2 Kasım 2015 Pazartesi
1 Kasım 2015 Pazar
SOKAKLAR BENİ TANIR …
Varsın, içinizden hiç biriniz tanımasın beni ….!
Sokaklar beni tanır,
Buda bana yeterde, artar bile..
Neden mi ?
Beton ve taş duvarlar belki soğuk olmaya, soğuktur ..
Ama, siz insan geçinen …
Riya kuburunda debelenen solucanlar kadar ….,
Haysiyetsiz, kimliksiz-kişiliksiz değillerdir
Onlar ki, dev aynalarında görmezler kendilerini …
İçinizdeki pek çok, ne idüğü belirsiz, enbesiller …
Dilsiz şeytanın suç ortağı , biat sürüsünün marazaları gibi ..
Mağrurluğun, kibrin ve şeytan maskaralığı kendini beğenmişliğin,
esiri değildir onlar.
Ben, altım taş, üstüm mavi,gri , kah güneşli, kah yağmurlu gökte ..
Bir başımalıklar da,
Kanepe de, ya’da kaldırım da …
An gelip, yağmurlu-çamurlu, zımırganlık havada
Karton yada gazete eskilerini, yorgan yapıp yatarken …
Hoyrat, hoyrat bakmaz, siz sözüm ona insan müsvetteleri gibi !
Dahası var, kaşıkla aş verip, sapıyla göz çıkartmacasına ..
Yaptığı üç kuruşluk iyiliği, başıma kakmazlar ..
Bana, tepeden, tepeden …
Küçümseyerek, yok, yok hatta, tiksinerek bakmazlar ..
Sokak hayvanları bile, sizden daha şefkatli ve sadıktır.,
Nankörlüğün esamesi okunmaz,
Ne taşlarda, nede sokak hayvanlarında ..
Yağmur yıkar, sokakların,hayvanların ve hatta ben sokak çocuğunun kirini ..
Ama,sizin vicdansızlıklarınızın, iki yüzlülüklerinizin, riyalarınızın
Namusuzlukların, aymazlıklarınızın, nemelazımcılıklarınızın …
Dahası, ihanetlerinizin kirini yıkayamaz, hiçbir su, sabun …!
Siz kendi yarattığınız medeniyetin , paranın, egonuzun …
Harisliklerinizin, lüksün ve teknolojinin esiri …
Kulu-kölesi olmuş hallerinizle ..
İnsanın, insana kulluğunda ..!
Zayıfın, güçlüye biatında, alçaldıkça, alçalırsınız ..
Kanına girip, katlettiğiniz ,
Hunharca tarümar ettiğiniz ömürlerin, bedenlerin …
Umutların, düşlerin ve hasılı geleceğin vebalini ödeyemezsiniz,
Ödeyemez …!
Kaç hayat çaldınız, kaç ocak körlediniz ?
Kaç gonca gülü, açmadan soldurup ???
Hayatlarını, umut ve düşlerini iğdiş edip ..
Yarınlarını karartıp, gülücüklerini çaldınız ?
Haddini-hesabını bilmediğiniz …
Diyetlerini, asla ödemediğiniz ..,
Ödemeyeceğiniz nice, insanlık dışı suça bulaşarak ..
Savaş, din, nüfuz ve mevkii- makam tüccarlığı yaptığınız …
Onca karanlığı yıkayıp, karayı ağartamazsınız.
Mevkii, koltuk, erk ve iktidar hırslarınız …
Ve , sırf kendi geleceğiniz için, kaç geleceği ..
Gözünüzü kırpmaksızın mahvettiniz ?
Mahkemenin kadıya mülk olmadığını bile, bile, yada unutarak ..
Dahası, hiç mi hiç işinize gelmemişliğinde
Es geçip, yok sayarak …
Ne hayatlar doğrayıp, ne kanlar akıttınız ?
Ne Nuh dayandı, ne Muhteşem Süleyman…
Ne Musa, ne İsa, nede Muhammed..
Hepsinin cılkını çıkartıp, pabucunu ellerine verdiniz..
Battığınız şirk balçığında..
Soyunduğunuz Din Baronluğu ve Tüccarlığında ..
Kulu Allah ile aldatma yarışında, birbirlerinizle kapışırken ..
Dilinize pelesenk ettiğiniz ..
Hayasızca istismar edip,
Kullandığınız isimlerinin arkasına gizlendiğiniz, bu insanları ..
Sadece ama sadece, iğrenç yalanlarınız ve bitmeyen …,
Dinmeyen ihtiraslarınız için, pervasızca kullandınız ..!
Sonra…
Hırslarınız ve sahtekarlıklarınız ..
Bitmeyen alavera-dalaveralarınızla
İsa’yı, çarmıha gererek ..
Zekeriya’yı, taşlayıp öldürerek ..
Yahya’nın kafasını kesip, top oynamaya yeltenerek …
Süleymanı, Saba Melikesi Belkis’e ve divanelikte çöllere terk ederek ..
Muhammedi, mezhep savaşlarında kalkan edip ..
Yezitliklerinize ve tekfurluklarınıza,
Daha da ileri gidip …,
Tanrılığa öykünmüşlükle, Firavunluklarınıza
Ve, sahte peygamberliklerinizde …
Muhammed adına uydurduğunuz, binlerce hadis ve sözle …
İğrenç yalanlarınıza alet, kirli suçlarınıza ortak..
Günahlarınıza, kalkan,
Olmayan arlarınızla, utanmaz-arlanmazlıklarda ..
Soyunduğunuz Tanrılıklarınıza, kurban ettiniz, kurban !
Hazine arazisi talanlarınız için, camileri alet edip ..
Sonra yalancılıklarınıza, kalpazanlıklarınıza ..
Suçunuzu ört-bas etmelerinize, adını pelesenk ettiniz ..
Sizi insanlık cücesi, sevgi fukarası, marazalı, sicili bozuklar sizi ..!
Ruhlarınızı yıkamanız, ellerinizin kirini ağartmanız ..
Suçlarınızı, ört-bas etmeniz imkansızdır, imkansız !
Kardeşi, kardeşe kurban ederek ..
Böl-parçala-yut’ lar da masumu, masuma …
Mazlumu-mazluma,
Özcesi, hemcinslerinizi göz, göre, göre birbirine kırdıra-kırdıra…
Olmadı, astırıp, kestirerek, boğazlatarak katlettiniz ..
Sonra, hayasızca, utanmaz -uslanmazlıklarda ..
Elinizin kanı kurumadan, Rüku-Secdelerde
Ya’da Kilisede, Sinagoglarda, Havralarda,
Mimberlerde, kürsülerde, ihtişamlı şapellerde..
İlahlarınızı aldatmalar yeltendiniz ..
Savaşlar icat ettiniz, biz körpe, masum bebeleri, kah katlettiniz ..
Kah, Vatansızlıklarda İltica sürgünlerinde …..
Acımasızca sularda, dağlarda,taşlarda ..
Havasız tır kasalarında …
Özcesi, orada-burada hunharca öldürüp, kanımıza girdiniz ..
Yada, göz, göre, göre ölümümüze seyirci kalarak ..
Körpe ömürlerde, ömrümüzün bahar çağlarında bizleri, ölüme ittiniz..
Denizler, kayalar, dağ-taş utanıp dile ve hayaya –edebe gelir ..
Siz, akrep, çıyan ve engerekten de beter halinizle..
Sözüm ona, insanız diye geçinen, caniler sürüsü
Sütten çıkmış ak kaşıklıklara öykünerek ..
Suçu, başkalarının üstüne atıp ..
Şatafatlı aşamları ,ihtişamı,gücü üstüne çakerek ..
Devran sürdünüz, kervan yürütüp, gerdan kırdınız .
.
Şimdi bana, SALOZ’UN MAVALLARINI okumaya ..
Kırk dereden, elli su getirmelere soyundunuz…
Soysuzluğunuzu, allayıp- pullayıp ….
Göz boyamalarda, rengarenk sallayarak ….
Gerçekleri,saklayarak ..
Güneşi, balçıkla sıvamalara kalkarak …
Aklı evvel, biat’cı koyunlarınızı …
Kavallar ve mavallarla, ninnilerle-masallarla kandırarak
Kervanlarınızı sürüp …
İş bilenin-kılıç kuşananın, laf kurnazlıklarınızda, malı götürüp …
Cambaza baklarda, fakir-fukarayı, salağı, avamı soyup-soğana çevirdiniz ..
Eeee..
Yani ve özcesi ..
Hiç biriniz..
Sütten çıkmış ak aşık ..
Dahası..
Masum değilsiniz, masum değil ..!
Onun içindir ki, demem sizlere ,
Siz, beni bilip-tanımasanız da, sahiplenmeseniz ..
Hatta,
Hali nicedir diye, lütfedip sormasanız da ..
Asla ama alsa, fark etmez ..
Daha da ötesi, tanımamanızdan bana zarar gelmez..
Bana, içime işlemişliklerinde ..
Taş duvarların, kaldırımların, caddelerin, sokakların soğukluğu
Sizden daha sıcak, yakın ve güvenilir gelir…
Sizden hayınlık ve zarar gelir ..!
Onlardan gelmez, bana ..!
Siz tanımasanız da, sokaklar beni tanır ..!
Siz tanımasanız da, sokaklar beni tanır ..!
Sokaklar beni tanır,
Buda bana yeterde, artar bile..
Neden mi ?
Beton ve taş duvarlar belki soğuk olmaya, soğuktur ..
Ama, siz insan geçinen …
Riya kuburunda debelenen solucanlar kadar ….,
Haysiyetsiz, kimliksiz-kişiliksiz değillerdir
Onlar ki, dev aynalarında görmezler kendilerini …
İçinizdeki pek çok, ne idüğü belirsiz, enbesiller …
Dilsiz şeytanın suç ortağı , biat sürüsünün marazaları gibi ..
Mağrurluğun, kibrin ve şeytan maskaralığı kendini beğenmişliğin,
esiri değildir onlar.
Ben, altım taş, üstüm mavi,gri , kah güneşli, kah yağmurlu gökte ..
Bir başımalıklar da,
Kanepe de, ya’da kaldırım da …
An gelip, yağmurlu-çamurlu, zımırganlık havada
Karton yada gazete eskilerini, yorgan yapıp yatarken …
Hoyrat, hoyrat bakmaz, siz sözüm ona insan müsvetteleri gibi !
Dahası var, kaşıkla aş verip, sapıyla göz çıkartmacasına ..
Yaptığı üç kuruşluk iyiliği, başıma kakmazlar ..
Bana, tepeden, tepeden …
Küçümseyerek, yok, yok hatta, tiksinerek bakmazlar ..
Sokak hayvanları bile, sizden daha şefkatli ve sadıktır.,
Nankörlüğün esamesi okunmaz,
Ne taşlarda, nede sokak hayvanlarında ..
Yağmur yıkar, sokakların,hayvanların ve hatta ben sokak çocuğunun kirini ..
Ama,sizin vicdansızlıklarınızın, iki yüzlülüklerinizin, riyalarınızın
Namusuzlukların, aymazlıklarınızın, nemelazımcılıklarınızın …
Dahası, ihanetlerinizin kirini yıkayamaz, hiçbir su, sabun …!
Siz kendi yarattığınız medeniyetin , paranın, egonuzun …
Harisliklerinizin, lüksün ve teknolojinin esiri …
Kulu-kölesi olmuş hallerinizle ..
İnsanın, insana kulluğunda ..!
Zayıfın, güçlüye biatında, alçaldıkça, alçalırsınız ..
Kanına girip, katlettiğiniz ,
Hunharca tarümar ettiğiniz ömürlerin, bedenlerin …
Umutların, düşlerin ve hasılı geleceğin vebalini ödeyemezsiniz,
Ödeyemez …!
Kaç hayat çaldınız, kaç ocak körlediniz ?
Kaç gonca gülü, açmadan soldurup ???
Hayatlarını, umut ve düşlerini iğdiş edip ..
Yarınlarını karartıp, gülücüklerini çaldınız ?
Haddini-hesabını bilmediğiniz …
Diyetlerini, asla ödemediğiniz ..,
Ödemeyeceğiniz nice, insanlık dışı suça bulaşarak ..
Savaş, din, nüfuz ve mevkii- makam tüccarlığı yaptığınız …
Onca karanlığı yıkayıp, karayı ağartamazsınız.
Mevkii, koltuk, erk ve iktidar hırslarınız …
Ve , sırf kendi geleceğiniz için, kaç geleceği ..
Gözünüzü kırpmaksızın mahvettiniz ?
Mahkemenin kadıya mülk olmadığını bile, bile, yada unutarak ..
Dahası, hiç mi hiç işinize gelmemişliğinde
Es geçip, yok sayarak …
Ne hayatlar doğrayıp, ne kanlar akıttınız ?
Ne Nuh dayandı, ne Muhteşem Süleyman…
Ne Musa, ne İsa, nede Muhammed..
Hepsinin cılkını çıkartıp, pabucunu ellerine verdiniz..
Battığınız şirk balçığında..
Soyunduğunuz Din Baronluğu ve Tüccarlığında ..
Kulu Allah ile aldatma yarışında, birbirlerinizle kapışırken ..
Dilinize pelesenk ettiğiniz ..
Hayasızca istismar edip,
Kullandığınız isimlerinin arkasına gizlendiğiniz, bu insanları ..
Sadece ama sadece, iğrenç yalanlarınız ve bitmeyen …,
Dinmeyen ihtiraslarınız için, pervasızca kullandınız ..!
Sonra…
Hırslarınız ve sahtekarlıklarınız ..
Bitmeyen alavera-dalaveralarınızla
İsa’yı, çarmıha gererek ..
Zekeriya’yı, taşlayıp öldürerek ..
Yahya’nın kafasını kesip, top oynamaya yeltenerek …
Süleymanı, Saba Melikesi Belkis’e ve divanelikte çöllere terk ederek ..
Muhammedi, mezhep savaşlarında kalkan edip ..
Yezitliklerinize ve tekfurluklarınıza,
Daha da ileri gidip …,
Tanrılığa öykünmüşlükle, Firavunluklarınıza
Ve, sahte peygamberliklerinizde …
Muhammed adına uydurduğunuz, binlerce hadis ve sözle …
İğrenç yalanlarınıza alet, kirli suçlarınıza ortak..
Günahlarınıza, kalkan,
Olmayan arlarınızla, utanmaz-arlanmazlıklarda ..
Soyunduğunuz Tanrılıklarınıza, kurban ettiniz, kurban !
Hazine arazisi talanlarınız için, camileri alet edip ..
Sonra yalancılıklarınıza, kalpazanlıklarınıza ..
Suçunuzu ört-bas etmelerinize, adını pelesenk ettiniz ..
Sizi insanlık cücesi, sevgi fukarası, marazalı, sicili bozuklar sizi ..!
Ruhlarınızı yıkamanız, ellerinizin kirini ağartmanız ..
Suçlarınızı, ört-bas etmeniz imkansızdır, imkansız !
Kardeşi, kardeşe kurban ederek ..
Böl-parçala-yut’ lar da masumu, masuma …
Mazlumu-mazluma,
Özcesi, hemcinslerinizi göz, göre, göre birbirine kırdıra-kırdıra…
Olmadı, astırıp, kestirerek, boğazlatarak katlettiniz ..
Sonra, hayasızca, utanmaz -uslanmazlıklarda ..
Elinizin kanı kurumadan, Rüku-Secdelerde
Ya’da Kilisede, Sinagoglarda, Havralarda,
Mimberlerde, kürsülerde, ihtişamlı şapellerde..
İlahlarınızı aldatmalar yeltendiniz ..
Savaşlar icat ettiniz, biz körpe, masum bebeleri, kah katlettiniz ..
Kah, Vatansızlıklarda İltica sürgünlerinde …..
Acımasızca sularda, dağlarda,taşlarda ..
Havasız tır kasalarında …
Özcesi, orada-burada hunharca öldürüp, kanımıza girdiniz ..
Yada, göz, göre, göre ölümümüze seyirci kalarak ..
Körpe ömürlerde, ömrümüzün bahar çağlarında bizleri, ölüme ittiniz..
Denizler, kayalar, dağ-taş utanıp dile ve hayaya –edebe gelir ..
Siz, akrep, çıyan ve engerekten de beter halinizle..
Sözüm ona, insanız diye geçinen, caniler sürüsü
Sütten çıkmış ak kaşıklıklara öykünerek ..
Suçu, başkalarının üstüne atıp ..
Şatafatlı aşamları ,ihtişamı,gücü üstüne çakerek ..
Devran sürdünüz, kervan yürütüp, gerdan kırdınız .
.
Şimdi bana, SALOZ’UN MAVALLARINI okumaya ..
Kırk dereden, elli su getirmelere soyundunuz…
Soysuzluğunuzu, allayıp- pullayıp ….
Göz boyamalarda, rengarenk sallayarak ….
Gerçekleri,saklayarak ..
Güneşi, balçıkla sıvamalara kalkarak …
Aklı evvel, biat’cı koyunlarınızı …
Kavallar ve mavallarla, ninnilerle-masallarla kandırarak
Kervanlarınızı sürüp …
İş bilenin-kılıç kuşananın, laf kurnazlıklarınızda, malı götürüp …
Cambaza baklarda, fakir-fukarayı, salağı, avamı soyup-soğana çevirdiniz ..
Eeee..
Yani ve özcesi ..
Hiç biriniz..
Sütten çıkmış ak aşık ..
Dahası..
Masum değilsiniz, masum değil ..!
Onun içindir ki, demem sizlere ,
Siz, beni bilip-tanımasanız da, sahiplenmeseniz ..
Hatta,
Hali nicedir diye, lütfedip sormasanız da ..
Asla ama alsa, fark etmez ..
Daha da ötesi, tanımamanızdan bana zarar gelmez..
Bana, içime işlemişliklerinde ..
Taş duvarların, kaldırımların, caddelerin, sokakların soğukluğu
Sizden daha sıcak, yakın ve güvenilir gelir…
Sizden hayınlık ve zarar gelir ..!
Onlardan gelmez, bana ..!
Siz tanımasanız da, sokaklar beni tanır ..!
Siz tanımasanız da, sokaklar beni tanır ..!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli/ KONYA
01 / 11 / 2015
Saat; 01_05
Ereğli/ KONYA
01 / 11 / 2015
Saat; 01_05
31 Ekim 2015 Cumartesi
MAHŞERİ AZABIN OLACAK ...,
Yitirdiklerimin tümü sende ...
Sense, metelik etmezliğinle dehlizlerimdesin ..
Tutukluluğun ilelebet ...
Ruhumun, sırlarıyla mühürlülüğünde ....
Duygularımda ömür çürütüşünse ...
Ebediyete kadar sürecektir ...
İçimdeliğinle sen, bende saklısın !
Ömrüm de , ömrün ..
Ölümümle , ölümün olacak ...
Ölüm çaren, kurtuluşun ..,
Azatlığın değil, mahşeri azabın olacak ....!
Azatlığın değil, mahşeri azabın olacak ....!
Erdem YASSIBAŞ
Ereğli / KONYA
31 / 10 / 2015
Saat;19_11
ŞEHİRLER GEÇİYOR İÇİMDEN, ŞEHİRLER
Savrulmuşluğumda, zamanın ve evrenin bağrında ...
Bencileyin yorgun kaldırımlarda, lağımlı gecede, bezgin asfaltta ....
Ve ...
İçi dışına çıkan bu yorgun gecede....
Benim, yerle-yeksanlığımda, un-ufak olup kentin en tenha, en karanlık ...
En, meş'um hal ve yığınlarına dağılmışlığımda ...,
Şehirler geçiyor içimden, şehirler ...!
Şehirler geçiyor içimden, şehirler ...!
Bencileyin yorgun kaldırımlarda, lağımlı gecede, bezgin asfaltta ....
Ve ...
İçi dışına çıkan bu yorgun gecede....
Benim, yerle-yeksanlığımda, un-ufak olup kentin en tenha, en karanlık ...
En, meş'um hal ve yığınlarına dağılmışlığımda ...,
Şehirler geçiyor içimden, şehirler ...!
Şehirler geçiyor içimden, şehirler ...!
Erdem YASSIBAŞ
Ereğli / KONYA
31/10/2015
Saat;22_23
Ereğli / KONYA
31/10/2015
Saat;22_23
ADINI SEN KOY ...
Kazınmacasına ...
Zamana ve ömrüme yazılmışlığın da ...
Ayrılığın, hasretin, çilenin, hüznün adı ve tarihi ..
Gönlümün sana, aşkının yüreğime düşmüşlüğünde ...!
Ben, yanar, kavrulurum, azapların alevinde ..
Kör dövüşüne dönüp, hırpalanan bu sevda öyküsünün ..
Bu, çilede çiçek açmışlığımın ve meftime sebep tutkularımın esiri olalı beri ...!
Derdiğim her avuç güzellikte, döktüğüm göz yaşı sağanaklarımda sen oldun.
Biliyorum, bu dönüşsüz yolun, bu çıkmaz sokağın sonu ..
Hiç mi hiç, birleşmeler ....
El- ele tutuşma, birbirimizin gülüşlerinde kaybolma güzelliğine çıkmadı ...,
Çıkmayacak ta ..!
Adı ,aşk değil bunun ..
Adını, sen koy ...
Her karanlığın, bir aydınlığı olur denir ..
Her nedense, bende, hep zifiri karanlıklar oldu ..
Yitti aydınlıklar ve huzurun duruluğu ..
O, katran karasına belenmiş, darda-zorda geçen günlerde ..
Sabrın sonu, selamet denir, bildiğimce ..
Ben , sabırlar da gazap üzümleri derdim, her nedense ?
Olur'u, izahı ve anlaşılır yanı ..
Ötesi-berisi yok bunun ..
El sever, güler ..
Bende sevginin adı, hep hüzün ve hep ağıda kesmeler oldu ..
Dayan yüreğim deyip girdikçe biçarenin kanına ..
Diyeti, sancılar da ödemek, için, için kanamak ..
Ve,onulmaz dertler de sararıp, solmak ona düştü ..
Gönül bağımın hazanlığında, sürülüp, savruldu dalım-yaprağım, çiçeklerim ..
Görünen köyün, kılavuz istememişliği misali ..
Bilirim ki, bana hep, ayrılık acısı, hep hasret sancısı düştü .
Düşeceğinin gerisi de, geride, daha anlaşılan ..
Dank etmişliğim de,kafama ve yazılmışlğımda hayat defterime ..
Başlamadan bitti, açmadan soldu bizim aşk denen öykümüzün o albenisi,
Hasrette kana kesmiş boyunları bükük gülleri, tarumar oldu ..! ..
Özcesi, demem o ki ..
Hesaba -kitaba sığmayan ..
Elde-avuçta kala, kala düş kırıklıklarının kaldığı bu elem öyküsünün adı
aşk değil ..
Zamansız duygu savruluşların da ve yalancı baharlarda ömür tükettiğim ..
Ömrümü, hır-gürler de, bir darılıp-bir barışmalar da helak eden
Bu, muammalar oyunun adı..
Hiç mi hiç, aşk olmadı,olamadı ..
Son deminde bu öykünün ve son kertesinde gamlı ömrümün ..
İsyan, isyan haykırırken sessiz çığlıklarla yüreğim ..
Diyor ki, bana,sana ,evrene ve hayata ..
Adı aşk değil bunun ...
Adını, sen koy ....!
Adını, sen koy ....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli / KONYA
31/10/2015
Saat ; 20_24
Adı ,aşk değil bunun ..
Adını, sen koy ...
Her karanlığın, bir aydınlığı olur denir ..
Her nedense, bende, hep zifiri karanlıklar oldu ..
Yitti aydınlıklar ve huzurun duruluğu ..
O, katran karasına belenmiş, darda-zorda geçen günlerde ..
Sabrın sonu, selamet denir, bildiğimce ..
Ben , sabırlar da gazap üzümleri derdim, her nedense ?
Olur'u, izahı ve anlaşılır yanı ..
Ötesi-berisi yok bunun ..
El sever, güler ..
Bende sevginin adı, hep hüzün ve hep ağıda kesmeler oldu ..
Dayan yüreğim deyip girdikçe biçarenin kanına ..
Diyeti, sancılar da ödemek, için, için kanamak ..
Ve,onulmaz dertler de sararıp, solmak ona düştü ..
Gönül bağımın hazanlığında, sürülüp, savruldu dalım-yaprağım, çiçeklerim ..
Görünen köyün, kılavuz istememişliği misali ..
Bilirim ki, bana hep, ayrılık acısı, hep hasret sancısı düştü .
Düşeceğinin gerisi de, geride, daha anlaşılan ..
Dank etmişliğim de,kafama ve yazılmışlğımda hayat defterime ..
Başlamadan bitti, açmadan soldu bizim aşk denen öykümüzün o albenisi,
Hasrette kana kesmiş boyunları bükük gülleri, tarumar oldu ..! ..
Özcesi, demem o ki ..
Hesaba -kitaba sığmayan ..
Elde-avuçta kala, kala düş kırıklıklarının kaldığı bu elem öyküsünün adı
aşk değil ..
Zamansız duygu savruluşların da ve yalancı baharlarda ömür tükettiğim ..
Ömrümü, hır-gürler de, bir darılıp-bir barışmalar da helak eden
Bu, muammalar oyunun adı..
Hiç mi hiç, aşk olmadı,olamadı ..
Son deminde bu öykünün ve son kertesinde gamlı ömrümün ..
İsyan, isyan haykırırken sessiz çığlıklarla yüreğim ..
Diyor ki, bana,sana ,evrene ve hayata ..
Adı aşk değil bunun ...
Adını, sen koy ....!
Adını, sen koy ....!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli / KONYA
31/10/2015
Saat ; 20_24
HAZ DENİZLERİNDE 
Avuçlarımda hazzın nemi, dudaklarımda ihtirasın ışıltısı..
Kollarımda mutluluğumun kaynağı bedeninle..
Tenlerimizin sarmaş dolaşlığında ,
Kokunun, içime bahar yeli güzelliğinde dağılmış lığında ,
Aşka yelken açarken , bedenim ve ruhum,
Haz denizlerinde yutuluyorum…
Sende yitip ,sende çoğalıyorum..:!
Sende yitip , sende çoğalıyorum..!
Kollarımda mutluluğumun kaynağı bedeninle..
Tenlerimizin sarmaş dolaşlığında ,
Kokunun, içime bahar yeli güzelliğinde dağılmış lığında ,
Aşka yelken açarken , bedenim ve ruhum,
Haz denizlerinde yutuluyorum…
Sende yitip ,sende çoğalıyorum..:!
Sende yitip , sende çoğalıyorum..!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli /KONYA
31.10.2015
Saat: 17_25
Ereğli /KONYA
31.10.2015
Saat: 17_25
30 Ekim 2015 Cuma
SABIR KÜPLÜĞÜMDE , 
HER GÜN, YENİDEN, YENİDEN ÇATLIYORUM, DEFALARCA…
Önce insanlığım, beraberinde kadınlığımla …
An geldi, sabır ağacı, an geldi …
Sabrın küpü oldum, hayatın hengameleri içinde …
Zaman geldi, ben, beni anlayamadım ..
Zaman geldi hayat ırmağında, yutulurken ben ..
Ne hayat, ne çevrem, ne insanlar, nede ilahım anlayabildi beni ..!
Kah, dişim bokumu kesmedi, öfkeden ..
Kah dişimi sıkmaktan, un-ufak oldum öfke nöbetlerinde …
Hep, birileri için yaşadım ..
Hep, istendi benden bir şeyler ….
Özveri, sabır, sükunet, vefa, metanet, cesaret ..
Olmadı, affetmem istendi birilerini ..
İhanetlerin acısında, kıvrım, kıvranırken, ben ..!
O birilerinin ihanetlerini affa katlanmak zorunda kaldım ..
Saçımı, süpürge ettiğim, göz yumduğum nice hallerde…
Kuru bir teşekkür …
Hatta, kelam,selam bile esirgendi benden ,
Çoklukla, hakkım yendi, kıymetim hiç mi hiç bilinmedi ..!
Bırakın erilleri ..
Hemcinsim kadınlar bile, tepemde bozalar pişirerek …
Lime , lime ettiler, çiğ, çiğ yemelere kalktılar, beni !
Diş-tırnak kavga verdim,
Hayata, umutta ve yaşama sevincinde tutunmalar adına ..
Erim, sevdiceğim, evladım erillere, kurban kılındı ömrüm..
Zorakilikte olduğu gibi, gönüllülüklerde de katlandım onca çileye.
Çok yükseklerde gözüm olmadı ..
Yer geldi, giymedim , giydirdim ..
Yemedim- içmedim,
Yedirip, içirdim, elimdekini-avucumdakini…
Bölüştüm rızkımı, nafakamı, emeğimi-ekmeğimi …
Hatta, kadınlığımı, geçimimi, düzenimi ..
Hemcinslerimle, kumalıklarda …!
Zulmün, zorbalıkla dayatılmışlığında
Nasibimi, nafakamı birilerine verdim ..
Sessiz-soluksuzlarda, göz yaşlarına boğularak …
Özveri, benden beklendi, daima …..
Dayatmalar, zulümler bana yapıldı ..
Tarlaya, öküz olup koşuldum ….!
Sofradaki yerimde, öküzden sonra gelmelerde hala ve hala , çoklukla ..
Mektuplarda,selam düşer hep birilerine ve hatta kediye-köpeğe önce..
Unutulmamışsam, geriye kalmışsa kağıtta yer,
O’da belki, bana gelir sıra en sonunda ..!
Fabrikaya, proleterliklerde sokuldum ..
Sınıfım, ülkem ve onurum,
Dahası, ekmek kavgam, ailem, evladım, erim için …
Özveri bana, çile bana, öfke bana..
Düş kırıklıklarında, hüsranlarda savrulmak, bana düştü ..
Bir tek, KADINLIĞIMDA, İNSAN OLDUĞUM anımsanmadı ..
Oda yetti artık, canıma, çatladım sabır küplüğümde sonunda ..
Bilen bilir, bilmeyene de, diyeyim ben dobra, dobra ..
Tüm açık yürekliliğimle, bir daha ..
Reva görülen, bunca insanlık dışılıklar da ..
Yerle-yeksan oluyorum ben, daima, sonunda …
Hatta yetmiyor, olan-biten işkenceler…
Ecelsiz ölümlere de kurban ediliyorum, ben, kurban ….
Adeta, kurbanlık koyunluklarda ….,
Reva görülüyor katliamlar, hep bana, hani’ya ..!
Bu, böyle biline …,
‘’-Sabır küplüğümde,
Her gün, yeniden, yeniden çatlıyorum, defalarca ..! ‘’
‘’-Sabır küplüğümde,
Her gün, yeniden, yeniden çatlıyorum, defalarca ..! ‘’
An geldi, sabır ağacı, an geldi …
Sabrın küpü oldum, hayatın hengameleri içinde …
Zaman geldi, ben, beni anlayamadım ..
Zaman geldi hayat ırmağında, yutulurken ben ..
Ne hayat, ne çevrem, ne insanlar, nede ilahım anlayabildi beni ..!
Kah, dişim bokumu kesmedi, öfkeden ..
Kah dişimi sıkmaktan, un-ufak oldum öfke nöbetlerinde …
Hep, birileri için yaşadım ..
Hep, istendi benden bir şeyler ….
Özveri, sabır, sükunet, vefa, metanet, cesaret ..
Olmadı, affetmem istendi birilerini ..
İhanetlerin acısında, kıvrım, kıvranırken, ben ..!
O birilerinin ihanetlerini affa katlanmak zorunda kaldım ..
Saçımı, süpürge ettiğim, göz yumduğum nice hallerde…
Kuru bir teşekkür …
Hatta, kelam,selam bile esirgendi benden ,
Çoklukla, hakkım yendi, kıymetim hiç mi hiç bilinmedi ..!
Bırakın erilleri ..
Hemcinsim kadınlar bile, tepemde bozalar pişirerek …
Lime , lime ettiler, çiğ, çiğ yemelere kalktılar, beni !
Diş-tırnak kavga verdim,
Hayata, umutta ve yaşama sevincinde tutunmalar adına ..
Erim, sevdiceğim, evladım erillere, kurban kılındı ömrüm..
Zorakilikte olduğu gibi, gönüllülüklerde de katlandım onca çileye.
Çok yükseklerde gözüm olmadı ..
Yer geldi, giymedim , giydirdim ..
Yemedim- içmedim,
Yedirip, içirdim, elimdekini-avucumdakini…
Bölüştüm rızkımı, nafakamı, emeğimi-ekmeğimi …
Hatta, kadınlığımı, geçimimi, düzenimi ..
Hemcinslerimle, kumalıklarda …!
Zulmün, zorbalıkla dayatılmışlığında
Nasibimi, nafakamı birilerine verdim ..
Sessiz-soluksuzlarda, göz yaşlarına boğularak …
Özveri, benden beklendi, daima …..
Dayatmalar, zulümler bana yapıldı ..
Tarlaya, öküz olup koşuldum ….!
Sofradaki yerimde, öküzden sonra gelmelerde hala ve hala , çoklukla ..
Mektuplarda,selam düşer hep birilerine ve hatta kediye-köpeğe önce..
Unutulmamışsam, geriye kalmışsa kağıtta yer,
O’da belki, bana gelir sıra en sonunda ..!
Fabrikaya, proleterliklerde sokuldum ..
Sınıfım, ülkem ve onurum,
Dahası, ekmek kavgam, ailem, evladım, erim için …
Özveri bana, çile bana, öfke bana..
Düş kırıklıklarında, hüsranlarda savrulmak, bana düştü ..
Bir tek, KADINLIĞIMDA, İNSAN OLDUĞUM anımsanmadı ..
Oda yetti artık, canıma, çatladım sabır küplüğümde sonunda ..
Bilen bilir, bilmeyene de, diyeyim ben dobra, dobra ..
Tüm açık yürekliliğimle, bir daha ..
Reva görülen, bunca insanlık dışılıklar da ..
Yerle-yeksan oluyorum ben, daima, sonunda …
Hatta yetmiyor, olan-biten işkenceler…
Ecelsiz ölümlere de kurban ediliyorum, ben, kurban ….
Adeta, kurbanlık koyunluklarda ….,
Reva görülüyor katliamlar, hep bana, hani’ya ..!
Bu, böyle biline …,
‘’-Sabır küplüğümde,
Her gün, yeniden, yeniden çatlıyorum, defalarca ..! ‘’
‘’-Sabır küplüğümde,
Her gün, yeniden, yeniden çatlıyorum, defalarca ..! ‘’
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli / KONYA
30 / 10 / 2015
Saat; 22_20
30 / 10 / 2015
Saat; 22_20
28 Ekim 2015 Çarşamba
BANA IRAK, ALDATMAYA YELTENDİĞİNİZ MEVLANIZA YAKIN OLUN ..!
Küçümser bakışlarla bıyık altından gülerek ..
Timsah göz yaşlarıyla mateme yeltenen iblis ruhlular ..
İğdiş etmeye yeltendiğiniz ömrüm, ruhum ve bedenimle ..
Çaldığınız yarınlarımı ..
Kararttığınız günlerimi ...
Talan ettiğiniz kardelen aklığın da ki düşlerimi ...
Sırf kendiniz gibi softa ve riyakar dedikodu kumkuması yapamadığınız için ..
Orta çağ karanlığına taş çıkartan, yağlı kara ruhlarınız, vehimleriniz ..
Şeytanın bile, aşık atamayacağı entrikalarınızla ...
Var kıldığınız dedikodu bataklığında soldurup ...
Cadı kazanlarında kaynatmalara yeltendiniz ..
Ben sizin gibi olmamak için direnince onurla ve inançla doğrularımla, size..
Katran karası boyalarla adımı, alnımı karartmaya koyuldunuz ..
Sabi-sübyan demeden, duygularımın ırzına, bedenimin derinliklerine ....
Ruhumun atlasına, saldırarak ..
Beni, eli bayraklı orospu ..
Yedi düvele, mal-mezat etmelerde..
Yılana-çıyana parmak ısırtan dillerinize, pelesenk ..
Ve, iftiralarınıza kurban, kendi ayıp ve karanlıklarınıza ....
Sınırsız nefretlerinize, günah keçisi yaptınız ..
Sonra da kalkıp, utanmaz-arlanmazca ....
Namus kumkumalıklarında, sözüm ona ...
Erillerin el kiri, şarlatan acuzelerin maskarası yapıp .....
Tefin, bir içine , bir dışına vurma ve egolarınızı tatmin harisliklerinizde
Kurda-kuşa yem, kirli kapların, ekşimiş yalı yaptınız ..
Siz ki, süp süp süpürgelenmelerinizde, Rükuyla-Secde arasında ..
Üstelikte alnınız, sözde tanrınızın önündeyken ....
Bırakın, beni, ötekini berikini ..
Sözde inandığınız, özdeyse sadece cadılık ve caniliklerinize maske ....
Ve, bitmeyen riyalarınıza malzeme yaptığınız ilahınızı ,kandırmalara yeltendiniz ..!
Bastığınız toprak, uzandığınız incir ağacı kurudu ...!
Sizin şeytan maskaralıklarında ki, gıybet ve riyanızdan, münafıklıklarınızdan .
Hesaplarınız tutmayıp, çaldığınız karalar sıvanmayınca, bana..
Güneşi balçıkla sıvayamayacağınız anlaşılınca ..
Tornistanlarda döne, döne, evliya,enbiye ve melek kesilmelere ...
Daha da yetmedi, kantarın topuzunu kaçırma marifetliliğinizle ...
Tanrılıklara, tanrıçalıklara ..
Sabi-sübyanlıklara bürünerek ..
Aklınızca ..
Çalamadığınız minarenin kılıfını, yüzünüze duvak, başınıza türban ...
Riyakarlığınızı kapatmaya,allı-morlu peçeler yaptınız ..!
Şık şıkıdımlıklarda,utanmaz-arlanmazca gerdanlar kırdınız ..!
Sizin, sizi kandırmış' lığınızın ayan -beyanlığında ..
Şeytana bile pabucunu ters giydiren hınzırlığınızla ..
Beni, bana ırak, yaban ve düşman kılma numaralarınızla ..
Talan ettiğiniz ömrümü, kararttığınız gönlümü ..
Bezdirdiğiniz özümü, tımar etmelere kalktınız ..
Siz, dilsiz şeytanın suç ortaklığında ..
Kendinizle yarışmışlığınızda ..
Arzın yüzünü,
Arşın katını, zindan ettiniz bana, zindan ettiniz bana !
Ondandır ki..
Şimdi ki, kül yutmaz lığımla, sökmedi de, sökmez de ..
O pespaye, bayat ve iğrenç numaralarınız, .....
Madrabazlıklarınız, bana..
Badelenmelere bulanmış ve bunlara alışmış-kudurmuşluğunuzla ..
Azgın ve sapkınlıklarda, sapıklıklara koyularak ...!
Badelemeleri yaşatma zevkini tadamadınız ve asla da tadamayacaksınız bende......
Keserin, sapın ve o gün gelip hesapların döneceğini anlamış lığınızda !
Devranınızın ve kervanınızın sonu görünmeye yüz tuttukça ...
Maskelerinizin inip, boyalarınızın dökülüp, şeytanlığınızın görülmüşlüğünde .
Defterinizin dürüleceği o günlerin gelip çatmış lığın da ...
El-aman dileyip ..
Riyakarlık da ve yüzsüzlüklere, el-pençe divan durmalara öykünmeyin bana ...
Bundandır ki ....,
Kendi cehennem kuyunuzu kazıp, kendi odunlarınızı taşımış' lığınız .....
Kendi azap ateşlerinizi yakmış' lığınız da ..!
Bana ırak, aldatmaya yeltendiğiniz Mevla'nıza yakın olun ...!
Bana ırak, aldatmaya yeltendiğiniz Mevla'nıza yakın olun ...!
Timsah göz yaşlarıyla mateme yeltenen iblis ruhlular ..
İğdiş etmeye yeltendiğiniz ömrüm, ruhum ve bedenimle ..
Çaldığınız yarınlarımı ..
Kararttığınız günlerimi ...
Talan ettiğiniz kardelen aklığın da ki düşlerimi ...
Sırf kendiniz gibi softa ve riyakar dedikodu kumkuması yapamadığınız için ..
Orta çağ karanlığına taş çıkartan, yağlı kara ruhlarınız, vehimleriniz ..
Şeytanın bile, aşık atamayacağı entrikalarınızla ...
Var kıldığınız dedikodu bataklığında soldurup ...
Cadı kazanlarında kaynatmalara yeltendiniz ..
Ben sizin gibi olmamak için direnince onurla ve inançla doğrularımla, size..
Katran karası boyalarla adımı, alnımı karartmaya koyuldunuz ..
Sabi-sübyan demeden, duygularımın ırzına, bedenimin derinliklerine ....
Ruhumun atlasına, saldırarak ..
Beni, eli bayraklı orospu ..
Yedi düvele, mal-mezat etmelerde..
Yılana-çıyana parmak ısırtan dillerinize, pelesenk ..
Ve, iftiralarınıza kurban, kendi ayıp ve karanlıklarınıza ....
Sınırsız nefretlerinize, günah keçisi yaptınız ..
Sonra da kalkıp, utanmaz-arlanmazca ....
Namus kumkumalıklarında, sözüm ona ...
Erillerin el kiri, şarlatan acuzelerin maskarası yapıp .....
Tefin, bir içine , bir dışına vurma ve egolarınızı tatmin harisliklerinizde
Kurda-kuşa yem, kirli kapların, ekşimiş yalı yaptınız ..
Siz ki, süp süp süpürgelenmelerinizde, Rükuyla-Secde arasında ..
Üstelikte alnınız, sözde tanrınızın önündeyken ....
Bırakın, beni, ötekini berikini ..
Sözde inandığınız, özdeyse sadece cadılık ve caniliklerinize maske ....
Ve, bitmeyen riyalarınıza malzeme yaptığınız ilahınızı ,kandırmalara yeltendiniz ..!
Bastığınız toprak, uzandığınız incir ağacı kurudu ...!
Sizin şeytan maskaralıklarında ki, gıybet ve riyanızdan, münafıklıklarınızdan .
Hesaplarınız tutmayıp, çaldığınız karalar sıvanmayınca, bana..
Güneşi balçıkla sıvayamayacağınız anlaşılınca ..
Tornistanlarda döne, döne, evliya,enbiye ve melek kesilmelere ...
Daha da yetmedi, kantarın topuzunu kaçırma marifetliliğinizle ...
Tanrılıklara, tanrıçalıklara ..
Sabi-sübyanlıklara bürünerek ..
Aklınızca ..
Çalamadığınız minarenin kılıfını, yüzünüze duvak, başınıza türban ...
Riyakarlığınızı kapatmaya,allı-morlu peçeler yaptınız ..!
Şık şıkıdımlıklarda,utanmaz-arlanmazca gerdanlar kırdınız ..!
Sizin, sizi kandırmış' lığınızın ayan -beyanlığında ..
Şeytana bile pabucunu ters giydiren hınzırlığınızla ..
Beni, bana ırak, yaban ve düşman kılma numaralarınızla ..
Talan ettiğiniz ömrümü, kararttığınız gönlümü ..
Bezdirdiğiniz özümü, tımar etmelere kalktınız ..
Siz, dilsiz şeytanın suç ortaklığında ..
Kendinizle yarışmışlığınızda ..
Arzın yüzünü,
Arşın katını, zindan ettiniz bana, zindan ettiniz bana !
Ondandır ki..
Şimdi ki, kül yutmaz lığımla, sökmedi de, sökmez de ..
O pespaye, bayat ve iğrenç numaralarınız, .....
Madrabazlıklarınız, bana..
Badelenmelere bulanmış ve bunlara alışmış-kudurmuşluğunuzla ..
Azgın ve sapkınlıklarda, sapıklıklara koyularak ...!
Badelemeleri yaşatma zevkini tadamadınız ve asla da tadamayacaksınız bende......
Keserin, sapın ve o gün gelip hesapların döneceğini anlamış lığınızda !
Devranınızın ve kervanınızın sonu görünmeye yüz tuttukça ...
Maskelerinizin inip, boyalarınızın dökülüp, şeytanlığınızın görülmüşlüğünde .
Defterinizin dürüleceği o günlerin gelip çatmış lığın da ...
El-aman dileyip ..
Riyakarlık da ve yüzsüzlüklere, el-pençe divan durmalara öykünmeyin bana ...
Bundandır ki ....,
Kendi cehennem kuyunuzu kazıp, kendi odunlarınızı taşımış' lığınız .....
Kendi azap ateşlerinizi yakmış' lığınız da ..!
Bana ırak, aldatmaya yeltendiğiniz Mevla'nıza yakın olun ...!
Bana ırak, aldatmaya yeltendiğiniz Mevla'nıza yakın olun ...!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ ...
Ereğli / KONYA
28 / 10 / 2015
Saat; 01_11
28 / 10 / 2015
Saat; 01_11
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
GÖZ BEBEKLERİNDE SAKLIDIR, KORKULARIN ....!
İmrentiyi, tiksintiye , zoru, kolaya, kolayı, zora, oluru, olmaza, olanaklıyı, olanaksız, sevgiyi, nefrete döndüren ...... Hükmeden ve boy...









