OLSA BÖYLE BİR OLANAK ....
BİZDE, MUTLU MESUTLARIN MENKIBESİNİ YAZSAK .....
Olsa böylesi bir olanak ile şansımız, ortamımız ve gönüllerimizin muhabbet sofrası olsa da, dillense gönlünce gönüller, yürekler, ruhlarla, diller.....
Sel-su olup aksa,dökülse ortaya hayaller, düşler .....
Ay ışığının ummanlarıyla, dağlarıyla, evreni selamlaması misali ne güzel ve nasıl da albenili, kışkırtıcı olur ve ....
Nice ömürlerle, kimleri ve hangi alemleri, ömürleri süsler ve hasret büyütenlerin hasretini dindirip, özlem ateşlerini külleyerek ....
Onlara kavuşmaların eşsiz, tarifsiz güzelliğini muştular, yaşatır .
Mizahın, tebessümün penceresinden ...
Gülmelerin, gülüşlerin doyumsuz, tarifsiz keyfliliğinde ....!
Keyfliliğin tadını çıkartanların gönül güzelliğiyle, gözlerinden fışkıran bereketli mi bereketli YEDİVEREN BAHAR'la açan çiğdem-çiçek güzelliklerin ......
ELİF, ELİF, SALKIM SAÇAK GÖLGE, GÖLGE, SALIM, SALIM SALINAN ....
Tarifsiz, doyumsuz güzelliğini yaşatır......!
Yüreklere hicretle, ruhlara erişmenin ebem kuşağı ışıltısı süslenen olanca gizemli ve bir o kadar da kışkırtıcı ömürleri ...
Mülteci rların asreti, özlemi kşnıp, şafaklrı sellaarak, ollara kolp, atlslara ve gecelerle-gündüzlerin raksına aak drmuşlukla çıkılan yolculuklara bezenen SORU ve SIR KÜPÜ, KAHIR YÜKÜ ömürler .....
Şafaklar ışıl,ışıl geceler alacalı, bulacalı yıldız güzelliğini giyinmişliklerde, süsler, hayatı ..... !
Mutlu-mesutların tebessümlü çehresi, şen-şakrak cephesiyle, düşüncesiyle, dahası gülüş ve neşe dozunda çoğalan esrik, çağıldamalı şakımaları, beraberinde de....
Mutluluğu yansıtan şiirsel albenilerle bezeli sözüyle dillendirsek hayatla, olan-biteni .....
Yaşananlarla, yaşayanların sevgiyle, umutla renk,renk, ilmek, ilmek, hece, hece çoğalan menkıbesini ....!
İstemez mi insan?
İster elbette, üstelikte umarsız sevgide çoğalan memnuniyetlerle giydirilmişlikte dile kolaylıkla ......,
Yüreğe, gönle ferahlık verecek cinsinden misliyle ister, hem de ...
Dilinin ,elinin cömertliğiyle, cevvalliğinde, ta içinden ister ....
Ama ve lakin, elde olsa yapabilsek, kurşuna dizilmeden arzu, heves ve umutlarımız ....
Yapmaya, yapsak , yapıp-yapacak olsak ....
Hem de, baharla uyanıp, cana,hayata ve rengarenk güzeliğe kucak açıp, kol-kanat geren ....
Su duruluğunda- ruh ve duygu karmaşıklığına inat göz bebeği ve bakış duruluğunda.....
Toprak bereketinde ve cömertliğiyle tevazu ve kemalle ister, ister, hem de ....
Çölün yağmuru istediği gibi, can evinde çoğalan özlemlerle ister!
İpe un sermelerin alacalı, köhne ve ürüküten gölgelerinin düşmemecesine olsa, keşke, üstelik te....
Öylesine içten ve ağız dolusu, Evet demecesine ister.....!
Emin olun ki ......!
Vardan şikayet, edenlerin var'ını ......
Dardan işkillenenlerin, gizli-saklı hatta .....
Köhne-karanlık merdiven altında ve zulalarda biriken cinsten müzmin mi müzmin ve kronikleşen darı'nı .....!
Yok ta ve yoktan dahası ....
Çoğu kere de gaza gelmeler de '' YOKTAN YERE '' Sırf iş olsun yada...
'' -Dostlar alış-verişte görsün '' Cinsinden, ani , Hezeyan ve galeyana gelmelerle pompalann, beslenen .....
Teferruat tan, tevatürden ve abartılarda çoğaltılan, sabun köpüğü türden isyan edenlerin, yokuyla, isyanlarını ....
Bolluktan acizlenenlerin, sınırsız bollarıyla .....
Çoktan gına gelenlerin, getirenlerin çoklarını alarak, kurtarsak onları, sıkıntıdan ......
Sırtı palansız, başı yularsız Azatlık Eşek ..
Bedeni kanatsız, başı tüysüz - takkesiz, külahsız kuş ..
Kıçı donsuz, gözü-gönlü hoş ve mutlu-mesut insanlar ordusu yapabilsek cümle alemle, insanlığı .....!
Kala,kala mutlu-mesutları dinlemek kalsa, bize ...
Var mı, olur mu acep, hala onların şikayeti ?
Ve, hep merak ettiğim kadarıyla, düşünmeden etmemişlikte sorarım, ben, bana .....
Özsel midir, gerçekçi, yalın ve bir o kadar da içten olur mu, olsa, şikayetleriyle, mız mızlanmaları ???
Düşünmesi bile güzellik, insanı gülüp-geçmeye itecek kadar üstelik te .....!
Bir de görsek, insanla, dünyayı, alemleri ve bildiğimiz-bilmediğimiz cümle canlılarla, dilsiz,cansız duranları ...
Mesela ....
Dinamitlenip, balyozlanan, kırılıp, küçülüp, yontulan kayayı
Kesip-biçilen taşı, ırzına geçilip, linç edilmiş ağaçlığı çalınıp, yol kenarına itilmiş ağaç eskisini, bu cümleden sayıp, düşününce...
Merak etmeden edemiyor ve sormaktan kendimi alamıyorum ...
<< - Onları, onlardan çalanlara ne derlerdi acaba >> ?
Olur ya, olanakları olsaydı da, söylenip, konuşup, meramlarını anlatabilseler di ....
Onlarda dillenip, dillendirir kendilerini, kendilerince ....
Kendimden emin olduğumdan da kavi eminlikle, eminim ki böylesi güzelliklerden nasipsizliklerine çoğalttıkları buram, buram öfke ve ....
Karanfilli cigara gibi içe işleyen, kabaran-çoğalan hınçlarıyla ....
Yağmurla ışıldayan otlar, çiçekler albenisinde pırıl, pırıl var edilen içten ve yapmacıklıktan vareste dostluklar arastasında ..
Böylesine kendiliğinden çoğalan, saf, yalın, içten ve abartısız heyecanlarda, kendinden geçmeleri yaşamalar .......
Yazıya-çiziye sığmayanlığında, nasıl da emsalsiz ve tarifsiz olurdu, güzelliğinden geçilmez ve insanların iştahını kabartırdı eminim ki .......!
Bakalım yine mızmızlanmalarda kendilerini yitirenlerle, sızlanıp, vıdı,vıdı vıdılananlar, en çok ta .....
Olurdan , olmazdan sırf laf ola beri gele'liklerde, üstelik te ....
Üstünkörü şikayet edenler nice olacak, ne diyecekler (?) bilmeye, bilmek istesem de ......
El mahkumluklarda......
Kocaman yanıtsızlıkla, hiçlikte bilemem, bilmem ki, olacak yanıtım ....
Bilmem, bilemem ki...!
Bu nokta ve bu noktadan ötesi, emin olunuz ki, << - Teferrut ta muamma dır, muamma ......!>>
Ne diyecekler acep .....?
Merak bu'ya ! İnsanın dürtülülüğünde çoğalan dur-duraksızlıüı kışkırttıkça, kışkırtıyor, içimin, içime sığmamışlığında, böylesi an, hal ve durumla, koşulda .....!
İnsanın huzurda ve mutlu-mesutlukta ki, keyifli halinden de şikayet edenler çıkar elbette, çıkmaya ....
Aksini düşünmek bile başlı-başına, ABESLE İŞTİGALDİR, ABESLE İŞTİGAL ...!
Meydan onlarla, onların korosuna, solosuna, çiganına, oyun havasıyla, dansına, hasılı şamatasına ve yaygarasına kalsa ....!
Sergileselerde görsek onların cevheriyle, yetilerini ..
Yazsak o ,zaman biz de hem ....
Onların gözü, gönlü, ruhu ve diliyle insanlığın, içini, dünyasının rengini elvan, elvan bezemecesine ....
Hem de otantikliklerindeki o, tarifsiz albenilerini yansıtmacasına yazıp, döksek, kotarıp, çıkartsak ortaya menkıbesini....
En şerbetlisinden kalem oynatarak ve yazılan kağıt aşkla kendinden geçemecesine yazsak, menkıbesini insanın, insanların ve insanlığın .......!
İşte böylesine aşkla istemişliğimle, yüreğimin canhıraş haykırışıyla, derim ki....
'' - YAZSAK O ZAMAN, MUTLU-MESUT, MEMNUNLARIN VE
ONLARIN GÖZÜ, GÖNLÜ, RUHU VE DİLİYLE ONLARLA,
EL, ELELİLKLERLE, GÖNÜL, GÖNÜLDELİKLERDE ......!
USULÜ DAİRESİNCE VE NE BİR EKSİK, NE DE BİR FAZLA OLAMACSINA ....
HAKKI VE LAYIĞIYLA İNSANLIĞIN MENKIBESİNİ, YAZSAK ...
Yazsak, İNSANLIĞIN MENKIBESİNİ .....!
NE ALA OLURDU O, ZAMAN ...
YADSIMAKSIZIN, ÜRYANLIĞINDA GERÇEĞİNİ YAZSAK ....!
YAZMAKSA MERAM ...
İŞTE BÖYLESİNE DOBRALIKLA VE HİLAFSIZLIKTA DOLU, DOLU YAZSAK .....
YAZSAK MENKIBESİNİ, İNSANLA, İNSANLIĞIN .......!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ
Immenstaad / Almanya
27 / 07 / 2025 - Pazar
Saat ; 23_52

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder