21 Ocak 2017 Cumartesi


HEP YANINDA ......,

Yıllar geçse de, üstünden ...
İnkar ve yok saymalar da, ömür tüketsende ...
Zorlasan da kendini, bu aşkı ve beni unutmaya ..
Aşka, duygu, duygu bana, pranganlanmışlığınla ...
Duvara işleyen nem gibi, içine işleyen gam la ..
Söküp atamamışlığınla, sendeki, beni
Zaman içinde, nakşolup, içine işlemişliğiyle ...
Ömründe, gönlünde ben olacağım ..!
Sinende sönmeyen ateş, yüreğinde bitmeyen sızı ..
Gözünde, acı duman ve eksilmeyen yaşlarla ...
Aşka dokunan zamanların, sendeki izleri sürecek renk, renk ömrünce ..
Sevda denen, bu kasırga, seni sürüp, savurdukça ..
Yokluğumda, gözlerimle bakacaksın, hayata ..!
Keşkelerin ve pişmanlıkların, kör sancılarında ..
Açmazların, çıkmazların, kör düğümlerin zulasında ..
Hayatın kuytusunda ...!
Gelende, giden de, beni görmecesine..!
Hüsranlarla ıslanan kirpiklerine ..
Göz yaşı, göz yaşı beni, biriktirmecesine ...!
Gecen de, ben ....
Gündüzün de, ben olmacasına ....
Dalıp, dalıp gideceksin, ufuklara ...
Adımı yazacaksın, dağa-taşa ..
İsmimi haykıracak, sevdanı kusacaksın, arzdan, arş'a ...!
Yer, gök, ruhunun volkanlarıyla titreyecek ..
Yerle yeksanlıklarında da, mutluluğunda da ben olacağım, ben ..
Hep yanında ,
Ben olacağım, ben ..
Hep yanında ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

20/01/2017

Saat ; 14_27

20 Ocak 2017 Cuma


ARDIM SIRA , DUVARDA 

AN GELİP YAŞASAN DA , DÜŞ KIRIKLIKLARI...
YENİLGİYİ VE TESLİMİYETİ KABULLENMEK YERİNE ..
DİZ ÇÖKÜP, TESLİM OLMAKTANSA ...
ONURLA KALKARAK AYAĞA..
ÖZGÜRLÜĞE TUTKUYLA YÜRÜYÜŞÜM DEN ...
GÖLGEM VE İZLER KALDI ARDIM SIRA,  DUVARDA..
GÖLGEM VE İZLER KALDI ARDIM SIRA,  DUVARDA..

MUALLA  SEZGÖR YASSIBAŞ
FRİEDRİCHSHAFEN /ALMANYA 
20/01/2017
01_01

19 Ocak 2017 Perşembe


KAYIP GÖZLERİNLE ....!

Kayıp gözlerinle baktıkça, kahroluşlar yaşayarak ..
Umutsuzluğun, merakın ve elemlerin oynaştığı, gözlerim ....
Hayrat çeşmeleri ve pınar gözeleri olup çıkmalarda ..
Kan ağlamaktan, helak oldu ardın sıra ..
Deli-divaneliklerde, kendimi kahır ve azap cenderelerinde hissederim ..
Hallerimin böyleliğinde ....,
Ne zaman, senden söz etse saksıdaki çiçek, duvardaki resmin ...
Kokunu ve senden izleri taşıyan evdeki eşyalar ...
Boğazıma bir düğüm vurulur, soluğum yiter ..
Soğuk terlemelere belenir, göz bebekleri ölü balık gözüne kesen bedenim .
Unutmamın mümkünü yok, seni ...
Hatta, tam aksine yokluğun büyüdükçe içimde ve dünyamda ..
Daha bir katlanılmaz oluyor, sensizlik ..
Sebepli-sebebsiz, zamanlı, zamansız hıçkırıklara boğuluyor ..
İsyanımı, çığlıklarıma döküp, göz yaşlarımla dışa vuruyorum ..
Ölüm acısından da beter, ayrılığın ..
Hele ki de, bilinmezliğin yarattığı girdapların acısı ..
Zıpkın yemiş balıklar ...
Oklarla, kurşunlarla delik-deşik edilen, ceylanlar gibi ..
Naçarlıklarda sekiyor, debeleniyorum ..
Bir insanın öldüğünü bilmek, katlanılması zor olsa da ..
Yüreğini kanatsa, ciğerini dağlasada, boyun bükülür hale dönüyor ..
Enin de sonunda ..
Kader deyip, çekiliyor sineye çokça...
Gel gör ki, kayıp olan canını, cananı aramak ..
Hele ki de, öldüğünü-kaldığını bilmeden ...
Bilgi kırıntılarına razıyken...
Meçhullüğün kör sancılarında debelenmen, katlanılmaz hal ..
Sevdiceğim, ölümün yıl dönümü vardır,kaybınsa ..
Her gün ölüp, ölüp dirilmelerde katlanılmaz ağusu ..
Tahammülsüzlüklerde, naçarlıklarda hele ki de, bilinmezliklerde ..
Pusulasız gemi olup
Azgın dalgalarla boğuşmasından da acı tahribatı olmakta ....
İnsan ruhunda, bedeninde ...
Kayıpta, ne umut bitiyor, nede, acı ateşinin yeniden, parlaması ..
Kulağın kapıda, kirişte, telefonda ..
Gözün yolda, gönlün yalan-yanlışlığına bakmaksızın gelecek haberde ..
Derlerdi de inanmazdım ..
'' - Ölüsü olan bir gün, delisiyle, yitiği olan her gün, he an ağlar .'' diye ..
Birebir yaşayarak, iliklerimde hissetmecesine....
En acısından ve anlaşılırlıklarda öğrendim, sonunda ..
Bez bebeklerini koydum kapıya, giysilerinse asılı damda, camda, iplerde ..
Olur'ya kurt, kuş haber getirir görünce, onlardan sana ....
Senden de bana, umuduyla ...
Şunun şurasında, naçarlıklarda kıvranmışlığımda ..
Duvara işleyen nemden ....
Kayaya işleyen sudan da beter, koyuluklar da ve onulmazlıklarda ..
Yokluğun,umutsuzluk ve sensizliğin kahreden acısı işliyor, içime ..
Beni, benden alıp götürmecesine ..
Kayıp gözbebeklerinle bakıyorum, her sensiz günde, ufka ..
Sokaklara ve yürüdüğün , yittiğin yollara ..
Kayıp gözlerinle bakıyorum, acılara belendiğim, hayata..
Kayıp gözlerinle, sevdiceğim ....!


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ 


Friedrichshafen/Almanya


19/01/2017


Saat;13_03


KUM TANESİ ....
Aitsizliklerde savrulan .....
Kaynağını, yatağını, yurdunu ..
Bilinmezliklerde hasret çoğaltarak ....
Kopup geldiği yerleri arayan, kum tanesi gibiyim ...!
Arzda, yitik ....
Çölümden kopmuş, denizimden ayrı düşmüşlüklerde ....
Hangi ellerden ve zamanlardan kopup geldiğimi, bilmeden ...
Kah, yel önünde ..
Kah, sürüklendiğim sel sularında yada azgın dalgalarda ...
Dahası, kim bilir belkide ...
Duygulara yelken açmışlıklarda ...
İçe işleyen, tatlı esintilerle dolu, meltemlerle ...
Ya da, insan eli ve marifetiyle ..
Zaman, zaman farkındasızlıkların girdabında, yutularak ..
Oradan, oraya yuvarlanıyorum ...
Semadaki yıldız kaymalarını kıskandıran, savruluşlarla ..
Ölümleri içip, bilinmezliklere yelken açıyorum ..
Kimi an, girdiğim kum saati haznesinde ...
Camında, özünün ben olduğunu bilmeden, un-ufaklıklarda ..
Zerre-zerre, ağıyorum ..
Devrilip-doğruldukça kum saati zamanın ve birinin ellerinde ...
Akıyor, akıyorum, cama tutsaklığın muammalı gel-gitlerinde ...
Çölüm ol, denizim ol, olmadı içinde ağdığım kum saatim, bedenim ol ..
Olda, ne olursan ol, sahibim ol ..
Aitliğim, sana olsun ..
Dolayım avucuna, göz bebeklerine ...
Gözlerinle, ıssız ufuklara bakayım ..!
Anılarla yıkanmış göz bebeklerinde, saf unutuluşu, hiçliği ..
Hiçliklerde çoğalışı içeyim ..!
Başıboş nakaratlara, ipini kırmış ...
Ucu-başı birbirine karışmış ...
Başı sonu olmayan, duygu seli dizelerde ....
En melankolik ve sevdalı renklere belenmişliklerinde ...
Şiir, şiir yığ beni, dilinde, dudağında, ruhunda ..
Yüreğinden taşıp, dilinde söylenen, sözcük seli olayım !
Efkara bürünmüşlükle, derinden derine, çektiğin oflar ..
Cigaranı savurduğun dumanlar da nefesin, yelin sürüp-savursun beni ..
Aşırmacasına, dağ - tepe, yutmacasına dalga, dalga ..!
Çek beni içine, med - cezirlerin de ...
Islat, tepeden, tırnağa ...
İçime işlemecesine .. !
Kah gülücüklerin ...
Kah göz yaşların, düşsün üstüme ...
Islağında doyayım. sana ...!
Uykun , düşün, baktığın yıldızlar ve çoğalttığın özlemler ..
Dalıp, dalıp gittiğin düşler ve kapıldığın devr-i alemler olmacasına ..
Gözlerine dolup, işleyeyim ta kirpik uçlarından...
En derinlerine dek , perde, perde ...!
Sahranın kumluğunda serabın, okyanusunda yakamozun olmacasına ..
Et - tırnak olayım seninle ..
Sende, sen olayım ..!
Parmak aralarından tutta, daha da derinlerine ..
Hatta, en müphem yerlerine işleyeyim sırdaşın, acın-cefan, çilen ..
Mutsuzluğun, sancın, sevincin, neşen, coşkun olmacasına ..
Kaşındıkça eline gelip, sende tükenip,sende çoğalayım ..!
Rüzgarlarla savruldukça...
Sana belenip, ağzına, burnuna, genzine dolayım..
Beni, solu...!
Teneffüslerinde iyiden iyiye yer bulayım, teninde, bedeninde ....
Ve, hatta...
Taa içinde, ciğerlerinin benle dolmacasına ...
Hücre, hücre derinlemecesine sana ağdıkça..
İçin - dışın ve dişlerinde çoğalan gıcırtıların ben olayım ...
Zülüflerine ben sarınayım, motif, motif işleyeyim örgülerine ..
Avuçlarına al öğüt beni, üfür yele - kuza karşı, savur beni ..
Ayalarına, parmaklarına kına yerine, ben yazılıp dokunayım ...
Başın üsteliklerde, ben işleyeyim, her yerine ..
Tünek tutmasın seni, benden başkası ..
Yapış, yapış olup, sevda kervanlarına, çöl ..
Ayaklarına türap, bastığın yerlere, sergen olayım ..!
Çiğnesin ayakların, döşümü, bağrımı ..
Özüme işlemecesine, sevdan ..
Kum tanesi albenisinde, ömrüne girenliğimle ...
Sana, kara sevdalı vurgunluklarda ...
Canına can, uğruna helak olayım ..!
Yutayım seni öpmecesine ...
Sevdanın ateşiyle ayaklarını ..
Çöl kumu sıcaklığımla, yakanın ..
Ayazlarda, yaran olup açan, kan gülü güzelliğin, olayım ..
Açan gonca ömrüne adanan, sevda bülbülüne, vatan ..
Çölüne, denizine yoldaşlıklarda ...
Ölümsüz sevdanla ıslanıp, ıslanıp kuruyan, kumun olayım ..
Tut ateşine, yak beni ..!
Alev alev, yanmışlığımda camın, canın olayım ...
Kumluğumda var ettiğim, sevda masalında ...
İster, sevda çöllerindeki Leylalığın da, Mecnun'un
İster Lambandaki Alaaddin ...
İstersen ...
Uğruna feda ettiğim, bu kum tanesi ömrümle ...
Ömrüne, ömür adamışlığımla ..
Ömrümde, ömür, ömür çoğaldığın, ömrünü çoğalttığım ..
Efsanevi kara sevda da ...
Seni çarpıp, aklını başından alıp, divane kılan, cinin olayım !
Yetmiyorsa...
Sen, serveti ve güzelliği, gözler kamaştırıp..
Dillere destan olan, Saba Melikesi, Belkis ..
Ben,
Uğruna değil tacı, tahtı, serveti...
Peygamberliği tepen, Muhteşem Süleyman'ın olayım,
Muhteşem Süleymanın olayım ...
Olmadı, kölen olayım, kölen !
Olmadı, kölen olayım, kölen !
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Friedrichshafen / Almanya
19 / 01 / 2017
Saat;00_24

16 Ocak 2017 Pazartesi


VURDUM DUYMAZ'LIĞIN AĞIR OLUR, BEDELİ ....


Sanma ki zaman, hayat, evren ve olaylar ...
Sür- git, senin dilediğince olur ..
Gamsız-kasavetsiz, vurdum duymazlıklarda tükenen ömür ..
Farkındasızlıklarda, yada kanırta , kanırta diyet ödetmekle kalmaz ..
Hayatı ıskalamışlıklarda, işin, işten geçmişliğinde ..
Sürerken eşeğini, Niğde'ye ..
Yalar, avucunu da güzelce ...
Aman canım, sendeler de tükenirse gün ve ömür ...
Avuç, avuç hüzünler dolar eteğine...
Dünün, anıların ve ömrün ..
Kederin ve gam yükünün kervanı olur, çıkarsın sonunda ..
Bilmelisin ve bilmeliyiz ki, insan olarak ..
Vurdum duymaz'lığın ağır olur, bedeli .....!
Üstelik kişisel ödemelerle de kurtulamaz..
Toplumca etkileniriz, bu furyadan ..
Cılkı çıktıkça toplumun, çürüğü çıktıkça insanın ..
Bir kötünün, bin iyiye ..
Bir çürüğün, tüm sağlam üzümlere tehditi, tesiri ve zararı çoktan da öte olur ..
Evdeki hesabın, çarşıya pek uymamışlığında ..
Kimileri ava giderken, avlanır...
Yağmurlu günde, su bulamazlar içmeye !
Sürmeyi gözden çalanlara, göz yumanlar, iş kendilerine döndüğünde ...
Yaygara da, feryat - figan da yıksalar da dünyayı ulu-orta, nafiledir, nafile ..
Namussuza dur demeyen, sözde namuslunun ...
Yozlaşma, kokuşma ve çürümeden, şikayete hakkı yoktur ..
Ele verip, talkını, kendi yerse salkımı ne savunacak hali kalır, yaptığını ..
Ne'de, yatacak yeri olur...
Pişkinliğe vurarak, yadsımak ve ötelemekle günü kurtarmaya yeltenenler ..
Gün gelir, sendeleyemeden devrilir, geberip giderler, esvelesine ..!
Hasılı ..
Uzun lafın kısası ...
Sanma ki, hayat kesmez sana faturayı, ödetmez hesabı ..
Adisyonu koyar, önüne ..
Soyar, soğana çevirir, üstelik donunu da alıp ..
Cız cıbıldak koymacasına, seni ..
Uyanıkları severler, tüm üç kağıtçılar ..
Kendilerinden uyanık, olmadıkça ..
Madik atıp, numaraya yeltenerek ..
Şeytan olmadan, ağız çarpmaya kalkmadıkça ..
Sözün, özü ...
Sen, sen ol asla ama asla, unutma ...
Vurdum duymazlığın ağır olur, bedeli .....!


Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/ İSYANİ

Friedrichshafen / Almanya

16/01/2017

Saat;04_36


ÇİLE ÇİÇEĞİ ....,

Hiç tanıştınız mı, çile çiçeğiyle ?
Girdimi ömrünüze, görüp-bilip, tanıştınız mı, onunla ?
Esamesi hakkında bir bilgiye, fikre, kanaate sahipmisiniz ?
Endamını, albenisini, boyunu-posunu, rengini, şeklini, kokusunu ...
Etkisini hiç gördünüz mü ?
Bir sır vereyim mi, size ?
Aşk yoksa, açmaz çile çiçeği ....!
Öyleyse, neymiş o zaman işin sırrı ve çile çiçeğine sahip olmanın yolu ?
Hayat, defaatle doğrulayıp, kanıtlayarak yaşanmışlığın da göstermiştir ki ..
Aşkla açar, çile çiçeği ..
Aşk girdi mi, gönle, ömre, ruha, bedene ..
Duyguların değişip, aklın başından gidip ...
Kah akın-bokuna, kah gecen-gündüzüne karıştı mı ..
Lal olmalar da, dalıp-dalıp gitmelerde..
Uykusuz gecelerde, karanlığı göz yaşıyla yıkamaya koyulunca ...
Dahası,
An gelip, dut yemiş bülbülleşip ..
An gelip, dur-durak bilmemecesine, şakımalara koyuluyor san ..
Aşk, tebelleş olmuştur yüreğine, ömrüne, ruhuna, bedenine ..
İşte tamda, bu anda, açmalara koyulur, çile çiçeği ..
An gelip, göz yaşı - sümük düğününe tutulur sun ..
An gelir, göz pınarlarından kanlar gelir ..
An gelir, dudaklarının kanı, gözlerinin feri çekilir ..
Aklın gider tatile, bulamazsın koyduğunu, koyduğun yerde..
Hatta, an gelir yiten kendini bile, unutursun bir yerlerde ..!
Kafan karışır, gönlündeki ve aklındaki çelişkiler, çengel olur ...
Kasaphanelerdeki et tilleleri misali, asılıp kalmışlığında, onlara ...
Çeker her biri seni, bir yana .
Şıppadak anlarsın ki, işte o zaman .....!
Ömrüne, gönül ülkene ve ruh atlasına, aşk düşmüştür , aşk ...!
En delişmen, en dayanılmaz, onulmaz ve muammalı halleriyle ..
An, o an olur ....
Aşkın dayanılmaz cazibesinde, konar - göçersin...
Ömürden , ömre, gönülden, gönle...
Yüreğinin ve gönlünün söz dinlememişliğinde ..
Sözün bittiği an ve yerlerde ....
Gülme komşuna, gelir başına hallerde ...
Günler, zamanlar ve ömür tüketmeye koyulmuşluğunla !
Ömrünün ömürler de taşınıp, senin ömründe, ömürler taşımışlığınla ..
Dokunursun hayatın,zamanın ve aşkın tezgahında ..
Dahası ..
Cemre misali ..
Düşü verince duygu toprağına, uyanışın emareleri ...
Düşersin, aşkın bedesteni ne ..
Dövülmecesine, aşkın örsünde ...
Sabrı, sebatı, dolup-boşalmaları ..
Çağıldayıp, taşmaları tatmışlığınla ...
O zaman, doğunca üstüne, aşk güneşi ...
Esince, kah başında, kah gönlünde, kavak yelleri ..
Ağar başına, rengarenk ve koku güzelliğinde, aşkın elvan türlü halleri ...
Uyanınca duyguların , baş verir derinden, derine ruhun .......
Kah hoşlukla, kah sızıyla...
Olmadı, inceden inceye kanamalarla, biraz da acıyla ...
Zamanlı, zamansız...
Her mevsimde ve koşulda açar, renk cümbüşü güzelliğinde, çile çiçeğin ..!
Yarla hoşsan, toz pembe güzelliklerde ..
Limoniysen, sarıya yada safrana keserlikte ..
Gamdaysan, mora yada karaya ..
Pürneşeysen, yediveren gülüne ..
Hercaiye de döner, hallerin gelince günü, olunca vakit tamam ...!
Hepsi bir aradaysa da ...
Rengarenk krizantemlere yada gök kuşağı güzelliğinde ..
Albenilerle ihtişamını sergen ederek, ulu-orta ...
Açar, çile çiçeğin ...
Gönül tarhında, kardelen güzelliğinde, su duruluğunda ...
Neymiş, hem işin .....
Hem de, çile çiçeğinin sırrı ..
Aşk'dır, aşk .....!
Yağınca, aşk başınıza ...
Sandığınız gibi, meşk yağmaz her zaman sadece ömrünüze, gönlünüze ..
Hallerin böyleliğinde ....
Ve, sizin aşk meyini içip, kendinizden geçmişliğinizde ...
Esrikleşip, vurgun yemişliğinizle .
Müptelalıklarda, aşk ateşinde yanmışlığınızda ..
Çile çiçeği de açar, gönül bağınız da ...!
Çile çiçeği de açar, gönül bağınız da ...!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen/Almanya

15/01/2017

Saat:22_53

15 Ocak 2017 Pazar


GEL KATIL, BU AKŞAM SENDE ...


Fukaralığımı ele veren, bencileyin çıplak bir oda ..
Tepemde, sinek bokları na ve örümcek ağına belenmiş ...
Ha söndüm, ha söneceğim hallerinde ..
Titrek, titrek ,ölgün sarı çiğ ışıklarla, dans eden lamba ..
Ortada, yüzeyinin kirini kapatamayan, gazeteyle  ..
Altı çıplak yoksul ,donsuz  bebeler gibi....
Ürkekte olsa sevimli mi sevimli bakıp ..
Hicranını, gıcırtılarla dışa vuran garibim, biçare masa ..
Masada, dünden kaldığını ele veren...
İçi dışına çıkmış, yaprak sarması eskisi ile ..
Üzerine konup, kalkan ayyaş sineklere kucak açan ..
Yuttuğu kaşık şıkırtılarında, oynamaya hazır kadın gibi ..
Dönüp duran, kalayı sıyrık, kenarı tırtıklı, bakır tabak ..
İçindeki, sarımsaklı yoğurdun kuruduğu allı-güllü emaye çanak ..
Hemen yanlarındaysa,yenmelere hasret çoğaltan ...
Masanın gıcırtısıyla,tabağın dönüşünde helak olup ...
Günlerdir bayatla ya, bayatla ya imanı gevreyen, ekmek parçaları ..
Sirkeliğiyle, şaraplığı belirsizliklerdeki sıvıya mekanlık yapan ..
Dibinde kalan, zırnık kadar içkinin yüzü suyu hürmetine, masada duran ..
İsmi lazım değil, markalı...
Köpek öldüren, korsan içki şişesi ...
Çatlamış çay bardağından, kadehliğe terfi eden...
Belendiği kirden, görünmeyen camdan meret ..
Mereti titrek elleriyle tutmalara çalışan ...
Kronik sarhoşlukta, berduşluğa, alkol müptelalığına demirli ben...
Emin ol, manzara bu..
Manzarada, bir tek sen eksiksin, sen ..!
Tamam edeyim diyorsan, bu muhabbet ve meşk alemini ..
Çık gel be güzelim, gecenin içinde ..
Afro saçların, dudağında cartlığında sırıtan ..
Kırmızı kalem boyalığından icat rengi kaçmış rujun ..
Dudağına zamkla yapışmışcasına duran cigaran ile ..
Dağıtmacasına benim ,odamın ve gecenin efkarını ..
Çıkta gel be güzelim ..
Petunyalar, hanımeli kokuları ..
Yıldızlı akşamlar yüzü suyu hürmetine,
Çık ta gel be güzelim ..
Gel katıl bu akşam sende, meclise ..
Tek göz Tekir’in bile, seni çok mu çok özlemişliğinde ..
Şereflendir haneyi, şenlendir geceyi ..
Teşrifinle, mutluluk bahşet bize ...!
Teşrifinle, mutluluk bahşet bize ...!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

15/01/2017

Saat;11_00

14 Ocak 2017 Cumartesi


KALIR, SANA  ....!


Tıpkı, apansız kopan fırtınalarla ......
Beklenmedik sıkıntıları beraberinde getiren  ....
Sürüp - savuran,  rüzgarlar gibi ...
Bilinmezliklere gebe, duygu fırtınalarıda...
İnsan ruhunun derinliklerinde, yüksek tahribatlar ..
Ve, umulandan da çok hasar, zarar-ziyan ...
Hatta, önlenemez sonuçlar verir ...
Böylesi hallerde, alabora olan tekneler gibi ...
Boğuşur insan, yutulmamak için, hayatın boz bulanık sularına...
Kendini dibe çeken, boğmalara kararlı, karanlık dalgalara karşı ..
Gücü yetip, azmi ve yaşama sevinci el verdikçe ...
Kimi zaman, görünmez bir el iti verir insanı ...
Hazırlıksızlıklarda ve donanımsızlıklarda ..
Sürçer, düşüverir, yada yuvarlanır canı yanıp ..
Ruhen, alt-üst oluşlarda ..
Çokça, çocuksu muzipliklerde, 
Ya'da, büyük bedenlere, yaşlı ömürlere musallat olan ....
Kıskançlık ve şeytaniliklerle ...
Yoluna taşlar konur, engeller çıkartılır, işin bozulur ..
Gücün ve dinamizmin çalınıp, engellenir ..
Yedi kule oyununda taşların, olgunluğunda umudun ve direncin yıkılmaya çalışılır ..
Her bir hal ve durum, hayatın içinde insana dair yaşanmışlıklardandır ..
Böyleliğinde, sarf ettiğin emek, harcadığın zaman, sabrın,gücün ...
Yaptığın iş, emeğin, hele ki de sevinçlerin uçabilir..!
Kast ettikleri ve göz diktikleri ..
Çalmalara yeltendikleri, senin inancın ...
İraden,kararlılığın ve geleceğinle, umudun ve yarınındır, yarının ..!
La havle çekip, tahammül ve sabrın ipine sarılır ..
Beladan-gadadan, ırak durmaya ..
Hayatına, işine - gücüne odaklanarak ..
''-Ya, sabır'' der, sırtını dönüp yürümek istersin .
Bela ve kavga, şirretlikle, arsız, arsız üstüne üstüne geldikçe ..
Çıkarsın zıvanadan ve biter tahammülün ..
Hele ki ar damarı çatlak, arsız-yüzsüz, aç gözlü, canavar ruhlu ..
Haris ve doyumsuz tavırlar ve edalarla gelinirse üstüne, üstüne ..
Düşünürsün içinden, acı, acı bir tebessümle ..
''-Ölende mi, öldürende mi, suç ...?'', diye ..
Hayata ve insana dair hallerin böyleliğinde ...
Kararır hayatın, gözünü bürür öfke ..
Kan çıkar, beynine ...
Söz geçiremezsin kendine, yenilirsin nefsine ..
Belanın '' - Geliyorum '' demezliğinde ...
Dersen ..
''-Haspe çıksın, inceldiği yerden,kopsun ..! ''
Hayat mektebi, acısıyla,tatlısıyla ..
Akıyla, karasıyla eğitir, seni ..
Sürüklemişliğiyle sınavdan, sınava ..
Savuşturur, bırakırsın nice belaları ardın sıra ..
Deneyim ve olgunlukla ....
Pişmişliğinle, hayat ateşinde ...
Hamlığını ve egonu yakıp-öldürürken ..
Yüreğini ve sağ duyunu yaşatırsın ..
Seni, sen yapan değerler manzumesinin, renk cümbüşünde ..!
Hayat-memat kavgasında ...
Ömrün ve gönül bağın kurtulur, tarümarlıktan ..
Cahilliğin gider, kemal, erdem ve onurun olur, kalır sana ...
Kalır sana ..!



Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ 

Friedrcihshafen / Almanya 

14/01/2017

Saat ; 10_56

13 Ocak 2017 Cuma


YOK OLUR, GİDER ..... 

Süte su, helale haram, ak'a, kara karıştırmaktır ...
Masumiyetin, içtenliğin ve vicdani huzurun sonunu getiren ..
Egonun kamçılarıyla inleyen, bir beden ve karakterin ...
An be an, gün be gün duruluğunu yitirerek ..
Karanlığa, haysiyetsizliğe, madrabazlığa, hatta şeytanlığa bürünmesi ..
Bencilliğin, aç gözlülüğün ..
Hatta narsistlik ve sadistliğe varan sapma ve bozulmaların...
Çürüme ve kokuşmaların ..
İnsan geçinirken, insanlık bozuntusu azman olup çıkarak ..
Belendiği balçıkta, devasa bir hilkat garibesi ucube olup, çıkmışlığıyla ...
Bünyedeki marazalığın şaha kalkmışlıkta, seni ezip- yok ederek ..
İçindeki son insani ve ahlaki değerleri, kırıntı ve izleri ..
İlelebet yok edip, seni nefsinin ve içindeki şeytanın, kölesi yaparak ..
Kalbini zulümlerde yada sinsiliklerde, adeta güle, güle ..
Mış gibilikleri sana reva görerek, öldürmesi ..
Dünyadaki önlenemez kötülüğün, karanlığın ...
Zulüm ve sömürünün, kanlı katiller güruhu ordusuna...
İtaatte ömür çürütüp, kana belenen hayatlara ve güzelliğe kasteden ....
Vampirden ve Drakuladan' da beter, nefer olup çıkmanı dayatır, sana ...!
İnsan denen varlık, kainatın, doğanın, hayatın ..
Genetiksel ve ahlaki mirasın, onda var ettiği doğallığın ..
Masumiyetin kucağında açar, dünyaya gözünü .. ...
Tıpkı, masum kır çiçekleri güzelliğinde ..
Gelin görün ki, zamanın, hayatın, bedenin ve ruhi ya'da, fiziksel ...
Bedensel organ yeti ve kazanımlarının ..
İşlevselliğindeki değişim ve deformasyonlarla ....
Beladan, gadadan, nefret, hırs ve aç gözlülükle, kinden beslenmişliğinde ..!
Ortaya çıkan, buz dağı misali ....
Ego denen canavara, tutsaklaştıkça ....
Yitirir, masumiyet ve güzelliklerini ..
An gelir ortam, koşullar ve bilcümle faktör ve unsurlar, pompalar ..
Yetmedi ...
Amansızca ve vahşice, kamçılar ..
Kul, köle etmecesine, insan denen, muammalar ülkesi varlığı ...!
Tahrikkarlıklarla bozar ....
Onun en duru, en masumane insani hasletlerini ..
Hele ki, tamah ve karaktersizlik mayasına ....
Göz açıp-kapayınca dek, kısa sürede ve el çabukluğu, marifetle ....
Birde, hırs ve tatminsizlik ekleyince ..
Çıkar insanın içindeki o, gizli zebani , ortaya .....!
Zındıkların kabına sığmamışlığı, vahşilikte sınır tanımamışlığıyla ..
Hortlar insanın içindeki o, doyumsuz canavar ...!
O, umacı dev ...
En hoyrat, fütursuz hali, sınır tanımazlığı ve dahası da önlenemezliğiyle ..
Baş edilemez hali ve vahşiliğiyle kuşatır, insan bedenini ....!
Talan etmecesine ruhunu ve ömrünü ..
Kamçıladıkça bencillik, bedeni ve arzuları ,,..
Hırsın insanı, gemi azıya almışlığında ...
Kölesi olur bedenler, ömürler ve insan sonunda...
Bencilliğin ve deyyusluğun ....!
Onursuzlukta, alçaklıkta, merhametsizlikte, sınır tanımaz..
Yuvarlandıkça, yuvarlanır nefsin kuburuna, bataklığın derinliğine saplanır ..
Öykülerden fırlayıp çıkan, en acımasız ejderha olup, çıkmışlığında ...
Yerle yeksan olur kalp, gönül, sevgi, o ucube yaratıkta ..
Kararır içi dışı, tapınınca güce ve egonun göz alan parıltısına ...
Yitirir içindeki o, masum ve sevecen apalak bebeyi, nurani güzelliği ..
Azman bir hilkat garibesi olup çıkmışlığında ..
Öldükçe kalbi ve güzellikler ve insaniyet, iyiden iyiye içinde ..
Sardıkça, sarar...
Dur durak bilmamecesine, önlenmezliğinde, zehirli sarmaşıklığında..
En vahşi ve akıllara ziyan, insanlığa sığmayan ve sıradan bir insana yakışmayan ...
Doyumsuzluk, nankörlükler, bencillikler, fesatlık .....
Kin, nefret ve intikam hırsı, onu ..
Geriye kalsa, kalsa ....
Et-kan ve kemik yığını, duyarsız bir kadavra külçesi kalır .....!
Bencillik doğup, büyürken ....
Yozlaşma, çürüme, kokuşma ...
Ve, insanlığa,kendine ve hayata yabancılaşmanın bataklığında ...
Egonun, zamanın ve hırsa belenmiş hayatın, kanlı-kirli çarkında ..!
Kalp, masumiyet, insan ve insanlık, yok olur gider ...!
Yok olur gider ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

12 / 01 / 2017

Saat; 00_11


UNUTURSA, YÜREKLER ...

Unutursa yürekler, içtenliği, yalınlığı,
Sinede sevgiyle, aşka ve sevgiye çarpmayı ..
Boğulursa bencilliğin, riyanın, kinin, nefretin bataklığında ...
Tebessümle terennümü ...
Akordu bozuk kemandan da beterliklerde, dillenir sancı, sancı ..
Kulak tırmalayıcı olmakla kalmaz, sadece ..
Aksine ürkmeleri, ürkütmeleri, kararıp geçmeleri ...
Hatta, cezvede kuruyup kalan, kahve artığı tortuların karalığına keser ..
Masumiyetin yerini, kirlenişin azabı alır ..
Döner kurumuş çalıya, ateşlere odunlukta, ömür tüketir
Unutur gülmeleri ...
Miras kalmışlığıyla ayak oyunlarında hayatı ıskalamak, bir insana ..
En ağır diyeti yürek öder, kan ağlamalarda ..
İnsan ...
Halden, hale koyuluşlarla, çözülüp su olan buzluklarda, kaskatı kesilirken ..
Kırılmanın azabını yaşar, ta'ki yeniden su oluncaya dek ..!
Kaybederken suluğunu, tanır ayazlarda dona kalmanın hicranını, acısını .
Unutursa yürekler, aşka dair o güzel öyküleri,
Nota, nota gönüllere, yüreklere,leblere ..
Hasılı, ömürlere ..
Kainata ve hayata dağılan, tınıları ...
Çölde geceyle-gündüzün sıcaklık farkını yaşar, dibine kadar ..
Görse de sabahı, yeni günü, güneşi ..
Kumluğunda, hiç bir zaman dünkü o, eski kum değilse ve asla olamayacaksa ...!
İşte öylesine ....
Biçare yürekler, sevgisizlikte, aşkı tadan hallerden eser kalmamışlığında ....
Yaşarlar ömrü kahırda, azapla ...!
Unutursa yürekler, sevmelerin, sevilmelerin, aşkın güzelliğini ...
Savdadan yana bahtsızlığın, mutsuzluğun küflerinde ..
Ölüp, ölüp dirilmenin, kahır dolu serüvenini yaşarlar ...
Hatta, daha da kötüsü ...
Gündüz kavrulup, gece donup çatlayan ..
Ve, yaralılığına aldırılmadan ..
Çileye ve kan ağlamalara katlanarak ...
Tebessümü unutan halleriyle ...
Oradan, oraya sürüklenip-savrulan ..
İçin, için çatlayan, un-ufak olan, kum zerresi misali ..
O, eski yürekliğinden eser kalmamışlığıyla ..
Kan ağlar, kan....
Hayatın bağrında, sinelerde, bedenlerin zulasında ..
Bedenlerin zulasında ..

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

13/01/2017

Saat; 17_10

GÖZ BEBEKLERİNDE SAKLIDIR, KORKULARIN ....!

  İmrentiyi, tiksintiye , zoru, kolaya, kolayı, zora, oluru, olmaza, olanaklıyı, olanaksız, sevgiyi, nefrete döndüren ...... Hükmeden ve boy...