11 Ocak 2017 Çarşamba

TAKSİM ........,

Aşk yağınca başlarına, meşke boyanan ömürleriyle ....
Coşkuyla geçince kendinden, dillendi ruhları ...
Duyumsamışlığın durgunluğuyla ...
Derinden, derine ....
'' - Haydi, bir taksim yapalım . '', Dediler ....
Bayram çocukları misali sevince bürünmüşlükle .....
Sözcüklerin, dudaklarından, fısıltılarla dökülüp ....
Geceye ve asumana ...
Ummanların aşk gelip,sazların yellerle salım salım salınıp ...
Semaha durmuşluğunda ..
Taksimlerin ruha nakşolmuşluğuyla kendilerinden geçmişlikle ..!
Kimileri, iştahla ve coşkuyla vurdular kendilerini, yollara ..
Zamanın ve mucizelerin onlara kucak açmışlığıyla ..
Kimiyse ....
Keman, ney, kanun ve tambur sesleri ..
Ezgilerin tınılarıyla , geçtiler taksimlerle kendilerinden ..
Kimisi Taksimi ,İstanbulun semti görüp ,ömürlerine bezemişlikleriyle ..
Kimisi ise, müziğin insanları sarıp, sarmalayan güzelliği ve mucizesiyle ...
Esrikliklerin ve gönül hoşluklarının hayatları süslemişliğiyle ...!
Taksim, kimine göre çağların ve kültürlerin harmanıyla ..
Sarılıp,sarmalanmışlığında ..
Asırlardır Yedi tepeli kentin bağrında ve orta yerinde ..
Salına, salına arz-ı endam etmişliğiyle tarih kokan bir kent güzelliğidir !
O, Taksimle ...
Ömürlerini yollara ...
Duygularını, tele, nefese, Tar'a, Kudüm'e, Zil'e ve Şal'a, Raks'a, vurmaktı .
Usülünce, geçerek kendilerinden aşk-ı meşkle ....
Taksim, kime ne ifade ediyor ve kendilerince ne yaşatıp ..
Nasıl sarıp-sarmalıyorsa ...
Öylece duyduklarınce ve duygularınca ...
Duyup, anlayıp, bilip-becerdiklerince ...
Kendilerince İcra-i sanat eylediler ...!
İcra-i sanat eylediler ..!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

10 / 01 / 2017

Saat;03_20


RUHUNA SİNMİŞLİĞİYLE ....!

Ömrüme, gönlüme, gözlerime, yüzüme sinmişliğiyle ...
Elem dolaşır, önüm -ardım sıra ...
Köşe-bucak benimle gezinip ...
Beni zamana, geceye,hayata ,ana ve o, mekana kazımacasına ..
Kentin hüzünlerinin sindiği karanlık gecelere ...
Kah dolup, kah boşalarak ömürler de ömürler taşıyanlarla ..
Oradan, oraya sürülüp, savrulmuşluğuyla ...
Yağmurların bile yıkayamadığı kirli ve yorgun kentin ..
Adeta, yaka-paça dağılıp ....
Kendini, hayatın ve zamanın akışına teslim etmişliğinde ...
Kahırlar, bilinmezlikler, sevinç ve kederler devredilir ..
Ömürlerden, bedenlerden, günlerden kente ..
Kah gül kokularına, kah egzoz gazına ve dumanına ..
Kah, kesif sidik kokularına belenerek ....
Havaya yayılan yaşanmışlığın kaosların da ..
Ben, tüm çilekeşlerin ve kahır kuşlarının, kaldırım serçelerinin ...
Kanadı kırık serçelerin duygularını izlerini taşıyıp,
Ruhlarında ve ömürlerinde paylaştıklarını bünyemde taşımışlığımla ..
Sona ve donakalan kırlangıçların telaşı ve aceleciliğiyle ..
Uçarak, yada tellere,saçaklara ve ağlayan -gülen yüreklere mesken olan ..
Yılların izleriyle dolup-taşan çatılara ..
Gözyaşlarım karışarak geceye ve yağmurlara ..
Islak,ıslak tüketmişliğimle geceyi,zamanı ve ömrümü ....
Elem dolaşır, elem benimle ...
Islak, ıslak bakışlarla donanan ...
Hüzün dolu bakışlarımla delik deşik olan ....!
Bu, kahırlar mabedi, yorgun kentin ...
İçine işleyip, ruhuna sinmişliğiyle ...!
Ruhuna sinmişliğiyle ...!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

11 / 01 / 2017

Saat ;15_00

10 Ocak 2017 Salı

RUHUN, AZAPLARA BELENİR !

Ruhum, kanatları kopartılmış sinekler gibiydi ...
Çaresizliğin ve körü körüne ölümü içişin girdabında ..
Vozultularla bezeli sesler, yardım çağrısı ve imdat çığlıkları saça, saça ...
Meçhullüğüde aşıp, ölümün derin ve ürküten karanlığına çekilerek ..
Ölümle, zamanın ve tarifsiz beden acısıın ortasında, dönenip duruyordu ..
Kurtuluşun ve geri dönüşün olmadığına bilipte ..
İşlerin yoluna girip, Karanlığın dağılacağını umarak ..
Dahası, güzelliğin sana yeniden yaşam ödülü olarak sunulacağını ummak ve sanmak ..
Nasıl tarifsiz bir azaptır ..
Bunu sonuna kadar yaşamayan zırnık anlamaz .....
Ve, tatmamışlığında bilmez bu acıyı ve çaresizliğin azabını ..
Derdinden değil, kahrından ölürsün öncelikle o, an ..
Hemde, göz göre göre ve saniylerden taşan ..
O,kahredici sona açılan tünelin kör kurşiniliğinde tadarak ..
Ölmeden ölüm acısını, ölmeden ölüm acısını ..
Zamana ve kainata yayılan ...
Ses, ses içtiğin ölüm azabının kahrediciliğini ..!
İşte o, an ...
Kendini, iyiden iyiye bitap, yorgun ve çaresiz ...
Alçakca dayatılan ölüme esarete prangalıklarda ...
Kahredilmiş bir kuşatmada, yangınlarda hissederek ...
Adeta, amansız, acımasız, azman zehirli yılanlar çukurunda ..
Ölümüne lades demenin sana yaşattığı ...
Bile,bile ve körü körüne ladese ve kavgaya koyulduğun ..
Bu ölüm dansında ..
Sadece sana dayatılan sonu yaşamışlığında ...
Can alıcıklarda bedenine hızla yayılan acısını içersin ..
Tenin yangınlara, çığlıklara, bedenin tarifsiz acılara ..
Ruhun azaplara belenir ....!
Ruhun, azaplara belenir ....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen/Almanya

10/01/20217

Saat;01_08

9 Ocak 2017 Pazartesi


Yüreğimden taşarak, göz yaşlarımda yıkana ,yıkana durulanıp ,arınarak, gönül imbiğimde demlenip, süzülerek dilime vurup, dillenen duygularımın dizelerde ete, kemiğe, söze bürünmesidir,şiir

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

09/01/2017


8 Ocak 2017 Pazar


O, BİLİNMEZ ALEME ...!

Her zaman, benimle hayat ve ateşle aramızda ..
Gözle görülmese de, 
Hissedip, bildiğim bir ıraklık, bazı nesneler ....
Yalanlar, gölgeler, sırlar var ..
Yüzümdeki bir cenin zarıyla
Ve,özümdeki peçeyle, sırlara gömülü halimle ..
Maskelerin ardına tutsak hayatın, biçare bekçisiyim ..
Ateş, çok şeyi, hatta beni de yakar ..
Lakin;
Sır denilen o, peçeyi ve ardındakileri yakamayabilir her zaman ..!
An,olur ki..
İnsan, yangınla, kül olup gitse bu alemden,ölümün ülkesine ..!
Sır perdesi ve maske ardında ki...
Öz gerçeğini ve sırrını da götürür, beraberinde ..
Yani,hasılı ..
Bilinmezliğiyle gider, o bilinmez aleme..
O, bilinmez aleme ...

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Frıedrichshafen / Almanya

24/05/2016

Saat;02_25

GÖZLERİN SIĞINAĞIMDIR, SIĞINAĞIM .....

Sözcükler dizilir, boğazıma ...
Görünmez bir elin, gırtlağımı sıkmışlığında ..
Kan-ter içinde kalmacasına, debelenerek ...
Kurtulmalara çalışırım, bu kaos ve korku sarmalından
Sessizliğin uçurumlarına düşmemek için ..
Pürtelaşlıklarda, can havliyle tutunmaya çalışırım o an
Önüme ne gelir, elim neye ererse ..
Ama, emeklerim, çabalarım boşuna gider, her keresinde ..
Nafile uğraşların ve ağır yenilgilerin bedbahtlığında ..
Kabus çığlıklarıyla bölünüp, darmadağın olan uykularım gibi ...
Un-ufak olurum, yerle yeksanlıklarda ..
Tutmaya çalıştığım dalların, güvendiğim dağların ıraklığında ..
Mecalsiz kalırım, mecalsiz, her keresinde ..
Bu girdaplardan kurtulup, sıyrılmalarda boğuşmaktan .
Dur-durak bilmeksizin..
Düşer, düşer, düşerim ..
Dipsiz uçurumların, o vahşi ve ürküten karanlığına ...
Alabora olan sandallar, depremlerde yıkılan binalar gibi ..
Ne elle tutulur, ne işe yarar bir yanım kalmamacasına
Kulağımda uğultular, içimde fırtınalar patlamışlığında .
Ben yarım-yamalak bile, sayılmamacasına ..
Hatta bir işe yaramamacasına...
Ağır mı ağır hasarlarda, telefliklerde yiterim ..
Taki, gözlerin belirinceye dek ..
Göz, gözü görmemecesine çoğalan, toz- dumanlıklarda ..
Derin bir soluk alırım, her nasıl becermişsem ?
Dudaklarımın, korku dolu seyirmeleri ..
Susuzluğa kesmişlikteki çatlakları, bedenimdeki yara -bereler ..
İçin, için kanamalarım yavaş, yavaşta olsa diner, durur
Gırtlağımda ki el, kulaklarımdaki uğultu, yok olur ..
Adeta, deniz kokularının ferahlığı sarar ...
Kuruyan dilimde-damağımdaki ıslaklık, çoğalır ..
Bir, bir belirir hayat emareleri ...
Alnıma konan el, siler şefkatle ...
Kabusun izleri, tuza kesen terleri ..
Fısıltıya karışan öpücükler, kondukça dudaklarıma ..
Üzerimdeki ölü toprağı sıyrılır adeta ve tüy kadar hafif hissederim ..
O an kendimi ...
Bilirim ki, güvenilir elde, kuytu ve fırtınalardan ırak limandayım ..
Sığınağım gözlerin çoğalır, gözlerimde ..
Bağışlar bana tüm güzellikleri ..
Adeta, ecelle pençeleşmenin tarifsiz kabuslarından kurtarmışlığıyla .
Bir fısıltı çoğalır,
''-Sevgi en iyi, ilaçtır .
Aşk budur, panzehiridir kötülüklerin ve korkunun . '', diyerek ..
En munis ses tonuyla, beni çeker-çıkartır kabus girdaplarından ..
Sığınağım, limanım, hayat tutanağım, gözlerin ..
En bonkör haliyle bağışlar bana ...
Sevmelerin-sevilmelerin, aşkın lütfunu, kerametini, armağanını
İşte ..
Hızırım olur, koşar yelken kürek, şifa, şifa çoğalarak..
Yarama merhem, yüreğime can olur..
Dahası, hayattan bağlarımın kopmasına ramak kalmışlığında..
Bakış, bakış sevgi, sevgi sarar-sarmalar, yetişir imdadıma ..
Can simidim, sığınağım gözlerin ...
O zaman, şu vurgun artığı yorgun ömrümün, en zor anında..
Yine, yeniden ve bir kez daha, anlarım ki ..
Sen ve sevgiyle dolu bakışlarının süslediği gözlerin ..
Varım-yoğum, her şeyim, hayat iksirim..
Bedbahtlığımın, hayata küskünlüğümün ..
Umutsuzluk ve mutsuzluk zehirlenmelerimin panzehiri
Yaşama sevinci bahşeden, birer sevgi pınarıdır ..
Hayatı ve tarifsiz sevinçleri sunan o, ahu bakışlı ..
Canıma, can katan gözlerin sığınağımdır, sığınağım ....!
Canıma, can katan gözlerin sığınağımdır, sığınağım ....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Altınoluk / EDREMİT

04 / 01 / 2015 

BENLİĞİMİN,
ÇÖZÜLMEYEN KÖR DÜĞÜMÜSÜN ....!

İçimde Don'dan da durgun akan, 
Huzur ve sükun kaynağı albenili ırmak sın ..
Ömrümün zulasında, gönlümün bağında ..
Henüz filizlenmiş aşk tohumu .
Ruhumun dinmeyen, fırtınası ..
Karışık aklımın, çetrefilli duygularımın ..
Yediveren olup sarmışlığında ...
An be an beni kuşatıp,sarıp-sarmalayan sarmaşıksın ...
Müptelalığımsın ...
Benliğimin, çözülmeyen kör düğümü sün ..
Soluksuzluğumda hava, nefes ..
Yüreğim,dudaklarım kuruyup,içim yandığım da ..
İmdadıma yetişen can suyum sun ...
Yumarım gözlerimi, kah sana giderim ..
Kah sen çoğalır sın içimde ..
O zaman bir düşünce bulut gibi çoğalır, kaplar beni ..
Sevgine aralanan dudaklarım ,aralanır fısıltıyla ..
Dökülür duygularım yüreğimden sözcük,sözcük dilime, dudaklarıma ...
''-Kim bilir, belki bir yerlerde ?
Kimselerin fark etmemişliğinde ..
Hala, sevgiyle çoğalarak ..
Sevgiyi, aşkı yaşatarak dilekler arasında, hala gök yüzüne kuş uçurup ..
Avuç açarak dilinde aşkı terennüm ve tespih edenlerdir ..
Bu evrenin gerçek ışıkları, onlardır ...
Hayatın, gönüllerin, ömürlerin ....
Hiç mi hiç sönmeyen kandilleridir ...! ''
İşte sen böylesi emsalsiz ve tarifsiz güzelliksin ..
Her gideyim denildiğinde ..
Dönülüp, erişilmek istenen sin ....
Tıpkı,kaçtıkça, sana koşup ..
Seni buldukça zenginleşenliğimle ..
Mutluluklar çoğaltan ..
Yürekler taşırıp, gönüller ışıtan sın ..
Yüreklere şifa, ruhlara huzur, gönüllere bereket ...
Dillere ses'sin ...
Sırılsıklam sevdalılığımla ...
Kanıp, doyamadığım ..
Keşfettikçe, yittiğimsin ..
Dilim lal, gözlerim aşkınla kör, gönlüm nurunla ışıl, ışıl
Ondandır, sen ...
Erişilmezliğinden çok, vazgeçilmezimsin ...
Varım, yoğum ..
Akım, karam, her şeyimsin ..
Hasılı ..
Sen, sevgi, sevgi çoğalıp, sarmışlığın ve çoğaltmışlığınla ....
Fikrimin ince gülü, aklımın çetrefili, yüreğimin can suyu'sun ...
Gönlümün, ömrümün, ruhumun ....
Benliğimin, çözülmeyen kördüğümü'sün !
Benliğimin, çözülmeyen kördüğümü'sün !

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

04 / 01 / 2017

Saat ; 17_30



DİLLENİNCE SIRLAR ...

Bilirsen dillerini çözmeyi, erersin hayatın ve gizlerin ..
Sessizliğin, çağların, kayaların, ağaçların, suyun, toprağın ....
Hatta, sessizliğin, ölümün ve dahası, dünün sırrına, erer ....
Anlarsın, dökersin ortaya gerçeği ...
Daha da ötesi, hemen, hemen her bir bilinmezi ..!
Erersen dilin sırrına, lalların şifresini dilini,çözer, ölümlerin ve ölülerin ..
Gerçeğine erersin ...
Gizemleri, üryanlıkla konuşturur, dağla, taşla, hayvanla ..
Hatta, dününde kalmış onca karanlıklarla konuşursun, lisanınca ..
Dillenince sırlar, kalkar perdeler, yıkılır duvarlar ..
Açılır, küf kokulu dehlizler, karanlıklar ...
Dökülür ortaya, aklı-karalı, kirli-temiz çamaşırlar ...
Zaman, ancak anlaşılmayınca susar ..
Anlayıp, çözersen esrar-ı mucibini, zamanın ...
Anlatır sana usuldan, usula dünden hatıralar ..
Kaldırırsın karanlığın ve sırların perdesini ...
Ürkmez sen, korkmazsan ...
Öteki alemler, gaipten sırlar,
Maymunlar, kuşlar, balıklar ...
Toprağa karışmışlıktan arta kalan iskeletler ...
Binalar, semadaki yıldızlarla, bulutlar ...
Açılıp-deşilince mezarlarda, tarihte, ölüler de konuşur, seninle ..
İlimdir, tevazudur, edeptir, sabırdır ve hünerdir, işin sırrı ..
Usulünce basınca notalara ..
Nasıl dillenirse sazlar, öyle konuşmaya başlar rüzgarla-sazlar ...
Üfleyince nefesi, kamışa ..
Kamış dile gelir, nefes,nefes aşkla ..
O vakit, neyden dinlersin gönüllerle, ruhların esrarını, aşkını,
Görünür cemaller sana, erersin o zaman sende ...
Kubbeyle,bakırcılar çarşısı dillenince ..
Dönmelere durmadı mı, duyduklarıyla yüce Mevlana ?
Onu raks ettiren sır, neydi acaba ?
Hayatın, insanın ve kainatın ve hakikatin, sırrın gerçeğine ..
Görünendeki görünmeyeni, gönül gözünle görmecesine ..
Mucitlerle, aşıkların dili birdir aslında ....!
Keşifdir ikisinin de, özü ve sırrı ..!
Şifrelerini, kodlarını ve hatta suskunluklarını duyarsan, yüreğinle ...
Dinlersen gönlünle, verirsen özünü, erersin ruhuna ....!
Canında, cananın da, hayatında, insanında özüne, sırrına ..
Genetiğini kavrarsan canlının ...
Miraslarını yarına taşırsın ..
Cama bakarken, kumları hissedersen ..
Suya bakarken, insanı görürsen ..
Ateşe bakarken özü görürsen ..
Serapta canlananında,yiteninde sen olduğunu keşfedersen ..
Örste dövülenin, can olduğunu bilirsen ..
Benin ölünce canlananın yürek olduğunu kavrarsan ..
Çözersin sırların özünü ..
Cananın, candan azizliğinin sırrına erer sen ..
Aşıklığın da kavuşursun, maşukuna ..
Kendinin, aradığının, olayların, özün ve hayatın farkındaysan ..
Seni farklı kılan sorgulamanın, cevherin özünü sakladığını kavrarsan ..
Özdeki cevheri,cevherdeki canı, candaki, sırrı ..
Dillenince sırlar ...
Cananda ki aşkı, aşktaki sırrı bulursun ....!
Cananda ki aşkı, aşktaki sırrı bulursun ....!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

04 / 01 / 2017

Saat ; 23_59


İYOT KOKULARINA BELENDİ, RUHUM ....!

O, kaptandı hep beklediğim ..!
Umutla kıyıya vurup, denizin enginlerinde yolunu gözlediğim ...
Beklediğim gemide, direk ..
Kaptanında da yürek yoktu, anlaşılan ...
Çok gemiler, kaptanlar gördüm, bekleyip dururken kıyıda
Benim beklediğim kaptan çıka gelmedi ..
Çıka gelenler yada ,el sallayıp ,siren çalan, gülüp geçenlerde benim beklemediklerimdi ....!
Hasılı ..
Nice gemiler geçti, umutlarımı çalmacasına ..
Nice kaptanlar gördüm, hüsranlar da savrulmacasına ..
Benim beklediğim kaptanın, gemisi .....
Beklediğim geminin, kaptanı yoktu ..
Gönlüm, hüznü içti ..
Yüreğim kan ağladı ..
Belendim iyot kokularına, martı çığlıklarına tepeden tırnağa ..!
Ruhum dövüldü acılarla, nafileliğin hüsranın da ..
Kıyıyı döven dalgalarda, acımasızlıkla ..
Vurdu yüzüme kamçı gibi, köpük, köpük sular ..
İçimi acıtıp, derinde derine yaralayan azgın dalgalarla ...
Kezzaptanda beter yakıp, acıtıyordu bedenimi, ruhumu, sular ...
Feryadıma eşlik ediyordu ..
Çığlık çığlığa uçuşan martılar ..
Ben bekledim ..
İnat etti vermedi deniz, gönlümün kaptanını ..
Sonunda gördüm ki ..
Ufukta ne gemi, nede kaptan vardı ..
Alabora olmuş ruhumda acılar, hüsranlar, bana ....
Göz yaşlarım, sahile kaldı ....
Yüreğimi, yine ve bir kez daha kor, kor yangınlar sardı !
El elde, baş başta kala kalmacasına ..
Nafileliğin dehlizlerinde gün tüketip, ömür çürütmecesine ...
Hüzne karışan iyot kokularına belendi, ruhum ...!
İyot kokularına belendi, ruhum ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

05 / 01/ 2017

Saat ; 00_01


KARIŞIR GİDER ....!

Ne zaman, sen düşsen aklıma ....
Aklım, alır başını gider ....
Leylilik kalır, bana ...
Gözlerime, cemalin ....
Gönlüme, hayalin düştüğünde ..
Kirpik uçlarıma tüneyen göz yaşlarım ..
Toprağa karışır gider,
Islağı bana kalır, mahzun gözlerimin, kanı çekilmiş yanaklarımın !
Ne zaman, yüreğim yüreğinin yokluğunun acısıyla kavrulur ...
Sürülüp, savrulmuşlukla ..
Gündüzüm-gecem, akım-karam birbirine karışır ...
Hicranların çarmıhında, sanrıların pençesinde kıvranarak .....
Ruhum, elemler meyi ne bulanarak,
Sensizliğin esrikliğinde, ruhunu arar ...
Et-bedenliğinde kadavram, bana kalır .....
Zamanlar, zamanlara ...
Ruhum, ruhuna ....
Ömrüm, yangınlara ...
Külüm, dumanıma ...
Akım, bokuma karışır gider ...!
Akım, bokuma karışır gider ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

02/01/2017

Saat;02_22

GÖZ BEBEKLERİNDE SAKLIDIR, KORKULARIN ....!

  İmrentiyi, tiksintiye , zoru, kolaya, kolayı, zora, oluru, olmaza, olanaklıyı, olanaksız, sevgiyi, nefrete döndüren ...... Hükmeden ve boy...