9 Şubat 2025 Pazar

 



YUTAR .....!


Zaman, hayat, yıllar, karanlıklar,anılar ..
Kentler, elemler ve nihayet sular yutar, ömürleri, sular ...!
Kimi zaman, iradi ve zorunlu seçimlerde ..
Kimi zaman, rastlantısal yada kazalarda, gayri iradiliklerde ..
Dayatmalarda, kanırtarak sunar acıyı, dibine kadar, içirtmecesine ...!
Şakayla gelen, felaketlerde, göz yaşı, göz yaşı .....
Azap, azap çoğalan, yürek dağlanışı ve kahredişler yaratarak ....
Girdabında yutar sular, ömürleri, hayatları, bedenleri, yarınları ....
Düşleri ve umutları, asla geri vermemecesine, çekerek derinlerine ..
Ardında yığın, yığın acılar ve göz yaşı selleri çoğaltarak ..
Yutulan, sadece ve sedace alalade bir hayat değildir ..
Çoğu kez, sırlar, acılar, nefret ve ihanetler ....
An gelir, efsanevi aşklar ve sevgileride yutar, sular ...!
Zaman, zaman boz bulanıklığında gözün, gözü görmemişliğinde ..
Çoğalan imdat seslerinde ve lal dillerin ..
Elem kaynağı yüreklerin, sessiz yürek çığlıklarını da yutar, apansız ..
Vermemecesine, geriye ...
Su, hayat kaynağı olduğu kadar, ölümün, felaketinde, aracı ve sebebidir .
Umut, ekmek-rızık ve hayat sunup ....
Olanca cömertliğinde, insanları doyurduğu gibi ..
Beklenmemişliğinde ve çözülememişliğinde, ölümlerle, felaketlerde saçar..
Sunar ölümleri, içine çekerek bedenleri, hayatları ..
Geri verdiği de olur, cesetliklerinde ..
Asla iz olmamacasına, yuttuğu da olur, kuytularında karanlıklarında, çürütür, hayatları ..!
Aynaların derinlikleri, göz bebekleri nasıl varda, yoku ..
Yokta , varı sunar ve yaşatırlarsa insanlara kendi gizemlerinde ..
Muammanın çözülememişliğinde, sularda sunar, böylesi halleri ..
Akıl ve zeka tutulmalarında, küçük dilleri, yutturmacasına ..
Sözün ve umudun bittiği, anda ..
Sunarak safrasını, en hoyratlıkla, katran karasında, boğar .. Zamanı ve bedenleri....
Bir varmış, bir yokmuşluklarda ..
Bir göz açıp-kapamacasına, kısacık zamanlarda .
Kalanların, muammalı gözlerinin ..
Gizemli sırları ve bilinmezlikleri, artlarında bırakmışlığında ..
Sular, envayi çeşit hal, durum ve koşullarda ..
Sarıp-sarmalayarak ..
Kahırların, ömür ve bedenleri derdest, etmişliğinde ..
Yutar, sular ömürleri ..
Ömürlerin ve kendilerinin için, için çürümüşlüğünde ..
Tuzun kokup, kendisinin ve hayatın çürümüşlüğünde ..
Sunarak cömertçe ölümü, canlara, bedenlere, hayatlara ..
Sular, geri vermemecesine, ömürler yutar ...!
Hayatlar da, hayatları, umutları, geleceği ..
Ömürler de, ömürleri yutar sular ..
Yutar, sular ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

04 / 02 / 2013

Saat ; 22_18 

8 Şubat 2025 Cumartesi








ÇATLAMAMIŞ, AÇILIP-SAÇILMAMIŞ ÇİÇEK TOHUMU OLARAK KALAYIM …..,


Hele ki de ‘’ – Kitabımda ihanet yazmaz ‘’ Diye ….
Adeta, bal akan dilleriyle kırk dereden su getirmeyi, insanın kanına girmeyi hünerle bilip-becerip, icra eden …
Sevi ve sevda adına hilesiz-hurdasız, içsellikle, inançla yüreğini ve ömrünü verip ….
Adeta, gözü kapalılıklarda inanıp, bağlandığın …
Kasım, kasım kasılan, insan kisveli bir Gulyabaniden gördüğün ihanetle ….
Beklenmedik bir anda, sırtından hançerlenmiş biri olup çıkan olarak …
Alabora olmuş bir tekneden beter halleri tadıp, yaşayarak …
Kendini apansız patlayan duygusal ve ruhsal bir fırtınanın ortasında bulmadınsa …
Keskin bıçak gibi iliklerine işleyen rüzgarla yüzün-gözün dövülmediyse …
Nuh tufanından beter bir fırtınada, daldasız-duldasız, hele ki de sığınaksız kalmadınsa …
Neye uğradığını ve nasıl bir bozgunu yaşadığını anlamaya çalışmanın gel-gitlerinde ..
Gözlerinden boşanan yaşlar, yağmur sularına karışarak geceyi ıslatmamışsa …
Dur durak bilmeyen sanrı sağanaklarında yüreğin örselenmemiş ve hasılı ruhun tarumar olmamışsa …
Bu söylediklerimin sana ve sen gibilere çok şey anlatmayacağını ….
Yada …
‘’ - En azından ‘’, Senin için hükümsüzlüğünü bildiğimi, adın kadar net ve emin bilmeli ve anlamalısın ..
Hele ki de, içinde insanlığın kırıntısından izler kalmamış ve değerler manzumesinden bihaber hale gelip ….
Zorbanın biri olup çıkarak, yaşanılan ortak güzellikleri ters yüz edecek kadar, feraset ve haysiyet fukarası kesilensen …
Söylediklerimin ve söyleyeceklerimin sana zırnık kadar işlemeyeceğinden de ben, en az adım kadar eminim …
Bunu da sen bilmelisin ve en acımasız şekilde bunu bana reva görerek, yaşatan biri olarak …
Hangi ruh hallerinde olduğumu bir düşünmelisin …
Kaldı ki, öncelikle senden şefaat dilenip, acımana, daha çok yaralayıp, istismar etmene de izin vermeyeceğimi ..
Beni en az kendin kadar yakından tanıyanlığınla kafana yazmalı ve asla aklından çıkartmamalısın …
İşte bu gerçekler ışığında, dillendirdiklerimi dip-kapı etraflıca düşünerek …
Kendinle ve reva gördüklerinle yüzleşmeye durmaya yetecek kadar yürekli ve mertsen …
Ömür ve vicdan aynandaki, YÜZ KARASI HALİNİ GÖR …
Beni, söylediklerim ve yazdıklarımdan çok ….
Sükun ve suskunluğumda içimde hapsolan volkanlarımla ve riyasız CESUR YÜREKLİLİĞİMLE KEŞFE KOYUL, bir kez daha …..
Sana son tavsiyemse …
ÖFKELİ FEVERANLARIMDAN ÇOK ….
PATLAYACAK FIRTINA ÖNCESİNDEKİ, HALİMDEN ….
‘’ - SESSİZLİK VE ENGİN SÜKUNLU SUSKUNLUĞUMDAN’’ KORK ….
Bilirsin, bizim ellerde, dünden ve yaşanmışlıklardan yadigar dillenen şu iki sözü ….
‘’ – ISIRACAK İT, DİŞİNİ GÖSTERMEZ ….!
… - YAVAŞ ATIN ÇİFTESİ PEK OLUR …! ‘’
Tüm bunların ışığında, kulak ver …..
Dillenen yüreğimden, taşıp-dökülen sözlere …
Senin için ….
Sıklıkla ve çoklukla anı defterlerinin ve kitap sayfalarının arasında unutulup, kuruyan çiçeksem eğer ….
Bu kadar önemsizsem ve ötesi yoksa …
Onca yaşanmışlıklara inat, eğer ve hala ama hala …
Yürek dağına kar, gönül bağına çiçek olmamacasına …
Ruhuna ve duygularına hitap etmiyorsam ….
Dahası, bundan ötesi yoksa, yolun sonu görünüyorsa …
Avuntu, zevk ve efkarlarına kurban ….
Gamlarınla, serkeşliklerine, meze ….
Kederlerine, göz yaşlarına ve fırtınalı hallerine sığınaksam …
Ve ….
Sadece ama sadece ….
Ayağına batan diken kadar bile dert etmemecesine önemsiz ve hükümsüz …
Üstelik kapanması elzem bir gönül yaransam …
Çek ipimi, kopsun inceldiği yerden …
Unutma ki …
‘’ – SU AKAR, YATAĞINI BULUR ! ‘’
Ötesi,
‘’ – SU, BULANMADAN DURULMAZ ! ’’
Ve bilinir ki …
Ekabirlerin ve laf ebesine dönmüş koca ömürlülerin deyişiyle …..
‘’ – DOLAMANIN YARASIYLA, SIZISINDAN İNSAN ÖLMEZ,
ACI PATLICANI KIRAĞI ÇALMAZ , ÖLMÜŞ EŞEK KURTTAN KORKMAZ …! ‘’
Anlayacağın o ki, ha bir eksik, ha bir fazla …
Bilesin ki, fincancı katırı, yükten korkmaz !
Sana pişmişse, bana çoktan taşmıştır …
‘’ – GÖNÜLSÜZ YENEN AŞ, YA KARIN AĞRITIR YADA BAŞ ..! ‘’
Bu cümleden olmak üzere …
Ne üzül, nede üzülen olayım …!
YASAK SEVDA ÖYKÜSÜNE KURBAN …..
Yalancı baharlara kanıp-inanıp donakalan çiçeklikten …
Yahut ta …..
Sayfalar arasında kuruyup kalan o, solgun ve yaşayan ölüye dönmüş çiçekliktense …
Dar alanda, kısa paslaşmalarda heba olup ….
Kapı ardı cilveleşmelerininin diyetine kurbanlıktan …
Hele ki de, unutulma, yadsınma ve ihmallerde ömür eksiltenlikten …
Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur hallerinin dayatmalarında tarumar olmaktansa …
Dahası ….
Türkülere konu olup …
‘’ – Evliye gönül verme, eve gider unutur…
Eve gider unutur ! ‘’
Dillere pelesenk olmaktansa …
Hasılı, ömrümde ömür olmacasına, arı-duru ve katıksız, ihanetsiz sevilmek varken ….
Gizli yada aşikar, ihmal ve ihanet yangınında kül olmak yerine …
Çatlamamış, açılıp-saçılmamış, telef ömürlerde heba olmamış çiçek tohumu olarak kalayım ….!
ÇATLAMAMIŞ, AÇILIP-SAÇILMAMIŞ ÇİÇEK TOHUMU OLARAK KALAYIM …..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Friedrichshafen / Almanya

27 / 04 / 2019

Saat ; 22_26







KARIŞINCA, DÖNER ......!


Sebepsiz kuş uçmaz denmesi gibi ....
Durduk yerde, boşuna demezler ...
''Karışınca alın-moruna, akın, karana ....
Gülmelerin en coşkulu, keyiflerin en tadına doyulmaz an ve halinde ...
Gülüşler, yerini sağanak yada için, için ağlamalara ...
Ağız tadın ve sultanlarda olamayan keyifliliğin, zirvedeyken ...
Apansız, düşer suratın, kaçar keyfin, yerle yeksan olur moralin ..
Hasılı, bozulur ağız tadın, diline düşer kekremsi, acımtırak lık ve büyür lokmaların ağzında, tutulur durduk yerde, sesin- soluğun ....
Lal olur dilin, asılır boynuna, omuzlarına kahrın, kayalardan da ağır yükleri ….
Dönersin, gamlı baykuşa ….
Dur-durak bilmeksizin acımasızca çalar ruhunun derinlerinde ….
Keyifsizliğin o, ağır ve insanı kendinden, hayattan koparan tumturaklı çan sesleri, feryat-figana kesen sirenler ...!
Durduk yerde, boğulduğunu hissedersin, gam denizinin kesif karanlıklarında ! '', Diye ...
Yaşanmışlıklarla ve hayatın biley taşındaki acımasız
ve kanırtan doğrulanmışlığında anlarsın, sende o, an ...
Hesabınla-kitabınla, hayatın hesabı-kitabı arasında bir uyumsuzluk olduğunu ve hayatın sana bir yeni kazığı ve kötüden de beter, sürprizi olduğunu ...!
Sıkılır dişlerin, limonileşir suratın ve kararır, feri sönen göz bebeklerin, bu anlarda ...
Hele ki, doğmatiklerle, saf kaderci sefillerin icadı feleğin, seninle alıp-veremediğinin ne olduğunu bilip-bulamamışlığında kayar o, an şakulün ....!
Seni gamların dipsiz gayya kuyusuna düşüren sebepler ve sorunlar yumağı sökün eder, aklına ve ruhuna..
Doluya koysan, dolduramadıkça, boşa koysan, aldıramadıkça …
İyiden, iyiye bir garip olur, dönersin kesilmiş süte ...
'' - Bir cacık olmaz '' Der, içinden yükselen bir ses dalgası ...
Görünmez bir el, sarılır ümüğüne, pençe kesilerek sıktıkça, sıkar, acımasızca ...
Soğuk terler basmadıysa da, hemen hazır ve nazırdır kapı ardında, seni sırılsıklam yaparak ....
Sudan çıkmış, sıpaya döndürmeye kararlılıktan da öte, yeminliliklerde ...
Abandıkça, abanır karabasan üstüne, çekip çıkmak istesen de o, moralsizlik anaforlarından ..
Adeta, çekildikçe, çekilirsin seni yutan girdaplarca fersah, fersah sığ ve karanlık suların, ürküten karanlığına ...
O an, güvendiğin dağlara karın yağması yetmezmişçesine… Üstelik, medet umduğun kapılar da bir, bir ve acımasız hoyratlıklarla, kapandıkça yüzüne ...
Sana, dertlerden de çok koyar, bu naçarlık, riya ve dost görünümlü soysuzluğun neferlerinin yaptıkları ….
Söylenirsin öfkeyle, kendi, kendine ….!
'' - İNSAN BİRİKTİREMEMİŞİZ ÇEVREMİZDE, NAFİLELİKLERDE TÜKETİP, HEBA ETMİŞİZ ÖMRÜ VE GÜNLERİ ..! ''
NAÇARLIĞA MI, VEFASIZLIĞA MI VE HATTA ….
‘’ – BU, NE MENEM BİR İNSANLIK VE DOSTLUK SA ? ‘’
İNSANLIK VE DOSTLUK ADINA (!) UĞRADIĞIN CİBİLLİYETSİZLİĞİN, SU YÜZÜNE ÇIKIP ….
GERÇEKLERİN, TÜM CAN YAKICILIĞIYLA SENİ SARIP-SARMALAMIŞLIĞINDA ...
Hayatın kısır döngülerinin ve tuzaklarının, pusulanı şaşırtıp, pabucunu eline vermişliğinde ….!
Vefa, içtenlik, dostluk, ahlak ve fazilet adına dinlediğin onca nutkun boşluğunu adeta bir şamar gibi yüzüne, yüzüne vurmuşluğunda ...
Bir söz takılır, hafızanın çengeline, döner durur, DEMOKLES’İN KILICI GİBİ, tepende ...
''- Bu günün yarını, karanlığında sonu vardır '', Diyerek ...
Tebessüm mü edeceğini, öfke nöbetlerinde hıçkırıklara boğulmacasına ağlayacağını bilemenin sarmalında ?
Kuşatılmışlıklarda hissetmekten alamazsın, kendini ...
O an Işıklar odağı Üstatlar, üstadı Mevlana'nın kemal dolu nurani sözleri uğuldar, kulaklarında ….
Renk cümbüşü maskeli yüzlerin, çehresiz bedenlerin etrafında, raksa koyulup, dönmelere durmuşluğunda ...
'' - Körler çarşısında, ayna satma ...
Sağırlar çarşısında, gazel atma ….! ‘’
Erenler ereni, nasılda üryan edip, sunmuştur sana riyakarlığın, safsatanın gerçeğini ..
Çevreni kuşatan bezirgan sahtekarlarını ve sülüklüklerini insanlık kılıfında sunanların resmi geçidi başlar, gözlerinin önünde ….!
Kanın çekilir dudaklarından ve yaşlar süzülür yanaklarından ..
İçi oyulup, apansız terk edilmiş kayalar ve mağaralar gibi, karanlıklara boğulmuşluğun cenderesinde kalakalırsın ...
İşte tamda bu anda, şu ana dek çevreni kuşatan bu riyakarlar ordusunca, nasıl talan edilip ?
Duygu ve değerlerinle acımasızca oyunlar oynayarak, acımasız vantuzluklarıyla somuran omurgasızlar sürüsünce nasıl da insafsızca, hatta kuzguni vahşilikler de istismar edilerek, tüketildiğini, eskiyip, eksiltildiğini en dokunaklı ve can yakar hallerde anlamacasına, kahroluşları yaşarsın ..
Kumdan kaleler olur, yıkılırsın kerelerce..
Kiminde sular yutar, kiminde yeller sürer-savurur böylesi anlarda, seni ..
Derdini unutur, en katmerlisinden insanlığın nasıl hiç ve piç edildiğine yanarsın ..
O an ışıkları sönüp, karanlığa gömülen çadır gölgelerine ve virane şehir artıklarının hoyrat, ürkütücü siluetlerine bürünürsün ...
İçinde sönen, insanlığın çoban alevleri, karanlıkça yutuluşunu hızlandırır ….!
Derdinden değil, ihanetin ve riyakarca soruların kahrından ölür, ölür dirilirsin …..
Tövbeler bozar ve en sunturlu küfürler saçan ÇİLE KÜPÜ olur çıkarsın, yada...
ŞÜKÜRLER KÜMBETİ, ERDEMLER OTAĞI OLUR ÇIKARSIN GÖNÜL ÇİLEHANENİN KUYTUSUNA ÇEKİLİP …..
SABIRLA, ÖZVERİYLE NEFSİNİ DARA ÇEKMELERE KOYULMUŞLUĞUNDA …!
SEN, SANA ÜRYANLIKLARDA GÖNLÜN, GERÇEKLER VE VİCDANINLA BAŞ, BAŞA KALIP ...
Araya değil kulunu, an gelip güç atfedip, an olup, vehmetmelerde, YÜZLEŞMELERİN, DARA ÇEKİLİŞLERİN O, BİTMEYEN RAKSINDA ..
O BİTMEYEN RAKSINDA ..
KARIŞINCA, AL' IN-MORUNA ….
DÖNMELERDE GEÇERSİN, SEN SENDEN ..
HAYAT DENEN USTANIN RAHLEYİ TEDRİSATINDA ….
DİZ ÇÖKÜP, KEMALİN ŞALINA BÜRÜNMÜŞLÜĞÜNDE ...
KARIŞINCA, AL' IN-MORUNA, DÖNMELERDE GEÇERSİN, SEN SENDEN …..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Friedrichshafen / Almanya

28 / 04 / 2019

Saat ; 14_41

GÖZ BEBEKLERİNDE SAKLIDIR, KORKULARIN ....!

  İmrentiyi, tiksintiye , zoru, kolaya, kolayı, zora, oluru, olmaza, olanaklıyı, olanaksız, sevgiyi, nefrete döndüren ...... Hükmeden ve boy...