ..
Gözlerinden boşanan yaşlar, yağmur sularına karışarak geceyi ıslatmamışsa …
Dur durak bilmeyen sanrı sağanaklarında yüreğin örselenmemiş ve hasılı ruhun tarumar olmamışsa …
Bu söylediklerimin sana ve sen gibilere çok şey anlatmayacağını ….
Yada …
‘’ - En azından ‘’, Senin için hükümsüzlüğünü bildiğimi, adın kadar net ve emin bilmeli ve anlamalısın ..
Hele ki de, içinde insanlığın kırıntısından izler kalmamış ve değerler manzumesinden bihaber hale gelip ….
Zorbanın biri olup çıkarak, yaşanılan ortak güzellikleri ters yüz edecek kadar, feraset ve haysiyet fukarası kesilensen …
Söylediklerimin ve söyleyeceklerimin sana zırnık kadar işlemeyeceğinden de ben, en az adım kadar eminim …
Bunu da sen bilmelisin ve en acımasız şekilde bunu bana reva görerek, yaşatan biri olarak …
Hangi ruh hallerinde olduğumu bir düşünmelisin …
Kaldı ki, öncelikle senden şefaat dilenip, acımana, daha çok yaralayıp, istismar etmene de izin vermeyeceğimi ..
Beni en az kendin kadar yakından tanıyanlığınla kafana yazmalı ve asla aklından çıkartmamalısın …
İşte bu gerçekler ışığında, dillendirdiklerimi dip-kapı etraflıca düşünerek …
Kendinle ve reva gördüklerinle yüzleşmeye durmaya yetecek kadar yürekli ve mertsen …
Ömür ve vicdan aynandaki, YÜZ KARASI HALİNİ GÖR …
Beni, söylediklerim ve yazdıklarımdan çok ….
Sükun ve suskunluğumda içimde hapsolan volkanlarımla ve riyasız CESUR YÜREKLİLİĞİMLE KEŞFE KOYUL, bir kez daha …..
Sana son tavsiyemse …
ÖFKELİ FEVERANLARIMDAN ÇOK ….
PATLAYACAK FIRTINA ÖNCESİNDEKİ, HALİMDEN ….
‘’ - SESSİZLİK VE ENGİN SÜKUNLU SUSKUNLUĞUMDAN’’ KORK ….
Bilirsin, bizim ellerde, dünden ve yaşanmışlıklardan yadigar dillenen şu iki sözü ….
‘’ – ISIRACAK İT, DİŞİNİ GÖSTERMEZ ….!
… - YAVAŞ ATIN ÇİFTESİ PEK OLUR …! ‘’
Tüm bunların ışığında, kulak ver …..
Dillenen yüreğimden, taşıp-dökülen sözlere …
Senin için ….
Sıklıkla ve çoklukla anı defterlerinin ve kitap sayfalarının arasında unutulup, kuruyan çiçeksem eğer ….
Bu kadar önemsizsem ve ötesi yoksa …
Onca yaşanmışlıklara inat, eğer ve hala ama hala …
Yürek dağına kar, gönül bağına çiçek olmamacasına …
Ruhuna ve duygularına hitap etmiyorsam ….
Dahası, bundan ötesi yoksa, yolun sonu görünüyorsa …
Avuntu, zevk ve efkarlarına kurban ….
Gamlarınla, serkeşliklerine, meze ….
Kederlerine, göz yaşlarına ve fırtınalı hallerine sığınaksam …
Ve ….
Sadece ama sadece ….
Ayağına batan diken kadar bile dert etmemecesine önemsiz ve hükümsüz …
Üstelik kapanması elzem bir gönül yaransam …
Çek ipimi, kopsun inceldiği yerden …
Unutma ki …
‘’ – SU AKAR, YATAĞINI BULUR ! ‘’
Ötesi,
‘’ – SU, BULANMADAN DURULMAZ ! ’’
Ve bilinir ki …
Ekabirlerin ve laf ebesine dönmüş koca ömürlülerin deyişiyle …..
‘’ – DOLAMANIN YARASIYLA, SIZISINDAN İNSAN ÖLMEZ,
ACI PATLICANI KIRAĞI ÇALMAZ , ÖLMÜŞ EŞEK KURTTAN KORKMAZ …! ‘’
Anlayacağın o ki, ha bir eksik, ha bir fazla …
Bilesin ki, fincancı katırı, yükten korkmaz !
Sana pişmişse, bana çoktan taşmıştır …
‘’ – GÖNÜLSÜZ YENEN AŞ, YA KARIN AĞRITIR YADA BAŞ ..! ‘’
Bu cümleden olmak üzere …
Ne üzül, nede üzülen olayım …!
YASAK SEVDA ÖYKÜSÜNE KURBAN …..
Yalancı baharlara kanıp-inanıp donakalan çiçeklikten …
Yahut ta …..
Sayfalar arasında kuruyup kalan o, solgun ve yaşayan ölüye dönmüş çiçekliktense …
Dar alanda, kısa paslaşmalarda heba olup ….
Kapı ardı cilveleşmelerininin diyetine kurbanlıktan …
Hele ki de, unutulma, yadsınma ve ihmallerde ömür eksiltenlikten …
Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur hallerinin dayatmalarında tarumar olmaktansa …
Dahası ….
Türkülere konu olup …
‘’ – Evliye gönül verme, eve gider unutur…
Eve gider unutur ! ‘’
Dillere pelesenk olmaktansa …
Hasılı, ömrümde ömür olmacasına, arı-duru ve katıksız, ihanetsiz sevilmek varken ….
Gizli yada aşikar, ihmal ve ihanet yangınında kül olmak yerine …
Çatlamamış, açılıp-saçılmamış, telef ömürlerde heba olmamış çiçek tohumu olarak kalayım ….!
ÇATLAMAMIŞ, AÇILIP-SAÇILMAMIŞ ÇİÇEK TOHUMU OLARAK KALAYIM …..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Friedrichshafen / Almanya

27 / 04 / 2019

Saat ; 22_26

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

GÖÇLERİN, EN ZORU, OLURSUZU, İÇE SİNMEYENİDİR ........ İÇE SİNMEYENİ .......! Göçler vardır, hayatımızda adlandıramadığımız, alışamadığımız ...