20 Mart 2020 Cuma


CORONA ….

Yüz yılları aşan insanlığın tarihinde nice kara ve karanlık dönemler olmuş ...
Cehalet, riya, dogmatiklik, dinin afyon etkisi, hoyratlık, yobazlık ve istismar ile içeriden ve dışarıdan kapı çevre kuşatılmıştır, insanlık ..
Yine ve yeniden kendine insanım diyen, bilim, ilim ve aydınlanma düşmanı bağnaz güruh ca ...
Halkın tepesinde boza pişirmekle kalmayan tayfa DEMOKLES KILICI ile ölümle yaşam, can ile canan arasına istif edilip dizilmiştir hortlayan caniliğin pençesinde ...
Adı, tanımı, şekli-şemali, farklı olsa bile ceberrutluğunun ayniliği ve dayanılmazlığıyla, gelenin, gideni, bu günün dünü, yeninin, eskiyi aratmış lığın da ...
Cinnet çağının karanlığında yangınının önlenemezliğinde felaket ve ölüm saçarak insanı, insanlığı yutmuş'luğunda ...
Tepeye tüneyen kana susamış vampir yarasaların ölüme, kana ve can almaya doymamışlığın da ..
İlletin adının dün, Cüzzam, Veba, Kolera bu gün Cinnet ve Corona olmuşluğun da ..
Özünde insanın, insana yeminli ve azılı düşmanlığında bir yanda entrika, öte yanda kraldan çok, kralcılık la kula, kulluğun tamtamlarının ve ayak seslerinin kulakları tırmalamacasına ayyuka çıkmışlığın da ..
Diyeti yine bir avuç gariban, fakir-fukara ödemiyor mu, hep sonunda ..
Alavere, dalavere, Baldırı  çıplak köylü Mehmet, işe-aşa, ekmeğe ve  insanca yaşama aç kentli Ahmet koşulur sarı öküzlük te kah kağnıya, kah top arabasına, kah tavla, tavla yiğidin telef olup -kurban edilmişliğinde musalla taşı bile görmeyen ölü bedenlerin kara toprağa son yolculuğunda koşulur, koşturulur katliamlarda, kıyımlarda aranan ve verilen kurbanlığın da ..
Bir avuç tuzu kuru iblis caninin pınarları, köşeleri ve devletin makamlarını ele geçirip ..
Talanda, kıyımda ve kırımda hemcinslerinin kanına girip, canına kast etmişliğin de ..
Dün Kolera bu gün Corona..
Ne fark ediyor ki illetin adı ucunda ve eninde-sonunda ölümün , ölenlerin ve ölülerin hep gariban olmuşluğun da ..
Kefensiz toprağa düşenlerin kula, kulluk düzeninin ateşine odun olmuşluğun da ...
Kula, kulluk düzeninin ateşine, odun olmuşluğun da ..
Naraların, yalanların havada uçuşup ...
Vatan-Millet, Sakarya edebiyatının  nakaratların da masum canlara kıyılıp, yanmamış kireçlere belenerek ..
Kara toprağın bağrında iken bile için, için yanıp, toprak olmuşluğun da ..
Toprak olmuşluğun da ...
Ne önemi ve farkı var ki ölümün adının dün ayrı, bu gün başka olmuşluğun da ..
Ölümün adının Cüzzam, Veba, Kolera yada Corona olmuşluğun da  ....
Corona olmuşluğun da ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/ İSYANİ
17/03/2020
Saat; 21;57
Almanya

EVVELİN NEYDİ Kİ, AHİRİN NOLA ?

Duyguların, sevinçlerin, umutların, düşlerin ...
Geleceğe ilişkin hayallerin, planların ..
Yerle yeksan oluyor ..
Mutsuzluk ve sancılar düğüm, düğüm ..
Yumruk, yumruk ..
Gelip boğazına, kursağına oturuyor ..
Kendini '' - Denizlerde gemisi batan, müflis tüccar . '' gibi hissediyorsan ..
Hayat denen bu hengamede ..
Kendine saygını var edememişliğin fukaralığın da ....
Bunca zamanı heba, ömrünü telef ederek ....!
Altı yok pabuçluklarda, körü körüne biat ta ..
Dahası kıç yalamalarda ve el-pençe divan durarak ..
Şamar oğlanı olup çıkıp, çürütmüşlüğünde ...
Kala, kala sana kalan ...
Hep, deve götü yalamak ve dalkavukluk sa ...!
Bil ki, bu işte daha ilk adımdan ...
Şu ana dek sürmecesine, ters gidiş ..
Ve, tepeden tırnağa onulmaz hata, dönülmez yanlış,telafisiz yanılgı vardır.
Demek ki, ya bu gerçeklere ve eşyanın tabiatına aykırı ..
Ya'da, sen ve o kaotik düşüncelerin, hayata uyumsuz ....!
Hayatın ırmağı, terse akmaz ..
Sen körü körüne inatla götün, götün yüzen ördekliklerde ..
Suyla ve hayatla, hatta istikrarsızlıklarla, kendinle inatlaşıyor san ..
Yaptığın, düpedüz ..
Kıçın la inatlaşır iken, donuna sıçmak dır, aslında ...
İnatlaşmayı,tepişmek anlamak ..
Ve, körü körüne bağnazlıkta kendi çukurunu kazıp ..
Geleceğini karartmak demektir ...
Ders alamamışsan bunca yaşanandan ..
Payına düşen dersi de, mutluluğu da alamamış san hayattan ..
Bil ki, ruhundaki Don Kişotluktan çok ..
Akıl ve düşünce bulanıklıkların da ....
Ve, sorgulamaz lığın sığlığında boğuluyorsun demektir ..!
Deneyim, ders alırsan, kazanım ......
Körü körüne inat sa, felakettir, tufandır, akıllara ziyanlık ..!
Yerle yeksanlıklar da, rezil rüsvalıklar da, toz-duman olmaktır ..
Aştan, aşka ....
Felaketten, mutluluğa ...
Elemlerden, coşkuya, sevince ...
Hayatın tüm alanında ..
Hayata ve insana dair, hemen her konuda ..
Yaşadıklarından feyz, ışıktan ilham .....
Yenilgilerden ders almıyor ....
Elem deminden, mutluluk çıkartamıyorsan ..
Nafilelikler de tüketip, heba etmişsin, hayatı ..
Dönüp baktığında, ömür ve vicdan aynına ..
Diyemiyorsan hala, '' - Hata bende . '' , diye ..
Ya, gözün kamaşmış egonun serabın da, yakamozun da ..
Ya, beynin sulanmış hayat ırmağının gelgitlerinde ..
Ya da, ruhun küflenmiş bağnazlık dehlizinin karanlıklarında ..
Cehenneminin odununu, sırtında taşımışlığıy la ..
Zebaniye iş koymadan, kendin yakarsın azabının ateşini !
Sen, yanlışlıklar komedyasının yitik kahramanı, biçare zavallısın ...!
Çünkü .....,
Neresinden tutarsan, elinde kalmacasına ...
Bebelik ten mezara süren, ömür denen kilimde, ilmeklerin ...
Baştan aşağı yanlış ...
Çözgülerin sakat, atkıların karışık ...
Düğümlerin Gordion'un kinden de karışık, kör ve çözümsüz ....
Sütün ve mayan bozuktur demek ki, senin ....
Böyleliğin de bil ki .....
Fazlasıyla müstahaksın, hayatın şamarıyla dumurlara uğramaya !
Kendi kazdığın kör kuyuya, çıkmamacasına yuvarlanmaya ...!
Ön teker nere giderse, arka teker de, ora gider, sözünün ışığında ...
Demeli o zaman sana, hiç mi hiç acımamacasına ..
Evvelin neydi ki, ahirin nola ...!
Evvelin neydi ki, ahirin nola ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Friedrichshafen / Almanya

03/01/2017

19 Mart 2020 Perşembe

O, SON ÇİVİLERİNİZ ...!
‘’ -ELLERİNİZİ, DELİK-DEŞİK EDİP, KANATMADI MI, HALA ? ‘’

Tabutlarımıza çaktığınız çiviler ...
Ellerinizi, delik-deşik edip, kanatmadı mı hala ?
Böyle olmadıysa da, şaşmam ..
Vicdanı olmayanların,ellerinin acısını duyması olası değildir ki, zaten ....!
Pek çoğunuz yaşama sevinçlerimizi,umutlarımızı ve düşlerimizi çalmacasına istismar edip,aç-bilaç koyarak ....
Kiminiz, ırzımıza geçerek...
Kiminiz, şeker yememizi, içinize sindiremeyerek ....
Kiminiz, kurşun askerlikler de, kanımıza girerek öldürüp, gömmediniz mi, toprağın bağrına, bağrına, bizi ?
Bilin ki, böbürlenerek büyük geçinen eblek ebeveynler, toprak sizden daha vefalı ...
Anaç mı anaç,sırdaş ve umarsız sevgiyle kucak açıp,bağrına basmalarda, bizi ..
Siz hala tabutlarımıza o, son çivileri çakmayı sürdürürken ..
O elleriniz ki,ölüm,kan ve nefret sundu, hep bize..
Cellatlarımız oldunuz,cellatlarımız ..
Siz celladına aşık güruhların elinden içtik, ölümü ..
Sunarken zulmü bize, birileriniz ..
Tabutlarımıza son çiviyi çakmayı sürdürüyordu, ötekileriniz ...
Ölülerin büyümemişliğin de ..
Hala, körpe ölü canlarız, biz ..
Tabutlarımıza acımasız ve usanmamacasına çivi çakan, leş kargası kılıklı, ebeveyn geçinen ….
Post modern vampir katillerimizi , sizleri çok iyi biliyoruz, biz..
En son tabutun çivisi, daha tepesine vurulmanın acısını ve azabını yaşamakta, henüz..
Varın,birde bizi düşünün ..
Yeterse ciğeriniz,varsa ödünüz ?
Yusuf, Yusuf demiyorsa, kıçınız...!
Çakın,iştahla ve vurdum duymazlıklar da tabut çivilerimizi ...
Kurtularak bizden, ferahlatın içinizi ..
İştahla ve çılgın açlığınız la bekleye koyun, çivisini çakacağınız en yeni ve o, en son tabutu ..
Ve katledip,içine koyacağınız körpecik bedenlerimizi ..
Sizi ölüme ve kana susamış,vampirler sürüsü,sizi ..
Tabutlarımıza çaka koyun şerefsizce ve aymazca o, son çivilerinizi ....!
O, son çivilerinizi ….
Tabutlarımıza çaktığınız çiviler ...
Ellerinizi, delik-deşik edip, kanatmadı mı hala ?
Kanatmadı mı, hala ?

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ /İSYANİ

Ereğli / Konya

19 /07 / 2018

Saat ; 02_30

18 Mart 2020 Çarşamba

AŞAMADIN GİTTİ .....,

Oldum olası dardın, sığdın,ufuksuz ve karamsardın ..
Ufukta batan güneşin kızıl güzelliğide..
Geceye ayın ışığı,semanın kandili yıldızların parıltısıda çekmezdi ilgini ..
Umarsızlık,miskinlik dahası nemelazımcılıkla, boşvermişlik işlemişti iliğine ..
Yıkık ören yeri, terk edilmiş,ot basmış bağlar gibiydin ...
Bilseydin iş ve telaş,gaile var dünyada ..
Bırak doğmayı, çıkmazdın ananın o, boz bulanık suyunda geçirirdin ömrübillah yıllarını ..
Hasılı ne köy oldun, ne kasaba, ne etliye karıştın, nede sütlüye ..
Tükettin ömrünü karamsarlığın çengelinde ..
Silkeleyip,süpürüp atamadın bir türlü üstündeki ölü toprağıyla, karamsarlık külünü ..
Nasıl ki dökme suyla değirmen dönmez..
İtip kakmayla teker dönüp, kervan gitmezse..
Sende öyleydin ..
Açamadın içinde boğulup,tükendiğin karanlık dehlizlerle, karamsarlık labirentlerini ..
Et verseler kemikli, dedin ..
Ciğer sunsalar,ümüklü diye hoşnutsuzlukla surat döküp,küstün ..
Öteleyip işi-gücü,sevinci ,düşü, çabayı ..
Gölgesinden ürken sokak kedisi miskinliğin de ve aylaklığında sünepe ce hiç ve piç ettin ömrü ...
Mutlulukla tanışmayı bırak,heyecanla titreyip,sevinçle kıpırdamadı yüreğin ..
Hani derler ya..
Kelimenin tam anlamıyla ..
Allahlık Ali Bey'din ..
Aşamadın gitti, bir türlü sen, seni ...!
Aşamadın gitti, bir türlü sen, seni ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ

Ereğli/ KONYA

14/03/2018

Saat ; 21_31
TUT YÜREĞİMDEN ...

Hayatın kıyısında, ölümün eteğindeyim ..
Yaratılan uçuruma ha itildim, ha itilmek üzereyim ..
Paraya,pula ve hatta acımaya değil ..
Sevgiye,şefkate ve hoş görüye ..
Önyargısızlıklarda ve peşin hükümsüzlüklerde sarılıp,sarmalanmaya ...
Özcesi sevilmeye ve sevgiyle anlaşılıp..
Sadece ellerimden ve emaneten, iğreti ce,hele hele de göstermelik değil....
Yüreklice ve içtenlikle,yüreğimden tutulmaya muhtacım.. Sesli yada sessiz çığlıklarıma kulak verilmeye ve Yüreğimden tutulup,hayata tutunmaya ,ölümün eteğinden çekilip -çıkartılarak, kurtarılıp ..
Yaşama sevincimin, tazelenmesine ihtiyacım var ..
Ondandır içtenlikle yalvarış ve haykırışım ..
Tut yüreğimden,tut Anne,baba,sevdiceğim,konum,komşum ,kadam,balam,arkadaşım ..
İnsansın,insan ..
İnsan olan, her kimse onadır çağrım .
Tut yüreğimden ...!
Tut yüreğimden ...!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ/ İSYANİ

Ereğli/KONYA

16/03/2018

Saat;12_00
EĞRİYE DOĞRU, YALANA GERÇEK ..
KARAYA AK, DİYEMEM BEN .....
Atamdan aldığım terbiye, görgü-görenek,edindiğim eğitim giyindiğim ar-edep ve adap libasıyla ...
Bebeliğimden,kendimi bilmelere geçtiğim günlerden bu yana ..
Kesseler başımı,lal etseler dilimi,mil çekseler gözüme ..
Hasılı Nesimi misali, yüzseler derimi,diri, diri ..
Alsalar canımı dar ağaçlarında, Pir Sultan gibi ...
Yinede ve inadına...
Anama-atama ve şahsıma saygım ve dünüme layıklığım...
Aydınlığa ve aydınlanmaya olan, sarsılmaz inancımla ...
Eğriye,doğru, yalana,gerçek ...
Karaya,ak diyemem, ben ..
Ondandır ki, boşuna babasının kızı İSYAN İ demezler bana .
Ömür; Hayatın ipine dizilen tespih tanesi güzelliğinde ömrü, onurda yaşamaksa eğer..
Nokta kadar çıkar için, virgül kadar olsun eğilmemek tir.
Şiarım,düsturum ve inancım böyle bina olmuşken ..
Nasıl soysuzlarla ve soysuzluklarıyla aynı safta yer alır, adımı ,ömrümü,onurumu lekeler ..
Utancın kirini yaşar ve alın lekesi olarak atamın kemiğini sızlatırım ?
Zeytinyağı na,makine yağı katan Gomellerin hamisi Çoban Sülo denen,baş hırsızı, nasıl aklar ve bağışlarım, deyin bana ?
Mığırdıç Şellefyana sunta hırsızlığında yoldaş olan yatmayasıca Yahya Demirel denen hırsıza, nasıl bakabilirim hoş görüyle ..?
Ne der, tüm kadim ve kutsal kitaplarla mümtaz, şahsiyet, insanlık neferi, sevgi eri, bilge erenler ..
'' -SİZİN İNANCINIZ VE YAPTIKLARINIZ SİZE, BENİMKİLERSE BANA '' Diye ..
Bu cümleden, edep ve adapla titrerim, ürpertiyle... Haksızlığa,karanlığa ve dilsiz şeytana, suç ortağı olacağım, diye ..
Elifi görse,mertek sanan ve sayan cahille, bilen bir olur mu asla ?
Bu hallerde, benim safım doğrudan,erdemden,sevgiden ve aydınlanmacı bilgiden ve bilgeden yana olur, daima ..!
Sen, sağmal inek ve koyun görecen halkı ..
Dahası, ot tıkaya can, garibanın canına ..
Sövüp-sapanlayacan '' -ANANI DA AL GİT '' Kepazelik ve daniskasında..
Sonra dönüp, diyecen, bana..
'' - Kandırıldık, hoş gör , bağışla'' Diye ..
Bu en iyi ifadeyle, iyimserlikle SAF DİLLİK DEĞİLSE ...
AYMAZLIK,İHANET VE AKILLA ALAY ETMEK DEĞİL DE, NE ?
De bana,akla- kara, yalanla- erdem, gelebilir mi, yan yana ?
Ondandır,dağlasanız dilimi, elimi, gözümü yine de soyunmam ÜÇ MAYMUNLUĞA VE OLMAM KATİLİN,SAPIĞIN,TALANCI HARAMİNİN YANINDA ..
Atamdan-anamdan aldığım erdem ve hürriyet bayrağını...
Son nefesime dek, inançla ve yurtsever yürekliliğimle taşımaya ant içip, kavil kesmişliğimle ..
İSYANİ'liğin onur emanetçiliğiyle ..
Demem asla,çıksa da canım, işkencede ve dar ağacında ..
Son sözüm ..
'' - EĞRİYE DOĞRU, YALANA GERÇEK ..
KARAYA AK, DİYEMEM, BEN .....! '' Olur ve olacaktır, daima ..
Ve haykıracağım İSYANİ'liğimle, son nefesimde bile ..
''- MEVZU BAHİS OLAN VATANSA,GERİSİ TEFERRUATTIR,DAİMA ! ''
''- MEVZU BAHİS OLAN VATANSA,GERİSİ TEFERRUATTIR,DAİMA ! ''
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Ereğli /KONYA
18/03/2018
Saat; 10_52

17 Mart 2020 Salı

BAKIP, BAKIP KIYMA, BANA..
Senden arda kalan, bakmalara doyamadığım ..
Kendimi alamadığım, hatıran ..
Duvardaki resminden ...
An be an, bakış bakış çoğalışlarla, çıkıp ta gelişinle ..
Beni, benden çalmışlığında !
Girerek kanıma, aklımı alma..
Ne olur, yalvarırım ..
Bakma öyle, zeytin karası güzelim gözlerinle ..
Yokluğunda, varlığınla ....
Ok ok bakışlarınla alma, canımı, zerre, zerre ..!
Her gün defalarca öldürüp, öldürüp diriltmecesine ....
Ömrümü azaba, hasrete ve kahra kestirmişliğinle ....
Bakma, ne olur ...
Beni, tanrı bağışlasa da ,
Sen, asla bağışlama, bağışlama ..!
Ama ....,
Yalvarırım ..
Zeytin karası göz bebeği güzelliklerinin albenisinde ...,
Girme kanıma ...
Aklımı , alma ...
Bakıp, bakıp kıyma, bana ..!
Bakıp,bakıp kıyma , bana ..!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Altınoluk/Edremit
17/03/2015

İKİSİ DE …….!

 Akıllarınca, seçtikleri yolun, kendilerini ereklerine  götüreceği umuduyla …..
İkisi de, kendince yürüyordu, koyuldukları hayat yolun da …
Kestirmeden şana, şöhrete ve üne giden yolu seçen ….
Birisi, yürüdü gitti, önce kucaktan, kucağa ….
Beraberinde de, yataktan, yatağa …
Gittiği yolun, karanlık çıkmazlığında ….
Diğeri ….
Hala yürüyor, düşe-kalka olsa da, onurla ve inançla  ….
İkisi de yürüyor, hayatın ve seçtikleri yolun alaca karanlığında ….
Omuzlarındaki yükün, hayat olmuşluğun da …
Sonuçta;
İşin adı ve marifet yürümek se …..
İkisi de, yürüyor …
Yürüyenlerin ve yolların farklı, farklı, başka, başka
Gidilmesi kaçınılmaz son durağın, KARA TOPRAK olmuşluğun da …!
Yürüyor, ikisi de ….!
Yürüyor, ikisi de ….!




Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ



Almanya



16 / 03 / 2020



Saat ; 11_11

16 Mart 2020 Pazartesi

GÖZLERİM KALDI...
Dün neyse, hoyrat lığınız bu günde o ..
Ey, insan geçinen, insancık ucubeler sürüsü ...
O günden ,bu güne insanlığa düşmanlıkta dahada katmerlenen soysuzluğunuzda ..
Yalanlarınız da, ihanetin pusularında ..
Kalleşliklerinizin, çarmıhında ..
Nesimi gibi, diri, diri yüzdünüz derimi, söktünüz ciğerimi ..
Çaldınız yarınlarımı,yerle yeksan ettiniz talanlar da, umutlarımı ..
Canım çıktı, kanım sindi, gözlerim kaldı ellerinizde ..
Gözlerim kaldı ellerinizde...!
Hayır... deyip,boyun eğmemişliğimle,direnmişliğimde size..
Direnmişliğimde, size...
Hayır.......!
Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ
Friedrichshafen /Almanya
10/02/2017
Saat:05_05
YÜKLEME ……,

Çağların, tarihin, hayatın, insanın ve insanlığın değişmez gerçekliğinin ışığında düşünerek ele almayı bilmeli, insan ..
Nedir bu değişmez ve iç acıtıcı gerçek ?
Tıpkı çağlar boyu ve yakın tarihimiz de, hatta dün olduğu gibi günümüzde ve hayatımızın anlık akışında soluk kadar yakınlıklarda olmacasına ..
Yaşanıp, görülüp, kavranıp bilinmiştir ve tarihin sayfalarına, insanın ve insanlığın defter-i kebrine nakşolmuştur ki ..
İnsan hayat akışında, sadece kendi kusur, yanlış, hata ve günahlarının diyetini ödemekle kalmıyor ..
Yükümlüğü görünmez ellerin ömrümüze ve sırtımıza yüklemişliğinde ana-babamızın, en sevdiğimizin kavim-kardaşın, konu-komşun,eşin-dostun ..
Hatta ve hatta elin-alemin, devlet denen ucubenin, gücün zorbalığının hükmünü sürenlerle….
Egemen erkin kendine dayattıklarını, yaşattıklarının, daha da ötesi zorakiliklerde yaşattıklarının da diyetini de ödüyor …
Öyle ki durduk yerde olmadı devenin üstünde değil sadece dağ başında bile bela-kada ve ucubetliklerde yaşanan azap ve ödenen diyetler gelip seni bulabiliyor..
Ve, bu değişmez gerçek, insanlığın ömrü ve tarihiyle özdeştir.
İşte bu cümleden ve kalemden tarihsel gerçeğin ışığında hayatı ele alarak, sorgulayıp, incelediğinde görecek, kavrayacak ve hatta bizzat yaşayarak, tadıp-öğreneceksin ki ..
Kimi zamanlar da sen kaçsan, hatta kovalasan ve bıraksan da belayı ve hırsızı, uğursuzu ve açtığı belayı o, seni bırakmaz ve erimiş bal mumu öygünlüğün de, yapışır sana ve hayatına ..
Katran karası karanlıklar yaşatıp, keçinin ot yemediği yerlerden, sana ot yedirmecesine..
Bu halükarda bile, dur, düşün ve yekten teslim olma karamsarlığa ve omuzuna yükleri, yüreğine dertleri, ömrüne gamları, gönlüne hüzünleri yükleme …

Tarihin ve zamanın imbiğinden süzülmüş gerçekliğiyle bilesin ki ….
Iskalanmış hayat ;
Yazılmış ve sonradan yakılmış, telef mektuplar gibidir !
Yaşanmışlığın da geri alınıp, yeniden yaşanamaz, tıpkı o yazılıp, yakılmış mektuplar gibi ..
Kül olan emeğe, zamana, göz nuruna ve hasılı savrulduğun nice duygu harmonisine mi yanarsın ?
Yoksa hüküm edemediğine, yeniden yazıp, yaşayıp bina edemediğine ve iradenin, sözünün geçmeyişine mi?
Kalakalırsın böylelikler de o an suyu kesilmiş, dönmesi durmuş değirmenler yada kesilmiş, ekşimiş, telefe kurban gitmiş sütler gibi ….
Hal böyle olunca ne yaparsan yap, telafisi olmadığını bil ve unutma …
Dahası, helak etmecesine yüklenme kalbine, ruhuna ve teleflikde ziyan etme duygularını …
Hayatına hüküm edemeyenin, bir sen olmadığını bil ..
Unutma ve daima aklında tut, hayat varsa umut, keşif, dahası..
Hiç beklemediğin an ve koşulda bile mutlulukla tanışma olanağın olacaktır..
Kimi zaman ve hallerde yerle yeksan olur, yıkılır inşa etmelere koyulduğun düşselliğin, sırçadan sarayları yada fildişi kuleleri ...
Sorgula, öz eleştirinin mucizevi gücünden yararlanmayı,
Kendinle, çevrenle ve hayatla barışıklığın nimetlerini
Keşfetmekten ve bunu hayatına uygulamaktan asla ve ısrarla vazgeçme …
Yükleme yüreğine elemi, göz bebeklerine hüznü, yüzüne karamsarlığın, kötümserliğin bulutlarını kondurma …
Bilmeli ki insan, vazgeçemediklerine hayatla eriştin ve mutsuzluk ve hüzün kadar mutluluk, umut, yaşama sevincini de hayatın sayesinde tatmıştır…
Bu gerçeğin ışıltısının hayatını süslemesi başlı başına güzellik, ödül ve nimettir..
Her sokağın çıkmaz ve garabet ve bela-külfet getirmemişliği gerçeği hayatların bir parçası ve hüzün kadar sevinçte yaşamın rengiyse..
Hayatın renklerine sırt dönme ve küsme ne kendine, nede hayata ….
Yükleme ömür dağarcığına nerede ne kadar kasvet ve garabet varsa..
Hayatın en zor anında soluklan ve üstüne ağan bela ve gamlar yağmurunda ıslanıp gudubetliklerin ve belaların saldırı ve sağanağına yakalananın sadece ve sadece sen olmadığı gerçeğini unutma …
Keşke yada ben nerede yanlış yaptım diyen, nice insanın paydaşın olduğunu bilerek, karşıla hayatı ve adımlarını atmadan düşün ve sorgula hayatı, olabildiğince ..
Karar vermek, kararsızlık karanlığında yutulup, helak olmaktan ve neden sorularıyla çoğalıp derinleşerek seni yutan azap kuyularında ömür tüketmekten, evladır ….
Son nefesi verip kurtulacağını düşünenlerin, sorularının yanıtını alamadığını ve sonuçlarını öğrenemeden göçüp giderek ilelebet bu olanağı ve seçeneği hatta şansı yitirdiklerini sen, sen ol unutma ….
Kendinle ve hayatla barışık olmak kazançların en büyüğü ve bilinmezliklere olduğu kadar mucizelere ve mutluluğa aralanan kapının anahtarı olduğunu yaz aklına, gamı kasaveti omuzlayıp ….
Kahır dağlarının altında inlememek için …
Yükleme umutsuzluğu, karamsarlığı, mutsuzluğu ve hayata, sevgiye, sırt dönmeleri ömrüne..
Kahır azaplarında kıvranmanın acılarını ve elemlerin katran karasını, yükleme yüreğine …
Yükleme yüreğine ….!
Unutma korkunun ecele faydası olmadığını ve son pişmanlığın faydasızlığı gerçeğini ..
Ondandır ki ….
Keşkeler yangınında debelenmecesine ….
Yüreğine yangınları, ömrüne gamları yükleme ….!
Yükleme ….!

Mualla SEZGÖR YASSIBAŞ / İSYANİ

Immenstaad / Friedrichshafen / Almanya

16 / 02 / 2019

Saat ; 23_23

GÖZ BEBEKLERİNDE SAKLIDIR, KORKULARIN ....!

  İmrentiyi, tiksintiye , zoru, kolaya, kolayı, zora, oluru, olmaza, olanaklıyı, olanaksız, sevgiyi, nefrete döndüren ...... Hükmeden ve boy...