24 Temmuz 2017 Pazartesi


NE ZAMAN Kİ ....! 

Ne zaman ki ...
Ekmeğe, emeğe, alın teri-göz nuruna ...
İnsana, düşünceye, ilime ve bilime saygıyı, kendimize rehber ...
Dahası da; vazgeçilmez ve olmazsa, olmaz yaparak ....
Düşünenlerin vurulduğu karanlıklara ve korku imparatorlarına ...
Eli kanlı-ağzı salyalı uşak piyonlarına karşı ..
Korkusuzca ..
'' - Düşünüyorum, düşünmek suç ve cezaysa ...
Diyeti de, ölümse ...
Yine de ve inadına ...
Korkmuyor, düşünüyorum ..
Düşünüyorum, öyleyse, vurun beni !
Diyerek ....
Ne zaman, korkusuzca ..
Sorgular, gerek hayatla, gerekse gerçeklerle ve hatta, korkularımızla .... Cesurca ve sağ duyuyla yüzleşir, eleştiri-öz eleştiride ...
Vicdani yüzleşme ve hesaplaşmalarda, gelişir ..
Korkuların, karanlığın ve cehaletin üstüne ,üstüne yürüyebilir ..
Kula, kulluk etmez ve sermayeye ....
Egomuza, faşizme, despotizme ve cümle firavunlara ...
Ve, kendini UZUN SAYIP ....
TÜYÜ BİTMEDİK YETİM HAKLARININ GASPIYLA YAPILAN, KAÇAK SARAYLARDA ...
İÇİN, İÇİN, İÇİNİ KEMİREREK ..
KENDİNİ, YİYİP-BİTİREN O, BAŞ EDEMEDİĞİ ....
ÖNLENEMEZ KORKULARIYLA TİR, TİR TİTREYEREK ..
Halkın içine, ancak, yüzbinlerce polisi ve ordusuyla çıkabilen ....
KALPAZANLIĞI TESCİLLİ, HIRSIZLIĞI VE KATİLLİĞİ, AŞİKAR..
AMA EN ÇOK TA, RİYAKARLIĞI VE İKİ YÜZLÜLÜĞÜ DÜNYA İNSANLIĞINCA BİLİNEN, KANLI KATİL ....
CAN ALIP, KAN İÇMEYE YEMİNLİ VE ÖLDÜRMEYE DOYAMAYAN DİKTATÖR BOZUNTUSU'na karşı boyun eğmez ..
Onurlu ve dik duruşla, karşı çıkar, örgütlü mücadeleyle KAVUĞUNU DEVİRİP ......
TAHTINI, YERLE YEKSAN EDER ...
Ülkeden ve başımızdan ilelebet def edebilirsek ..
Yani İNSAN GİBİ, İNSANLIĞIMIZLA ..
Hayata, kendimize, insanlara, insanlığa .......
Kainata,yaşadığımız şu bonkör evrene, halklara ve haklara sayğılılığı ...
Kendimize, ilke ve hayat biçimi yapabilirsek ..
Yani ve hasılı, ne zaman .....
BEYAZCA VE MAVİCE ÖZGÜRLÜKTE, BARIŞTA, KARDEŞLİKTE,CANLIKTA ÇOĞALIR ...
VE ...
DÜNYA ATLASINA, İNSAN ÖMÜRLERİNE ...
BİLDİK VE BİLMEDİK TÜM İKLİMLERE ....
KATIKSIZ VE GERÇEK BARIŞI YAYGINLAŞTIRABİLİR ..
İNSANCA VE KARDEŞCE BİR DÜNYA VE KOCA MAVİ BİLYE'de ... İNSANA, İNSANCA SAYGI VE TAHAMMÜLLE BİR ARADA KARDEŞÇE YAŞAMAYI HAYATA GEÇİREBİLİRSEK ....
Ancak o zaman, çağdaş insan ve onurlu birey ..
Evrensel sevgi elçisi, CAN OLABİLİRİZ, CAN ..
Ne zaman ki ....
İnsanlığın utanç ve yüz karalarıyla, karanlıklarına ...
Döktükleri kana, yaptıkları zulme, insanca karşı çıkarsak ....!
Kendimizin ve hayatın farkındalığında olur ..
Hayatı, sağ duyulu sorgulamalarda ...
Sevgide, barışta ve canlıklarda, aşkla çoğaltabilirsek ...
İNSANI, DAĞI-TAŞI- BÖRTÜ BÖCEĞİ-DOĞAYI VE KAYNAKLARI SADECE AMA SADECE, İNSANLIĞIMIZLA VE İNSANCA ÖDÜNSÜZ VE KATIKSIZ SEVİP ...
ANA SÜTÜ KADAR AK DUYGULARLA ....
KATIKSIZ DÜRÜSTLÜKLE ....
KENDİMİZLE VE HAYATLA BARIŞIK OLABİLİRSEK ...
Zalımlara ve kanlı katillere tek yürek ve tek ses, inançla ..
''- VURUN ULAN, VURUN İTLER ..
KIRILMAYIZ VURMAK İLE ..
TÜKENMEYİZ BİÇİLMEKLE, KATLEDİLKMEKLE
SİNMEYİZ, SUSMAYIZ ...
SUSTURULMAYIZ, KORKU İLE ..
Diyerek, haykırır ve gereğini de yaparsak ....
Kendimize ...
Korkusuzca ve öz güvenle ...
İşte, ancak ve ancak o zaman, gönül huzuruyla ....
İnsanız, diyebiliriz ..!
İnsanız, diyebiliriz ..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Immenstaad / Almanya

24 /07 / 2017

Saat ; 14_48

12 Temmuz 2017 Çarşamba


GEBERME ...
SÜRÜN DE GÖR O, GÜNLERİ ...!

Ey kandan,ölümden,nefret,kin,garez ve düşmanlıktan beslenen ..
Kirli ve kanlı rant savaşlarından beslenen, hilkat garibesi, ucube zındık ...
Sanmaki kalır o mahkeme,o koltuk,o saltanat sana da ilelebet ..
Önceki harami cani , zorba zebani ve cellatlara kalmadığı gibi ...
Gün gelir, an olur, dar gelir, bu dünya, sen kalpazana ...!
Egonu tatminlerde böbürlenme,güç ve zafer sarhoşluklarında kendinden geçtiğin....
Katliam ve can almalara doyamadığın, bu dünya ...
Tabut olur, sana da ....!
Onlar ki ...
El- aman demeden ...
Senin ve güdümlü piyonların kadılarından icazet,af ve hayat dilenmeyen ..
Onur şahikası, iki can paremiz ...
Bedenen, yürüyemez hale gelmiş olsalar da ..
Bu gün, yüz yirmi altıncı onur gününde de, yılmadan savaşarak ..
Gönüller fethedip,evrenin ve insanlığın bağrında saygı meşaleleri yakarak yürüyen..
Nuriye GÜLMEN ve Semih ÖZAKÇA canlar ..
Seni, kölesi olduğun egonu, önleyemediğin ve daha çoğalarak seni yutan korku ve karanlıklarını ...
An be an daha çok çöküp, çürüyen ....
Kokuşmuş ucube kanlı faşist dikta sistemini eze,eze ...
Dahası, adeta her yeni gün .....
Senin bu paçavra idareni, gerçek yüzünü,karaktersizliğini, caniliğini ..
Korkusuzca, yiğitçe teşhir, tecrit edip, gözler önüne sere ,sere ..
Emek ve ekmek kavgasında işini,aşını,özgürlüğünü...
Hayatlarını, yarınlarını, istemekten başkaca bir devinime, pabuç bırakmamışlıklarda .....
Sence ve güruhlarınca katl ve talan edilerek içine edilip ...
Adaletin olmadığı saray bozuntularında ırzına geçilmekte olan ...
DEĞİL ADİL, GERÇEK BİLE OLMAYAN ...
SÖZÜM ONA ADALET VE HUKUK SİSTEMİNDE ...
İNANÇLARINCA VE TAVİZSİZCE HAK, HUKUK ...
EVRENSEL İNSAN HAKLARINA OLAN BAĞLILIKLA ...
ADALET VE HÜRRİYET KAVGASI VERE, VERE ...
Seni ve paryalarını, azim ve onurla yene,yene ...!
Yiğitliğin, onurun, direnişin, inancın, hürriyete sevdalılığın ve insanlığın
destanını ..
Canları pahasına yazarak ...
Evrenin, insanlığın tarihine, çağların hürriyet kavgası destanına ...
O, onur timsali ömür ve isimleri, altın harflerle kazınarak yürüyorlar , kavganın kızıl şafağında ..
İnsanlığın, duyarlı toplumsal hafızasında yer almanın kıvancıyla ...
Seslerini, inançla,kararlılıkla, dünyanın dört bir yanına duyurarak ....
Tıpkı o, ilk günkü azimle, bu gün ...
Yüzyirmialtıncı günde de, direniyorlar ...
Senin ve köhnemiş-kokuşmuş rejiminin, kara zindanlarında ...
Ölüm hücrelerinde, cani mangalarının yüzüne tüküre, tüküre ..!
Hiçe sayarak canlarını ..
İnsanlığın onuruyla ...
İNSANCA,İNSANLIĞIN VE HÜRRİYETİN,ADALETİN,HUKUKUN TARİHİNİ YAZIP...
KAVGASINI, BAYRAKLAŞTIRYORLAR ..
ÖLÜM VE CAN PAHASINA, BÜYÜDÜKÇE BÜYÜYEN SEVGİ SANCAKTARLIĞI VE HÜRRİYET MEŞALELİĞİYLE ..
HÜRRİYET MEŞALELİĞİYLE ...
Ya sen, karanlığın ve korkunun aciz ve ucube diktatörü ...
Ya, sen ne yapıyorsun ???
Korkuyla kuduz itler misali tir, tir titremelerde, ölümden ..
Ama ondan da çok, makam,mevki,erk gücünü ve tahtı, ganimetleri kaybetmekten korkarak....
Sefillik bataklığında, çürüyor'sun ..
Çürüyüşün, sonun olacak ..
Sonunu, sen bile engelleyemeyecek ..
O son gününde, farelerden de,sürüngenlerden de bedbahtlıklarda ...
Kaçacak, delik arayacaksın ..!
Kaçacak, delik arayacaksın ...!
Tıpkı, diğer yiğit halk evladı, kahramanlar gibi ..
Onları katleden caniler, unutulsada ..
Katlolan onur abidesi yiğit halk evlatları ...
Yüreklerde,ömürlerde,hafızalarda, kardelenler güzelliğinde çoğalacak ..
KESER DÖNECEK,SAP DÖNECEK ..
GÜN GELİP, HESAP VE DEVİR DÖNECEK ..
İKTİDARININ YERİNDE, YELLER ESECEK ..
ESAMEN OKUNMAYACAK .....
ADIN BİLE BİLİNMEYECEK ..
GEL, GÖR Kİ ..
O GÜNDE, SEN UNUTULMUŞLUĞUNDA ÇÜRÜRKEN...
YİĞİT CANLAR, Nuriye GÜLMEN ve Semih ÖZAKÇA'nın İSİMLERİ DİLLERDE,ÖMÜRLERDE,YÜREKLERDE BÜYÜYECEK ..
TIPKI ...
O KORKTUĞUN, ÖNDER GAZİ MUSTAFA KEMAL'in ..
DENİZ GEZMİŞİN VE ...
CÜMLE YİĞİT HALK KAHRAMANI FİDANLARIN Kİ, GİBİ ...
Ey kanlı katil, ey illetlere ve korkuya mahkum hilkat garibesi ucube, sefil yaratık ....
UZUN HARAMİ, KALPAZAN ....!
Sana, geber demiyorum ...
Geberme, sürün de gör o, günleri ...!
Geberme, sürün de gör o, günleri ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

İmmenstaad / Almanya

11 / 07 / 2017

Saat: 23_55

22 Mayıs 2017 Pazartesi


UCU, GECEDE SAKLI ....!

Kainatın, hayatın, akıp giden zamanın ...
Yıllara, yorgunluğa, ölüme yenik insan ömrünün ....
Gerçekteki, yalanın ....
Ölümdeki, gizemin ...
Tebessümdeki, ışıltının ...
Gülüşte gizlenen, hüznün ...
Gözdeki perde ardında saklanan gerçeğin ....
Keşfe soyunulan, sırların, labirentlerin ...
Yürekteki, karmaşanın ...
Akıldaki, çetrefillerin ...
Ruhlardaki, gel-gitlerin ....
Sırlardaki bilinmezliklerin ...
Yanıtsızlıklara tutsak, soruların ...
Uykulara hasret, elemli gözlerin ....
Korkuların, evhamların, sevinçlerin, kahkahaların ....
İnsana dair muammaların, kaçamakların, ayak oyunlarının ....
Çöl ve zaman kumlarına saklanan, börtü-böceğin ...
Kendine ölümü tattıran, akrebin ...
Yılan ağusuna sinen, ölümün, elemin ....
Umutların, beklentilerin ...
Hüsranların, acabaların, keşkelerin ....
Hasılı ....
Zamanların ve çağların ....
Karanlığın, aydınlığın ...
Yıllara ve ömürlere sinen, yorgunlukların ...
Buğulu gözlere tüneyen ......
Kaçamak ve hüzünlü tebessümlerin ....
Bildik ve bilinmedik nice sırrın özü, göz yaşında saklanan tebessüm ...
Tebessümde sırıtan, derin hüzün gibi ...
Bedendeki, canın ...
Candaki, ruhun ...
Ruhtaki, nurun ...
Nihayetinde, hayatın özü ...
Bilinen ve bilinmeyen yüzü ...
Tıpkı ...
Karanlığın bağrında doğan aydınlık gibi ...
Gündüzün anahtarı, gecede ...
Aşkın sırrı, okun ucunda ...
Ok, gecede ...
Ok misali ....
Muammaların ucu, gecede saklı ...!
Muammaların ucu, gecede saklı ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

22 / 05 / 2017

Saat ; 08_22

8 Mayıs 2017 Pazartesi


AKLININ FOTOĞRAFI .....,

Bedenlere,ruhlara,ömre ve zamana sığmayan ..
Hatta, çağların, derin karanlık dehlizlerinden taşıp, gecene ve uykuna ağan.
Korkunun, alaca karanlık renklerinin, şalına bezenen ...
Yarattığı o, dayanılmaz çekim gücü ve albeniyle ..
Adeta, seni mıknatıslayarak, beden kafesinden canını,aklını ..
Gönül dünyandan, ruhunu çalan ..
İçini karartmakla kalmayıp, tepeden, tırnağa tarümar eden ...
Değil sadece dününü, bu gününü ..
Ömrünü, dip- kapı, yarınını, tümüyle çalan ..
O, dayanılmaz muammalar atlası, kaotik, çetrefilli aklının fotoğrafı ....!
Hükmederek sana, sürükledi, girdaplara ..
Alaca karanlık kuşağının, ürküten coğrafyasının, derinliklerine ....!
Bulayarak ömrünü vahşete, kaosa, kana ..
Yarattı, masum bir bebeden ...
Ucube, hilkat garibesi, canavar, ölüm makinası ...
Boyattı sana dünyanı ve insanlığı ,evreni kana ...
Döndün, ölüme ve kana doymayan, bir caniye ..!
Sürükleyerek seni sevgisizliğin çoraklığına,çöllerine ..
İçindeki bebeyi ve seni döndürdü Azraile ..
Ne silinip, yok olmak bildi ..
Ne'de dur durak, aklının fotoğrafı ..
Onun kasırgasında, olup çıktın çılgın mı çılgın, bir yeni Drakula ..
Bir senin karanlığın, birde döktüğün kanın, allı-morlu rengi vardı ..
O meçhul ve gizemli fotoğrafta ..
O fotoğrafa, tapınmışlıkla ....
Çıkmışlığınla elden -avuçtan,şirazeden, boğuldun yıllardır, kana ..!
İnsanlığa utanç, çağlara elem, tarihe ibret vesikası olup çıktı ..
Aklının fotoğrafı ....!
Aklının fotoğrafı ....!


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

08 / 05 / 2017

Saat ; 06_40

10 Nisan 2017 Pazartesi


SUDUR , İNSAN ...!
'' - Biliyor' musun? Duyuyor' musun ? ''
Diye başlar çoğu fısıltıyla yada için, için başlayan konuşmalar ...
İnsan en çok kendini ve sessizliğini dinler ..
Hayatlar,solukla başlar, ve biter o, son solukla ..
İki soluk arasına, kocaman ömür, ömre, ömürler ..
Gizemler, ilişkiler, sorular, yanıtlar, bilinmeyenler ve beklentiler,yaşamışlıklar sığar ..
Bir damla sudan başlar, insanın ve insanlığın öyküsü ..
Bürünürken ete-kemiğe ..
Zaman sarar-sarmalar ömürleri ve ölümleri ..
Zamanın, hep akreple- yelkovan arasına sıkışıp kalmışlığında ..
O ilk adımı kim bilir,kim hatırlar,kim unutmaz ?
Hayatın,yaşanmışlıkların ve ömürlerin iç, içe geçmişliğinde ..
Bilir misin ?
Hayat, dürtüdür özünde ..!
O dürtülerden biriyle, düşün ve sor kendine ....
O albeniler abidesi, rengarenk, muhteşem kelebekte ...
Minicik kurtçuk değil'midir, hayatının başlangıcında, eninde-sonunda ?
Kelebekte, kurtçuk değilmidir ?
Sor ve düşün ...
Hayat, aşk ilmeğini boynuna geçirince ...
Melek iken, şeytan ..
Şeytan'san, melek ...
Akıllı ve üstelikte iyiden, iyiye akıllıyken, deli-divane ...
Deli-divaneyken, veli kılar, insanı ..!
İnsansan, özünle- sözünle ...
Mevlananın ışığı,ruhdaşı, yoldaşı, Şemsliği bağışlar, sana ..
En cömertliği ve sevecenliğiyle ..
Yeter ki, kıymetini bilen ol sen, sana bahşedilenin ...!
Sor kendine, ateşte yok'mudur nur'da, felakette, şifada, belada ?
Tıpkı, su'da da olduğu gibi !
Sor kendine, kendinle içsel hesaplaşmaların ve yüzleşmelerinde ..
Kelebekte, minicik bir kurtçuk değilmidir özünde ?
Kelebekte, kurtçuk değil mi?
İnsan, aşkın kaynağı ve meyvesiyken ..
Üstelik, aşk evrenin ve hayatın, özüyken ..
Çoğu kez, gerçek ve geçerli olmayan sebeplerle ...
Asıllı-asılsız, astarsız düşüncelerle ...
Neden katleder ve yok kılar, yine, kendi yok eder, aşkı ?
Kıyarak hayatlara.!
Talan ve tarumarlıklarda telef ederek emekleri, güzellikleri ve ömürleri ..!
Düşün bir an, sor kendine ..
Kelebekte, kurtçuk değil'midir, özünde ?,
Ve sar, zihninin makarasını, biraz geriye ve çokça ileriye ..!
Sorarak kendi, kendine..
Düşünceler gel-gidinde, ömür tüketmişliğinle ..,
'' - Saçma -sapan, onca yaptıklarına rağmen ...
Maskelerin ardında çokça naif bir yürek ..
Korkan bir ruh ..
Duygu kaynağı, sevgi pınarı bir kişilik ve kişi yok'mu dur, aslında ?
Şu, minicik masum mu masum, soruyu yanıtla
'' -Sen kimi bulursun, içindeki seni aradığında ? ''
Ve, bil ki ..
Her kayıp ömür öyküsünde,yitik bir kahraman vardır, daima ...!
Hayatın sana dayattıkları, kazandırdıkları, bahşettikleri ..
Senden çaldıkları, ışığında ..
Düşün, sor ve yanıtla ..?
Her kelebek, kurtçuk değil mi sonunda ?
Ve, insan bir katre su değil mi aslında, eninde -sonunda ..
Asla ama asla, unutma !
En müstesna, en albenili ve muhteşem kelebek bir, kurtçuk ...
Bir damlalığın da, sudur insan ...
Sudur insan !
Unutma.....
Hiçbir şey, göründüğü gibi değildir, asla ..
Hiçbir şey, göründüğü gibi değildir, asla ..


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Friedrichshafen / Almanya
09 / 04 / 2017
Saat ; 22_54

31 Mart 2017 Cuma





NAFİLE SANA.........

VAR OLDU, OLALI DÜNYA ....
KOYULALI İNSAN, VARLIK-YOKLUK KAVGASINA ...
KULA, KULLUĞA KARŞI DURMA SAVAŞINA ...
KAVRANALI, ÖZGÜRLÜĞÜN ANLAMI, ÖNEMİ VE DEĞERİ ....
SEÇTİ, SEÇELİ İNSAN ...
ÖZGÜRLÜĞÜ YAŞAM BİÇİMİ ...
ZULME KARŞI DURMAYA ADAYALI ÖMRÜNÜ ...
SİPER EDELİ ZULME GÖĞSÜNÜ ...
AKLA-KARANIN SAVAŞI ..
KORKUYLA, YÜREKLİLİĞİN VE CESARETİN AMANSIZ SAVAŞINA TANIK OLMUŞTUR DÜNYA ...
İŞTE BÖYLESİ ANLAMLI,ONURLU VE DEĞERLİ BİR SAVAŞTA ...
TUTMUŞSAN SAFINI YANLIŞTA ...
ZALİMİN, ZULMÜN, EGEMENİN YANINDA ...
KUL-KÖLE OLMUŞSAN EGONLA-TEKFURA ...
PEŞKEŞ ÇEKMİŞSEN KARAKTERİNİ TACA-TAHT'A ...
TAPMIŞSAN PARAYA,PULA,SALTANATA ...
YENİK DÜŞEREK EGONA ...
İLELEBET YİTİRMİŞSEN, ÖZGÜRLÜĞE İNANCINI..
HÜRRİYETE, AŞKINI...
YÜREĞİNDEYSE, KORKUN...
KİRALIKSA BEYNİN, İHANETE
KORKULARIN SENİ KAPI -ÇEVRE KUŞATMIŞLIĞINDA ..
BEYNİNDEYSE SAVCINLA, GARDİYANIN ..
RUHUNDAYSA CELLADIN ..
VURULMASA DA ELİNE, AYAĞINA PRANGA.
BENCİLLİĞİNİ YAŞATIP , ÖLDÜRMÜŞSEN YÜREĞİNİ
SEVGİSİZLİĞİN BATAKLIĞINDA ..
PEŞKEŞ ÇEKMİŞSEN ,RUHUNU, ASALETİNİ..
İHTİRAS VE EGONA, TUTSAKLIĞI SİNDİRMİŞSEN
İLİKLERİNE DEK BENLİĞİNE ..
İLELEBET TUTUKLU VE MAHKUMSUN .
GÖRÜNÜRDE ÖZGÜR OLSAN DA .
AŞIK OLMUŞSAN CELLADINA
İFLAH OLMAZSIN ,SEN ASLA ...
KORKUYU İÇİNDE YAŞATTIKÇA..
MAHKUMLUĞUN İÇİN,
NE, BİLEKLERİNE KELEPÇEYE ..
NE, AYAKLARINA PRANGAYA ..
NE, KÜREK MAHKUMLUĞUNA
NE'DE, ÖZGÜRLÜĞE DÜŞMAN, PASLI DEMİR PARMAKLIKLARA ...!
YOKTUR, HİÇ İHTİYAÇ ASLINDA ...
ÇÜNKÜ, TUTSAKLIK SİNMİŞTİR, RUHUNA .
TEPEDEN TIRNAĞA...
HÜRRİYET ADINA, NE YAPILSA, NAFİLE SANA ..
HÜRRİYET ADINA, NE YAPILSA, NAFİLE SANA...

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ..
Friedrichshafen /Almanya
31/03/2017

NOT :
DEĞERLİ CANLAR 16 NİSAN REFERANDUMU, ÖZGÜR ÜLKE, ,ÖZGÜR BİREY,ÖZGÜR YURTTAŞ OLMAK İÇİN SON ŞANSIMIZDIR.
REFERANDUMDA VERECEĞİNİZ, HER HAYIR OYU, KURTULUŞA VE ÖZGÜRLÜĞE ATILAN BİR ADIMDIR.
SEVGİLER YÜREĞİNİZE..

15 Mart 2017 Çarşamba



PEZEVENKLER ŞAHI ...
                                                                                          AYAZ PAŞA ...!

'' - Seni doğuracağıma, taş doğursaydım'' diyerek...
Kim bilir, belki de ...,
Gün yüzü görmemiş bedduallarla andı, oldum olası, adını, anası ....!
Namını haketmekle kalmamış,yürütmek için kılıktan kılığa girip ..
Dümen üstüne, dümen,fırıldak üstüne fırıldaklar çevirmişliğinde ..
Geldi şu aleme Ayaz Paşa ..
İmizin iti gibi koşturmacasına, sahipleri ür dedikçe ...
Ömrünce ürdü, sağa - sola, akreplerle, kırk ayaklara taş çıkartan ...
UŞAKLARIN ŞAHI, malum BOP EŞ BAŞKANI ...!
Nam-ı değer, Ayaz Paşa ....
Her yol mübahtı onun için, haram-helalda yoktu ona ..
Elinin uzunluğu ve her türden bitirimliklerde, uzanırdı, suçtan, suça ..
An gelir, şakşakçılıkta siyasileri omuzlar ...
An gelir, goygoyculuklarda,balıklar avlardı, boz bulanık sularda ..!
Varsa çıkarı, sıkardı dişini, hep oldum, olası ..
Yol geçen hanına dönmüştü, ondan, apış arası ..!
Akbilin keçiliğinde yada göz boyamalarda ...
Kumarbazlık ve madrabazlıklarda, her ipte oynardı ..
Bir koyup, üç alacam, derken ..
Kalan, üçün biri de olsa, onla oyalanır..
Umut tacirliğinde, en çok kendini kandırır..
Üç kağıtçılık ve tokatçılıkta, anasını boyar-babasına satardı ..
Nokta kadar çıkar için ,virgüllüklerde takla üstüne, taklalar atardı ..
Uzatmalılıktan yürüttüğü ,çalıntı rütbesiyle ...
Adı çıktı, çıkalı, Ayaz Paşa'lığa ..
Burnuna, sırıkla bok erişmez biri olup, çıkmıştı, sonunda..!
Sürmeyi gözden, dul kadını, erinden çalardı (!)
Süt dökmüş, kedilikte ..
Sütten çıkmış, ak kaşıklık ta, ondaydı ..!
Çoğu kez, sakızı boka düşürünce ..
Salya-sümük ağıtlarda, naralarda, geçerdi kendinden ..
Yılandan korkmayanlar bile, korkardı yalanından ..
Cümle haydutluklar, sorulurdu, ondan ...!
Haytalıkta , tek geçerdi, herkesi,
Ondandır ki, severdi, hep beleşi ..!
Soydu-soğana çevirdi, nice garip-gurabayı ..
Hiç kaptırmadan, yakayı ..
Çok mu çok, hoşlanırdı daima, ''Cambaza bak''larda milleti kandırmaktan...
Sonra el çabukluğu marifetliliklerde, kaşla-göz arasında, sıvışırdı ortadan !
Milletin ensesinde, pişirirken bozayı ..!
Boş tutmazdı asla zulayı,onun için buydu, işin kolayı
Pek severdi, garibandan otlanmayı ...!
Ona göre,hep ....
'' - Kerizler olmasa, aç kalırdı, uyanıklar ..! ''
Taş çıkartırdı Sülün Osmana,sonradan özenip, soyundu, UZUNLUĞA ..
Koyuldu, memleketi satmaya, milleti ve alemi, birbirine katmaya ..!
Üstüne yoktu, ayak kaydırıp,adam harcamada ..
Hele ki de, '' - İTİ,İTE KIRDIRMA'da ''
Adı çıkmamıştı boşa Ayaz Paşa'ya, girerdi o, her boyadan boyaya ..
Kılıktan,kılığa girmede ....
Karaktersizliklerde ''Gömlek değiştirir gibi, saf değiştirmede'' kimseler su dökemezdi, eline ...
Gelen ağasıysa,giden paşasıydı, bu dandik düzende ..
Ona göre, bu düzende ..
Razıydı,düzende,düzülende ..
İşte böyleliğinde, Ayaz Paşa olup çıktı, dünya markası ..
Patlak bir ampuldu, Alamet-i Farikası ....
Ah birde olsaydı, Memleketin Padişahı ...
Günü gelince, Halifeliğe' de, el koysaydı ..!
Hele, birde ..
Referandumda, millete yalanı-mavalı,numarayı yuttursaydı ..
Diyecek olmayacaktı, hani ya,keyfine ..!
Adı üstünde, Ayaz Paşaydı ...
Tek ayak üstünde, kırk yalanı, anında yumurtlardı ..
Sıkışınca, hava atar ..
Van Minutlarda, caka satardı ...!
Megalomanyaklıklarda ,hırsın ve nefretin atına biner ..
Dost-düşman demeden, sağa-sola ürerdi ..
ÜRMEYİ BİLMEDİK İT, SÜRÜYE GETİRİR KURT sözünden bihaber kesilir ..
Önce der, sonra, inkar ederdi ..!
Kuru sıkı atmayı ve kulağının üstüne yatmayı, severdi ...!
İki geri, bir ileriliklerde ..
Mehter marşıyla, adım, adım memleketin, içine ederdi ..!
Göle yoğurdu çalar,tutarsa, kaymağa konar ..
Geri teperse ...
SÜTRE GERİSİNDE YATAR,SUÇU, BAŞKASINA ATARDI.
İllede TEK ADAMLIKTA ,BAŞKANLIK'tı, onun yegane derdi ..!
O dert ve takıntı, eninde-sonunda, bir gün, onun başını yerdi ..
Yinede, illede, odunumun parası der ..
İnadım inatlarda, ayak diretirdi ..
Ona göre, Demokrasi in-bine tramvay .....
BARIŞ,KARDEŞLİK,ADALET,HAKKANİYET, LAİKLİK ...
Şark kurnazı AYAZ PAŞA'ca ,aslı- astarı olmayan MARAZA ŞEYLERDİ .!
Ayaz Paşa, sıkışınca Kasımpaşalılığı seçer ..
İşine gelince, GÜRCÜ, KÜRTÇÜ yada MUSA'nın ÇOCUĞU ...
BARZANİNİN AVUKATI, PUTİN'İN PİYONU ...
KULU ALLAH İLE ALDATAN, DİN BARONU, TEK ADAM ...!
İşine gelince, Milliyetçiliği ayaklar altına alıp, ezendi.
ÇEVİR KAZI YANMASIN ayakları, en sevdiği herze ...
Baş vurduğu, yol-yöntem...
Sıkça denediği yol, en sevdiği usuldü ..
O, sazan akıllılarla, koyunları ve mavalla , masalları sevendi ..!
Kraldan çok, kralcıydı, yalakalıkta, mahir mi mahirdi ..
Üstelik, kıç yalayıcılığında, üstüne dalkavuk yoktu .
Durumdan vazife çıkartır, iş güzarlıklarda, kılıç sallardı ...
Astığı, astık, kestiği, kestik...
Deli Dumrulluklar, en vazgeçilmeziydi ..!
Keli-körü düzdü, gözü, garibana dikti ...
Kafasının içinde dolaşırdı, kuyrukları birbirine değmeden, kırk tilki ..!
Kulamparalıktan tutunda, kalpazanlığa kadar ..
Hayli, kabarıktı sicili ...!
Ayaz Paşa sensin, dendi mi, hele birde, sıvazlandı mı sırtı ..
Görürdü kendini, dev aynasında,sayardı fasulyadan nimet ....
Küçük dağları ben yarattım edalarında, kasım, kasım kasılmalarda ...
Adamdan sayardı, oldum-olası, kendini ...
Kabullenmeye yanaşmasa da, bir türlü ...
Kendinin nikbet mi nikbetliğinde ....
Eksik olmazdı, ömründen nusubet ..
Kalpazanlıkta hünerli, alavere-dalavere de, eline kimse su dökemezdi ..!
Bundandır ki, sıkça böbürlenmelere koyularak ....
Hergelede imam eşeği, sanırdı, kendini ...
Fırıldaklıklarda, zübüklüklerde !
Hele ki de, başkasının cebine ve kıçına parmak atmakta sınır tanımazdı ..
Kendine biçilen rolleri, oynadı ..
Uşaklıkla, piyonluklarda, ömür tüketti ..
Ölümsüzmüş sanarken, tam da kendini ..!
Oynadı azrail ve hayat ona, oyununu ..
Kıçına giren, imamın parmağıyla, boyladı eşekler cennetini ..!
Hep o parmaklayacak değildi'ya, kıçları ..
Teneşir tahtasında ...
Hoca efendi,tıkarken kıçına, yağlı pamuğu ..!
Günahı yoktur deyip, salladı kökleyerek, orta parmağı kıçına ..!
Kerameti kendinden menkullüğünde, nalları dikerken, Ayaz Paşa ..
Geldi sonunda, tufalara ..
Gömüldü, kıçındaki pamukla, toprağa ..
Attığı parmakların, hesabını kapatamamışlığıyla ..
Öldü sonunda, dikti nalları, malum Ayaz Paşa ...
Yazıldı adı, en afillisinden mezar taşına ..
Şimdi, geçince adı ..
Gelir akıllara, fırıldaklığında sınır tanımazlığıyla, Ayaz Paşa ..
Madrabazlar, zübükler ve pezevenkler şahı, Ayaz Paşa ...!
Pezevenkler şahı, Ayaz Paşa ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

14/03/2017

Saat ; 00_47

13 Mart 2017 Pazartesi


ESKİ MAŞRAPALAR GİBİ .....!



Kıyıda- köşede unutulmuş, itibarı yitik, gözden düşük, boynu bükük ...
Islanıp, kuruyup, yeniden ıslanmalara, dolup-taşmalara .....
Sulara ve hele ki de, dudaklara değmelere .....
Ellenmelere, su soğukluklarında, ferahlamalara hasret ...
Kalayı, nişadırı sıyrık, sağı-solu, eğri-büğrü ...
Bit pazarında bile, yeri-yurdu olmayan, eski maşrapalar gibiyim ...!
Pas bağlamış, küflenmiş sağım, solum ..
Kopmuş, kulpum, ezik-büzük, içim-dışım ...
Zaman denen cellatın, hayat denen, zebaninin elinde, oyuncaklıklarda ..
Cılkım çıkmış, cılkım ...!
İçim, içimi yese de, özüm bayvermiyor, hayattan kopup gitmelere  ..!
El kokularına, su duruluklarına, özlemlerde ..
Hoyratlıkların cenderesinde, örselenmişliklerde ...!
Zamanı, zamana ekleye, ekleye dert çoğaltıp, hicranlar biriktiriyorum ..!
Ömür tüketip, gün eskitiyorum ...
Bir eski maşrapa tükenmişliğinde, geçiyorum, kendimden ..
Terk edilmişliğin acısında, gömüldüğüm, sessizliğin içinde ...
İçi- dışı pas bağlamış ....
Eski maşrapalar gibi, ölüyorum için,için ..!
Ölüyorum, için, için ...!  



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Friedrichshafen / Almanya 
13 / 03 / 2017
Saat ; 03_28

OLSA BÖYLE BİR OLANAK ....  BİZDE, MUTLU MESUTLARIN MENKIBESİNİ YAZSAK ..... Olsa böylesi bir olanak ile  şansımız, ortamımız ve gönüllerimi...