27 Haziran 2024 Perşembe

 

NEMLİ ve KAYGAN ELLERİM, HALA .....!
İçin, için sessizce ağlayan gözler gibi .....
Islak değil, nemli ve kaygandı ellerim ......
Bedenleri suyu öpen, yosunlu, kaygan, irili-ufaklı kayalar, taşlar gibi .....!
Düşlerimi süslemişliğinde, uzandı ellerim, ellerine ...
Tam tutacaktım ki, ellerini, yüreğine dokunup, mutluluğu yakalamacasına .
Parmaklarım, öptü parmaklarını, tutamamanın telaşıyla ....
Kaydı avuçlarımdan ellerin, bir daha, asla uzanıp, tutamamacasına ......
Sema kanatlarıyla beni kucaklayıp, yutmacasına kocaman, sınırsız ......
Ay uzak, ben görülemeyecek kadar, mini minnacık, adsız bir yıldız ...
Sen, devasalığında kaplayıp yuttun, beni, tıpkı kara delikler gibi ...
Kayboldum bağrında, esamem okunmamacasına ......
Dahası .....,
Değil nemlenip, terlemek ....
Aşkınla sırılsıklam olmacasına, tutamasam da, ellerini, değip, dokunamasamda, sana ......
Tutkuyla vurgunluğumla ....
Nemli ve kaygan ellerim, hala .....!
Nemli ve kaygan ellerim, hala .....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
18 / 11 / 2020 - ÇARŞAMBA

Saat ; 22_02

 


AĞAR SÜKUN, SÜKUN, ELİF,ELİF ŞERRİN ÜSTÜNE …..!
Sussa yüreğin, lal olsa,mühürlense dudakların …
Yinede dizginlenemez duyguların , şaha kalkar, kırar zincirlerini ….
Çağıldayarak taşar, sığmaz kabına, baş eğmez boyunduruk dayatmalarına ..
Ondandır ki ..
Konuştuğunda değil ..
Asalet ve vakurlukla taçlanan suskunluğundan ve sessizliğinde korkmalı karşındakiler, bu halinden ..
Çünkü bu, fırtınadan önceki sessizliğin, ayak sesi ve habercisidir …
Her kim ki,
Sükununu ve sessizliğini, acizliğin sayarsa ….
Onun kahroluşu hem yakın, hem de hazin olacaktır, bil ki sonu …
Ey ruhum ve bana bile baş eğmeyen duygularımın pınarı gönlüm ….
Birebir yaşamışlığımla ve tarihin tanıklığıyla bilerek, derim ki
Seni ne karanlıklar dize getirebildi, nede prangalar durdurabildi seni ..
Sen ki, Temmuz sıcaklığında doruklardaki kar aklığı ve buz soğukluğu ..
Zemheri de, inadına açılıp , saçılarak …..
Kardelenliğinde, toprağın bağrından fışkıran …
Özgürlüğün, deli yürekliliğin ak çiçek ve onur güzelliğisin ..
Bilirim ki …
Suskunluğun, onurun şahikası, vakurluğun meşalesi ve heybetidir …!
Kim ki, üstüne yanlış hesap yapar ve aklınca fitne, bina etmeye kalkışırsa..
Alır boyunun ölçüsünü, öder diyetini ….
Onurun feraseti, bilgeliğin yüreklere işleyen tevazuunun harı ve narıyla …
Kemal ummanından saçılan, akpacık su duruluğuyla …
Bereketli Nisan yağmuru güzelliğiyle ….
Sevgisizliği, nefreti, sevgide ve onurda yenmecesine …!
Ağar sükun, sükun, elif, elif, şerrin üstüne …..!
Ağar sükun, sükun, elif, elif, şerrin üstüne …..!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Ereğli / Konya
27 / 05 / 2018

Saat ; 16_12

 





BAHAR YELLERİNDE ...,


Hüzün saçılır gözlerimden, yüreğime hasretin ve düş kırıklıkların tortu, tortu çöreklenmişliğinde ...

Bir yanım kalsa da benimle, hisarlar misali kırık,yıkık-dökük ..

Ötem gider, yitik düşlerimin ardı sıra ….
Umudun ufuklarında, yitikliklerini bulup, hayata ve yaşama sevincine tutunmacasına ..

Ortasından yarılmış, hasarlı çınarlar gibiyim ..
Bir yanım dal ve sürgün verir, umuda ve hayata ...
Berim kurur, yaprağından, canından olmuşluğun ezinci ve önlenemez acısıyla ...
Nasılda zordur bir bilseniz, kuru ağaçtan filizler verip,dal yaprak olmaya, çiçek açmalara çalışıp ...
Hayata tutunmaların yelinde savrulup ...
İçinizde çoğalan, kan ağlamaların üstesinden gelmeye çalışmanız..
Bir sihirli ömür öyküsünde ....
Kökünüz, elemin gayya kuyusundayken ….
Dallarınızın, sevincin fildişi kulelerine erişmecesine uzamaya tutunarak, hayat savaşında ....
Varlık, yokluk kavgasına koyulması ...
Eteğinizde biriken, gamın hazan yapraklarına inat.
Başınızda tomurcuklanan dallarla, bahar yellerinde savrulmaya durmalar ...
Bahar yellerinde, savrulmaya durmalar ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Ereğli / Konya

15 / 05 / 2018

Saat ; 17_39

 

Bilinemeyeni,anlaşılamayanı, çözülemeyeni, sorgulamak yerine, gizem sırrına bürümek, doğmatik ve sığ şark kurnazlığına sığınma çabası,aklı evvellik ve kolaycılıktır.

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/İSYANİ

26 Haziran 2024 Çarşamba

 


.....SALOZ'UN MAVALINA...!

Unuttururlarsa eğer sana onurlu bireyliğini... Giydirilerse yobazlıkla,ümmetliğin deli gömleğini.. Kulu Allahla kandırmaya kalkmışlıkla koyuldukları kör döngüye boyun eğmişliklerinle.. Vurdumduymazlıklarınla,nemelazımcılıklarda kalarak... Bana dokunmayan yılan bin yaşasın aymazlıklarında.. Tıkayarak kulaklarını gerçeklere.. Verirsen onlara izin.. Huriyle,hurafeyle kandırarak seni... Dini afyon edip zekrederek bilincine,beynine uyutmuşlarsa seni ucubetliğin pençesinde.. Alamut kalesinden arta kalmışlığında insanlığın... Hem çark evinde,hem burçevinde piyon kılarlar bedenini... Kılıkdan kılığa,halden hale koymuşluklarda seni ... Şahlara mat,matlıklarda kurban olursun sonunda.. Sermayeye maşa,hurafeliğe jandarma kılarlar, Seni senden almışlıklarında...! Bu sömürü,talan,karartma oyununda.. Bilincini,bilim ve aydınlığın ışığında ağartamazsan sen... Zor oyunu bozar uyanıklıklarında,duramazsan karşı.. Bilincini,örgütlü güce dönüştüremezsen sen eğer.. Direnemezsen,bu iblislerin küflenmiş zihniyet sapıklıklarına...! İzin verirsen; Düşüncene gem,gözüne mil , Aklına,karaltı karaltı perde çekmelerine... Okunur o vakit esamen,kapı köpekliğinin avara kasnaklarında... Seğirtip durdukca sen, ahmakca... Bu ahmaklar güruhunun ardı sıra....! Bukalemunluklarıyla kılıktan kılığa girmişlikleriyle.. Hatta;sana yarattıkları Yalancı Cenneti vadetmişlikleriyle..! Sıkma başlılarla,çember sakallılar düşürünce seni ağlarına.. Ağlatırlar ananıda,babanıda senin farkında olmamışlıklarında...! Kırk kapıdan tattırırlar yalları,götürürken onlar senin sırtından malları... Yüzkarası olursun sen, Salozların maval dolu bu sermaye oyununda... Hem evladına,hemde insanlığa..! Yolunmuş kaza çevrilirsin en sonunda.. Masalara pey,oyunlara piyon olmuşluğunda... Sadakaya muhtaç ederler,aç-bilaç kursakları.. Sıkılmış limonluğunda atılan posanla.. Kala kalırsın el elde baş başda,perişanlıklarda... Titretirken sen kuyruğu,İmizin iti gibi zemheri ayazda.. Onlar, zevki sefalarda Sırçadan saraylarında , Emdikce emesi gelmişlikleriyle iştahlarının kabarmışlığında.. Son damlasına dek kanını emerler senin.. Güdülmüşlüğü kader,yobazlığı din,Allahla aldatılmayı alın yazın saydıkça.. Boynuna yular,diline kilit,iradene balyoz,sırtına palan vurdurdukça... Kuzuların sessizliğinde güdülenliğe boyun eğip, sağılır koyun kaldıkca .. GÜLEN'le ,bölenin mavalına kandıkça..! Velevki künyende yazıyorsa kadın, Kadınlığında zevk burçlarına dikerler senin namusunu bayrak bayrak.. Ahlaksızlıklarına seni kurbanlık koyun yaparak...! Paspayece seni sefil arzuları için kullanarak.. Yiyemediği ciğere mundar diyen kedi misali,onlarda yiyememişlerse etini,bedenini, Onurlu kadınca değerlerini... Çamur at izi kalsın iftiralarıyla, mundara çıkarırlar senin ismini,kirletmeye yeltenirler esameni..!... Kapıya kul,kula paspas ederler seni eni-konu...! Et kılıp satarlar bedenini berduşlar,keyf-i sefa bedestenlerinde.. Bu sefillerin meşk masalarına meze, Seks pazarlarında meta,cinsel açlıklarında obje olursun hödüklüğün dikalalıklarında.. Kurtulamazsın kölesi olmakdan karanlığın, Kurtaramazsan sen seni,''Aydınlatarak bilincini...!!'' İğrençliklerine oyuncak,egolarına tatmin,tezgahlarına mal olmamak adına.. Bileyle bilincini... Ağart düşüncenin ufuklarını.. Yüzünü dön bilmin ışığına.. Ders çıkar,köhnemiş tarihin ayıplı geçmişinden.. Boz oyunlarını,bu yarasaların...! Bilincin kaynağı bilgi ve sorgulamadır.. Dahası;gücünün ve emeğinin farkındalıktır.. Örgütlü mücadeleden geçer zoru ve bu karanlık oyunu bozmanın yolu.. Unutma; bilki sen güdülenliğe olmazsan razı,dik durursan insan olmanın onuruyla.. Düşünceni ağartırsan bilgininin ve bilincin ışığıyla.. Karanlığa yakılan mum olursan en sonunda.. Çomak sokarsan,hem feleğin,hemde bu yarasa iblislerin tekerine Dersen,haykırış haykırış... ''-KESER DÖNER SAP DÖNER, GÜN OLUR HESAP DÖNER.. ÇIKAR KARANLIKLAR AYDINLIĞA..!'' Son verirsin ,işte ancak o zaman sen... Kökü,asırlara ve köleliğe uzanan ''SALOZ'UN MAVALINA'' Canına ot tıkamışlığınla,tıkarsın''SALOZ'UN SESİNİ''boğazına..! Mualla YASSIBAŞ Hildesheim/Almanya 06/01/2010 Saat:02_45





BİR FOTOĞRAFTA ANLATIR HAYATI...,

An gelir,bir fotoğrafın siyah-beyaz ömürlülüğünde... Hüznün gözlere perde perde inivermişliğinde... Çile çile yorgunlukların ve kırık dökük mutlulukların.. Yüzlere derinlikli çizgiler olup düşmüşlüğünde... Ama herşeye karşın, Çilelere, acılara ve acımasız yıllara inat...! Onurla dik duran omuzlarla ,yılgınlığa düşmeksizin hayata kafa tutuşunda bir kadının , Dilleniverir hayat, Bir kadının çok şeyler anlatan gizem dolu bakışında... Her bakan bir başka anlam çıkarır... Bir taş plaktan dökülen nağmeler gibi işler ruhuna o bakışlar insanın.. Tebessümlere sinen elemler eleverir yorgun yılların ,yitik ve yaralı yüreklerini.. O dinmeyen sancılar yayılır,bakış bakış,duruş duruş... Hicran hicran dökülüverir kanı çekilmiş dudaklardan hüsranlar ... Kirpik uçlarında asılı duran gözyaşlarını farkediverirsiniz işte o an, Bakarken fotoğrafa siz sizden birşeyler bulursunuz Burkulur yüreğiniz, Fotoğrafların,solmalara ve zamanlara inat inat direnmişliğiyle.. Dünden esen gam yelinde savrulmuşluklarınızda, An gelir,bir ince sızı gelip oturuverir yürek başınıza.. Dillendirir bir kadın bakışı, Hayatın siyah-beyazlığında.... Yılların acımazsızlığında sürülüp savrulan bir ömrün destanını.. Bir fotoğraf karesine sinmişliğinde hayatın ve ömrün.. Sıyrılıvererek o an fotoğraflığından, bakış bakış sizi esir almışlığında... Adeta can bulur,ruha bürünür gizemliliğinde dillenekoyar.. Sarıp sarmalayıvererek bakış bakış sizi, Hayatın sizi sarıp sarmalamışlığında.. Tükenip gidiveren ömürlülükten arta kalan fotoğraflığında.. İliklerinize dek işlemişliğinde Buz gibiliğinde dondurmacasına içinizi... Ve, Perde perde inivermişliğinde, Ömrünüz varoldukca hiç mi hiç silinmemecesine Gözbebeklerinizin derinliğine sinmecesine.. İşte o an. Onurlu bir kadının fotoğrafa sinen direnişine, Ortak oluverirsiniz elinizde olmaksızın sizde .. Hüznü içmiş bir ömür saklı fotoğraflığında bir kadının ömür öyküsüne.. Bir fotoğrafın siyah-beyaz ömürlülüğünde, hayatı anlatmışlığında size... Mualla YASSIBAŞ Hildesheim /Almanya 04.10.2009 Saat:10.50

24 Haziran 2024 Pazartesi








 ÖZCESİ .....

YÜREĞİMİN, YÜREĞİNE SESLENİŞİ VE DAVETİDİR, DAVETİ .....!





Ömür.....

Tıpkı, ZAMAN GİBİ, ANLARA BÖLÜNMÜŞTÜR .....

Farkındalıkla, sevginin anını ve çağını, çağrısını kaçırma .....

Gel, ıskalama anı, hayatı ve sevgiyi ...

Sevgiyle bezeli, çağrımı ....

GEL ISKALAMA ANI, HAYATI VE SEVGİYİ ..... 

SEVGİYLE BEZELİ ÇAĞRIMI ......

Çağrımı duy, davetimi karşılıksız bırakma ...

Çünkü ...

Bu, asla sıradan, alalade bir sesleniş değil .....

Bu

'' - SEVGİYE AÇ, SEVGİYE ÇARPAN '', YÜREĞİN ....

SEVGİYİ ARAYAN, SEVGİYE SUSAMIŞ YÜREĞE, SESLENİŞİ VE DAVETİDİR, DAVETİ .....!

Özcesi .....

Yüreğimin, yüreğine seslenişi ve davetidir, daveti .....

ÖZCESİ .....

YÜREĞİMİN, YÜREĞİNE SESLENİŞİ VE DAVETİDİR, DAVETİ .....!





Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ





Immenstaad/ Almanya





23 / 06 / 2024 - Pazar





Saat ; 03_51

21 Haziran 2024 Cuma




SU DURULUĞUN DA


Sükun'um da dinlerim, çoklukla kendimi ...
İçerek, sessizliği ...
Suya düşen aksimin, durulanıp, arınmışlığında ..
Koyuluruz, koyu bir sohbete ..
Söylediklerimizin ..
Dilimizin ve dudaklarımızın mühürlenmişliğinde ..
İçimizde hapsedilmişliğiyle..
Ben, tebessüm ederim, kah hüzünle, kah derin derin bakarak, sudaki kendime
O, içinde salındığı suyun sesiyle, ılıcık gülümser, su güzelliğinde
Huzme,huzme süzülen güneşin ışıltısında..
Nilüferlerin dansa koyulmuşluğunda
Su duruluğunun, beni, benden alıp,bağrına gömmüşlüğüyle ..!
Su duruluğunun, beni, benden alıp,bağrına gömmüşlüğüyle ..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Altınoluk/EDREMİT
10/12/2015
Saat:00_30 

19 Haziran 2024 Çarşamba

 


YUTAR İNSANI, YUTAR BU RUHSAL GİRDAPLAR 


Sinsi mi sinsiliklerde başlayınca...
Hayat, sana şerde oyununu oynamaya...
İşlerin ters gitmişiliğinde..
Önce , gülümseme güzelliklerin..
Ardından , umutların ve inancın ..
Nihayetinde , süngünün düşmüşlüğünde...!
Düşselliklerin güzelliği terk ettikçe, seni ..
Üçer - beşer kirişikırmalara başlayınca
Çevrendeki, dünün iyi gün dostları ( ! )..
Hele ki bir de,
kurumaya başlayınca hayat sevinci pınarların
Naçarlığın çöllerine savrulmuşlukla..
Dil atıp, damak tutmalarına ..
Ve bana yalvar - yakar olmalarına kulak tıkayan ...
Riyakar insan sürüsü
Yaşamayın şaşalı gün ve devrinde..
Çevrende süren o malum..
Maskeli baloların , insan eskisi sünepeleri..
O, insan geçinen hilkat garibeleri ,
Sana , yağmurlu günde bile ..
Bir gıdım suyu , vermekten imtinalara koyulursa !..
Cebinde, paran-pulun..
Ortamlarda ve sözüm ona insan denen ..
Bu zübükler arasında, itibarın kalmayınca ..!
Bir de üstelik, gözündeki perden kalkar da ...
Kurtularak, girdiğin akıl tutulmalarından .
Görmelere başlarsan ,
kuzu postuna bürünen , kurtların ...
Çoktan dişlerini bilemeye başlayıp ..
Kanlı ve hiç kalkmayan o malum sofralarına.
Semiz ve taze et gelmişliğin , heyecan ve sevinciyle..
Gözlerini çakmak çakmak parlatarak..
Sen Ademoğlu'nu ,
nasıl paralamaya hazırlandıklarını .
Kopar işte, o an ..
Sen de , hem makaralar...
hem, insanı kendine bağlayan ...
Hayatın o pamuk ipliği..!
Üstelik sıyrılır, tümüyle balatalar...!
İhtişamlı ömürler ve günler yaşadığın o doruklarda .
kaymaya başlayınca ayağının altındaki zemin ve topraklar!
Düşmelerin iç korkuları tebelleş olur, insana..
İlkin öncü sarsıntılar..
Ardı sıra.
En şiddetlisinden , depremler patlar...
,İnsan ruhunun, muammalı coğrafyasında..!
Sarsıntılarda, ilkin metanet, cesaret,
Akabinde, şuur..
En önemlisi de, irade ve dirayetle..
Sabır yamaçlarının , yıkılmalara koyulduğu...
Beden, benlik, kişilik, gönül ve hayat dağında...
İşte , o zaman ..
İnsan , insan olmaktan..
Sense, sen olmaktan çıkarsın..
Kaldıramayıp, bunca olup biteni ..
Ve acılı arabesklikllerde ..
Ömür tüketmelerin kahrediciliğini, insan.
Devrilmeye başladıkça kendi üstüne..
Ve, ard arda yıkıldıkça ..
Gönlün sırçadan sarayları ..
Tekerine, çomak sokulmaya gör..
Hele ki bir de, bu koşullarda...
Akrep sokasıca, denilecek türden..
Musibetlikte, hıyanette tezgah kurup
Çile çile , rengarenk ipler düzüp..
Beladan çoraplar ören , akraba ve yakınlarınca.
Dahası , güvendiğin dağlara karlar da yağmış, bir de...
Vay ki, vay haline..!
El etek çekilmişliğinde, gecelerde..
Kala kalmışsın...
Ahraz ve lal gecelerin ..
O, öldürücü karanlıklar dehlizinde...
Kapıldığın ruhsal girdaplar, amansızca çekmelere koyulur!
Girmediysen bile , girmene ramak kalmış bu buhranlar...
Yutar insanı, yutar..
Bu ruhsal girdaplar...!
Bilemezsen, her karanlığın bir aydınlığı olduğunu..!
Söz geçiremezsen nefsine, yüreğine..
Yalancı baharlara tez kanan ...
O uçan, o zevzek gönlüne ..!
Üstüne üstlük,
Bir de . akıl denen o karanlık muamma...
Türlü türlü oyunlar oynamaya koyulursa..
Fitne- ficirliğiyle seni kışkırtmalara yeltenip,
Vesvese dolu, hilekar oyunlarını oynarsa, sana ..
Kan- ter içinde kalır..
Kabuslarda boğulursun..
Uykuların, çığlık çığlığa uyandığın
Karabasanlarla dolar, dolar bölünür..
Sen, un-ufak kalırsın...
Meşakkat dağlarının altında..
Çöker o görünmez yükler...
Olanca ağırlığıyla, omuzlarına ..!
Çile ve gam kördüğümllerinin ,
Elini-ayağını bağlamışlığında...
Hesapsız- kitapsızlıklarda..
Soyunarak cin fikirliğe, aşarak haddini!
Bir koyup, üç almaların hesaplarıyla...
Dimyata pirince giderken .
Hesapsız kasabın masadının kaçması misali...
Evindeki bulgurdan da olur..
Borç - harç, dert-sıkıntı, kurmalara koyulduğun düzen..
Kendince var etmelere didindiğin , o küçük dünyan ...
Sahiyim sandığın o engin dağlar..
Yerle- yeksan olmalara durmuşsa..
Denize düşenin , yılana sarılmışlığı haline düşmüşlüğünde !
Bir de, en muhannetine muhtaç olmuşsan ...
Zındıklıkta , birbiriyle yarışan o şürekadan..
İnsan kılıklı, iblislerin, en vahşisine..!
halin dumandır, duman .!!.
Vay ki vay, insanın hâline..
Çek ipini dünyanın işte o zaman ..
Onlardır ki..!
Var da kıymet bilecen .
Sağlığının,
servetinin ...!
Hovardalıklarda, mirasyediliklerde..
Tüketmeyecen ömrünü..
Sağlığını, paranı-pulunu ..
Unutma ki..
Der atalar..
Dışarıda ünün olacağına,
Sofranda, aşın..
Kilerinde, unun olsun... diye.
Elinde - avucundakilerin kıymetini bilmemişliğinde..
Tüketirsen, tezden sermayeyi ..
Yükleyerek ..
Üstelik , hak etmemişken hiç mi hiç ..
, Cümle suçlarını, kusurlarını, hataları da
O, garibim kediye ..
Ardı sıra, yitmelere durmuşsa bir de..
Ruh ve akıl sağlığın..
Çıkar işte , o zaman ..
Şirazesinden hem hayatın, hem aklın..!
Bir çıkmayan görsün , hele.
İşler yolundan .
Ömür ve hayat trenin , rayından...
Sürüm - sürüm sürüklenirsin.
Bu, amansız hayat kasırgasının önünde..!
Yele-kuza karışır, işte o zaman ..
Maazallah (!), ömründen önce , aklın ..!
Divaneliklerin, mecnunlukların..
Pejmürdeliklerin olursuzluğunda..
Ve hayatın.
Önlenemez karanlık ve korku dağlarının ,
Karaltı karaltı, üstüne üstüne abanışında
Seni, der des ederek ..
Acımasızca, lime lime etmelere koyulmuşluğunda..
Benliğinde patlayan bunalım tusinamilerinde..
Hayat denen bu ummanın ..
Sonsuz ve önlenemez gam dalgaları..
Çekerken seni, içine içine..
Ruhunun, direnç kapakları..
Yitirerek takatini, aşınıp , patlamaya koyulunca ard arda..
Delik deşik etmecesine, kaplar..
İnsanı, tepeden tırnağa..!
Ruhsal girdapların , acımasızlığında kalınca, apansız ..
İnsanı, iflah etmemecesine ..
Yutar, ,işte o zaman insanı, yutar..!
Bu ; ' Amansız , ceberrut ' ruhsal girdaplar....

//// Mualla Direnis Yassibas
Kaynak : Yürek Senfonisi, Favori Yayınları, sayfa : 94-98

  YERİN .........., Bozuksa mayan, çürükse özün, fukaraysan onurdan-haysiyetten yana .... İlkesizlik ve omurgasızlıktan yana, kimse eline su...