24 Ekim 2015 Cumartesi



ANLAR VARDIR...
İÇE İŞLER ...
İNSANI, İÇİNE ÇEKER ...
ALIP, GÖTÜRÜR ONU, KENDİNDEN BİLE KOPARMACASINA...
MEKANSIZLIKLARIN VE DUYGULARIN ATLASINA ..
GİZEMLERİN VE DÜŞSELLİKLERİN COĞRAFYASINA.
HALLER VARDIR, İNSANI BÜLBÜL YADA LAL EDER ....
HALDEN, HALE KOYAR ...
SÜRÜP SAVURUR, ZAMANIN KOYNUNDA, HAYATIN BAĞRINDA ...
ÖLÜMLÜKTE, ÖLÜMSÜZ GÜZELLİKLERİ VAR EDEN BÖYLESİ GİZEMLER, ÖMRÜN CEVHERİ VE ZENGİNLİĞİDİR ..
ANILAR DEMETİNİN, EL DEĞMEMİŞ GÜZELLİKTEKİ YIĞINLARIDIR.
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ



22 Ekim 2015 Perşembe

SENDEN SONRAM, AŞK OLSUN, AŞK ...!
Döşümü de, düşümü de çöz benim ..
Değsin sevgi, sevgi, şefkat, şefkat, aşk , aşk ellerin, nefesin ...
Tenim, bedenim, ruhum taş soğukluğundan ve yalnızlığın azabından azat olsun .. 
Çoğalt beni, sende,
Ve, sonra, tüket beni, yudum , yudum, zerre, zerre, derinliklerinde ..!
Kanatlandır duygularımı, tüneyeyim ruhunun doruklarına, aşkın parıltısı ve ihtişamıyla ..
Kayalığa kazınmış esaret' im son bulsun,
Halden hale sok, aldırmadan yaşayacağım zorluğa,cefaya ...
Yeter ki, yoklukta yine doğup çoğalarak aşk, aşk sende bina olayım zamanın ve senin bağrında ..
Bilsen, kaç karanlık gece,kaç gün ışığı...
Kaç zaman ve zemheri, yaz sıcağı geldi, geçti ömrümden ..
Hepsine dayandım, dayanmasına ..
Lakin sensizliğe, sevgisizliğe, sevdasızlığa, kahreden yalnızlıklara ve ölümcül sessizliklere katlanmak
Bil ki, ölümden de büyük azap gelmelerde, şimdi bana ..!
Şimdi, o gün, bugün ..!
Mahşerim, cehennemim, sonum ve bitmeyen azabım olacaksa bile gel,
Yak ateşini aşkın, alev, alev, meş'ale, meş'ale ..
İşlesin iliklerime, aşkın harı, çatırdayarak dağılsın taş bedenim ..!
Ruhumun azatlığın da, geçerek kendimden ..
Küllerimden aşk ve haz olarak yeniden doğayım ...
O, gönül coğrafyanda, aşk ikliminde ..
Gelişin ve ellerinle dünümün sonu, yarınımın miladı ol ..
Senden öncem, kül ...
Senden sonram, aşk olsun, aşk .....!
Senden sonram, aşk olsun, aşk .....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli / KONYA
21 / 10 / 2015
Saat ; 21_53

LAZIM DEĞİLSİN, ÖLÜMÜ İÇMİŞLİĞİMDE , BANA !
Anlatamamak, anlaşılamamak ….
Ruhumun derinliklerindeki girdapları, fırtınaları, buhranları dillendirememek …
İçimin, içime sığmamasını tetiklemişliğiyle ..
Her gün benliğimde yeni, yeni volkanlar patlatıyor ..
Ben, beni, elemlerimi, bilinmezliklerimi, kederlerimi, karalarımı ..
Hasılı, alev, alev beni kusuyor ..
Kendi yangınımda kavrulup, külleşiyorum ..
Bilmem ki, kendi Zümrüt-ü Ankalığımda ..
Bir daha ve yeniden var edebileceğim mi ?
O, benden arta kalanlarda, yeni beni ?
Eni-konu, içimi-dışıma çıkartıp, keşfine sunmuşluğumda ..
Bulabilecek’ mi sin, acaba ?
Sen, bendeki, yeni beni ?
Zamanların ve volkan lavlarının orta yerinde kalakalmışlığımda ..
Dünümün yokluğunda …!
Yarınımın, hala ve hala, kızgın lav olup akarak …
Zamanın bağrında sürüklenmiş liginde, henüz yenimin var olamamışlığında ..
Yerimin, yurdumun ve benliğimin oluşamamışlığında ..
Zaman , rüzgarlar ve doğa sürüklüyor beni, oradan, oraya …
Kan rengi, ateş kırmızısı alaca yakıcılığımda ..
Soğumaya yüz tutan yanım,kül-duman ve gaz ..
Yanan ve akan lav yanımsa meçhul bir ateş topu …
Bağrında sürüklendiğim topak ….
Ve, bilinmez milyonlarca canlı yanıyor bende ve benimle hala ..
Yangınım da ölüm kusarken, bir yanım …
Bir yanım, meçhullüğümde yeni hayatlar saçıyor, evrenin bağrında
Sular düşüp, serinlik sardıkça beni ..
Yağmurları içtikçe alevlerim ..
Efkarım bulut olup, gaz olup, duman olup ..
Ve, hatta kim bilir beklide, ölüm olup yükselecek arşa ?
Heybetli bir dağ mı, yoksa kayalar ve ömürler eskisi bir yatak mı?
Ya da, içinde abı-hayat ve can suyu olan
Bir krater gölümü olacağımsa, hala ve hala meçhul ….
Derim ki, bu gün çık ta gel ….!
Yarimsen, yaranımsan, canım, cananım, vazgeçilmez dostum san !
Bugün ve tez elden, yel ol, yağmur ol, su ol, şifa ol, çare ol, gel ..
Söndür yangınımı, canıma can, yarınıma kaynak ol ..
Yangınım da ve darımda yoksan….
El açıp, aman dediğimde, medet istediğimde …
Bencillik, kibir yada korkudan …
Yahut ta, zamansız ve iradesizliklerden, uzanmıyorsa, elin …
Elin erip, yürümüyorsa, ayakların ….
Yada, mehter marşı yürüyüşü misali, bir ileri, iki geri diyor ..
Dahası, eni-konu hep geri, geri gidiyorsa ….
O iyi gün dostu çevikliğini yitiren ….
Zor ve dar gün dostluğuna, vefaya, aşka ırak ve yaban ayakların .
Görünmez taşlar bağlanmış lığında tutuyorsa, seni ….
Değersizlikler, erdemsizlikler ve o bilinmez nedenler, engeller …
Hasılı ….
Hallerimin böyleliğin de, ateşlere kalmışlığım da,
Bu günüm de, darda lığımda, zorda lığımda ….
Kızıl alevler olup akmışlığımda, yoksan ..!
Gelme yarınım da, yüzüme bakamayacak utançlara gömülmemek için ..!
Vefa ve sadakat değimlidir, dostluğa ve canlığa, aşka can veren ?
Sende, vefadan iz, sadakatten emare,
Yarama merhem olacak, irade ve dirayetten en ufak bir iz yoksa..
Lazım değilsin dar günümde yokluğunda,
Feraha ermişliğimde, bol günümde …..
Yada, ölümü içmişliğim de, bana …!
Yada, ölümü içmişliğim de, bana …!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli/ Konya
22.10.2015
Saat:00_35


HUZURA UMMAN OLMAYI
Çöz beni , özgürlüğün tacıyla , ışığıyla kutsayarak ... Aç bağrını, al koynuna .. Sinende yumulsun gözlerim senli mutluluklara .. Bilsen, ne çok bekledim, bu anı .. Sende çoğalmaları .. Dal budak salıp ... Çiğdem-çiçeklere durmaları .. Sevdaya su, zamana ilaç, gönüle merhem .. Ruha ışık .. Aşka maya .. Mutluluğa kaynak .. Huzura umman olmayı ... Huzura umman olmayı ... Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ /İSYANİ
Ereğli / KONYA
21 / 10 / 2015
Saat; 21_27

20 Ekim 2015 Salı


GÖNLÜMÜZ, GÖZÜMÜZ HEP SENİ ARIYOR ...
Sensizlikte , sana, seni içmişliğimde..
Masamda, hüzünden ağıta kesen gül ..

Derdime ve sensizliğimin hüznüne ortak ..

Derdimi almalara öykünmekten esrikleşen,
 şarap ..

Birde,sessizliklerde, gamlı gönüller tutsağı ben varım ...

Bir, sen yoksun ..!

Eksiğimiz tamam ..

Alemimiz tam olsa..

Halimiz pürneşe olurdu ...!

Halimiz pürneşe olurdu ...!

Eeee,olsa, olsa kısmetsizlik bu kadar olur hani'ya ...

Eskilerin ..,

Ondandır demek ki ..

''--Yaradan dört iyiliği bir arada vermez. '', demeleri ..!

Gece, mey, gül ve ben ...

Gamdayız, elemdeyiz, kederdeyiz ..

Ben, içiyorum ..

Şişe ve mey, esrikleşiyor ..

Gül, ağlıyor ..

Geceyi, hüzün sarıyor ..

Gönlümüz, gözümüz hep seni arıyor ....!

Gönlümüz, gözümüz, hep seni arıyor ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli / KONYA 

21 / 10 / 2015

Saat; 00_26

UÇURUMUM DA YUVARLANARAK, SESSİZ ÇIĞLIKLARLA ..!
Bastırdığım tutkuları, hapsettiğim beni bir bilsen ..
Ancak o zaman keşfedebilirsin bendeki, o görünmez beni ...
Nasılda muzdarip, nasılda sancılı ruhum ..
Saat sarkaçları gibi vururum ...
Derinleşerek beni yutan o, efkarların doruğunda yalpalayarak, iki yana ..
Kazıdıkça beni, soydukça ruhumu ..
Eriştiğin bende..
Yitik yanımı bulursun ..
Gemi batıkları misali ..
İçimi dışımı kaplar bin-bir bilinmezlik ..
Gel, çek-çıkart beni, benden ..
Soy ruhumu, kazı içimde çoğalan elemi-kederi, ..
Kurtar beni, üstüme, üstüme dertlmişliğimde..
Soluksuz kaldığım enkazımdan ..
Biliyorum,fakındayım ..
Ama ne yaparsın ki çaresizliklerde zordayım, zorda ..
Tutunacak dalımın-budağımın ..
Sığınacak daldamın-duldamın kalmamışlığında ..
Denize düşenin yılana sarılması misali sarılmak istiyorum ..
Sımsıkı ve sarmaşıklar gibi, seni sarıp-saralamacasına ..
Uzat, ellerini tut beni, soy ruhumu..
Bul, keşfet ve yeniden var et ne olur ....
Beni, o eski benden azat etmişliğinle..
Yeni ben et ..
Değiştir, tepeden-tırnağa ..
Bilsen nasıl da muhtacım sana..
Ve, beni, baştan yaratmana ..!
Beni, o eski benden alıp, yeni ben yapmana !
Zorum, çekilmezim, kahır ve dert küpü, çile yumağıyım ..
Gordion'un kör düğümleri bile hiç kalır, benim yanımda ..
Köstebek gibi kendi toprağımın derinliklerinde yuvalar yapıp ..
Labirentlerimde kaybolmuşluğumda ..
Gündüzün gün ışığında bile, hasretim aydınlığa ..
Mehtap hep kara bulutlar ardındadır, benim iç dünyamda ..
Kendi yalnızlığımın sahrasında kaybolmuşluğumda ..
Ufalanır giderim, kum zerrelerini bile kıskandırmacasına ..!
Düzenimin bozulup, sazımın tellerinin kopup ..
Ruhumun balatalarının sıyrılmışlığında ..
Sürüklendikçe, sürükleniyorum ben, kendi enkazımda ..
Duy sesimi, çağrıma kulak ver..
Ses ol, can ol, mecal ol, dermanım ol ..
Nefesime, nefes, dilime, ses, çığlığıma, çığlık ol ..!
Yarama merhem, canıma canan ol , gel, yardımıma koş ..
Bu darda lığımda, tut beni ..
Uçurumların kıyısından al, eriştir düzlüğe ..
Kurtar tık nefesliklerden ve kabuslar hengamesinden, eriştir düzlüğe !
El, el, dil, dil, ruh, ruh, beden, beden..
Sende çoğalayım ..!
Çek-çıkart beni benden, iş işten, ben benden geçmeden..
Vakit geç ve iş işten geçmiş olmadan ..
Son imdat deyişimdir, son yalvarışım ....
Ve ,
Canhıraşlıklardaki son çığlıklarım dır, bunlar ..
Düşüyorum hızla, un-ufak olmacasına ..
Kendi cehennemim de yanıp, kendi girdabımda yitmecesine ..
Bil....
Şu an, ben, benden geçmişliklerde ....
İpini kopartan uçurtmalar misali savruluşlar ve anaforlarla ...
Çekilip gidiyorum, o tarifsiz kör kuyulara
Uçurumum da yuvarlanarak, sessiz çığlıklarla ...!
Uçurumum da yuvarlanarak, sessiz çığlıklarla ...!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli / KONYA
20/10/2015
Saat;23_04

  ÖMRÜMÜN DEFTER-İ KEBİR-İ'Nİ, HAYAL-İ SÜKUTLARDA ÇOĞALAN , KAHIRLA ....... SESSİZLİKLE YAĞAN, SİTEMLE ..... ELEM TEBESSÜMLERİNDE KAPA...